14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Mart 2017 ŞEHİT NİĞDE’YE UĞURLANDI Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde terör örgütü PKK’ye yönelik operasyonda İkiyaka/Düztepe mevkiinde helikopterden personel ve malzeme indirilmesi sırasında PKK’lilerin açtığı ateşle şehit olan Teknisyen Astsubay Başçavuş Gökhan Altınalan için Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı’nda uğurlama töreni düzenlendi. Törende konuşan Yüksekova Piyade Tümen Komutanı Tuğgeneral Metin Tokel, bölgede önceki gün 22, dün de 4 PKK’linin öldürüldüğünü belirtti. İl Müftüsü Faruk Gürbüz’ün okuduğu duaların ardından şehidin naaşı helikoptere alınarak, memleketi Niğde’ye uğurlanmak üzere Van’a gönderildi. Gökhan Altınalan Cezasız adalet Küçük Enes’in ölümüne yol açan gaz fişeğinin emniyette kaybolmasına ilişkin yürütülen soruşturmada zamanaşımı gerekçe gösterilerek takipsizlik kararı verildi HASTA TUTUKLU Özgürlüğüne 3 ay kala yaşamını yitirdi AKIN BODUR Samandağ Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mehmet Yıldızbakan (65), geçirdiği kalp krizi sonucu önceki gün akşam kaldırıldığı Antakya Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. “Terör örgütüne yardım ve yataklık” suçundan hüküm giyerek 5 yıldır tutuklu bulunan, geçen hafta İskenderun’dan Samandağ Cezaevi’ne sevk edilen Yıldızbakan, İnsan Hakları Derneği’nin 900 kişilik hasta tutuklu listesinde, 300 kişilik ağır hasta tutuklular arasında yer alıyordu. Şeker hastası olan Yızdızbakan’ın tedavi edilebilmesi için tahliye talebiyle Adalet Bakanlığı ile TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na defalarca başvurduklarını belirten İHD İskenderun Şube Başkanı Coşkun Selçuk, “Temmuz 20017’de cezasını tamamlayacak olan Yıldızbakan’ın önce açık cezaevi, daha sonra da denetimli serbestik uygulamasından yararlanması istendi ancak başvurularda ilerleme sağlanamadı” dedi. Yıldızbakan’a yetkililer tarafından geçen cuma günü “Pazartesi günü (dün) denetimli serbestlikle bırakılacaksın” denildiğini ifade eden Selçuk, “Daha önce defalarca olduğu gibi cezaevinden bir kez daha tabut alıyoruz” diye konuştu. l İSKENDERUN Diyarbakır’da 2006’da çıkan olaylarda 8 yaşındaki Enes Ata’nın ölümüne yol açan ve davanın en önemli delili olan gaz fişeğinin adli emanette kaybolmasına ilişkin 2 yıldır yürütülen soruşturmada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 8 yıllık “zamanaşımı” süresini gerekçe göstererek adli emanetteki görevli memur Ş.G. hakkında takipsizlik kararı verdi. Gaz fişeklerinin kaybolması ardından, Enes Ata öldürüldüğü sırada üzerinde bulunan ve kanıt niteliğinde olan elbisele rin de 2014 yılının mayıs ayında mahkeme kararı olmaksızın polis tarafından imha edildiği ortaya çıkmıştı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, 2015 yılında mahkemeye gönderdiği yazıda, olay günü polislerin yaptığı bütün telsiz konuşma kayıtlarını imha ettiğini belirtmişti. ‘Failler korunuyor’ Dihaber’e konuşan İHD Diyarbakır Şube Hukuk Komisyonu üyesi ve Ata ailesinin avukatı Abdullah Zeytun, “11 yıldır devam eden davada, faillerinin tutuksuz yargılanması suretiy Enes Ata le korunması, suçun delillerinin adli emanetten çalınarak delillerin karartılması, AİHM kararına rağmen etkin ve etkili soruşturma işlemlerinin yapılmaması sadece birkaçı. Savcılığın, gaz fişeğinin adli emanette çalınması suçunu ‘zamanaşımı’ gerek çesiyle cezasız bırakması mevcut hukukla dahi açıklanması mümkün değildir. Aynı şekilde savcılık suç eşyasını kaybettiren/çalan şüphelinin Enes’in ölümünde fail olabileceği şüphesine bile yer vermemiştir. Soruşturmanın bu yönüyle de ele alınması gerektiğini belirtmemize rağmen soruşturmayı yürüten savcılık taleplerimizin aksine gerekçesiz bir şekilde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Failler bir kez daha korunmuştur. Bu karara karşı itirazlarımızı yapacağız” dedi. l Yurt Haberleri OLAYIN ARDINDA PROVOKASYON ÇIKTI Şanlıurfa’da önceki akşam Balıklıgöl yakınlarında kız arkadaşına şiddet uygulayan Mehmet K.’ye çevredekilerin engel olmaya çalışması ve yaşanan arbedenin ardından meydana gelen olaylarda Suriyelilere ait işyerleri 150 kişilik grup tarafından zarar veril di. Suriyelilerin en yoğun olduğu Topçu Meydanı’nda toplanan grubun “Polise uzanan eller kırılsın”, “Suriyeli istemiyoruz” sloganlarını atarak, yolda gördükleri Suriyelilere saldırması üzerine kentte gerginlik büyümeye devam etti. Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada sosyal medya üzerinden yapılan provokasyonla Şanlıurfalılar ile Suriyelileri karşı karşıya getirmek ve kaos ortamı yaratılmak istendiği belirtildi. Polisin çabası ve yapılan sağduyu çağrıları ile Şanlıurfa’da tansiyonun düşmesiyle dün sabah Suriyeliler işyerlerini yeniden açtı. l DHA Safitürk suikasti planlayıcısı yakalandı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal paylaşım sitesi Twitter adresinden yaptığı açıklamada Mardin’in Derik ilçesinde Kaymakam Muhammet Safitürk’ün şehit olduğu saldırının planlayıcısının yakalanıdığını açıkladı. Soylu, “Muhammet Fatih Safitürk Sana borcumuzu ödeyemeyiz. Ancak bil ki katliamını planlayanı aldık. Elimizde... Sağolun arkadaşlar” ifadesini kullandı. Öğleden sonra Trabzon’un Çaykara ilçesinde konuşan Bakan Soylu,“Viranşehir patlaması var ya, o Viranşehir patlamasının planını yapanı, aynı zamanda da bizim evladımız Muhammet Fatih Safitürk’ü, onun katlini planlayanı bu sabah alıverdiler” dedi. Derik Kaymakamı Safitürk 10 Kasım’da makamına konulan bombayla şehit edilmiş, Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde 17 Şubat’ta düzenlenen bombalı saldırıda ise 10 yaşında bir çocuk ve bir güvenlik bekçisi yaşamını yitirmişti. Tazminat Ali İsmail’in hayalleri için Eskişehir’deki Gezi Direnişi sırasında 2 Haziran 2013’te polisler ve eli sopalı siviller tarafından dövüldükten sonra beyin kanaması geçirerek yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı davada bakanlık 650 bin TL manevi, 57 bin 180 TL maddi olmak üzere toplam 707 bin 180 lira tazminat ödemeye mahkum edildi. Ağabeyi avukat Gürkan Korkmaz, gazetemize yaptığı açıklamada, tazminatın miktarı ne olursa olsun, acılarını hafifletmeyeceğini, acılarını karşılayamayacağını belirterek, “Dava emsal olacak bir davadır. Polis kurşunu ile ölen gençlerimizin davasında emsal olacaktır. İnsanları, gençleri koruması gereken polisin kurşunu ile gençlerin ölümü çok acıdır. Bunun manevi karşılığı bu para değildir. Paranın büyük bir bölümü ile Ali İsmail’in hayallerini gerçekleştireceğiz” dedi. l ESKİŞEHİR/Cumhuriyet Nejdet Erener Kayıp korucunun cesedi bulundu Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde yaşayan köy korucusu evli ve 5 çocuk babası 38 yaşındaki Nejdet Erener’in evine gitmemesi üzerine yakınları yetkilileri arayarak kayıp başvurusunda bulundu. Yakınları Erener’i PKK’lilerin kaçırdığını belirtirken, 5 gündür kendisinden haber alınamayan korucunun cesedi dün Güngör Mahallesi’ndeki metruk bir binada bulundu. Erener’in cenazesi, Yüksekova Devlet Hastanesi morguna kaldırılırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. l DHA Öğrenciye kelepçeli dayak iddiası Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi Bölümü 3. sınıf öğrencisi Orxan İbrahimov, derste Ekonometri bölümü öğretim üyesi F.S. tarafından hakarete uğradığını öne sürdü. Orxan İbrahimov üniversite sekreterliğine dilekçeyle şikâyet ettiği öğretim görevlisi hakkında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına da suç duyurusunda bulunduğunu anlattı. İbrahimov yaşanan olayın ardından üniversitenin güvenlik görevlilerinin kendisini odalarına götürerek kelepçeleyip dövdüğünü iddia etti. Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunan İbrahimov, “Hoca iftira atarak deli olduğumu iddia etti. En sonunda da ‘bu bizi rahatsız ediyor’ diye güvenliği devreye soktular. İki hafta önce aldılar beni, yargısız infaz yapar gibi kelepçelediler, bürolarında dövdüler. Bana türlü hakaret ettiler. Şikâyet ettim, hakkımı arayacağım” dedi. Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü’nün de konuyla ilgili inceleme başlattığı belirtildi. l SAKARYA/DHA Kemal Kurkut’un ölümü Meclis gündeminde Nevruz kutlamaları sırasırda Diyarbakır’da arama noktasında polisle tartışarak sinir kirizi geçirdiği belirtilen ve Nevruz alanına elinde bıçakla, üstü çıplak olarak girmek isteyince polis tarafından vurulan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un ölümüyle ilgili tartışma sürüyor. Savcılık soruşturmaya yayın yasağı getirirken HDP Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, Kurkut’u vuran polislerin serbest bırakılmasını TBMM gündemine taşıyarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. İrmez, “İfadesi alınan polislerin serbest bırakılma gerekçesi nedir? Kurkut’u kim öldürmüştür?Bu cinayet de ‘failmeçhul’ cinayetler listesine dahil edilerek rafa mı kaldırılmaktadır? Milletvekili ve gazetecilerin tutuklu olduğu bir ülkede yargısız infaz olduğu açıkça belli olan bir cinayetin sorumluları için tutuklamanın bir tedbir olarak düşünülmemesinin nedeni nedir” sorularını yöneltti. l Yurt Haberleri EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Günümüzde otokrasi üzerine Demokrasinin sadece seçim tarafını dikkate alan, göreli bir çoğulcu seçim yarışına az çok uyan ama bunun ötesinde demokrasinin diğer koşullarını kabul etmeyen rejimlerle yönetilen ülke sayısı günümüzde az değil. Ne dört dörtlük bir diktatörlük olan ne de demokrasi olarak nitelenebilen bu rejimleri tanımlamak için kullanılan türlü çeşit sıfat var. Bunların arasında seçimli otokrasi tabiri, bütün bu rejimleri farklılıkları içinde ifade etmek için yetersiz kalsa da, çoğunun ortak niteliklerini büyük ölçüde ifade ediyor. Otokrasi, iktidarın sağladığı yetkilerin bir kişide toplandığı rejimdir. İktidar, monarşilerde olduğu gibi, kan bağına dayalı biçimde bir hanedana veya diktatörlüklerde olduğu gibi bir partinin yönetici kliğine, münhasıran bir kişiye veya bir zümreye ait değildir. Düzenli aralıklarla yapılan seçimlerle bir kişiye belli bir süre için bütün yetkiler teslim edilir. Bu kişinin yeniden seçimi de sınırlandırılmıştır. Adı başkan, şef, lider, reis, ne olursa olsun, otokrat olarak seçilen kişinin karşısında, seçim yarışı dışında, karşı güç bulunmaz. Biçimsel demokratik kurumların varlığı devam eder ama bunların otokratın işlemlerini denetleme imkânı ancak kâğıt üzerinde vardır. Otokrasiler genellikle oybirliği kültürünün hâkim olduğu, dolayısıyla siyasal çatışmaların ve görüş ayrılıklarının düzen bozucu, işleri gereksiz yere zorlaştırıcı olduğuna inanıldığı toplumlarda boy verir. Bunun bir adım ötesi, muhalif azınlıkların milletin bünyesine yabancı, toplumsal uyumu bozan, aykırı veya yabancı unsurlar olarak görülmesidir. Örneğin bugün AKP çevrelerinde halkoylaması öncesinde “hayır” oyu vereceklerini ilan edenlerin, SünniTürk toplumsal bünyenin dışında kalan, yabancılar olarak nitelendirilmesi bunun anlamlı bir örneğidir. Bu siyasal yaklaşım, kendisini doğal çoğunluk olarak addederek, seçimle milletin kurucu bir meşruiyeti lidere teslim ettiğini iddia eder. Bunun için bütün yetkiler kendisine verilerek başkan seçilen kişinin, kutsal bir davanın sahibi olarak görülmesi gerekir. Seçimli otokrasilerin, otokratın etrafında toplanmayı sağlayacak ve bunu sürekli kılacak bir büyük hikâyeye ihtiyaçları vardır. Taşkın bir etnik/ dinsel milliyetçilikle güçlendirilmiş bir yerlilik övgüsü ve onun tamamlayıcısı iç veya dış düşman figürü, otokrat seçiminin plebisite dönüşmesi için gereklidir. Diğer taraftan, seçilen başkanın, iyi ve doğru olana millet ya da halk adına karar vermesini ve bunu toplumun bütününe dayatma yetkisini sınırlayan bütün kurumlar en azından gereksiz bir engel, bir ayakbağı olarak görülür. Çoğu zaman gereksiz olmanın ötesinde, ihanet odakları olarak damgalanır, gayri meşru addedilirler. Bütün bunlara rağmen, seçimli otokrasi totalitarizm demek değildir. Çoğulculuğu dışlayan çoğunlukçuluğu, toplumun baştan ayağa ve en ücra hücrelerine kadar sarıp sarmalayacak katı ve tekçi bir ideolojinin dayatılmasına götürmez. Esas amacı, iktidarı aralıksız elinde tutmak ve bu çerçevede devleti mutlak biçimde kontrol etmektir. Seçim, halkın farklı istemlerinin ifade edilmesi anı değil, bu hegemonik iktidarın süresinin uzatılmasının aracı olarak görülür. Türk tipi başkanlık sisteminin yürürlüğe girmesiyle, Türkiye’de AKP’nin otoriter hegemonyasının seçimli otokrasiye dönüşeceğini Ergun Özbudun 2015’te yayımlanan Anayasacılık ve Demokrasi (Bilgi Üniversitesi Yayınları) başlıklı kitabında belirtmişti. Aynı değerlendirmeyi, başka bir anayasa profesörü, HDP milletvekili Mithat Sancar, 11 Ocak’ta TBMM’de yaptı. Türkiye ile ilgili dünyada yayımlanan raporlarda, ülkemizin kusurlu demokrasi kategorisinden bile çıkarıldığını, birçok kuruluşun siyasal sistemimizi seçime dayalı otokrasi olarak nitelendirdiğini hatırlattı. Türkiye’de 16 Nisan’da seçmen topluluğunun seçimli otokrasiye onay verip vermediği ortaya çıkacak. Halkoylaması öncesinde iktidarın karşı görüşe gösterdiği büyük tepki, sistemli engellemeler, özgürlükleri fütursuz biçimde kısıtlaması ve medya üzerinde kurulan tekel, işi otokrasiden ileri bir boyuta götürmeye eğilimi olduğunu gösteriyor. Hayır önde gelirse, bir anda kendiliğinden demokrasiye geçmeyeceğiz ama otokrat güç saplantısına karşı, güçlü biçimde “Yeter” demiş olacağız. Demokrasi mücadelesi yeni bir ivme kazanacak. KCK davasında karar günü DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, DTK Eşbaşkanları Hatip Dicle ve Leyla Güven, görevden alınarak tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile görevden alınarak Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün de sanıkları arasında yer aldığı KCK Ana Davası’nda sona gelindi. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ile Özgürlükçü Hukukçular Platforlu (ÖHP) üyesi 100’den fazla avukat katıldı. Oturumu HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp, DBP ve HDP il yöneticileri de izledi. Oturumda son sözleri sorulan sanıkların tümü davanın hâkim ve savcılarının FETÖ soruşturmalarında ihraç edildiğine dikkat çekerek, davanın kumpas olduğunu belirtti ve beraatlerini istedi. Kararın bugün açıklanması bekleniyor. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle