27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 10 Ağustos 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 11 Ev hapsine karşıGÜLMEN VE ÖZAKÇA’YA DESTEK VEREN NAZİFE ONAY DA CEZAEVİNDE: çıktı, tutuklandı GENİŞ KATILIM BEKLENİYOR Abdocan için vakıf SELİN GÖRGÜNER Gezi Direşi sırasında 2 Haziran 2013’te Antakya’da polisin attığı gaz bombası kapsülüyle başından vurularak yaşamını yitiren 22 yaşındaki Abdullah Cömert’in ailesi vakıf kurmaya karar verdi. Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert, “Bu vakfı Abdullah’ın adını yaşatmak için kuruyoruz. Tüzük hazırlanıyor, yasal işlemlerle avukatlarımız ilgileniyor. Buradaki sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleriyle görüşmeler yapıyoruz. Geniş bir katılım bekliyoruz. Herkesin fikrini sunacağı bir vakıf olacak. Vakfı ailesi olarak kuruyoruz ancak yönetim sadece bizimle sınırlı olmayacak. Vakfın merkezi Antakya’da olacak ancak başka illerde de şubeler açmak istiyoruz” diye konuştu. Vakfın çeşitli alanlarda faaliyet göstereceğini anlatan Zafer Cömert, “Öğrencilere burs sağlanmasından, engelli hakları için mücadaleye ve hayvan haklarına kadar çok çeşitli alanlarda elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu konuda herkesin fikirlerine açığız, herkesten destek bekliyoruz” dedi. Adaletsizlik boğuyor Adalet arayan herkes için mücadale ettiklerini vurgulayan Cömert, “Abdullah’ın katledildiği günden bugüne kadar her şey daha kötü yönde değişti. Her alanda, sokakta evde adaletsizlik bizi boğuyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için bir günlük açlık grevi yaptığımızda ‘herkes için adelet’ demiştik. Haksızlığa uğrayan, adalet arayan herkes için mücadele ediyoruz. Ekmekten çok adalete ihtiyacımız var. Adalet için nasıl mücadele edilir, bunun üzerine yoğunlaşacağız” dedi. Her alanda mücadele Rusya’da çalışan ve geçen mart ayında eşi ve kızıyla Türkiye’ye geldiğindehakkında açılan soruşturmalar nedeniyle 17 saat gözaltında tutulan Zafer Cömert, “Rusya’ya gideceğim ailem ‘yine bir gözaltı yaşanır mı?’diye tedirgin. Geçen gelişimde 17 saatlik bir gözaltı süreci yaşanmıştı. Biz bunları yaşarken Abdullah’ın ölümünün üzerinde 4 yıl geçti katili hâlâ serbest. 13 yıl 4 ay ceza verildi ama Yargıtay aşamasında olduğu için hâlâ tutuklanmadı. Adaletin olduğu bir ülke için her alanda mücadale yürütülmesi lazım” diye konuştu. İŞ CİNAYETLERİ HIZ KESMEDİ OHAL’de 1963 işçi öldü İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çalışma Hayatı Komisyonu, hazırladığı temmuz ayı çalışma yaşamında yaşanan hak ihlalleri raporunda, en az 205 işçinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Taksim’deki şube binasında gerçekleşen basın toplantısında basın açıklamasını komisyon üyesi Osman Aydın okudu. Aydın, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın çalışma hakları için başlattıkları açlık grevinin 154’üncü günü geride bıraktığını ve taleplerinin derhal karşılanması gerektiğini söyleyerek söze başladı. Türkiye’nin farklı bölgelerinden bir türlü iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını dile getiren Aydın, yapılmayan denetimler nedeniyle iş cinayetlerinin hemen her gün yaşandığını kaydetti. Aydın’ın paylaştığı raporda özetle şu ifadeler yer aldı: n İSİG meclisinin verilerine göre, Adana Organize Sanayi Bölgesi’nde 5 işçi, iş cinayetinde yaşamını yitirdi. n Bolu’nun Mudurnu ilçesinde inşaat hafriyat kamyonu devrilirken, panik halinde atlayan sürücü Nihat Aykan araç altında kalarak yaşamını yitirdi. n Bir yıllık OHAL sürecinde 1963 işçi yaşamını yitirdi. Temmuz ayında en az 205 işçi, yılın ilk 7 ayında ise en az 1119 işçi yaşamını yitirdi. Aydın, Temmuz ayında yaşamını yitiren 205 işçiden 163’ünün işçi ve memur statüsünde çalışan ücretlilerden, 30’u çiftçi, 12’si ise esnaflardan olduğunu söyledi. l İSTANBUL /Cumhuriyet İstanbul’da başladığı eylemini Gülmen ve Özakça’ya destek olmak için Ankara’ya taşıyan Onay defalarca gözaltına alınmıştı. Tutuklu eğitimci Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın taleplerinin yerine getirilmesi için Yüksel Caddesi’nde eylem yapan Nazife Onay, kendisine verilen ev hapsi Özakça’nın taleplerinin kabul edilmesi için kendisini Milli Eğitim Bakanlığı’na zincirlemişti. KESK’ten AİHM’ye tepki KESK Ankara Şubeler Platformu; Nuriye ve Semih’e güneş bile yasak Halkın Hukuk Bürosu, Semih Özakça’nın annesi Sultan kararını tanımayarak desteğe devam etti ve tutuklandı. Açlık grevindeki eğitimci Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça hakkında tahliye kararı vermeyen AİHM’ye tepki gösterdi. Düzenlenen ba Özakça ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın durumu hakkında bilgi verdi. Sincan Cezaevi Kampus Hastanesi’nde tutulan Gülmen ile masının ardından her gün Yüksel sın toplantısında açıklama ya Özakça’nın açık görüş ve telefon ile Caddesi İnsan Hakları Anıtı önün pan KESK Dönem Sözcüsü Devrim görüşme haklarının kısıtlı olduğunu de eylem yapmaya çalışan Nazife Onay, Acun Karadağ, Esra Özakça, Nazan Bozkurt ve Erdoğan Canpolat hakkında 6 Temmuz’da Kahraman, Gülmen ve Özakça’nın ölüm sınırında olduğunu vurgulayarak “AİHM, kuruluş değerlerine ve amacına gölge düşüren bir bildiren avukatlar, hastane idaresiyle yoğun tartışma yaşadıklarını belirtti. “Tek başına kalamaz” kararına rağmen yoğun işkenceyle tek başına bırakıldıklarını söyleyen avukatların aktar ki polis operasyonunun ardından karar almıştır. AİHM karar verir dığına göre; Gülmen ile Özakça’nın ev hapsi kararı verilmişti. ken devletlerin çıkarlarını değil, bulundukları küçük hastane odasında İhraç edilen Nazife Onay, ev hapsi kararını tanımayarak desteğe devam etti ve tutuklanarak cezaevine gönderildi. Onay ihraç edil insanların yaşam ve özgürlüklerini gözetmesi gerekir” dedi. KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ise işe iade ve Gülmen ile havalandırma yok ve bu yüzden güneşe çıkamıyorlar. Gardiyanların saat başı girdiği hastane odasında, hijyen yok ve gürültülü bir ortam içerisinde. “Enfeksiyon kapma riski” gerek mesinin ardından 6 Mart’ta Ceva Özakça’nın tutukluluklarıyla ilgi çesiyle açık görüşe karşı çıkıldığını hir Alışveriş Merkezi önünde dire li itirazlara ilişkin verilen kararla söyleyen anne Sultan Özakça ise “Bize nişe başlamış, eylemini daha sonra Yüksel Caddesi’ne taşıma kararı almıştı. 1 Haziran’da açlık grevine başlayan Onay, Gülmen ile ra ilişkin “Her iki karar da siyasidir. Umarız bu iki karardan vazgeçilir ve bu kararlar düzeltilir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘çocuklarınızı ikna edin, yoksa zorla müdahale edeceğiz’ dediler” diye konuştu. Özakça, doktorlar ve görevlilerin zorla müdahale edeceklerinden korktuklarını dile getirdi. dmçaağğiKdruHrırKylaaerpıtnıanYişaerınslaahrıinpızçiıçkıinn Mimar Alev Şahin, işini geri alabilmek için 4.5 aydır eylemde ZEHRA ÖZDİLEK Düzce’de 6 yıl Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nde görev yapan ve 6 Ocak’ta yayımlanan KHK ile ihraç edilen mimar Alev Şahin, Düzce’nin en işlek caddesinde 135 gündür oturma eylemi yapıyor. Tüm halklara direnişlere sahip çıkılması çağrısı yapan Şahin “Zaman bekleyecek zaman, sürece göre konum alacak bir zaman değil. Direnişlere sahip çıkmak, kendi yarınlarına sahip çıkmak demektir” dedi. Oturma eylemine ilk başladığında yurttaşların kendisine karşı temkinli davrandığını anlatan Şahin, şimdilerde ise halkın ve esnafın kendisini desteklediğini söyledi. Şahin, oturma eylemi sırasında zaman zaman yanına gelen yurttaşların sorunlarını dinlediğini belirterek “Mimar olduğum için tapuda, belediyede yaşadıkları sorunlarla da ilgili benden bilgi alıyorlar. Yetkililerden hiç kimse onları dinlemiyor. Hepimizin hemen hemen sorunları ortak. Siyasi iktidarın kararlarından kaynaklanıyor” dedi. KHK ile ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve eğitimci Semih Özakça’nın direnişine de iktidarın kör sağır gibi davrandığını ancak bunun kendi direniş umudu kıramayacağını söyledi. Şahin, “Ben Nuriye ve Semih’i burada da anlatıyorum. Geçen hafta ‘onlar için aç ka Alev Şahin, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın eylemlerinin hükümeti sarstığını söyledi. lan son insan olmak istiyorum’ şiarıyla 7 gün açlık grevi yaptım. Yurttaşlara neden aç kaldığımı da anlatıyorum. Ben umutsuzluğa kapılmıyorum çünkü iktidar görmezden gelir gibi davransa da Türkiye’nin gündemini belirleyen Nuriye ve Semih’tir. Umutsuz değilim çünkü Nuriye ve Semih’e yapılanlar ve bu kadar baskılar boşa değil. Onlar iktidarı sarsmış durumda” diye konuştu. Beklenecek zaman değil Tüm halklara, KHK ile işinden atılan ve evden oturan yurttaşlara seslenen Şahin zamanın beklenecek zaman olmadığnı kaydetti ve şöyle devam etti: “İşimiz, geleceğimiz elimizden alınıyor. İşine, onuruna sahip çıkanlar bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Büyük cesaretle direnenler ezilip geçilirse sıra evlerinde oturanlara gelecektir. İktidar her zaman tepkiyi ölçer ona göre konum alır. Bu direnişe sahip çıkmak kendi yarınlarına sahip çıkmak demektir. Biz sadece kendimiz için değil halkımızın yarınları içinde direniyoruz. Nuriye bunu, ‘biz aç kalıyoruz halkımız doysun diye’ şeklinde ifade etmişti. Evlerinde oturan insanları evlerinde ve her yerde Nuriye ve Semih demeye davet ediyorum.” Karanlık bir ufuk turu Tarihi bir dönemden geçtiğimiz, Birinci Dünya Savaşı arifesindeki dünya konjonktürüne benzeyen bir sürecin içinde olduğumuz, son dönemde sık sık yazılıyor. Ben de buna inananlardanım. Dünya savaşı olmasa bile, her şeyin güllük gülistanlık gitmeyeceği, şu ya da bu biçimde bizim kuşağın da bir cins global savaşa tanık olacağını düşünenlerdenim. Neden? Gelin hızlı bir dünya turuna çıkalım. Asya’da yükselen ve silahlanan bir Çin ve Hindistan var. Rusya, Soğuk Savaş parametrelerine geri döndü ve artık Ortadoğu’da da söz sahibi olmak istiyor. Kuzey Kore, serseri mayın. Keza Donald Trump da öyle. ABD’nin ekonomik gücü zayıflarken beraberinde Avrupa’yla ilişkileri ve “Batı değerler sistemi” denilen açık toplum demokrasisini koruma iştahı da azalıyor. Ortadoğu’da bir asır önce Sykes Picot anlaşmasıyla çizilen ulusal sınırlar buharlaştı; yerine yeni dinamik olarak ulusdevlet sınırlarını tanımayan mezhepsel geçişkenlik ve yükselen bir Kürt varlığı var. Kürtler, hem Irak, hem Suriye’de de yükseliyor ve Ankara, bu yükselişin hamisi olmak yerine kendini buna karşıt konumlandırarak Türkiye’yi uzun soluklu ve baş ağrıtıcı bir angajmana hazırlıyor. Daha henüz gelir eşitsizliği, radikal İslamcılık, IŞİD, Latin Amerika, Afrika’nın sorunları ve tüm dünyada diktatörlerin yükselişinin getirdiği ‘istikrarsızlık’ dalgasına değinmedim bile... Hal böyleyken, mevcut global konjonktürden fazla istikrar beklememek lazım... Yine de tarihin içinden geçerken, tarih okuması yapmak kolay değil. Sadece büyük trendleri okuyabiliyoruz; fakat o trendler de hızlı evriliyor. Beş yıl sonra muhtemelen IŞİD olmayacak; o zaman da şu anda adını bile bilmediğimiz bir başka örgüt ya da bir başka tehditten söz ediyor olacağız. Tabii öngörülebilen durumlar da var. Bunlardan biri, Ortadoğu’da Kürtlerin yükselişi ise, diğeri de Almanya’nın Avrupa’da yükselişi, Avrupa’yı kendi etrafında ‘toparlama’ konusunda artan özgüveni. Malum, İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya, ciddi bir tarihi yüzleşme yapmış ve kabahatini tüm dünyanın önünde kabullenmişti. Aradan geçen dönemde, uluslararası camianın sorumlu bir üyesi oldu, ancak hep geride durdu. Ne askeri, ne de ekonomik olarak öne çıkmadı, Avrupa’nın liderliğine soyunmadı. Fakat Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden (ECFR) Mark Leonard, bu trendin değiştiğini söylüyor. Leonard çarpıcı bir analizinde, Almanya’nın ‘iki büyük tarihi kompleksini’ (liderlik etmeme, askeri harcama yapmama) artık yendiğini, yeniden kendini bir güç olarak tanımlamaya hazır olduğunu söylüyor. Türkiye’ye yönelik tutumun sertleşmesi, tüm Avrupa için mülteci anlaşması yapmak, Çin’le gelişen ekonomik ilişkiler ve Angela Merkel’in Trump’a yüksek sesle itiraz etmesini, hep bu yeni özgüvenin bir parçası olarak okuyor. Almanya hâlâ savunma harcamalarına bütçeden sadece yüzde 1.2 ayırıyor. Ancak Leonard’ın dediğine göre, Almanya’daki müesses nizamda ‘güç kullanımı’ konusundaki görüş değişmeye başlıyor. İkili askeri anlaşmalar dışında, Almanya Afganistan’dan Mali’ye uluslararası operasyonlarda daha aktif roller almaya başlamış. Türkiye’yle yaşanan İncirlik tartışmaları da cabası... Dedim ya dünya değişiyor. 10 yıl öncesinin güç dengeleri yok karşımızda. 10 yıl sonra da ne olacağını bilmiyoruz. Belki de ileride dönüp baktığımızda, 90’ların sonunda başlayan ‘liberal demokrasi’ akımını, nostaljiyle anacağız. Yerine, 19’uncu yüzyıl sonundaki güç dengelerine benzer sert ve tehlikeli bir dünya tablosu çıkacak... Grup Yorum açlık grevinde Grup Yorum, tutuklu üyelerinin serbest bırakılması ve KHK ile görevlerinden uzaklaştırılan Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın taleplerinin kabul edilmesi talebiyle bir aylık açlık grevine başladığını duyurdu. Grup Yorum adına yapılan yazılı açıklamada, “Grup Yorum üyeleri Sultan Gökçek, Fırat Kıl, Dilan Poyraz, Bergün Varan, koro üyemiz İlyas Kazan ve İdil Halk Tiyatrosu oyuncusu Akif Uzun’un özgürlüğü için, Nuriye ve Semih’in taleplerinin kabul edilmesi için bir aylık açlık grevine başlıyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, “AKP iktidarı yönetemiyor, yönetemedikçe tüm halk saldırıyor. Talimatlarla savcılara, hâkimlere tutuklama kararları verdiriyor. Hırsız, sapık, tacizci serbest sokaklarda geziyor, uyuşturucu satıcıları serbest sokaklarda geziyor. Ama adaletsizliğe karşı çıkan sanatçılar, işini isteyen akademisyenler hapiste” ifadeleri kullanıldı. Grup, açlık grevine Küçük Armutlu Mahallesi’nde süresiz açlık grevini sürdüren Mehmet Güvel’in evinde başladıklarını duyurdu. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle