04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 22 Mayıs 2017 2 NÜKLEER KATLİAM Sinop’ta yapılacak nükleer santral için alınacak ÇED raporu öncesi İnceburun bölgesini “temiz” göstermek için iki yılda 350 binden fazla ağaç kesildi NAZMİ BELGE haber EDİTÖR: SERKAN OZAN KÂR HIRSI SINIR TANIMIYOR HES’çilerin boru hattı uyanıklığı USULSÜZLÜĞÜ GİZLEMEK İÇİN DEREYİ KURUTTULAR Pek çok ülkede vazgeçilen nükleer santralın adı bile Türkiye’de çevre katliamına yetti. Ülkede yapıl ması planlanan ikinci nükleer santral için Sinop’un İnceburun yarımadasın da binlerce ağaç kesildi. Yöre halkı, böl genin nükleer santral için “temizlendi ğini” anlatırken nükleer karşıtı platform üyeleri ise geçen yıl 225 bin, bu yıl da 130 bin ağacın kesildiği bölgede nüklee re izin vermeyeceklerini yineledi. Sinop’un merkezinden, ülkenin ku zeydeki en uç nokta sı olan İnceburun’a doğru giderken or manlık alanın birden bire sanki yangın çıkmışcasına ağaç sız kaldığını görünce durumu kavramak OBülcyaüyktaş ta biraz zorlandık. Ancak rehberimizin kendine has üslu buyla verdiği bilgil den anladık ki söz konusu bölge, ülke nini ikinci nükleer santralı için hazırla nıyor. İçimize dert olan ağaçların ve ol dukça geniş alanına başına ne geldiğini öğrenmek için kapısını çaldığımız çev re aktivisti, SNKPDER Sekreteri (Sinop Nükleer Karşıtı Platform Derneği Sek reteri) Zeki Karataş’tan öğrendik ki he nüz ortada resmi bir gelişme olmaması na, tescil edilmiş bir durum olmamasına adı konulmuş bir bölge olmamasına kar şın binlerce ağaç kesilmiş... Gençleştirme kılıfı Karataş, 1970’li yıllardan beri söz konusu bölgede her yıl belli bir miktarda ağaç kesildiğini anlatıyor. Bölgenin yakacak odun gereksinimi bu şekilde karşılanır ayrıca belli bir oranda gençleştirme yapılır ve kesim işinde bölge halkı çalışırmış... Ancak son iki yılda “gençleştirme” adı altında pek de masum olmayan kesimler yaşanıyor. Örneğin gençleştirme kesimleri için belli aralık ve yaştaki ağaçlar kesilmesi gerekirken iki yıldır tıraşlama yöntemiyle ne var ne yok, kökünden kesiliyor ağaçlar. Geçen yıl 225 bin, bu yıl da daha mevsim yeni başlamasına karşın 130 bin ağaç kesilmiş İnceburun yarımadasında... Her şey ÇED için “Çünkü” diyor Karataş ve devam ediyor: “O bölge şuanda yalnız proje üzerinde yapılan bir ön belirleme ama eğer olur da nükleer sahası olarak ilan edebilirlerse Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarında o bölgeyi temiz göstermek gibi bir dertleri var.” Bir bölgenin nükleer bölge olarak kabul edilebilmesi için 1/100.000’lik harita yer alması gerektiği bilgisini veren Karataş, proje üzerinde bir de çalışma ofisi görünüyor. O nedenle şehir planlamacıları, çevre dostları, nükleer karşıtlarından oluşan yaklaşık 35 sivil toplum kuruluşu ve kişi dava açıyor. Amaç, burada bir nükleer alan olmadığını mahkeme kararı ile ortaya koymak. Çünkü bu yapılabilirse bu süreçte oraya santral binası yapmış olsa dahi yapılacak bina kaçak olacağı için açılma şansı olmayacak. Hatta santral kapattırılabilecek. 1 Haziran 2016’da açılan dava görüşülüyor. Davanın bir kısmının bölge mahkemesine bir kısmının da Danıştay’da açılmasına karar veriliyor. Mahkeme süreci devam ediyor. Bir yandan mahkeme sürecleri izlenirken bir yandan da olaya farkındalık yaratmak için her yıl Çernobil nükleer facisanın yıl dönümen denk gelen hafta sonları etkinlik yapılıyor. Üniversitenin alanı Projede su ürünleri fakültesine ait 60 kilometrekarelik bir alan nükleer alan ilana ediliyor. Ancak, söz konusu bölgede altı köy ve yerleşim alanları olduğu için Enerji ve Çevre Bakanlığı proje alanını 10.5 kilometrekarelik bir alana indiriyor. Kamulaştırma işlemi olmasın, prosedür uzamasın diye proje alanı olarak özellikle Sinop Üniversitesi Su ürünleri Fakültesi’ne ait alanın seçildiği belirtildi. Ancak EPDK’nın sitesinde projenin yeniden 60 kilometreye çıkarıldığı görülüyor. Hibakuşlar olmasın diye... 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’de atılan atom bombasından sonra tesadüfen yaşayan insanlara Japonya’da ‘Işın yiyen insan’ anlamına gelen bir isim takmışlar: Hibakuşlar. Şimdi Sinoplular olası bir nükleer kaza sonrasında tesadüfen yaşamak yani Hibakuş olmak istemiyor. İlk kez 1981’de karar veriliyor Sinop’a nükleer yapmak. 1996’da ihale yapılıyor. 1999’da Bülent Ecevit döneminde rafa kaldırılıyor. 2006’da AKP yinedine raftan indiriyor.. 2013’ten sonra Sinop’ta nükleer karşıt ları, dernekler, STK’ler ve belediyelerden oluşan 32 kurum eşgüdümlü bir çalışma başlatıyor. 1996’da Çernobil felaketinin 10. yılında bir miting yapılıyor. 2015’te 26 bin, geçen yıl da 19 bin kişinin katıldığı mitingler yapılıyor ki, bu kadar kalabalığı hiçbir siyasi parti tek başına toplayamıyor Sinop’ta... 2006’da yapılan nükleer karşıtı etkinlikte 22 Temmuz’da Sinopluların deyimiyle üç genci deniz alıyor; Soner, Öner ve Güneş’i... Sonra bu gençleri anmak üzere de aynı tarihlerde nükleer karşıtı etkinlikler yapılıyor. Sinop Nükleer Enerji Santralı, İnceburun Yarımadası’nın deniz kenarında kurulması planlanan, Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Enerji Santralı’ndan sonra projelendirilen ikinci nükleer santralı. Antalya Alakır’da bir HES firmasının, debimetre denilen cihazla ölçülen yüzde 10 oranındaki can suyunu bırakmadığı, bunu gizlemek için de yakındaki bir dereden borularla taşıdığı suyu debimetrenin önüne saldığı ortaya çıktı. Türkiye’nin örtüaltı sebzedeki üretim merkezi Kumluca’nın en önemli su kaynaklarından Alakır Nehri’ni besleyen bir derenin, HES firması tarafından kurutulduğu öne sürüldü. Nehir üzerindeki HES projelerine karşı hukuki mücadele veren Alakır Nehri Kardeşliği’nden yapılan açıklamada, HES firmasının, Alakır’a akan bir dereyi kaçak olarak borulara alıp kuruttuğu belirtildi. Açıklamada, “Hırsta, vicdansızlıkta ve kanunsuzlukta sınır tanımıyorlar. ‘Koca Dere’ diye anılan derenin Alakır Nehri ile buluştuğu noktanın yaklaşık 500 metre yukarısında, dere yatağındaki çınarları kesip devirerek bir bend oluşturup derenin bütün suyunu, yerleştirdikleri 30 cm çapındaki boruya yöneltmişler. Derenin aşağısı tamamen kurumuş. Sucul canlı yaşam yok olmuş. Dere yatağındaki ağaçlar ise kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. Derenin suyunu aldıkları boruyu debimetrenin hemen üstündeki araziden Alakır’ın yatağına vermişler” ifadeleri kullanıldı. Haksız kazanç Suyu borulara alınan Koca Dere’nin, normalde debimetre cihazının altına aktığı vurgulanan açıklamada, şu iddialara yer verildi: “Bu sayede derenin suyunu debimetrenin yukarısına taşımışlar. Yani debimetre bu suyu ölçüyor. Böylelikle salmak zorunda oldukları can suyunu salmayarak korkunç bir haksız kazanç elde ediliyor. Yetkililerin bir an evvel gelerek gerekli işlemleri yapmalarını ve sorumluları cezalandırmalarını bekliyoruz” denildi. l ANTALYA / DHA MEVLANA MÜZESİ Mezar üstüne tuvalet inşaatı Mevlana Müzesi’nde yaklaşık bin yıldır “Gülbahçe” olarak adlandırılan bahçeye yapılması planlanan ve hafriyat çalışmasında mezar ve kemiklerin bulunması nedeniyle geçici olarak durdurulan müze ek bina inşaatı tartışma yaratmaya devam ediyor. Mevlana Celaleddini Rumi Torunları Derneği Genel Sekteri ve Mevlevi Postnişini Mehmet Çipan, “Hz. Mevlanâ’nın yolundan giden Mevlevi dedeleri, dervişler, dönemin kanaat önderleri, kahramanları, askerleri, kıymetli ilahiyatçıları, ulemaları bugünkü Gülbahçe denilen Mevlana Müzesi’nin bahçesine defnedilmiştir. 1925 yılına kadar da defin işlemleri sürmüştür. Gülbahçe Mevlevi dedelerinin mezarlarıyla doludur. Geçmiş yıllarda defalarca uyarmış olmamıza ve kamuoyu tarafından müzenin her tarafının bir mezarlık olarak bilinmesi rağmen bu kazılar yapıldı. Ne uğruna yapıldı? 50 bayan, 50 bay tuvaleti için yapıldı. Teşhir salonu, makam odaları için yapıldı. Tahrip edilen mezarların üzerine tuvalet yapmayı anlamak mümkün değil” dedi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle