22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Zülfü Livaneli’ye onur ödülü Antalya’da Muratpaşa İlçe Belediyesi’nin 23 25 Mart tarihlerinde ikincisini düzenleyeceği Antalya Edebiyat Günleri’nde “Onur Ödülü”üne bu yıl sanatçı Zülfü Liva neli değer görüldü. Ödül, geçen kasım ayında 50. sanat yılını kutlayan Livaneli’ye, bir kuşaktan bir kuşağa uzanan 300’ün üzerinde bestesi, 40 dilde yayımlanan romanları, dünya da barış ve demokrasinin kökleşmesi, gelişmesi için verdiği mücadeleler nedeniyle verildi. Ödül, Livaneli’ye 25 Mart Cumartesi akşamı sunulacak. Çarşamba 22 Şubat 2017 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: ŞÜRKAN İŞCAN kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Pentagram’dan ‘akustik’ 30.YILALBÜM VE KONSER DİZİSİ Heavy Metal dünyasında 30 yıldır varlığını sürdüren Pentagram, 3 Mart tarihinde yayımlanacak olan “Akustik” albümleri ile birlikte akustik konser serisine başlıyor. Pentagram, turnenin ilk ayağında 17 Mart’ta İzmir Arena’da dinleyicisiyle bir araya gelerek Körfez’e karşı seslendirecek şarkılarını. Ardından 22 Mart’ta rotayı Ankara’ya çevirip Jolly Joker Ankara’da konser verecek olan Pentagram, 25 Mart’ta İstanbul Volkswagen Arena’da konser verecek. Grup 30 Mart’ta Eskişehir 222 Park’ta, 31 Mart’ta Bursa Suare’de dinleyici ile buluşacak. Turnenin her ayağında izleyicileri farklı sürprizler beklediği belirtiliyor. Hayatımız sınırlarla doluAltın Ayı ödülünü kazanan Macar yönetmen IldIko EnyedI: ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Emekliliğe yakın bir mezbaha müdürüyle genç kalite kontrol elemanının ‘ortak rüyalarla’ başlayan tutkulu aşkını anlatan “On Body and Soul/Testrol es lelkrol”, yönetmeni Ildiko Enyedi’ye büyük ödül Altın Ayı’yı kazandırdı. “Benim 20. Yüzyılım” (1989) filmiyle Cannes’da baştacı edilen Enyedi yeni filmiyle Fipresci, Ekümenik ve Seyirci ödüllerini de kucakladı. “Kurgulanmış zalim ve ikiyüzlü bir dünyada yaşıyoruz. Tüm canlılar binlerce yıldır bir aradayız ama kalbimizi diğerine kapatmışız ve aşkın gerçekte nelere kadir olacağını unutmuş görünüyoruz” diyen Macar yönetmenle soğuk bir Berlin gününde yuvarlak masa sohbetinde buluşuyor ve ruha dokunan mevzulara dalıyoruz. Türkiye haklarını Film Artı’nın satın aldığı yapımın yakında bizde de gösterime girebileceğini söyleyelim. n Derin bir uykudan uyanıp silkelenmek gibi filminiz, nasıl oluştu? Bir süredir içimden dolup taşan duyguları ifade etmem gerekiyordu. Sonra aklıma “Aynı rüyayı gören iki insanın tesadüfen karşılaşması” fikri geldi. Sonrasında herşey çok hızlı gelişti ve yaklaşık dört haftada hikâye ortaya çıktı. Her şeyin akarak ilerlemesi müthiş bir şeydi, mutlulukla kaptırdım kendimi. Tutkulu bir aşk hikâyesi istiyordum. Bütün engellere karşı üstelik. n Yaş ve algı biçimleri gi Bir ödül ve mutlu tınılar bi birbirlerinden çok farklı görünen iki insanı bir araya getirmenizin nedeni bu muydu? Hayatımız sınırlar ve engellerle dolu. Günlük hayatta her şey bizi rahatsız edebiliyor çünkü bizim kurduğumuz değil bizim adımıza kurulan bir düzende yaşıyoruz. En basitinden taktığınız fular ortama uygun değilse içten içe ayıplanıyorsunuz. Biz bu manasız negatif hisleri alıyor ve kendimizi reddedilmiş hissediyoruz. Bu nedenle birbirlerinden yaşça farklı iki insanı biraraya getirmek istedim. Erkek emekliliğe yakın, bir hayatı olmuş ama şimdi bitmiş görünüyor, bir kolu da felçli. Genç kadın ise otistik demeyelim ama sosyal becerileri sınırlı ve hayata yeni başlıyor. Bu sınırları ve engelleri ortadan kaldırmak istedim. n Mezbaha çalışanları, ilişkileri ve yok edilen hayvanlarıyla adeta bir mikro Enyedi ile soğuk bir Berlin gününde yuvarlak masa toplantısında buluştuk. kozmos, nerden aklınıza geldi böyle bir mekân? Günlük hayat ikiyüzlüklüklerle dolu, savaşlar var. Bunu da göstermenin en iyi yollarından birisi mezbahaydı sanırım. Çünkü et seviyoruz ama o etin tabağımıza nasıl geldiğini bilmek istemiyoruz. Hayatta birçok şeyi böyle görmemeyi tercih ediyoruz. n Ortak rüyalarında da kendilerini birer geyik olarak görüyorlar. Aslında orası aradığımız huzurlu ve doğal bir ortam değil mi? Gerçek ve doğal olan aslında rüya sahneleri. Bence içinde yaşadığımız dünya sahte. Tüm canlılar buraya ait ruhlarız, binlerce yıldır bir aradayız. Yani tanışıklığımız çok eskiye dayanıyor ama kurgulanan bu gereksizce zalim hayatta maalesef bu güçlü bağımızı unutmuş görünüyoruz. Tıpkı insanlığımızı unuttuğumuz gibi. Kültür Sanat Kart dağıtımı başladı Geçen hafta İKSV 45. yılının programını basına açıkladı. Bu arada bana da yılın Onur Ödülü verildiğini duyurdu. Doğal ki havalara uçtum. 29 Mayıs gecesi Lütfü Kırdar Salonu’ndaki açılışta ödülümü sunacaklar. Öte yanda Philip Glass gibi çağın en büyük bestecilerinden birine de Yaşamboyu Başarı Ödülü verilmesi, hele onun 11. Senfonisi’nin ısmarlanmasında İKSV’nin payı oluşu çok anlamlı. Bu yılki festivalin ortamın tüm zorluklarına karşın, E.C.A. ana sponsorluğunda hazırladığı “sıradışı” programına bir başka yazımda ayrıntılarıyla değineceğim. GOERNE VE BACH Geçen hafta İşSanat’ta Freiburg Barok Orkestrası’nın eşliğiyle değerli bariton Matthias Goerne’yi dinledik. Programdaki yapıtlar baştan sona J.S.Bach’a aitti. 20. yüzyılda “eski müzik, özüne bağlı yorum, zamana uygun tını” araştırmaları yapıldı. Rönesans, Altın Çağ, Barok ve Klasik Çağ’ın çalgı yapıları ve çalma stilleri irdelendi. İşte Gottfried von der Goltz’un başkemancılığındaki Freiburg Barok Orkestrası da böyle, “zamana bağlı” çalışmalar yapan en ünlü topluluklardan birisi. Bir laboratuvar titizliğinde ses renklerini tartıyorlar, çalgıların kapasitesini deneyerek çalıyorlardı. İlkyarıda tanınmamış kantatlar ve onların içinden senfonik bölümler çalındı. Ağırdı bu program. Neyse ki ikinci yarıda bütün zamanların bestecisi büyük J.S.Bach’ın daha bildik eserleriyle buluştuk. Obua, keman ve yaylı çalgılarla klavsenin seslendirdiği ünlü konçertosunda obuacı Katharina Arfken’i de başkemeancıyla alkışladık. Uzun yılların deneyimine sahip bariton Matthias Goerne, Bach kantatların gizemini ve tekniğini iyi bilen bir sanatçı. “Ich habe genug”adlı anıtsal kantattaki yaşlı ve hasta adamın artık bu dünyadan çektiklerine son vermesi için Tanrı’ya yalvarmasını dramatik özellikleriyle yansıttı. DOĞU TINILARI Adı: Go East (Doğuya Git). Doğal ki bugünün savaşlar, göçler ve yokluklar içindeki Doğusu değil. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başındaki Batılı bestecilerin düş dünyasındaki o rengârenk Doğu! Gülrü Ensari ve Herbert Schuch’un piyanoda dört el olarak seslendirdikleri Brahms ve Hindemith’in Macar havalarından esinli valsleriyle oryantal renklere uzanıp Özkan Manav’ın bir senfonisinden 4el piyanoya uyarladığı iki Anadolu Ezgisi ve Stravinski’nin aksak ritmleri içeren Bahar Ayini’nin 4el uyarlaması. Yapıtlar arasında mutlaka ortak bir payda aramaya gerek yok, ama bildiğiniz yapıtlar değişik birleşimlerde yeni giysilerle çıkmış karşımıza. Değerli bestecimiz Özkan Manav’ın çalışması 4el piyanoda canlı renklerle yeniden doğmuş. Baştan sona keyifle dinleyebileceğiniz bu CD olağandışı içeriği ve iki piyanistin yüksek enerjisiyle doğan mutlu tınıları sergiliyor. Südwestrundfunk ve AviService for music adlı kuruluşun ortak prodüksüyonu. İKSV’nin Kültür Sanat kart projesinin ilk kartları sahiplerine verildi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, öncü sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu’nun desteğiyle bu yıl ilk kez hediye edeceği İKSV Kültür Sanat Kart’ı almaya hak kazanan bin üniversite öğrencisi belirlendi. İKSV’nin 2017 yılı içinde düzenleyeceği tüm etkinliklerde geçerli olacak 250 TL değerindeki İKSV Kültür Sanat Kart için üç haftada Türkiye’nin 81 ilinden 64 bin 711 öğrenci başvurdu. İKSV Kültür Sanat Kart’ı almaya hak kazanan bin üniversite öğrencisi 13 Şubat tarihinde yapılan Milli Piyango çe kilişi sonucunda belirlen di ve bin asil talihli ile 500 yedek talihlinin tam liste si binuniversiteliaraniyor. com adresinde duyuruldu. İKSV Kültür Sanat Kart’ı kazanan öğrenci Bülent Eczacıbaşı ile öğrenciler. lerden üçüne kartlarını, Eczacıbaşı Topluluğu ve eğitimin hayatını sürdüren İKSV Yönetim Kurulu Baş üniversite öğrencilerinin kül kanı Bülent Eczacıbaşı verdi. türsanat etkinliklerine eri İKSV’nin, kuruluşunun 45. şimini arttırmayı amaçlıyor. yılında, Öncü Sponsoru Ecza İKSV Kültür Sanat Kart proje cıbaşı Topluluğu’nun deste si, Eczacıbaşı Topluluğu’nun ğiyle hayata geçirdiği İKSV desteğiyle önümüzdeki yıllar Kültür Sanat Kart, Türkiye’de da da devam edecek. Murat Beşer (muratbeser@muratbeser.com) Norm Ender ‘Aura’ (EMI – Universal) Müzik piyasası için çölde vaha gibi Temiz yüzlü, aydınlık bakışlı zeki bir delikanlı Norm Ender (gerçek adı Erman Ender). Memleketin batı yakasından geliyor, yani tabiri caizse Gâvur İzmir’den. Âleme çocuk rapçi olarak dahil olanlardan. Genç yaşına rağmen 10 yılı aşkın bir süredir internet üzerinden paylaştığı parçalarla hiphop âlemi içinde hayli etkili bir figür aynı zamanda. Yıllardır biriktirdiği işlerini şimdi derledi Norm Ender ve eli ayağı epeyce düzgün bir prodüksiyon çemberinden geçirerek uzun süre dir beklenen ilk albümü “Aura”yı çıkardı. “Kara Toprak” şarkısındaki bir Âşık Veysel alıntısı dışında tüm şarkıların sözü, müziği ve düzenlemesi kendisine ait. Kuru bir rap albümü değil “Aura”, özellikle müzikal açıdan; arabeskten popa, rock müziğinden elektroniğe kadar leziz soslarıyla. Dokuz şarkıdan oluşan yarım saatten daha kısa ama çalgısal açıdan zengin bir albüm. Canlı çalınmış yaylılardan, gitara ve saksofona kadar uzanan sound çeşitliliğine sahip. Sürat gösterişi yapmadan söylüyor kelimeleri Norm Ender. Diss’leri laf kalabalığında boğulmayan bir rapçi olduğu gibi, özü sözü net, saldırganlığı tam kararında yetenekli de bir söz yazarı. O şimdi İstanbullu. “Aura” ise iyi iş anlamında kısır müzik piyasası için çölde vaha gibi. Tuna Kiremitçi ‘Ve Arkadaşları’ (Pasaj) 10 ayrı şarkı, 10 ayrı kadınla düet... Yazdığı romanlar, şiirler, çıkardığı albümler derken Tuna Kiremitçi son kararını vermiş gibi. Yeni albümü teyit ediyor ki, O artık bundan kelli sadece bir müzisyen olarak mesai yapacak. “Tuna Kiremitçi Ve Arkadaşları” biteviye bir düet albümü. 10 ayrı şarkıda 10 ayrı kadınla gerçekleştirdiği düetten oluşan albüm, Tuna’nın olgunluk ve olmuşluk dönemine işaret ediyor. Sırasıyla Pamela, Özge Fışkın, Gonca Vuslateri, Öykü Gürman, Je han Barbur, Yıldız Tilbe, Gökçe Bahadır, Sena Şener ve Gülay... Farklı kuşak ve müzisyenlerden oluşuyor Tuna’nın arkadaşları. Neden tamamı kadın sorusunun yanıtı ise çok açık. Bunlar tahmin edileceği üzere sevda şarkıları, yani insanlığın başından beri çözemediği temel mesele hakkında. Hal böyle olunca taraflardan bir kadın, onlara ayrı ayrı bariton sesiyle nefes tükene temsilcimiz ise Tuna. Ancak hemen bunların serzenişten ibaret olduğu hissine kapılmayın. Aksine güzelleme ve hasret içerikliler. Tuna’nın çok geniş bir zaman aralığında, yaşantısının içinden süzerek biriktirdiği besteler bir arada. Bülent Ortaçgil’e, Hüsnü Arkan’a göz kırpan, güzel ve yeni aşk şarkıları dinlemeye ihtiyacınız varsa çekinmeyin; Tuna Kiremitçi’nin arkadaşları sizin de yakınınız sayılır. Turhan Günay için imzalı kitap dayanışması Yazarlar, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’a imzalı kitaplarını gönderiyor. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın başlattığı çalışma, özgürlüğünden yoksun bırakılan gazetemiz 10 çalışanı ile Turhan Günay’la dayanışmayı ve işlemeyen hukuk içinse sivil baskı oluşturmayı amaçlıyor. Yazarlar, kitaplarını bugün saat 12.00’de Kadıköy Postanesi’nden Silivri Cezaevi’ne gönderecek. Sonraki günlerde de yazarlar, imzalı kitaplarını ‘Silivri Cezaevi İnfaz Kurumu 9 No’lu Cezaevi Kütüphanesi” adresine gönderebilecek. tarsus gözlükule höyüğü Eski fabrika araştırma merkezine dönüştü Boğaziçi Üniversitesi’nin Anadolu’nun tarihi ile ilgili önemli bilgilerin elde edilmesi için Tarsus Gözlükule höyüğünde süren arkeolojik araştırmaların ve akademik çalışmaların yürütülmesi için 100 yıllık çırçır fabrikası restore edilerek Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi’ne dönüştürüldü. Merkez, Çukurova’da pamuk üretiminin azalması sonucunda işlevini yitiren eski çırçır fabrikasının, 2002 yılından itibaren önce kısmen, 2013 yılında ise tamamen, Gözlükule höyüğünde arkeolojik çalışmalar yürüten Boğaziçi Üniversitesi’ne, Araştırma Merkezi olarak değerlendirilmesi amacıyla tahsis edilen binanın restorasyonu ile kuruldu. Gözlükule höyükte arkeoloji çalışmaları yürüten ekibin lideri Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aslı Özyar, Hitit, Roma, Geç Antik ve Abbasi  dönemleriyle alakalı bulgular elde etmeye imkân tanıyan Gözlükule höyüğünde yürüttükleri arkeolojik çalışmaların Anadolu’nun tarihine ışık tutulmasını sağladığını belirtti. !f İstanbul’da bugün ‘Bir Günde Hindistan’ 4 Sahte (Fraud) y: Dean FleischerCamp / 11.00 Nişantaşı City’s 4 Geceyarısı, Türkiye Zamanı Türkiye’den Kısalar / 13.00 Levent kanyon 4 Bir Günde Hindistan (India In A Day) y: Richie Mehta / 19.00 Acıbadem Akasya 4Aşkın Çekimi (Their Finest) y: Lone Scherfig / 21.30 Caddebostan Budak CKM Bu kitapta ‘tarih’ var Alfa Yayınları’nın Büyük Fikirleri Kolayca Anlayın serisinin yeni halkası olan “Tarih Kitabı” raflardaki yerini aldı. Tufan Göbekçin tarafından dilimize kazandırılan kitap her biri kendi alanlarında uzman bir ekibin kolektif çalışması sonucu hazırlanmış. Danışman Editör’lüğünü askeri tarih, genel tarih, güncel meseleler ve biyografi alanlarında birçok eser kaleme almış Reg G. Grant’in üstlendiği 350 sayfalık kalın ciltli kitapta 200 bin yıl öncesinden başlayarak günümüze kadar insanlık tarihinin ve uygarlığın kapsamlı bir dökümü yapılıyor. “Tarih Kitabı”nın sayfalarında bol miktarda fotoğraf, çizim ve konuların daha rahat anlaşılmasına yönelik infografikler yer alıyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle