27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 15 Haziran 2017 10 haber EDİTÖR: Serkan Ozan TASARIM: İLKNUR FİLİZ Oğuz Güven özgür Bir şey hareket ediyor... Hınzır gülüşlü, aşırı üstün zekâlı Albert Einstein’a “Üstad bunca yıldır uzayla, evrenle, yıldızlarla, güneş(ler)le, ışıkla ilgileniyorsunuz. Evrenin sırları üstüne vardığınız bir sonuç var mı” diye sormuşlar... Gülmüş, omuz silkmiş: Gazetemizin internet sitesinin yayın yönetmeni 30 gün sonra tahliye edildi; cezaevi çıkışında “Bir yanım Silivri’de kaldı. Bütün arkadaşlarımızın tahliyesini istiyorum” dedi Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’in trafik kazasında ölümüne ilişkin Twitter hesabında yapılan paylaşım gerekçe gösterilerek tutuklanan gazetemiz internet Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven tahliye edildi. “Terör örgütü propagandası yapmak” Var, demiş, bir şey hareket ediyor... suçlamasıyla 10.5 yıla kadar hapis is Ben de benzer bir cümle kuruyorum. Nitekim yazının başlığına da taşıdım: Bir şey(ler) hareket ediyor... Kuşkusuz Einstein’ınki kadar kapsamlı ve anlamlı değil. Ama önemli. Sayıları yüz binlerle (milyonlarla?) ölçülebilecek büyük bir kitleyi, yakınlarını, eşlerini, çocuklarını, akrabalarını, dostlarını; yanıtsız ve yankısız adalet çığlıkları atanları ilgilendiren “bir şey(ler)” hareket ediyor. Nasıl bir sonuç verecek? Bilmiyorum. Bildiğim, epeydir bilinçli bir tercihle hareketsiz duran bir şeylerin hareket ettiğinden ibaret... Bilmece gibi oldu değil mi? Peki, açıklamaya çabalayayım. HHH Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birkaç gün önce tutuklu gazetecilerle ilgili AKP iktidarına beş altı soru yöneltti ve 2 Ekim 2017’ye kadar cevaplanmasını istedi. Bencileyin bu konunun inceliklerini bilmeyenler “Aha işte AİHM de fos çıktı. Topu taca attı. 2 Ekim’e kadar da süre tanıdı. İçeridekiler için yat yatabildiğin kadar dedi” yollu değerlendirmeler yapıp sosyal medyada “AB denen emperyal güç” vurgulu zehir zemberek yorumlar döktürdü. Bu gelişmeden sadece birkaç gün önce aynı AİHM, KHK ile ihraç edilenler için “İç hukuk yolları tüketilmediği” gerekçesiyle bireysel başvuruları gündemine alamayacağını açıklamıştı. Sorular ve 2 Ekim’e temiyle hazırlanan iddianameyi kabul eden İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, Güven’in tahliyesine karar verdi. Tahliye kararında “Güven’in üzerine atılı suçun niteliği, sanığın olay sürecine ve soruşturma sürecine yaklaşımı, öngörülen ceza miktarı, tutuklu kaldığı süre, kaçma şüphesinin bulunmayışı, iş ve ikamet durumu dikkate alınarak sanığın işbu suçtan tahliyesine” ifadeleri kullanıldı. İddianamenin kabulü ile birlikte Güven’in tahliyesine karar veren mahkeme, duruşmanın da 14 Eylül 2017 yapılmasına karar verildi. Başsavcı Mustafa Alper’in 10 Mayıs’taki trafik kazasında yaşamını yitirmesi, “İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı Mustafa Alper’i kamyon biçti” tweeti’yle duyurulmuştu. Tweet, kısa süre sonra silinmiş ancak Sabah gazetesi buna rağmen gazetemizi hedef tahtasına oturtmuştu. Güven, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “kişinin hatırasına hakaret” suçlarından 12 Mayıs’ta gözaltına alınmıştı. 4 günlük gözaltının ardından Güven 15 Mayıs’ta tutuklamıştı. l Haber Merkezi KURTULUŞ ARI Vedat ARIK Güven’i arkadaşlarımız Silivri’de karşıladı. Güven’in ilk işi torunu Aren’le konuşmaktı. ‘İnsan çıktığına sevinemiyor’ Oğuz Güven kararın ardından dün akşam saatlerinde tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden tahliye edildi. Güven, cezaevinde tutuklu bulunan gazetecilere dikkat çekerek “Bir yanım Silivri’de kaldı. Bütün arkadaşlarımızın tahliyesini istiyoruz. Bu kadar hukuksuzluk içinde, hukuku artık ‘guguk’ yaptılar hakikaten. Bir ay kaldım, suç yok ortada. Tutuksuz yargılanabilecek insanlar. 160 tane gazeteci var (cezaevinde). Bunlara dışarıda terörist diyorlar. Hepsinin geçmişleri belli insanlar. Cumhuriyet Gazetesi’nden arkadaşlarım 12 kişi içeride. Muhasebecimiz bile içeride. Hepsinin çalıştıkları yer belli. Bunları tutuk suz yargılamak mümkün. Vicdanların çürüdüğü, köreldiği bir noktaya geldik artık. Gönlümün yarısı bu arkadaşlarda” dedi. ‘Sevinçli değil buruğum’ CHP Milletvekili Enis Berberoğlu ile yıllarca beraber çalıştıklarını anlatan Oğuz Güven, “Çıktığım için sevinç duyamıyorum, buruğum. Enis Berberoğlu ile Hürriyet Gazetesi’nde 8 yıl birlikte çalıştım. Onu muhabirliği döneminden tanıdım. Bir milletvekili olarak tutuklandı. Gidişat iyi değil. Dediğim gibi çok buruğum, sevinç duyamıyorum. Burada arkadaşlarımı bıraktım. Böyle bir hukuk olmaz. Hepimizin tanıdığı, bildiği insanlar. Tahliye olduğuma sevinemiyorum. Kalbim onlarla birlikte” diye konuştu. Ardından gazetemizin Şişli’deki merkez binasına gelen Güven şu açıklamaları yaptı: “Öyle günler yaşıyoruz ki insan çıktığına sevinemiyor. Çıkarken televizyondan Enis Berberoğlu’nun tutuklandığı haberi geldi. Şoke olduk. Gerçekten sevinemedim. Birlikte kaldığım arkadaşlarımı bırakmak tuhaf bir duygu, kalbininizin yarısı orada kalıyor. Cumhuriyet’ten arkadaşlarımız orada, insan utanıyor, en son ben girdim ilk ben çıktım. Sadece Cumhuriyet’ten değil, 160 gazeteci. “ l Haber Merkezi ‘Siyasi baskı’ vurgusu kadar süre tanınması aynı “olumsuzluğun” devamı gibi algılandı... Meslek alışkanlığı ile “Emperyal güç AB” edebiyatına dalmaktansa hukuk ule Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yazar ve yöneticilerimiz adınamasına danıştım. Durum pek farklı. AİHM sorular yönelterek AKP iktidarına, “Tutuklu gazeteciler yapılan başvuru ile ilgili olarak hükümete kritik sorular yönelttisorununu gündemime öncelikli olarak al mış bulunuyorum. İç hukuk yolları gibi gerekçeler bu durumda geçerli değildir” demiş oldu. Yani bir şeyler hareket etti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gazetemizin yazar ve yöneticileri adına yapılan baş cumhuriyet’in aihm başvurusundaki ayrıntılar HHH Bitmedi. “Uzayan tutukluluk süresinin cezalandırmaya dönüştüğü” belirtilerek bir hak ihlali doğduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan bireysel başvurulara karşı öfkelendirici bir sessizlik, tepkisizlik hüküm sürüyordu. Önceki gün AYM’nin ilgili dairesi tutukluluk süreleri ve hak ihlali konusunu AYM Genel Kurulu’na havale eden bir karar veriverdi. Bu önemli. Hem de çok önemli. Çünkü AYM’nin bir dairesinin vereceği karar, o başvurularla ilgilidir. Oysa AYM Genel Kurulu’nun vereceği bir karar bağlayıcıdır, benzer davalar için emsal oluşturur ve mahkemeleri bağlayıcıdır. vuru ile ilgili olarak hükümete ‘hak ve özgürlükleri sınırlama yetkisini kulla nırken Cumhuriyet gazetesine siyase ten yaklaşıp yaklaşmadığı’ sorusunu yöneltti. AİHM’nin, hükü metten sınırlama yetkisi ni Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. madde si kapsamında amacı dı şında kullanıp kullanma KEMAL GÖKTAŞ dığına ilişkin soru yöneltmesi, bu konunun Cum huriyet davasının temel noktasını oluşturacağını gösterdi. Ya zar ve yönetici arkadaşlarımızın baş vurusunda hükümetin Sözleşme’nin Başvuruda kamu otoritelerinin “iyi niyetle” hareket etmediklerine ilişkin şu deliller gösterildi; n Hükümete yönelik eleştirel nitelikte haber yapan ve yazılar yazan gazeteciler tutuklanmıştır. 15 Ocak 2017 tarihi itibarıyla 151’e ulaşmıştır. n Türkiye’deki basın özgürlüğü konusundaki kaygı verici durum, Konsey üyesi devletler tarafından ve AB ilerleme raporları ile tespit edilmiştir. n 1 Haziran 2015 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet gazetesini açıkça casusluk faaliyeti uyumlu mudur? nin içinde olmakla suçlamış ve “bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu’’ demiştir. n Hâkim, Can Dündar’ın yakalanamamış olmasını, diğer gazetecilerin tutuklama nedenlerinden biri olarak göstermiştir. n Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasını değiştirdiği iddiası tutuklama gerekçeleri arasında gösterilmiştir. Bu durum tutuklamanın gerçek amacının hükümet politikalarıyla uyumlu bir basın oluşturmak ve hükümetin üstünü örtmek istediği bazı hassas konularda haber yapılmasını cezalandırmak oldu hukuk sistemi içinde öngörülebilir bir ğunu göstermektedir. n Bu soruşturma hukuki olmayıp siya sidir. Cumhuriyet gazetesinin yayınlarından rahatsızlık duyan hükümet ve siyasal iktidar Cumhuriyet gazetesini susturmak yayınlarını durdurmak istemektedir. Bu nedenle bu soruşturma içinde Cumhuriyet gazetesinin sadece gazetecileri değil; müdafilik/avukatlık görevi üstlenen avukatları da tutuklanmıştır. n Soruşturmayı yürüten savcı FETÖ üyeliği suçlamasıyla yargılanmaktadır. Bir ceza davasında yargılanan savcı soruşturma yürütemez. aykırı hareket edip etmediğine ilişkin AYM konuyu önümüzdeki salı günü görüşecek. Ne çıkar? Ne bileyim ben. Ama olumlu bir karar çıkarsa tutuklulukları cezaya dönüşmüşler için (mesela bizim Cumhuriyet tayfası için) tahliye kararı gecikmez. (Haydi yoğurdu üfleyeyim: Gecikmemesi gerekir.) Peki, AYM Genel Kurulu’ndan olumsuz bir karar çıkarsa... O zaman da AİHM’nin karar vermesi için hiçbir hukuksal engel ve pürüz kalmadı demektir. AİHM’nin vereceği kararı tahmin edebilmek için de hukukçu olmak gerekmiyor... Sonuç: AİHM ve AYM’de bir şeyler 18. maddesini ihlal ettiği belirtilirken tutuklama kararının, yargısal taciz niteliğinde, politik amaç taşıyan bir tedbir olduğu vurgulanmıştı. AİHM’den 8 soru AİHM’nin Cumhuriyet davası kapsamında taraflara gönderdiği 8 Haziran tarihli yazıda, ihlal iddiaları ve iç hukuk özetlendikten sonra şu sorular yöneltildi: n Başvuranlar iç hukuk yollarını tüketmiş midir? n Başvuranların tutukluluklarının yasallığına itiraz ettikleri Anayasa Mahkemesi’nde görülmekte olan dava, n Başvuranlar özgürlük ve güvenlik hakkına aykırı olarak mı tutuklanmışlardır? Özellikle, başvuranların tutuklandıkları tarihte dosyada yer alan deliller, tarafsız bir gözlemciyi isnat edilen suçu işlendiğine ikna etmeye yeterli miydi? n İç hukukta verilen tutuklama kararlarında Sözleşme’nin 5/3. maddesine uygun olarak akla yatkın, kesin ve yeterli gerekçeler ortaya konmuş mudur? n Başvuranların tutukluluk süreleri yargılamanın “makul sürede” yapılması şartıyla uyumlu mudur? n Başvuranların ifade özgürlüklerine bir sınırlama konulmuş mu sınırlama mıdır? Ayrıca sınırlama demokratik bir toplumda gerekli sınırlamalar içinde değerlendirebilir mi? n Tutuklama kararları, yani özgürlükten yoksunluk, Sözleşme’nin 18. maddesinde öngörülen amaca aykırı bir amaçla mı uygulanmıştır? Hükümetin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde kendisine verilen hak ve özgürlükleri kısıtlama yetkisini, öngörüldüğü amaç dışında uygulayamayacağına ilişkin kural ihlal edilmiş midir? Dikkat çeken madde AİHM’nin hükümete Sözleşme’nin soru yöneltmesi özellikle dikkat çekti. AİHM’ye yapılan başvuruda, Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerine ilişkin tutuklama kararlarının özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali olduğu ve hükümete verilen sınırlama yetkisinin amacı dışında kullanılması anlamına geldiği belirtiliyor. Başvuruda AİHM’nin bazı kararları örnek verilerek devletlerin “gizli bir gündem”e sahip olmaları ve iyi niyetle hareket etmemeleri halinde Sözleşme’nin 18. maddesini ihlal ettikleri sonucuna vardıkları ifade ediliyor. Cumhuriyet gazetesine yönelik tutuklama kararlarında da bu içtihadı uygulanabileceği belirti hareket etti... Nihayet!.. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “kısa sürede” yargılanma şartıyla dur? Bir sınırlama söz konusu ise bu 18. maddesi kapsamında, hükümetin len başvuruda şunlar ifade ediliyor: Sözleşme’nin 10/2. maddesi anlamıyla sınırlama yetkisini kullanırken amaca Başvurucular aleyhindeki suçlama, makul şüpheye dayanmamaktadır. Tu SILIVRI’DE DAMAT MUHABBETI tuklama kararında gösterilen gerekçe “ilgili ve yeterli” değildir. Başvurucuların aleyhinde kullanılan olgular yasalara uygun şekilde ciddi ve ağır suçlamaların yapılabilmesine olanak sağlamamaktadır. Tutuklama tedbirinin CHP’li Atilla Sertel tutuklu Cumhuriyet yazar ve yöneticileri ile Silivri Cezaevi’nde görüştü. Mu MUSA KART: Damat olduğumuzu kanıtlayalım, tahliye çıkar AHMET ŞIK: Damat kontenjanı ‘Damat Ferit’ olanlar için işliyor “sağlam bir temele” dayandığı ortaya konulamamıştır. Başvuruculara yönelik suç isnadının konusunu, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haber ve yazılardır. Bunlardan 29 Mayıs sa Kart, diğer koğuşlarda kalan arkadaşlarına, “Damat olduğumuzu kanıtlayan formları doldurup avukatlarımıza teslim edelim. Kesinlikle tahliye çıkacaktır. Yüce adaletimizin damatlar arasında ayrım yapmayacağından eminim” dedi. Ahmet Şık ise “Damat kontenjanından bizi tahliye etmezler. Bu kontenjan ‘Damat Ferit’ olanlar için işliyor” mesajını verdi. Yazar ve yöneticilerimizin mesajları şöyle: Suç da yok suçlu da AKIN ATALAY: Bizi burada daha fazla tutamazlar. Çünkü hazırladıkları iddianamede herhangi bir suça rastlanmadığı gibi suç lu da yoktur. AİHM’nin ya da Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile değil hukuka olan güvenimle söylüyorum: Kısa bir süre sonra dışarıda olacağız. Teslim alamazlar TURHAN GÜNAY: Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını, yöneticilerini, bizi haksız ve hukuksuz yere tutukladılar. Ve topluma gözdağı vermek için uzun süredir burada yargısız tutuyorlar. Ancak bizi asla teslim alamayacaklar. Bizden daha önemlisi Cumhuriyet’tir. Formları dolduralım MUSA KART: Lütfen, vakit kaybetmeden damat olduğumuzu kanıtlayan formları doldurup avukatlarımıza teslim edelim. Bu kez üst mahkemeye bu belgeler le yapacağımız başvuruda kesinlikle tahliye kararı çıkacaktır. Yüce adaletimizin damatlar arasında ayrım yapmayacağından eminim. Haydi, geçmiş olsun. Torunlarımı özledim GÜRAY ÖZ: İlk aylarda çektiğimiz kitap okuma sıkıntısını artık çekmiyoruz. Hiç olmazsa ailemizin getirdiği kitaplarla vakit geçiriyoruz. Ama torunları çok özledim. Onların burayı görmemesi için getirmiyorlar. Onları çok özledim. Büyük haksızlık KADRİ GÜRSEL: Cezaevinde yatan bir gazeteci için bazı gazetelerde geçmişte de haksız karalamalar olmuştu. Ve ne yazık ki şimdi de oluyor. ByLock kullanan kişilerle irtibatlı gösterildim. İşin ger çeği; irtibat dedikleri bana atılan ve benim cevap vermediğim mesajlardan ibarettir. Gazetecilik mesleği gereği 10 yıl içerisinde 2 kez ya da 3 kez beni arayan kişilerle konuşmam suç gibi gösterildi. Bu büyük bir haksızlık. Damat kontenjanı AHMET ŞIK: Damat kontenjanından bizi tahliye etmezler. Bu kontenjan ‘Damat Ferit’ olanlar için işliyor. Türkiye’de hukuka ve adalete olan güven yerlerde sürünüyorsa bunun sorumlusu, siyasi iktidar ve onlara ayak uyduran, onların emriyle hareket eden hâkim ve savcılardır. 1700 km. yürüdüm HAKAN KARA: Evrenin oluşmasından günümüze tarih kitaplarının tümünü bitirdim. Şimdi bir şema hazırlıyorum. O şemada tarihin ilk çağlardan günümüze önemli olaylar yer alacak. Bypass ameliyatı olduğum için yürümem gerekli. Cezaevi avlusunun tamamı 30 adım tutuyor. Bir dakika içerisinde üç tur atıyorum. Günde 2 saat 15 dakika yürüyorum. Böylece 11 bin adım atmış oluyorum. Hesapladım, tutuklandığımdan bugüne 1700 kilometre yol yürüdüm. Birbirimizi göremiyoruz ÖNDER ÇELİK: Cezaevinde bulunan arkadaşlarımızı çok özlediğimizi bilmenizi isterim. Aynı cezaevinde yatıyoruz. Aynı koridorları paylaşıyoruz ama birbirimizi göremiyoruz. l ANKARA / Cumhuriyet 2015 tarihli “İşte Erdoğan’ın Yok Dediği Silahlar” manşetli haberin yayımlanması üzerine Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları Anayasa Mahkemesi tarafından kişi özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün ihlali olarak kabul edilmiştir. Bu haberin yanı sıra diğer haber ve yazılar nedeniyle tutuklama kararları verilmesi, bu kez Cumhuriyet gazetesinin yöneticilerinin ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturmaktadır. Başvurucular hakkında ciddi ve ağır ceza gerektiren suçlar isnat edilmiştir; ancak mevcut olgulardan suçun gerçekleşmesi için gerekli olan temel unsurların varlığını çıkarmak mümkün değildir. Buradan çıkartılması gereken sonuç, kamu otoritelerinin iyi niyetle hareket ettikleri varsayımının çürütülmüş olduğudur. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle