07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 19 Mayıs 2017 6 Balyoz ItIrafı haber TASARIM: İLKNUR FİLİZ Davanın savcılarından Hüseyin Kaplan, FETÖ’nün amacı doğrultusunda hukuka aykırı yargılamalar yaptığını kabul etti FETÖ üyesi olduğunu itiraf eden Balyoz davası savcılarından Hüseyin Kaplan hakkında, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs” ile “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Kaplan’ın 30 yıl boyunca FETÖ yapılanması içinde yer aldığını kabul ettiği, 2014 yılından beri ByLock kullanıcısı olduğu belirtildi. Kaplan’ın, Balyoz davasında, kapatılan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve diğer savcısı Savaş Kırbaş ile hareket ederek, örgütün amacı doğrultusunda usulsüz ve hukuka aykırı yargılama yaptığı belirtildi. İddianamede, “İsnat edilen suçların sanıklar tarafından işlendiğine dair somut herhangi bir delil bulunmadığını dikkate almadan, dava dosyasındaki imzasız ve kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan dijital verileri delil kabul ederek yargılama yapıldı” denildi. Kaplan ve diğer şüphelilerin söz konusu Balyoz davasında, CD ortamında verilen esas hakkındaki mütalaayı, iddianamenin kabulünden önce yazmaya başladıkları belirtildi. MİT krizi... Kaplan, savcı Sadrettin Sarıkaya’nın kendisine sadece Hakan Fidan ve arkadaşlarının ifadesini almak için adliyeye çağırdığını söylediğini, sonradan, savcının Oslo belgelerinin Diyarbakır’da yapılan bir aramada ele geçirilmesinden dolayı Fidan haricindeki diğer üç kişiyi tutuklamaya sevk edeceğini duyduğunu söyledi. Konuyu Başsavcıvekili Fikret Seçen’e açtıklarında, Seçen’in “Bu hassas konu, görevinizden olabilirsiniz” dediğini aktardı. ‘Fişleme yaptık’ ByLock programını abiler tarafından güvenli program olduğunun söylenmesi üzerine bir müddet kullandığını anlatan Kaplan, 2011’de cemaatle hükümet arasında gerginlik çıkıp, tasfiyeler de başlayınca kendilerinde rahatsızlık oluştuğunu anlattı. Kaplan ifadesinden 17/25 Aralık olaylarından ‘abilerin’ haberi olduğunu düşündüğünü anlatarak, adliyede hâkimsavcılar arasında fişleme yapıldığının doğru olduğunu söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Artık KUTLU DOĞUM değil Tarihi değil ismi değişti SİNAN TARTANOĞLU Diyanet İşleri Başkanlığı, FETÖ projesi olduğu tar tışmasının ardından hüküme tin Kutlu Doğum Haftası’nı hic ri takvime bağlama talimatı na uymadı. Diyanet, iki gün sü ren istişare top lantısının ardın dan Kutlu Do ğum Haftası’nın her yıl olduğu gi bi sabit olarak 14 20 Nisan tarihle Görmez rinde kutlanması kararını aldı. Ancak Diyanet, Kutlu Doğum Haftası’nın adını peygamberin hayatı, kişiliği, öğretisi anla mına gelen “Siret Haftası” ola rak değiştirdi. Hafta etkinlik leri kapsamında bundan sonra daha çok panel ve konferanslar düzenlenecek. Mevlit Kandili... Türkiye Gazetesi’nin Kutlu Doğum Haftası programlarının FETÖ’nün projesi olduğu, Mevlit Kandili’ne alternatif olarak geliştirildiği, hafta ile aslında Peygamber’in doğumunun değil Gülen’in doğumunun kutlandığına yönelik haberlerinin ardından hükümet harekete geçti. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan da sorumlu Numan Kurtulmuş, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile bir araya gelerek konunun istişare edilmesini istedi. Kurtulmuş ayrıca, “İlmi olarak değerlendirilecek. Diyanet İşleri Başkanımız, müftülerle toplanacak ve tartışacaktır. Hicri Takvim’e Kutlu Doğum’u sabitleyecektir” açıklamasını yaptı. Ne fark edecek? Siret Haftası olarak kutlanırken, bugünden farklı olarak haftanın daha çok panel ve konferanslar şeklinde düzenlendiği, bundan sonra da bu haliyle devam edileceği aktarıldı. Siret’in Peygamber’in hayatı, öğretisi anlamına geldiği, Kutlu Doğum’un adının Siret Haftası olarak değiştirilerek, bu konularda daha çok ilmi toplantıların yapılacağı ifade edildi. l ANKARA ihraç edilen polislere BYLock operasyonu Kayseri’de FETÖ soruşturması kapsamında, KHK ile meslekten ihraç edilen 24 polise örgütün kriptolu program ByLock’u kullandıkları gerekçesiyle operasyon düzenlendi. 4. sınıf Emniyet müdürü, komiser ve polis memurlarına yönelik operasyonda 20 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda dijital materyallere ve suç unsurlarına el konuldu. l DHA avukatlara gözaltı kararı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı FETÖ’ye yönelik soruşturmada, ‘ByLock’ kullandığı ileri sürülen 22 avukat ve 3 kâtip hakkında gözaltı kararı verdi. Anadolu Ajansı (AA) konuya ilişkin haberi “TBB’de FETÖ Operasyonu” başlığıyla vererek gözaltı kararı çıkarılanların 3’ünün Türkiye Barolar Birliği (TBB) çalışanı olduğunu ileri sürdü. TBB, AA’ya ‘ilkeleri’ hatırlattı AA’ya tepki gösteren Türkiye Barolar Birliği AA’yı “doğru ve ilkeli haber yapmaya” davet ederek “Tamamen asılsız bu haber, TBB’nin kurumsal kimliğini hedef almaktadır. Söz konusu gözaltı kararları, TBB çalışanlarına yönelik değildir. Ankara Barosu’na kayıtlı bazı avukatlar hakkındadır” açıklamasını yaptı. l ANKARA / Cumhuriyet Bürosu ‘İnönü’nün cevap ve düzeltme hakkı var’ AKP’Lİ RTÜK ÜYELERİ O SÖZLER İÇİN AKİT TV’YE CEZA İSTEMEDİ SİNAN TARTANOĞLU Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın Atatürk’e hakaret ile ilgili sert açıklamaları RTÜK’ün AKP kontenjanından seçilen üyelerine yetmedi. Üst Kurul’un AKP’li üç üyesi İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü’ye yönelik “Siz ancak karılarınızı kollarına verirsiniz” sözleri için Akit TV’ye ceza verilmesi önerisini reddetti. Erdoğan ve Yıldırım’ın sözlerinin anımsatılmasına karşın üyelerin gösterdiği direncin altında Yeni Akit gazetesi tarafından FETÖ’cü olmakla suçlanma endişesinin yattığı ifade edildi. RTÜK uzmanı ise yayın ile ilgili raporda, İnönü için “cevap ve düzeltme hakkının kullanılabilme imkânı bulunduğu” değerlendirmesini yaptı. RTÜK uzmanı, program ile ilgili raporunda, çeşitli yargı kararlarında da alıntı yaparak “Siyasi kimlik taşıyanların eleştirilmeleri ya da çeşitli yorumlara maruz kalmaları kaçı nılmazdır. Çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın ‘demokratik toplum’ olmaz” dedi. Siyasetçinin sert eleştiri ve ithamlara karşı daha tolere edici bir yaklaşım sergilemesi gerektiğinin ifade edildiği raporda, “Herhangi bir ihlal unsuru taşımadığı, yargı makamlarına başvurarak cevap ve düzeltme hakkının kullanılabilme imkânı bulunduğu sonucuna varılmıştır” değerlendirmesi yapıldı. l ANKARA İslamofobiyle mücadelenin ilk şartı: Aynaya bakmak! Diyanet İşleri Başkanlığı, İslamofobiyle mücadele yolunda kapsamlı ve üç aşamalı bir girişim başlattığını açıkladı. İlk aşama, önümüzdeki hafta, 2225 Mayıs’ta Sakarya’da düzenlenecek toplantıda Diyanet’in yurtdışı temsilciliklerinde çalışan görevlilerin katılacağı bir toplantı... Dünyanın 120 ülkesinde Diyanet’in temsilcileri var. Belli ki bunlarla yapılacak toplantı ile İslamofobiye ilişkin yurtdışındaki tablo masaya yatırılacak ve bir durum değerlendirmesi yapılacak. İkinci aşama, “Avrupa Müslümanlığı” ile temasa geçmek. Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların, İslami çevre ya da oluşumların temsilcileriyle bir buluşma gerçekleştirilecek. Böylece daha geniş ölçekte, Müslümanlardan oluşan beynelmilel mahiyetli bir “antiİslamofobi” cephesi oluşturulmaya çalışılacak. Nihayet üçüncü aşamada da diğer dinlerin liderleri, temsilcileri ile bağlantı kurularak gayrimüslim dünyada giderek yaygınlaşan İslamofobiyi, “İslamofili”, yani İslam sevgisi, sempatisine dönüştürme yolunda mesai harcanacak. Başkan Mehmet Görmez, İslamofobi’nin geldiği noktanın kendilerini endişeye sevk ettiğini belirterek ortada artık “fobi”den (korku) öte bir nefret ve düşmanlığın söz konusu olduğunu ve bunun siyaset ya da medya alanından toplumsal katmanlara inmeye başladığını belirtmiş. Önce bir küçük düzeltme: “Fobi” sözcüğü (“phobia”) bir şeye karşı çok da mantıklı olmayan korku anlamı taşımakla birlikte, herhangi bir isme sonek olarak bağlanıp kullanıldığında zaten nefret, düşmanlık anlamlarını da taşır. Mesela “homofobi”, eşcinsel korkusu/ nefreti/düşmanlığıdır. Dolayısıyla İslamofobi de zaten baştan itibaren İslam’a ilişkin korku dolu nefret ve düşmanlık olarak kavramsallaştırılmıştır. Ama elbette işin sırrı korkudadır. Korkudadır da bunu, yani İslam korkusunu giderme, İslamofobiyi yenme yolunda Diyanet’in geliştirmeye çalıştığı mücadele stratejisi, bence yanlış yörüngeleniyor. İslamofobiyle mücadele yo lunda yabancı ülkelerdeki Diyanet temsilcileriyle istişareden başlanarak kademe kademe hep dışarıda ve dışa dönük bir çalışma planı oluşturulmuş görünüyor. Hâlbuki Diyanet, bu mücadeleyi içeriden, içe dönük, hatta en önce kendisine dönük bir değerlendirmeyle başlatmalı!.. İslamofobiyi tetikleyen unsurların tespiti yolunda önce “özdüşünümsel” ve özeleştirel bir perspektiften hareketle “içsel” pürüzler giderilmeli. Mesela senelerdir bu memlekette ortak bir sevinç, umut ve heyecanla yeni bir yılı karşılamak isteyenlere “Yılbaşı” kutlamasını, Noel’le bağlantılandırıp haram ediyor musunuz, etmiyor musunuz?! Dünya âleme, demek ki İslam yılbaşı kutlamasına karşı, Noel’den de hiç haz etmiyor algısı yayıyor musunuz, yaymıyor musunuz? Bu algı, İslam’a yönelik bir korku, endişe ve antipatiyi tetikliyor mu, tetiklemiyor mu? Mesela bırakın gençleri, nişanlıların dahi flört etmesi, el ele tutuşmaları uygun değildir diye fetvalar verip kadınerkek ilişkilerinin gündelik seyrine dönük kısıtlayıcı tasarrufların önünü İslam adına açıyor musunuz, açmıyor musunuz? “Altı yaşında çocukla evlenilebilir”; “çalışan kadın fuhşa davetiyedir”; “3 yaşında kız çocuğu ‘amca’ların yanına külotla çıkmamalı”; “televizyonda kadın spiker izlemek caiz değil” diyen, kendini de “âlim” sayansaydıranlara seyirci kaldınız mı, kalmadınız mı? Mesela erkeğin küpe takması da, kadının kaşınıkılını aldırması da mekruhtur diye ahkâm kestiniz mi, kesmediniz mi? İran’da bile yasaklı olmayan evrim teorisi, sizin ülkenizin Milli Eğitim Bakanlığı’nca müfredattan kovuldu mu, kovulmadı mı? Televizyonlarınızdaki “Payitaht” yaftalı uydurma tarih dizilerinizde antisemitizm, “Hristiyanofobi”, Batı düşmanlığı var mı, yok mu?.. Yahu daha ne olsun, İslamofobiyi tetikleyecek amilleri niye dışarıda arıyorsunuz ki?! Önce bir kendinize bakın, aynadaki görüntüyü toparlayın da... İslamofobiden şikâyet etmesi gereken en son merci siz olmayın!.. Yeşilyurt’un tahliye talebi reddedildi “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret etme” ve “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlarından 2.5 yıldan 7.5 yıla kadar hapis istemiyle hakkında iddianame hazırlanan yazar Süleyman Yeşilyurt’un tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. Süleyman Yeşilyurt’un kızı aynı zamanda avukatı olan Berrin Yeşilyurt, geçen günlerde mahkemeye tahliye talepli dilekçe sundu. Bakırköy Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği ise tahliye talebini reddetti, Yeşilyurt’un tutukluluğunun devamına karar verdi. Derin Tarih dergisi için toplatma kararı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlamasıyla ‘Derin Tarih’ dergisinin mayıs sayısı hakkında soruşturma başlattı. Nöbetçi Bakırköy 4. Sulh Ceza Hâkimliği de kuvvetli delilin bulunması ve dergide Atatürk’e hakaret içeren ifadelere yer verildiği gerekçesiyle talebin kabulüne karar verdi. Hâkimlik, derginin mayıs sayısına el konulmasını, toplatılmasını, yayın ve dağıtımının durdurulmasına hükmetti. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle