29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 20 Temmuz 2017 2 Evrimde OECD ortalaması 15 yaş Bakan İsmet Yılmaz, ortaöğretimde öğrencilerin yeterli altyapısı yok derken, gelişmiş ülkeler çocuklara küçük yaşlardan itibaren evrimi okulda öğretiyor MEB’in yeni eğitim müfredatını açıklamasının ardından en çok tartışılan konu lardan biri olan Charles Darwin’in Evrim Teorisi’nin müfredattan çı karılmasına eğitim camiasından büyük tepki geldi. Özellikle Mil li Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, ortaöğretim düzeyindeki öğrenci lerin yeterli felsefi alt yapıya sahip olmadık DENİZ ÜLKÜTEKİN ları gerekçesiyle evrim teorisinin müfredattan çıkarıldığını açıklamasının ardın dan tartışma “Evrim kaç yaşından itibaren öğretilmeli” sorusunda yo ğunlaştı. Bakan Yılmaz yaptığı açık lamada şunları söylemişti; “Evrim konusu ikiye bölünmüş bir tarafgirlikle, kör dövüş içinde tartı şılmaktadır. Müfredatta evrim teori siyle ilgili mutasyon, seçim, adaptas yon gibi kavramlar yer almaktadır. Ancak evrim kuramı üniversiteye bı rakılmıştır çünkü öğrencilerin felsefi altyapıya sahip olması gerekir.” Bakanın bu sözlerine karşın pek çok gelişmiş ülkede evrimin 15 yaş civarındaki öğrencilere öğretiliyor olması tepkileri beraberinde getirdi. Pek çok OECD ülkesi evrimi 15 yaşındaki öğrencilerin ders müfredatlarına eklerken, Avrupa Konseyi 4 Ekim 2007’de kabul edilen 1580 numaralı yasa tasarısı ile evrim karşıtı mücadelenin önemli bir bölümünün aşırı dinci, aşırı muhafazakâr veya ekstremistler tarafından sürdürüldüğünü vurgulamıştı. Ülkelere göre bakıldığında ise Büyük Britanya’da devlet tarafından İran’da 5. sınıfta ERG Araştırma Asistanı Didem Aksoy: Evrim çoğu ülkenin müfredatında, belirli sınırlar içinde de olsa çocuklara öğretiliyor. Türkiye’de ise 20042005 öğretim yılının 8. sınıf öğretim programında öğrenciler DNA, doğal seçilim, adaptasyon, mutasyon, mo difikasyon ve evrim konularını sırasıyla öğ renmekteydi. 2013’te güncellenen Fen Bi limleri programında bu kavramlardan adap tasyon, mutasyon, modifikasyon ve ev rim ders kazanımlarından çıkarılmıştır. Mev cut öğretim programlarında ise adaptas yon, mutasyon ve modifikasyon kavramları ders kazanımları olarak yeniden eklenirken evrim kuramı eklenmemiştir. Fen bilimleri desteklenen tüm okullarda evrim te öğretmenleri DNA, doğal seçilim, adaptas orisinin okutulması zorunlu iken, Norveç’te 1998, Danimarka’da ise 2002’den beri Evrim Teorisi eğitim müfredatında yer alıyor. İran’da Ev yon, mutasyon, modifikasyon gibi konuların evrimi anlatmadan açıklanamayacağını dile getiriyor. İngiltere, İrlanda, İskoçya gibi çoğu Avrupa ülkesinin evrim konusunu çocuklara 14 yaşından itibaren anlattığı görülüyor. rim Teorisi 5. sınıf öğrencilerinin İran ise 5. sınıftan itibaren evrimi müfreda müfredatlarında yer alırken, bir baş tında işliyor ve konu dine karşı tartışmalı bir ka Müslüman ülke olan Pakistan’da da Yüksek Öğretim Komisyonu’nun raporuna göre mikrobiyoloji, bioenformatik, zooloji gibi konuların anla konu olarak görülmüyor. Bunun yerine evrim bitkilerin gelişimi, fosiller üzerinden bilimsel bir şekilde çocuklara müfredatta öğretiliyor. PISA 2012’de ise 3 adet evrim sorusu var. Bu durum OECD ülkelerinde evri şıması için Evrim Teorisi’nin öğrenci min genel hatlarıyla 15 yaşında bilinmesi ge lere anlatılması zorunlu bulunuyor. reken bir konu olduğunu gösteriyor. MEB, 3 milyarı çöpe attı Müfredatın topyekun değişmesinin faturasının 3 milyar TL olduğu ortaya çıktı OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni müfredatın okullarda nasıl uygulanacağı konusunda son 6 aydaki fikir değişiminin maliyetinin 3 milyar TL olduğu ortaya çıktı. Ocak ayında yeni öğretim programı için 4 yıllık geçiş süreci öngörülürken, haziran ayında değişen planlama ile 20182019 öğretim yılında yeni müfredata topyekun geçilmesi kararının yayıncılara maliyeti ağır oldu. MEB’in yeni planının ardından yayıncıların ders kitapları için yaptığı harcamalar da çöpe gitti. “Milli servet yok sayıldı” diyerek bakanlığın kararına isyan eden yayıncılar, sorunun çözümü için Saray’dan randevu talep etti. Yayıncılar es geçildi MEB, yeni müfredatı çok gecikmeli açıklasa da 1., 5. ve 9. sınıfların ders kitapları için ihaleler çok öncesinde tamamlandı. Edinilen bilgiye göre, Bakan İsmet Yılmaz şubat ayından itibaren kitap yayıncıları ile toplantılarında yeni müfredata kademeli geçiş planını anlatsada süreç içerisinde planlar değişti. Eski ders programları ve yeni müfredatın yıllara göre değişeceğinden hareketle 1400 kitap hazırlayan ve onaylatan yayıncılar 600 milyon TL’ye yakın yeni yatırım yaptı. Yatırımcılar yeni müfredat ile kitaplar değişse de eski kitaplar için zararın 4 yıla yayılarak kayıpların en aza indirilmesi planlaması yaptı. Ancak MEB haziran ayına gelindiğinde planlamayı değiştirince hazırlanan kitapların 4 yıl daha gerçerli olacağını düşünen yayıncılar da şoka uğradı. Okullarda okutulacak her kitabın hazırlanwma sürecinin ardından Talim Terbiye Kurulu’na (TTK) 12 bin TL inceleme bedeli ödeyen yayıncılar, önümüzdeki yıldan itibaren kullanılmayacak kitaplar için TTK’ye 100 milyon TL’ye yakın inceleme bedeli ödedi. Ayrıca, her bir yeni ders kitabının sadece yazar, çizer, dizgi ve çalışan ücretleri düşünüldüğünde basım süreci hariç yaklaşık 100 bin TL’ye mal olduğu öğrenildi. Yayıncılar yeni sisteme kökten geçiş ile birlikte ders kitapları için 1 milyar TL, yardımcı kaynaklar için 2 milyar TL’nin çöpe atılacağını belirterek isyan etti. Bu zararını görmezden gelerek müfredattaki topyekun değişimi ilk olarak açıklayan TTK Başkanı Alpaslan Durmuş’un ise Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği’nin (TBYM) 2016 Ağustos ayına yönetim kurulu başkanı olması da dikkat çekti. ‘Kitapların yetişmesi mümkün değil’ Eski düzenlemelere göre yüzde 50’ye kadar olan müfredat değişikliklerinde eski kitapların düzeltilerek ve kısmen incelenerek kullanıldığını belirten yayıncılar, yeni müfredatla birlikte değişim yüzde 5 de olsa kitapların tamamen değişmesi düzenlemesinin bulunduğunu aktardı. Bakanlığın 51 ayrı ders ve sınıflar esas alındığında 176 yeni programı 20182019 döneminde uygulamaya koyma kararı ayrıca eğitim öğretim materyallerinin nasıl hazırlanacağı tartışmasını birlikte getirdi. MEB, kitap ve materyallerin bakanlık kaynakları ve özel sektör ile Haziran 2018’e kadar tamamlanmasını planlanırken, yayıncılar bu kadar fazla sayıda ders kitabının bir sene sonraya yetişmesinin mümkün olmadığını belirtti. ‘Türk dili’ dersinde din 190 95 TL, OZAN ÇEPNİ Yeni müfredatı “değerler” kapsamında inşa eden Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Türk Dili ve Edebiyatı’nın yeni müfredatında da din vurgusu dikkat çekti. Bakanlık, yeni programlarda din ve edebiyatı birlikte anlatacak. Yeni dönemde çocuklara Nâzım Hikmet ve Attilâ İlhan’ın yanında Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt gibi dini şairleri okutacak. Yeni müfredatla birlikte “değer eğitimi” adı altında dini unsurları yerleştiren MEB, Türk Dili ve Edebiyatı dersinde de çocuklara artık daha fazla dini yazar ve şairleri okutacak. Bakanlık, 10. sınıfta öğrencilere edebiyatın tarih ve din ile ilişkisi kapsamında dini hayatın edebi dönemleri belirleyen etkenlerden biri olduğundan bahsedecek. Edebiyatın dini hayata, dini haya NÂzım müfredatta MEB, dini yazar ve şairlerin yanında ayrıca 1951 yılında Adnan Menderes hükümeti döneminde vatandaşlıktan çıkarılan, 3 Haziran 1963’de memleket hasreti ile Moskova’da yaşamını yitiren Nâzım Hikmet de müfredatta yer alacak. Yeni Türk Dili ve Edebiyatı programında Cumhuriyet sonrası 19231960 toplumcu şiir örneği olarak Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan gibi şairlerden eserler seçilerek okutulacak. 1960 sonrası toplumcu eğilimleri yansıtan şiirler kapsamında ise İsmet Özel, Süreyya Berfe şiirleri okutulacak. tın da edebiyata ve dile etkileri anlatılacak. Bu kapsamda ders materyallerinde seçilecek metinlerde de “farklı eğilimleri temsil eden” denilerek “dini duyarlılıkları yansıtan eserler seçilecek. 19401960 döneminden alınan metinler için toplumcu gerçekçi, milli ve dini duyarlılıkları yansıtan ve modernist hikâyeler belirlenecek. Okullarda “milli ve dini” duyarlılıkları yansıtan eserlerin derslerde işlenmesinin ardından ise öğrencilerden buna uygun olarak hikâye yazmaları istenecek. MEB, dini temalı Türk Di li ve Edebiyatı dersinde ayrıca “dini değerleri, geleneğe duyarlığı ve metafizik anlayışı öne çıkaran modern şairler”den de şiirlere kitaplarda yer verecek. Bu kapsamda Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt gibi şairlerden şiirler seçilecek. Milli Edebiyat Milli edebiyat anlayışını yansıtan şiirler kapsamında da Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi şairlerin eserleri kullanılacak. l ANKARA eğitim EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: EMİNE BİLGET AKP’nin büyük yanlışı: Adaletsiz demokrasi! Hukuksuz ve Adaletsiz Demokrasi olur mu? “Ne biçim soru bu, elbette olmaz!” demeyin... AKPErdoğan iktidarı bunu da becerdi. Hem de 2 kez! Üstelik sadece eylemde gerçekleştirmekte kalmadı, söylemde de açıkça ifade etti Her seferinde “Hukuku ve Adaleti”, (bir siyasal, hukuksal ve tarihsel mantık harikası olarak) “Demokrasi adına” yok ettiğini belirtti! HHH Darbe iddiaları bahane edilerek “Demokrasiyi korumak için” yapılan ilk “Hukuk ve Adalet Cinayeti”ni, AKP/Cemaat ittifakı tarafından sergilenen, “Birinci Silivri Trajedisi” zamanında yaşamıştık. Bırakın yapılmayı, teşebbüs bile edilmemiş, yani olmayan bir “Darbe” iddiasıyla gündeme getirilen bu birinci cinayet: Hem AB, ABD gibi dış güçler... Hem de kendilerine liberal ve sol etiketi yakıştıran “kullanışlı aptallar” tarafından... “Türkiye bağırsaklarını temizliyor”, “Kurunun yanında yaş da yanar”, “Demokrasi, askeri vesayetten kurtarılıyor”... Naraları ile “Demokrasi adına” desteklendi ve başarıyla sahnelendi. HHH Sonradan bu ilk “Hukuk ve Adalet Cinayeti”nin bir kumpas olduğu, büyük haksızlıklar yapıldığı, bunu bizzat yapanlardan biri, AKP iktidarı tarafından, açıklandı ve “Kandırıldık, Allah ve halkımız bizi affetsin” denilerek, özür dilendi; trajedinin öteki sorumlusu olan Gülen Cemaati ise FETÖ/ PDY “Terör örgütü” ilan edildi. HHH Şimdi, hem henüz aydınlanmamış pek çok noktası olduğu, hem de savcılık tutanaklarındaki resmi ifadelerde önemli çelişkiler ve boşluklar bulunduğu için, Kılıçdaroğlu’nun haklı olarak “Kontrollü darbe teşebbüsü” dediği gerçek bir darbe kalkışmasından sonra “İkinci Hukuk ve Adalet Cinayeti” işleniyor... 15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsünden sonra 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal, OHAL koşullarında oluşturulan partili yargı düzeninde, “Şu an hapiste olanların hepsi ya PKK’lı ya FETÖ’cü; haksızlıklar görmezden gelinebilir” denilerek “İkinci Silivri Trajedisi” yaşanıyor. OHAL baskısı altında yapılan ve mühürsüz oy ve zarflarla sonucu etkilenen gayrimeşru 16 Nisan 2016 Halkoylamasıyla yapılan rejim darbesini bir yana bıraksak bile: Hiç kuşkusuz, aralarında darbe kalkışmasına fiilen katılan, halka ateş eden, insanları şehit eden suçluların da bulunduğu sorumlularla birlikte... Onlara yakın oldukları öne sürülen ama kanuna aykırı hiçbir eylemi bulunmayan, hiçbir kanun dışı olaya iştirak etmemiş, böyle eylemleri desteklememiş masum insanlar ile... Bu sorumlularla, duygusal ve fikirsel hiçbir ortak tarafı, hiçbir ilişkisi olmayan, hatta bunlara açıkça karşı çıkmış, bunlarla mücadele etmiş olan... Muhalif kimlikli; politikacı, akademisyen, bürokrat, gazeteci, yazar, avukat, demokrasi ve insan hakları savunucusu binlerce kişi, gerekli ve özenli (due diligence) soruşturma ve yargılama yapılmadan, suçlanmış, hapsedilmiş, işlerinden atılmış durumdalar. HHH AKP/Cemaat ittifakı ile başlatılan, şimdi de AKP/MHP ittifakı ile sürdürülen “Hukuk ve Adalet Cinayetlerine” karşı Kılıçdaroğlu’nun tek başına başlattığı ve milyonların katılımıyla sonlanan “Adalet Yürüyüşü”, AKP/Erdoğan iktidarı tarafından dışlandı, hakarete uğradı ve hatta teröristlikle suçlandı... Oysa iktidar, 15 Temmuz Kalkışmasının yıldönümünde, halkı “Demokrasi nöbetine” çağırarak, gayrimeşru ve yasaya aykırı olan 16 Nisan Halkoylamasından sonra yürürlüğe koymak istediği yeni rejimin “Demokratik” olduğu konusunda büyük bir propagandaya girişmişti. Halkı “Demokrasi Nöbeti”ne çağıran bir iktidarın aynı sırada yapılan bir “Adalet Yürüyüşü”nü, dışlaması ve suçlaması... Herhalde hem Hukuk ve Adalet, hem de Siyaset ve Demokrasi tarihine geçecek: “Adaletsiz Demokratik Rejim” örneği olarak bir garip vakadır! DİREN ADALET... DİREN HUKUK DEVLETİ... DİREN DEMOKRASİ! Sözleşmeli öğretmenler 5 Eylül’de görev başında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Şubat ayında yapılması gereken ancak Temmuz’a uzayan sözleşmeli öğretmenlik atamasını tamamladı. Çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapacak 20 bin öğretmen 5 Eylül’de göreve başlayacak. Atama sonuçlarını “atama.meb.gov.tr” adresinden açıklayan MEB, tercihte bulunan 46 bin 523 adaydan 90 branşta 20 bin 125 öğretmenin atamasını tamamladı. Bu kapsamda İngilizce için 2 bin 193, ilköğretim matematik öğretmenliğine 1835, din kültürü ve ahlak bilgisi branşına ise 2 bin 143 öğretmen atandı. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle