22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 10 Nisan 2017 6 Demagoji çokdiyÇaaldoıgrları cevap ise hiç yok Köşe yazarları, “toplum önderleri”, uzmanlar, aklı çoklar, televizyonlarda, gazetelerde sürekli konu şuyorlar. Bazıları Hayır’ı övüyor, bazıları Evet’i. Bir de günlerdir sokaklardaki ça dırlarda propaganda yapanlar var. ‘Kafası karışık bir vatandaş’ olarak çadırlara git tik. Yalan yok, gazeteci olarak değil. Sor duk, kafası karışık vatandaş olarak, kafa sı kapkarışık vatandaş olduk. Herkes ayrı tel den çalıyor, seçmeni nereden yakalabilece ğini defalarca deniyor, vatan parçalanıyordan dış güçlere her şey ‘re ferandum kozu’. Ama NÖazzcaann şu cümleler iç ferahlatıcı: “Kararsız olsanız da iyi ki geldiniz, konuştunuz bizimle.” HAYIRCI TERÖRİST Mİ? n Diyelim ki ben evet diyeceğim seçimde, o zaman vatansever, milletseverim değil mi? Evet öylesiniz tabii. n Kafamda bu fikirle yani vatansever olarak gittim sandığa ama son anda fikrimi değiştirdim ve hayır’a bastım. Saniyelerle terörist mi oldum yani? Yok öyle şey olur mu abla? n E hayır diyenlere terörist diyor sizin başkan! Hayır onu demiyor... n Ne diyor? PKK hayır oyu verecek diyor! n Yahu PKK’dekiler Kandil’den inip hayır oyu mu kullanacak, ayrıca terör örgütlerinin oy kullanımı hakkı nerde var? HPD’liler hayır diyor ya abla! n Öyle şey olur mu, HDP parti ve siyaset yapıyor, tıpkı sizin gibi. Yok abla ya, onlar PKK’yla iş birliği yapıyorlar. n Nerden biliyorsun? Geçen çadırları burdaydı, ha bire halay çektiler, Kürtçe şarkı söylediler. n Eee halay terör müdür yani? Ne o öyle terörist halay! Onu demiyorum. n Neyi diyorsun? Bak Selahattin Demirtaş’ın PKK ile fotoğrafları var. (Telefondan Cemil Bayık, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder fotoğrafını gösteriyor.) n E ben de biliyorum bu fotoğrafı. Çözüm sürecinde sizin başkanın ve devletin izniyle gitmişlerdi. Yani sizin başkan görüşün dediydi... E ama onlar bozdu! n Kim bozdu? PKK bozdu. n Ha yani AKP bozmadı, sizin başkan mutabakatı tanımıyorum dedi ya, hatırlasana. O zaman neden çözüm süreci başlatıldı? O Erdoğan’ın iyi niyetiydi. n Nasıl yani, lütfetti der gibi... E iyi niyetli başladı. Ama olmadı. n Neden olmadı, 15 senedir o iktidarda, her imkân ellerindeydi. Çünkü sözlerini tutmadılar. n Yahu tek taraflı mı bu? (Başka biri lafa giriyor. Belli ki Kürt) Abla bak, çözüm süreci doğruydu. n Tamam ben de onu diyorum, gencecik çocuklar ölmüyordu ve ölümsüz bir Türkiye olabilirdi. Neden bozdular? FETO abla, onlar karıştırdı ortalığı. n Haydaaa o da mı FETÖ? Tabii, her şeyi yapar onlar. ÇÜNKÜ YOĞURDA ÜFLER n Bak her seferinde o FETÖ bu FETÖ, onda da sizin başkan “Kandırıldık, Allah bizi affetsin” dedi, bitti. Başkan seçilirse, tek başına olursa, nerden biliyoruz tekrar “kandırılmayacağını!” Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yer abla! n Yok artık! Buna mı inanayım. Abla bak, hadi bu hocam gel diye çağrı yapmışlardı ya... n Çok özledik filan demişlerdi, gel de bu hasret bitsin filan. He işte. O zaman aslında başka bir şey için yapılmıştı o. Gelseydi, burada hemen tutuklanacaktı. Onun için buraya getirmek için öyle konuşulmuştu. n Yok artıkkkkk! Çok mu saf gözüktüm gözüne güzel kardeşim benim? İKİ BAŞLILIK ‘SORUNU’ n Peki ben şunu da anlamıyorum... Neyi abla? n Şimdi Meclis’te çoğunluk AKP’nin, başbakan AKP’li, Cumhurbaşkanı da öyle. Eee daha ne istiyorsunuz? Ama böyle iki başlılık var. n Hadi canım, Yıldırım, Erdoğan’dan ‘Evet çadırı’ndayız. Sorduğumuz sorulara yanıt arıyoruz. Ancak verilen yanıtlar demagojik cümleleri geçemiyor. Ne başkanlığın getireceklerine ne de demokrasinin geleceğine dair ikna edici bir cevap alamıyoruz Beyoğlu Meclisi bildiri dağıttı “Ülkenin geleceği için “hayır”da buluşalım” diyen “Hayır Beyoğlu Meclisi” İstiklal Caddesi’nde yürüyüş gerçekleştirdi. Her gün İstiklal Caddesi’nin başına “hayır” standını kuran meclis üyeleri dün saat 18.00’de caddeye doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe büyük ilgi gösteren halk meclis üyeleri ellerindeki döviz ve bildirileri paylaşarak dağıttı. Tünel Meydanı’na kadar yürüyen ve daha sonra geri dönerek İstiklal Caddesi’nin ara sokaklarında dolaşan meclis üyeleri “hayır”ı anlattı. l Haber Merkezi ‘Hayır’ı hissediyorsunuz’ “Oyum Güvende” etkinliğinde konuşan Rıza Türmen, “Hayır çıkarsa fiili durumun düzelmesi için yeni anayasa gerekecektir” dedi Demokrasi için Birlik (DİB) 16 Nisan anayasa değişikliğine ilişkin referandumda sandık güvenliğine ilişkin “Oyum Güvende” etkinliği düzenledi. Etkinlikte konuşan DİB kurucularından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen, “Hayır çıkarsa bahsettikleri fiili durumun düzelmesi için yeni anayasa gerekecektir” diye konuştu. DİB’in Türmen çağrısıyla 16 Nisan’da oyların güvenliğini sağlamak üzere müşahit olarak görev alacakların da katıldığı “Oyum Güvende” etkinliği düzenlendi. Devletin tüm imkânlarının “Evet” cephesi için seferber edildiğini ifade eden Rıza Türmen, “Hayır” hareketinin Gezi eylemlerinden bu yana görülmeyen bir harekete dönüştüğünü söyledi. Türmen, “Ancak bu hareket ekranlarda yok, valileri, uçakları yok. Ama ‘Hayır’ı ensenizde, havada hissediyorsunuz. ‘Hayır’ hareketi büyük bir dip hareketidir” dedi. ‘Yetkiler kısıtlanmalı’ Anayasaları halkın yapması gerektiğini belirten Türmen, “Referandumda oylanan halkın geleceğidir ve bu nedenle ‘Hayır’ çıkarmak zorundadır. Ancak bu hareket referandumdan sonra da devam etmelidir. Çoğulcu, katılımcı bir demokraside ancak buradan çıkacaktır. ‘Hayır’ çıkarsa bahsettikleri fiili durumun düzelmesi için yeni anayasa gerekecektir. Cumhurbaşkanı yetkilerinin kısıtlanması, tarafsız hale getirilmesi, yeni bir seçim yasasının çıkması ve seçim barajının kaldırılması gerekecektir” ifadelerini kullandı. DİB Ankara Koordinasyonu’ndan Dilşat Aktaş da, “Yola çıkarken hedefimiz ‘hayır’ları çoğaltmaktı. Güçlü ve kolektif bir ‘Hayır’ çalışması yürütmekti ve bunu başardık. Şimdi de sandık güvenliği için seferberlik başlatıyoruz” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet habersiz iş yapıyor öyle mi? Yapmıyor da, bir sürü bürokrasi. n Yahu ona ben demokrasi diyorum. Çok aklın bir araya gelmesi. Ama işler uzuyor. n Uzamayınca ne olacak, çok acilen yapılması gereken, yapılmazsa hepimizin öleceği ne var Allah aşkına, tek adam olunca nasıl kısalacak işler? Güçlü Türkiye olacak. n Allah Allah Türkiye şu anda güçsüz mü yani? Hem güçsüzse bu AKP’nin suçu değil mi? 15 yıldır AKP var. Ya öyle değil, bütün dünya ülkeleri bize karşı. n Dünyanın işi yok, bize mi taktı? (Bir amca lafa giriyor) Kızım sen evet mi vereceksin? n Yok ben kararsızım işte, konuşmaya geldim. Ahh Allah’ın izniyle evet diyeceksin inşallah. n Demedim öyle bir şey ben, bakıyorum dedim. Allahım evete basmayı nasip etsin. n Neden amca? Büyük Türkiye için kızım. n Amca, küçük müydük ki biz? Değildik ama bak İsrail hep bizi istemedi. n E amca İsrail’le AKP sorun yarattı, şimdi AKP barıştı. (Birileri müdahil oluyor, İsrail’i bırak şimdi amca diyorlar) Almanya, Hollanda da istemiyor bizim büyük olmamızı kızım. n Amca başka işleri yok mu, neden istemiyorlar? Üçüncü havaalanı yapılınca bütün uçaklar buraya inecek kızım ondan istemiyorlar. n Haa mesele uçak yani! Büyük Türkiye. Yollar da var. n Bana ne amca üçüncü havaalanından. Ben binemedikten sonra. Kızım artık bütün uçaklar ucuz. Adana’ya 49 liraya uçak bileti var. n Amca zenginsin galiba. Cebimde 49 lira yok valla. Allah Tayyip Erdoğan’a sağlık versin. TEK ADAM DEMOKRASİSİ Abla bak tek adam değil. n Kaç adam? Bak abla, başkanlık sistemi öyle değil. n Nasıl? Bak Amerika öyle yönetiliyor, Fransa öyle yönetiliyor... n Yav örnek olarak Amerika’yı mı veriyorsun bana. Başına Trump geldi. Geldi evet ne güzel demokrasi işte. n Trump eşittir demokrasi mi dedin sen şimdi? Evet, demokrasi tabii, millet seçti. n Trump da demokrat yani? Evet. n Tebrik ediyorum sizi. Tek adam meselesini anlatayım. n Anlat. Şimdi tek adam diye bir şey yok. Bir başkan var. Ama 600 milletvekili olacak. Diyelim ki, 400’ü CHP’den seçildi. O zaman onlar başkanın tekliflerine itiraz edebilecekler. Tasarıları geri çevirebilirler birlikte hareket ederlerlerse. Bak ne güzel demokrasi. Hatta şimdikinden daha sıkı bir denetleme olacak. MHP ÇALIŞMIYOR n Peki sizin bu MHP’yle ne işiniz var? Hiç tasvip etmiyorum. n Bence MHP’liler de etmiyor. Zaten bak biz burada günlerdir çalışıyoruz, sabah akşam, ama bunlar bir çadır bile kurmadılar. Hiç yoklar ortada. Çalışmıyorlar. Eee yani? Yanisi şu, siyasette bazen böyle işbirlikleri yapılıyor işte, maalesef. TÜRBANIN SAYEMiZDE Sirkeci evet çadırı önü uzaktan du yulan diyaloglar. Türbanlı bir kadın AKP’nin çadırına doğru ilerliyor. Onu başı açık bir AKP’li kadın karşılıyor. Ve şu diyalog gerçekleşiyor: n Türbanlı kadın: Hâlâ mı bizden bir şeyler istiyorsunuz? AKP’li kadın: Evet istiyoruz, evet vermenizi istiyoruz. n Türbanlı kadın: 15 senedir her şeyi aldınız, ülkeyi yediniz bitirdiniz, daha ne istiyorsunuz bizden? AKP’li kadın: Erdoğan’ın başkan olmasını istiyoruz. Ülkeyi güçlendirmek istiyoruz, büyük Türkiye olsun istiyoruz. n Türbanlı kadın: 15 senedir güçlendiremediniz mi? Her şeyimizi aldınız, paramızı, hayatımızı, canımızı, hâlâ yetmedi. Yetmedi! Bırakın insanların yakasını. AKP’li kadın: Bak kardeşim, senin türbanını takabilmen bizim sayemizde oldu. Recep Tayyip Erdoğan türbanı serbest bıraktı. Sen onun, bizim sayemizde böyle giyinebiliyorsun. Bir de bize hâlâ laf ediyorsun. n Türbanlı kadın: Ben sizin sayenizde filan böyle giyinmedim, ben hep böyleydim. Allah’ın izniyle kapandım, onun izniyle türbanla yaşıyorum ben. AKP’li kadın: Sayın Erdoğan türbanı serbest bırakmasaydı biraz zordu o. Teşekkür etmen gerekirken... Senin yaptığına bak... Nankörlük bu... AKP’li bir adam: Bir dakka, hanımın kılık kıyafetiyle ilgili lütfen böyle tartışmayın. Lütfen, öyle şeyler söylemeyin. n Türbanlı kadın: (Uzaklaşırken) Yıllardır hayatlarımızı mahvettiniz, hepiniz. Yediniz içtiniz, şimdi düşman diyorsunuz, FETÖ’yle içli dışlıydınız, içtiğiniz su ayrı gitmiyordu. Dindarız dediniz, gramı yok. Her şeyi aldınız her şeyi, hâlâ istiyorsunuz. Canımızı bile aldınız be, benim kardeşim şehit oldu, şehit! Sizin savaşma merakınızdan kardeşimin canı gitti, getirebilir misin başkanlıkla? Allahınızdan bulun. haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Frensiz otobüste 80 milyon insanın yolculuğu: Referandum 1 oy fazlasıyla yeni ve kansız ‘Devlet Kurma’ teşebbüsüdür referandum Bu devlet, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı verilerek kuruldu. Dünyada bir ilkti, devrimciydi ve örnekti. Sıfırdan bir millet, ülke, devlet yaratma girişimiydi.. Şüphesiz ki var olan bir Anadolu üzerinde gerçekleşti. Toprağıyla, Türkçesiyle, milletiyle, geçmişiyle birlikte. Hazırlanan anayasa değişikliği, bugüne kadar gelen bu devleti, temelden yıkıyor. Tam bir kansız karşıdevrimle... Temelden yıkıyor ve tek bir adama yeniden kurma olanağı tanıyor. Bu eylem, Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyete karşı kin ve nefretini saklamayarak sık sık dışa vuran; siyasal amaçlarla basit, ilkel din ticareti yapan karşıdevrimci bir ekibin operasyonudur. AKP Cumhurbaşkanı’nı öne sürerek, referandumda RTE’nin oylanacağı görüntüsünü yaratıyor. İktidar, olayı RTE’nin oylanmasına dönüştürdü. Mitinglerde tartıştıkları bir anayasa yok, CHP’yi tartışıyorlar. Eski silahlarla yeniden düşman yaratma! Büyük yalan ve saptırma Avrupa düşmanlığı ile anayasa oylamasını evete dönüştürme taktiği, iktidarın göbeğini kaşıyan adam, aptal biz ne dersek kabul eder muamelesi yaptığı bir kısım seçmende tutmuş olabilir. Son mitinglerinden bir pankart: “Sen duvara oy ver de verelim!” Şimdi bunu demokratik hakkını kullanan yurttaş mı kabul edeceğiz, yoksa iktidarın göbeğini kaşıyan adamı mı?! Böyle bir saptırma görülmedi! Tepeden tırnağa yalan üzerine kurulu bir propaganda makinesiyle alınabilecek evet sonucu ile, yine yalan ve zorbalık üzerine yeni devlet sistemi kuracakları çok açık. Mesela AKP’nin propaganda afişlerine inanacak olursak, millet hem Meclis’i hem hükümeti seçecek. Yalan, “bakan” denecekleri sadece Cumhurbaşkanı atayacak, üstelik milletin seçtiği milletvekilleri arasından değil. Parlamenter sistemden bildiğimiz Hükümet yok, aslında bakanlar da yok. Sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak, adlarını da Cumhurbaşkanının koyacağı kimseler var. Anayasa hukukçusu Kemal Gözler diyor ki:(*) ‘Bakanlar Kurulu’ yok “...Bakanların kolektif sorumluluğunun olmadığı bir sistemde ‘hükumet’ten veya ‘bakanlar kurulu’ndan bahsedilemez. Önerilen sistemde ‘hükumet’ de, ‘bakanlar kurulu’ da Cumhurbaşkanının kendisidir. Zaten ‘başkanlık hükumet sistemi’ veya ‘Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi’nin de anlamı budur... Oylayacağımız Anayasa Değişikliği Kanunu’nun kendisinde ‘Hükumet’ ibaresi veya ‘Bakanlar Kurulu’ ibaresi yoktur. Dahası adı geçen Anayasa Değişikliği Kanunu, Anayasada geçen ‘Hükumet’ ibaresini ‘Cumhurbaşkanı’ ibaresiyle ve keza ‘Bakanlar Kurulu’ ibaresini de yine ‘Cumhurbaşkanı’ ibaresiyle değiştirmiştir (m.16/B).” Tek Adam’a devleti baştan sona tamamen yeniden yapılandırma, idari yapısını değiştirme yetkisi veriyor. Her şeyi, tepeden tırnağa... Anayasa değişikliği adı altında dayatılan, tam bir yeni devlet kuruluşudur. Bir Cumhuriyet, parlamenter demokrasi yıkılıyor ve yerine Tek Adam Rejimi kuruluyor. Düşledikleri, Türkiye’nin kuruluşunu reddetmektir. Değişikliğin tarihsel süreç açısından da anlamı “Yeni Türkiye” diye adlandırdıkları bir “Tayyibistan” kurulmasıdır. Cumhurbaşkanını ancak böyle bir değişim tatmin eder: Bir defteri dürüp kapamak ve yeni bir defter açmak. Referandumla yeni devlet mi kurulur Türkiye’nin kuruluş ilke ve temellerini değiştirerek Tek Adam Rejimi’ni öneren böyle bir Referandum ile yeni bir devletin kurulmasının dünyada örneği yoktur. Doğan Kuban Hoca’nın dediği gibi, anayasalarda düzeltmeler yapılabilir. Ama bunların hiçbiri rejimin rengini değiştirecek karakterde olamaz. Rejimin rengi de değiştirilebilir şüphesiz, ama bu genel seçim yapar ve partilere oy verir gibi, bir iktidar partisinin referandum dayatmasıyla olamaz. Geniş ve özgürce tartışma, tüm anayasa hukukçularının, sosyal bilimcilerin, uzmanların katılımı ile ve nitelikli bir çoğunluğun kabulü ile gerçekleşebilir. Hele hele bugünkü gibi, asla özgür denemeyecek, tüm devlet olanaklarının evet lehine kullanıldığı, karşıt görüşlerin bastırıldığı ve hoşlanılmayanlara ekrana çıkma yasağının konduğu, üstelik OHAL koşullarında yeni bir devlet kuruluşunu dayatan bir referandum ile asla olamaz. Frensiz otobüste 80 milyon Düşünün: Bir oy veya bir puan farkla evet kazandı ve devlet değişti. Rejim değişti. Kuruluş değişti. Bu kabul edilebilir bir olay değil ve olamaz. Üstelik 80 milyon insanın içinde olduğu, Kemal Gözler’in tabiriyle koca bir otobüsün direksiyonuna da tek bir adam oturtuldu... Fakat otobüsün fren sistemi yok! Tüm yetkiler, frensiz sürücüye verilmiş. Sen sağ ben selamet denilerek! Beşinci vitesle uçuruma gidecek bir ülkeden ve buna yol açacak bir oylamadan bahsediyoruz! Dünyada görülmemiş bir olay yaşıyoruz. (*) Referandum öncesi son gözlemler; www. anayasa.gen.tr/songozlemler.html C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle