03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 22 Mayıs 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Amaç partiye sadık kadrolar yaratmak’ Af Örgütü’nün OHAL KHK’leriyle ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin raporu ‘Gelecek Karanlık’ başlığını taşıyor. Rapora göre ihraçlar siyasi saiklerle yapılıyor Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) OHAL döneminde ihraç edilen kamu görevlileri ile ilgili hazırla dığı “Gelecek Karanlık” başlıklı raporda çarpıcı görüşler ve iddialar yer aldı. İhraç edilen 33 kişi ile resmi yetkililer, sendi ka ve sivil toplum örgütü temsilcileri ve avukatlar olmak üzere 61 kişiyle yapılan görüşmeler sonunda hazırlanan rapor da ihraçların usul hükümlerine uymadan yapılmasının insan hakla rını ihlal ettiği belirtildi. UAÖ’nün “Gelecek Ka ranlık – Türkiye’de ih raç edilen kamu çalışan larına yönelik sonu gel KEMAL GÖKTAŞ meyen baskılar” adını taşıyan raporunda OHAL KHK’lerinin Meclis’in ya da mahkemelerin denetimi dışında oldu ğu vurgulandı. Hükümetin KHK’lerle ih raç edilen kamu görevlilerinin “terör ör gütüyle aidiyeti, iltisakı ya da irtibatı” bulunduğu şeklinde genel bir gerekçe sunmakla yetindiği ifade edilen raporda ihraç edilen hiçbir kamu görevlisine bi reysel bir gerekçe sunulmadığının altı çi zildi. İhraçların çok büyük bir kısmının keyfi, adaletsiz veya siyasi saiklerle ya pıldığına dair endişeler olduğu belirtilen raporda, “KHK’lerle ‘terörist’ olarak yaf talanarak ihraç edilenlerin birçoğu başka bir iş bulamadı. Bazıları aileleriyle birlik te, işlerine bağlı konut ve sağlık hizmeti desteklerini kaybettiler. Pasaportları da iptal edildiği için, yurt dışında da iş arayamıyorlar” denildi. İh raç edilenlerin başvurabilecekleri mah keme olmadığını ve AİHM’nin de bu na rağmen iç hukuk yollarının tüketil mesi şartını aradığı kaydedilen rapor da 16 Mayıs’ta üyeleri atanan OHAL Komisyonu’nun ise bağımsız olmadığı ve 2 yıllık görev süresi içinde günde yüzler ce başvuruya ilişkin karar vermesi gere İHRAÇ EDİLEN KAMU GÖREVLİLERİ ANLATIYOR l 8 yıllık polis: “Amirlerim den biri tarafından bir görüşme yapmak üzere çağrılmıştım. Bana istihbarat raporunun olumsuz geldiğini söyledi. Sadece bu. Başka hiçbir bilgi verilmedi.” l Başbakanlık çalışanı: “Neden ihraç edildiğimi sorduğumda bana nedenini söyleyemeyeceklerini, sadece tüm soruşturmaların birbirinden farklı olduğunu söylediler.” AjlaBnöslıgçeasleılşaKnaıl: k“Dıanrbmeagiri şiminin ardından ajansın başına getirilen İstanbul Vali Yardımcısı Ahmet Önal, çalışanları 1725 Aralık’la ilgili görüşleri hakkında sorguladı ve çalışanlardan, HDP’ye oy veren meslektaşlarını tespit etmelerini istedi.” l KESK temsilcileri: “KESK’e bağlı sendikalara üye olanlar ile özellikle aktivist ve yöneticilerimiz ihraç edildi. 2016 sonuna kadar, üyelerimizden 2 bin 94’ü ihraç edildi.” l Öğretmen: “Meslekte geçen do kuz yıl içinde hakkımda hiçbir disiplin cezası verilmedi. 29 Aralık 2015 tarihinde devletin Güneydoğu politikalarını protesto etmek amacıyla yapılan bir günlük greve katıldığım için gözaltına alındım. Benim gibi bu greve katılan çok sayıda meslektaşım ihraç edildi.” l Akademisyen: “İmzacı akade misyenlerin ihracını görünce doğum iznindeyken yedi aylık bebeğimle birlikte Almanya’ya gitmeye karar verdim. 7 Şubat 2017’de de ihraç edildim. Almanya’da ihraç edilen 30 imzacı akademisyen yaşıyor.” l Belediye görevlisi: “Birile ri sizi kurumdan silmek istiyorsa, adınızı Gülenci olarak vermeleri yeterli. Amir lerimi sosyal medyada eleştirdiğim için ihraç edildim.” mılşHbaikrkaâsrkie’dre: görev yap “Ben terörle müca dele eden, dağlarda operasyonlara gi den, rahat yataklarda yatamayan, doğru düzgün yemek yiyemeyen veya temiz içme suyu bulamayan bir askerdim. Ar kadaşlarımın gözlerimin önünde öldük lerini gördüm. Toplum beni kahraman olarak görüyordu. Fakat şimdi bir terö rist ve bir hain olarak görülüyorum. As ker arkadaşlarımdan biri uğradığımız bir saldırıda yaralanmıştı, yedi ay işe gele medi, neredeyse ölüyordu. Döndükten bir ay sonra ihraç edildi.” keceği vurgulandı. İhraçların ve bunlarla bağlantılı olarak alınan tedbirlerin, insan haklarını tehdit ettiği görüşü dile getirilen raporda şöyle denildi: “Darbe girişiminde yer alan askerlerin bulunduğu vakalar örneğinde olduğu gibi, bazı ihraçların meşru ve kanıt sunulabilir nitelikte olduğunun not edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla da incelenip itiraz edilecek delillerin sunulmamış olması, hem hükümetin ihraçların darbecilere karşı mücadele edilmesi için gerçekleştirildiği iddiasının inandırıcılığını sarsıyor, hem de keyfi ihraçlardan ötürü ciddi zorluklar yaşayan çok sayıda insanın ve ailelerinin haksız yere lekelenmesine neden oluyor.” ‘Dayanaksız sebepler!’ İhraç edilen 100 binden fazla kamu görevlisi olduğunu ve bunların yaklaşık 33 bininin öğretmen, 24 bininin polis, 8 bininin TSK mensubu, 6 bininin doktor ve diğer sağlık çalışanı, 5 bininin akademisyen, 4 binden fazlasının hâkim ve savcı, 3 binden fazlasının da Başbakanlık ve bağlı kuruluş çalışanlarından oluştuğu anlatıldı. Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzalayan akademisyenlerden 372 kişi, yani ilk imzacıların yaklaşık 3’te 1’i ihraç edildi. İhraç edilenlerin tamamının FETÖ bağlantılı olmadığı belirtilen raporda “hükümeti eleştirenler ve muhalif duruş izlenimi uyandıranların” da ihraç edildiği ifade edildi. İhraçların devleti korumaktan öte kamu çalışanlarının hükümete sadık olmalarının güvence altına alınmasına yönelik olduğu savunulan raporda İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarının görüşme teklifini reddettiği, Adalet ve Sağlık Bakanlıkları yetkilileriyle ise görüşme yapıldığı anlatıldı. Rapora göre Adalet Bakanlığı yetkilileri ihraçların kişilerin “terör” örgütüyle bağlantısı bulunduğunu ortaya koyan ve illa suç teşkil eden bir fiil olmasa da somut ve söz konusu kişilerin “töhmet altında bırakan” hareketlerine dayanılarak gerçekleştirildiğini ifade etti. Yetkililer, kişilerin hangi sebeplerden ötürü ihraç edildiklerine ilişkin olarak Gülen’in Ekim 2015’teki çağrısının ardından Digiturk aboneliklerini iptal edenleri ve Bank Asya’ya para yatıranları örnek gösterdi. Bakanlık yetkilileri, bu örnekler dışında, diğer binlerce ihraca neden teşkil edecek bireysel fiillere dayalı başka bir gerekçe sunmadı. Sağlık Bakanlığı yetkilileri ise hangi kıstaslara göre ihraç edildiklerine dair bir açıklamada bulunmadı ancak 15 Temmuz’da yaralananları tedavi etmediklerini ifade ettikleri doktorları örnek gösterdi. l ANKARA ‘Birleştirici olun’ mesajı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin gençlik kolları başkanlarını Ankara’da topladı. Kılıçdaroğlu, gençlerden ‘Hayır’ cephesini büyütmek için çalışmalarını istedi İKLİM ÖNGEL CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 81 ilden gelen gençlik kolları başkanlarıyla buluşurken, gençlik kolları başkanlarına “Yeni bir dil ve söylemi ancak gençler oluşturabilir. O dil ve gençlik ülkeyi bir adım öteye sıçratacaktır. Bu süreçten sonra da bu birlikteliğe devam. Birleştirici güç olduğumuzu gösterin” talimatını verdi. CHP Genel Merkezi’nde 81 ilin gençlik kolları başkanlarıyla buluşan Kılıçdaroğlu’nun görüşmesi yaklaşık 3 saat sürdü. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen buluşmada, edinilen bilgiye göre, 27 başkan söz aldı. Kılıçdaroğlu, buluşmada, gençlik kolları başkanlarını dinleyerek, onların sorularını yanıtlarken, “16 Nisan referandumunu memleket meselesi” olarak nitelendirdi. Kılıçdaroğlu, “16 Nisan’da mesele memleket diyerek, Türkiye demokrasisine önemli bir katkı koyduklarını” belirterek, “Ekonomimiz bağımsız değil. Üreten bir memleket olmalıyız” dedi. Anadolu’nun üretemediği için içinin boşaltıldığını ve sağa kaydığını ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin gençliğinin daha çok okuması, tarihini iyi bilmesi ve geleceği konuşması gerektiğinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu, genç başkanlara, “Sosyal demokrasiyi iyi öğrenmeli, bilgiye dayalı söylem geliştirilmeli. Yeni bir dil ve söylemi ancak gençler oluşturabilir. O dil ve gençlik ülkeyi bir adım öteye sıçratacaktır” dedi. ‘Birlikteliğe devam’ Atatürkçülüğü, özgürlük ve bağımsızlığı savunmayı, sürekli öğrenmeyi öğütlediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, gençlere, “Bu referandumda tüm kesimlerle çalıştık. Biz, kimlik siyaseti hiç yapmadık. Bu süreçten sonra da bu birlikteliğe devam. Birleştirici güç olduğumuzu gösterin” talimatını verdi. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin geleceğine yönelik seçim stratejisini ise “özgürlükçü demokrasi, üreten Türkiye, güçlü sosyal devlet ve sürdürülebilirlik” şeklinde sıraladı. l ANKARA ‘Hayır’ eylemine Yine polis müdahalesi İstanbul Hayır Meclisleri dün AKP 3. Olağanüstü Kongresi’nin yapıldığı saatlerde “Meşru değilsiniz” sloganıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde buluştu. Kadıköy sokaklarında yürüyerek başlanan eyleme polis biber gazıyla müdahale etti. Eylemcileri kovalayan polis bazılarını darp etti. Eylemde “Meşru değilsiniz” pankartı açılarak, “Başkanlık sistemi meşru değildir”, “Hayır bitmedi mücadeleye devam”, “Diktatöre teslim olmayacağız”, “Susma haykır başkanlığa hayır”, “Nuriye, Se mih yalnız değildir” sloganları atıldı. Yürüyüş sırasında polisin müdahale ettiği grup sokak aralarına kaçtı. Tekrar bir araya gelen grup Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yürüdü. Süreyya Operası önünde polis beklediği için parkın içinde basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan Beşiktaş Hayır Meclisi’nden Şeyda Güneşay, 16 Nisan referandumunda Türkiye’nin yarısından fazlasının ‘Hayır’ dediğini, YSK eliyle bu ‘Hayır’ların çalındığını söyledi. Şaibeli referandum sonuçlarına karşı sokaklarda “Hayır kazandık” diye haykırdıklarını anımsatan Güneşay, “Halkın iktidara karşı yükselen itirazı sonuna kadar meşrudur” dedi. Dün düzenlenen AKP kongresine dikkat çeken Güneşay, “Herkesi ‘Meşru değilsiniz’ sözünü büyütmeye, Hayır Meclisleri’nde mücadeleye davet ediyoruz. Gelin hileyle dayatılan tek adam rejimine, ‘Hayır, meşru değilsiniz’ sözünü daha güçlü haykıralım. Gelin demokratik bir ülke için Hayır Meclisleri’ni hep beraber büyütelim” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Bahçeli muhalefete yüklendi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin dün 41 ilde yaptığı kurultayların divan başkanlarına gönderdiği mesajda MHP’nin 10 Ocak 2016’da 12. Olağan Büyük Kurultay için 18 Mart 2018 tarihini belirlediğini anımsatarak, il ilçe kongre süreçlerinin devam ettiğini vurguladı. Bahçeli mesajında, “16 Nisan’da oylanan Cumhurbaşkanlığı sistemi ile MHP’nin çok daha etkin ve güçlü olduğunu” söyle di. Bahçeli’nin, “MHP, karmaşık siyasal süreçlere çok daha müdahil olabilecektir” ifadeleri dikkat çekerken, parti içi muhalefete de “Fitne silahıyla davamızı eritmek istediler” sözleriyle yüklendi. MHP İstanbul’da tek aday MHP İstanbul İl Başkanı Mehmet Bülent Karataş’ın tek aday olduğu MHP İstanbul 12. Olağan İl Kongresi de dün Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Kongrede salonun dışında hazırlanan sandıklarda delegeler oy kullandı. Bu arada, bazı kişiler arasında nedeni bilinmeyen bir gerginlik ve kısa süreli yumruklaşma yaşandı. MHP İl Başkanı Mehmet Karataş, yaşananlarla ilgili olarak, büyütülecek bir şey olmadığını, gerginliğin iki genç arasında çıkan kavgadan kaynaklandığını söyledi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet haber 5 ‘Devrime hazır olun’ Artık ‘iktidar yanlısı’ demeyeceğim, yeni devletin yarı resmi gazetelerinden biri diyeceğim; Star gazetesinin dünkü manşeti buydu. Cumhurbaşkanı, Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bir üniversite açılışında gençlere hitaben yaptığı konuşmadan, daha genel mana çıkarılarak atılmış bir başlık, yani hepimize hitap ediliyor; devrime hazır olmalıyız. Gerçi hazır olsak ne olur, olmasak ne olur, bir süredir, itirazı olanlara rağmen gerçekten de bir zamane ‘devrimi’ süreci yaşıyoruz. Nitekim ‘devrim’ süreçleri böyledir, devrimin sahipleri bir ideale sahiptir ve bu ideal düzen, itiraza, eleştiriye, tartışmaya açık değildir, zira adı üzerine öncüleri açısından ‘ideal’ bir düzendir. Sol siyaset, ‘devrim’ tabir ve kavramına hep olumlu anlam yüklediği için, söylediklerim yadırganabilir, ancak tarih bize, ‘ideal’ olan ne olursa olsun, onun hayata geçmesi için kökten değişimi öngören süreçlerin hepsinin maliyetinin en başta, hak ve özgürlükler olduğunu gösteriyor. Dahası, devrimler ve benzeri köklü dönüşüm süreçleri her zaman bireyleri, azınlıkları, itiraz edenleri en hafifinden yok sayar, onlara tahakkümü hedefler ve nihayet yolu üzerine çıkan herkesi ezer geçer. AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından yaşanan dönüşüm süreci, başında ‘sessiz devrim’ tabir edilen ve ‘demokratikleşmeyi’ hedeflediğini iddia eden ılımlı bir değişim süreci idi, sonra değişimin hedefi de, araçları da radikalleşti, dolayısı ile topyekun ‘devrim’ mahiyeti kazandı. Seçimle devrim mi yapılır diyebilirsiniz, ama referandum oylaması kökten bir sistem veya rejimin dönüşümünün oylanması idi, şimdi sonuçları resmen hayata geçiyor; bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar partisinin başına geçmesi ilk ve en önemli adım oldu. 2011 seçimlerinden sonra, ‘AK Parti artık devlet partisi oldu’ diye yazmıştım, bu süreç, devlet ve partinin tam manasıyla özdeşleşmesi ile resmileşti. Kim korkudan ne kılıf uydurmaya çalışırsa çalışsın, bu dönüşüm yeni bir toplum inşası adına otoriter bir siyaset sisteminin hayata geçmesidir. Nitekim, AK Parti’nin öncülüğünde öngörülen yeni toplum inşası projesi, ‘Yeni Türkiye’ şeklinde takdim edildi. AK Parti artık kendini, sıradan bir siyasal parti olarak değil, yeni bir toplum inşasının çatısı, tarihi bir misyonun taşıyıcısı ve dahi ‘İslam’ın temsilcisi olarak tanımlıyor. Kimse eğip bükmesin, mesele tarihi misyon, dini dava ve bu çerçevede yeni bir toplumun mühendisliği olunca ‘demokrasi’, yani itiraz hakkı söz konusu olamaz, zaten epeyce bir zamandır olamıyor. Kendini tarihi bir misyon ve dini meşruiyetle tanımlayan bir düzen açısından itiraz eden olsa olsa, düşman veya hain olabilir ve bu durumda ancak sindirilmeyi ve cezalandırmayı hak eder. Nitekim, Erdoğan kongre konuşmasının, OHAL niye kalkmayacak sorusuna cevap verirken bu zihniyeti en güzel şekilde tanımlamış oldu; “Neyiniz eksik, fabrikalar mı çalışmıyor, okullar mı kapalı” dedi. Bu şu demek; “artık görüş farkı diye bir şey olamaz, olsa olsa fitne, fesat ve bunun özeti olan terör veya terör desteği olabilir, vatandaşın refahı, hastane, yol, temel hizmetlerden ibarettir” nokta. Artık muhalefet, itiraz, eleştiriye alan kalmamıştır, söz konusu olan, Erdoğan’ın deyimi ile “AK Parti’nin milletin partisi olduğunu anlamayanların hezeyanları”dır. Tüm otoriter siyaset anlayışları, millet, devlet, ideal özdeşleşmesi fikri üzerine inşa edilir. AK Parti misyonu, kendi ifadeleri ile ‘millet ve devletin buluşması’nı hedefliyordu ve onlar açısından artık tüm iktidar alanlarının AK Parti ve onun liderinin eline geçmesi ile ‘milletin zaferi’ gerçekleşti. O halde, ‘millet’ de yeniden tanımlanmış oluyor; bu millete mensubiyetinin gereği artık, AK Parti’nin misyonunu desteklemek, dahası bu misyonun bir parçası olmak, yeni düzene itiraz artık siyasal muhalefet değil, millete düşmanlık sayılacak. Bu süreç çoktan başlamıştı, kimse kendini kandırmasın, şimdi daha da hızlanacak, ‘Devrime hazır olun!’ Bu şartlar altında yeni düzenin parçası olmayı reddedenleri bekleyen, en iyi ihtimalle kendi ülkesinde ‘sürgün’ olarak yaşamak. Doğrusu, ne ‘dilsiz şeytan’ olmayı sindirecek, ne de başka diyarlarda hayat hayal edecek biriyim, o nedenle ben kendimi kendi ülkemde sürgün olmaya çoktan hazırladım, Allah mahcup etmesin. DBP’li Altun’a 22.5 yıl hapis istemi Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 16 Kasım 2016’da tutuklanarak, yerine kayyım atanan Tunceli Belediye Başkanı DBP’li Nurhayat Altun hakkında “örgüt yöneticisi olduğu” iddiasıyla 15 yıldan 22.5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen 113 sayfalık iddianamede, belediyenin her yıl düzenlediği Munzur Festivali de suç delili olarak yer alırken, Altun için “sözde eşbaşkan” ifadesini kullanıldı. Davanın ilk duruşması 3 Temmuz’da Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle