22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 10 Nisan 2017 2 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET Bilim insanları 20092014 arasında Yunanistan’ı terk etti Komşuda 20 bin beyin göçü Yunanistan’ın üçüncü büyük şehri olan Patra’da düzenlenen “Patras IQ” 4. Teknoloji Sergisi açılışında konuşan Yunanistan Araştırma ve Teknoloji Bakan Vekili Kostantinos Fotakis, 20092014 yılları arasında 20 bine yakın bilim adamının Yunanistan’ı terk ettiğini açıkladı. 20002005 yılları arasında bu rakamın 2 bin 500’ü bulduğunu ekleyen Fotakis, beyin göçü için, gidenleri geri getirmek, yeni araştırmacıların ülkelerini terk etmemelerini sağlamak için, hükümetin elinden geleni yapacağını söyledi. Bakan, “Büyük ekonomik kriz döneminde olmamıza rağmen 2014 yılında araştırma için 1.4 milyar Avro ayırırken 2015 yılında bu miktarı 1.6 milyara çıkardık, yani 200 milyon Avro kadar artırdık” dedi. Ayrıca kalkınma programı ESPA 20142020 kapsamında 1.2 milyarın uygulamalı araştırmaya ayrıldığını, yedi yıl içinde 9 bine yakın yeni araştırmacının çalışma imkânına sahip olacağını ekledi. l DHA Yaşam mı büyük yoksa para mı? SMA çalıştayında, ABD’de geliştirilen ilacın fiyatının yüksekliğinin sorun çıkardığı konuşuldu. Çalıştayda yeni vakaların önlenmesi için tarama yapılacağı öğrenildi Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile bilim insanları, ABD’de 2016 yılında kilileri, Ankara’da bir çalıştay düzenledi. Çalıştaya, SMA konusunda çalışma SMA hastalarının kullanımına lar yürüten bilim insanları sunulan ve bir dozu 125 bin do davet edildi. Çalıştaya katı lara mal olan ilacın Türkiye’deki kullanımı konusunu tartış SİBEL BAHÇETEPE lan Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. mak amacıyla Ankara’da düzen Coşkun Özdemir’den edini lenen çalıştayda bir araya geldi. Ça len bilgilere göre, Sağlık Bakanlığı lıştayda, ABD’de onay verilen ilaca yetkililerinin hasta ve hasta yakınla bakanlık yetkililerinin ilgi gösterdi rını yakından ilgilendiren ilaç konu ği ancak ilacın fiyatında ortaya bü suna yakın ilgi gösterdiği ancak söz yük engeller çıktığı, alınan kararla konusu ilaç fiyatının ortaya büyük rın ise önümüzdeki günlerde kamu engeller çıkardığı, ilaç ile ilgili ba oyuna açıklanmasının planlandığı kanlık yetkililerinin FDA’nın hasta öğrenildi. lığın her 3 tipi için onay vermesi ko Yürüyememe, desteksiz otura nusunda, FDA yazı yazdıkları ve bu mama, yutkunma, solunum zorlu onayın açıklamasını istedikleri an ğu gibi belirtilerle kendini göste cak henüz yanıt alamadıkları konu ren ve bir tür kas hastalığı olan Spi şuldu. nal Müsküler Atrofi (SMA) hastala Çalıştayda, tedavi endikasyonu rının yakınları, bir süreden bu yana (tıbbi ilaç kullanımı, bir müdahale ABD’de kullanılmaya başlanan ila ya da cerrahi girişimin gereklilik se cın da Türkiye’ye getirilmesi konu bebi) için bazı kriterlerin saptandı sunda eylemler yapıyordu. ABD Gı ğı ve bu kriterlerin gelişmelere göre da ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayla değişebileceğinin de ele alındığı be dığı ve ömür boyu kullanılması ge lirtildi. İlk uygulamaların erken eri reken ilacın başlangıçta bir yılda or şim adı altında dört hastada başladı talama 6 doz kullanılması gerektiği ğının da çalıştayda açıklandığı, ba belirtiliyordu. kanlığın aynı zamanda yeni vakala SMA gen tarama rın önlenmesi için SMA geni tarama çalışmaları planlandığı, evlenecek çalışmaları Söz konusu ilaç ile ilgili 5 Nisan günü Sağlık Bakanlığı ile Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumu yet çiftlerde SMA taraması yapacağı da öğrenildi. Sağlık Bakanlığı’nın SMA hastaları ve yapılan çalıştay ile ilgili alınan kararları ise önümüzdeki günlerde paylaşılacak. l İSTANBUL Geçen ay İstanbul Beyoğlu’nda bir araya gelen SMA hastası çocukların yakınları, ABD’de geliştirilen ilacın SGK kapsamına alınmasını istemişti. Çaresiz değilsiniz 200 parkinson hastası İstanbul’da bir araya geldi Parkinson hastalığının tanımlanmasının 200. yılında, Türkiye’nin dört bir yanından parkinson hastalığı ile mücadele eden ve beyin pili takılan 200 hasta İstanbul’da bir araya geldi. Beyin Pili Hastaları Derneği ve Kolan Hospital desteği ile düzenlenen etkinlikte, yıllarca parkinson hastalığı ile mücadele eden ünlü sanatçı Durul Gence, kendisi ile aynı kaderi paylaşan hastalara konser verdi. Etkinlikte, sanatçı Nükhet Duru da sahne aldı. Babaanneden böbrekle hayat Konya’da, böbrek yetmezliğiyle dünya ya gelen 2 yaşındaki Osman, babaannesi Fahriye Küçüktopal’dan (53) nakledilen böbrekle hayata tutundu. Anne Betül Küçüktopal (25), bebeğinin rahatsızlığının daha karnında fark edildiğini, daha bir haftalıkken diyalize girdiğini söyledi. Babaanne Fahriye Küçüktopal ise “Torunumu çok seviyorum. Böbreğimi vermek istedim. Çok sevinçliyim. Çok mutluyum. Torunumun nakil günü artık ikinci doğum günü” diye konuştu. l KONYA/DHA Beyin pili Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ali Zırh, hastalığın beyinde dopamin denilen maddenin eksiliği ile ortaya çıktığını, hareketlerde yavaşlama, titreme, tutukluk, ağırlık ve katılık gibi bir takım belirtiler gösterdiğini söyledi. Zırh, hastalığın ilk yıllarında hastaların ilaç tedavisine iyi cevap verdiklerini ancak ilerlemesi ile ilaçlara vücudun alışması, yoğun ilaç yan etkileri başlaması ve küçük grup hastalarda baştan ilaç tedavisine cevap vermemesi üzerine beyin pili ameliyatları yaptıklarını anlattı. Zırh “Parkinson hastaları çaresiz değiller. Doğru endikasyonu olan ve doğru yöntemle ameliyat edilen hastalar beyin pili tedavisiyle önemli ölçüde iyileşebiliyorlar” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet Milliyetçilik, cemaatçilik ve kadın Hayatımın en şaşırtıcı, ama aynı zamanda en heyecan verici davetlerinden birine cumartesi günü icabet ettim. Türk Ocakları İstanbul Şubesi Gençlik Kolu’nun benden bir ders talebini karşılamak; popüler kültür, dijital çağ, yeni medya başlıklarının altını özellikle Türkiye bağlamında doldurmak üzere Ocağın Çemberlitaş’taki konferans salonundaydım. Bir tatil gününün ortasında saat 12’de gayet ciddi ve istikrarlı bir dinleyici grubunun önünde anlattım da anlattım: Folk kültür, popüler kültür, kitle kültürü… Sözlü kültür, yazılı kültür, görsel kültür… Masallar, romanlar, diziler… Kapitalizm, sosyalizm, küreselleşme… Comte, Marx, Baudrillard… Homeros galaksisi, Gutenberg galaksisi, BillGates galaksisi… HHH Türk Ocakları’nın tarihsel önemi malum: Türk ulusdevletine beşiklik yapmıştır onlar. Diğer bir deyişle Türk Ocakları, Cumhuriyet’in içinde piştiği “ocak”tır. Bu nedenle de en bitimsiz tartışmalardan biri, 1912’de açılmış Türk Ocakları’nın Cumhuriyet kurulduktan sonra 1932’de kapatılması olayıdır. Bu konuyu tabii derste konuşmadık ama sonrasında beni davet eden gençlerle sohbet ederken tartıştık. Bilindiği üzere Türk Ocakları kapatılıp yerine Halkevleri açılırken temel motivasyon, Ocakların devletin Türkleşmesi yolunda harcadığı çabanın ve yaptığı katkının tamamına erdiği, bir “milli devlet”in kurulduğu ve artık toplumun Türkleşmesi (“millet”leşmesi) yolunda daha dinamik bir girişim gerektiğidir. Tabii burada Halk Partisi ile doğrudan bağlantılı şekilde Halkevleri’nin önü açılmıştır. HHH Bunları konuşurken Ocaklı genç arkadaşlardan birinin söyledikleri üzerinden öne çıkan bazı görüşler, bu yazıyı yazmamın birinci vesilesi oldu. Mealen şunlar dillendirildi: Aslında Türk Ocakları kapanınca sonraki yıllarda doğuş bulan “sivil” Türk milliyetçiliği, yani MHP ve ülkücü hareket, çok önemli bir edebî, entelektüel ve (şehirliburjuva kültür anlamında) “medenî” bir kaynak ya da dayanağı kaybetti. İlk ortaya çıkışından bugüne o Türk milliyetçiliğine parti (MHP) bazında da, gençlik hareketi (ülkücülük) bazında da genelde “cemaatçi” bir kültürün hâkim olduğunu görürsünüz. Böylece herkesin birbirine benzediği, “mekanik dayanışma” esasına dayalı cemaat toplumsallığı (“gemeinschaft”), aslında modern bir ideoloji olan milliyetçiliğin başat unsuru durumuna geldi. O yüzden ne bireyleşme, ne bireysel inisiyatif, ne eleştirellik, ne partiiçi demokrasi, ne de “kadın temsili” serpilebildi, gelişebildi, yaygınlaşabildi bu milliyetçi siyaset bünyesinde… Hâlbuki Türk Ocakları, Yusuf Akçura gibi burjuva kökenlikültürlü Türkçülerden beslenerek kurumlaşmıştı. Dolayısıyla onlar eğer kapatılmayıp süreklilik arz edebilseydiler, Türk milliyetçiliğinin bu cemaatçilikten sıyrılmasında etkin rol oynayabilirlerdi. Modern toplumsallığın (“gesellschaft”) gerektirdiği tarzda, gerçek anlamda “sivil” bir milliyetçiliğin önünün açılmasına katkı yapabilirlerdi. HHH Hiç kuşkusuz bu yaklaşım da tartışmaya açıktır. Ancak konuştuklarımızı bana dün sabah sıcağı sıcağına hatırlatan bir haber düştü basına ki o da bu yazıyı yazmama ikinci vesiledir. MHP eski milletvekili ve genel başkan adayı Meral Akşener, referanduma ilişkin konuşmak üzere gittiği Bolu’da çirkin mi çirkin bir cinsiyetçi saldırıya maruz kalmış. Bahçeliyanlısı 100 kişilik bir MHP’li grubu, Akşener’e kadın ayakkabıları ve etekleri fırlatmış!.. Tabii Akşener tokat gibi muazzam bir yanıt vermiş bu zavallı, çağdışı ve “cemaatçi” saldırıya: “Annesi, ablası, kız kardeşinin eteğini o çocukların eline verenler, size hiçbir şey söylemiyorum. Size bu talimatı verenlere yazıklar olsun! Evet, ben eteklik giyiyorum. Ben kadınım, kadın! Utanın!..” HHH Yukarıda Türk Ocağı’ndaki izlenimlerime dair aktarılanları bu haberle ilişkilendirince ortaya çıkan sonuç şu gibi göründü bana: MHP ve Türk milliyetçi hareketinin bir “kırılma” şeklinde önünde duran asıl mesele, referandumda evet mi hayır mı meselesi değil. Milliyetçilik bağlamında cemaatçilik mi, “medenîlik” mi meselesi… C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle