20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 30 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Mayısı’nın sonunda, Türk 2013polisinin barışsever göste Türkiye için korkuyoruzricileri acımasızca bastırmasına ve İstan bul’daki Gezi Parkı’nı savaş alanına çe virmesine bütün dünyanın tanık olduğu ürkütücü olaylardan sonra bizler, Cum hurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de gücünün kıskacını nasıl daha da sıktığını gitgide daha da umutsuzluğa kapılarak izledik. Neredeyse her gün yaptığı saldırganca konuşmalarla tansiyonu Dünyaca ünlü ya artırdı ve farklı siyasi, etnik ve dini gruplar zar Paul Auster ve arasındaki düşmanlığı tırmandırdı. Siri Hustvedt’in ka Geçtiğimiz yılın temmuz ayındaki kabul edilemez ve beceriksiz askeri darbe girişiminin ardından AKP ve Erdoğan bu acımasız olayı, muhalefeti susturmak PSACiUruiiLçmHAinuhUusySrtaTivEzyeRdedıVttE rın taraftarlarını ya da üye leme aldığı yazı, Norveç’in önde gelen gazetelerinden Dagbladet’le aynı gün yayımlanıyor. Şimdi 16 Nisan’da yapılacak bir referan için, yüzbinlerce muha lerini ya da PKK’yi vatana ihanetle suç dum ilan etmiş durumda. Amacı anayasa lifi, Pennsylvania’da ya şayan eski layarak kovdurmak, suçlamak, tutukla yı değiştirerek başkanın elindeki gücü ar yoldaşı Fethullah Gülen tarafından yö mak ve mahkum ettirmek üzere bir ba tırmak, halkın seçtiği bir başkan gibi değil netilen “Gülenciler” gibi terörist grupla hane olarak kullandı. de daha çok bir diktatörün yetkisine sa hip olarak hareket etmek. PEN’i ve bütün dünyadaki yazarları endişelendiren, ayrıca ifade özgürlüğünü bütün uygar toplumların temel taşı olarak gören herkesi de endişelendirmesi gereken şey, Türklerin barışçıl düşüncelerini zulüm görme tehlikesi olmadan ifade edebilmeleridir. Olağanüstü Hal ve sıkıyönetim yasaları altında bir referandum ilan etmek, ayrıca başbakanın önerilen anayasa değişikliğine ‘hayır’ diye oy vereceklerin vatan haini sayılacaklarını söylemesi, uluslararası hukuku umursamamaktan başka bir şey değildir, demokrasi kurallarına da saygısızlıktır. Zengin ve çok çeşitli Türk kültürüne hayranlık duyan ve içinde bulunduğumuz bin yılın ilk yıllarında, ülkede tam anlamıyla gelişmiş modern bir demokrasiye doğru gidişe artan bir güvenle tanıklık eden bizler, Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tehlikeli anayasa değişiklikleriyle oluşturmak istediği müstebit diktatör toplumu karşısında son derece rahatsızız ve ürküyoruz. BİZ, Cumhuriyet gazetesinin tutuklu olan yöneticileri, yazar ve çizerleri, SORUYORUZ150 gündür ağırlaştırılmış tutukluluk koşullarında tecrit edildiğimiz hücrelerimizden TUTUKLU GAZETECİ AKSOY: n Bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, bir kez müebbet hapis ve ayrıca lanmakta olan bir savcının, bu örgütün Bu durumda sizden hukuka uygun iş ve devlet kurumlarında nasıl yapılandığı, yer işlemler için talimat bekleyen yargı gö Çocuklarım için adalet istiyorum CANAN COŞKUN Darbe girişiminin ardından tutuklanan gazeteci Murat Aksoy, FETÖ üyeliği iddiasıyla, İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada savunma yaptı. Aksoy, “Kendim için değil, 7.5 aydır göremediğim 2 çocuğum için adalet istiyorum” dedi. Bütün çalışmalarının demokratikleşme üzerine olduğunu belirten Aksoy, “AKP’nin kuruluş zamanlarından pek çok politikasını benimsedim. 2011’deki Arap baharından sonra dış politikada bir savrulma yaşadı. Ben de bu dönemden itibaren de bunu eleştirdim” dedi. Aksoy, Gezi Parkı eylemleri sırasında Yeni Şafak gazetesinde iktidarın yanlış bir politika izlediğine ilişkin yazılar yazdığını anımsatarak, “Gezi Parkı ile ilgili eleştirel yazılarım ve 25 Aralık 2013’te A Haber, TGRT ve CNN Türk’te yaptığım konuşmalar nedeniyle Yeni Şafak’taki işimden çıkarıldım. O dönemde 2. çocuğumun olacağını öğrendim. Bunun yanında eşimin sağ gözünün arkasında bir tümör tespit edildi. O dönemde içinde bulunduğumuz ekonomik durum nedeniyle gelen teklifi kabul ederek Millet gazetesinde işe başladım. Halk TV’de onlarca yıl da süreli hapisle cezalandırılması istenip, FETÖ üyesi olmakla suçlanan ve yargılanmakta olan bir sanığın, İstanbul Cumhuriyet Savcısı olarak hâlâ görevine devam etmesi olağan ve makul bir uygulama mıdır? n 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle örgüt üyeliği suçundan yargılanan binlerce hâkim ve savcı meslekten ihraç edilmişken, ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis istemiyle örgüt üyeliği suçundan yargılanan bir savcının ise bırakınız ihraç edilmeyi, soruşturma ve yargılama sürecinde açığa bile alınmayışının nedeni nedir? Bu dikkat çekici, ayrıcalıklı ve korumacı tutumun sırrı, gerekçesi nedir? Aday bile olamaz n Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na göre (madde 8) bu türden bir suçtan hakkında soruşturma açılan bir kişi, bırakınız hâkimlik ve savcılık yapmasını hâkim ve savcı adayı bile olamazken, bu savcının hâlâ görevde tutulmasındaki garabet ve şaibenin nedeni nedir? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) Başkan Vekili Mehmet Yılmaz diyor ki; “Silahlı terör örgütü suçlamasıyla gözaltına alınmış bir hâkimin görevine devam ettirebilir misiniz? Bu kişiyi aklanıncaya kadar görevinden uzaklaştırmak zorundasınız. Halkın inancını zedelememe, yargıya güven için önemli bir adım bu.” (Habertürk gazetesi, 29 Aralık 2016, sayfa 17’deki özel röportaj) n Sayın başkan vekili bu sözlerinin hâlâ arkasında duruyorsa bizim savcının durumunu nasıl izah ediyor? n FETÖ üyesi olmak suçundan yargı leştiği, kendilerini nasıl gizlediği ile ilgili bilgi ve haberleri 40 yıldır kamuoyuna aktaran, duyuran, gündeme getiren Cumhuriyet gazetesi için “FETÖ’nün propagandasını yaptığı” suçlamasında bulunmasındaki kara mizah örneğinin yargıyı komik duruma düşürdüğünün farkında mısınız? Hedef ve amaç ne? n FETÖ üyeliği suçundan ömür boyu hapis yatma tehdidi ve riski altında olan bir savcının başkası hakkında FETÖ üyeliği, yardım ya da propagandası suçlamasıyla soruşturma yapabiliyor olmasındaki hukuksuzluğu, sakatlığı, akıl dışılığı anlamak çok mu zordur? n İstanbul Adliyesi’nde yüzlerce savcı varken, bizim soruşturma dosyamızın, adeta rehin konumunda çok zor ve sıkıntılı bir kişisel ve mesleki süreç yaşayan bir savcıya özellikle verilmesinin perde gerisinde hangi hukuki ya da siyasi plan vardır? n Yedi aydır süren ve bir türlü bitirilmeyen bir soruşturmanın bu şekilde hukuksuz olarak yürütülmesine yetkisi olduğu halde müdahale etmeyip dolaylı yoldan bu hukuksuzluğun sorumluluğunu paylaşanların hedefi ve amacı nedir? Bir soru da Adalet Bakanı’na: n Aylar öncesinde ‘talihsizlik’ diye geçiştirdiğiniz bu hukuksuz durum yapılan bütün başvuru ve şikâyetlere karşın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın da bilgisi ve onayı kapsamında sürüyor. Anlaşıldığı kadarıyla yargı kurumuna ve görevlilerine sirayet etmiş olan, sırtını hukuka değil güçlüye, iktidar olana yaslama zihniyeti hâlâ geçerli bir davranış. revlilerine böyle bir çağrıda bulunmayı düşünüyor musunuz? Harekete geçecek misiniz? n İfade ve basın özgürlüğü bağlamında yaptığı haber, yazdığı yazı nedeniyle tutuklu bulunan bizler dışındaki diğer gazeteciler için de “adaletin” gereğinin yapılması, tutukluluğun ve mağduriyetlerin sona erdirilmesi konusunda harekete geçmeyi planlıyor musunuz? Artık uluslararası saygın çevrelerde kimsenin inanmadığı “Onlar gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklu değiller” söylemini ne zaman terk edeceksiniz? Son bir hatırlatma da cezaevlerinde tutulan gazetecileri hırsız, çocuk istismarcısı ve terörist ilan edenlere: Terörist kelimesi ya siyasal şiddet eylemi gerçekleştirenler ya da bir terör örgütünün üyesi olanlar için kullanılan bir tanımlamadır. Ne savcılıkta ne de tutuklama kararlarında biz Cumhuriyet gazetesi üyeleri için böyle bir suçlama yok. program yaptım. Kapatılmış gazetelerde yazmak suçsa benim dışımda başka ga zetecilerin de olması gerek” dedi. Gazetecilikten pişmanım Twitter hesabından Fuat Avni’nin ku lis bilgileri ile ilgili 493 tane paylaşım yapmakla suçlanan gazeteci sanık Mu hammet Sait Kuloğlu da savunmasın da, “Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinde yüzlerce haber yapılmış Fuat Avni ile Ahmet Şık, M. Kemal Güngör, Bülent Utku, Önder Çelik, Musa Kart, Turhan Günay, Hakan Kara, Güray Öz, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Akın Atalay. ilgili. Sabah gazetesinde 91 tane yapılmış. Bu gazetelerin yöneticileri nerede?” diye sordu. Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı’nın “Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyor musunuz” sorusu üzerine Kuloğlu, “Türkiye’de gazetecilik yaptığı AYM basını anımsadı ma pişmanım” diye yanıt verdi. Sakıncalı Çökelek Tutuklu gazeteci Mutlu Çölgeçen ise savunmasında mahkeme başkanı Lorasdağı’na kendisini tutukladığını söyledi. Atilla Taş’ın cezaevinde bir kitap çalışması içinde olduğunu kaydeden Çölgeçen, kitabın adının “Sakıncalı Çökelek” olduğunu belirtti. ALİCAN ULUDAĞ Yazdığı bir haber nedeniyle hapis nayasa Mahkemesi, başta Cum A cezası alan gazetecinin basın ve ifadehuriyet yazarları olmak üze re onlarca gazetecinin yaptığı haber özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmettive yazılar nedeniyle cezaevinde oldu ğu, cezalar aldığı bir dönemde “basın ve ifade hürriyetine” ilişkin dikkat çe kanıtlamakla yükümlü savcı gibi hareket vurudaki gibi klasik hakaret davaların YİNE BİLGİ VERİLMEDİ 3 imzacı daha açığa alındı ken bir karara imza attı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) hisseleri işlem gören iki kişi hakkında haber yapan www.borsagundem.com’un Genel Yayın Yönetmeni Orhan Pala, hakaret suçundan iki kez 2 ay 27 gün hapis etmelerini beklemenin aşırı yüksek bir ispat külfeti getirdiğini belirterek, “böyle bir mükellefiyet sanık veya davalı olarak yargılandıkları davalarda hakkaniyete uygun düşmeyen sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu sebeple somut davada başvurucunun bir gazeteci olarak da oldukça ağır olan hapis cezasının ifade ve basın hürriyetinin kullanılması üzerinde kaçınılmaz olarak caydırıcı bir etki yarattığı kabul edilmelidir. Faaliyetleri baskılanabilir Öte yandan İlk Derece Mahkemesince Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisine imza atan 3 akademisyen daha açığa alındı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi’nde görevli Doç. Dr. Çakır Ceyhan Suvari, Yrd. Doç. Dr. Zeliha Burcu Acar ve Yrd. Doç. Dr. Emrah Günok haklarında “Örgüt üyesi” olmak suçlamasıyla açılan soruşturma sonuçlanıncaya kadar açığa alındı. Açılan soruşturma hakkında akademisyenlere bilgi verilmedi. Üniversitede, bir hafta içinde Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan 6 akademisyen cezasına çarptırıldı. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Pala, yargılama sırasında habere konu olan kişiler hakkında açılan davaların iddianamelerini mahkemeye sundu, ancak sonuç değişmedi. Gazeteci Pala, bu ceza nedeniyle bireysel başvuruda bulundu. Başvuruyu kabul eden Anayasa Mahkemesi, Pala’nın ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti. AYM, bu kapsamda yeniden yargılama kararı vererek dosyayı İstanbul Anadolu 19. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. yeterince sorumlu bir şekilde davrandığını kabul etmek gerekir” dedi. Özgürlükle bağdaşmaz Dahası bir basın suçundan dolayı hapis cezası verilmesinin gazetecinin ifade ve basın özgürlüğüyle bağdaşmayacağının açık olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi: “Böyle bir ceza ancak istisnai hallerde kabul edilebilir. Bir yayın sonucu maddi ya da manevi zarara uğramış bir kimsenin, hakkında yanlış bilgiler yayımlayan gazeteci aleyhine en azından özel hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ve başvurucu beş yıl denetimli serbestlik tedbiri altına alınmıştır. Bir haber sitesinin genel yayın yönetmeni olan başvurucunun bu süre içinde cezasının infaz edilmesi riski her zaman vardır. Yaptırıma maruz kalma endişesinin kişiler üzerinde kesintiye uğratıcı bir etkisi vardır ve sonunda kişi denetim süresini yeni bir mahkumiyet almadan geçirse bile bu etki kişinin düşünce açıklama veya basın faaliyetlerini baskılamasına neden olabilecektir. Sonuç olarak Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına açığa alınmış oldu. l Yurt Haberleri Yüksek Mahkeme, gerekçeli kararında hukuk kapsamında bir tazminat davası alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal gazetecilerden bir beyanın doğruluğunu açabileceği kabul edilse bile somut baş edildiğine karar verilmiştir.” l ANKARA Seçimin kaderini Kürtler belirleyecek Geçenlerde HDP’lilerin sosyal medyada #TürkülerimizDemirtaşa hashtag’iyle başlattığı kampanyayı gördünüz mü? Türkiye’nin birçok yerinden vatandaşlar hapisteki HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a türkü yolladı. Kimisi kendi söyledi; kimisi video yolladı; link attı... Aynı saatlerde neredeyse 10 bakan İstanbul’da “Evet” kampanyası için oy istiyordu. İktidar partisinin cebinde rahat bir “Evet” yok. Bu yüzden son haftalarda İstanbul’a ağırlık veriyorlar. Kapı kapı hemşeri dernekleri, mahalle toplantıları, dini cemaatleri dolaşıyorlar. En önemli hedef, geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy vermiş muhafazakâr Kürtler... Çünkü kampanyanın son ayağında Adalet ve Kalkınma Partisi yapmış olduğu vahim hatayı, yani Kürtleri kaybetmiş olduğunu anladı. Kasım 2015’ten bu yana onca yıkım, onca baskı, o bozkurt selamlarıyla yapılan neşeli şakalaşmalar sonrasında bir anda kafalara “dank” etti. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olduklarını fark ettiler. Demek ki Cizre ve Sur’un Google Earth’den silinmesinin, Ahmet Türk’ü elleri kelepçeli adli kontrollere götürmenin, böbürlene böbürlene “Bugün şu kadar adam tutukladık” diye demeçler vermenin, Kürt kimliğiyle siyaset yapan insanları tutuklamanın ya da Suriye’ye dalıp Kürtlerle savaşma hevesinin belli bir faturası varmış. Demek ki bir Kürt aptes alıyor, cumaya gidiyor diye çantada keklik değilmiş. Bir de bakmışsın ki, Kürtler bir gün sessiz sedasız sırtlarını dönüvermiş. Tabii burada iktidarı kaygılandıran, HDP seçmeni Kürt vatandaşlar değil. Onların zaten gidebildiği ölçüde sandığa gideceğine, “Hayır”ı basacağına tereddüt yok. Ama bir de kamuoyunda “muhafazakâr Kürtler” denilen kesim var. Yıllar yılı iktidar partisine oy vermiş, bir ara Haziran 2015’te büyük ölçüde Selahattin Demirtaş’ın hatırına HDP’ye yönelip Kasım 2015’te PKK’ye kızıp yeniden AKP’ye dönen Kürtler... Haymana’dan Esenyurt’a Türkiye’nin her yerine dağılmış ve sayıları 45 milyon arasında olduğu sanılan bir seçmen grubundan söz ediyorum. İşte AKP’nin, Kasım 2015’ten bu yana Kürt bölgesindeki politikalar ve MHP’yle yeni kurduğu ittifakın heyecanıyla küstürdüğü kesim bu... Ve bu referandumun kaderini, bu insanlar belirleyecek... İktidar partisi sanıyor ki, hem kamuoyunda milliyetçilik pompalayıp hem de kısık sesle İstanbul hemşeri derneklerine “Merak etmeyin referandumdan sonra çözüm süreci başlar” deyince, Kürtler inanacak. Bir yandan ABD’ye “Referandumdan sonra biz Kobani üzerinden Rakka’ya gireriz” mesajları verip, diğer yandan Kürt kamuoyuna “Barajı düşürebiliriz” sinyalleri verince, yelkenler inecek. Öyle olmuyor ama. AKP’nin sorunu tam da bu: İnandırıcılık. 15 yıl önce baskıcı bir düzenin reddi üzerine kurulan bir parti olarak sahneye çıkıp 15 yıl sonra o baskı ve ideolojik pranganın resmi temsilcisi haline gelmiş olması... Düşünün ki iktidar partisinin gönül gözü artık o kadar körelmiş ki, Ahmet Türk’e yapılan muameleye bile sesini çıkarmıyor; sonunda duruma itiraz Devlet Bahçeli’den geliyor. Ve insanlar da bunları, Kürt vekilleri cezaevine yollamak için Meclis’te verilen demeçleri unutmuyor. HDP’li olmasa bile bundan gocunuyor. Haliyle ben seçime iki hafta kala ağzıyla kuş tutsa artık AKP’nin Kürt oylarını yanına çekebileceğini sanmıyorum. Bu kadar zulüm yaşanmışken, bir anda şapkadan tavşan çıkarmak zor. Türkiye genelinde gördüğüm, ister muhafazakâr ister laik, ister Alevi ister Şafi, Kürt onurunun incindiği... Ama vekillerin tutuklanması ve MHP’yle Türk milliyetçiliği teması üzerinden kurulan ittifak, bu vazonun kırılmasına neden oldu. HDP’li Kürtlerle AKP’ye oy vermiş Kürtlerin itirazları, öfkesi, kaygıları aynı. Ve bıçak sırtı giden seçimin sonucunu bu kaygılar belirleyecek... Bu kez hocalardan öğrencilere destek Eskişehir’de Anadolu ve Osmangazi üniver sitelerinden uzaklaştırılan akademisyenler destek için açıklama yapan öğrencilere açılan soruşturmalar basın açıklamasıyla protesto edildi. Bu kez akademisyenler öğrencilere destek verdi. Eğitim Sen Eskişehir Şubesi’nde düzenlenen, haklarında soruşturma açılan 6 öğrencinin de katılıdığı toplantıda basın açıklamasını KHK ile ihraç edilen Doç. Dr. Murat Emeksiz okudu. Emeksiz, “Açılan soruşturmaların ve verilen cezaların hukuki temelden yoksun olmasının yanında, öğrencilere savunma hakkının da kullandırılmadığını onlarca örnekten biliyoruz. Verilen cezaların hemen hepsi, yargı tarafından nihayetinde bozuluyor olsa da, bu sürede öğrenciler dönem kayıplarına uğramakta ve ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bir kere daha aynı hukuksuzluğun yaşatılmaması için, soruşturmacıların ve disiplin kurullarının bu kez onurlu ve hukuki bir tavır izleyerek soruşturmaları derhal sonlandırmaları için çağrı yapıyoruz” diye konuştu. l CAN HACIOĞLU / ESKİŞEHİR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle