05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 7 Temmuz 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Tutuklanmadık, rehin alındık... Sevgili Ahmet Şık, Tutukluluğunun ilk günlerinde sana yazdığım mektup engellenmiş ve sana verilmemişti. Şimdi bu köşeden senin şahsında bu dönemin bütün siyasi rehinelerine selam göndermek istedim. Değerli kardeşim; Silivri’nin yabancısı değilsin (maalesef). Bu nedenle her şeye rağmen sağlığının ve moralinin iyi olduğuna eminim. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu otoriterleşme tehdidinin her gün biraz daha büyüdüğünün farkındayız. Şüphesiz ki bu küçümsenecek bir tehdit değildir. Otoriter rejimler, hangi ideolojiden beslendiğine bakılmaksızın sadece bir tek şeye ihtiyaç duyarlar: Zorbalık. Ülkemizde sözde İslamcı ideolojiden beslendiğini iddia ederek iktidara gelenler, iktidarlarını baki kılmak için tarihte defalarca denenmiş en pespaye yöntemi keşfettiler! Hiçbir ahlaki, hu kuki ve ideolojik temeli olmayan çıplak “zor”u. Sınır tanımayan baskılar uygulayarak otoriter rejim inşa etme yöntemi AKP’nin icadı değildir. Tarih boyunca benzerleri çok görüldü. Faşizme karşı direniş de bizim icadımız değil. Tarih boyunca bunun da benzerleri çok görüldü. Ancak eğer faşizme karşı geçmişte direnenler var olmasaydı, zulüm düzenleri “gün gelir yıkılır” diyemezdik hiçbirimiz. Dolayısıyla faşizmin kalıcı bir sistem olarak varlığını sürdürememesini direnenlere borçluyuz. Bugün de farklı olmayacaktır. Faşizm yıkılacak, tuzlabuz olacak ve bunu içeridedışarıda direnerek yapacağız. Türkiye’yi birlikte yaşayacağımız aydınlık bir geleceğe bizler taşıyacağız. Geleceğin Türkiye’sinde ne faşizme ne de zorbalığa yer vardır. Sevgili Ahmet kardeşim; Sizler, bizler tutuklanmadık. Evimizden zorla kaçırılarak rehin alındık. Dışarıda kalanları da teslim alabilmek için bizleri rehine olarak kullanmak istiyorlar. Fakat daha ilk günden bu ahlaksız politika boşa çıkmıştır. Ne biz faşizmden merhamet dilenecek kadar küçülürüz ne de dışarıdaki milyonlar korkuya teslim olacak kadar alçalırlar. Farkındaysan özgürlük, demokrasi, emek ve barıştan yana olanlar geleceği zaten kazanmış durumdalar. Faşizm ise ömrünü bir gün bile uzatabilmek için her türlü hukuksuzluğu yapmaktan geri durmuyor. Kendi davalarına bile sırtını dönecek kadar yolunu şaşırmış olanlar, ülkenin geleceğinde söz sahibi olamayacaklarını da itiraf etmiş durumdalar. Yakın zamanda bir devlet büyüğü (!) şöyle demişti: “Sosyal ve kültürel alanda iktidar olamadık.” Evet doğru. 15 yıl devleti yönettiniz, ama kendi davanıza bile sırt çevirdiğiniz için sosyal ve kültürel alanda ideolojik iktidarınızı inşa edemediniz. Gökdelenler süngünüz, AVM’ler miğferiniz oldu, borsayı kıble gibi görmeye başladınız, paraya tapmak tuhaf gelmiyor size. Buna dünyanın her yerinde “vahşi kapitalizm” deniliyor; yarattığı kültüre de “kapitalist kültür”… Bunlardaki ise bunun ucubeleşmiş kültürü haline dön dü. İşte bu sözde dava adamları on yıllardır sürdürdükleri dava mücadelesini önce FETÖ’ye teslim ettiler, sonra kapitalizme, şimdi de faşizme teslim ettiler. Dönüp bunlara hep birlikte soralım: Bizleri içeri atarak kazandığınızı mı sanıyorsunuz? Her açıdan kaybeden azınlık bir elit grup olarak siz oldunuz, kazanan biz. Toplum artık özgürlüğe doğru daha fazla yan yana yürüyor. Adalet için başlayan yürüyüşler Ankara’da demokratik bir iktidarın kuruluşu ile sonlanırsa, faşizmin ömrü de bununla sınırlı olur. Bizler içeride, milyonlar dışarıda Türkiye’nin aydınlık yarınları için el ele direnmeye ve yürümeye devam edeceğiz. Değerli Ahmet kardeşim; Faşizmin bakanı olsaydın daha mı iyiydi? Tutuklususun işte, daha ne istiyorsun? Tadını çıkar... Silivri’deki gazetecilerin hepsine; siyasetçiler Selma Irmak, Sebahat Tuncel, Ayhan Bilgen, Bekir Kaya, Doğan Erbaş ve diğer arkadaşlarıma da selam ve sevgilerimi iletirsen sevinirim. Yakın zamanda dışarıda görüşmek dileğiyle. Sevgiler... Avrupa’nın en büyük (c)ezaevinde 250 gün Her günü tecrit altında geçen esaretle Silivri Cezaevi’nde tutulan arkadaşlarımız 24 Temmuz’daki ilk duruşmada ilk kez birbirlerini görecek Fethullahçı Terör Örgütü’ne üyelik suçundan sanık savcı Murat İnam’ın başlattığı gazetemizi susturma amaçlı soruşturma yor. Bu kısıtlamalara KHK’de, “toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yön sak. Bu yasağa yapılan itirazlar da keyfi bir biçimde reddedildi. Gökyüzü bile yasak 12 Cumhuriyetçinin tutulduğu 9 Yeşile geçit yok Beton çölünü andıran Silivri Cezaevi’nde bitki yetiştirmek de kapsamında Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Ata CANAN COŞKUN lendirilmesi, bunlara emir ve talimat verilmesi veya açık ya da şifreli mesajlar iletilmesi No’lu Cezaevi’nde koğuşların havalandırması 7 adıma 4 adım genişliğinde ve 7 metre yükseklikteki duvarlarla çev yasak. Yalnızca saksıdaki haline değil, kalın duvarların çatlağından sızmayı başarabilen otlara dahi izin verilmiyor. lay, Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan ihtimali” gerekçe gösteriliyor. rili. Duvarların üstü de dikenli teller Yeşil düşmanlığının dayandığı herhan Günay, Yayın Danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, muhabirimiz Ahmet Şık, Çocuklar cezalandırılıyor le örtülü. Cezaevi yönetiminin havalandırmaları bu şekilde kafese çevirmesi gi bir yasa maddesi de bulunmuyor. “Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunduru okur temsilcimiz Güray Öz, çizerimiz Bu kapsamda yalnızca alt ve üst soy nin herhangi bir yasal dayanağı bulun labilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Musa Kart, yazarımız Hakan Kara, avu dan yakınlarla ses geçirmeyen cam pa muyor. Darbe girişiminin ardından do Yönetmelik”te bitki yetiştirmekle ilgili katlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticimiz Önder Çelik 250 gündür, muhabirimiz Ahmet Şık 189, muhasebe çalışanımız Emre İper ise 92 gündür tutuklu. Tutuldukları Si nelin ardında telefonla gerçekleşen kapalı görüş haftada bir gün 1 saatle sınırlanırken, ayda bir gerçekleşen açık görüş de 2 ayda 1’e indirildi. Telefonla haberleşme hakkından ise ancak 15 lup taşan Silivri Cezaevi’nin kitap fakiri olduğu ortaya çıkmıştı. Yayınevlerinin kitap yardımı yapmasına karşın kitaba ulaşmak cezaevinde hâlâ bir sorun. En fazla 10 kitap bulundurma kı herhangi bir yasaklama bulunmuyor. Koğuşlarda muhabbet kuşu, kanarya veya bülbül bulundurulabileceği yazıyor ancak saksıdaki bitkinin ya da duvardan sızan çimin cezaevi güvenliğini livri Cezaevi’nde haksız bir şekilde ağır günde bir 10 dakikalığına yararlanılatecrit altında bulunuyorlar. Kaldıkları biliyor. OHAL öncesi cumartesi günlekoğuş dışındaki kimselerle görüşmeleri ri çocuklar için de ayrıca görüş gerçek sıtı nedeniyle görüş sırasında ailenin verdiği kitaplar önce cezaevinin “Eğitim Servisi” tarafından inceleniyor. ne şekilde tehlikeye attığı belirtilmiyor. Muhabirimiz Ahmet Şık ve avukatımız Bülent Utku’nun beraber kaldık yasaklandığı için tutukluluklarının 9. ayında çıkarılacakları mahkemede ilk kez birbirlerini görecekler. Geçen yıl temmuz ayındaki darbe girişiminin ardından başlayan OHAL sü leştiriliyordu ancak bu da yasaklandı. Okula giden çocuklar cezaevindeki yakınlarını görmek için ya okula gitmiyor ya da görüşe gidemeyerek görüşten mahrum kalıyor. Aile bireyle Hangi kıstasa göre yapıldığı bilinmeyen inceleme bazen 1 ay sürüyor. Kitap yardımı ile cezaevi kütüphanesinin yetersizliği olabildiğince giderilmiş gibi görünse de 10 kitap sınırı proble ları hücrenin havalandırma duvarında 4 tel çim bitti. Cezaevinin “bitki yasağını” 4 tel çimi büyüterek “delmeye” çalıştılar. Ancak cezaevi yönetimi bu “tehlikeyi” havalandırmada bulunan recinin ilk KHK’si cezaevlerine ‘olağanüstü’ yasaklamalar getirdi. Muhalif kimlikleri nedeniyle tutuklanarak Yük ri dışında kendi seçtikleri üç kişi ile olan görüş hakkı ise kaldırılmış durumda. Bu kısıtlamalar darbe girişimi mi gidermiyor. Kitap engeli öylesine keyfi bir şekilde uygulanıyor ki tutuklu muhabirimiz Ah kameralardan gördü ve gardiyanlar aracılığıyla 4 tel çim sökülerek tehlike bertaraf edildi. sek Güvenlikli ya da F Tipi cezaevleri ile ilgili tutuklu bulunan kişilere yö met Şık’a iletilme ne konan kişilere savunma hakkının nelik. Ancak bu suçlamalarla tutuklu si için cezaevi yö kısıtlanmasına kadar varan ağır bir tec bulunmayan muhalifleri cezalandır netimine verilen rit uygulanıyor. mak için de kullanılıyor. yazarı olduğu Buranın bir ‘tipi’ yok Uçar’ın yasakları “Paralel Yürüdük Biz Bu Yol Türkiye’deki cezaevleri cezanın ağır Kısıtlamaların dayandırıldığı larda” kitabı hâlâ lığına ve yaş gruplarına göre çeşitli KHK’nin ardından 12 Ağustos 2016’da verilmedi. harfler kullanılarak sınıflandırmaya tabi. 2000 yılında şartları nedeniyle ölüm o dönem İstanbul Başsavcı Vekili olan İsmail Uçar da yetki bölgesindeki ceza l İSTANBUL Kadri Gürsel oruçlarıyla karşı koyulmaya çalışılan evlerinde uygulanması amacıyla bir ge SaMbuurnactu Akın Atalay “F Tipi” bunlardan en bilineni. Siyasi nelge yayımladı. Genelgede darbeye te soruşturmalar nedeniyle çok sayıda ga şebbüs suç ve eylemlerine ilişkin so zeteci, yazar, yargı mensubu, asker ve ruşturmalar kapsamında tutuklu bulu polisin tutulduğu Silivri Kapalı Ceza İn nan şüphelilere, OHAL süresince mek faz Kurumu’nun ise sınıfını belirten bir tup ve faksın yasaklandığı belirtiliyor “tipi” yok. 2014’te Ergenekon tahliyele du. Bu genelge de siyasi nedenlerle tu rinin ardından faaliyete geçen cezaevi tuklu olan muhalifleri cezalandırma ana kampustan bağımsız olarak yerleşkenin ücra bir köşesinde bulunuyor. OHAL’in 667 sayılı ilk KHK’si ile ai amaçlı olarak kullanılıyor. Gazetemizin tutuklu 12 yazar, çizer, muhabir ve Turhan Günay Hakan Kara Güray Öz le ve avukat görüşleri kısıtlandı. Haf yöneticisinin ken tada 1 gün 1 saat şeklinde gerçekleşen dilerine darbe giri Ahmet avukat görüşlerinde cezaevi yetkilisi şimi ile ilgili her Şık nin de bulunması yetmiyormuş gibi, hangi bir suçla görüşmeler sesli ve görüntülü olarak ma yöneltilmeme kayda alınarak savcılığa veya mahke sine karşın genel meye gönderilebiliyor. Görüşme sü ge ile mek resinin bu kadar kısa olması savun tup alma ma hazırlanmasını engelliyor. Hatta ve gön savunma evraklarına bile “suç unsu derme ru içerebileceği” iddiasıyla el konulu leri ya Y. Emre M. Kemal Bülent Önder Musa İper Güngör Utku Çelik Kart ‘OHAL adaletsizliği derinleştiriyor’ Gazetemizin tutuklu avukat yöneticileri Akın Atalay, Mustafa Kemal Güngör ve Bülent Utku için meslektaşları tarafından başlatılan İstanbul Adliyesi’ndeki Adalet Nöbeti’nin 14’üncü dün yapıldı. Nöbete katılan KHK ile ihraç edilen Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, OHAL’in keyfi uygulamalarının adaletsizliği derinleştirdiğini belirterek, “Bildiğimiz tek şey anayasanın ihlal edildiğidir” dedi. Nöbete, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş ve çok sayıda avukat destek verdi. ‘Anayasal rejime dönülmelidir’ Adliyenin içinde bulunan Themis heykeli önünde tutulan nöbetin ardından, açıklama için dışarı çıkıldı. Kaboğlu, üç avukat arkadaşlarının 249 gündür özgürlüklerinden yoksun olduklarını hatırlatarak, “Onlar neden alındı bilmiyoruz. Hukukta suçun oluşması için, suçu oluşturacak bir eylemin olması gerekmektedir. Ar kadaşlarımız suç oluşturan hangi nedenlerle hapisteler? Tıpkı onlar gibi onlarca gazeteci, fikir insanı neden hapisteler bilemiyoruz. Neden hapiste olduklarını bilmediğimiz gibi neden yargılanmadıklarını da bilmiyoruz” diye konuştu. Anayasanın sürekli ihlal edildiğine dikkat çeken Kaboğlu, “Türkiye 1 yıldır OHAL altında. Bu durum Türkiye’yi anayasasızlığa sürüklemiştir. OHAL kabul edilemez bir hal olmasına rağmen, anayasal sınırlılıkları olan bir rejimdir. Keyfi değildir. OHAL’in anayasa dı şı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı bir biçimde keyfi olarak uygulanması adaletsizliği derinleştirmiştir. Bu bakımdan biz hukukçular olarak OHAL’in kaldırılmasını, Anayasal rejime dönülmesini talep ediyoruz” dedi. Kaboğlu, fikirleri nedeniyle insanların suçlandığını vurgulayarak, “Anayasada fikir suçu yoktur. OHAL bir an önce kaldırılmalıdır. Aksi takdirde en son HSYK Kararnamesi’nde görüldüğü gibi bir gecede atamalar yapılır.” l İSTANBUL/Cumhuriyet haber 7 250 gündür özgürlüğünden yoksun... BÖKE SİLİVRİ’DEYDİ ‘Adalet Yürüyüşü’nün enerjisini hissediyoruz’ CHP Milletvekili Selin Sayek Böke, 250 gündür Silivri Cezaevi’nde özgürlüklerinden yoksun bırakılan Cumhuriyet’in yazar, çizer ve yöneticilerini ziyaret etti. Adalet Yürüyüşü’ne katılanları selamlayan arkadaşlarımız, “Adalet Yürüyüşü’nün enerjisini hissediyoruz”, “Silivri’deki koğuşumuzda içimizi ferahlatan büyük tarihsel ve toplumsal bir hadise var, Adalet Yürüyüşü” mesajlarını ilettiler. CHP’li Böke, gazetemizin tutuklu yazar, yönetici ve muhabirlerini Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Böke, “Adalet Yürüyüşü’nde gazetecilere yapılan hukuksuzluğa, ihraç edilen akademisyenlerin yaşadıkları haksızlığa, milletvekillerinin tutukluluğundaki adaletsizliğe itirazı olan, 80 milyonun adalete olan açlığını ve ihtiyacını hisseden on binler adım atıyor. Hak, hukuk, adalet çağrılarıyla, alkışlarla İstanbul’a yürüyorlar” dedi. Tutuklu gazetecilerle görüştüğünü belirten Böke, “Her adımda yeşeren umudu, büyüyen coşkuyu, daha da artan cesareti ve heyecanı Silivri’deki siyasi rehin gazetecilerle paylaştım. Gördüm ki zaten Adalet Yürüyüşü’nün umudu ve coşkusu duvarları aşmış. Basın özgürlüğü, adalet, kardeşlik diyen gazetecilere ulaşmış. Aynı heyecan, aynı umut onlarda da var. Ben de onların selamını, onların dimdik ayakta duran inançlı ve haklı duruşlarını Adalet Yürüyüşü’ndeki on binlere geri götürüyorum” diye konuştu. Adalet Yürüyüşü’nün enerjisi Ziyaretinin ardından “Haklılıklarının verdiği onurla, adalet mücadelesine milyonların ortak olmuş olmasının gücüyle dimdik ve çok iyiler” ifadelerini kullanan Böke, gazetecilerin mesajlarını paylaştı. Gazetemizin tutuklu İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın “Adalet Yürüyüşü’nün enerjisini içeriden hissediyoruz” sözlerini aktaran Böke, Atalay’ın kendisine Cumhuriyet yöneticilerinin 250 gündür tutuklu olmasına gerekçe gösterilen ve 24 Temmuz’da ilk duruşması yapılacak davaya hazırlıkların sürdüğünü iletti. Atalay, “Cumhuriyet’e yapılan saldırı genel bir siyasi mücadeledir” görüşünü paylaştı. Er ya da geç Gazetemizin tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu “9. ayda mahkeme önüne çıkmaya hazırız. Suçsuz olduğumuzu, er geç beraat edeceğimizi herkes biliyor. Kendimizle ilgili istek, talep, cümle kurmak istemiyorum. Türkiye’de adalet isteyen herkesin sözcüsü olan Adalet Yürüyüşü’nü büyük umutla izliyorum. Er ya da geç 80 milyonun bir arada ve aynı düşünmese bile diğerine saygı göstererek hep beraber yaşayacağına olan inancımı sürdürüyorum” mesajını gönderdi. ‘Açlık grevini unutmayın’ Ahmet Şık ise kendisinden çok KHK ile ihraç edilmelerinin ardından “İşimi geri istiyorum” eylemleri ile tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın unutulmaması gerektiğini Böke’ye aktardı. Şık’ın 2 eğitimcinin 118 gündür açlık grevinde olduğunun topluma hatırlatılması isteğini aktaran Böke, “Vicdanlara seslendi” dedi. ‘Önkoşul adalet ve özgürlük’ Kadri Gürsel de “Yazın bu çok sıcak günlerinde Silivri’deki koğuşumuzda içimizi ferahlatan büyük tarihsel ve toplumsal bir hadise var, Adalet Yürüyüşü. Hem ferahlıyoruz hem de heyecanlanıyoruz. Çünkü Türkiye’de barış içerisinde bir arada yaşamamızın yegâne önkoşulu olan adalet, özgürlük, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin meşru, barışcıl ve partiler üstü bir çerçevede sahiplenilmesi söz konusu. Ve bu haklı eylemin karşısında adalet, özgürlük ve demokrasi düşmanları ne yapacaklarını bilemez haldeler. Bunların hepsi bizi umutlandırıyor” mesajını gönderdi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle