27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 14 Temmuz 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Miraz’a bir pastayı bile çok gördüler Annesiyle birlikte cezaevinde yaşayan Miraz bebek bir yaşına giriyor. Miraz için pasta yapılması isteği cezaevi yönetimi tarafından reddedildi Miraz bebek ilk yaş gününü bugün annesi ile beraber ca tutuklanarak o dönemde 7 hakkında hükmü veren hâkimler aylık olan Miraz bebekle be FETÖ’den tutuklu. Eşim de tutukraber Bakırköy Cezaevi’ne ko lu... Çelişkiye bakar mısınız? Bebe kaldığı Gebze Cezaevi’nde nuldu. Yaklaşık 3 ay önce ise ğimiz 19 Şubat’tan beri cezaevinde. kutlayacak. Miraz bebeğin babası Cengiz Zaza Akbaba çocuğu için bir doğum günü pastası yaptırılması için ce SEYHAN AVŞAR Gebze Cezaevi’ne sevk edildi. Miraz bebeğin cezaevinde büyüdüğünü dile getiren baba Akbaba, “Miraz ve 560 be Miraz’ımın büyüdüğüne dahi tanıklık edemiyorum. Cezaevinde emeklemeye başladı. Koğuştaki ranzalara çarpa çarpa yürümeyi öğrendi. 1 ya zaevi yönetimiyle konuştu. Cezae bek adalet olmayan bir ülkede doğ şında, 2 cezaevi gördü” diye konuş vi idaresi ise baba Akbaba’nın bu manın bedelini ödüyor. Miraz da di tu. Akbaba, tüm özel günleri buruk talebini reddetti. ğerleri de bu yüzden doğum gününü yaşadığını söyleyerek, şöyle devam Gülistan Diken Akbaba, 2012 yı cezaevinde kutlamak zorunda kalı etti: “Adil, yeniden yargılanma tale lında, “Örgüt üyeliği” suçundan, 6 yor” dedi. Miraz bebeğin 15 Temmuz bimiz kabul edilsin. Çocuklar cezae yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edil darbe girişiminden bir gün önce doğ vinde büyümesin. Miraz ve eşim Güdi. Ceza, Yargıtay tarafından onanın duğunu anımsatan Akbaba, “Eşim listan için adalet istiyorum.” Bakanlıktan çarpıtma Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatı, AİHM’nin müvekkilleri hakkında Türkiye’ye gönderdiği yanıtın çarpıtılarak yandaş basına servis edildiğini söyledi ŞEYMA PAŞAYİĞİT Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tutuklu eğitimci Nuriye Gülmen ile Semih Özakça ile ilgili Türkiye’ye gönderdiği yanıtı iktidar basınına sızdırdı. İki eğitimcinin avukatı Selçuk Kozağaçlı, “Hem hükümetin hem bizim karşılıklı taahhütümüz var, ben ‘hükümet bilgi sızdırıyor’ diye AİHM’ye şikâyet ettim. Elindeki kararın bir kısmını çarpıtarak sürdürmüş. Bu çarpıtılmış haberler, gerçek bir dezenformasyon içeriyor” dedi. Hükümete yakın Sabah Gazetesi, Star Gazetesi ile İhlas Haber Ajansı, Adalet Bakanlığı’nı kaynak göstererek; açlık grevindeki tutuklu eğitimciler için acil tahliye talepli başvuruya AİHM’in “Açlık grevini bırakın” diye yanıt gönderdiğini iddia etti. Haberlerde, Gülmen ile Özakça’nın sağlık sorunu sebebiyle infazlarının geri bırakılmasına yönelik sürecin başlatılmasına ve hastaneye sevke karşı çıktıkları öne sürüldü. Cumhuriyet’e konuşan Kozağaçlı, “Hem hükümetin hem bizim ‘basına bilgi verilemez’ diye karşılıklı taahhütümüz var ama hükümet bunu ihlal edip elindeki kararın bir kısmını çarpıtarak sürdürmüş. Ben ‘hükümet bilgi sızdırıyor’ diye AİHM’ye şikâyet ettim” dedi. AİHM’nin birçok kararı olduğu ve kararlarının son derece sert olduğunu aktaran Kozağaçlı, “Mahkeme, en son hükümete ayın 17’sine kadar bazı gereklilikleri yerine getirmek üzere talimat verdi. Daha birçok kararı var, hükümet bunları henüz uygulamış değil” dedi. Dezenformasyon Gülmen ile Özakça’nın hastaneye sevk edilmeye karşı çıktıkları iddialarının yer aldığı haberlere ilişkin Kozağaçlı, “Gerçek bir dezenformasyon içeriyor” yorumu yaptı. Kozağaçlı durumu şöyle aktardı: “Kendilerini ziyaret edip ‘biz açlık grevine karşıyız, açlık grevi yapmanızı istemiyoruz. Eğer bilincinizi kaybederseniz size zorla müdahale edeceğiz’ diyen hekimlerle hekim hasta ilişkisi kuramadıklarını söylüyorlar. Hükümet tabiplerinin bu beyanları yüzünden onlara muayene olmayı reddettiler. ‘Kendi hekimlerinin onları muayene etmesine izin verin, bu anayasal haktır’ diyoruz. Hükümet bu taleplerini reddediyor.” ‘Karar talimatla alındı’ “İşimi geri istiyorum” eyleminin simge isimlerinden Esra Özakça, Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Nazife Onay ve Erdoğan Canpolat’a ev hapsi cezası verilmesini Kozağaçlı, “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Savcılığın ev hapsi istemini hâkim reddettikten sonra dosyaya tek bir evrak eklenmediğini ve yeni bir gelişme olmadığını söyleyen Kozağaçlı, “Bu kararın üzerinden 16 saat geçti. 16 saat sonra arkamızdan imza yeterli olmayacak ev hapsi diye savcılığın itirazıyla karar geldi. Ben buna talimat diyorum başka hiçbir açıklaması yok. Eşi açlık grevinin 127. gününde kendisi 52 gündür açlık grevinde olan bir kadından söz ediyoruz ve hapishane ziyaretini engelliyorsunuz” dedi. l ANKARA ‘125. günden sonra kalıcı ağır hasar başlar’ Açlık grevinin 127. gününü geride bırakan Gülmen ve Özakça’nın grevlerini değerlendiren Adli Tıp Uzmanı Doktor Nevin Küçükçallı, “Uzun sürmüş açlığın, ortalama olarak 125. günden sonra kalıcı olabilecek ağır hasarlara, hastalıklara ve yıkımlara yol açacağı, süre uzadıkça da bunların görülme oranlarının da belirgin bir şekilde arta cağını, bir süre sonra da kalıcı zararların görülmemesinin neredeyse mümkün olmadığını söyleyebiliriz” dedi. Gülmen ile Özakça’nın kasiskelet sistemi ve yürüme bozuklukları nedeniyle havalı yatak taleplerinin reddedilmesini “işkence” olarak niteleyen Küçükçalı, her gün düzenli ve ayrıntılı muayene edilmeleri gerektiğini vurguladı. Saçılık yine gözaltında Ev hapsi verilenlere elektronik kelepçe takılırken Yüksel Caddesi boş kalmadı. Yapılmak istenen basın açıklamasına polis yine müdahale etti. Gözaltılar ve ev hapsi kararlarına tepki göstermek isteyen Veli Saçılık, açıklama yapamadan iki kişiyle birlikte gözaltına alındı. ÖLÜM İÇİN DEĞİL YAŞATMAK İÇİN İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHD), ÖDP, HDP, Emek Partisi, EHP, TKP, KESK Şubeler Platformu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), TAYAD’lı aileler, Suruç Yaralıları ve Tanıkları Platformu, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı’nın da aralarında bulunduğu 43 siyasi parti ve sivil toplum örgütü, açlık grevindeki akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın serbest bırakılmasını ve işlerine iade edilmesini talep etti. İHD İstanbul Şubesi’nde bir araya gelen insan hakkı savunucuları ve siyasi parti temsilcileri, Gülmen ve Özakça için 23 Temmuz’da Ankara’da yapılacak yürüyüşe destek çağrısı da yaptı. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Samet Mengüç, avukat Barkın Timtik ve KHK ile ihraç edilen öğretmen Nursel Tanrıverdi, Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumu ve davalarına ilişkin bilgi verdiler. Doktor Mengüç, “Ölüm için değil yaşatmak için buradayız. Gülmen ve Özakça’ya tutuklanana kadar tıbbi yönden her türlü destek olabiliyorduk. Tutuklandıktan sonra hekim seçme hakları da ellerinden alındı” dedi. Gülmen ve Özakça’nın avukatlarından Barkın Timtik de “Yaşam hakkı kutsal bir hak. Bizler, direnme hakkını kullanan Nuriye ve Semih için bir aradayız. Nuriye ve Semih’in sesine ses olmak için, 23 Temmuz’da Ankara’da olacağız” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Bana değil dönemin hükümetine sorun’ Hayata Dönüş davasında sanıklardan ‘Biz emir kuluyuz’ savunması SEYHAN AVŞAR Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin öldüğü “Hayata Dönüş” operasyonu davasında yargılanan Jandarma Uzman Çavuş Sabahattin Özdemir, “Bize kirli havayı dışarı atıp, temiz havayı içeri veren bir cihazın kullanımı öğretildi. Ama bu cihaz olay sırasında kullanılmadı” dedi. Özdemir, avukatı müdahale edince de ‘cihazın kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum’ diyerek ifadesini değiştirdi. Sanık Hüseyin Sarıtaş ise taraf avukatlarının soruları üzerine “Bu soruların dönemin hükümetine sorulmasını istiyorum. Biz emir kuluyuz” diye yanıt verdi. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, operasyonda görevli 39 er ve rütbeli askerlerin de arala rında bulunduğu 186 sanığın yargılandığı davaya dün devam edildi. Duruşmaya sanıklardan yalnızca Sabahattin Özdemir katıldı. Diğer sanıklar ise SEGBİS’le davaya bağlandı. Özdemir savunmasında, Ankara Özel Asayiş Komutanlığı’nda Arama Kurtarma Birliği’nde görev yaptığını belirterek, “Operasyondan birkaç gün önce geldik. Hasdal Kışlası’nda, ‘kapı nasıl kırılacak’ diye tatbikatlar yaptık. Belimde düzleşme olduğu için rahatsızlandım. Operasyona katılmadım”dedi. Özdemir, sorulan sorulara ise “Hatırlamıyorum, görmedim” diye yanıt verdi. Müdahil avukatları soru sormaya devam edince araya giren Mahkeme Başkanı, “Sanık, ‘görmedim’ diyor. Görse söylerdi” dedi. Sanık İbrahim Çokol ise operasyon sırasında Ankara Jandarma Komutanlığı’nda Lojistik Astsubay olarak görev yaptığını söyleyerek şunları söyledi: “Bizler kamyonlarla olay yerine gittik. Cezaevinin bahçe kısmında kamyonun başında bekledim. Dumanlar yükseliyordu. İtfaiye yangını söndürdü. Gaz kokusu geliyordu. Kullanılan gaz biber gazı olabilir.” Sanık Uzman Çavuş Hüseyin Sarıtaş da cezaevine silahsız girdiklerini söyleyerek, operasyon için Ankara’dan 15 gün önce yola çıktıklarını belirtti. Mahkumların piknik tüplerini kendilerine karşı kullandıklarını söyleyen Sarıtaş, “Mahkumlardan bazıları kendilerini yakarak üzerimize geldiler. Ölüm orucunda olanların koğuşuna da teslim olun çağrıları yapıldı. Teslim olmayınca onlara da gaz sıkıldı” dedi. Duruşma 28 Aralık tarihine ertelendi. haber 11 15 Temmuz ‘Darbe Bayramı’nız kutlu olsun Şu darbe afişleri neden bugün midemizi bulandırıyor? Evrensel boyutta hızla liberalleşen yeni zaman ideolojilerinin teşvikiyle, hep görmek istediğimiz görüntü bu değil miydi? Darbe yapmaya kalkmış ordunun askerleri çaresizlik içinde başlarını elleri arasına almışlar. Yüzlerinde pişmanlık ve panik. Karşılarında darbe karşıtı, güçlü bir halk. Asker ne kadar çaresiz görünüyorsa halk da o kadar öfkeli ve dirayetli. Kalabalıklar ölümü göze alarak sokağa dökülmüş ve durdurmuş koca bir silahlı darbeyi. Eğer bu fotoğraf 70’lerde ya da 80’lerde çekilseydi, hangimiz demezdi, korkunç bir masalın sonu nihayet mutlulukla bitti! Oysa tarih 2017 ve çok iyi biliyoruz ki her yeri donattıkları o çirkin fotoğraf kolajı, bu ülkedeki iyi kötü demokratik bir siyasi tarihin bir şekilde bittiğinin işareti. Artık eminiz, eskilerini katbekat aratacak dehşet bir diktatörlük tepemize geldi yerleşti. Demek neymiş? “Görme biçimleri” gerçekten önemliymiş. HHH 15 Temmuz 2016’da bu ülkede ne oldu? Ve 15 Temmuz 2017’de bu ülkede ne olmakta? Gerçekten bastırılan korkunç bir darbenin şehitleri mi anılmakta? Yoksa aslen gerçekleşen “anlı şanlı” bir darbenin bayramı mı kutlanmakta? Atı alan demokrasiyi ayaklarının altında hınçla çiğniyor. Ve bir yıl önce yapılan şaibeli bir darbe hilesiyle iktidar anlı şanlı bir bayramın ilkini kutlarken, ülke yıkıcılığın zafer çığlıklarıyla inliyor. Bir yıl içinde bu cumhuriyette yaşanan değişimler kadar, yarın yapılacak olan etkinlikler için yaşanan heyecan da başımıza gelenin korkunç bir darbe illüzyonu olduğunun kanıtı. Diyelim ki şu zamana kadar hem mesleki etiği hem de toplumsal etiği hiçe sayarak birtakım farklı fotoğrafların acemi kolajlarıyla masa başında hazırlanan... Ve ülkenin dört bir yanında sokaklara, ulaşım araçlarına, kamu alanlarına çarşaf çarşaf asılan afişlerin ve belgesellerin estetik sakilliğiyle ve sinsi mesajıyla başa çıkmayı becerdik. Peki, bu afişlerin ardındaki aklın politik vahşiliğiyle nasıl başa çıkacağız? Her gün aramızdan bir gazeteciyi daha içeri alıyorlar. Bir akademisyeni daha içeri alıyorlar. Bir sivil toplum gönüllüsünü daha içeri alıyorlar Muhalefet liderine bile küstahça gözdağı veriyorlar. Etrafa tehditler savuran bu iktidarın hak hukuk tanımayan ahlakını alaşağı etmek için başımıza gelmekte olanları artık doğru okumak zorundayız. FETÖ ile işbirliği yapa yapa tepeye tırmananların devleti ele geçirişini, tüm uyarılara rağmen seyrettiğimizle kalan bir milletiz. Tarihte askeri darbelerin ne olduğunu, yapılırken anlamayan; Geriye dönüp baktığında da anlamayan; Şu anda yaşadıklarını da bir türlü anlamayan bir halk olmakla ünlüyüz. 90 küsur yıldır kullandığımız krediler artık tükendi. 12 Eylül diktasıyla hesaplaşma vaadinin ardına saklanıp çoğu muhalifini bile tavlayan ve onları önce arkasına sonra da altına alan iktidarın cumhuriyeti ortadan kaldırmasına ramak kaldı. Tarihimizin ilkyarısının bir devrimle, ikinci yarısının da darbelerle yazılmış olmasından artık bir şeyler öğrenmeliyiz. Olayları görme biçimlerimizi tekrar ve tekrar gözden geçirmeliyiz. Geçmişi doğru okuyamadığımız için bu son darbeyi de fena yemekteyiz. Ve hâlâ açık açık şunu diyememekteyiz: Bu ülkenin başına bugün her ne geliyorsa... İktidarın samimiyetsiz bir şekilde iddia ettiği gibi Gülen “yüzünden” değil; İktidarın asla telaffuz etmediği ama çok iyi bildiği şekilde, eski ve hatta belki de hâlâ gizli ortağı olan Gülen “sayesinde” gelmekte. Ve bu derin ve kirli ve kârlı ilişkinin kazığını ülke, meyvesini de bizzat iktidar yemekte. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle