07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 5 Temmuz 2017 6 haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ/ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 248 gündür özgürlüğünden yoksun... ‘Siyasal taarruz’ 242 gün sonra hâkim karşısına çıkan eski HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ ‘siyasi savunma’ yaptı: Dün çözüm, demokratik siyaset diyenler, bugün ölüm, savaş diyor 242 gündür tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, dün ilk kez hâkim karşısına çıktı. Yargılanmasına ne den olan sözlerin arkasında olduğu nu belirten Yüksekdağ, “Bu dava siya sal bir taarruzdur. Benim temsil etti ğim partime, dünya gö rüşüme bir taarruz, bir hücum vardır. İktidar kendisi dışında herkesi terörist olarak görüyor. Bir iktidar kendi ülke ALİCAN ULUDAĞ sini toplumsal olarak çürütüyor” dedi. 8 ayrı fezlekeden do layı 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başka nı Figen Yüksekdağ’ın yargılanmasına Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşma nedeniyle adli ye çevresinde ve içinde yoğun güven lik önlemleri alındı. Duruşmayı ara larında HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay’ın da bulunduğu çok sayıda HDP’li vekil, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş izledi. Saat 14.00’te başlaması gereken du ruşma için avukatlar ve izleyiciler an cak 16.00’da salona alındı. Başkan: Mesleği işsiz Mahkeme başkanının, “Ne iş yapıyorsunuz sorusuna Yüksekdağ, “Mesleki anlamda bir iş yapmıyorum, çok zor soru” yanıtını verdi. Mahkeme Başkanı, bunun üzerine Yüksekdağ’ı “işsiz” diye tutanağa geçirdi. Mahkeme, avukatların Yüksekdağ’ın yargılanmasının anayasaya aykırı olduğunu belirterek davada düşme kararı verilmesi talebini de “sanığın dokunul Fotoğraf sosyal medyadan alınmıştır. mazlığının hukuken kalktığı ve milletvekilliğinin düşürüldüğü” gerekçesiyle reddetti. Saat 18.32’te söz verilen Figen Yüksekdağ, yaklaşık 1.5 saatlik savunma yaptı. Sözlerine “Bütün engelleri, zorlukları aşıp buraya gelen arkadaşlarımı, başta kadın arkadaşları saygı ve sevgiyle selamlıyorum” diye başlayan Yüksekdağ, duruşma nedeniyle alınan yoğun güvenlik önlemlerine ve engellemelere işaret ederek, “Bu koşullar bile bugünkü yargılamanın siyasal ve tarihsel olarak yargılama olmadığını görürüz. Bu dava siyasal bir taarruzdur. Benim temsil ettiğim partime, dünya görüşüme bir taarruz, bir hücum vardır. Türkiye’de adalet mekanizmasından bahsedemeyiz” dedi. Türkiye’de ana muhalefet liderinin kendisini adalet için günlerdir yollara vurduğunu, en büyük 3. partinin eş genel başkanının bugün yargılandığını vurgulayan Yüksekdağ, “Geride tek bir parti, tek bir adam kalıyor. Bugün Türkiye bir ara rejimle yönetili 125 avukat savundu, uluslararası heyet salona alınmadı Figen Yüksekdağ duruşma salonuna alındığında kapıda bekleyen izleyiciler, “Direne direne kazanacağız”, “Figen Yüksekdağ onurumuzdur” şeklinde slogan attı. Yüksekdağ’ı savunmak üzere 1078 avukat mahkemeye yetki belgesi sundu. Salonda 125 avukat hazır bulundu. Mahkeme, duruşma başında Yüksekdağ’a KHK gerekçesiyle üç avukat sınırlaması getirdi. Ancak avukatlar buna itiraz etti. Kararını gözden geçiren mahkeme, Yüksekdağ hakkında terör örgütü üyeliği dışında 2911 sayılı kanuna muha lefet gibi terör dışı suçlardan da dava açıldığı, üç avukat sınırlaması getirilmesi halinde savunma hakkının sınırlanacağı gerekçesiyle sınırlamadan vazgeçti. Yabancı heyete engel Bu arada arasında Avrupalı vekillerin bulunduğu 11 kişilik uluslararası heyet de duruşmayı izlemek istedi. Mahkeme başkanı önce 5 kişinin içeri alınmasına izin verdi. Kısa bir aradan sonra tekrar salona dönen mahkeme başkanı, heyet temsilcilerini dışarı çıkardı. Mahkeme Başkanı, “İzin almamışlar. Kurallara uysunlar” dedi. yor” dedi. İlk duruşmaya özellikle gelip katılmak istediğini söyleyen Yüksekdağ, “Çünkü zulmün gözünün içine bakmak istiyoruz. Biz hiçbir zaman zulmün gözünün içine bakmaktan yılmadık, korkmadık. Esas bize bu zulmü yaşatanlar bizim gözümüzün içine bakmaktan korkuyorlar. Bizim karşımıza çıkmaya güveni olmayanlar karşımıza sizi çıkarıyorlar” ifadelerini kullandı. Yüksekdağ, 8 aydır tutuklu olmasının hukukla bir ilgisinin olmadığını belirtti. Son açılan davalarla birlikte yüz yıl hapisle yargılandığına dikkat çeken Yüksekdağ, şunları kaydetti: “Birkaç ömrüm daha olsa bu dava bu amaç için aynı şeyleri yeniden söylerim. Yeter ki bir asra değer davan olsun. Bizim yüz yıl yatmaya değecek bir davamız var. Bu dava da Türkiye’de barış, demokrasi davasıdır.” Yüksekdağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisinin milletvekilliğinin düşmesine neden olan cezayı aldığında, “Yüksekdağ’a sırtını daya ması için dört duvar verdik, hadi dayasın sırtını” dediğini anımsatarak “Bu, o kararı kendilerinin verdiğinin itirafıdır” dedi. Yargılamaların Saray’da kurulan bir merkezden yönetildiğini kaydeden Yüksekdağ, şu savunmayı yaptı: “Yüzde 70 oy ile seçildim. 400 bin nüfuslu Van halkı. 6 milyon yurttaş bizi seçecek. 3 kişilik mahkeme bu seçimi iptal ediyor hükmü yoktur diyecek. Verdiği kararlarla benim vekâletim kaybedilecek. Böyle bir şey olabilir mi? Hukuk, adalet bunun neresinde.” Mahkeme başkanının, yargılanmasına neden olan sözleri anımsatması üzerine “O sözleri yine söylerim. Çözüm kaygısıyla söylenmiş sözlerdir. DTK terör örgütü ilan edilemez” dedi. Kobane olayları sırasında halkı sokağa dökmekle de suçlanan Yüksekdağ “Sokağa çıkma demokratik haktır. Biz silahlanın demedik. Demokratik hakkınızı kullanın dedik” diye konuştu. Yüksekdağ’ın tutukluluğunun devamına karar verilen duruşma 18 Eylül’e ertelendi. l ANKARA Ankara’da ‘savunma’ ablukası 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Figen Yüksekdağ’ın yargılandığı duruşma öncesi HDP Sözcüsü Osman Baydemir, yaptığı açıklamada, Yüksekdağ’ın 242 gün sonra tutuklu bulunduğu dosyadan ilk kez mahkeme önüne çıktığını kaydetti. Duruşma öncesinde büyük bir adaletsizlik yaşanmaya başlandığını kaydeden Baydemir, önceki gün Kandıra Cezaevi önünde HDP heyetinin açıklama yapmasının engellendiğini anımsatarak, “Türkiye’ye OHAL rejimi uygulanıyor ama HDP’ye sıkıyönetim koşulları dayatılıyor” diye konuştu. Baydemir, Yüksekdağ’ın duruşmasını izlemeye gelen avukatlarının otobüslerine, şahsi araçlarına ceza kesildiğini ifade etti. Konya’dan duruşmayı izlemeye gelen HDP il ve ilçe yöneticilerinin Ankara’ya alınmadığını, Diyarbakır’dan gelen heyetin de Ankara Valiliği’nin talimatıyla polis tarafından kent dışına çıkarıldığını kaydeden Baydemir, şunları dile getirdi: “Figen Yüksekdağ duruşmasının görüleceği gün Ankara adeta, Ankara Valiliği tarafından, İçişleri Bakanlığı tarafından abluka altına alınmış durumda. Bugün Ankara’ya alınmayan, polis zoruyla kent dışına çıkarılan herhangi bir yurttaşımıza zerrei miskal kadar zarar gelirse, bunun sorumlusu siz olacaksınız. Bu hukuksuzluğu, bu kanunsuzluğu protesto ediyoruz. Ankara’yı bu hale getirenlerin aldıkları talimat ‘yüksek’ bir yerden gelmemiştir. Bu talimat faşizmin, hukuksuzluğun talimatıdır.” l ANKARA/Cumhuriyet YçtyfcpdHırıioaunDnrarildrflPKaadgdiak’luçüicnio.taümlırzeeelkudkenrzeranslu,Yraanakegym2rsrudkiHaâç0ıçraedukhvtDilnknraeaHGPduivğrleKo’aıliBrlş’dldioıebdmlnTıeuninedilğed.rdsayrBHiotiluduağçerbDrr’eueıdrirgukeiPvapdtrşusl’eiınlmroolsğiautl2lendıimaailsgrrrdasbaia’eıutiidyn.tsnapraBoıılernoaş6idaulzkdaılf0yrilçseıausçdna0enaıtndks’TaadgaiaayLranenar’ldneae NECATİ SAVAŞ AvukatlarIN YOLU KESİLDİ! SEYHAN AVŞAR Eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın dün Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşması için önceki akşam İstanbul’dan duruşmaya katılmak için yola çıkan avukatların ve HDP’lilerin otobüsleri bağlanarak duruşmaya gitmelerine izin verilmedi. Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi avukat İlknur Alcan gazetemize konuştu. Alcan, duruşma için günler öncesinden hazırlıklar yapmaya başladıklarını söyleyerek, “Aracımız Şirinevler’den yola çı kıp, Bakırköy Adliyesi önünden arkadaşlarımızı alacaktı. Polis tarafından durduruldu. ‘Ankara Valiliği’nin kararı var. Yola çıkamazsınız’ denildi. Durdurulma gerekçesi ise gösterilmedi. İstanbul’da Ankara Valiliği’nin kararının geçerli olması ise akıldışı bir uygulama” diye konuştu. Yüksekdağ özelinde HDP’nin yalnızlaştırılmak istendiğine dikkat çeken Alcan, “Yüksekdağ’ın davasına bin avukat müdahillik sundu. Bu tarz uygulamalarla bizleri engellemeye çalışsalar dahi bizler özel araçlarımızla yola çıkıp duruşmaya yetiştik. Amaç kamuoyunun bu davaya ilgisini azaltmak tır. Buna izin vermeyeceğiz” dedi. Ne olmuştu? Yüksekdağ, hakkındaki soruşturma kapsamında 4 Kasım 2016’da Ankara’da evinin kapısı kırılarak gözaltına alındı ve tutuklandı. Yüksekdağ hakkında Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Terör örgütü üyesi olmak’, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’, ‘Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ ve ‘Suç işlemeye tahrik’ iddialarıyla 83 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Mahkeme, yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara’ya gönderdi. l İSTANBUL HDP’li Pir ve Önder’in duruşmaları ertelendi HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında ‘terör örgütü üyeliği’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ ve ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçlarından 40 yıla, HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir için ise aynı iddialarla 33 yıla kadar hapis istemiyle açılan davalara Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, devam edildi. Mahkeme heyeti her iki davayı da savunma ve savcılığın talepleri doğrultusunda eksikliklerin giderilmesi için ileri bir tarihe erteledi. l DİYARBAKIR/Cumhuriyet Devlet tehdit etmez, ‘temin eder’ Bilindiği üzere devlet, özlüce dört insan unsurunun toplamıdır: Asker, polis, yargıç ve tahsildar. Devlet, dış güvenlik demek. Devlet, iç güvenlik demek. Devlet, hak, hukuk, adalet demek. Ve devlet, elbette vergi demek. Dolayısıyla devletin toputüfeği var ve “vatandaş” karşısında kendisinden yana böylesi muazzam bir asimetrinin gereği olarak sakin ve olgun hareket etmesi beklenir ondan... HHH Vatandaş, toplum demektir ve devlet, toplum için vardır. Toplum yoksa devlet de yoktur. “Devletsiz toplum” örnekleri bulunur. Siyasal antropoloji literatürü, antropologların üzerinde çalıştıkları bu türden toplumların incelemeleriyle dolu: “Takım”lar, kabileler, aşiretler, şeflikler, emirlikler gibi... Devletsiz toplum vardır da “toplumsuz devlet” yoktur. Bu, toplumun devlete ön geldiğini de işaret eder. HHH Çağdaş demokratik ulusdevlet yapılanmasında da ideal olarak toplumun devlete önceliğinden söz edilir. “Sivil toplum” olgusu, böylesi bir önceliğin karşılığı olmaktan başka bir şey değildir aslında. Ancak despotik, otoriter, totaliter devlet yapılanmalarında bu ilişki kurulumu tersine döner ve devlet, topluma ön gelir. Toplum, devlette erir; ondan ayrışık, özerk, bağımsız bir varlık taşımaz hale gelir. Bir bakıma hiç olmayacak olmuş, “toplumsuz devlet” ortaya çıkmıştır. Devlet, belli şartlar ve gereklilikler sonucu toplumun kendisi üzerinde kendi rızasıyla var ettiği bir “mecburiyet” olmaktan öteye geçmiş, bir “mahkumiyet”e dönüşmüştür. HHH Türkiye’de toplum ve devlet ilişkisinin tarihsel seyrinin bize yukarıda özetlediğimiz ideal ve ilkeler açısından çok parlak bir görüntü çıkardığı söylenemez elbette. Bugün de yukarıda çerçevesini çizdiğimiz güçlü ve baskın konumun gerektirdiği sorumluluğu hiç mi hiç gözetmeksizin toplumunun muhalif kesimlerini dosdoğru muhatap alıp onlara ha bire “posta koyan” bir devlet pratiği kristalleştikçe kristalleşmekte. Karşımızda muhalif herkesi neredeyse bireyler olarak teker teker muhatap alan, insanların her sözüne, cümlesine, mesajına, imzasına lâf yetiştirme gayretkeşliği içinde bir devlet var. Vatandaşını can güvenliği konusunda temin etmekten ziyade tehdit eden bir devlet var. HHH Bu “keyfiyet” karşısında yazılıgörsel medya ve de sosyal medya üzerinden resmi makamlarca doğrudan hedef gösterilen bir pozisyonda olmanın elbette ürkütücü, endişe verici yanları var. Ancak bu “bireysel” kaygıların üzerine çıkıp manzaraya bakınca bu ülkeye ve onun resmipolitik işleyişine ilişkin daha genel bir “toplumsal” kaygıya kapılmaktan da geri duramıyor insan... Vatandaşının sergilediği her muhalif tavır ve duruş karşısında (en son “111 imzacı” ve Baskın Oran örneklerinde olduğu gibi) devleti temsil edenlerin bu kadar “kişiselleştirici” bir tepkisellik içinde olması, siyasi iradenin kendine güven ve inancı açısından da insanı kaygıyla düşünmeye sevk ediyor. Vatandaşla bu ölçüde polemik ve kavga, güçten ziyade güç zafiyetine yönelik soru işaretlerini akla getiriyor. HHH Sonuçta şu güzel deyişi hatırlayıp hatırlatmadan bitiremiyoruz: Güçlü devlet, sağlam bir mide gibidir. Nasıl ki sağlam bir midenin varlığını hiç hissetmezseniz, güçlü bir devlet de varlığını vatandaşına hiç hissettirmeksizin toplumu koruma, kollama ve tabii denetleme görevlerini yerine getirebilen devlettir. Devlet, toplum denilen bünyede “mide fesadı” olmamalı. Temennimiz bu!.. ANMA Leman AzizSevgili annem ve babam ve Taner Cumhuriyet’e ve Atatürk devrimlerine olan inançlarıyla öğrencilerine ışık tuttular. İlkeli ve onurlu yaşadılar. Yaşamları örnek olsun. BEYHAN TANER C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle