25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 23 Haziran 2017 Vedat ARIK EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET haber 11 Çağlayan’dan Maçka’ya NÖBETTEN NÖBETE Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı soruşturma kapsamında yaklaşık 8 aydır tutuklu bulunan avukatlarımız Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör nezdinde haksızlığa uğrayan herkes için hukuk ve adalet talebi ile başlatılan Adalet Nöbeti bu hafta 12. kez tutuldu. Adliye içindeki 1 saatlik nöbetin ardından avukatlar Maçka Parkı’nda süren Adalet Nöbeti’ne destekte bulunmak üzere cüppeleriyle parka gitti. Ellerinde Akın Atalay, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör’ün fotoğraflarının bulunduğu “Savunmaya özgürlük” ve “Adalet” yazılı dövizlerle parka yürüyen avukatlara yurttaşlar alkışlarla karşılık verdi. Parktaki platforma çıkan ve burada avukatlar tarafından açılan “Adalet” yazılı pankartın önünde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, avukatlar olarak ömürleri boyunca adalet aradıklarını söyleyerek, “Bu mesleği yalnızca adalet temelinde yapmaya çalıştık. Hep yargı bağımsız ve tarafsız olsun istedik. Bizim için yargı bağımsızlığı dediğiniz şey insanın onurla, gururla yaşaması demektir. Hukuk güvenliği demek alnı ak, başı dik dolaşibilmektir. Sabah saat 06.00’da kapıyı çalanın sütçü olduğunu bilmektir. Adalet olmaz ise ayakta kalamayız” dedi. Tutuklu Cumhuriyetçiler için Çağlayan Adliyesi’nde 12. kez bir araya gelen avukatlar, Maçka Parkı’na geçerek CHP’lilere destek verdi Türkiye’nin ana muhalefet partisi liderinin adalet talebine kayıtsız kalamayacaklarını anlatan Durakoğlu, “Bu ülkenin yargısı felç olmuş vaziyette. Bunu ayağa kaldırmamaz gerekiyor. Demokrasiden uzaklaşıyoruz. İşte bir nöbetten geliyoruz. Üç tane avukat arkadaşımız avukatlık mesleğini yaptığı için içeride yatıyorlar. Sözcü ve Cumhuriyet için aynı şey yapılıyor. Türkiye’nin muhalefeti KHK ile susturulmaya çalışılıyor. İçeri atarak birkaç kişiyi konuşmaktan men edebilirsiniz ama avukatlar susmayacak. Bu ülkede avukatları göreceksiniz. Bu davayı kazanacağız. Bu savaş bizim savaşımız, insanca yaşamanın savaşı” ifadelerini kullandı. Adalet Nöbeti’ne devam Av. Ayhan Erdoğan da her geçen gün baskının ve şiddetin yoğunlaştığı bir zaman dilimi içinden geçildiğini söyledi. Erdoğan, “Cemaat döneminde delil üretilirken, şimdi delil üretme kaygısına bile ihtiyaç duymuyorlar. Direkt siz ‘teröristsiniz’ diyerek mahkum ediyorlar. Bizler adalet istiyoruz ve Adalet Nöbeti’ne devam ediyoruz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Elimizde kalan tek şey Cumhuriyet Maçka’da 8 gündür devam eden Adalet Nöbeti’ne gelenler arasında, Gezi Direnişi ve gazetemize destek eylemlerinden tanıdığımız görme engelli 60 yaşındaki Hüseyin Amca da vardı. Tuzla’daki evinden Türk bayrağını alarak tek başına Maçka Parkı’na gelen Hüseyin Amca’nın (Sönmez) adalet isteği, parka gelmesine engel olamadı. “Elimizde kalan tek şey Cumhuriyet ona sahip çıkmamız lazım. Direniş neredeyse ben oradayım. Ama medyadan şikâyetçiyim. Hiçbiri haberleri vermiyor. Sizin gazetenin geniş yer verdiğini biliyorum. Ama ne olur daha da geniş görün.” Özdemir: Sahiplenin Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı, 88 yaşındaki Prof. Dr. Coşkun Özdemir de ilerleyen yaşına karşın parktaki yerini almış. Coşkun Hoca nöbete gelme nedenini şu sözlerle anlatıyor: “Ben Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Aydınlanmacı bir insanım. Bu iktidar laiklikten, akıldan, bilimden uzak. Bu değerlere inanmıyor. Bizler bu değerleri yeni den Türkiye’ye mal etmek için çabalıyoruz. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’unun Adalat Yürüyüşü’nü çok takdir ediyor ve destekliyorum. Ülkemizdeki Atatürkçü, laik, Aydınlanmacı tüm insanlar bu yürüyüşü ve nöbetleri sahiplenmelidir.” Akşam saatlerinde parka Gezi Direnişi sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı gaz kapsülünün kafasına isabet etmesi sonucu hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan ve Birgün Gazetesi Yayın Kurulu üyesi gazeteci Barış İnce geldi. l SEYHAN AVŞAR Hanımefendi değil ‘Selvi Abla’ İTALYAN LA REPUBBLICA: ‘Türk Gandi Erdoğan’ı korkutuyor’ İtalya’nın önde gelen gazetelerinden La Repubblica, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’nü manşetine taşıdı. “Türk Gandi’nin yürüyüşü Erdoğan’ı korkutuyor” manşetini atan gazete, Kılıçdaroğlu’nun “sükuneti ve ılımlılığı” nedeniyle Hindistan’ın bağımsızlık hareketi lideri Mahatma Gandi’ye benzetildiğini yazdı. Gazetenin haberinde “Fakat Kemal Kılıçdaroğlu aynı zamanda demir gibi. Yıllardır ana muhalefet partisinin liderliğini yapıyor, şimdiki mücadelesi de ülkeyi hayrete düşürüyor” denildi. Haberde, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve hükümete yakın gazetelerin tepkisini çektiği belirtilerek yürüyüşe katılanların teröristliğe varan suçlamalarla karşı karşıya olduğu anımsatıldı. Haberde, “Bu sıcak günlerde yol boyunca binlerce kişi ‘Gandi’ye katılıyor, ona destek veriyor” denilerek, yürüyüşün her politik görüşten insanı “büyülediği” belirtildi. l Haber Merkezi Hastalığına karşın yürüyüşünde eşi Kemal Kılıçdaroğlu’na eşlik eden Selvi Kılıçdaroğlu, katılımcılara ablalık yapıyor 200’üncü kilometreye yaklaşıyor CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kan, ana muhafelet partisi liderlerinin özel hayatı. Mesela, yandaş ve merkez medya, Adalet Yürüyüşü’nde... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 200 kilometre demişken; Saray’da su içtiği bardağın yanlış anlaşılmasın kimi za kenarındaki ‘altın varak’ı bi man yağmurda, kimi za le yazar çizer.. Hatta, kilo man bozkırın yakıcı güneşin su 4 bin beş yüz lira olan be de, çoğu kez rampanın ayazında, yer yer asfalt, yer yer toprak yolda kat edilen bir 200 bin (200.000) metreden AKırzifılyalın yaz çayın Saray’da nasıl tüketildiği ballandıra ballandıra anlatılır. Biz de Adalet Ağaoğlu’nun, “Bir Düğün Ge söz ediyoruz.. cesi” romanındaki Ertürk tip Üstelik 69 yaşında, çok da spor lemesi gibi, “Hak ediyor ama deriz...” geçmişi olmayan, dünün bürokratı, Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu bugünün parti lideri bir yurttaşın dire lüksle, bu şaşaa ile ne alakası var di nişi bu... yeceksiniz haklı olarak. Kendisini takip eden Galiba yürüyüşün 7. günüydü. binlerin, on binle Eşine hasta hasta eşlik eden rin deyişiyle, “Hal Selvi Kılıçdaroğlu’nun bir kın umudu ara soluğu kesildi. Danış Kılıçdaroğlu’nun” manlar, dinlenmesi için Türkiye’deki ada araç çağırdı. Minibüs letsizliğe karşı durdu, içerideki görevli, onurlu başkaldı rışı... Halkın adamı demişken, Kızıl cahamam civarın da bir Yörük köyün deki yer sofrasına ko nuk oluşu, bağdaş ku rup, sinideki Keşkek çorba sına kaşık sallayışı, tarladan bir kaç saat önce toplanan marulu çay tabağındaki tuza batırıp yi yişi galiba 1970’li yılların ortala rındaki ‘Halkçı Lider Karaoğ lan Ecevit’ efsanesini anım satan enstantaneler. Üs telik kurgu da değil, Er doğan Toprak ile Bü lent Tezcan’ın anlattı ğına göre; köyün muh tarı davet ediyor, Ke mal Bey de “Büyük bir keyifle” deyip katı lıyor Yörük iftarına... Halkçı lider demiş ken; bütün dünya ve Tür kiye, özellikle de maga zin basınının ilgi odağıdır Cumhurbaşkanı, Başba “Abla buyrun” dedi... Selvi Hanım’a, 2019’un ‘First Lady’ adayına ‘Hanımefendi’ demiyordu çevresi, “Abla” diye sesleniyordu, çünkü muhtemelen ortalama bir memur maaşı ile çalışan bu görevliler CHP Lideri’nin eşini ‘kendilerinden biri’ görüyordu. Biraz sordum, soruşturdum, Selvi Hanım kullandığı ilaçlar nedeniyle yürüyüşün tamamında yer alamıyor, dinlenip eşlik ediyormuş eşine. Molalarda da, 1 metrekare mutfakta demlenen ve markette kilosu 10 liraya satılan çaylardan içiyormuş, üstelik mukavva bardaktan! Yeri gelmişken; Kemal Bey’in yürüyüşte kullandığı spor ayakkabıları magazin medyasına konu olmuştu; çifti 300 lira, 400 lira diye. Elbette, Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın ailesinin giydiği 35 bin liralık özel yapım İtalyan ayakkabılar konu edilmezken, Kemal Bey’in spor ayakkabılarının gündeme gelmesi ayrı bir etik skandal ama, bir ara gözüm takıldı. Kemal Bey’le beraber yürüyen tüm ekipte aynı marka ayakkabı var. Yine araştırdım, “Bana ne tür ayakkabı öneriyorsanız, 450 kilometreyi yürüyecek arkadaşlarıma da aynısından alın, ayrılık gayrılık yok” demiş. Ve güvenlik... Şunun altını çizmek gerekir ki, hem polis, hem jandarma, CHP Genel Başkanı ile kafilenin can güvenliği için mesai tanımadan çalışıyor. Azaphane Yokuşu’nu tırmanırken, bir ara sarp kayalıklarla çevrili ormanlık alana takıldı gözüm. Kemal Bey’e yapılan suikast girişiminin benzeri bir araziydi. Ancak bu kez Jandarma, riskli bölgelere, keskin nişancıları yerleştirmiş, önlem almıştı. Çünkü onlar da biliyorlar ki, Kemal Bey’in bu başkaldırışı bir parti organizasyonu değil, tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu başta olmak üzere, haksız yere hapiste bulunan Akın Atalay’lar, Turan Günay’lar, Güray Öz’ler, Hakan Kara’lar, Murat Sabuncu’lar, Musa Kart’lar, Ahmet Şıklar’la yüz binlerin özgürlüğü için atılan tarihi bir adım. Onlar ölüyorlar ve biz seyrediyoruz Onlar iyi değiller ama biz de iyi değiliz. Çünkü içeride zaman azalıyor çünkü dışarıda hiçbir şey değişmiyor. Zaten kalbi olmayan bir devletten ısrarla ve ısrarla vicdani bir refleks bekleniyor. İktidarın vicdansızlığını tescil etmek için iki insanın canı göz göre kurban ediliyor. Onlar... Ölüyorlar... Ve biz... Seyrediyoruz. Reklamların, dizilerin, filmlerin, müziklerin, fotoğrafların ve haberlerin arasında arada sırada beliren iki insanın güzel ve yorgun görüntüsüyle; Bir an irkiliyoruz, az gözümüz yaşarıyor, kalbimiz bir titriyor, aklımız azıcık gidip geliyor; Sonra her şey normale dönüyor ve hayat devam ediyor. Biz yaşıyoruz ve onlar ölüyor. Böyle kumar olmaz; böyle hak aranmaz; böyle adalet istenmez. İnsan canını her şeyden üstün tutmadan, Nuriye ile Semih’in kim olduğunu umursamadan, politik bir inatla, her ne olursa olsun diyerek, böyle bir eylemde sonuna kadar dayatılmaz. Bu çekişmenin nihayetinde kazanan ya da kaybeden olmayacak. Böyle giderse sonuç ölüme varacak. İşin kötüsü devletin yaptığı her zamanki gibi yanına kalacak. Dışarıda atılan sloganlar, kayıpların ardından yakılan ağıtlar ve ispatlanan devlet zulmü... Hem siyasi hem de toplumsal bir ısrarın kirli lekesi olarak hepimizin alnına kazınacak. Hiçbir şey yapmayarak her şeyi isteyenler... Ve düzenin değişmemesinin suçunu hep başkalarına yükleyenler... Muhalefetin yürüyüş eylemini hafif bulup ona burun kıvıranlar... Ölüme yatmış iki insanın eylemini “onur” adına, “devrim” adına, “adalet” adına kutsayıp alkışlayanlar... Zehirli inatlarla kutsadığı ve köksüz itirazlarla küçümsediği eylemler arasında sıkışıp kalan kalabalıklar... Ezberlerinden vazgeçip bu eylemi bitirmek için artık ayağa kalkmalılar. HHH Rus ruleti oynar gibi... Eller tetikte, gözler kararmış, ölüm kapıda. İktidar yılmazsa Nuriye ve Semih ölecek; İktidar yılarsa Nuriye ve Semih yaşayacak. Her iki durumda da geriye korkunç bir ahlak ve tehlikeli bir inat kalacak. Açlık grevi yapanlar, kendileri şu noktadan sonra geri dönemeyebilirler. Oysa hatırlayın, ikisi de ölmek değil yaşamak isteyen insanlar. Çıktıkları yolda en zorlu yolculuğu yaptılar. Artık yeter! Çok geç olmadan onların sırtlarındaki yükü almak ve işin seyrini başka yöne doğru çevirmek gerekiyor. “Nuriye ve Semih yaşasın” derken kime seslendiğiniz önemli... Devlete söylenecek söz belli ama asıl açlık grevinin destekçilerine, o iki insanı işin sonuna kadar direnmeye teşvik edenlere haykırmak gerekiyor: Nuriye ile Semih’i açlık grevlerini bitirmeye ne yapıp edip ikna edin; Ve insan canından bir mürekkeple direniş metinleri yazmaktan da artık vazgeçin! CEZAEVLERİNE KART HDP İstanbul İl örgütü, cezaevlerinde bulunan milletvekilleri, gazeteci, akademisyen ve siyasi tutuklular için dün toplu bayram kartı gönderdi. Galatasaray Postanesi önünde dün bir araya gelen HDP İstanbul İl Örgütü üyeleri, “Herkes için Adalet” yazılı pankart açtı. HDP İl Örgütü Eşbaşkanı Cengiz Çiçek “Bizim parlamento dışında tek muhalefet adresimiz sokaklardır” diye konuştu. Kadıköy Rıhtım’da bulunan postane önünde bir araya gelen yüzlerce kişi mektup ve kartpostallarını tutuklulara gönderdi. HDP’den Adalet Yürüyüşü’ne destek Bursa’da partisinin düzenlediği iftar yemeğine katılan HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, milletvekillerinin tutuklu yargılanmasının Anayasa Mahkemesi’nin içtihat kararlarına göre hukuki olmadığını söyledi. Kemalbay “CHP’nin gerçekleştirdiği bu Adalet Yürüyüşü’nü çok anlamlı buluyoruz. Toplumdaki bu adalet anlayışına CHP’den ve Sayın Kılıçdaroğlu’ndan önemli bir cevap oldu. Adalet Yürüyüşü demokrasi yürüyüşünün bir parçasıdır, barış, özgürlük, eşitlik arayışının bir parçasıdır. Bu yürüyüşü destekliyoruz. Daha da ileri taşınması için üstümüze düşen sorumlulukları da yerine getirmeye hazırız” dedi. l BURSA /DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle