13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 10 Ağustos 2017 EDİTÖR: NECDET ÇALIŞKAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Borçlar SOS veriyor ekonomi 9 Bütçe delindi. Mali denge bozuldu. Nakit ihtiyacı gittikçe artan Hazine, geçen ay mevcut geri ödemesinden yaklaşık 1.5 katı fazlasını borçlandı Referandum öncesi delinen bütçenin faturası önce Hazine’ye her ay gittikçe artan ‘borçlanma’, vatandaşa ise yükselen ‘faiz’ faturası çıkardı. Türkiye’de iç borç çevirme oranları önceki yıllarla kıyaslandığında alarm veren seviyeye ulaşırken, bu durum faizler üzerinde de yukarı yönlü baskı yapmaya devam ediyor. Hazine Müsteşarlığı’nın açıkladığı verilere göre Temmuz ayında 11.4 milyar liralık iç borç servisine karşılık, 16.4 milyar liralık iç borçlanma gerçekleştirildi. Müsteşarlığın açıkladığı toplam iç borç çevirme oranı ise temmuz ayında yüzde 144.2 oldu. Diğer bir deyişle 100 birimlik borç geri ödemesinin olduğu geçen ay 144 birimlik borç aldı. Böylelikle yılın ilk 7 ayındaki iç borç çevirme oranı yüzde 121 seviyesine geldi. 2016 yılının ilk 7 ayında bu rakam yüzde 86 seviyesindeydi. Bu rakamlar üzerinden karşılaştırıldığında iç borç çevirme oranı, bu yılın ilk 7 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 35 puan arttı. Nakit açığı rekor getirdi Business HT’ye konuşan uzmanların değerlendirmelerine göre borçlanma ile ilgili bu seviyeler piyasalarda faizler üzerinde de bir baskı yaratıyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez’e göre ise iç borç çevirme oranının 100 seviyesinin altında kalmasıyla faizler geriliyor ve böylelikle özel kesimin borçlanma piyasasından yararlanma imkânı artıyor, oranın 100’ün üzerinde olması ise faiz üzerinde baskı ortamı yaratıyor. Hazine’nin nakit açığı ile birlikte iç borç çevirme oranının da rekor seviyelere çıktığına dikkat çeken Eğilmez, “Faizler niçin yükseldi? diye merak edenler yanıtı burada aramalı” dedi. Faizleri artırıyor Eğilmez’e göre nakit ağının rekor düzeyde olmasının sebeplerini ise şunlar: Referandum için yapılan kamu kesimi harcamaları. Hem referandum hem de büyümeyi yeniden sağlayabilmek amacıyla yapılan kamu harcamaları, vergi indirimleri ve çeşitli tahsilat ertelemeleri. Eski Hazine Müsteşar yardımcısı ve TEB Mali Yatırımlar Danışmanı Hakan Özyıldız, iç borçlanmada gelinen bu seviyelerin faizler üzerinde bir ‘dışlama etkisi’ yarattığını belirtti. Hazine’nin daha iyi faiz vermesi dolayısıyla bankaların bu tarafa yöneldiğine dikkat çeken Özyıldız, böylelikle faizler üzerinde bir baskı oluştuğuna dikkat çekti. l Ekonomi Servisi 2K.68bmainlykaarddaonlaortokayyonlaaktmşsbınnıdıübZkauHiGuunlvyliçBniuaağa2ryzaeyoanoraible.banpıırkr8kalbfğüay.süGrbiysatianomnRybylaoanMgezBatüejaünkiıenininlanaknKuykyıkBusnensrkeltö’akkimünıamklenkrpaaikğndgMaçraatamdarykssüaiöıryününtloaa’ıanuara,nısodnslletkücaVaüoalbükıoıamancsrkfatovraKppğıailolokreanynanüualkıaıayslaarkfuğnmzf.QımıobknAainşeKüınbşlasasNakay’aavınaemınnnbBrnelcoMkkaıaasnkreFllyneaavnoiorn3keal,. mjmrekrDilmaı;löesMıAiCnegprAKişyg7ınagsadvşeraoasriuyrtermaknoAnayulmeıabieç.tgntabkKiAtuleToatkioyyuıkzİv(;nronınyhaarsYıarAkasİpşotzramunsİalamoavDılllıleşpauizikıakrntr)anıOnamaunatoedpgayıenpyddksyteLriöKymraııioaaoiismioanhmaaYşyılkKlttarşuşiyiaeaımtıeultasriopeakpkıımcmr.mknyitrİaİnoieaışygknİbşnyjliıeeçKaeriıitsasukşditeiıznemleiny Kârları yüzde 65 yükseldi kredi 2 trilyon TL’ye dayandı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kârlarını hedef alarak, bankalara yüklenmesinin ardından gözler, Türkiye bankacılık sektöründeki güncel verilere çevrildi. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilere göre bu yılın ilk 3 ayında sektör, geçen yılın aynı dönemine göre dönem kârını yüzde 65 artışla 13.5 milyar TL’ye çıkardı. 2016 yılında ise sektörün karı yüzde 44 artışla 37.5 milyar TL olmuştu. Ge çen yılın tamamında yüzde 18 artan bankaların toplam net faiz ge lirleri, bu yılın ilk 3 ayında 2016 yılının ilk 3 ayına göre yüzde 31’lik artışla 27.2 milyar TL’ye yükseldi. Mart 2017 itibarıyla toplam 1.5 trilyon TL’lik mevduat toplayan bankalar, 1.8 trilyon TL’yi aşan tutarda kredi hacmine ulaştı. Hükümetin finansman desteği sağlama çağrısı yaptığı bankalar adına yine önceki gün TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Elde avuçta cepte ne varsa hepsini krediye verdik” demişti. ‘Safınızı seçin’ Erdoğan’ın önceki gün “Yatırılan paraları, soyup soğana çevirme aracı olarak kullanıyorlar. Bu para bunların cebinden çıkmıyor” diyerek, bankaların faizlerinin aşağı çekilmesi gerektiğine yönelik açıklamalarının ardından, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de bankalara yüklendi. Bankaları safını belirlemeye ve üretimin yanın da olmaya çağıran Zeybekci, “Bankacılık sisteminin kârlarının çok daha fazla fedakârlık yapabilir marjda olduğunu görüyoruz. Bankaların yüksek faiz marjlarıyla dar bir kredi hacmi sağlamak yerine sürümü artırması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Nihat Zeybekci EXIMBANK FAİZ İNDİRDİ Erdoğan ve Zeybekci’nin açıklamalarının ardından Eximbank, dün itibarıyla reeskont döviz kredisi faiz oranlarında 10’ar baz puanlık indirime gitti. CHP: Stopaj vergisi kalksın CHP, kira üzerinden alınan stopaj vergisinin kaldırılması için kanun teklifi verdi. CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in sunduğu teklifte esnaf sayısının Ocak 2017’de geçen yılın aynı dönemine göre 204 bin azalarak bir milyon 807 bine gerilediği belirtildi. 2016’da işyeri kiralarından kesilen toplam stopaj vergisinin 6.7 milyar lira olduğu belirtilen teklifte, “İşyerleri kira olan esnaf ve sanatkârlar, ticari faaliyetlerinden dolayı zarar da etseler, bir başkasına ait olan bu vergiyi ödemek zorunda kalıyor” denildi. l Ekonomi Servisi İlk serbest bölge satılıyor Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’nin, Mersin Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi A.Ş’nin (MESBAŞ) sermayesinde bulunan yüzde 21.2’lik pay özelleştirilecek. MESBAŞ Genel Müdürü Edvar Mum, “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca açılan ihale kapsamında son teklif verme tarihi 24 Ağustos 2017” dedi. Yapılacak ihale sonrası Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin diğer limanlarının da kademeli olarak özelleştirileceğini söyleyen Mum, 1987’de faalite geçen Türkiye’nin ilk serbset bölgesi Mersin Serbest Bölgesi’nde yıllık ortalama 3.3 milyar dolarlık işlem hacmi gerçekleştiğini söyledi. Serbest bölgede 470 firma bulunuyor. l DHA TEIŞKÇNILOERMIA11CGCGÜARNFEDEVRÜDRREI Birleşik Metalİş üyesi Tekno Maccaferri işçileri ile mart ayından bu yana süren dönem toplu iş sözleşmesinden anlaşma sağlanamaması üzerine 11 gün önce greve çıktı. İnşaat ve metal sektöründe faaliyet gösteren Tekno şirketler grubunda, İtalyan devi Officine Maccaferri ile birlikte Düzce’de kurulu ve metal sektöründe çelik tel üretimi fabrikada patron oyunu mahkeme kararıyla bozulmuştu. Toplu sözleşme masasında işçilerin taleplerine kulak tıkayan Tekno yönetimi, sendikamızın almış olduğu grev uygulama kararını boşa çıkarmak için, haziran ayı içinde, Ankara ofiste çalışan işçi sayısını SGK kayıtları üzerinden 37 kişi arttırmıştı. l Ekonomi Servisi Memur yine ‘yoksul’ kalacak MUSTAFA ÇAKIR Hükümet ile memur konfederasyonları arasında devam eden toplusözleşme görüşmelerinde yetkili konfederasyon olarak imza yetkisini tek başına elinde bulunduran heyet başkanı MemurSen’in zam talebi, kendi araştırmasındaki yoksulluk sınırının altında kaldı. MemurSen’in 3 alternatifli zam önerisine göre en düşük devlet memuru maaşının iki yılın sonunda en fazla 3 bin 405 li ra olması öngörülüyor. Oysa MemurSen’in temmuz açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, yoksulluk sınırı şimdiden 4 bin 801 liraya ulaştı. Teklifle, en düşük devlet memuru maaşının yoksulluk sınırını aşamadığını MemurSen Başkanı Ali Yalçın da kabul etti. Yalçın, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, 3 teklifi ortaya koyarken tek hedeflerinin kamu görevlilerini açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasından çıkarmak ol duğunu belirtti. 2 bin 405 lira olan en düşük devlet memuru maaşının iki yılın sonunda toplam 3 bin 350 civarında bir rakama ulaşmasını hedeflediklerini belirten Yalçın, “Bu bile yoksulluk sınırını aşmıyor. Dolayısıyla yoksulluk sınırının 4 binin üzerinde seyrettiğini, açıklanan rakamlar boyutuyla 4 bin 800’e kadar rakamlar açıklandığını dikkate alırsak dolayısıyla kamu görevlilerinin yüzde 70’ten fazlası bu iki rakam arasında, açlık ve yoksulluk sınırı arasında yer alıyor. Bu rakam ne demek 1600 ile 4 bin 100 arasında gezen bir rakam. Bu da ciddi bir iyileştirme ihtiyacının olduğunu ortaya koyuyor” dedi. Yaklaşık 3.2 milyon memur ile 1.9 milyon memur emeklisinin 20182019 yıllarında alacakları zam oranlarının belirleneceği toplusözleşme görüşmeleri sürüyor. Görüşmelerde hizmet kollarına ilişkin 658 teklif 338’e indirildi. Hükümet 14 Ağustos’ta ilk teklifini sunacak. l ANKARA Bir tartışmanın özü… “Evrim teorisi” doğru mudur yoksa “herhangi bir akıl yürütme biçimi midir?” “Müftülüklere nikâh yetkisi dini yaşam tarzını dayatmakla ilgili midir?” soruları aslında “en eski ayrışmayı”, günümüzde de özgürlük mücadelesinde yapılan tercihleri yansıtıyor. ‘Bir’ midir, ‘çok’ mudur? Varlık “bir” midir yoksa “çok” mudur? Bu ayrışmanın ilk sistemli biçimini Platon ile Aristoteles’in varlığa ilişkin savlarında bulabiliyoruz. Platon’un ünlü “formlar” teorisine göre, insanın yaşam alanındaki şeyler aslında insanın deneyiminin dışında kalan mükemmel formların, eksik yansımaları, adeta “gölgeleri” (mağara allegorisi) “kopyalarıdır” (şaire ilişkin eleştirileri). Bu idealist bir düşüncedir ama bizi hemen, varlığın bir çokluk (ne kadar “şey” varsa o kadar form) olduğu düşüncesine götürür. Aristoteles için ise varlık, töz düzeyinde, “ilk neden”, “hareket etmeyen (değişmeyen) hareket ettirici (değiştirici)”, tanrı olarak “bir”dir. Bu ayrışmayı fizik alanındaki (moleküller, atom altı parçacıklar, kuantum parçacıkları ve sicim teorisi gibi) gelişmeler üzerinden yenilersek. Birincisinde varoluş düzeyinde deneyim alanımıza giren şeylerin, bu parçacıkların (çokluğun) çeşitli bileşimleri (örgütlenme biçimleri) olduğunu söyleyebiliriz. Bilimin (fizik, kimya, biyoloji...) konusunu bu alan oluşturur; Evrim Teorisi bu alana aittir. İkinci yaklaşım bize en fazla, varoluş alanımıza giren şeylerin, “bir” olan varlığın parçalanarak (yok olarak) çokluğa dönüşmesiyle oluştuğunu ya da “ilk neden” olarak yarattığı şeyler olduğunu söyleyecektir. Bu aşamada bilim alanındaki gelişmelerin, varlığın çokluk olduğu savını desteklediğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Varlığın “bir” olduğunu savunmanın yolu ise bilimsel teorilerden ve kanıtlardan değil, inançtan geçiyor. Evrim teorisi, varlık çoktur savından gelerek, varlık “bir”dir savının doğruluğunu, bu yöndeki inancı sorguluyor. Bir ara “çözüm” olarak, “ilk ‘neden’ (tanrı) yarattı ve evrime bıraktı” savı da var. Ancak bu sav da, bu ilk “neden”, “neden her şeyi baştan, en mükemmel biçimde yaratmayıp da, canlıları evrim gibi son derecede acımasız bir sürecin eline terk etti” sorusunu gündeme getirerek, “bir” olanın mükemmelliğini, seven, kayıran olduğuna ilişkin iddiaları sorguluyor. Müftülüklere nikâh yetkisi... Müftülük, varlık “bir”dir savının dünyasına ait bir kavram, “bir”ci dünya görüşünün bir kurumudur. Çokluk varsayımından hareket ederseniz, demokrasi, hatta komünizm düşüncesine (Platon, köleci düzeni veri olarak aldığından demokrasiden korkar, komünizmi de yalnızca özgür insanlar bağlamında köleleri unutarakdüşünür) doğru gidebilirsiniz. “Bir”den hareket ise her şeye kadir, “bir”in ilkelerine bağlı kalma zorunluluğu üzerinden sizi totalitarizme kadar götürebilir. Ama bu tartışmanın güncele ilişkin bir boyutu da var. Yine başa, Platon’a dönersek, site içinde yaşayan bireyler arasında zamanın, mekânın kullanımının, dağılımının ve konuşulmasına izin verilen/verilmeyen şeylerin sınırlarının, düzenin (adaletin) temelini oluşturduğunu görüyoruz. Bu saptamalar, siyasi iktidarın (demokrasinin) sınırlarını düşünmemize, bugün de yardımcı olur. AKP’de temsil edilen siyasal İslamın hükümete geldiğinden bu yana, toplumda zamanın ve mekânların kullanımının dağılımını, söylenebilen şeylerin sınırlarını, kendisi için genişleterek “öteki” için daraltarak yeniden düzenleme konusunda etkili olduğunu, dahası OHAL aracılığıyla bu alanda yeni bir hamle başlattığını görüyoruz. Ensar’ın Milli Eğitim’le ilişkilendirilmesi, Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, müftülüklere nikâh yetkisinin verilmesi, kadınların giysi özgürlüğü için mücadele etmek zorunda kalması bu yeni hamlenin, yukarıdan aşağı inen uygulamalarıyla, aşağıda, yaşam alanlarındaki pratiklerle birleşerek zamanınmekânın dağılımının, söylenebilecek olanın sınırlarının siyasal İslamın iktidarını genişletecek biçimde daraltılması sürecinin ifadeleridir. Bu bir siyasi mücadeledir. Bu mücadelede kimin hangi safta yer aldığını, savunduğu düşünceler, kullandığı kavramlar ortaya koyar! Katar’dan 80 ülkeye vize serbestisi Katar, 80 ülkenin vatandaşlarına vize serbestisi getirdi. Listeye aşamalı bir şekilde yeni ülkeler de eklenecek. Söz konusu ülkeler henüz açıklanmadı. Ancak 80 ülkenin vatandaşları Katar’a girerken hiçbir ücret ödemeyecek. Katar Turizm Otoritesi Turizm Geliştirme Sektörü Başkanı Hasan el İbrahimi, bu gelişmeyi ‘turizm alanında tarihi bir değişim’ olarak değerlendirdi. İbrahimi, vizeden muaf olacak ülkelerin seçiminde, yolcuların güvenlik ve ekonomik açıdan değerlendirilmesinin dikkate alındığını söyledi. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle