23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Londra’daki anmada Müslümanlardan barış mesajı Britanya’nın başkenti Londra’da Khalid Masood isimli saldırganın Westminster Köprüsü’nde yayaları ezip parlamento önünde bir polisi bıçaklayarak dört kişiyi öldürmesinin birinci haftasında kurbanları anma törenleri düzenlendi. Müslümanlar köprüde ve parlamento önünde çiçekler bırakarak insan zinciri oluşturdu ve barış mesajları verdi. Bir dakikalık saygı duruşuna katılan polisler de Müslümanlara eşlik etti. Perşembe 30 Mart 2017 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Brexit yaydan nilgun@cumhuriyet.com.tr 7 çıktı,‘dönüşyok’ May AB’den çıkış için Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesini devreye sokarken ‘Geri dönüş yok’ dedi. Ancak Londra ile AB arasında hemen kavga başladı Britanya Başbakanı Theresa May, ülkesinin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkış süreci Brexit’i dün resmen başlattı. May AB’nin Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesi uyarınca imzaladığı altı sayfalık ihbar mektubunu Brüksel’e gönderdi. Britanya’nın AB Büyükelçisi Tim Barrow, mektubu AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’a elden teslim etti. May ardından parlamentoda yaptığı konuşmada “Halkının iradesine uygun olarak Britanya AB’den ayrılıyor” dedi. “Bu tarihi bir an ve geri dönüşü yok. Kendi kararlarımızı alacağız, kendi yasalarımızı yapacağız, bizim için önemli olan konuların kontrolünü ele geçireceğiz” vurgusu yapan kadın lider, “Bu fırsatı çocuklarımız ve torunlarımızın gurur duyacağı daha güçlü ve daha adil bir Britanya inşa etmek için kullanacağız” iddiasında bulundu. Böylece Haziran 2016’da yüzde 48’e karşı yüzde 52’yle Brexit’le sonuçlanan referandumdan 9 ay sonra tetiği çekti. ‘Şimdiden özledik’ Tusk, mektubu alırken “Bu gün mutlu bir günmüş gibi yapmanın anlamı yok. Sizi şim diden özledik. Teşekkürler ve elveda” dedi. AB açıklama ya yımlayıp bu süreçte kalan 27 üyenin “tek bir” olarak hareket edeceğini ve AB’nin çıkarlarını koruyacağını duyurdu. May May, gönderdiği mektupta AB ile güç lü bağların devam etmesini, Britanya ile AB arasında ekonomi ve güvenlik işbir liğinin dahil olduğu derin ve özel bir or taklık kurulmasını talep etti. “Soğuk Savaş’ın bitiminden beri en kırılgan du rumda” olduğunu söylediği güvenli ğin ”Avrupa’da sağlanmasının önemi ne” vurgu yaptı. Britanya’da yaşayan 3 milyon AB vatandaşı ile AB’de yaşayan 1 milyondan fazla Britanyalının hakla rının karşılıklı korunmasını istedi. Ancak May’in çıkış müzakereleri ile gelecekteki ilişkinin şeklini belirleyecek müzakerelerin paralel yürütülmesi talebine AB tepki gösterdi. ‘Önce çıkman lazım’ Almanya Başbakanı Angela Merkel “Müzakereler ilkin iç içe geçmiş ilişkimizi nasıl ayrıştıracağımızı netleştirmeli. Ancak bu sorun halledilince umarız hemen ardından gelecekteki ilişkimizi konuşmaya başlayabiliriz” dedi. Merkel AB’ye “Eşi benzeri olmayan tarihi bir başarı hikayesidir. Brexit’ten sonra da öyle kalacaktır” diye sahip çıktı. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Brexit’in Britanya için ekonomik açıdan acı verici olacağını söylerken, Dışişleri Bakanı JMarc Ayrault “Önce ayrılık müzakeresi, sonra ayrıca gelecek ilişkilerin mü zakeresi yapılacak” dedi. Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani “Gelecekteki ABBritanya ortaklığının şartı önce düzgün biçimde çıkıştır. Bu konu pazarlığa açık değildir” diye konuştu. Tazminat kavgası yolda Takvim, mayısta çıkış müzakerelerinin başlamasını ve Mart 2019’da Britanya’nın resmen ayrılmasını öngörüyor. Bunun işlemesi önünde önemli bir engel daha var: Para pazarlığı. Brüksel, Britanya’dan en az 60 milyar Avro’luk tazminat talep etmeye hazırlanıyor. Birlik bütçesine Almanya’dan sonra en fazla net ödeme yapan üye olan Britanya, her hafta Brüksel’e 350 milyon Avro havale etmekle yükümlü. Britanya hükümeti, AB’den ayrıldığı andan itibaren Brüksel’e tek kuruş ödemesine lüzum kalmayacağına hükmetti. Brüksel’e göreyse 2020’ye değinki AB bütçesini onayladığından mali yükümlülüğü var. Tornado Almanya kendine yeni üs arıyor Alman hükümetinin Alman Tornado uçakları ve askerlerinin konuşlanması için İncirlik Üssü’ne alternatif ararken 3 ülkede 8 askeri üs belirlediği iddia edildi. Die Welt gazetesi, Alman Sol Parti’nin soru önergesine verilen yanıta dayanarak, bu üslerin Kuveyt, Ürdün ve Güney Kıbrıs’ta bulunduğunu belirtti. Alman hükümeti üslerin askeri amaçlara uygun olup olmadığının araştırılması amacıyla bu ülkelere ziyaretler yapıldığını, “üslerde askerlerin muhtemel konuşlandırılması konusunda ise görüşme yapılmadığını” açıkladı. Güney Kıbrıs’taki üsler, Akrotiri ve Paphos. Trump çevre korumayı bitirdi ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı kararnamalerin son kurbanı, selefi Barack Obama’nın iklim değişikliğiyle mücadele için uygulattığı çevre düzenlemeleri oldu. “Enerji Bağımsızlığı Kararnamesi”, federal kurumları enerji üretimine engel oluşturan kuralları tespitle görevlendirirken Obama’nın şu kararlarını devredışı bıraktı: Kömür üretimi ve termik santrallerin karbon salımının kısıtlanması, hükümet yetkililerinin yeni yasa yaparken çevresel sonuçları değerlendirmeleri zorunluluğu, enerji üretiminde fosil yakıtların payını azaltıp eyaletlerin karbon emisyonu oranlarını Paris Anlaşması’na paralel düşürmesi. Capitol’de araçlı saldırı korkusu Londra’da Britanya parlamentosu yolundaki araçlı “terör saldırısı” sonrası dün Washington’da Kongre binasının yakınında aracını delice kullanan bir sürücünün bir polis aracına çarpması ve yaya polis memurlarını ezme noktasına gelmesi korku yarattı. Aracı durdurmayı başaran ama ardından ateş açan polis, kimliği açıklanmayan kadın sürücüyü gözaltına aldı. “Terör” bağlantısı olmadığı açıklandı. A‘MlmİT’ainn lvisetkeislleinrdvear’ Aslusmıçntateınrupırsak,işicysteaiın.sziCialvelaaersnru‘dTdsüiırlurılkıkri’ye MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın şubatta Münih Güvenlik Konferansı’nda Alman dış istihbarat servisi BND’nin Başkanı Bruno Kahl’e ilettiği ve takibini istediği “FETÖ’cüler” listesinde Alman milletve killerinin de olduğu iddia edildi. Süddeutsche gazetesi, NDR ve WDR kanallarının ortak haberine göre “Gülen yapılanmasıyla ilişkilendirilen” 300 kişi ve 200 kuruluşun olduğu listede Sosyal De mokrat Parti’nin (SPD) federal milletvekili Michelle Müntefering ile Hıristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) Berlin eyalet parlamentosundaki bir kadın milletvekili de yer alıyor. İkilinin isimleri MİT’in dosyasındaki 10 numaralı tabelada “FETÖ ile iyi ilişkiler içindeki güç merkezleri ve STK’ler” başlığı altında geçiyor. Dostluk Grubu Başkanı Meclis Dış İlişkiler Komisyonu üyesi, aynı zamanda AlmanTürk Parlamenterler Grubu Başkanı olan, geçen ay Alman meclisinden milletvekilleriyle birlikte Türkiye’yi ziyaret eden Müntefering, MİT listesine “Bu önlemler Türk hükümetinin eleştirel görüştekileri bastırma girişimini bir kez daha gözler önüne seriyor” tepkisini verdi. SPD’li vekil, “En farklı ve en zorlu müzakere partnerleriyle açık, net ifadeler kullanılarak diyalog kurulmasından yanayım. Ancak böylesi bir tutumla yeniden ve en açık biçimde sınır aşıldı” çıkışını yaptı. SPD’nin Meclis Grup Başkanı Thomas Oppermann, “kabul edilemez” tepkisini verirken “Türk hükümetinin Almanya ile ilişkilerin bozulması için radikal biçimde çalıştığını” ifade etti. Başbakan Angela Merkel’den Erdoğan’a yönelik sert bir açıklama talep eden Oppermann, Türk hükümetinin MİT’in casusluk faaliyetlerine derhal son vermek zo Arunda olduğunu vurguladı. lmanya’da MİT’in casusluk faaliyetlerine soruşturma açılırken Adalet Bakanı Heiko Maas “Ağır suçlamalar doğrulanırsa, Alman hukuku MİT için de geçerli olacaktır” çıkışını yaptı. Alman hukukunun ülkede herkesi koruduğunu belirten Maas, “Casusluğun cezai müeyyidesi var. Böyle bir duruma sessiz kalamayız” dedi. İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere “Almanya’da casusluk faaliyetlerine ceza gerekir, müsamaha gösterilemez” diye tasdik etti. Müntefering ‘Kürt devleti öngörmüyoruz’ IŞİD karşıtı koalisyonun ABD’li komutanı Stephen Townsend, Suriye’de Kürtlerin federatif yapı kurmasını öngörmediklerini söyledi. Townsend, basın toplantısında PYD’nin “Rakka’yı Kürdistan federasyonuna katmaktan” söz etmesinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi: “Benim görevim Kürt federe devleti yaratmak değil. Biz Rakka’yı herhangi bir taraf için kurtarmıyoruz. Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) Kürtler önderlik etse de yarısından fazlası Arap, Türkmen ve diğerlerinden oluşuyor. Kürtler Suriye’nin kuzeyindeki nüfusun yüzde 10’undan azı. Bu yüzden Suriye’nin kuzeyinde gerçekten bir Kürt federal devleti kurulma ihtimalini görmüyorum.” Townsend, “Rakka bir Arap şehri. Sonunda Rakka’da Kürt savaşçı kalacağını sanmam çünkü bölgenin demografisi böyle değil. Kenti, Rakkalıların yönetmesi için onlara teslim edeceklerdir” dedi. ‘Nisanda Rakka’dayız’ Rakka’ya ilerleyişini sürdüren SDG, RakkaTabka uluslararası karayolunu da IŞİD’den aldı. Sputnik’e konuşan SDG komutanı Nasır Hec Mansur, IŞİD emirlerinin Rakka’dan kaçtığını, ama sadece yaya kaçma imkânı olduğunu, araçla kaçamayacaklarını söyledi. Mansur, gelecek ay kent merkezine operasyon başlatacaklarını belirtti. SDG’nin kontrolündeki Mınbıç’e asker gödermiş olan Rusya ise burada kurduğu sahra hastanesinde 300 sivile tıbbi yardım sağlarken güneybatıdaki sığınmacı kampına 5 ton insani yardım ulaştırdı. Tabka Barajı’nda biriken su için yol açmaya çalışan SDG, IŞİD saldırısına uğradı. ‘Suriye’de küçük Türkiye istemeyiz’ Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’nın Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Leonid Slutskiy, Suriye’nin kuzeydoğusunda “küçük bir Türkiye” oluşmasından endişelendiklerini söyledi. Slutskiy, “Türk askerleri, El Bab’ı aldı ve Kürtleri Fırat’ın sol kıyısına sürerek başka yerleşim yerlerini de alabilirler. Yani Suriye’nin kuzeydoğusunda küçük bir Türkiye oluşmuş olur. Türkiye’nin genişlemesi Suriye’nin toprak bütünlüğü için iyi değil” dedi. Katar arabulucu oldu Nusraİran anlaşma yaptı Katar’ın Kaide’nin Suriye kolu Nusra ile İran hükümetinin temsilcileri arasında yürüttüğü görüşmeler sonucunda Suriye’de iki yıldır kuşatma altındaki dört kasabadan tahliye için anlaşmaya varıldı. Anlaşma kapsamında nüfusu Şii olan ancak cihatçıların kuşatması altında bulunan Fuah ve Kefraya’daki siviller ile hükümet güçlerinin kuşattığı Sünni nüfuslu Madaya ve Zebadani kasabalarındaki militanlarla aileleri tahliye edilecek. Şam’ın güneyinde ateşkes ilan edilecek, sivillerin olduğu bölgelere yardım konvoylarına izin verilecek ve Suriye hükümeti 1500 tutukluyu serbest bırakacak. Tahliyeler 4 Nisan’da İdlib’de Nusra kuşatmasındaki Fuah ve Kefraya kasabalarından 16 bin sivilin ayrılmasıyla başlayacak ve 60 gün sürecek. Daha önceki FuahKefreya anlaşmalarını Nusra’nın saldırıları bozmuştu. d‘YuevnairRınuısayşaıy’ okor rku Rusya’da en son beş yıl önce sokak gösterileri yapılmıştı. Putin, 2000’den beri Medvedev’le dönüşümlü sürdürdüğü devlet başkanlığına 3. kez geri döndüğünde; bu çok bunaltıcı “mezara dek Putin” rejimini protesto eden göstericiler, Moskova sokaklarından çevik kuvvet ekipleri tarafından toplanıyordu. Putin’in, 2012’deki son “başkanlığa dönüş” törenlerinin TV’lerdeki görüntüleri hâlâ aklımda. Ekranın bir bölümünde Kremlin’in altın varaklı salonlarındaki kutlamalar, bir bölümünde yollarda polis tarafından sürüklenen göstericiler yer alıyordu. O günden sonra Putin karşıtlarından haber alınamadı. Çarın “demir yumruğu” altında soluk alamayan muhalifler “pes etmiş” gibiydi... Bu yüzden birden geçen pazar Rusya’nın dört bir yanında patlak veren gösteriler, dünyada büyük şaşkınlık ve ilgi yarattı. Moskova’dan Baltık kıyısındaki St. Petersburg’a, Dağıstan’da Mahaçkale’den, Kuzey Kore sınırında Vladivostok’a ve içerde Yekaterinburg’a dek.. dört bucakta on binlerce gösterici, “korku duvarı”nı aşıp yeniden meydanlara indiler. Bu kez hedefte sistem halini alan “yolsuzluklar” ve “rejimin 2 numaralı ismi” Başbakan Medvedev vardı. Penguen yerine ‘inek’ Haber nereden baksanız gülle gibi ağır. Ama ne görelim? Çar’ın keyfine limon sıkmaktan çekinen Rus medyası, tıpkı bizim Gezi’de olduğu gibi “3 maymun”a sardırmış... “Moscow Times”ın “Hiçbir kötülüğü duyma, görme ve bildirme!” başlıklı yazısını okurken yabancılık çekmedim: “Rusya bu pazar, ‘kitlesel gösterilere’ sahne oldu. Ama yalnız rejim medyasını takip ettiyseniz, bundan haberdar olamazdınız!” diyen yazı söyle devam ediyor: “Moskova’nın merkezi binlerce güvenlik görevlisi tarafından kilitlendi. Yollar ve başkent meydanları slogan atan, polis kamyonetlerine doldurulan insanlarla doluydu. Sadece Moskova’da bin kişi tutuklandı. Ne var ki Rusya’nın devlet güdümlü medyasında bu yurttaş mücadelesi gününe dair tek bir iz bulunmuyordu. TV’lerdeki aktüalite programlarında ‘tık’ yoktu. Polis yüzlerce göstericiyi sürüklerken, ana akım sitelerinde ilk haberlerden biri, ‘ABD’de özgürlüğüne düşkün inek dramatik kovalamacayla polisten kaçtı’ başlığını taşıyordu. Devlet medyasında (yolsuzluk karşıtı!) protestoların ‘neden yapıldığını’ kimse söyleyemiyordu. En büyük iki Rus kanalı, ‘Channel One’ ve ‘Rossiya’ Moskova’da kar yağışını veriyor, odadaki fili görmezden geliyordu...” Nasıl tanıdık değil mi? Muhalefet lideri farkı Nasıl oluyor da bunca yoğun korku ve sansür ortamında insanlar sokağa dökülüyor? İki Rusya var. Biri, bizdeki gibi, “güç”e, “güçlü olan” ve “muktedir”e gözü kapalı tapan eski Rusya... Diğeri, internette serpilen genç, farklı Rusya ve “yeni kamuoyu”... Yeni kuşaklar ve “yeni kamuoyu” için “mezara dek Putin” perspektifinin sıkıcılığı ve boğuculuğu, korkuya baskın çıkıyor. 15 yaşındaki bir genç bunu şöyle özetliyor: “Doğduğumda Putin başkandı. Hâlâ o başkan. Gelecek yıl seçim yapılacak. Gene o başkan olacak. Bu tüyler ürpertici bir gelecek! Bir ülkede eğer iktidar el değiştirmiyorsa, o ülkede demokrasi yoktur. Ben korkmuyorum ve bu otoriter rejimin sona ermesi için mücadele ediyorum.” Genç kuşakları cesaretlendiren ve bir araya getiren tutkal, Aleksey Navalny isimli bir muhalefet liderinin varlığı. Muhalefeti (internette) örgütleyen Navalny faktörü olmasa, gösterilerin bunca yayılması ve dünyada ses getirmesi imkânsız. Parlamentodaki resmi, göstermelik muhalefete karşın Navalny; yolsuzlukları sistemli biçimde izleyen bir STK ile örgütleniyor. Bu amaçla internet ve Youtube’u kullanıyor. Pazar günkü gösterileri misal Youtube’da 13 milyon Rus’un izlediği ve bunu Navalny tarafından hazırlanan bir yolsuzluk belgeselinin tetiklediği söyleniyor. Navalny STK’si belgeseli çekebilmek için Medvedev’in gizli malikanelerinin “drone”la havadan görüntülerini bile almış. İddialarını, salt sloganla değil, belgelerle desteklemiş. “Hukukçu” kökenli muhalif liderin, “kutuplaştırıcı” mevzular yerine sağda ve solda Rusları tepkilerinde birleştiren “yolsuzluğa” odaklanması da, muhalefeti canlandırmasında etken oluyor. Son olarak Navalny hapisten korkmuyor. Bu pazar yeniden içeri alınan Rus muhalif, gelecek yılın başkanlık seçiminde Putin’e karşı aday olacak! Macron’a Valls desteği Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin favorisi olan bağımsız aday Emmanuel MacVallsMacron ron, eski partisi sosyalistlerden en üst düzey desteği aldı. Eski Başbakan Manuel Valls, aşırı sağa karşı, geçmişte ekonomi bakanlığını yapan Macron’a oy vereceğini açıkladı. C MY B nilgun
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle