24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 24 Temmuz 2017 10 haberEDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ 11 Sanık iskemlesinde 17 Cumhuriyetçi Başlığı dilediğiniz gibi okuyabilirsiniz. İster 17 Cumhuriyet gazetesi çalışanı diye okuyun, ister Cumhuriyete sımsıkı bağlı, tek adam rejimine de, sultan özentilerine de boyun eğmeyen, diz çökmeyen 17 Cumhuriyetçi diye... Siz bu gazeteyi elinizde tutarken 16 meslektaşımla, 16 yiğit, boyun eğmez, diz çökmez arkadaşımla birlikte İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonundaki sanık iskemlelerinde bir arada oturuyor olacağız. Bugünden cuma akşamına kadar ara vermeden, beş gün üst üste savcının iddianamesini cevaplayacağız. İşimiz zor. Zor, çünkü akla uygun, tartışılabilir, ciddiye alınabilecek bir iddianame ile karşı karşıya değiliz. Tersine mesleki itibarı sıfırlanmış, vicdanı kararmış, meslektaşlarına karşı savcıya tanıklık edebilmiş “muhbirtanık”ların karalamalarına dayanan bir iddianameyi cevaplamak zorundayız. İşimiz zor. Zor, çünkü FETÖ davasından hakkında 2 kez müebbet hapis cezası istenen, adli kontrol koşuluyla tutuksuz yargılanan ve inanması güç ama hâlâ görev başında olan bir savcının başlattığı ve iddianame aşamasına kadar getirdiği bir davada yargılanıyoruz ve ekleriyle birlikte yüzlerce, binlerce sayfaya ulaşan iddianame aslında tek sayfaya, hatta tek cümleye indirilebilir: “Cumhuriyet’in yayın çizgisini değiştirdiniz. O halde suçlusunuz!” Bu tek cümleye indirgenebilen iddianameye çok kısa bir soru cümlesi ile cevap vermek mümkün: Sana ne? Ama bu kaba ve savcıyı öfkelendirebilecek bir cevap olur. O yüzden daha uygun ve biraz daha uzun bir cümle gerekecek: Sayın savcı, gazeteler yayın politikalarını az ya da çok değiştirebilirler. Mesela düne kadar farklı çizgilerde yayın politikası izleyen pek çok gazete ve televizyon kanalı çizgilerini çok köklü değiştirdiler ve birer AKP ya da Erdoğan “organ”ı haline geldiler. Onlar hakkında da “Çizginizi niye değiştirdiniz” diye soruşturma açtınız mı? Bir de bir gazete yayın çizgisini az ya da çok değiştirmek isterse, önceden size telefon edip “Savcı Bey, biz yayın çizgimizi biraz değiştireceğiz, müsaade eder misiniz” diye sormalılar mı? Şaka bir yana Cumhuriyet, kuruluşunda belirlenen, Cumhuriyet Vakfı’nın kuruluş senedinde ayrıntılanan ilkelere sadık bir referans gazetesidir. Savcı öncelikle değiştiğini iddia ettiği yayın çizgisinden ne anladığını ve neresinin değişmiş olduğunu ortaya koymalıdır. Daha da önemlisi bunun neden suç olduğuna ilişkin ciddiye alınabilecek bir açıklama yapmalıdır. İddianameyi iki kez okudum ve bu sorunun cevabını bulamadım. Üçüncü kez okumaya ise sabrım izin vermiyor. Geçelim. HHH Pazartesiyi iple çekiyorum. Tutuklu arkadaşlarımızla neredeyse dokuz ay sonra yeniden bir arada olacağız. Engellenmezsek birbirimize sarılıp hasret gidereceğiz. Ardından duruşma başlayacak. Beş gün sürecek. Sanırım ardından bir başka tarihte duruşmaya devam edilmek üzere mola verilecek. O “bir başka tarih” üç gün sonraya mı verilir, üç ay sonraya mı verilir, bilemem. Bu mahkemenin vereceği karar. Ancak “mola”dan önce mahkemenin bir başka ve bizler için çok önemli bir karar daha vermesi gerekecek: Tutuklu arkadaşlarım bundan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılacaklar mı, yoksa... Bu “yoksa” Cumhuriyet’e karşı açılan davanın “turnusol kâğıdı” olacak... Bu “yoksa” 2017 yılı Türkiye’sinde “hukuk”un sınavı olacak. Göreceğiz... ‘Daha özgür 24 Temmuz’lara...’ Basın Konseyi’nden yapılan açıklamada “Özgürlükçü ileri demokrasilerden biri olmayı hedeflerken, bugün yasaklarla, baskıyla, otosansürle ve kitlesel işsizlikle kararan bir medya tablosuyla karşı karşıyayız” denildi. Mahkemelerin gazeteciliği yargıladığı belirtilen açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: “160’a yakın gazeteci tutuklu. Sadece son bir yılda, 110 medya kuruluşu kapatıldı ve 2 bin 500 gazeteci işsiz bırakıldı. 24 Temmuz 2017, aynı zamanda 12 mensubunun cezaevinde tutulduğu Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının da yargılandığı gün olarak tarihe geçmekte.” ‘Neşe içinde kutluyoruz (!)’ PEN Türkiye’den yapılan açıklamada ise ironi yaparak şu açıklamalara yer verdi; “Bugün 24 Temmuz. Bugün neşe ve mutluluk içinde, sansürün kaldırılışını coşkuyla kutluyoruz. Taa 24 Temmuz 1908 tarihinde kaldırılmıştı basınımızdan sansür; o gün bugün her yıl yeryüzünün en özgür ülkesinde 24 Temmuz’u, ‘Gazeteciler ve Basın Bayramı’ olarak kutlamaktayız...Hangi görüşe ve hangi gazeteye mensup olursa olsun, gazetecilerimiz özgürce düşünüyor, gerçeklerin peşine düşüyor, araştırıyor, sorguluyor, yazıyor, konuşuyor, eleştiriyor, yorum yapıyor, tartışıyor ve yazdıklarından ötürü en ufak bir siteme dahi maruz kalmadan görevlerini sürdürüyorlar. Biz de PEN Türkiye Merkezi olarak değerli basınımızın bu gözyaşartıcı mutluluğunu paylaşıyor, birlik beraberlik içinde nice bayramlar diliyoruz.” Basın Bayramı’nda hâkim karşısındaAkın Atalay Murat Sabuncu Kadri Gürsel Güray Öz Hakan Kara Turhan Günay Musa Kart Önder Çelik Bülent Utku M. Kemal Güngör Ahmet Şık Emre iper Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında Cumhuriyet’in 11’i tutuklu 17 yazar, çizer, muhabir, avukat ve yöneticisi, sansürün kaldırılışı nedeniyle Basın Bayramı olarak kabul edilen bugün ilk kez hâkim karşısına çıkıyor Fethullahçı Terör Örgütü’ne üyelik suçundan sanık savcı Murat İnam’ın başlattığı gazetemizi susturma amaçlı soruşturma kapsamında 267 gündür tutuklu bulunan Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, okur temsilcimiz Güray Öz, çizerimiz Musa Kart, yazarımız Hakan Kara, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticimiz Önder Çelik 267, 206 gündür tutuklu olan muhabirimiz Ahmet Şık ve tutuksuz yargılanan gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarlarımız Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, muhasebe çalışanımız Günseli Özaltay ve eski çalışanımız Bülent Yener İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkıyor. Gazetemizin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkında ise soruşturma aşamasında yakalama kararı çıkarılmıştı. 17 Cumhuriyet çalışanına haber, köşe yazısı ve sosyal medya paylaşımının haricinde herhangi bir delil bulunmayan iddianamede, açık kaynak taramaları, gazetemiz hakkındaki iftira niteliğindeki tanık beyanları ile FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKPC’nin eylemlerini meşru göstermeye yönelik yayın yapmak suçlamasıyla hapis cezaları isteniyor. Savcılar Mehmet Akif Ekinci ve Yasemin Baba’nın hazırladığı iddianamede, Orhan Erinç, Akın Atalay ve Önder Çelik’in 11,5 yıldan 43 yıla; Hikmet Çetinkaya, Bülent Utku, Musa Kart ve Hakan Kara’nın 9.5 yıldan 29 yıla; Aydın Engin, Ahmet Şık, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Günseli Özaltay, Bülent Yener’in 7.5 yıldan 15 yıla; Turhan Günay’ın 8.5 yıldan 22 yıla; Mustafa Kemal Güngör’ün ise 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapisleri talep ediliyor. Gazetemizin muhasebe servisi çalışanı Emre İper ise Cumhuriyet’e yönelik saldırının devamı niteliğinde bir operasyonla 109 gündür tutuklu bulunuyor. Cumhuriyet iddianamesini hazırlayan savcılardan Yasemin Baba’nın yürüttüğü başka bir soruşturma kapsamında tutuklu bulunan İper’in dosyasında kısıtlama kararı bulunduğundan savcının herhangi bir işlem yapıp yapmadığı bilinmiyor. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Siz değil, Türkiye sınav verecek B üyük gün nihayet geldi. 9 aya yakın bir zaman geldi geçti ama şu son gün gelmek bilmiyor bir türlü. Artık kapsamı, sınırları ve ne için kullanıldığı belli olmayan OHAL dolayısıyla 9 ay boyunca seni hiç göremedim. Nihayet göreceğim… Fakat 24 Temmuz’un önemi, benim seni uzun süre sonra tekrar görecek olmamdan çok daha fazla elbette. Çünkü bugün, üzerinize bu haksız suçlamaları atanlara, Türkiye’de hâlâ var olduğuna inanmak istediğimiz “adalet” önünde hesap soracaksınız ve gazeteciliğin suç olmadığını kanıtlayacaksınız. Kimse yanılgıya kapılmasın; bu gün, hak, hukuk ve adaletin önemini sadece sözle değil hayat boyu attığınız her adımla bana öğretmiş olan sen Akın Atalay ve Mıstık, Bülent ve arkadaşlarınız değil; artık neredeyse dünyanın en bü yük düşünce hapishanesine dönüşmüş olan Türkiye sınav verecek. Haklı olmak ve sonunda kazanacağına emin olmak çok güçlü bir şey... O nedenle bu sınav 24 Temmuz’dan 28 Temmuz’a kadar beş gün boyunca nasıl verilirse verilsin, bugünler eninde sonunda hak, hukuk ve adaletin üstün gelmesi, sizlerin özgürlüklerinize ve bizlerin de sizlere kavuşması ile sona erecek. Bu, tarih boyunca hep böyle oldu, şimdi de böyle olacak. Kızın Şirin Seferihisar Konak Maltepe Gazetemizin yazar, çizer, yönetici, muhabir ve çalışanlarının yargılandığı ve bugün görülecek dava öncesi Dışarıdaki Gazeteciler inisiyatifi’nin hazırladığı çeşitli billboardlar bazı belediyeler tarafından ücretsiz sergilendi. Odunpazarı Meslek örgütleri adliyede Gazetemiz yazar, çizer, yönetici, muhabir ve çalışanlarının yargılandığı ve bugün görülecek dava öncesi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyeleri, sabah 08.30’da gazetemizin Şişli’deki binası önünde bir araya gelecek. Grup, daha sonra Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önüne yürüyüş yapacak. Dışarıdaki Gazeteciler adlı grup da sabat 09.00’da İstan bul Adliyesi önünde bir dayanışma etkinliği düzenleyecek. DİSK Basınİş’in de destek verdiği etkinliğe, çok sayıda kişinin destek vermesi bekleniyor. Duruşma öncesinde yurtiçi ve yurtdışından çeşitli dayanışma kampanyaları düzenlendi. Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi’nin hazırladığı çeşitli billboardlar ise bazı belediyelerce ücretsiz yayımlandı. AVUKATLARDAN BÜYÜK DESTEK Gazetemiz yönetici ve yazarlarının yargılandığı davaya avukatların ilgisi de büyük oldu. Davayı takip etmek için 20 baro başkanının bugün adliyede olacağını dile getiren ve davada savunma yapmak isteyen 1100 avukatın müdahillik için dilekçe verdiğini açıklayan Avukat Kemal Aytaç, “Daha önce Dink davasına yaklaşık 600 avukat müdahillik başvurusu yapmıştı. 1100 avu katın müdahillik için başvurduğuna ilk kez tanık oluyoruz. Davaya bu kadar yoğun ilgi olmasında Cumhuriyet davasının tarihi bir dava olmasının yanı sıra, 3 avukat arkadaşımızın tutuklu olması etkili oldu. Bu dava örnek bir dava olacak. Yargıçlar vicdanlarını mı dinleyecek, yoksa başka bir yerlerden gelen seslere mi kulak verecek, hep beraber göreceğiz” dedi. l Haber Merkezi ‘Gazetecilere özgürlük istiyoruz’ Sosyalist Enternasyonal Genel Sekreteri Luis Ayala, ilk duruşması bugün başlayacak olan Cumhuriyet Davası öncesinde bir açıklama yayımlayarak tutuklu gazetecilere özgürlük istedi. Ayala, mesajıyla birlikte DİSK Basın İş’in “Gazetecilere Özgürlük İstiyoruz” yazılı tişörtünü giydiği bir fotoğrafını da paylaştı. “Dünyanın tüm sosyal demokrat ve işçi partilerini kapsayan uluslararası bir örgüt olan Sosyalist Enternasyonal bugün Türkiye’de halkın haber alma hakkını korumaya çalışırken haksız olarak hapse atılmış gazetecilerin ya nındadır” diyen Ayala, basın özgürlüğü ve haber alma hakkının tüm demokratik sistemlerin en temel direklerinden olduğunu vurguladı. Basın özgürlüğü ve haber alma hakkı olmadan demokratik bir hükümet etme biçiminin mümkün olamayacağının altını çizen Ayala, şunları kaydetti: “İfade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün temelini oluşturan özgür basın uluslararası insan hakları beyannamesinin 19. maddesinde en temel insan haklarından biri olarak belirtilmiştir ve bu hak dünyanın tüm ulusları tarafından gözetilmelidir. Biz Türkiye’de tutuklu olan tüm gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz; tutuklu gazeteciler özgürleşene kadar çabalarımız sürecektir.” İngiltere ana muhalefet partisi İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn de Türkiye’deki gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. Corbyn, üzerinde tutuklu olan gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın fotoğrafının olduğu bir tişörtle poz vererek, Türkiye’deki tutuklu gazeteciler için özgürlük istedi. Corbyn’in fotoğrafı, Cumhuriyet Gazetesi Davası’na çağrı yapan gazeteciler tarafından da paylaşıldı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘Zulmü yazabilecek medya kalmadı’ CHP milletvekilleri, Cumhuriyet davasının 24 Temmuz Basın Bayramı’nda başlaması ile ilgili açıklamlar yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Gazetecileri potansiyel terörist olarak yaftalayan AKP zihniyeti aslında özgür basın üzerinde terör estirmektedir. Tüm dünyada tutuklu gazetecilerin üçte biri maalesef Türkiye hapishanelerinde” dedi. CHP’li Barış Yarkadaş ise “Kutlanacak hiçbir şey kalmadı. Sansür en ağır haliyle geri döndü. Bayram yapacak biri varsa; o da iktidardır. Çünkü; yaptıkları zulmü ve haksızlıkları yazabilecek medya bırakmadılar. Gün onların günü. AKP karanlığı yerini aydınlığa bıraktığında, tarih Cumhuriyet çalışanlarının onurlu direnişine hak ettiği değeri verecek” ifadelerini kullandı. Ağbaba, 15 yıllık AKP iktidarının basın özgürlüğü tamamen yok ettiğini belirterek, “Geldiğimiz yer, darbe dönemlerinden bile daha kötü noktadadır. Basın mensupları 2017 Türkiye’sinde 80’li yılları arar oldu” dedi. “Basına doğrudan ve açıktan müdahale eden otoriter bir iktidarın varlığında basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir” diyen Ağbaba, “Gazetecileri potansiyel terörist olarak yaftalayan AKP zihniyeti aslında özgür basın üzerinde terör estirmektedir. Tüm dünyada tutuklu gazetecilerin üçte biri maalesef Türkiye hapishanelerinde. 2003’te ‘Demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biri de bağımsız ve özgür basındır’ diyen Recep Tayyip Erdoğan’a Türkiye’nin 2017’de basın özgürlüğü sıralamasında en sonlarda olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor” dedi. Cumhuriyet’le dayanışma Ağbaba açıklamasının sonunda “24 Temmuz’da tüm demokrasi güçlerini bu karanlık tabloya karşı mücadeleye çağırıyor, aynı gün aylardır haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan ve ilk kez mahkemeye çıkarılacak Cumhuriyet Gazetesi yazar, çizer ve yöneticilerine dayanışma duygularımızı iletiyorum” dedi. CHP’li Barış Yarkadaş ise 24 Temmuz Basından Sansürün Kaldırılması Bayramı için “Kutlanacak hiçbir şey kalmadı. Sansür en ağır haliyle geri döndü. Bayram yapacak biri varsa; o da iktidardır. Çünkü; yaptıkları zulmü ve haksızlıkları yazabilecek medya bırakmadılar. Gün onların günü...” dedi. AKP’nin Türkiye’yi gazeteciler açısından tam bir cehenneme dönüştürdüğünü belirten Yarkadaş, “Gazeteciliği suç olarak gören bir iktidar var. Sadece kendi seslerinin duyulmasını isteyen, alternatif seslere ise tahammül edemeyen faşizan bir anlayışla karşı karşıyayız” dedi. ‘352 gazeteci gözaltında’ 178 gazetecinin tutuklu olduğunu belirten Yarkadaş, “AKP’nin 20 Temmuz darbesi sonrası, 103 gazeteci daha demir parmaklıklar arkasına atıldı. OHAL’in ilanından bu yana, 352 gazeteci gözaltına alındı. 1404 gazeteci ise işsiz bıraktırıldı. 800 gazetecinin pasaportu ve basın kartına el konuldu. 173 medya kuruluşu da kapatıldı” diye konuştu. İktidarın, basına yönelik sansürü değişik yollardan yaptığını belirten Yarkadaş, “Sansür kimi zaman polis, fezleke, savcılık ve mahkeme kanalıyla, kimi zaman ise ilan ve reklam FKF üyesi öğrenciler, gazetemiz davasına destek amaçlı Karaköy Kadıköy vapurunda pankart açtı, gazetenin dünkü nüshasını alarak sokak satışı gerçekleştirdi. Sosyal medyadan dava için çağrı Gazetemizin bugün Çağlayan Adliyesi’nde 09.00’da başlayacak davası için sosyal medyada birçok çağrı yapıldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF), Birleşik Haziran Hareketi ve Gençlik Muhalefeti, sosyal medyada duruşmaya katılacağını duyurdu. FKF’nin çağrısında, “Gençlik, sarayın saldırdığı her yerde olduğu gibi Cumhuriyet davasında da saraya karşı direnecek, Türkiye’nin onurlu gazetecilerinin sonuna kadar yanında olacak, saray karşıtı kavgayı onlar için, onlarla beraber büyütecektir. Cumhuriyet birikimi Türkiye topraklarından silinemeyecek kadar köklüdür. Tüm saldırılara, operasyonlara, tutuklamalara rağmen cumhuriyetçilerin bastırılamaması, cumhuriyet çi direncin kırılamamasının sebebi budur. Saray kaybedeceği bir kavga vermektedir. Bu kavga bizim kavgamızdır. Bu dava bizim davamız.. Bizim davamız Cumhuriyet’tir” denildi. Cumhuriyet’in yanındayız Gençlik Muhalefeti de açıklamasında “Cumhuriyet gazetesi davası için yarın (bugün) Çağlayan Adliyesi’ndeyiz. Cumhuriyet’in yanındayız, gerçekler susmayacak” ifadelerini kullandı. “Halkın haber alma hakkı engellenemez” diyen Halkevleri üyeleri de önceki gün İstanbul’un 3 noktasında Cumhuriyet gazetesi dağıtarak, bugün görülecek olan davaya çağrı yapmıştı. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ların kesilmesiyle uygulanıyor. Soruşturma geçiren, cezaevine atılan, sosyal medyada linç edilen gazeteci, yazamaz hale getiriliyor. Buna bir de ilan ve reklamların iktidar eliyle kesilmesi ve engellenmesi eklenince, sansür oto sansüre dönüşüyor. Gazeteci bir yandan, polis mahkeme, diğer yandan ise ekonomik baskısına maruz kalıyor. Bu da otosansürü doğuruyor. Zaten sansürün en tehlikelisi, insanın kendi kendisine uyguladığıdır. Sansür gazeteciyi boğuyor, oto sansür ise mesleği çürütüyor ve yapılamaz hale getiriyor” dedi. ‘Gazeteciler rehin’ Medyanın, tarihindeki en karanlık dönemi yaşadığını belirten Yarkadaş, “Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarları aylardan bu yana haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuluyor. Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Emre İper’in keyfi tutukluluğu sürüyor. Keza; Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Deniz Yücel de uydurma suçlamalarla cezaevinde gün dolduruyor. Yazmak, fikir beyan etmek resmen suç sayılıyor. Gazeteciler, halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek amacıyla, adeta rehin olarak tutuluyor” ifadelerini kullandı. Yarkadaş, Cumhuriyet davasının Basın Bayramı’na denk gelmesini “tarihin garip cilvesi” olarak değerlendirirken, “Tek suçları AKP’ye biat etmemek ve gerçeğin peşinde olmak. Herkes bilsin ve unutmasın ki; hepsinin ismi tarihe altın harflerle yazılacak. AKP karanlığı yerini aydınlığa bıraktığında, tarih Cumhuriyet çalışanlarının onurlu direnişine hak ettiği değeri verecek” ifadesini kullandı. CHP’li Mehmet Tüm de “20 Temmuz’la başlayan OHAL Türkiyesi’nde ise gazetecilik ve basın için bayramdan söz etmek imkânsız hale geldi. ‘Haber yapmak’ fiilen terör faaliyeti olarak görülüyor. Öyle ki, Basın Bayramı olarak tarihimize geçmiş bir günde, Cumhuriyet yazarları, dünyada eşi benzeri görülmemiş absürt suçlamalarla yargılanıyor” dedi. Tüm, “Bu ülkeyi bu hale getirenler kalemini satmayan gazeteciler değil; yasakçı, kumpasçı, darbeci, tek adamcı zihniyet ve onun savunucularıdır; terör örgütünün devlete sızmasını destekleyip sonra ‘kandırıldım’ masalıyla halkı aldatmaya çalışanlardır. OHAL darbecileri ‘haber yapmayı’ terör suçuyla eşdeğer görüyor. Cumhuriyet’le birlikte aslında gazetecilik de yargılanıyor. İstibdat dönemleri nasıl bittiyse, bu karanlık baskı ve sansür dönemi de aynı şekilde bir gün bitecek. Bu darbe döneminden sonra 24 Temmuz belki ‘bayram’ olarak değil ama ‘basın özgürlüğü için mücadele günü’ olarak hatırlanacaktır” ifadelerini kullandı. C? HP’li Ömer Fethi Gürer ise açıklamasında 24 Temmuz’un basın bayramı olarak kutlanamayacağını belirtti. Ömer Fethi Gürer, “Sırf gazetecilik görevlerini yaptıkları için hapse atılan Cumhuriyet Gazetesi’nin yazar ve çizerleri, aylar sonra tam da 24 Temmuz Basında Sansürün Kaldırılışı ve Basın Bayramı’na denk gelen gün mahkemede duruşmaya çıkacaklar. Gazetecilere zulüm ve baskıların giderek arttığı Türkiye’de, gazetecilerin, sansüre, otosansüre, baskıya maruz kalmadan, yazdıklarından dolayı hapse atılma korkusunun olmadığı, aydınlık günlere kavuşmayı umut ediyorum” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet CHP milletvekili Bakan, Berberoğlu’nu ziyaret etti CduamvhausriyınetaGçaazeğtersıi Kılıçdaroğlu’ndan Berberoğlu’nun ailesine ziyaret CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun eşi Oya Berberoğlu’na taziye ziyaretinde bulundu. Kılıçdaroğlu, beyaz gül ve lilyum çiçekleriyle ‘masumiyet’ mesajı verdi. Bir süre önce babası Murat Aydın’ı kaybeden Oya Enis Berberoğlu çiftinin Bakırköy’deki evinde önceki akşam gerçekleşen taziye ziyaretinde, Kılıçdaroğlu’na CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, CHP İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu ve Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ile Berberoğlu’nun avukatı Yiğit Acar da eşlik etti. CHP heyetinin ziyaretinde, Berberoğlu çiftinin kızı Dilara Berberoğlu da hazır bulundu. Yaklaşık bir saat süren taziye ziyaretinde tutuklu bulunan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun davasının hukuki sürecine ilişkin değerlendirmeler de yapıldı. Kılıçdaroğlu’nun ziyaret esnasında Oya Berberoğlu’na saflığı ve masumiyeti ifade eden beyaz güllerle birlikte lilyum çiçeği getirdiği ve takdim ettiği öğrenildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, Maltepe Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nu ziyaret etti. Bakan, bugün İstanbul’da başlayacak Cumhuriyet Gazetesi davası için de çağrıda bulundu. Bakan, ziyaret ettiği Berberoğlu’nun sağlık ve moralinin iyi olduğunu anımsatarak “Herkese selamlarını iletti” dedi. Cumhuriyet Gazetesi’nin basında sansürün kaldırılmasının yıldönümüne denk gelen duruşması için çağrıda bulunan Bakan, şunları söyledi: “İnsanlar, parke döşettiği için para ödemesi yaptığı parke döşemecisinin oğlunun FETÖ bağlantısı olduğu düşünülen bir firmaya malzeme sattığı için FETÖ’cü olmakla suçlanıyor. Adeta aklımızla alay ediyorlar. İddianamesi FETÖ sanığı bir savcı tarafından hazırlanan bu Cumhuriyet’e kumpas davası Türkiye tarihine bir rezillik olarak geçiyor. Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet ve onun çocuklarının, yani bizlerin gazetesidir. Bizler, Cumhuriyet Gazetesi’nin yazar ve yöneticilerin yaptığı gazeteciliğin tanığız. Duruşma tarihi seçilirken verilmek istenen mesajın da farkındayız. Basında sansürün kaldırılmasının yıldönümünde, Cumhuriyet’in yanındayız. Haber almak insan hakkıdır. Gazetecilik suç değildir.” Bakan, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel’i ziyaret etme talebine Adalet Bakanlığı’ndan yanıt alamadığını belirterek, şunları söyledi: “Cumhuriyet Gazetesi yazarı Kadri Gürsel’i ziyaret talebime Adalet Bakanlığı’ndan bir yanıt alamadım. Cumhuriyet Gazetesi’ni yok etmeye yönelik bu kumpası elbet çökecek. Ergenekon gibi, Balyoz gibi...” l İZMİR / DHA ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’ Silivri’de! Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin (İGC) düzenlediği basın özgürlüğü ödülü, tutuklu gazeteciler adına Sözcü Gazetesi’nin İzmir muhabiri Gökmen Ulu’ya verildi. Ödül, Ulu’nun eşine teslim edilerek Silivri Cezaevi’ne gönderilecek. İGC Başkanı Misket Dikmen, bu yıl altıncı kez düzenlenen ödüle ilişkin “Türkiye’de cezaevinde tutuklu, 160’a yakın gazete ci var. Tutuklu meslektaşlarımızı hiçbir şekilde unutmuyoruz. Onlar içerde ama bizim de gazeteciler olarak dışarıda hiçbir farkımız yok. Bu yıl Basın Özgürlüğü Ödülü’nü, Karşıyaka’nın bir hemşehrisine verme kararı aldık. Tutuklanma gerekçesinde ‘Terör örgütü üyesi olmamakla beraber terör örgütü üye si olmak’ gibi garip bir ifade bulunan İzmirli gazeteci, Sözcü Gazetesi Muhabiri Gökmen Ulu’ya ve tüm tutuklu gazetecilere ‘Basın Özgürlüğü Ödülü’nü vermeyi uygun gördük” diye konuştu. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, “Ne yazık ki Türkiye’de medya organları ve basın mensupla rı baskı altında. Basın Özgürlüğü Ödülü normalde özgür basına verilir ama bu ülkede tutuklu basın mensuplarına vermek zorunda kalıyoruz. Bu, işin acı tarafı. Ulu gibi mağdur basın emekçilerinin özgürlüğüne kavuşması için çabalarımız devam edecek” dedi. Gökmen Ulu’nun eşi Burcu Ulu da “Basın Özgürlüğü Ödülü’nün bu yıl Gökmen’e verilmesi beni ve ailemizi gururlandırdı. Yaşadığımız zorlu süreçte biraz da moral oldu. Umarım Gökmen en kısa zamanında aramızda olur ve ödülü kendisi alır” diye konuştu. l HAKAN DİRİK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle