Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Cuma 14 Temmuz 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ  yorum 13  ‘14 Temmuz’ Bugün, Fransız halkının “14 Temmuz Ulusal Bayramı.” Bugün aynı zamanda, “1789 Fransız Devrimi”nin, “228. yılı”. Demek ki Paris halkının ünlü “Bastille” zindanını yerle bir edişinin üzerinden “228 yıl” geçmiş. Tarihteki ünlü hapishaneler olarak, çoğu kez, “Londra Kulesi” ve “Bastille”den söz edilir; bazen bunlara “Yedikule Zindanı”da eklenir. Bunlar, dönemlerinin “ceza ve infaz kurumları”dır; bir bakıma günümüzün, “Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu” gibi... Peki, buralarda işkence gören, yaşam boyu, ya da yıllarca tutularak özgürlükleri ellerinden alınan bu insanların suçları neydi? Genelde, ülkelerindeki iktidarlara karşı çıkmak, icraatlarını eleştirmek, yolsuzluklarını açığa çıkarmak, adaletsiz tutumlarını ortaya dökmek, bir bakıma hesap sormak... Dolayısiyle iktidar tarafından o günlerin moda deyimiyle“Coup d’Etat; yani darbe yapmak isteyenler, kısacası “darbeciler” olarak görülüyorlardı. “1789”un “14 Temmuz”unda da Fransa’nın başında olan “Kral 16. Louis” tüm erkleri kendinde toplamıştı, “Kanun benim diyerek!; her ne denli bir “Meclis”in varlığından söz edilse de. Ne var ki bu tutum, var olan “adalet” kırıntısının da büsbütün yok olmasına neden olmuştu. En küçük eleştirinin bile “yargısız” infazlarla susturulduğu düzeni sürdürmeye kararlıydı “16. Lui”. İşte böyle bir “infaz” sonunda, ünlü düşünür “Voltaire”in de yolu düşer “Bastille” zindanına. Aylar geçtiği halde ne bir sorgulama ne de yargılama vardır; bekler durur... Bu durumun ülkemizde yıllardır sürdüğünü duysa ne derdi acaba? Voltaire, on bir ay sonra salıverilir, suçsuz bulunmuştur; iyi de, Bastille’de geçen “on bir ay” ne olacaktır? Voltaire, yaşamından çalınan bu “süre”nin acısını unutamaz. Bu adaletsizliği, “Bir suçsuzu mahkum etmek, bir suçluyu salıvermiş olmaktan daha ağırdır!” diyerek ortaya koyar. Ve sonunda, “14 Temmuz” günü, “Bastille”in bulunduğu “Aziz Antoine Mahallesi” halkının başını çektiği Parisliler, saray muhafızlarından sağladıkları beş topla Bastille’in önüne gelirler. Halk böylece, “zulme karşı gelme hakkı”nı kullanacaktı. Kullanır. Bastille yıkılır. Bu “hak”, 45 gün sonra “26 Ağustos 1789”da kabul edilen ünlü “İnsan ve Yurttaş Hakları Sözleşmesi”nin kısaca “Toplumsal Sözleşme”nin ikinci maddesinde yer alacaktır. “17 Madde”den oluşan bildirgenin kimi maddelerine kısaca değinirsek: Madde 1: “İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar” diyerek başlar. Ve bu hakların neler olduğu da şöyle belirtilir: Madde 2: “... Bu haklar, özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.” Ardından gelen maddede de, 21. yy’da ülkemizde tüm ağırlığıyla uygulanan “tek adam” yönetimine, “228 yıl” önce karşı çıkılır, şöyle: Madde 3: “Egemenliğin özü esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse, açıkça ulustan kaynaklanmayan iktidarı kullanamaz”... Ve kuşkusuz “eşitlik”, bu bildirgenin temel taşıdır; bu tutum bildirgede açıkça ortaya konur. Madde 6: “... Tüm yurttaşların, bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına katılma hakları vardır. Yasa ister koruyucu, ister cezalandırıcı olsun herkes için aynıdır. Tüm yurttaşlar yasa önünde eşit’tir.” Peki, ülkemizde nasıldır? İnsan ister istemez, ülkesindeki durumu düşünmeden duramıyor; çünkü taptaze örnekler var; bir savcı bir yurttaşı ifade vermek için çağırmışsa, o kişi çağrıya uymak zorundadır, uymazsa “gözaltı” kararı çıkarılır. Ne ki, böyle bir çağrıya Başbakan R.T. Erdoğan’ın oğlu “Bilal Erdoğan” uymaz, ifade vermeye de gitmez (2.1.2014), kuşkusuz “gözaltı”na da alınmaz... Bilmem anımsadınız mı değerli dostlar? Okumayı sürdürürsek, belki Bilal Bey’e uygulanan durumla ilgili bir uyarı bulabiliriz. Madde 7: “Bir kimse, ancak yasanın belirlediği hallerde, şekillerde yakalanabilir. Keyfi emirler verilmesini isteyenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar, uygulatanlar cezalandırılır”... Ne dersiniz, “baba”nın tutumuna uygun düşüyor mu? Ayrıca şu iki maddeyi de anımsamazsak olmaz. Madde 15: “Toplumun, tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sorma hakkı vardır”. Madde 16: “Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur”... Fransız halkı, “kuvvetlerin bir elde toplanması”na karşı oluşuna “14 Temmuz” günü yanıt verdiğinden, konu “Sözleşme”de böyle belirtilmiştir. Evet değerli dostlar, Fransız halkının “228 yıl” önce, “Toplumsal Sözleşme” ile kavuştuğu haklar Anayasamızda yer aldığı halde kullanamıyoruz; dolayısiyle “CHP”nin Lideri Sn. K. Kılıçdaroğlu’nun, iki milyon yurttaşla gerçekleştirdiği ‘Adalet Yürüyüşü’nün sonunda (9 Temmuz 2017) yayımladığı, “Yeni Bir Toplumsal Sözleşme” dediği “10 Maddelik Adalet Çağrısı”na var gücümüzle sahip çıkmalıyız. Yeni yürüyüşlerde buluşmak üzere.  14 TEMMUZ 2017 SAYI: 33518  İmtiyaz Sahibi:  CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç  İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay  Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU  Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü  Bülent Özdoğan  Faruk Eren  Aykut Küçükkaya  Yayın Danışmanı Kadri Gürsel  Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal  Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel  l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş 	 l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak  Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50  İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20  0530 430 74 17  Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr  Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara.  l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya  Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr   Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68   eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr    Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul  Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir.  	 İstanbul	 Ankara	 İzmir	  İmsak	 03.42	 03.33	 04.06	  NAMAZ VAKİTLERİ  Güneş	 Öğle	 İkindi              Akşam	  05.37	 13.17	 17.13	 20.44	  05.25	 13.02	 16.56	 20.25	  05.52	 13.24	 17.16	  20.44	            Yatsı 22.30 22.07 22.21  Yarın FETÖ’cü hainlerin askeri bir darbeye kalkışmalarının birinci yıldönümü. Ülkemiz ve toplumumuz 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece bu kanlı badireyi 249 şehit vererek atlattı. 2 bin 200 de yaralımız, gazimiz var. Darbe girişiminin püskürtülmesinde darbecilere karşı kahramanca direnen devlete sadık ordu birliklerinin, askerlerin, Sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla sokağa, meydanlara dökülen, canları pahasına tankların önüne dikilen insanlarımızın, TBMM çatısı altında el ele veren tüm siyasi partilerin, baskılara boyun eğmeyen medyanın büyük rolü oldu. Toplumca demokratik bir sınav verdik. Ta ki 20 Temmuz günü Olağanüstü Hal ilan edilip ardından peş peşe kanun hükmünde kararnameler yayımlanana kadar… HHH Fethullah Gülen haininin ne menem işler karıştırdığı, başımıza ne tür çoraplar ördüğü 24.6.2004 tarihinden beri biliniyordu. Nitekim iki ay sonra, 25.8.2004 günü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu 481 sayılı aşağıdaki kararı almıştı. “Kurulun bu toplantısında; 24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısının gündem konularından biri olan ‘Türkiye’deki Nurculuk faaliyetleri ve Fethullah Gülen’ konusu gündeme gelmiş, yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir.” (İmzalar: Ahmet Necdet Sezer – Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan – Başbakan, Hilmi Öz  subayların yerine askeri şura kararlarıyla “cemaatçi  subaylar” yerleştiriliyordu. 2004 yılındaki MGK tav  siyesine uyularak Gülen Cemaatine karşı sözü ge  çen “Eylem Planı” hazırlanıp uygulanmaya başlansa  ne çekilen acılar çekilir ne de ülkemiz kanlı bir darbe  kalkışmasıyla karşı karşıya kalırdı.  Ne var ki AKP iktidarı bir türlü uyanamadı. Menfur sü  reci algılamadı, algılayamadı. Sayın Erdoğan, Fethullah  örgütü tarafından düzenlenen Türkçe Olimpiyatlarının  10’uncusunda (24.6.2012) büyük bir stadyumda top  lanan on binlerce kişiye ve televizyon başlarındaki mil  15 Temmuz ve sonrası yonlara “gurbetin acılığını” anlatıyor, ad vermeden Fethullah Gülen’e çağrı yapıyordu: “Bu sıla hasreti bitsin istiyorum. Bitsin diyelim.” Bu çağrı muhatabı tarafından  kök, Org. Genelkurmay Başkanı ve altı bakan ile reddedildi. Bir yıl sonra 17/25 Aralık tarihlerinde düzen  dört kuvvet komutanı)  lenen “Yolsuzluk ve Rüşvet” operasyonunu düzenleyenle  HHH  rin cemaat üyesi savcılar ve güvenlik güçleri olduğu an  MGK’nin bu tavsiyesi Erdoğan hükümeti tarafından laşılınca “devleti ele geçirme süreci” AKP iktidarının ka  ciddiye alınmadı, rafa kaldırıldı. Tam tersine AKP iktidarı fasına nihayet “dank” etti. “Hocaefendi” sözcüğü yerini  süresince kadro eksiklikleri Gülen yandaşlarıyla giderildi. “hain”, “alçak”, “soysuz” gibi sıfatlara bıraktı.  Emniyete, yargıya, üniversitelere, tüm bakanlıklara Gü 15 Temmuz 2016 sonrası AKP iktidarı ihanete uğra  len cemaatinden insanlar yerleştirildi. Sayın Recep Tay mışlığın, aldatılmışlığın hınç ve öfkesiyle FETÖ’nün üze  yip Erdoğan bu durumu yıllar sonra “Ne istediler de ver rine abandı, on binlerce zanlı tutuklandı. Buna bir itira  medik” sözleriyle açıklayacaktı.  zımız yok! Fakat iş çığırından çıktı. FETÖ ile uzak yakın  Yargıya ve emniyete doldurulan cemaat üyeleri elbir ilgisi olmayan binlerce akademisyen, sanatçı, gazeteci,  liğiyle ülkemizin aydınlarına, yurtsever subaylarına karşı Kürt politikacılar, her kesimden muhalif insan da demir  “kumpas davaları” örgütlediler. Ergenekon, Balyoz, Poy parmaklıklar ardına atıldı.  razköy, Casusluk, Amirallere Suikast gibi davalar birbiri 15 Temmuz sonrası ülkemizde yeni bir demokrasi say  ni izledi. Yüzlerce masum insan yıllarca özgürlüğünden fası açılabilirdi. Olmadı. Yarın kutlanacak birinci yıldönü  yoksun kaldı. Hastalıklar, ölümler, acılar… Dönemin Baş mü tüm toplum tarafından el ele, omuz omuza kutlana  bakanı Sayın Erdoğan, “Ben bu davaların savcısıyım!” di bilirdi. Olmayacak.  yordu. Bu arada görevden alınan, ordudan ihraç edilen Hevesimiz kursağımızda kaldı. Yazık!..  Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN  posta@cumhuriyet.com.tr  CHP için yol haritası  YUNUS EMRE Doç. Dr. , İstanbul Kültür Üniversitesi  “Adalet Yürüyüşü”nün gerçekten bir son değil, yeni bir başlangıç olduğunu göstermek için CHP de yeni bir başlangıç yapmalı. Aşağıda  Kemal Kılıçdaroğlu, onunla yürüyen herkes ve CHP’liler ‘Adalet’ fikri etrafında geniş bir toplumsal ittifakın  ayrıntılandırdığımız dört maddeyle bir yol haritası oluşturarak başlayabilir  oluşmasının tohumlarını attı. Adalet Yürüyü  şü, hem CHP için hem de Türkiye için yeni  bir dönemi başlatabilir. Üzerinde duracağımız  dört koşulun gerçekleştirilmesinin bu kapıyı  açacağını düşünüyoruz. Antielitist ve düzen karşıtı bir söylem: AK Parti’nin dünyadaki diğer otoriter po  pülist hareketlerle iki benzerliği var. Elitlere  ve kurulu düzene karşı bir söyleme sahip ol  ması ve çoğulcu bir toplumsal yapıyı reddetme  si. Bu yaklaşımla mücadele etmek için CHP’nin  de elitlere ve kurulu düzene karşı bir söylemi  devreye sokması gerekli. AK Parti’nin antieli  tist ve düzen karşıtı söylemi aslında Cumhur  başkanı Erdoğan’ın liderliğini güçlü ve haklı  kılma gayretiyle sınırlı bir yaklaşım. CHP için  önerdiğimiz antielitist ve düzen karşıtı söy  lem ise demokratik katılım yollarını açık tutan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’ne çocuklar da yaşlılar da katıldı. ve çoğulculuğu dışlamayan bir içeriğe sahip.  Bu yaklaşım AK Parti’nin kendi iradesini millet iradesi gibi sunan ve buna karşı çıkanları kriminalize eden tutumundan farklı. Kurulu düzenin AK Parti’nin düzeni olduğunu ve yeni elitlerin AK Parti’nin elitleri olduğunu öne çıkaran bir söylem. Eylemde ve örgütlenmede değişimi hedefleyen bir parti reformu: Siyasal partiler toplumsal yaşamın değişime en dirençli kuruluşlarının başında gelir. Bunun temel sebebi örgütlerinin değişim karşısındaki direncidir. Ancak büyük toplumsal ve siyasal altüst oluşlar doğal olarak partilerde önemli değişiklikler yaratır. Bununla birlikte parti reformuyla değişimin planlı programlı bir şekilde ve yönetimde bulunanların girişimiyle başlatılması ve uygulanmasını anlatıyoruz. CHP için parti reformu, (özellikle örgütsel planda) büyük bir zorunluluk. Bunun yanında CHP için 9 Temmuz sonrasında Meclis faaliyetleriyle sınırlı bir siyasal çalışma kesinlikle anlamlı olmayacak  tır. Yasal sınırlar dahilinde eylemliliğe dayalı bir dönem başlamalıdır. Bu dönemin eylem repertuvarında nelerin bulunacağı, ne sıklıkla uygulamaya konulacağı ve yerel örgütlerin konumunun ne olacağı açıklıkla belirlenmelidir. Yeni dönemin eylemliliği yerel sorunları temel almalı, yerelden başlamalı ve yerel katılıma dayanmalıdır. Böyle bir girişim doğal olarak yukarıda belirttiğimiz parti reformunu gündeme getiriyor. Ekonomik ve toplumsal sorunların öne çıkarıldığı yeni bir dil: CHP ve AK Parti’nin ekonomik ve sosyal politikaları arasındaki fark nedir? Bu farkı en basit haliyle iki farklı kapitalizm tasavvuru olarak açıklayabiliriz. AK Parti’nin uygulamaya koyduğu kapitalizm tam anlamıyla bir ahbap çavuş kapitalizmi (crony capitalism). Bu tür bir kapitalizm ülkenin kaynaklarının siyasal iktidarla kurulan kişisel ilişkilere dayalı olarak dağıtıldığı bir sis  tem. Bu kişisel ilişkiler sayesinde devlet, iktidara yakın kesimler yararına piyasaya düzenleyici müdahalelerde bulunuyor. Bu müdahalelerin doğal sonucu da nüfusun önemli bir kesiminin dışlanması ve iktidara yakın kesimlerin gözetilmesi oluyor. CHP ise buna karşılık daha rasyonel işleyişe sahip bir kapitalizmi savunuyor. Bu kapitalizm türünde kaynaklar kişisel ilişkilere göre değil etkinlik/verimlilik gibi ilkelere göre dağıtılıyor. Başta mülkiyet olmak üzere kişi hakları daha kesin garantilere kavuşuyor. Ancak böylesi bir tasavvurun AK Parti’nin otoriter popülizmi karşısında geniş bir seçmen çoğunluğunu kazanma şansı bulunmuyor. Çünkü bu söylem en azından kısa vade için daha iyi bir maddi yaşam vaat etmiyor. Avrupa’da yükselen sağcı popülizmlere bakıldığında da benzer bir durum gözleniyor. Eko nomi politikalarının piyasa öncelikleri ve  KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK  behicak@yahoo.com.tr  daha rasyonel bir kapitalizm tasavvuruyla sınırlı olması sağ popülizmin yelkenlerini dolduran temel etken oluyor. Avrupa’da  seçmenlere AB bürokratlarının teknokra  tik yönetimi ve sağ popülizm dışında is  tisnalar dışında gerçek bir seçenek sunul  muyor. Bunu sunabilen bir istisna olarak  Corbyn’in başarısı ortada. CHP bu başarıyı  tekrar etme imkânına sahip.  Karşıtlıkları yeniden ele almak:  Modern siyaset karşıtlıklar üzerinden yapı  lıyor. Politikacıların mahareti, önemli gör  dükleri karşıtlıkları kullandıkları sembol  ler üzerinden öne çıkarabilmeleri ya da ra  kiplerince önemli olan karşıtlıkları söylem  leri yoluyla anlamsız kılabilmeleriyle ken  dini gösteriyor. Karşıtlıklar antagonizma  içeriyor ama son tahlilde iletişimsel olduğu  açık. CHP için 9 Temmuz sonrasında han  gi karşıtlıkları öne çıkaracağını hangileri  ni anlamsız kılmaya çalışacağını belirleme  sorumluluğu ortada. Örneğin otoriter lider  lik  demokratik katılım ya da AK Parti’nin  elitleri  seçmen çoğunluğu türü karşıtlık  lar, CHP için anlamlı ve seçmenleri etkile  yecek karşıtlıklar. Buna karşılık dindarlar  ÇİZGİLİK KAMİL 	MASARACI  kamilmasaraci@gmail.com.tr  sekülerler ya da AlevilerSünniler türünden karşıtlıkların CHP için yaratacağı sonuçlar ortada. Sonuç olarak toplumsal yaşamdaki  bölünmelerin siyasetin konusu olması, si  yasetçilerin söylemleriyle ve kullandıkla  rı sembollerle inşa ettiği bir süreç. 9 Tem  muz sonrasında CHP hangi bölünmelerin  kendisi için anlamlı olduğunu ve öne çıka  rılması gerektiğini hangilerinin ise Adalet  Yürüyüşü’yle başlamış olan yeni dönemin  ruhuna aykırı olduğunu tespit etmeli ve  tabanını bu tespite ikna etmeli.  Özetle, “Adalet Yürüyüşü”nün gerçek  ten bir son değil yeni bir başlangıç ol  duğunu göstermek için, CHP’de yeni bir  başlangıç yapmalı.  C MY B   
            
    
