20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 24 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN suçlaGmaazlaertlaekcailerşrıGUADTRÜODRSIAKYİNYA’ESDIAN gülünç karşıya Guardian gazetesinde Türkiye’deki tutuklu gazetecilerle ilgili kapsamlı bir dosya yayımlandı. Dosyada yazıda, “İmamın Ordusu diye bir kitap yazarak Gülen grubunu ifşa eden Ahmet Şık’ın bu grupla ilişkili olarak tutuklan ŞIK: Boşlukla çevrili durumdayız Cumhuriyet’e yönelik hukuksuzluklara ve gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın tanıklıklarına da geniş yer ayrıldı. Britanya’nın Guardian gazetesi Türkiye’de tutuklu gazetecilerin gülünç suçlamalarla karşı karşıya olduğuna ve hapishanede kötü muamele ile tecride maruz kaldığını yazdı. Guardian, tutuklu gazeteciler açısından en önemli sorunlardan birinin de ne zaman serbest bırakılacaklarına dair belirsizlik olduğunu belirtti. Yazıda, “Kasım ayında Türkiye’nin en eski gazetesi ve Erdoğan’a karşı muhalefetin kalesi olarak kabul edilen Cumhuriyet’ten bir düzine gazetecinin gözaltına alındığı ve çoğunun da iddianamesiz olarak hapis tutulduğu” ifadelerine yer verildi ve hükümetin gazeteye kayyım atama tehdidinden söz edildi. Önde gelen bazı gazetecilere yönelik suçlamaların tuhaf olduğuna değinilen ması, Martin Luther King’in Klu Klux Klan üyesi olarak tutuklanması gibi bir şey” yorumuna yer verildi. Yazıda Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın ifadeye çağrıldığı zaman yurtdışından denizaşırı yolculuk etmesine rağmen “kaçma şüphesiyle” tutuklanmasındaki garipliğe de değinildi. Gazete, daha önce tutuklanan veya halihazırda tutuklu bulunan altı ismin, durumlarıyla ilgili tanıklıklarına yer verdi. Bu isimler Ahmet Şık, Necmiye Alpay, Ahmet Altan, Aslı Erdoğan, Mehmet Altan ve Erol Önderoğlu... Gazeteci ve yazarlar, bu tanıklıklarda gazeteye gülünç suçlamalarla tutuklanmaları yanında, mektup alıp göndermelerine izin verilmemesinden, başkalarıyla iletişimin kısıtlı olmasından ve ne zaman serbest bırakılacaklarına dair belirsizlikten söz etti. Gazetemiz yazarı Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlu Şık aracılığıyla gazeteye yolladığı tanıklıkta şu ifadeler yer aldı: “Cezaevinde olmak zor. Olağan gazetecilik faaliyetleriniz kriminalize edildiğinde bu daha da zor. Burada boşlukla çevrili durumdayız. Ait olmadığımız bir geçmiş ve tahmin edemediğimiz bir gelecekle... Beni ve hücre arkadaşlarımı dışarıya bağlayan tek şey, 8 metrelik bir duvarın üzerinden görebildiğimiz avuç içi kadar mavi gökyüzü... Kitap ve mektuplar bu kadar katı ve adaletsiz bir yere biraz özgürlük duygusu getirebilir ama onlar da yasak. Gazeteler ve televizyon da bize iyi gelmiyor. Çok uzun zamandır, ekranlarda ve sayfalarda görünenlerle Türkiye’de gerçekte olup bitenler arasında dünyalar kadar fark var. Şu anda, başkanına itaat eden bir gazeteci olmayı reddettiği için özgürlüğü elinden alınan biri nasıl hissederse öyle hissediyorum. Benim durumumda olmak uykunuzdan uyandığınızda tamamen yabancı bir yerde uyanmak gibi bir şey. Burada her şeyi duysanız da kendinizi sağır, her şeyi görebilseniz de kendinizi kör ve konuşabilseniz de kendinizi dilsiz hissediyorsunuz. İşte tam olarak böyle bir yerdeyim.” l Dış Haberler Hayat kurtaracaktık Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin öldüğü Hayata Dönüş operasyonuna robocop kıyafeti ve gaz maskesiyle katılan polis memuru “Hayat kurtarmaya geldik” dedi Hayata Dönüş operasyonunda görevli 39 er ve Ankara Jandarma Özel Harekât üyesi rüt beli askerlerin aralarında bulundu ğu 186 sanığın yargılandığı dava dün Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanık ifa delerinin alınması ile de vam etti. Duruşmaya baş ka suçtan hükümlü müş CANAN COŞKUN tekiler Ercan Kartal, Filiz Gencer ile Mehmet Güvel ve Nihat Göktaş katıldı. Duruşma boyunca mahkeme başkanı nın müşteki avukatlarının sanıklara so rularını kısıtlaması dikkat çekti. Sanıklardan Burhan Yaman, 2000 yı lında Ankara Arama Kurtarma Taburu’n da görevli olduğunu aktararak, “Bi ze verilen emirde cezaevinde ölüm oru cu tutan tutuklu ve hükümlüler olduğu, bunları kurtarmamız söylendi. Operas yona gelmeden önce Ankara’da toplan tı yapıldı, operasyonun gidişatına bağ lı olarak görev yapacağımız belirtildi. Bi zim amacımız hayat kurtarmaktı. Ceza evine girerken robocop kıyafetlerimiz ve gaz maskelerimiz vardı” dedi. Hoş ve Çitici yönetti O dönem Ayazağa Jandarma Sevk Bölük Komutanı olarak görev yapan sanık Numan Öksüz ise operasyondan önce Balmumcu’daki İstanbul Bölge Jandarma Komutanlığı’nda İstanbul İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Halil İbrahim Tüysüz, İstanbul Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Engin Hoş ve Bayrampaşa Tabur Komutanı Binbaşı Dursun Ertuğrul’un bir hazırlık toplantısı yaptığını söyledi. Sanık Dursun Ertuğrul ise o dönem Bayrampaşa Cezaevi’nde Koruma Tabur Komutanı olarak görev yaptığını anlatarak operasyonla ilgili özel bir toplantı yapıldığını hatırlamadığını söyledi. Avukat Several Ballıkaya’nın Tufan planını görüp görmediğine ilişkin sorusu üzerine Ertuğrul, “Planı görmedim. Operasyonu Engin Hoş ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici yönetti” dedi. Koğuşlara gaz attılar Müşteki Ercan Kartal ise duruşmaya yazılı beyanını sundu. 67 yıl sonra müşteki olarak ilk kez çağırıldığını anımsatan Kartal, “Operasyon en az bir yıl önce hazırlanmıştır. İddianamede 6 kadın arkadaşımızın diri diri yakılması, kimyasal silahların kullanılması yoktur. Bu iddianamenin amacı sorumluluları cezalandırmak değildir. Dönemin tüm Milli Güvenlik Kurulu üyeleri, DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti üyeleri, Aytaç Yalman, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Engin Hoş bu katliamın sorumlularıdır. Koridorları tarayarak geldiler. Çatılardaki mazgallardan koğuşlarımıza gaz attılar” diyerek o günü anlattı. Mahkeme, ara kararında Kartal’ı müdahil olarak kabul ederek, hakkında örgüt propagandası yaptığı ve tehdit suçunu işlediği iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Sanıklar Kemal Gür, Vehbi Akbaba, Yusuf Burhan Ergin ve İsmail Ayhan hakkında yakalama kararı çıkaran heyet, duruşmayı 13 Temmuz’a erteledi. Roboski 273 haftadır adalet bekliyor Roboski’de 28 Aralık 2011’de savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürülen 19’u çoçuk 34 kişinin aileleri 273 haftadır adalet bekliyor. Roboskili aileler her perşembe olduğu gibi dün de kaybettikleri yakınlarının mezarı başında bir araya geldi. Aileler adına açıklamayı okuyan Zilan Encü, Nevruz kutlamalarında öldürülen Kemal Kurkut’un ailesine başsağlığı dileğinde bulundu. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin ve belediye başkanlarının tutuklu bulunduğunu anımsatan Encü, hükümete “Nevruz’da ortaya çıkan iradeye kulak ver” çağrısında bulundu. l FANTASTİK TÜRDE KİTAP Oran, ‘Erdoğan’ın anıları’nı yazdı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Baskın Oran’ın “Recep Tayyip Erdoğan’ın Yazılmamış Anıları” isimli fantastik türde kitabı Belge Yayınları’ndan çıktı. Karikatürist Latif Demirci’nin Hürriyet gazetesinde yayınlanan karikatürlerinin eşlik ettiği anılar kitabı, Oran’ın Erdoğan’ın yerine geçerek yazdığı günlüklerinden oluşuyor. “7 Haziran seçiminden referandum kararına kadar 65 fasıl tekmil birden” alt başlığını taşıyan bu kurgu kitap, Erdoğan’ın konuştuğunu yazıya çeviren bir şifreli bilgisayar uygulamasından çıkan “kurgu anıları” içeriyor. Kitabın kapağında “Hayalet Yazar” olarak sunulan Oran’ın 1989’da yayınlanan “Kenan Evren’in Yazılmamış Anıları’ kitabı da aynı türdeydi ve büyük ilgi görmüştü. Oran’ın, 12 Eylül darbesinin başı ve döne min Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yerine geçerek yazdığı kitabıyla ilgili usta mizah yazarı Aziz Nesin “Kitabın türünü belirleyemedim. Roman değil, ama roman. Anı değil, ama anı. Günce değil, ama günce. Özyaşamöyküsü değil, ama özyaşamöyküsü. Bir araştırma değil, ama bir araştırma. Bence, bilimkurgu denilen roman türünün yeni ve gerçekçi bir modeli diyebiliriz bu kitaba. Çünkü bilimsellikle düşsellik, imgeyle gerçek, varolanla varsayılan, söylenenle söylenmek istenen iç içe. Gerek Kenan Evren’in konuşmalarından derlenmiş, gerekse onun konuşma biçemiyle anı  biçiminde yazılmış olan bu kitaptan, özellikle yaşadığımız böyle günlerde aldığım tadı başkalarıyla da üleşerek artırmak istediğim için, kitabın okunmasını salık veriyorum” diye yazmıştı. l ANKARA / Cumhuriyet l YENİDEN YARGILANMA TALEBİ ‘Hüseyin Edemir için adalet’ çağrısı Bilgisayar çıktısı bir sayfalık yazıyla DHKP/C üyeliğinden hüküm giyen Yazar Hüseyin Edemir’in yeniden yargılanma başvurusu henüz sonuçlanmadı. Edemir, yaklaşık 5 yıldır firari olduğu dosyada görev alan polisler, savcılar, yargıçlar ve yüksek yargı üyeleri FETÖ operasyonlarından tutuklanınca yeniden mahkemeye başvurmuştu. Edemir’in kitaplarını çıkaran Notabene Yayınevi, önceki gün Change Org’da imza kampanyası başlattı. “Edemir’e adalet” başlığıyla imzaya açılan metinde, “Hüseyin Edemir iki romanı yayınlanmış bir yazardır ve haksız yere hüküm giymiştir. Yazar Hüseyin Edemir’in davasının önemi kamuoyunda “Balyoz” davası diye bilinen, skandallarla dolu davaya zemin oluşturması nedeniyledir” denildi. Edemir’in, ODTÜ’de yüksek lisans öğrencisiyken, bir örgüt operasyonu ge rekçesiyle tek başına tutuklandığı ve sözde dijital verilere dayanılarak 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığı belirtilerek, şöyle denildi: “Söz konusu verilerin delil niteliği taşımadığı, taşısa bile suçlama için yeterli olmadığı ve davanın zamanaşımına uğradığına dair savcılık mütalaasına rağmen 2010 yılında tutuklanan Edemir, 2011 hem tahliye edilmiş hem de ceza almış, bu hukuksuz ceza hızla 2012 yılında onanmıştır. Hukuksuz bir yargılama sonucunda verilen haksız cezanın emniyet, savcılık ve mahkeme aşamasından Yargıtay kararına kadar her adımda düşmanca bir tutumla planlı ve örgütlü bir çabanın ürünü olduğu artık netlik kazanmıştır. Yaptığı yeniden yargılanma talebinin kabul edilmesini ve yazarın adil bir şekilde yeniden yargılanmasını talep ediyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet haber 11 İçerideki gazeteciler kimler? Ve siz dışarıdakiler kimsiniz? Tüm haberleri kendi başınıza veresiniz var; Tüm yargılamaları tek başınıza yapasınız; Ve yolunuza taş koyan herkesi içeri tıkasınız. Ne kadar da kolay dökülüveriyor ağzınızdan kelimeler. Katil... Soyguncu... Çocuk istismarcısı... Dolandırıcı... Hapisteki gazetecileri anlatıyorsunuz halkınıza. Gerçeklerden gerçekdışı bir dünya yaratıyorsunuz; olmadık, olmayacak cümleler kuruyorsunuz. Halkınız... Hukuka inancını sizin yüzünüzden çoktan kaybetti; Salt gerçeğin peşinde olan ve bu yüzden hapse atılan o gazetecilere de kulak asmasın istiyorsunuz. Vebayı işaret eder gibi kurduğunuz cümlelerle ülkeyi ortaçağa ait bir dehşete sürüklüyorsunuz. Bu ülkenin insanlarını çocuk kandırır gibi kandırmaktan gocunmuyorsunuz. Aslında oylarının peşine düştüğünüz o halka zerre kadar değer vermiyorsunuz. Yoksa güç aldığınız o cehaletin kudretine bu kadar yüklenmezsiniz. Ve içerideki gazeteciler için bu olmayacak cümleleri söylemezsiniz. Belli ki sarf ettiğiniz o lafların nereye varacağı umurunuzda değil. Anlamını bilmeden okuduğunuz şiirler gibi. Sonrasını düşünmeden attığınız adımlar gibi. Tüm suçlara göz yumarak senelerce taşıdığınız o ortaklıklar gibi. Dar alanda kısa vadeli kazançlar uğruna yükselttiğiniz tüm o esip gürlemeler gibi. “Sonra devran döner, aksini söylerim nasılsa” diyerek sarf ettiğiniz tüm o laflar gibi. Kurduğunuz onca tehlikeli hayal gibi. Bu ülkenin kaderi nicedir elinizde ve dilinizde esir. İktidarınız, son anda, yapay bir telaşla aldatıldığınızı söyleyerek sıyrıldığınız kirli bir ortaklığın size sağladığı olanaklara kurduğunuz eğreti bir sirk çadırı. O çadırın içinde yapay ışıklarla büyüyen gölgenize siz kendiniz de kanıyorsunuz. Son zamanların kurgulanmış en hırçın ve tehlikeli gösterisinin efendisi gibi davranıyorsunuz. Elinize tutuşturulmuş meşin ve haşin bir kırbaç. Onu bir içeriye bir dışarıya, bir içeriye bir dışarıya şaklatıyorsunuz. Çıkarttığınız sesten aldığınız haz ne kadar yüksekse... Bastırmaya çalıştığınız sesten duyduğunuz korku da o kadar yüksek olmalı ki; Halkınızı içerideki gazetecilerin bir vahşet masalının korkunç kahramanları olduklarına ikna etmenin peşindesiniz. Onların kalemindeki ve aklındaki gerçeklerin gün ışığına çıkmasından ürkmektesiniz. Ve muhtemelen bu tutsaklıkların ne anlama geldiğini siz, bizden çok daha iyi sezmektesiniz. Öldürmek, soymak, dolandırmak ve istismar etmek... Bu yüz karartıcı suçların faili olmakla itham ettiğiniz o insanların bir kısmı bu gazetenin güçlü kalemleriydiler. Ve o söz ettiğiniz suçların gerçek faillerinin peşindeydiler. İçeriye attığınız ve henüz haklarında bir iddianame bile hazırlamadığınız bu insanları karalayarak kendi yolunuzu aydınlatmaya çalışıyorsunuz. Ama aslında siz, bizden de iyi biliyorsunuz: İçerideki gazeteciler kimler? Ve siz dışarıdakiler kimsiniz? IŞİD’in üst düzey yöneticisi yakalandı Terör örgütü IŞİD’in üst düzey yöneticilerinden olduğu ileri sürülen Cezayir asıllı Ka nada vatandaşı Wassim Bouhadou Adana’da uçakta yakalandı. İfadesinin ardından adliyeye sevk edilen Bouhadou tu tuklandı. Bouhadou’nun kaçak yollarla Suriye’den Türkiye’ye giriş yaptığı belirlendi. Bouhadou’nun Adana’dan İstanbul’a gi deceği bilgisini alan Te rörle Mücadele Şube Mü dürlüğü ekipleri, çalışma başlattı. Zanlı, 10 Mart’ta bindiği uçakta kıskıvrak yakalandı. Adana Emni yet Müdürlüğü’nde sor Bouhadou gulanan Wassim Bouha dou, “silahlı terör örgü tü üyesi olmak, örgüte eleman kazandırmak ve finans sağlamak” suçlarından sevk edildiği mahkemece tutuklandı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle