08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cuma 23 Haziran 2017 ‘Tavan’ tekrar okurlarıyla buluşuyor Ermenice edebiyatın yaşayan en verimli yazarlarından Rober Haddeciyan’ın, Türkçede ilk baskısı 1997’de Telos Yayınları’ndan çıkan “Tavan” romanı, 20 yıl son ra Aras Yayıncılık tarafından yapılacak yeni baskısıyla okurların karşısında olacak. İlk baskısında olduğu gibi Anahid Hazaryan’ın çevirmenliğini üstlendiği kita EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK bın editörlüğünü yazar ve şair Karin Karakaşlı yaptı. Karakaşlı’nın kapsamlı bir sunuş yazısının da yer alacağı kitap, temmuz ortasında okurlarla buluşacak. [email protected] 15 Alkışlandığı çeşitli festivallerden jüri özel ödülleriyle dönmüş İspanyol filmi ‘93 Yazı’ bugün gösterime giriyor Yetim kızın yeni hayatıyla imtihanı Sinemada çocuk ve çocukluk dönemi üstüne çekilmiş filmler dendiğinde aklıma hemen uzun yıllar önce gördüğüm, 2 İspanyol klasiği gelir 1970’li yıllardan: yönetmen Victor Erice’nin, baskıcı Franco iktidarının son demlerinde küçük bir kızın (Ana Torrent) gözünden bir Madrid barında toplaşmış, gerçekleşmeyen isteközlemleri ve yaşadıkları kırık aşk hikâyeleriyle içip içip ağlaşan bir grup aydın yetişkini konu edindiği “El Espritu de la ColmenaArı Kovanının Ruhu” ile kariyeri boyunca kamerasına sürekli Katı katolik ahlakını, bağnazlığı dolamış, hep toplumebeveyn yergisi yapagelmiş, Bunuel ustanın çırağı, ünlü yönetmen Carlos Saura’nın, 10 yaşlarındaki bir kız çocuğunun saf bakışıyla burjuvazi eleştirisine yöneldiği ve ‘70’lerdeki karısı Geraldine Chaplin’i oynattığı “Cria CuervosBesle Kargayı”. İncelikli, yumuşak bir üslup Özellikle İspanya sinemasının başyapıtlarından olup 1973 Berlin festivalinde Altın Ayı’yı kazanan “Arı Kovanı”nı kendine referans alan, 1986 doğumlu genç Katalan yönetmen Carla Simon’un, büyük ölçüde kendi yaşamından, anılarından yola çıkıp mah rem otobiyografik öğelerle bezeyerek senaryosunu yazıp çektiği ve duygu sömürüsüne kalkışmaksızın, belgeselle gerçekçilik arası gidip gelen, dramdan kaçınan, incelikli, yumuşak bir üslup tutturduğu ilk uzun metrajı “Estiu 93’93 Yazı”nda, AIDS’ten öldüklerini sonradan (Frida dizini kanatınca) anlayıp çıkaracağımız, bahtsız, kentli küçük kız annebabasını yitirince dayısıyla yengesinin Katalunya kırsalındaki evlerinde, 1993 yazında yepyeni bir aile hayatına başlıyor, daha 6 yaşındaki Frida (Masumiyeti yüzünden akan, yüzlerce adayın arasından bizzat yönetmenin seçtiği, küçük oyuncu Laia Artigas, doğal yeteneğiyle yılların profesyoneli gibi sürüklüyor filmi). Başta bebek koleksiyonuyla küçük kuzinine hava basan, oyunda ebelik yapan, yetişkin bir kadın gibi süslenip püslenen, şımarık kentli kız çocuğu davranışları gösteren Frida’nın egzaması ve kedi alerjisi de var ama anlayışlı yengesi hastalıklarını, çiflik evindeki sevimli Duman da allerjisini yok ediyor. Yaşlı dedesi, dualar öğreten ninesi ve cüce dadısının epeyce şımarttığı, Barselona’daki kent yaşamını geride bırakıp ormandaki ağaç hışırtıları, kuş cıvıltıları ve şamatalı cırcır böceği konserlerinden, ortalığa yumurtlayıveren tavuklardan, havada uçuşan irili ufaklı kelebeklerden geçilmeyen, yem yeşil doğanın içindeki çiftlik evinde, ona hep sevecen, hoşgörülü, anlayışla yaklaşan yeni babası (dayı Esteve), yeni annesi (yenge Marga) ve ablalık edip yer yer kıskanacağı ve çekişeceği küçük kız kardeşiyle (kuzin Anna’yı şirin mi şirin küçük oyuncu Paula Blanco canlandırıyor) beraber bilmediği yeni bir hayata giderek uyum sağlıyor Frida’mız. Frida’nın ‘93 Yazı’ Zamanla uğradığı travmanın sarsıntılarını, anne hasretini aşıp huysuz davranışlarından, itirazlardan, asiliklerden de vazgeçerek yaşıtı oğlanlarla suda oynayan, geceleyin evden kaçma planlarını bırakıp giderek duygularıyla baş etmeyi de öğrenen ve kalıcı yeni ailesiyle çevresine uyum sağlamaya başlayan kırılgan Frida’nın, 93 yazı boyunca süren iç burkucu dönüşümünü perdeye yansıtıyor başarılı bir görsellikle “93 Yazı”, en sıcak, canlı ve etkileyici tonlardan ve sevgi dolu bir atmosfer kurmanın üstesinden gelerek hem de. Taşradaki yeni ailesi de Frida’yı öz kızları gibi benimseyip seviyor, abla ihtiyacını sonuçta onunla gideren küçük Anna da Frida’yı gitgide kuşatan bu sevgi çemberine dahil tabii ki.. Annesine ithaf ediyor... Frida’nın alabildiğine hassas duygusal dünyasını gerçekçi gözlemlerle, sıcak dokunuşlarla, ayrıntılı, dingin bir biçimde usul usul veren yönetmen Carla Simon’ın annesine ithaf ettiğini kapanış jeneriğinden öğrendiğimiz, konusundan anlatımına, karakterlerinden oyunculuklarına ve görüntülerine dek hikâyesini baştan sona seyirciye geçiren bu sıradışı filmin lokomotifi, farklı duygusal aşamalardan geçip yeni ailesiyle sürekli dönüşerek sonuçta bir sevgi ilişkisi kurabilen Frida rolündeki Laia Artigas kuşkusuz. Bombası ilkin en iyi ilk film dalında jüri büyük ödülünü aldığı bu yılın Berlinale’sinde patlayan, sonrasında Altın Lale’ye aday gösterildiği bizim İstanbul festivalinden de jüri özel ödülüyle çıkan ve çağrılı olduğu çeşitli festivalylerde ayakta alkışlanan bu “’93 Yazı”, bence haftanın filmi, o beylik deyişle. ‘Suspiria’nın 35 mm kopyası bulundu Dario Argento’nun korku sinemasının başyapıtlarından biri olarak gösterilen “Suspiria” adlı filminin 35 mm bir kopyasının bulunduğu açıklandı. İtalya’daki kapanmış bir sinema salonunun deposunda bulunan ve kesilmemiş olduğu belirtilen kopyanın çok iyi durumda olduğu ve 1978’den beri hiç gösterilmediği açıklandı. Şikago Sinema Derneği tarafından yapılan açıklamada, filmin yaz ayları boyunca birçok şehirde gösterile ceği de belirtildi. Derneğin web sitesinde yapılan açıklamada söz konusu kopyanın en fazla 45 kez gösterildiği ve fiziki durumunun mükemmele yakın olduğunun altı çizildi. Öte yandan filmin Luca Guadignino tarafından çekilen ve Tilda Swinton, Dakota Johnson ve Chloe Grace Moretz gibi isimlerin başrollerini paylaştığı yeniden çevriminin de yine bu yıl bitmeden gösterime gireceğini hatırlatalım. British Council’dan LGBTİ+ kısa film yarışması British Council, Pembe Hayatlar KuirFest ile birlikte sevginin vazgeçilmez bir insan hakkı olduğuna inanan kısa filmcileri yarışmaya çağırıyor. Dünyanın küresel çaptaki ilk dijital LGBTİ+ film festivali olma özelliğini taşıyan #FiveFilms4Freedom’dan esinlenerek düzenlenen yarışmaya başvuru süreci 20 Eylül 2017 tarihine kadar devam edecek. Türkiye’de yaşayan yönetmenlerin herhangi bir dilde ve son iki yıl içinde çektikleri kısa filmlerin kabul edileceği yarışmada, değerlendirmeye alınacak filmlerin azami süresi 25 dakika olarak be lirlendi. Finale kalan kısa filmler; başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere toplam beş şehirde düzenlecek gösterimlerde sanatseverlerle buluşacak. Finale kalan eserler arasından halk oylaması ve jürinin seçeceği iki kısa filmin yönetmenleri British Film Institute BFI tarafından düzenlenen, LGBTİ+ film festivali BFI Flare’e gitme hakkı kazanacak. Ayrıca kazanan filmler, İngiltere’nin çeşitli kentlerinde gösterim olanağı bulacak. Başvuru koşulları ve yarışma hakkında ayrıntılı bilgiye https:// britishcouncil.org.tr/ adresinden ulaşılabilir. Erdoğan ve Alpay’ın yurtdışı yasağı kaldırıldı Özgür Gündem gazetesinde yazdığı yazıların Fransızca olarak kitaplaştırıldığını, bu kitap nedeniyle birçok ödül aldığını ancak hakkındaki yurtdışı yasağı nedeniyle bu ödül törenlerine katılamadığını belirten tutuksuz sanık Aslı Erdoğan, hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasını istedi. Dilbilimci Necmiye Alpay da hakkındaki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasını talep etti. Tutuksuz sanıklar Kemal Sancılı ve İnan Kızılkaya da tahliyelerini talep ettiler. Sancılı ve Kızılkaya’nın tahliye taleplerini reddeden mahkeme, Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması yönündeki taleplerini kabul ederek bu kişilerin yurtdışına çıkış yasağı kararını kaldırdı. Mahkeme eksiklerin giderilmesi için ertelendi. ‘SEVGİLİ’ TARTIŞMASI SÜRÜYOR Kırmızıkedi Yayınevi tarafından Haziran 2017`de birinci bası mı gerçekleştirilen, yazarı İnci Aral olan “Sevgili” adlı kitapla ilgili Fa toş Güney, avukatı Nuray Özdoğan aracılığıyla bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Yazarı İnci Aral olan ‘Sevgili’ isimli kitaba dair, bu an iti bariyle açılmış bir dava henüz söz konusu değildir. Fatoş Güney’in ‘Sevgili’ eşi, hayat yoldaşı, müca dele arkadaşı, çocuklarının babası olan Yılmaz Güney’e dair her konu, Fatoş Güney ve ailesi için büyük bir hassasiyet taşıyor. Bu neden le tarafı mızdan be yan edilme yen hususla rın magazin sel bir dille yayınlanması Fatoş Güney’i ve ailesini ay rıca üzmüş, Fatoş Güney rencide et miştir. Fatoş Güney’in, özel hayatına da ir bilgilerin ve ya anlatımla rın, her ne şe kilde olursa ol sun, roman/ki tap olarak yazılmasına ve İnci Aral basılmasına onayı yoktur. Kendisinden izin alın mamıştır. Kişilik hakları ihlal edilmiş, özel yaşam alanı açıkca ihlal edil miştir” denildi. Ayrıca, yazar ve yayınevinin sorunu çözmek yerine saygınlıklarına uy mayan beyanatları üzücü olarak ni telendirdiklerinin de altının çizildi ği açıklamada, “Mesele bir hak ara yışıdır. Fatoş Güney, eşine verdiği söz gereği, eşinin manevi mirasını ve kendisinin kişilik haklarını koru mak adına her türlü çabayı göster mek istediğini beyan etmektedir. Yılmaz Güney’in oğlu, Remzi Yılmaz (Güney) Pütün’de bu çaba içerisin de yer alacağını açıklamıştır. Basında, kamuoyunda, açıkla ma metnimiz dışındaki beyanlara, yorumlara itibar edilmemesi rica olunur” ifadeleri yer alıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle