25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 20 Ağustos 2017 Dağlarca ile ‘Resim Söylemek’ Ressam Ruşen Eşref Yılmaz’ın, 1999 2008 yılları arasında Fazıl Hüsnü Dağlarca ile yaptığı söyleşilerden oluşan “Dağlarca ile Resim Söylemek” kitabı Ve Yayınevi etiketiyle raflarda. Yılmaz’ın, Dağlarca’nın hediyesi olan nos taljik deftere çizdiği desenlere yer verdiği yapıt yazarının deyişiyle “Bir ozanın derin bakışından yansıyan düşüncelerini içeriyor.” Kitap “Resim sen ne büyüksün!” ve “Ressam doğacağı yeri arar” adlı iki bölümden oluşuyor. EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Saraybosna Film Festivali sona erdi Ayşe Toprak 23. Saraybosna Film Festivali cumartesi gecesi ödül töreniyle sona erdi. ‘Mr. Gay Syria’ filmiyle Ayşe Toprak, İnsan Hakları Ödülü’ne layık bulundu 1118 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen 23. Saraybosna Film Festivali sona erdi. Cumartesi gecesi düzenlenen kapanış ve ödül töreninde En İyi Film Ödülü Ana Urushadze’nin “Scary Mother” adlı filmine gitti. Başkanlığını Meksikalı yönetmen, senarist ve yapımcı Michel Franco’nun üstlendiği ve aralarında Melisa Sözen’in de bulunduğu jüri En İyi Yönetmen ödülünü ise “Meda or the Not So Bright of Things” filminin yönetmeni Rumen sinemacı Emanuel Parvu’ya verdi. Aynı filmdeki rolüy le Şerban Pavlu En İyi Erkek Oyuncu seçilirken, En İyi Kadın Oyuncu ödülü “Daybreak” ile Ornela Kapetani’ye gitti. Oyuncu John Cleese ve yönetmen Oliver Stone’a onur ödüllerinin verildiği festivalin belgesel yarışma bölümünde Ayşe Toprak imzalı “Mr. Gay Syria” İnsan Hakları ödülüne layık bulundu. Daha önce de Torino’daki Lovers Film Festivali’nde özel mansiyon kazanan film Türkiye’deki iki eşcinsel Suriyeli mültecinin hayatlarına odaklanıyor. ‘Sanatçı hep yalnız’ ‘Son Portre’ adlı filmde Giacometti’ye modellik yapan James Lord’u canlandıran Armie Hammer ‘Sanat yapıtı hiç tamamlanmıyor galiba’ diyor ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR “Son Portre”de İsviçreli olağanüstü sanatçı, ressam ve heykeltıraş Alberto Giacometti’nin (Geofrey Rush) yaratım sancıları ve hezeyanları karşısında sakince poz vermek zorunda kalan James Lord rolünde Armie Hammer’ı izlemek gayet keyifli. Kendisi de “Oyunculuğun ilk kuralı ‘oynayanın’ karşısında ezilmemektir, umarım başarmışımdır” diyor ve yönetmeni Stanley Tucci’nin de doğal olarak benzer yaratım süreçlerini yaşadığını söylüyor. Henüz 31 yaşında çoktan çoluk çocuğa karışmış, aile işlerini seviyor, Giacometti’nin ünlü kedi ve köpek heykelleri ise dünyanın geri kalanı gibi onu da müthiş duygulandırıyormuş, paylaşıyor. n 1960’llı yıllarda Giacometti’nin son dönemine odaklanan filmde, portresini yapmak isteyen üstadın karşısına geçen Amerikalı genç yazar James Lord rolündesiniz, öncesinde eserlerini ne kadar biliyordunuz? Açıkçası bu kadar bilmiyordum. Dolayısıyla role hazırlanmak müthiş bir keyif ve keşif oldu. Giacometti’nin eserlerine bakmak, varlığımıza dair yorumları görmek inanılmaz bir şey. Hayat ve ölüm arasındaki varoluşumuzu, bizi sadece görüntü değil yaşanmışlıkla yani bir bütün olarak yansıtmasını sadece yetenekle açıklayamıyorum, müthiş büyük bir yetenek. Gerçeküstü ve varoluşcu, tam da bir akıma sığamaması anlaşılabilir ama ben sadece bir öğrenciyim tabii ki. n En sevdiğiniz eseri hangisi? Galiba hayvan heykelleri. Müthiş bir duygu var, duygusallık var. Baktıkça dalıyorsunuz. Kedi de inanılmaz, köpek de. n Onunla ilgili sizi şaşırtan neler keşfettiniz? Böyle inanılmaz bir sanatçının sürekli yaratım krizlerine ve kendinden sürekli şüpheye düşmesi beni çok şaşırttı. O kadar ilgi, övgü ve başarıya rağmen tatmin olmadığını öğrendiğimde belki de bir nevi rahatladım. Yani yaptığımızın işin, sanatın doğası böyle beki de. Kendimi asla Giacometti’yle bir tutmuyorum, b‘Tiur cycöinaentlamyeışnlı’ Armie Hammer filmin yönetmeni Stanley Tucci’nin de bir oyuncu olmasının müthiş bir fark yarattığı görüşünde. Tucci için ‘Oyuncuya alan açmayı biliyor, alternatifleri denemesine izin veriyor. İnanılmaz anlayışlı bir yönetmen’ diyor aman yanlış anlaşılmasın! Ama bir aktör olarak bazen sette çok yalnız hissedebiliyorsunuz. n Film de zaten onun yaratım kriziyle ilgili. Siz sette nasıldınız, Stanley Tucci’nin oyunculuktan gelmesi fark yarattı mı? Zaten bu film neyse ki bildiğimiz biyografilerden değil. Sadece bir kaç hafta odaklanmış. Tabii ki oyuncu olması müthiş bir fark yaratıyor. Oyuncuya alan açmayı biliyor, alternatifleri denemesine izin veriyor. İnanılmaz anlayışlı bir yönetmen hatta sette pikniğe gelmişiz gibi hoş davranıyordu, ne istediğini biliyor gibi görünüyordu. Ama elbette benzer yaratım sancıları yaşandı. Oldu dediğiniz sahneyi ‘sil baştan’ bir daha yapıyorsunuz çünkü mükemmeli yakalamak böyle bir şey, sürekli yeniden deniyorsunuz. Sanat yapıtı galiba ve belki de hiç tamamlanmayan bir süreç. Bir şekilde tatmin olarak bırakmak gerek. Neyse ki Giacometti, James Lord’un portesini tamamlayabilmiş. n Peki Geofrey Rush’ın hiperaktifliği karşısında sakin durmak nasıldı? Oyunculuğun ilk kurallarından birisi de ‘oynayanın’ karşısında iyi bir dinleyici olabilmek, incelikli bir fark yaratmak, umarım başarmışımdır. Geofrey inanılmaz bir enerjisi ve yaratıcılığı olan bir oyuncu, karşısında ezilmemek için çok uğraştım. Amatör müzisyenler için ‘Unite the Stage’ Amatör müzisyenlerin sahne tecrübelerini artırmak ve kendilerini tanıtma ortamı sağlamak amacıyla ayda bir yapılacak “Unite the Stage” dün Tamirane/Uniq’te başladı. Müzik sektöründe sanatçıların yeterli değeri görememesi ve tektipleşme gibi bazı şeyleri değiştirmek için kurulan “Unite the Band”in organize ettiği etkinliğe, katılımcılara müzikal ilham vermeleri için Akustikhane yapımcısı Zafer Yılmaz ve Kaydedenler Kulübü kurucusu ve müzisyen Güntaç Özdemir konuşmacı olarak katıldı. Yazarlar sırlarını Seferihisar’da paylaşacak Seferihisar, 1 Ekim’de başlayıp bir hafta sürecek olan ve yazar ların yazma sırlarını paylaşacakları yaz kampına ev sahipliği yapacak. Son olarak Senaryo ve Kısa Film Atölyelerinin gerçekleştiği Seferi hisar Teos Ormancı Tatil Köyü’nde yapılacak olan yaz kampında; Yek Işıl Özgentürk Yekta Kopan ta Kopan, İnci Aral, Enver Aysever, Müge İplikçi, Mario Levi, Işıl Özgentürk, Onur Behramoğlu, Gülşah Elik ların sunumundan sonra, Işıl Özgentürk yönetiminde kendi öykülerini ka bank ve Onur Caymaz yer alacak. Yaz kampında katılımcılar her gün yazar leme alacak. Bir hafta sürecek kampta atölyelerin yanı sıra sahilde çinge ne partisi, mehtap turu, Soul Mate Coffe Work Shop ve Tadım akşamı, şiir okuma gecesi gibi etkinlikler de yer alacak. Katılımcıları, yazarların roman ve öykülerini yazarken yola çıkma hikâyeleri ile buluşturacak atölye, yeni yazar adaylarına ilham vermeyi amaçlıyor. Her gün bir yazarın atölye gerçekleştireceği program için katılım 30 kişi ile sınırlı, son başvuru tarihi ise 15 Eylül. Başvurular için 0530 3309130 ve 0533 7299556 numaralı telefonları arayabilirsiniz. 190 95 TL, En başarılı Bond... BBC gelmiş geçmiş en başarılı Bond’un hangisi olduğunu rakamlarla ortaya koydu. Buna gö re 1962 yılında ilk kez 007’yi canlandıran ve toplam 6 filmde bu rolü üstlenen Sean Connery tarihte ki en başarılı Bond. Connery toplamda 2 milyar 214 milyon dolar hasılatla bu alanda başı çekerken 72 ile eleştirmenlerden de en yüksek notu al mış. Hasılat bazında ona en yakın isim 1 mil yar 206 milyon dolar ile Roger Moore. Ne var ki 7 filmde rol alan Moore’un eleştirmen notu bir hayli düşük. Ünlü oyuncu topu to pu 54 puanlık bir performans tutturmuş ve listedeki en kö tü performansı sergilemiş. Connery’ye puan olarak en çok yaklaşan isimse 70 gibi hiç fena sayılmayacak bir not alan Da niel Craig. Hasılat toplamı 975 milyon dolar olan oyuncu en az bir filmde daha rol alacağı düşünülürse Sean Connery’yi ya Daniel Craig kında geride bırakabilir. Sean Connery Birlik... Beraberlik... Bakmayın başlığa “Birlik... Beraberlik...” dediğime... Konumuz evlilik... (“Evlilik” başlıklı bir yazıyı kimse okumaz diye öyle dedim!) Kimi zaman gençler sorar bana “Sizce evlilikte başarı sırrı nedir” diye. En kestirmeden, “İki insanın birlikte değişebilmesidir. Bir de her gün yeniden ONU seçmektir” derim... Evlilik (ya da birliktelik) üzerine en çok erkekler konuştuğundan ve onların sözleri kitaplara geçtiğinden, tahmin edeceğiniz gibi çoğu olumsuzdur. Kimi aşağılayan ya da alay eden, kimi mizah ya da ironiyi içeren, kâh saldırgan, kâh munis ya da sadece gülümseten deyişler ... Olumsuzluğu da içerse, bana en sevimli ve gerçekçi gelenlerden biri şu: “Ne pahasına olursa olsun evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.” Socrates’in bu sözünü, “karınız” yerine “kocanız” sözcüğünü koyarak da okuyabilirsiniz... Cervantes’den Oscar Wilde’a Evliliğe her koşulda karşı olanlar, bu beraberliği işkence olarak görenlerden birkaç örnek: “Namuslu adam erken evlenir, akıllı adam hiç evlenmez.” (Cervantes) “Evlilik aşkın mezarıdır.” (Stendhal) “Evlenmek, insanın haklarının yarıya düşmesi, görevlerinin iki katına çıkmasıdır.” (Schopenhauer) “Evlilik, ödleklerin yaşayabileceği tek serüvendir.” (Voltaire) “Evlilik, umudun ölümüdür.” (Woody Allen) “Erkekler kendilerini yorgun hissettikleri için, kadınlar ise meraktan evlenirler. İkisi de hayal kırıklığına uğrar.” (Oscar Wilde) Dili yanık, bağrı yanık, yaşamı trajik Oscar Wilde... Binlerce sözü var bu konularda: “Erdem, evlilik sendikacılığından başka ne olabilir ki...” “Eşitliği yok eden ve cinsel seçimi engelleyen mülk ve evlilik, üstün insan evriminin düşmanıdır.” “Evli bir erkeğin mutluluğu, evlenmediği kadınlara bağlıdır.” “Evlilik, bir bardak taze süt için evde inek beslemeye benzer.” (Gel de şimdi öfkelenme bu adama!) Confucius’dan Çehov’a Kimi daha yumuşak davranıyor ama öğüt vermekten, önerilerde bulunmaktan da vazgeçmiyor: “Eş seçmek kitap seçmeye benzer, iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir, içeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur.” (Confucius) “Evlenmeden önce gözlerinizi açık tutunuz. Evlenince ise birini kapatınız.” (Balzac) “Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur.” (Yine Balzac ) “Aşksız evlilik, evliliksiz aşkı doğurur.” (Benjamin Franklin) “Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek gibi alçakça bir iştir.” (Çehov) Doğrusu, aşkların, beraberliklerin, evliliklerin adamı Çehov söyleyeceğini öyle incelikli, usturuplu ve gülümseterek söylüyor ki, ona kızamıyorsunuz:  “Erkekler hür ve eşit olarak doğarlar, ancak daha sonra bazıları evlenir.”  “Eğer yalnızlıktan korkuyorsanız, evlenmeyin.” (ikisi de Çehov’dan)  Ender de olsa kadınların da özdeyişleri var evlilik üzerine  “Evlenme kafese benzer; içindekiler çıkmak için, dışındakiler girmek için uğraşırlar.” (Lady Montagu) “Evlilik; erkeklerin özgürlüklerini, kadınların mutluluklarını ortaya koydukları bir piyangodur.” (Madame de Rieux) “Erkek, evlenene kadar eksik bir erkektir ve evlendiğinde artık bitmiştir.” (Zsa Zsa Gabor) Sacha Guitry, humoru ve afacanlığı elden bırakmıyor: “Bir erkek karınızı elinizden aldığı zaman karınızı ona bırakmaktan daha büyük bir intikam yoktur.” Bence mizah ve zekâ şaheseri olan, Churchill ile ilk kadın milletvekili Lady Astor arasındaki diyalogdur. Lady Astor: “Ben sizin karınız olsaydım, kahvenize zehir koyardım.” Churchill: “Ben de sizin kocanız olsaydım, o zehirli kahveyi seve seve içerdim!” Sevgili okurlar, nereden çıktı bu muhabbet diye soracak olursanız, geçen hafta Ahmet Oral’la 50. evlilik yıldönümümüzü kutladık. Başka yazı yazamadım... Hepinize mutlu beraberlikler dilerim...  DÜZELTME 19 Ağustos Cumartesi günü Kültür sayfamıza “Alberto Giacometti insana dokunuyor” başlıklı yazısıyla konuk yazar olarak katılan Nando Salva’nın adı Nando Lalva olarak yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle