03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Aralık 2017 TASARIM: İLKNUR FİLİZ yorum 13 Yine mi? Geride bıraktığımız hafta sonunda, “Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) Başkanı Mike Pompeo”nun, İran’ın yurtdışı askeri operasyonlarının komutanı Kasım Süleymani’ye bir mektup gönderdiği duyurulmuştu. ABD’nin, “Irak’ın kuzeyi başta olmak üzere, İran’ın bölgedeki etkinliğini arttırma çabasından rahatsızlık duyduğunun” açıklandığı bu mektubu, “Ne alırım ne okurum!” diyerek iade etmiş Komutan Süleymani. (Cumhuriyet, 4.12.2017) ABD ile İran’ın aralarında olan sorunları daha da arttıran bu uyarıya, böyle bir karşılığın geleceğini bekleyen ABD Başkanı, yanıtını adeta “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını” dile getirerek verdi. (6.12.2017) “Batı Emperyalizmi”nin, her dönemde Ortadoğu’da yarattığı sorunu, genelde “İsrail” üzerinden ortaya koyduğu kabul edilir. Dolaysiyle, “İsrail” konusuna, “20. yy”dan başlayarak şöyle bir geriye dönüp baksak. Yalnız yine araya girip, “20. yy” başlarında Çarlık Rusya’dan, “4000 kadar Yahudinin Filistin topraklarına göç ettiğini”; ayrıca Almanya’daki bir kısım Yahudinin de, Osmanlı Devleti ile anlaşarak 2. Abdülhamid’in onayıyla Filistin’e yerleşmelerinin sağlandığını belirtelim. Evet şimdi, “20. yy”nin başlarına dönersek, Birinci Dünya Savaşı sonunda, AlmanOsmanlı cephesinin yıkılması üzerine, İngiltere’nin “Filistin”i yönetimi altına aldığı görülür. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden üç yıl sonra da, yine İngiltere’nin aracılığıyla “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu”, Filistin’in asıl sahibi Arap halkının haklarını hiçe sayarak, “1948 İsrail Devleti”nin kuruluşunu yasallaştırır; böylece “Filistin Arap halkı” için dayanılmaz günler, yıllar başlayacaktı; ayrıca da dünya siyasetinde, İngiltere’nin yerini artık ABD alacak ve İsrail ABD’nin kucağına oturup Arap halkını, kendi topraklarından kovmak için en barbarca yöntemlere başvuracak, karşı çıkanları acımasız saldırılarla bastıracaktı. Öyle ki, İngiliz tarihçi Prof. Arnold Toynbee, “Bu saldırıların ahlaki sorumluluk bakımından Nazi cinayetlerini gölgede bıraktığını” söylemiş... İsrail’e yakınlığıyla bilinen ünlü yazar Arthur Koestler bile, “9 Nisan 1948” günü, Deir Yassin’de, İsrail’in yaptığı katliamı kınamaktan kendini alamaz. Biraz daha günümüze yaklaşırsak, 1980’lere gelindiğinde, Güney Lübnan’ı işgal altında tutan İsrail burada “Yanmış Toprak” adı verilen, uygulandığı yerde tüm canlılar bir yana, toprağı bile öldüren savaş stratejisini başlatacağı tehdidinde bulunur. Daha sonraki yılda da, İsrailoğulları’na Tanrı’nın bağışladığı “Kenan Ülkesi”nin, başta Filistin olmak üzere, Lübnan’ı, Ürdün’ü, kısmen de Suriye, Irak, Mısır ve Kızılırmak’a dek Anadolu’yu içerdiğini duyurduğu gibi, bundan kısa bir süre sonra da bir yetkilinin ortaya koyduğu İsrail için, “Yaşam Hakkı” sınırları içinde Türkiye’nin yer aldığı ilan edilecekti.(*) Yaşananlardan bu birkaç örnek bile, ABD Başkanı D. Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin, İslam dünyasında nasıl bir karşı koyuş yaratacağını, nasıl bir karmaşa koparacağının yadsınamaz haklı nedenlerini oluşturacağı da apaçık ortadadır. Dahası bugün de belirtildiği gibi, konunun bir de “dinsel bağlamda” ele alınması durumu var; Trump’ın kararının bu alanda ele alınması, dinleri, tarihsel süreçte olduğu gibi iyice karşı karşıya getirmesi kaçınılmaz olabilir. Ne dersiniz değerli dostlar? (*) Meriç Karacaovalı, “Günümüzde Davut’un Leğeni”, Cumhuriyet (05.05.1985) M. Karacaovalı, “Filistin Sorunu ve Tevrat”, Cumhuriyet (17.05.1988) M. Karacaovalı, “İsrail Zulmünün Yahudi Tanıkları”, Cumhuriyet (07.07.1988) 8 aralık 2017 SAYI: 33665 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:36 06:19 06:39 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:09 13:03 15:22 07:50 12:47 15:10 08:09 13:10 15:37 Akşam 17:44 17:32 17:59 Yatsı 19:11 18:57 19:22 Türkiye’nin en büyük adası ve en batı ucu olan Gökçeada uzunca bir süredir toprak talancılarının iştihalarını kabartıyordu. Nihayet bunlardan biri olan Merih Madencilik AŞ’nin 2013 yılında aldığı ruhsata dayanarak hazırladığı proje tanıtım dosyası bir süre önce Çanakkale Valiliği’ne sunuldu ve 4.12.2017 günü uygun bulundu. Şimdi, başlayan ÇED sürecinin sonu bekleniyor. Altın, çok değerli bir madendir fakat çıkartılma aşamasında kullanılan siyanür zehri çevre için büyük tehlike oluşturmaktadır. Siyanür, yüksek konsantrasyona sahip olduğundan toprağa ve suya geçip yok olmuyor. Havadan, sudan, topraktan meyve ve sebzelere geçerek insan vücuduna alınarak, çeşitli hastalıklara ve ölümlere yol açıyor. Beyin, akciğerler ve kalp üzerinde hızlı bir zehirleme etkisi bulunuyor. Bir gram altın için bir ton toprak çıkarılıyor ve bu kadar toprak için 1.5 kilo siyanür kullanılıyor. HHH Gökçeada, 2011 yılında “cittaslow” (yavaş/rahat/huzurlu) olarak tanımlanmış, doğal güzelliklere, tarihsel özelliklere, temiz kıyılara sahip bir adadır. Adaya gelen turist sayısı her yıl artmaktadır. Diren Gökçeada! Dünyada tek “cittaslow” niteliğine sahip ada olan Gökçeada’nın bir özelliği de tarımsal üretimin çok büyük ölçüde “organik” olarak yapılmasıdır. Altın madenciliği adanın kendine özgü yapısını bozacağı gibi turizme de büyük darbe vuracaktır. Maden araması için öngörülen bölgeye bir yeryüzü cenneti olan Laz Koyu da dahildir. Proje tanıtım dosyasındaki verilerde bölge çevresinde Damlar, Çamiçi, İncesu dereleri ile Şahinkaya Göleti bulunuyor. Deniz boyunca 45 km, deniz kara arası 34 km olan bu bölgede 44 nokta da 1.100 metre sondaj gerçekleştirilecek, 423 ton kazı toprağı ortaya çıkacaktır. Projenin ÇED onayından geçmesi durumunda kazı toprağı miktarı katbekat artacaktır. HHH Gökçeada, genel olarak tarım, hayvancılık, arıcılık, balıkçılık ve turizmle geçimini sağlamaktadır. Madencilikte kullanılan ve başta siyanür olmak üzere kullanılacak kimyasallar ve kazılar nedeniyle geriye dönüşü olmayan zararlar oluşacaktır. Yeraltı suları bakımından zengin olan adada yapılan benzer araştırma çalışmaları sonucunda sularda bulanıklaşma, yol değiştirme ve kayıplar ortaya çıkmıştır. Çevre duyarlılığına sahip Gökçeada Belediye Başkanı Ünal Çetin, Gökçeada Kent Konseyi, başta Gökçeada Gönüllüleri Derneği olmak üzere adadaki dernekler, sivil toplum kuruluşları, köy kooperatifleri, organik tarım işletmeleri ve ada halkı yaklaşmakta olan, ekonomik ve ekolojik yıkıma yol açacak bu projeye karşıdır. Gökçeada halkı tüm çevre dostlarından destek ve dayanışma beklemektedir. Bu adaya sahip çıkalım. “Diren Gökçeada!” deyip kollarımızı sıvayalım. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Suriye’de dengesiz denge SEMAL KALAYCIOĞLU Prof. Dr. Ulaşılacak Cenevre ve Astana süreçleri, nihayet ılıman bir limana ulaştı. Rusya’nın Doğu Karadeniz kıyılarındaki Soçi’de ha siyasi çözümden sadece Suriye değil, Rusya’da va koşulları, 6 yıldır, yüz binlerce insanın ölümüne, milyonların evinden, toprağından ayrılmasına, tarihin, arkeolojik servetin ama en önemlisi Suriye’nin başta tarım olmak üzere tüm sektörlerinin perişan olmasına neden olan savaşı bitirir mi? Masa etrafındaki liderlerin uzlaşması ne anlama geliyor, bu işin kazana yararlanacak ve üstelik Rusya bundan böyle yabancı oyuncuların nı kim sorularının öncelikle Suriye, ama başta Rusya olmak üzere, İran ve Türkiye açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi önemli. Önce Suriye diyebiliyorlar mı? Soçi zirvesi öncesinde, yine Soçi’de, en samimi duyguları ile Putin’e sarılan Esad’ın gözlerinde iki şey gördüm: Ata vatanına sahip çık Suriye’deki varlığına izin vermeyecek. Kim bu yabancılar? Türkiye’mi? manın gururu; Rusya’ya duyulan minnet ve şükran. Bunların ötesinde, Rusya’nın Suriye’yi hiç terk etmeyeceğine dair aldığı sözün verdiği güvence, Esad’ın tüm vücut diline yansımıştı. Katar mı? Suudi Arabistan’mı? Galiba Ayrıca, Suriye Kürtleri özerklik hayallerini daha fazla büyütmeyip Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde, ülkenin yeniden inşası için Şam yönetimi ile işbirliğine hazırlanırsa, bundan sonraki “demokratik seçimlere” ka Rusya’nın gücünün yeteceği herkes. Putin ve Esad’ın Soçi buluşması dar Esad, sırtındaki ateşten gömlek ile zor gö revi sürdürmeye hazır olduğunu da dünyaya kurucu olduğunu gösterdi. Bundan böyle Suri yönetimi için İran, güvenilecek bir başka dağ. bir kez daha ilan etti. 2015 yılında Moskova’ya ye topraklarında sadece ve sadece ona hizmet Bu nedenle, Ruhani’den yansıyan siyasi çö gitmesinden bu yana yaptığı bu ilk dış ziyaret eden “yabancı”lar ve sadece onun istediği ka züm ruhunda, İran’ın da Suriye’deki varlığı te Esad, özellikle teröristlere karşı zafer kaza dar varlık gösterebilir. Suriye’de ne varsa, Rus nı sürdürme perspektifi var. Buna ABD ve İs nılmasının ardından siyasi süreci ilerletmeye ya artık meşru bir paydaştır. Suriye, Doğu Uk rail izin verir mi? Bu İran’ın tutumuna bağ yönelik adımlar atmanın Suriye’nin de çıkarı rayna kadar olmasa bile Rusya’nın stratejik he lı. Ama eğer Rusya, İran’da kendisi için doğal na olduğunu belirtti. “Şu anda askeri ve siya defleri açısından çok önemlidir. Buraya ulaş gaz fiyatları ile ilgili anlaşmalardan öte, Ha si alanda görülen gelişmeler, süreçte ilerleme ma konusunda Türkiye’ye müteşekkirdir. İşte zar Denizi tabanındaki kaynakların paylaşımı kaydedilmesine olanak tanıyor. Buna yaban tam bu nedenledir ki Cenevre’de rolü olmayan ile ilgili işbirliği ve askeri birtakım menfaat cı oyuncuların müdahale etmemesi konusunda Türkiye, Astana ve Soçi’de müzakere masasın ler görmeye devam ederse, İran’ın Suriye’de Rusya’nın desteğine güveniyoruz” derken, yi da yer aldı. Siyasi sürecin tamamlanması ve ni ki koruyucu ve kollayıcı varlığına izin vere ne iki hususa dikkat çekti: Ulaşılacak siyasi çö hai barışın gelmesi ile başlayacak yeni dönem cek ve bu sayede İran’a da Akdeniz kıyıların zümden sadece Suriye değil, Rusyada yararla de, yeniden inşa projelerinde, Rusya’nın vere da soluklanma imkânı verecektir. nacak ve üstelik Rusya bundan böyle yabancı oyuncuların Suriye’deki varlığına izin vermeyecek. Kim bu yabancılar? Türkiye’mi? Katar mı? Suudi Arabistan’mı? Galiba Rusya’nın gücünün yeteceği herkes. Rusya’dan sevgilerle ceği izne göre yer alabilme şansını elde etmek, Rusya’da büyük işler yapan müteahhitler açısından önemli olabilir. Ama belli olmaz, Türkiye belki de sadece İdlib karakollarında kolluk görevi ile yetinmek zorunda kalabilir. Ruhani’nin katkısı Türkiye çözümün neresinde? Eğer Suriye’nin içişlerine bu kadar taraf olmasaydı, olması gereken yerde olabilirdi. Ancak şu anda Türkiye, Rusya’nın gözünde, dünyaya Putin’in gözlüğüne benzer bir gözlükle baktığı düşünülen, ama Putin’den da Rusya, Soçi zirvesi ile dünyaya bir kez daha Suriye’deki nihai bir çözümde en etkili oyun İran, Suriye için “yabancı” değil. Bugüne kadar en büyük desteği Rusya’dan alan Esad ha zayıf olarak görülen bir müttefik. Enerji açısından ona aşırı bağlı ve istenildiği za man bu yolla mükafatlandırılıp ceza landırılabilecek bir belirsizlikte. Si lah anlaşmaları açısından Rusya yö KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] nüne yaptığı savrulma ile NATO’ya çalım attığını düşünürken, aslında NATO’nun karın bölgesindeki çatlak ları onun gözüne sokan, bu nedenle de Rusya’nın hem NATO’yu hem de kendisini istismar etmesine zemin hazırlayan bir dengesiz dengede. Bu açıdan Türkiye’nin Soçi zirve sindeki garantör ülke konumu, ona siyasi sürecin tamamlanması ile Suriye’de sadece Rusya’nın ataca ğı adımları, onun izni ile izlemekten öte bir fırsat vermeyecek gibi gözü küyor. Kendi istediğini yapmak mı? İşte YPG ve PYD orada. İsterse, ken disine izin verildiği ölçüde onlarla karşı karşıya gelebilir. IŞİD’in YPG konvoyları ile aktarılan mensupla rı mı? Onların sınırlarından içeri gir mesini engelleyemez. Nasıl daha işin başında, Suriye’ye akmalarını engelleyemediyse. Bu açıdan Tür kiye tarihte, her Batı’ya karşı ça lım atmak isteğinde, Rusya’ya yak laşıp ne ile karşılaştı ise, şimdi ay ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] nısını Suriye üzerinden yaşamaya mahkum gibi gözüküyor. T.C. İstanbul Bilim Üniversitesi’nden almış olduğum 143 No’lu geçici mezuniyet belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. TUĞBANUR ŞAŞMAZ AT0000126941 No’lu POS cihazımın ruhsatı kaybolmuştur. Hükümsüzdür. MUSTAFA ÇELİKTAŞ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle