23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 15 Haziran 2017 TASARIM: SERPİL ÜNAY Ben Katar’ı tutarım Zil çalmış, ders bitmişti. Merdivenlerden inerken Turhan, Burhan’a sordu; Ulan doğru söyle sen Katar’ı neden böyle tutuyorsun? Tutarım! Helal olsun Katar’a... Onun için ben her şeyi yaparım! Ne yaparsın? Yüzümü gözümü, her yerimi boyar, her maçına giderim! Başka ne yaparsın? Damarlarımı kessen kanım “Katar Katar” diye akar! Sana, “Başka ne yaparsın?” dedik. Ona haksızlık yapılsa sahalara atlarım! Yahu bu memlekette tutacak takım mı kalmadı ki gidip hamam gibi ülkenin takımını tutuyorsun? Aman senin gibiler Katarlı olmasın! Bırak da o güzel sadece bize kalsın! Minibüste Turhan’la Burhan’ın sınıfından başkaları da vardı. Burhan’ı tiye almayı sürdürdüler: Katar’da iş yokmuş... Hiç olmazsa Umman’ı tut! Tutmam: Onun sultanının adı Kâbus; babasını öldürmüş! Sınıf arkadaşları dört bir yandan üstüne varmaya başladılar: Katar, Katar ne yapar? İskeleden ok atar! Burhan, karşı koymaya çalışıyordu: O ok da sana batar! Son zamanlarda zaten giderek saçmalamaktasın. Şimdi de bu çıktı. Oradayken dikkat et de başına fazla güneş geçmesin de Alzhimmer filan olma. Burhan, sloganla yanıtladı: Şöbiyet, kubbe, künefe/ Hapı yuttu Suadiye! Şimdi de Suadiye ile Suudileri karıştırıyorsun. Suadiye’nin adını da Katariye yapacağız! Katar, Emirliklerle Kuveyt’ten bile daha ufak değil mi? Selçuklular Anadolu’da ilerlerken savaşan iki taraf görünce ne yapmışlardı? Ne yapmışlardı? Türk hep küçükten, zayıftan yanadır. Osmanlı da zayıfı tutmuş, ona kazandırmıştı. Zayıf taraf Selçukluymuş; Selçuklu, Osmanlı’ya bu yüzden yerleşmesi için yer vermiş. Sonunda gidip Katar’a mı yerleşeceksin yani? Sonra onlar zayıf değiller ki... Dünyanın en zenginleriymiş. Uzakdoğuluları boğaz tokluğuna, esir gibi çalıştırırlarmış. Doğru, tek kusurları bu, ama görürsün düzelteceklerdir. Biliyor musun? Katar muazzam bir yeraltı doğalgaz deposunun üstünde duruyormuş. Alev alsa birden patlar, gidermiş. Sen oradayken olursa yani seni kaybedersek biz ne yaparız? Türkiye batar... Yok ya! Gördün mü? Burhan’ın aklı karıştı, Turhan’a inandı, “Allah cezanı versin, galiba kırk yılda bir doğru bir şey söyledin” dedi ve gitmekten vazgeçti! ŞANS TOPU 02, 17, 20, 23, 33 + 04 5+1 BİLEN: 667 bin 313 TL (Devretti) 5 bilen: 3 bin 925’şer TL 4+1 bilen: 299.35’şer TL 4 bilen: 30.90’ar TL 3+1 bilen: 19.35’şer TL 3 bilen: 3.85’şer TL 2+1 bilen: 5.85’şer TL 1+1 bilen: 3.40’ar TL 15 HAZİRAN 2017 SAYI: 33489 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.23 03.16 03.49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.24 13.12 17.10 20.46 05.12 12.56 16.52 20.27 05.40 13.19 17.11 20.45 Yatsı 22.37 22.13 22.37 yorum 13 15Temmuz darbe girişimi, üzerinden 24 saat bile geçmeden bastırıldı. 12 gün sonra yani 27 Temmuz 2016’da Türk Silahlı Kuvvetleri, darbe girişimine katılan askerlerin sayısını açıkladı: 8 bin 651. TSK’ye göre bu askerlerin 1676’sını erbaş ve erler oluşturuyordu, 1214’ünü ise askeri öğrenciler. Bu sayı TSK personel mevcudunun yüzde 1.5’ine tekabül ediyordu. Evet, yüzde 1.5. Bunu vurgulayan TSK açıklamasında, “TSK’nin kahir ekseriyetinin bu hain girişime şiddetle karşı çıktığı zaten sayılar üzerinden de görülmektedir” deniliyordu. Aynı açıklamada darbe girişiminde kullanılan silah, araç ve malzemeler de yüzdeleriyle birlikte açıklanıyordu: “Uçaklarda yüzde 7 (35 uçak bunun 24’ü muharip uçak), helikopterlerde yüzde 8 (37 helikopter bunun 8’i taarruz helikopteri), tank ve zırhlı araçlarda yüzde 2.7 (246 zırhlı araç bunun74’ü tank), gemilerde yüzde 1 (3 gemi), hafif silahlarda yüzde 0.7 (3992 adet hafif silah).” TSK’nin bu açıklamayı yaptığı gün dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da darbe girişimi hakkında son gözaltı ve tutuklama rakamlarını açıklıyordu: “Toplam gözaltı sayısı 15 bin 846, tutuklu sayısı ise 8 bin 113.” Ala’nın verdiği bilgiye göre 178’i generalamiral, 2 bin 728’i subay, 7 bin 106’sı diğer rütbelerden olmak üzere 10 bin 12 asker gözaltına alındı. 151’i general, bin 656’sı subay olmak üzere 5 bin 266 asker tutuklandı. Emniyet teşkilatında 2 bin 901 polis gözaltına alındı, 1019’u tutuklandı. 2 bin 167 hâkim ve savcı gözaltına alındı, 1684 hâkim ve savcı tutuklandı. Ala’nın verdiği rakamlara bakınca tüm “darbeciler” tutuklanmış olmalıydı çünkü TSK’nin açıkladığı rakamların üzerinde bir gözaltı ve tutuklamadan söz ediyordu. Elbette sadece askerler yoktu, hâkim ve savcılar da listede yer alıyordu. Bitmeyen darbe yapmışlar! Sonra işin içine gazeteciler, avukatlar, polisler, akademisyenler, iş insanları, politikacılar eklenmeye başladı. Darbe girişimine karşı ilan edilen OHAL, “FETÖ” ile mücadele denilirken muhaliflerin tasfiye sürecine dönüşüverdi. Neredeyse bir yılını dolduracak süreçte gelinen noktaya bakalım. Mayıs başında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamaya göre, “FETÖ operasyonlarında bugüne kadar toplamda 149 bin 833 şüpheli hakkında işlem yapıldı, bunlardan 48 bin 636’sı tutuklandı. Tutuklananlar arasında 166 general ile 6 bin 810 albay bulunuyor.” Evet 48 bin... 24 saat bile geçmeden bastırılan, birçok yanıyla karanlıkta kalan ve kuşkuların giderilmediği darbe girişiminin ardından geçen yaklaşık 10 ayın sonundaki “rakam” bu. Dün Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan ise Adalet Bakanlığı’ndan aldığı son sayıları yazdı. O verilere göre bir ay içinde tutuklu sayısı 2 bin daha artmış. “Soruşturma kapsamında, yargı mensuplarından, adli ve idari yargıda görevli 2 bin 492 hâkim ve savcı, 104 Yargıtay üyesi, 41 Danıştay üyesi tutuklu, iki Anayasa Mahkemesi üyesi, üç HSYK üyesi tutuklu.  Yine 169 general, askeri öğrenciler ve erler dahil 6 bin 974 albay ve alt rütbeliler, 8 bin 849 emniyet mensubu, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 115 kaymakam, 31 bin 498 memur ve sivil tutuklu.  Toplam tutuklu sayısı 50 bin 344.” Bakanlığın verdiği bilgiye göre 15 Temmuz’dan bu yana toplam 161 bin 751 kişi hakkında şüpheli sıfatıyla işlem yapılmıştı. Bunlardan gözaltına alınıp mahkemeden adli kontrol kararıyla serbest bırakılanların sayısı 47 bin 136. Tutuklandıktan sonra adli kontrol kararıyla tahliye edilenlerin sayısı 7 bin 969. Evet TSK’nin deyimiyle 2 binden fazlasını er/erbaş ve askeri öğrencilerin oluşturduğu 8 bin 651 kişi katıldığı darbe girişiminin üzerinden geçen 11 aydaki manzara bu. Ve henüz bitmedi. “Tehlike sürüyor”, “suikast şüphesi”, “uyuyan hücreler” söylemleriyle darbe sürecinin kontrollü bir şekilde devam ettirildiği bir uygulamayla karşı karşıyayız. Belki başlatanları ile sürdürenlerinin farklı olduğu ve tüm muhalifler susturuluncaya dek “bitmeyecek bir darbe”. Ne diyordu CHP, üç gün önce Darbe Komisyonu’nun hazırladığı rapora koyduğu muhalefet şerhinde “15 Temmuz hain darbe girişimi öngörülen, önlenmeyen ve sonuçları kullanılan bir kontrollü darbe olarak tarihe geçmiştir... ... 15 Temmuz darbe girişiminden engellenmesi imkânsız doğal bir afet gibi bahsedip onun faillerini mitik, kurbanlarını ise epik hikâyelerle tarif etmenin, sorunun çözümüne herhangi bir katkı sağlamaması bir yana, bunun sorumluları örtbasa da hizmet ettiği açıktır.” Görünen o ki AKP’nin “darbe hikâyesi”, Oğuz Atay’ın roman kahramanı Olric’le kurduğu diyalog gibi. Bu darbe ne zaman biter Olric? Efendim AKP’liler bitmeyen darbe yapmışlar! Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Zeytinciliği planlayalım mı? MURAT NARİN Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi eski üyesi Atatürk’ün ölümünden iki ay sonra çıkarılan, sağlığında hazırlattığı 3573 sayılı kısaca ‘Zeytincilik Yasası’ ülkede planlama ve gelişmenin başlangıcı oldu ama... “Sanayi reformu yasası” diye kamuoyuna vaveylayla sundukları tasarıdan yine zeytin çıktı karşımıza. Uluslararası zeytin anlaşmalarına imza atmış, uluslararası zeytin konseyini kurucusu bir ülkeye yapılabilecek bundan büyük kötülük olabilir mi? Kamuoyundan gelen tepkilere karşı bir savunma psikolojisiyle cevap veriliyor. “125 milyon ağaç varlığını 170 rikan ürünlerinin pazar alanı haline getirildi. O gün bugündür plansız ve kendiliğindencilik devam etmekle kalmadı, 2001 krizi sonrasında IMF ve Dünya Bankası yasaları ile ülke 15 günde çıkarılan yasalarla yeni bir sömürge evresine sokuldu. Dünya yılda 185 milyon ton sıvı yağ üretiyor. Bunun 3 milyon tonu zeytinyağı. Dünyanın zeytin ağaç varlığı bir milyar civarında. Türkiye bütün ürünlerin ortalama ihracatında elde ettiği birim gelir 2 USD. Zeytinyağı ihracatında elde milyona çıkardık!”, “Zeytincilikte dün ettiği birim gelir 4 USD. Yani diğerle ya ikinciliği hedefimiz!” Slogan atmak rinin iki katı bir değere zeytinyağı sa kolay. Kimse o bölgelerin binlerce yıl tıyoruz. Ülkede ölümlerin yüzde 40’ı dan bu yana selekte olmuş çeşitleri du kalp damar, yüzde 30’u kanser, yüzde rurken Çukurova’ya, Hatay’a, Antep’e, 15’i yaşlılık nedeni ile. Yani sağlıklı Gemlik bölgesi çeşidi zeytin ağacı di Geçmiş yıllarda 110 milyon ağaç varlığı ile bu ülke 258 bin ton zeytinyağı üretti. bir toplum olmaktan hızla uzaklaşmı kilip de yıllardan bu yana verim alı şız. Sağlıksız toplum için milyarlar namadığı için sökülen zeytinliklerden Ülkemiz zeytinciliği, Cumhuriyet adlandırılır. Bu dönemde üretim ve ca lira harcama yapılıyor. Her yıl pet söz etmiyor. Geçmiş yıllarda 110 milyon ağaç varlığı ile bu ülke 258 bin ton zeytinyağı üretti. Son yıllardaki üretim 180 bin tonlarda seyrediyor. Bunda küresel iklim değişikliklerinin önemli etkisi var. Ancak zeytin ağaç varlığındaki artışla üretim artışı verimlilik süreci de göz önüne alındığında doğru orantılı değil. Yani izlenen politikalar yanlış, gelişigüzel ve plansızdı. Kaynakların heder edildiği açıktır. Alın size öneri Biz zeytincilere çözüm önerisi getirmiyorsunuz diye suçluyorlar. Alın size çözüm önerisi. Biz zeytinciler ve ilgili disiplinlerden bütün bilim insanları bütün bilgi birikimimizle, enerjimizi bu işi başarmak için vereceğiz. ten önce, ağırlıklı olarak zeytin yetişen bölgelerde Rum nüfusun uğraşısı durumunda. Üretim ve ticaretini ve ağırlıklı tüketimini de yapan Rum nüfus. Aynı zamanda yüksek gelir getiren önemli ihraç kalemi zeytinyağı. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte ülkenin yeniden inşası ve ihtiyaçlarının karşılanması sürecinde kaynakların değerlendirilmesi planlanırken yağ ihtiyacının karşılanmasında zeytin ve hayvancılık ilk kalemler. Atatürk dönemi Atatürk’ün ölümünden iki ay sonra çıkarılan, sağlığında hazırlattığı 3573 sayılı kısaca “Zeytincilik Yasası” ülkede planlama ve gelişmenin başlangıcı oldu. 1939 ile 1950 arası ülkemizde zeytinciliğin “planlı dönemi” olarak ağaç sayısında çok büyük artışlar kaydedildi. Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü (BZE), zeytincilik araştırma istasyonları ve mıntıka teşkilatları ile kıtlık ve açlıktan mustarip savaş yorgunu Anadolu insanı günün bilimsel gerekleri ile hem üretiyor hem de açlığını ortadan kaldırıyordu. Zeytin tarihi boyunca Anadolu toprağında en ihtişamlı dönemini işte bu çok kısacık planlı dönemde yaşamıştı. Bugün bile ülkemiz zeytinciliğinin temellerini bu planlı dönemde yapılanlar oluşturuyor. 1950’den sonra DP iktidarı ile birlikte diğer birçok şeyde olduğu gibi zeytincilikte de plansız ve kendiliğindenci dönem başlamış ve üretim geriledi, gündemi emperyalizme verilen imtiyazlar sonucu margarinin, Ame rolden sonra en büyük ithalat kalemimizi yağ için ödüyoruz. Bu yıllardan beri artarak sürüyor. Hem de kanserojen, GDO’lu ve en ahlaksız yöntemlerle üretilen yağlar ve üretenleri için bu paraları ödüyoruz. Şimdilerde ortalama 8 milyar dolar! Nüfus artışı ile doğru orantılı rakam artıyor. Anadolu’ya da yaraşır Toplam ürün desenine zarar vermeksizin ülkemizin 12 milyon hektar zeytin dikilebilir boş arazisi var. Bugünkü tarım teknikleri ile bir hektara 300 ağaç dikilebiliyor. Bu proje gerçekleştirilebilirse 3.6 milyar ağaç varlığına sahip ve dünyanın 3 katı büyüklüğe sahip olabiliriz. Dünya likit yağ üretiminin yüzde 10’dan fazlasını, hem de zeytinyağı gibi dünya nın tamamı için çok değerli olan ürün KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr üretiyor oluruz. Karşılığı 4 dolardan 75100 milyar dolar katma değer üreten bir ülke oluruz. Doğrudan ve do laylı milyonlarca insana istihdam sağ lamış oluruz. Dünyanın hızla 10 mil yar nüfusa gittiğini, gıda ve su kıtlığı nın şimdiden savaş ve göçlerin nede ni olduğunu bildiğimize göre... Bütün ülkeler beklenen bu kıtlık ve kargaşa ya karşı önlemler alıyor. En güzel gelinlik ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr 1 kg zeytinyağı üretiminde kullanılan su ile diğer yağların üretiminde kullanılan suyun arasındaki farkın zeytinyağı lehine açık ara olduğunu bildiğimize göre... Bu yatırım bedelinin de iki yıllık yağ ithalatı kadar olduğunu da öngördüğümüze göre... Böyle bir projenin zeytinin anayurdu Anadolu’ya yaraşır olduğu da aşikârken... Bu topraklarda sağlıklı bir toplum ve gelecek anlamına geldiği de tartışmasızken... Kültürü, barışı, yerleşikliği, üretkenliği, bilgeliği, sevgiyi daha konuşmuyoruz bile... Kimin diktiğini bilmediğimiz ve hiçbir biçimde sökmeye hakkı olmayanların zeytin ağacını sökmeye kafa yoracaklarına gelin ülkenin 21. yüzyıl zeytinciliğini daha gecikmeden bir devlet politikası yapalım. Bu projeyi başarabiliriz. Bu önerme bilimseldir. Üzerinde çalışılması gereklidir. Ülke ve devlet projesi olmak durumunda başarılabilir. Yapabilecek potansiyel güce ve bilgi birikimine fazlası ile sahibiz. Anadolu toprağının en güzel gelinliğidir zeytin. Zeytin ağacını sökmeye kalkacağınıza işte size proje ve çözüm önerisi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle