20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 6 Mart 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 5 ‘Belediyenin iradesi değil’ Almanya’da miting yapılmasına izin verilmemesini değerlendiren Bozdağ, ‘Bu belediyeye aldırılmış bir karardır. Belediyeyi aşan bir karardır’ dedi Yozgat’ın Sorgun ilçesinde SağlıkSen Yozgat Şubesi İl Divan Toplantısı’na katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Almanya’nın, Türkiye’den kendisi ile birlikte iki bakanın yapacağı toplantılara izin vermemesine ilişkin, “Belediyeyi aşan bir karar, toplantıyı iptal ettirmiştir. İptal belediyenin doğrudan iradesi ile aldığı bir karar değildir. Belediyeye aldırılmış bir karardır. Benim gördüğüm; belediyenin iradesi ile iptal edilmediğidir. O iradeyi etkileyen başka bir irade olduğudur. Burada tartışma yok. Merkel, ‘Bizim etkimiz yok, bu konuda belediyeler yetkilidir’ diyor. Belediyeler Birliği’nin yaptığı açıklama da beni doğruluyor” dedi. Almanya’nın ‘Evet’e dönük çalışmalara büyük engeller çıkardığını iddia eden Bozdağ, “Türkiye’nin Adalet Bakanı olarak Türk toplumunun yaptığı bir organizasyona katılamıyorum, orada hitap edemiyorum. Evet lehine propaganda yapamıyorum. Başka bakanlar için de söz konusu. Bir bomba ihbarı yapıldı. Bu tamamen senaryo. Benim toplantımı yapanların terörle, şiddetle uzaktan, yakından bir alakası yok. Aksine teröristleri himaye eden Almanya hükümetidir” diye konuştu. Almanya’da yapacağı toplantıyı iptal eden CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın kararını önemsediğini belirten Bozdağ, “Türkiye Adalet Bakanı’na yapılan bu haksız ve keyfi uygulamaya karşı bir tutumsa takdire şayan bir tutumdur” diye konuştu.l YOZGAT/DHA Avusturya: Yasak Avrupa’ya yayılsın Almanya’da yaşanan krizin ardından Avusturya Başbakanı Kern, Türk politikacılara Avrupa çapında miting yasağı getirilmesi çağrısı yaptı Avusturya Başbakanı Christian Kern, Türk politikacılara Avrupa çapında miting yapma yasağı getirilmesi çağrısında bulundu. Welt am Sonntag gazetesine konuşan Kern, bu tür siyasi mitingleri engellemek için AB çapında ortak hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Kern, bu tür bir yasağın Almanya gibi ülkelerin tek tek Türkiye’nin baskısına maruz kalmaması açısından önemli olduğuna işaret etti. Türkiye’deki anayasa değişikliğini de eleştiren Kern, başkanlık sisteminin hukuk devletini daha da zayıflatacağını, güçler ayrılığını daraltacağını ve AB değerleriyle çeliştiğini savundu. Türkiye’nin insan hakları ve demokratik değerleri ayaklar altına aldığını öne süren Kern, basın özgürlüğünün Türkiye için yabancı bir terim olduğu eleştirisinde bulundu. Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in serbest bırakılmasını da isteyen Kern, “Ankara’dan az da olsa hukuk devletine uygun davranmasını bekliyoruz” dedi. Yıllardır demokratik değerler ve hukuk devleti ilkelerinden adım adım uzaklaşan bir ülke ile üye lik müzakerelerinin sürdürülemeyeceğini savunan Kern, “Müzakereleri sadece geçici olarak durdurmak değil, bitirmeliyiz” ifadelerini kullandı. Kern, 2020 yılına kadar Türkiye’ye AB uyum yasaları kapsamında verilmesi öngörülen 4.5 milyar Avro yardımın ya iptal edilmesini ya da reformların yapılması konusunda politik baskı unsuru olarak kullanılmasını da önerdi. Telefonla görüştüler Almanya’daki toplantı krizinin ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün akşam Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşme talebinin Alman ‘Bizi korkutamazlar’ Antalya’nın Gazipaşa ilçesine giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Bıçkıcı Deresi Islahı 1. Kısım Temel Atma ve Orman Köylülerine Gelir Getirici Tür Sertifika Töreni’ne katıldı. Törende konuşan Çavuşoğlu, “Ne Almanyası ne Hollandası bizi korkuta maz. Hiç kimse de bizi engelleyemez. Onların demokrasi ve insan haklarında ikiyüzlülüğünü suratlarına vururuz. Hiç endişe etmeyin. Herkes haddini bilecek. Herkes demokrasi, insan haklarında çifte standarttan uzak duracak, kimse bize ders vermeye kalkmasın” dedi. l ANTALYA/DHA ya Dışişleri Bakanlığı’ndan geldiği belirtildi. Öte yandan, Dışişleri Bakanı Gabriel Bild am Sonntag’a yazdığı makalede, ‘İki ülke arasındaki dostluğun temelinin bozulmasına izin vermemeliyiz’ dedi. Bakan ayrıca iki ülke arasındaki zorlu konuların karşılıklı olarak kullanılmaması gerektiğini belirtti. Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi iç politika uzmanlarından Stephan Mayer, Welt am Sonntag’a verdiği demeçte, Türk siyasetçilerin referandum konusunda Almanya’da düzenleyecekleri etkinliklerin yasaklanmasını talep etti. Yeşiller Partili Claudia Roth bu tür etkinliklerin siyasi gerekçelerle yasak lanmasının yapıcı olmayacağını söyleyerek, “Bizimle diktatörlük yolundaki otokrasi arasındaki farkı ancak düşünce, toplantı ve gösteri düzenleme ve basın özgürlüğünü herkese aynı oranda geçerli kılarak gösterebiliriz” dedi. Zeybekci Köln’e uçtu Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci Köln ve Frechen’deki toplantıların iptal edilmesinin ardından dün bir otelde konuşmak üzere Köln’e gitti. Zeybekci Almanya ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada, Almanya’nın ülkede 3 milyona yakın Türk kökenli olduğunu göz önünde bulundurması gerektiğini belirtti. l DORTMUND/DHA ‘AB tedbir almalı’ ‘Milli Kültür Şurası’ Bizde ‘milli kültür’ denilen öteden beri, Cumhuriyet’in kuruluşunu takiben Batı kültürünü benimseme çabasına karşı verilen tepkinin adıdır. Bir taraf, Batı kültürü dayatması yaparken, buna itirazı olanlar da ‘milli’, ‘yerli’ adı altında, derme çatma referanslar üzerinden bir karşı hamle çabasına girdiler. Sonuçta ortaya çıkan, ne Batılı kültür dünyası ne de alternatif olarak farklı bir kültür dünyası inşası oldu. Aslında, ‘kültür’ün tanımı ziyadesi ile tartışmalı, çetrefil bir konudur, şimdilik uzak duralım. Bu arada, halihazırda söz konusu olan tartışmanın ‘evrensel’ ile ‘yerel’(milli) arasında tercih olduğunu düşünmek de yanıltıcı olabilir, zira ‘evrensellik’ iddiasının kendi de tartışmaya açık olmak gerekir. Nitekim, Batı kültürünün, modern çağda kendini ‘evrensel’ olarak kabul ettirmeye çalışması, uzunca bir zamandır, itiraz edilen bir iddia haline geldi. ‘Milli kültür’ ise, daha ziyade ulus kurgulama sürecinin bir ürünüdür. Modern Türkiye’yi inşa etme çabası, bir yandan Batılı kültürü evrensel olarak tanıma çerçevesinde yaşandı, ona karşı muhafazakâr/İslamcı kesimden yükselen itiraz ise, her şeyden önce dini ve daha ziyade, kırsal/yerel kültür ve sembollere sarılma şeklinde tezahür etti. Cumhuriyetin kültür hamlesine itirazın kalkış noktası, sadece Batılı kültür kodları değil, modernleşme sürecinin kendisi idi. Bu sürecin dışarda bıraktıkları ve buna karşı Batılı/modern kültürü yabancılayanların ezici çoğunluğu kırsal nüfustu. Bu kesimin, Osmanlı kültür mirası birikimi ve irtibatı yoktu, olamazdı, zira klasik ‘Osmanlı kültürü’ denilen, bir geleneksel imparatorluk azametinin seçkinci kültür kodları idi. Dahası, Osmanlı seçkin kültürü de, on dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde çoktan modernleşme ve onunla özdeşleşen Batılılaşma sürecine girmiş idi. Şimdilerde, referandum sonrası hayata geçecek olan ‘Yeni Türkiye’ projesi, kendi kültür devriminin hazırlığı içinde, öteden beri ‘Cumhuriyet Batılaşaması’na karşı biriktirdiği itiraz dağarcığından çıkardığı derme çatma referanslar ile, yeniden bir ‘milli kültür’ tanımlamaya çalışıyor. Doğrusu, kültür, aslında hiçbir durumda siyasetten, yani güç ilişkilerinden bağımsız bir alan değildir, o ne denle her yeni iktidar örüntüsü aynı zamanda kültürel hegemonya çabasına girişir. Dolayısı ile Yeni Türkiye inşa girişiminin yeni bir kültür inşası arayışında şaşılacak bir şey yok. Bu noktada, halihazırda yaşadığımız en önemli sorun, kültürel hegemonya kurma çabasının, kaba bir tekillik ve doğrudan dayatmaya imkân veren bir anlayışla yapılması. Bu tür çabalar tarih boyunca çok acı sonuçlar verdi, en önemli örnek Mao’nun ‘Kültür Devrimi’ hamlesidir. İkinci sorun ise, her ne kadar ‘kültür’ tanımı tartışmalı bir mesele olsa da, sonuçta, doğal hayatı üsteleyen estetik ve felsefi bir iddiaya gönderme yapar, oysa mevcut Milli Kültür hamlesi Batılı modern kültüre kaba itiraz dışında ciddi bir referanslar dünyasına göndere yapmaktan aciz. Osmanlı kültürü, kuşkusuz ‘hat ve tezhip sanatları’ndan ibaret değildi, olsa bile sıradan bir ‘eskiyi ihya’ çabası kültür üretimine fazla katkı sağlayamaz. Diğer taraftan, kültürel miras ve onun estetik dünyasından esinlenmek ‘ben yaptım oldu’ şeklinde gerçekleşebilecek bir iş değildir. Öyle olmadığını görmek için, Milli Şura’da Cumhurbaşkanı’na sunulan tabloya bakmak yeterlidir. Nihayet, Milli Şura’da gönderme yapılan manasıyla ‘kültür’, bırakın estetik ürün vermeyi, her şeyden önce, insanın ‘doğal’ kabalığından kurtulup incelmiş insan davranışlarına yönelmesi iddiasını içerir. En basitinden insan, acı karşısında böğürmeyi aştığı için türkü yakıyor, senfoni besteliyor. Her şeyden önce itişip kakışmayıp dil ile iletişim kuruyoruz; bu dil, itişip kakışmanın sesli bir biçimi olmaktan çıktığı ölçüde gelişiyor ve de insanı geliştiriyor. Halihazırda ben ortada, bırakın alternatif bir estetik ve değerler dünyası üretmeyi, bu manada bir kültür hamlesi göremiyorum. Gazetelerinde, ‘hergele’ gibi tabirlerden geçilmeyen, ‘ulan’, ‘be’, ‘yav’ gibi ifadeleri, kaba saba şakaları, siyasi diline dolamış bir heyet, hat ve tezhip ustası yetiştirse ne olacak, yetiştirmese ne olacak, diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bilmiyorum, o ‘Şura’ya katılan ‘kültür insanları’ bu konularda ne düşünüyor. Durun ben sufle vereyim; ‘argo da bir kültürel üründür’ denilebilir, ama sahi ne zamandır beri lümpen kültür ‘milli’ vasfı kazandı? AB Bakanı Çelik, Avusturya Başbakanı Kern’in ‘yasak’ çağrısına karşı AB’nin önlem almasını istedi. Çelik, Kern’in ‘demokrasiyi tehdit ettiğini’ söyledi AB Bakanı Ömer Çelik, Türk politikacılara Avrupa’da miting yapma yasağı getirilmesi için çağrı yapan Avusturya Başbakanı Christian Kern’e “AB, ırkçı, İslamofobik ve antisemitik siyasetler üreten bazı üye ülkelerin hükümetlerine karşı tedbir almalıdır. Avrupa’daki bazı hükümetlerin tutumu demokrasiyi tehdit etmektedir” karşılığını verdi. Çelik, Avusturya Başbakanı Kern’in Türk politikacıların Avrupa’da miting yapmasını engellemek için Avrupa Birliği’ne (AB) ortak hareket etme çağrısı yapmasını eleştirdi. Twitter üzerinden açıklamalarda bulunan Çelik, “Avusturya Başbakanı, bazı AB ülkelerinde son günlerdeki demokrasi ve temel özgürlükler karşıtı engellemelerin AB çapında olmasını önermiş. Vatandaşlarımızla bir araya gelmemizi engellemek için AB’yi kullanmayı önermek ifade ve toplanma özgürlüğü ihlalinde yeni bir aşama. Bireysel Türkiye karşıtlıklarını Avrupa çapında yaymak isteyince en temel değerleri çiğnemekten çekinmiyorlar” dedi. Türkiye’nin temel değerleri anımsatmayı sürdüreceğini belirten Çelik, “Avrupa’daki bazı hükümetlerin tutumu demokrasiyi tehdit etmektedir. Bu da temel değerlere düşman aşırı sağ akımları güçlendirmektedir. Temel değerleri tüm dünyada koruma çağrısı yapıyoruz . Bu değerler ırkçılara, islamofobik ve antisemitik siyasetlere terk edilemez” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet Zor indi Başbakan Yıldırım’ı Muş mitingine götüren helikopter, hava şartları nedeniyle havaalanına inemeyince Muş Şehir Stadı’na yöneldi. Helikopter, stada 3 kez denemesine rağmen iniş yapamayınca, Van’ın Tatvan ilçesine gitmeye karar verildi. Helikopter sis nedeniyle Tatvan’a da inemeyince Muş’un Kale Mahallesi’nde karla kaplı bir araziye indi. Yıldırım 300 metre karda yürümek zorunda kaldı. ‘Hayırcılar sorun çıkaran kesim’miş! Bingöl ve Muş’ta miting yapan Başbakan Binali Yıldırım, “Türk de bizim, Zaza da bizim, Kürt de bizim, Laz da bizim. Allah’ın birleştirdiğini kim ayırabilir? Yeter ki oynanan oyunların farkına varalım. Gün, ayık olma günüdür. Bizleri Kürt, Türk, Laz, Zaza diye birbirimizden ayırmaya çalışıyorlar. Asil milletimiz hileli tuzakları başlarına geçirecek ve bizi parçalamaya çalışanlara gereken dersi verecek” dedi. CHP ve HDP’yi hedef alan Yıldırım, “Bu anayasa değişikliğine CHP, HDP karşı, ama yetmedi şimdi FETÖ de, PKK de, DEAŞ da karşı. Şimdi bazı ülkeler de karşı çıkmaya başladılar. Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’nin bu kutlu yürüyüşünü asla ve asla durduramayacaklar” diye konuştu. ‘En fazla 10 yıl’ Muhalefetin “tek adam” eleştirisine yanıt veren Yıldırım, “Bu, kocaman bir yalan. En fazla 10 yıl. Ondan sonra mutlaka değişiyor. Buradan tek adam, diktatör çıkar mı? Halkın seçtiği diktatör olur mu? Bunlar külliyen yalan, kuyruklu yalan. Güvenoyunu siz vereceksiniz, 5 yıl kulağınız rahat. 16 Nisan’da öyle bir gür sesle ‘evet’ diyeceğiz ki Türkiye’de artık sorun çıkaran bütün kesimler cevabını alacak” dedi. l DHA "Onbeşlileri" temsil eden Tokatlı gençler Erdoğan'a "Rabia" selamı verdi. Erdoğan: Almanya’da Nazizm devam ediyor Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türk bakanların Almanya’da konuşturulmamasına sert tepki gösterdi. Erdoğan “Ben Nazizmin Almanya’da bittiğini zannediyordum. Meğerse hâlâ devam ediyormuş” dedi. Kadın ve Demokrasi Derneği’nce (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen “Kadın ve Demokrasi Buluşması” programına katılan Erdoğan, referandumda ‘Hayır’ diyeceğini söyleyenleri 15 Temmuz darbecileri ile bir tutarak “15 Temmuz gecesi şehit olanlar ‘evet’çiydi, evetçi. F16’larla bomba yağdıranlar bugünün ‘hayır’cıları” diye konuştu. Daha sonra “Tokatlılar Gecesi”nde konuşan Erdoğan, Almanya’nın Türk bakanları konuşturmamasına ilişkin olarak “Eğer demokrasiye inanıyorsan, benim bakanım orada bir salon toplantısı yapacak. Niye rahatsız oluyorsun? Hollanda da aynı şekilde bir açıklama yapmış. Vah zavallı vah. Bunlar kendi iradeleriyle hareket etmiyorlar. Zannediyorlar ki Tayyip Erdoğan Almanya’ya gelecekti. Ya ben istersem yarın gelirim. Gelirim ve kapıdan da sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben dünyayı ayağa kaldırırım” dedi. Sınır temizlenmiş Terörle mücadeleye de değinen Erdoğan, “Suriye’den ülkemize saldıran, Gaziantep’te, Ankara’da, İstanbul’da masum insanların kanına giren DEAŞ’lı canileri sınır bölgelerimizden tamamen temizledik” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle