05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 14 Temmuz 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ ‘Denetim’e makas haber 5 Darbe Komisyonu’nun taslak raporunda yer alan “cemaatlerin akredite edilerek denetlenmesi” önerisi, asıl raporda “cemaatlerin takip edilmesine” çevrildi Darbe Komisyonu’nun taslak raporunda cemaatlerle devlet ara sındaki ilişkilere yönelik öne rilerin sıralandığı bölümde cemaatlerin akredite edilerek denetlenmesi yönündeki öne ri, TBMM Başkanlığı’na sunu lan asıl raporda cemaatlerin takip edilmesi ne dönüştü. TBMM Dar be Araştırma Komisyonu’nun MAHMUT LICALI taslak raporunda önerile rin sıralandı ğı üçüncü kısımda öneri bö lümünde yer alan “Sivil Dini Oluşumlar İle Devlet Arasın daki İlişkilerin Yeniden Dü zenlenmesi” başlığıyla cema atlere yönelik denetim getiril mesi önerisi yapılıyordu. Tas lak raporda; cemaat yapıla rının çoğunun açık, şeffaf ve esnek olmaktan uzak olduğu, genellikle faaliyetlerini giz lilik içinde ya da denetimler den uzak şekilde yürüttüğü bilgisine yer veriliyordu. Tas lak raporda, “Bu kurumların toplum yararına çalışıp çalış madıkları hususunun kim ya da hangi kurumlarca akredite edileceği ciddi bir sorundur” CHP RAPORUN İADESİNİ İSTEYECEK CHP Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, TBMM Başkanlığı’na sunulan raporda taslak raporda olmayan ve CHP’yi suçlayan ağır iftiraların CHP’li üyelerden gizlendiğini belirtti. CHP’nin FETÖ’yle aynı amaç birliği içinde olduğu yönünde eklenen ifadelere değinen Erdoğdu, şunları dile getirdi: “Yazılmış raporun değiştirilmesi sonucunda ortaya çıkan korsan raporun TBMM Başkanlığı tarafından kabul edilerek basılması ve dağıtılması, daha önce hiçbir darbe döneminde yaşanmamış bir skandaldır. TBMM geleneklerine, hukuka ve ahlaka aykırı bu Aykut Erdoğdu Tekin Bingöl işlem, 20 Temmuz darbesinin sonuçlarından birisidir. Tarihi boyunca FETÖ ve türevleriyle mücadele etmiş olan CHP’ye atılan bu ahlaksız iftiraları kabul etmiyor ve aynen sahibine iade ediyoruz.” Erdoğdu, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’dan söz konusu ifadelerin TBMM Başkanlığı’na teslim edilen rapordan çıkarılmaması duru munda muhalefet şerhinin yeniden yazılmasını için komisyona iade edilmesini isteyeceklerini de belirtti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl de parti genel merkezinde yaptığı basın toplantısında “Daha önce arkadaşlarımıza dağıtılan metin değiştirilmiş, genel başkanımıza yönelik son derece yakışıkısız cümleler, kalpazanca rapora yerleştirilmiş. Bizim genel başkanımızı Fetullahçı terör örgütüyle ilişkilendirmeye kargalar bile güler. Neden? Çünkü biz yıllardır bu örgütü, ‘F tipi örgütlenme’ diye nitelendiren bir siyasi partiyiz” diye konuştu. ifadesi yer alıyordu. Cemaatlerin akredite edilmesinin tek başına Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmasının mümkün görünmediği belirtilen taslak raporda, “Bu oluşumların sosyal ve dinî meşruiyet, denetim, hukukilik, mali yapının şeffaflığı gibi kriterler bakımından akredite edilmesi ve bu tür faaliyetlerin genel bir meşruiyet zemininde yürütülmesinin te min edilmesi, bu alanda üzerinde dikkatle ve etraflıca düşünülmüş hukuki düzenlemeler gerektirmektedir” önerisi yapılıyordu. Denetim önerisi çıktı TBMM Başkanlığı’na sunulan asıl raporda ise cemaatlerin bir kuruma akredite edilerek denetim altına alınması yönünde önerilerin yapıldığı ilgili bölümde değişiklikler yapıldı. Meclis’e sunulan raporda, Türkiye’nin bu tür yapılarla sorun olarak karşılaşmaması için hukuk içerisinde dini özgürlüklerin tam bir güvence altına alınması gerektiği belirtildi. Asıl raporda, cemaatlerin toplum yararına çalışıp çalışmadığı hususunun kim ya da hangi kurumlar tarafından takip edileceğinin ciddi bir sorun olduğu belirtildi. Raporda, cemaatleri ta kip görevinin tek başına Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılması mümkün olmadığı, bu konuda bir düzenleme yapılması önerisinde bulunuldu. ‘Serbest faaliyet’ Asıl raporun öneriler kısmında yer alan “Din İstismarının Önlenmesine Yönelik Alınması Gereken Tedbirler” bölümüne yapılan eklemede, “Tek tip bir dini anlayış dayatmaktan uzak durularak farklı dini anlayış ve uygulamalar etrafında bir araya gelen topluluklara serbest faaliyet ortamı sağlanması ilke olarak kabul edilmeli, ancak bu özgürlüğün istismar edilmemesi için belirli kıstaslar konmalıdır. Örnek vermek gerekirse, siyasallaşmamak, şiddeti teşvik etmemek ve meşrep veya anlayış farkını kavga ve tefrika aracı haline getirmemek, ticari hayatı speküle ve manipüle edici faaliyetlerde bulunmamak, her topluluğun riayet etmesi gereken temel kurallar olarak vurgulanmalı ve cemaatlerin faaliyet serbestisinin sınırları olarak kabul edilmelidir” önerileri yer aldı. l ANKARA MUHALEFETİ UMURSAMADILAR Akşener’e yanıtı TBMM Başkanlığı verdi TBMM Başkanlığı, ‘Meral Kılıçdaroğlu’ ifadesi kullanan TBMM Başkanı Kahraman’ı eleştiren Meral Akşener’e yazılı bir açıklama yaparak çok sert bir yanıt verdi. Açıklamada, “Meral Kılıçdaroğlu” ifadesi Ramazan ayında İstanbul’da düzenlenen iftar yemeği sonrasında Kahraman’ın ayaküstü birkaç kişi ile arasında geçen masum bir teşbih olarak tanımlandı. TBMM Başkanlığı’nın açıklamasında “Siyasi literatürde makul karşılanacak, siyasi görüşlerin müşterekliğini ifade eden bir teşbihin zorlamayla bir mağduriyet söz konusuymuş gibi paylaşılması, ‘mal bulmuş mağribi gibi’ ucuz ve seviyesiz bir siyasi polemik konusu yapılma çabası kabul edilebilir bir durum değildir” denildi. Akşener’in 15 Temmuz öncesinde “yurtta sulh” ifadesini, yaptığı toplantılarda slogan haline getirdiği, “Yakında başbakan olacağım” ifadelerini kullandığı anımsatılarak, ‘FETÖ’cü’ imasında da bulunuldu. Açıklamada Akşener hakkında “Taşeronluğa teşne müflis bir siyasetçinin muhatap alınması söz konusu değildir” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA / Cumhuriyet Krizde geri AKP ve MHP’nin ortaklaşa hazırladığı, muhalefetin söz hakkını kısan içtüzük değişiklik önerisinin dün TBMM Anayasa Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonda başlayan görüşmeleri geç saatlere kadar sürdü. Muhalefetin uzlaşmaya ve katılımcılığa aykırı olan içtüzük değişikliğinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle verdiği aykırılık önergesi kabul edilmezken, içtüzük değişiklik önerisinin bugün Anayasa Komisyonu’nda görüşmelerine başlanması bekleniyor. Edinilen bilgiye göre toplantının başında söz alan CHP’li üyeler Ankara Milletvekili Murat Emir ile Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, içtüzük değişiklik teklifinin anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, komisyonda görüşülmeyeceğini belirtmesinin ardından CHP’nin verdiği anayasa aykırılık önerisi alt komisyonda AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedildi. adım Kamuoyundan gelen tepkilerin ardından TBMM Başkanlığı, 15 Temmuz gece etkinliğinde tüm siyasi partilere söz verileceğini duyurdu MAHMUT LICALI/İKLİM ÖNGEL Cumhurbaşkanlığı himayesinde TBMM’de yapılacağı açıklanan 15 Temmuz gece anma programında ilk önce Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşma yapacağı duyurulurken, kamuoyundan gelen tepkilerin ardından TBMM Başkanlığı geri adım atmak zorunda kaldı. TBMM Başkanlığı’ndan dün gönderilen programda 15 Temmuz gece programında “TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi parti grup başkanları”nın konuşma yapacağı bildirildi. Yazılı açıklama CHP’nin tepkisinin ardından dün TBMM Başkanlığı’ndan yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, Genel Kurul’un 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla özel gündemle 15 Temmuz Cumartesi günü saat 13.00’te toplanacağı belirtildi. Genel Kurul toplantısında siyasi parti grup başkanlarına 10’ar dakika süreyle söz verileceği ve bu birleşimde başka konunun görüşülmemesinin kararlaştırıldığı kaydedildi. İsmail KAHRAMAN’A SÜRE TEPKİSİ 15 Temmuz günü TBMM Genel Kurulu’nda düzenlenecek özel oturumda siyasi parti genel başkanlarına verilecek 10 dakikalık konuşma süresi krizinde Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın geri adım attığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre Kahraman’ın şifahen “Konuşma süresini 1 saate çıkaramayız. Ama ben kendi inisiyatifimle Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 dakikalık süresini uzatırım” dediği öğrenilirken, Kılıçdaroğlu’nun yapacağı konuşma süresinin kendi takdirinde olduğu, “CHP’nin Kahraman’ın bahşişi”ni kabul etmeyeceği bildirildi. Kılıçdaroğlu Meclis Başkanlığı’ndan gelen resmi yazıyla kendisinden istenen konuşma metnini de göndermeyecek. l İKLİM ÖNGEL / ANKARA TBMM Başkanlığı’nın kamuoyuna açıklamayı gönderdiği dün saat 12.10’da henüz siyasi parti gruplarına açıklamada belirtilen program bilgisi gönderilmemişti. TBMM Başkanlığı’nın açıklamasından bir saati aşkın süre sonra saat 13.30 sıralarında siyasi parti gruplarına 15 Temmuz gece programı iletildi. Namazla bitecek Programda 15 Temmuz gecesi yapılacak etkinliklerle ilgili olarak şu bilgiler yer aldı: Saat 00.13: Milli Birlik Yürüyüşü başlangıcı, Saat 01.00: TBMM Tören alanına giriş, Saat 02.05: Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı, Saat 02.07: Kuran’ı Kerim Tilaveti ve Dua, Saat 02.25: Video Mapping Enstelasyonu, Saat 02.32: Protokol konuşmaları (TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi parti grup başkanları, Başbakan Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan), Saat 03.10: 81 ilden gelen gençlerin getirdiği Türk bayraklarının takdimi, Saat 04.50: Sabah Namazı 15 Temmuz gecesi TBMM’de yapılacak anma etkinlikleriyle ilgili Cumhurbaşkanlığı’ndan daha önce yapılan açıklamada söz konusu konuşmacılar Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Kahraman, Başbakan Yıldırım, MHP Genel Başkanı Bahçeli olarak sıralanıyordu. CHP katılmayacak Edinilen bilgiye göre ne CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ne de CHP’yi temsilen bi ri Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen programın “Cumhurbaşkanı” değil AKP Genel Başkanı himayesinde düzenlendiği gerekçesiyle gece programına katılmayacak. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel CHP olmaksızın planlanmış, suçüstü yakalanınca son anda değişiklik yapılmış bir davet olduğunu belirterek, “Kutlayacaklarsa 20 Temmuz gecesini AKP ve MHP başbaşa kutlayabilir” dedi. HDP karar vermedi HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, programdan yeni haberleri oldukları için grup yönetimiyle yapılacak değerlendirmenin ardından konuşma yapılıp yapılmayacağına karar verileceğini bildirdi. l ANKARA 15 Temmuz 15Temmuz, hiçbir konuda anlaşamayanların bile anlaşma zemini olmalıydı. Bu ülkede darbe, komplo ve her türlü karanlık işlere girişenlere karşı toplumsal bir direniş sembolü, bu konuda büyük bir uzlaşma noktası olmalıydı. Demokrasi ortak paydası olmalıydı, 15 Temmuz’un yıldönümü bu çerçevede idrak edilmeliydi. Ama olmadı, iktidar çevresi 15 Temmuz’u bu iddia çerçevesinde anmak için büyük çaba gösteriyor ama mevcut Türkiye tablosu bu değil. Çünkü ortaklaşma, uzlaşma, asgari müşterekler etrafında buluşma zorlama ile olmaz. İktidar ve çevresi, “Yaşanan onca şeye rağmen hâlâ darbeci zihniyette olanlar, 15 Temmuz konusunda uzlaşmamakta direniyor, hâlâ darbe, kumpas peşinde, uzlaşmanın önünü onlar kesiyor” diyebilir. Muhtemelen, “Keşke darbe başarılı olsaydı, bu iktidar yıkılsaydı da ne şekilde olursa olsun” diyenler vardır. Ama bu kafada olanların sayısı ve eşkâli, iktidar çevresinin iddia ettiği ölçekte ve biçimde olamaz, öyle ise bu ülkeden kimseye hayır gelmez. Halihazırda iktidar, ana muhalefet partisi başta olmak üzere tüm iktidar muhaliflerini darbecilikle yaftalıyor. Bu hesapla, son referandumda ‘hayır’ oyu verenlerin hemen tamamı darbeci, gizli FETÖ’cü, her türden fitneci, fesatçı, terörist veya terör yandaşıDediğim gibi, bir ülkenin yüzde 49’u bu kafada ise zaten memleket çığrından çıkmış, birlikte yaşama imkânını toptan kaybetmiş, yozlaşmış, olmadık bir yere savrulmuş demektir. Bu, en başta, 15 yıl bu ülkeyi yönetmiş bir iktidarın hiçbir şekilde kabul etmemesi gereken bir tablodur. Zira böylesi bir ülke tablosu, ancak yönetim zaafı yaşayan, ortaklık duygusunu tümüyle yitirmiş bir yeri resmediyor olabilir. Böylesi bir tablo, ancak bir ülkeyi karalamak, onu yönetenleri aciz göstermek isteyenlerin çabasının ürünü olabilir. Hal böyle iken, bizzat iktidar çevresinin böyle bir tablo çizmekte ısrar etmesini anlamak mümkün değil. Kafası darbeye, kumpasa yatan varsa bunların ne kadar marjinal bir konumda olduğuna işaret etmek yerine, bir iktidar neden toplumun yarısını böylesi bir ithamla yaftalamakta ısrarcı olur, bunu salim kafa ile izah etmek mümkün değil. Dahası, bu çaba fevkalade hakkaniyetsiz, zira 15 Temmuz faciası aslında ortak bir tepki ile karşılaşmış, demokratik uzlaşma için büyük bir fırsat yaratmıştı. Hal böyle iken, ana muhalefet partisi başkanını ‘darbe’ ile ilişkilendirmek, ‘kaçtı, saklandı’ diye aşağılamak, bu yolla düşmanlaştırmak, bırakın demokratik uzlaşmayı, toplumsal barışı ciddi biçimde tehdit eden bir siyaset biçimi. Bu koşullar altında arzulanan ortaklaşmanın gerçekleşmesini nasıl beklersiniz? Son olarak, 15 Temmuz’da olup bitenler halen tam anlamı ile aydınlatılmış değil, soru soran şüpheli durumuna düşüyor, bu şartlar altında ortak bir zeminde buluşmak mümkün mü? Demokrasiden yana, sağlıklı tepki vermek için önce kafamızdaki soruların aydınlatılmasını beklemek neden bir nevi suç sayılsın? Demokrasiyi ciddiye alıp, kafası karışan, soru soran, samimi bir tartışma yürütmek isteyenler mi, iktidarın çizdiği çerçeve içinde ve arzulanan söylemi tekrarlayarak kompozisyon ödevi yazmaya girişenler mi, sahiden demokrasi mücadelesi verebilir, önce buna karar vermek lazım. Halihazırda, makbul olan ikinci tutum; öyle ki, bir bakıyorsunuz, zamanında Gülencilerin baş teorisyeni, bu uğurda İngilizce kitap, makale rekortmeni, ABD istihbaratçılarının en can dostu birisi, bir gazete köşesinden bu kez iktidar söyleminin sözcülüğüne soyunmuş. En hafifinden samimiyetsizlik, fırsatçılık ayyuka çıkmış, üstüne üstlük ‘baskın basanındır’ hesabı, başkalarını darbecilikle itham ediyor. Tüm bu koşullar altında, 15 Temmuz’un yıldönümünde ortak bir duygu ile hareket etmek mümkün değil, benden söylemesi. Maalesef, 15 Temmuz konusunda bile ayrı düşecek noktaya gelindi, doğrusu bu, bunu söylemekten imtina eden korkusundan ediyordur. ‘Rusya ile anlaşIldı’ iddiası Türkiye’den S400’ler için 2.5 milyar dolar Türkiye’nin Rusya’dan 4 adet S400 füze savunma sistemini satın almak için 2.5 milyar dolar ödeyeceği bildirildi. Anlaşmaya göre bir S400 füze bataryasının da Türkiye içinde üretileceği öne sürüldü. Rus İzvestiya ajansında yer alan haberde, Türkiye’nin Rusya ile füze savunma sisteminin sevkıyatına ilişkin anlaşmaya vardığı ifade edildi. Bloomberg’de yer alan habere göre ise üst düzey bir Türk yetkilinin, Türkiye’nin Rusya’nın en gelişmiş füze savunma sistemini elde etmek için 2.5 milyar dolar ödemeyi kabul ettiği bildirildi. Türkiye’nin önümüzdeki yıl içinde Rusya’dan iki adet S400 füze bataryası alacağı ve bir füze bataryasının da Türkiye içinde üretileceği öne sürüldü. İki ülkenin S400 uzun menzilli füze sistemlerine ilişkin kontratın teknik özellikleri konusunda uzlaşmaya vardığı duyurulmuştu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle