23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 31 Mayıs 2017 6 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Sevgili Ahmet Abi, Seni, güzel gülüşünü, haberlerini özledik. Çıkıp darbeye dair gerçekleri açığa çıkaracağın kitapları şimdiden dört gözle bekliyoruz. Eylül sonunda Harvard ve MIT’de yaptığın ve 15 Temmuz darbe girişimini değerlendirdiğin, Gülen cemaati ve AKP’nin nasıl yıllarca iç içe çalıştıklarını hatırlattığın ve darbeye dairsiyasi ayağı dahilyanıtlanması gereken binlerce soru olduğunu anlattığın konuşmalardan sonra seni Boston(bul)’dan, bizim evin bahçesinden uğurlarken, boynuma eflatun fularını takmıştın. O fular bu kış hep boynumdaydı, o olmasa da aklımdaydın ya o olunca tutsaklığın aklımdan çıkmadı. Guardian için verdiğin ve yaşadığınız ağır tecridi anlattığın demeci boğazım düğümlenerek, seninle birlikte binlerce politik hükümlüye bu zulmü yasatanlara, tecride, bu harami saltanatından çıkar sağlayanlara lanet ederek okudum. Seni/tutuklu gazetecileri dışarıda düşünen pek çok insan olduğunu bilmenizi istiyorum. O kahrolası tecrit koşullarında unutulduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz. Unutulmadınız. Dahası Tür Armağan ettiğin fular hep boynumdaydı kiye toplumuna ek olarak, Avrupa ve Amerika’da artık haber izleyen/okuyan herkes Türkiye’de bir diktatörlük rejimi kurulduğunun, referandumun nasıl çalındığının farkında. Geçtiğimiz nisan sonunda bir Diyabet Kongresi için Fransa’daydım, neredeyse tüm katılımcılar söz Türkiye’den açılır açılmaz, gazetecileri, tutuklamaları, baskıları soruyorlardı. Amerika’da da durum aynı, neredeyse tüm gazeteler Türkiye’de antidemokratik uygulamalara dair haberler basıyor. Geçtiğimiz hafta, Erdoğan Washington’da idi, Beyaz Saray önünde geniş katılımlı protestolar oldu. Lakin sonrasında bir skandal yaşandı. İçinde çocukların da olduğu 810 kişilik bir grup, Türk Büyükelçilik rezidansı önünde protestoya gitmiş, orada da Erdoğan’ın korumaları tarafından saldırıya uğramışlar. Görüntüler korkunç, insanlar kan içinde kalıyorlar. O günden beri konu halen Amerikan ana akim medyasının gündeminde, New York Times, Washington Post, CNN… Çok yeni Senatodan sert bir kınama çıktı. ABD’nin ya da AB’nin dünyada birincil dertlerinin demokrasi/insan hakla rı olmadığını biliyoruz lakin demem o ki, dünya kamuoyu, Türkiye’de nasıl korkunç baskılarla yasadığımızın farkında. Peki, bu dünyanın/memleketin zor günlerinde umut nerede? Biz de bu soruyu soruyoruz. Bush ikinci kez Başkan seçildiğinde Amerika’da çoğu insan umutsuzluğa kapılmış. Noam Chomsky ve Howard Zinn konusu “Umut” olan bir panele davet edilmişler. Ustalar kısaca şöyle diyorlar: tarihe olduğumuz yerden, kimi zaman karanlıkta kaldığımız bir noktadan bakarsak umutsuzluğa kapılmamak mümkün değil, ancak pusulamız tarih ve mücadelelerin tarihsel süreçleri/sonuçları olursa umudu yitirmek için bir sebep yok. Dünyada isçi, kadın, eşcinsel, çevre, siyahların hak mücadelelerinin nasıl tırnakla kazınarak ama (onyüz) yılların mücadelesi ile kazanımla sonuçlandığını ve sürdüğünü anlatıyorlar*. Dünyanın zor zamanları, 21. yy kapitalizmi otoriterizmi dayatıyor; lakin insanlık bir yolunu bulacak. Zaten sokakları izliyorsundur, 8 Mart’ta kadınların on binlerle Taksim’i zapt etmesini, Newroz’da Kürt halkının milyonlarla alanlara sahip çıkmaları nı, OHAL’e rağmen 1 Mayıs kutlamalarını ve Hayır oylarımızın nasıl Evet’i geçtiğini. Dahası Gezi’nin yıldönümündeyiz ve Gezi’yi yaratan o güzel insanlar hâlâ Türkiye’deler, buharlaşmadılar. Ve egemenlerin en korktuğu, senin kişiliğinle de aslında çok iyi örtüşen bir duyguyu temsil ediyorlar, cesareti ve cüreti. Gencecik çocukların devlete, AKP diktatörlüğüne, neoliberal politikalara kafa tutma cüretlerini, özgürlüğe olan arzularını. Bunu biliyor ve dehşetli korkuyorlar. Lakin korkunun ecele faydası yok. Vedat Türkali’nin bir romanında okumuştum, Dr. Kıvılcımlı, “Devrimcinin bedeni vakıf mali sayılır” dermiş, ona göre! Bizim için kendine çok iyi bak, çok iyi bakin. Günlük beden egzersizlerini sakin aksatma/yın. Seni en içten duygularımla kucaklıyorum. Mina ve Yonca ile seni Boston’da Gaye ve Bostonbullu arkadaşlarımızla ağırlayacağımız günü bekliyoruz. Bu vesile ile hukuksuz KHK’lere karsı direnen eğitmen arkadaşlarımız Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya, sevgili Gültan Kışanak’a, basta Demirtaş ve Yüksekdağ, tüm tutuklu vekillerimize, tutsak gazetecilere sevgilerimi, saygılarımı gönderiyorum. Bu zulüm iktidarı elbette yıkılacak, tüm düşünce suçluları özgürlüğüne kavuşacak. Bol sabır diliyorum. Seni, sizleri çok seviyoruz. Harvard Medical School, Boston Cumhuriyet ödün vermez Kılıçdaroğlu, “Basına yönelik operasyonların amacı muhalefeti susturmak, ezmek, yok etmek” dedi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında Cumhuriyet gazetesi ve Sözcü gazetesine yapılan operasyon lara ayrı bir yer ayırdı. Kılıçdaroğlu, “Amaç FETÖ gerekçesiyle muhalefe ti susturmak, ezmek ve yok etmek. Ama Cumhuriyet ve Sözcü inandığı davadan, inandığı ilkelerden, demok rasiden ödün verir mi, vermez” dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup top lantısında gazetemize ve Sözcü gaze tesine yönelik operasyonlara ilişkin konuştu. Kadri Gürsel’in aylardır içerde tutuklu olmasının gerekçele rinden birini “ByLock kullanan 92 kişi Kadri Gürsel’i aramış. Gürsel’in telefonunda ByLock yok. Seni ne den telefonunda ByLock kulanan bi ri aradı?” ifadeleri ile aktaran Kılıç Bsaasvınunömzagyüarlgüeğlüdnikü Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri’ni Attalos Meydanı’nda düzenlediği “Cumhuriyet Okuyorum” eylemine polisin müdahalesi sonucu EMEP Antalya İl Başkanı Hasan Alkan, Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, Eğitim Sen Antalya Şube yöneticisi Hasan Taşkın, Eğitim Sen üyesi Deniz Demirhan, Emek Gençliği Üyesi Mikail Durmuş, Ümit Yaman ve Hüseyin Kabaklı darp edilerek gözaltına alınmıştı. daroğlu, “Böyle bir saçmalık olabilir mi? Bunu yapan hâkim tutukluyor. Aylardır içerde” dedi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Akın Atalay, o daha da komik. Tutukluluk gerekçesi ne biliyor musunuz? Parke döşettiği kişinin oğlunun, soruşturma geçiren bir şirkete mal satması. Akın Atalay’la ne ilgi Cumhuriyet’e destek eyleminde gözaltına alınan yedi kişi hâkim karşısındaydı si var? Olsun, ben seni yiyeceğim diyor. Kurt kuzu meselesi. Ben seni yi Antalya’da 4 Kasım 2016’da Cumhuriyet gazetesine destek eyleminde polis tarafından darp edilerek gözaltına alınan sendika ve siyasi parti yöneticilerine açılan davaya dün başlandı. Eski Eğitim Sen Yönetim Kurulu üyesi Hasan Taşkın, “Basın özgürlüğünü savunmaya geldik. Ahmet Şık’ın tutukluluğunun 152. Cumhuriyet yazarlarının 212. gününde ‘Cumhuriyet Gazetesi Okuma Eylemimize’ açılan davanın duruşmasındayız” dedi. 159 gazeteci nin tutuklu olduğuna dikkat çeken Taşkın, “Basın özgürlüğünü ve haber alma hakkını savunmak daha da önem arz ediyor” diye konuştu. Davanın ilk duruşmasında sanıkların kimlik tespiti yapılarak haklarında iddia edilen suçlamalar okundu ve sanıklara ifadeleri soruldu. Duruşmaya katılan, Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, “Bu olayda bizim yasadışı eylem yapmış gibi gösterilmemizi kabul etmiyorum. Esasen ben bu olayda mağdurum ve başta polis müdürü Mesut Bey olmak üzere, bizleri darp eden tüm polislerden şikâyetçiyim” dedi. EMEP Antalya İl Başkanı Hasan Alkan da savunmasında “Grup, alandan ayrılmaya başladığı anda polis ilk olarak bana saldırdı. Biz bu olayın mağduru iken, sanığı durumuna geldik. Üzerime atılan hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum” diyerek beraatını istedi. Mahkeme duruşmayı 2 Kasım 2017’ye erteledi. ‘Moda iddianamelerden’ yeceğim diyor, atacağım içeri. Nerede adalet? Neden devlet çökmüştür diyoruz, bu nedenle. Adaletin olmadığı yerde devlet çöker. Doğan Grubunun Arkara Temsilcisi Barbaros Muratoğlu, tutuklanma gerekçelerinden biri. FETÖ liderinin sağ tarafında bulunmayı ve ceketinin her iki düğmesini de iliklemesi. Gitmeyen AKP vekili kalmadı. Hangi adalet ve ahlak?” ‘Amaç, ezmek yok etmek’ Sözcü’nün iki değerli elemanının da tutuklu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, tutukluluk gerekçelerini, “AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz gecesi nerede olduğunu yaptıkları haberlerle darbecilere bildirmek” Kapatılan Hayatın Sesi TV’ye açılan dava başladı. IŞİD, TAK ve PKK propagandasıyla suçlanan sanıkların avukatı iddianameye dikkat çekti KHK ile kapatılan Hayatın Sesi TV’ye terör örgütleri IŞİD, TAK ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan dava dün başladı. Televizyon çalışanlarına destek olmak üzere, gazeteciler, meslek örgütü temsilcileri ve çok sayıda siyasi parti olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Öyle bir darbe düşünün darbe yapacaklar, e nerede darbe yapacakları kişi. Bekliyorlar bir gazete yazsın da ona göre darbe yapalım. Üstelik Saray FETÖ’cü kaynıyor. Meclis rapor yayımladı. O raporun da 319. sayfasında, girişimde bulunanlar, Erdoğan’ın orada olduğunu zaten tespit etmişler. Ama Amaç FETÖ gerekçesiyle muhalafeti susturmak, ezmek ve yok etmek. l ANKARA temsilcisi de duruşmayı izledi. Mah keme, mazeret bildirerek duruşmaya katılamayan Gökhan Çetin’in savunmasının alınması için 7 Kasım’a ertelendi. Mahkeme, iddianamenin iadesi yönündeki talepleri de reddetti. Operasyonun tarihi, gözdağı mı? Davada, Hayatın Sesi Televizyonu’nun ortakları Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Genel ve Sorumlu Müdür Gökhan Çetin, “İştirak Halinde Zincirleme Olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak”la suçlanıyor. Sanık avukatlarından Gülşah Kaya, “İddianame son dönemin moda iddianamelerinden. Sanıkların, hangi fiilleri işleyerek hangi terör örgütünün propagandasını yaptığı anlaşılmıyor. Bu iddianamede zincirleme terör örgütü propagandası değil zincirleme katliam görüyoruz. Dolayısıyla yargılananlar görüntü Duruşmayı gazeteciler, meslek örgütü temsilcileri ve çok sayıda siyasi parti temsilcisi izledi. leri yayınlayanlar değil katliamı yapanlar olmalı” dedi. Akla aykırı suçlama Mustafa Kara da savunmasında kamu hizmeti yayıncılığının, gerçekleri halka aktarmaktan ibaret olduğunu söyledi. Kara, “Tüm terör örgütlerinin propagandasını aynı anda yapmak akla aykırıdır” dedi. Duruşmanın ardından adliye önünde yapılan basın açıklamasında konuşan Televizyonun eski Yönetim Kurulu Başkanı Arif Koşar da “İddianamede, IŞİD’in Sünni bir terör örgütü mü Şii bir terör örgütü mü olduğu bile yanlış yazılmış. RTÜK kararlarından toparlama, savcı, suç unsuru olduğunu iddia ettiği haberleri bile izlememiş. Tamamen hukuksuz, gayrimeşru bir iddianameyle karşı karşıyayız” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Sözcü gazetesine yönelik operasyonla ilgili Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Sözcü’ye yönelik operasyon tarihinin manidar olduğunu söyleyen Yarkadaş, “Sözcü gazetesine karşı girişilen, baskı, susturma ve yıldırma politikası ile basın özgürlüğü bir kez daha ayaklar altına alınmış var olan kırıntılar da tamamıyla yok edilmiştir. Sözcü gazetesine yapılan operasyon tarihinin ise 19 Mayıs olarak seçilmesi oldukça manidardır. Bu aynı zamanda bir gözdağı olarak da değerlendirilmektedir” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Kültürel iktidar(sızlık) meselesi Ensar Vakfı 38. Genel Kurulu’nda konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız, ama sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var” dedi. Doğrudur. Duble yol yapmakla, şehirleri toztoprak deryası içinde şantiye keşmekeşine çevirmekle, “İnşaat Ya Resulullah” şiarıyla ekonomipolitik iktidar pekişse de “kültürel iktidar” devşirilemez. Böylesi “inşaatataparlık”tan çıkacak “kültürel” sonuç, olsa olsa İstanbul’un Fethi’nin 564’üncü yıl kutlamasında “1453” tane kamyonun art arda dizilip yeni havaalanı pistinde kortej geçişi yapması olur!.. Hafriyat kamyonunun medeniyet ölçüsü haline geldiği noktada muhafazakâr düşünce bünyesinden bile fikir, sanat, edebiyat ürünü çıkaracak hal kalmaz. HHH Elbette işin özünde “seküler Türkiye” ile mücadelede yeni bir sayfa açma var. Cumhurbaşkanı’nın şikâyetlerine baksanıza: “Medyadan sinemaya, bilim teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hâlâ en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyorum. (...) Elimizde böyle bir imkân varken hâlâ pek çok yeri boş bırakıyor olmamız, aklın ve vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tek eksiğimiz bunları hizmete dönüştürecek adanmış kadrolardır.” Sondan başlayalım: Bir kere “adanmış kadrolar”la bilimde, sanatta, edebiyatta, sinemada ve dahi medyada atılım yapılamaz. Çünkü bunlar adanma değil, bağımsızlık, eleştirellik, başına buyrukluk, hatta karşıtlık talep eder. Cumhurbaşkanı’nın, “ülkesinemilletine yabancı zihniyettekiler” diye kastettiği ise “Batılılaşmışlık” etiketi altında toparlanabilecek laik, liberal ve sol tınılı “yazarçizer tayfası”, buna kuşku yok. Fakat sorun şu ki “yabancı zihniyet”te olmanın da bir ölçüsü, “standardı” yok. Birileri çıkar, giyim kuşamınızdan başlar ve (bir yandan binilir ve inilir bir “tramvay” saysanız da) şu ara dilinizden hiç düşmeyen “demokrasi”ye kadar sizi de o “yabancı zihniyet”in parçası addedebilir. Mesela İran Devrimi sonrası İslam cumhuriyeti için referanduma gidilirken halkın önüne “Demokratik İslam Cumhuriyeti” seçeneğini de koyalım diyen Başbakan Mehdi Bezirgân’ı nasıl azarlamıştı Humeyni, hatırlayalım: “Batılılara ait demokratik terimini ağzına alma. Böyle bir taleple ortaya çıkanlar İslamiyet hakkında hiçbir şey bilmiyor demektir.” Son AKP olağanüstü kurultayının sloganı ise, malum, “demokrasi, değişim, reform”du! HHH Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri hemen her bakımdan sorunlu da her şey bir yana, kültürün böyle siyaseten “güdümlenebilir” bir örüntü olarak düşünülüp anlaşılıyor olması başlı başına bir büyük sorun. Konusu tek kelimeyle “kültür” olan antropoloji alanında, giriş derslerinde ilk yaptığımız, bilgi eksikliğinden kaynaklı bu yanlış kanaati düzeltmek olmuştur hep. Kültür, insanla muteberdir. Dolayısıyla bir “kültürel iktidar”dan bahsedilecekse eğer, bu olsa olsa hayatın içinde insanların duyuş, düşünüş, inanış, yaşayış ve yapışediş olarak ortaya koyduklarının, tercih edip benimsediklerinin yaygınlığı ve revaç bulmasından ibarettir. Siz istemeseniz de en muhafazakâr kesimler bile oturup saatler boyu Survivor izliyorsa, adından başlayarak o “Survivor” baştan sona bir yabancı zihniyet manzumesi olsa bile onu “kültürel” olarak iktidardan edemezsiniz. Ha, elbette siyasi iktidarınızla baskı ya da “darbe”ye uğratabilirsiniz. Mesela parkurda ve “bench”lerde teniyle de, teriyle de ışıl ışıl parlayan kızlara haşema mayo giydirebilirsiniz. Öyle olduğunda program kuşkusuz “iktidardan düşer” ve reyting de dibe vurarak (üzülerek zikrediyorum!) “Kur’anı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”yla aynı 50’nci sıralara inebilir!.. TutukluTürfent için kampanya Ben Gazeteciyim İnisiyatifi, geçen yıl 13 Mayıs’ta tu tuklanan DİHA muhabiri Nedim Türfent için kampanya başlat tı. Türkiye Gazeteciler Sendi kası (TGS) ve DİSK Basınİş baş kanlarına birer mektup yazan inisiyatif, Türfent’in 14 Haziran’da Türfent Hakkâri’de yapılacak ilk duruşması öncesi kö şe yazarı ve gazetecilerden destek istedi. Metinde şu ifadelere yer verildi: “26 Nisan’dan beri Van’da, pis ve küçük bir hücrede tecrit te tutuluyor. Kitap, dergi, gazete okuyamıyor. Keyfi tecrit uygulamasına derhal son veril meli. Nedim ve tutuklu tüm gazetecilerin adil yargılanmasını talep ediyoruz. Gazetecilik Suç Değildir!” denildi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle