26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Kesmeşeker’in yeni albümü ‘Kadıköy’ ekim ayında çıkacak Türk rock tarihinin önemli gruplarından Kesmeşeker yeni albümünü ekim ayında piyasaya sunacak. Kesmeşeker’in kurucusu ve beyni Cenk Taner’in kendi Twit ter hesabından duyurduğuna göre albümün adı “Kadıköy” olacak. 1990’ların başlarında kurulan ve ‘Kadıköy Sound’ olarak da bilinen müzik hareketinin önde ge len gruplarından olan Kesmeşeker en son 2011’de kapağında futbolcu Metin Kurt’un bulunduğu “Doğdum Ben Memlekette” albümüyle selamlamıştı dinleyicisini. Cuma 1 Eylül 2017 EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ZARİFE SELÇUK Adalet ve birlikte yaşamak üzerine... 74. Venedik Film Festivali’nde toplumların giderek içine gömüldüğü karamsarlığı gündeme getiren filmler birbirini izliyor [email protected] 13 Adel HakIm hayata veda etti Bir yanda hem suçlu hem de haklı olma duygularının birlikteliği; öç alma dürtüsüyle adalet arayışı; her tür baskıdan arınmış bağımsız yargıya duyulan özlem; kin gütmeden huzur içinde birlikte yaşamanın giderek zorlaştığı Ortadoğu bataklığında çaresizliğin getirdiği tepkilerle sürüklendiğimiz çıkmazlar... Öte yanda, yaşamın acımasız gerçekleriyle boğuşurken dinsel öğretileri sorgulayan Amerikalı orta yaşlı papazı ‘intihar bombacısı’ olmayı düşünecek kadar bunaltan bireysel ve küresel çelişkiler... Dünyamızın içinde bocaladığı sorunları farklı açılardan işleyen, bireylerden öte, toplumların giderek içine gömüldüğü karamsarlığı gündeme getiren filmler birbirini izliyor Venedik’te... Anlamlı bir politik film Altın Aslan yarışına katılan, Tarantino’nun eski asistanı Ziad Doueiri (1963, Lübnan), “Hakaret” (L’Insulte) adlı filminde Ortadoğu gerçeğini gören sıcak çelişkileri, insani ve siyasi boyutlarıyla gündeme getirirken, yine farklı açılardan okunabilen anlamlı bir politik sinema örneği imzalamış. Temelde Lübnan gibi çok katmanlı bir ülkede her gün kuşkusuz defalarca yaşan küçük bir sürtüşmeden yola çıkıyor Ziad Doueiri: Otomobil tamircisi, sert ve sinirli bir adam olan Hıristiyan Toni, balkonundaki su oluğunu yönetmeliklere uygun “First Reformed” “L’Insulte” biçime getirmek için gelen ekipteki Filistinli ustabaşı Yasser ile zıtlaşır. Yaşlı Filistinli yeni yaptıkları oluğu kıran Toni’ye sunturlu bir küfür savuruverir. Hemen özür dilemesini isteyen Toni’nin davranışları gerisindeki ırkçı kini ve düşmanlığı gören Yasser, küfür etmekteki haksızlığını bilse de özür dilemeyi onuruna yediremez. Olay uzayıp gider; bir gün, tam özür dileyecekken, “keşke Ariel Sharon hepinizi temizleseydi” diyen Toni’nin karnına sert bir yumruk atınca mahkemelik olurlar. Politikacıların ve ünlü avukatların da işe karışmasıyla konu medyanın başlıklarına çıkar. Temelde benzer haksızlıklara uğramış, katliamlara tanık olmuş Toni de,Yasser de politikacıların ve basının kendilerini kullanmalarına direnecek kadar bilinçli ve onurlu insanlardır. Lübnan Cumhurbaşkanı’nı bile tersleyecek kadar... Birlikte, insanca yaşamanın yolunu sağduyularıyla kendileri bulacaklardır. Karanlık ilişkilerle örülü Lübnan siyasi tarihinden de yapraklar açan “Hakaret”, bölgedeki güçlerin hiçbirinin hoşuna gitmeyecek özgür bir çalışma. Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan halklara, birlikte yeniden huzur içinde yaşamanın yolunu, küresel ve yerel politikaların kirli oyunlarına gelmeden, şiddete başvurmadan, ancak kendilerinin, özveri ve elbirliğiyle kurabileceklerini söyleyen dürüst bir yapıt... Zengin bir sanat filmi Altı filmle ana yarışmada aslan payını alan Amerikan sinemasının ikinci örneği, usta yönetmen Paul Schrader’in (1946) 21. filmi “First Reformed”, tiyatrosal yalın biçimiyle doyurucu, metafizik ve varoluşçu içeriğiyle de alabildiğine zengin bir sanat sineması örneği. Asker olmasını istediği oğlunu Irak savaşında yitiren Protestan papaz, küçük kilisesinin tenhalığında suçluluk duygusu içinde kıvranmaktadır. Yardım eli uzatmaya çalıştığı çevresever aktivist gencin, eleştirdiği liberal düzene karşı bombalı bir eyleme girişmek yerine intihar etmesi, “var olanı korumak, olmayanı yaratmak kadar önemlidir” diyen papazı koyu bir karamsarlığa sürükler. Ne mutlu ki, Amerikan sinemasının mutlu son saplantısı imdadına yetişir... Paul Schrader, bu klasik sona karşın son derece etkileyici, sağlam bir filmle göz dolduruyor... Almodovar ve diğerleri... Çağdaş Fransız tiyatrosunun önemli isimlerinden, oyun yazarı, rejisör, oyuncu, dramaturg ve tiyatro yöneticisi Adel Hakim 63 yaşında hayata veda etti. 1953 yılında Kahire’de Mısırlı bir babayla İtalyan bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Hakim 1972 yılından itibaren Fransa’da yaşamaya başlamıştı. Matematik, ekonomi ve felsefe gibi alanlarda eğitim gören Hakim tiyatroya ilk olarak Ariane Mnouchkine ve John Strasberg (Actors Studio) gibi isimlerin atölyelerine katılarak adım atmıştı. 1984 yılında Elisabeth Chailloux ile birlikte Théâtre de la Balance’ı kuran Hakim 1992’de yine Chailloux ile beraber Théâtre des Quarties d’Ivry’nin başına getirildi. 90’lı yıllardan itibaren hem Fransa’da hem de Uruguay, Şili, Lübnan gibi ülkelerde çok sayıda oyun sahneye koyan Hakim en son kendi yazdığı “Des Roses et du jasmin” adlı oyunu Filistin Ulusal Tiyatrosu’yla sahnelemiş; oyun hem Kudüs ve Ramallah’da hem de Paris’te sergilenmişti. Hakim’in en bilinen oyunlarından “Exécuteur 14” Türkiye’de Işıl Kasapoğlu rejisiyle sahnelenmiş, “İnfazcı” adlı oyunda Bülent Emin Yarar rol almıştı. Oyunlarında toplumsal çatışmaların ve savaşların bireyler üzerindeki etkilerini irdeleyen ve özellikle de Ortadoğu’da yaşanan çalkantılara odaklanan Hakim bir süredir ALS (motor nöron hastalığı) hastasıydı. ‘Yaşar Kemal Efsanesi’ Adana Film Festivali’nde Yaşar Kemal hakkında ilk uzun metraj biyografik film olan ‘Yaşar Kemal Efsanesi’ 24. Adana Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapacak. Yaşar Kemal’le dostluğu uzun yıllara dayanan oyuncu ve yönetmen Aydın Orak’ın çektiği filmde büyük yazar Yaşar Kemal’in doğumundan ölümüne tüm hayatı, kendi ağzından ve hayatına yakın tanıklık etmiş dostlarının anlatımlarıyla akta rılıyor. Film için Yaşar Kemal’in daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış arşiv görüntülerinden, yüzlerce saatlik kaynaklardan derlenmiş ses kayıtlarından ve binlerce sayfalık dokümandan yararlanıldı. Ara Güler, Arif Keskiner, Zülfü Livaneli, Orhan Pamuk, Aziz Nesin, Türkan Şoray ve Atıf Yılmaz gibi yazarın yakın dostlarının anlatımlarıyla yer aldığı filmi Halil Ergün seslendirdi. Bezirhane’de müzik... Doğal akustiği ve iki kubbesiyle Türkiye’nin özel etkinlik salonlarından biri haline gelen Kapadokya’daki tarihi Bezirhane eylül ayında konserlere ev sahipliği yapacak. Bezirhane’nin ilk konuğu Begül Erhan, 2 Eylül’de latin parçalardan Anadolu ezgilerine uzanan bir repertuvarla bir gi tar resitali verecek. Bezirhane, Kapadokya’nın klasik müzik festivali “Klasik Keyifler”e de ev sahipliği yapacak. Mekân, festivalin sıra dışı gündoğumu konseri için sabah 06.30’da kapılarını açacak. Ayrıca, 15 Eylül’de Dilek Türkan, 22 Eylül’de Joanna Godale (piyano) ve 23 Eylül’de de Selen Servi konser verecek. Bugün gösterime giren, 5’i yabancı, 3’ü yerli, toplam 8 filmle başlıyoruz eylül ayına. Yerli filmlerden, senaryosunu Hulusi Derici’nin yazdığı, Bektaş Erdoğan, İrem Derici, Burçin Bildik’in oynadığı “Bekâr Bekir”le BKM’den yetişen Şahin Irmak, Cengiz Bozkurt, Eda Ece’nin oynadığı “Deli Dumrul” komedi, “Siccin 4” ise korku filmi. Yabancı filmlerin en dişe dokunuru kuşkusuz Pedro Almodovar’ın yıllar sonra yeniden gösterilecek olan “Annem Hakkında Her Şey”i. Bilimkurgugerilim türündeki “Yedinci Hayat”ta Willem Dafoe, Noomi Rapace, Glenn Close, aksiyon ağırlıklı gerilim türündeki “İlk Kurşun”da Bruce Willis, Hayden Christensen, Ty Shelton, yine aksiyonun öne çıktığı, 3 boyutlu bir bilimkurgusal macera filmi olan “Inhumans”da da Serinda Swan, Ivan Rheon, Anson Mount başrollerde. Laura Harring’le Rachel Nichols’un rol aldıkları “İçerdeki Şeytan” da, meraklılarına salık verilecek cinsten sıkı bir korku filmi. ‘Annem Hakkında Her Şey’ Genelde insan doğasına, tutkulara, acılara, saplantılara kamera tuttuğu, şenlikşamatadan geçilmeyen, homo, lezbiyen ve ensest ilişkilerin eksik olmadığı, delidolu, uçuk ka ‘Annem Hakkında Her Şey’ 19 yıl sonra yeniden vizyonda Roth) Madrid’den kaçıp yerleştiği Barselona’da büyütür, doğurduğu oğlu Esteban’ı. Ama Esteban 17. yaş gününde hayranı olduğu bir aktristin peşinde imza almak için koştururken geçirdiği trafik kazasında ölünce tüm dünyası yıkılan Manuela, Esteban’ın babasını bulmasını istediği son dileğini yerine getirmek için eski kocasının izini sürer. Bu arada eski kocasından gebe kalıp AİDS virüsü kapmış, genç rahibe Rosa’yla (Penelope Cruz), başları dertten kurtulmayan 2 aktristle (Marisa Paredes ve Candela Pena) ve fahişelik yapan bir travestiyle de tanışır Manuela... çık, çılgınca filmlerin yaratıcısı olmasının yanı sıra, kadınlarla dolu bir evde büyümüş bir yönetmen olarak, bunca yıldır türleri iç içe geçirerek yaptığı ve aslında kadına, kadın dünyasına odaklanıp yoğunlaşan filmleriyle ünlenen, İspanya sinemasının dünya çapındaki namlı, usta yazaryönetmeni Pedro Almodovar, 40 yılı aşkın kariyerinde, olgunluk dönemini başlatan,1999’da en iyi yabancı film Oscar’ını da kazanmış, yine Cecilia Roth, Marisa Paredes, Candela Pena ve Penelope Cruz gibi harika kadın oyuncuların harika kadın karakterler yarattığı, çekiminden yaklaşık 20 yıl kadar sonra yeniden seyirci karşısına çıkarılan “Todo Sobre Mi MadreAnnem Hakkında Her Şey”de (1998), bir kez daha annelik, umut, ölüm, özlem vb. gibi temalarıyla haşır neşir yine. Filmde kocasının bir travestiye dönüşmesini kabullenemeyen hamile hemşire Manuela (Cecilia Kadın ve anne... Alışılmışın tersine hep uçlarda dolanan, kışkırtıcı karakterlerin kahramanı olduğu, çeşitli şaşırtmacalarla sürprizlerin yönlendirdiği, aykırı üslubuyla anlattığı, karmaşık yapıdaki, sıra dışı hikâyeleri ve renkli, sonunadek kendine özgü filmleriyle ünlenegelmiş Pedro Almodovar’ın, geleneksel kültür kulvarlarından taşan, şoke edici yaşam örneklerini perdeye taşıdığı, çizgi dışı filmlerinden “Annem Hakkında Her Şey”, kadın ve anne (hatta kadın olamamak) üstüne, yansıttığı tutkularının tutsağı olmuş, farklı, sarsıcı kadın portreleriyle baştan sona ilginç kılınmış, dramdan anında güldürüye geçiveren, gerçekçi ve dokunaklı sahneleriyle hazretin en başarılı yapıtlarından biri sonuçta. Beylik deyişle bu haftanın filmi kuşkusuz Almodovar’ın kendi annesine teşekkür ettiği “Annem Hakkında Her Şey”. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle