09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 8 Kasım 2017 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Bir adalet arayışı daha haber 7 Sözcü gazetesinin haberleri nedeniyle hedef alındığı dava kapsamında tutuklanan muhabir Gökmen Ulu, 165 gün sonra hâkim karşısına çıktı Sözcü gazetesinin 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne rede olduğuna ilişkin habe ri ve 1725 Aralık soruştur masına ilişkin haberleri nede niyle açılan da va kapsamın da Gökmen Ulu 165 gün sonra hâkim karşısın CANAN COŞKUN daydı. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya, ör güte yardım suçlamasından tutuklu olarak yargılanan İz mir muhabiri Gökmen Ulu, geçen günlerde tahliye edi len ve yandaş kalem Nage han Alçı’ya verdiği röportaj la dikkat çeken İnternet So rumlu Haber Müdürü Medi ha Olgun ile tutuksuz sanık Mali İşler Müdürü Yonca Yü cekaleli katıldı. Dava kapsa mında gazetenin sahibi Burak Akbay hakkında ise yakala ma kararı bulunuyor. Duruş ma, Ulu’nun salona girenlere bakmak için arkasına dönme si nedeniyle mahkeme başka nının sert bir şekilde ‘Arkanı dön’ uyarısının yanı sıra sa londaki kalabalığı gergin bir şekilde ikazıyla başladı. Du ruşmayı aynı zamanda Söz cü dosyası tanıklarından Cem Küçük ile bir dönem program yapan Ümit Zileli’nin izleme si dikkat çekti. Bu sırada adli yede görev yapan sivil polisle rin mahkeme heyetinin müza kere odasından duruşmayı iz lediği görüldü. Mahkeme başkanı araların da Cem Küçük’ün de bulun duğu tanıklar hakkında zor la getirme kararı çıkarıldığını ancak bu müzekkeresine ya Sözcü gazetesi davası öncesinde adliye önünde aralarında CHP milletvekillerinin de bulunduğu bir grup tarafından sessiz protesto eylemi yapıldı. Adliye önündeki eyleme CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Mustafa Balbay, Ünal Demirtaş, Gökmen Ulu’nun babası Mehmet Ulu ve ağabeyi Oben Ulu ile Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başka SESSİZ EYLEM nı Gökhan Durmuş, TGS Genel Sekreteri İlkay Kaya, TGS İstanbul Şube Başkanı Ali Açar ve çok sayıda gazete çalışanı katıldı. Sessiz protesto eyleminin ardından CHP’li milletvekilleri TGS önlükleri giyerek destek verdi. Duruşma salonunun önünde ise CHP millet vekilleri ile birlikte DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Birleşik Kamuİş Genel Başkanı Hasan Kütük, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, İstanbul Barosu Başkanı Meh KURTULUŞ ARI met Durakoğlu, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Süreyya Turan, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Muazzez Yılmaz ve Sözcü gazetesi yazarları Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar ile CHP eski milletvekili Umut Oran’ında aralarında bulunduğu çok sayıda kişi davayı izlemek için hazır bekledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet nıt verilmediğini söyledi. Başkan, Mediha Olgun’un cezaevinden yazdığı dilekçede ‘İnternet sitesinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ben değilim’ dediğini anımsatarak, gazeteye durumun tespiti için yazı yazıldığını belirtti. FETÖ suçlamasını büyük bir hakaret olarak telakki ettiğini kaydeden Ulu, “Asıl sorun muhalif gazetecilikse bununla yargılanmam daha doğru olurdu. Hakkımdaki suçlama akla, mantığa, vicdana aykırıdır. Mesnetsiz, kanunsuz, hukuksuzdur. Bu düpedüz suç uydurmadır” dedi. Ulu, darbe teşebbüsü günü saat 16.00 sıralarında Erdoğan’ın hangi otelde kaldığına ilişkin haberinin suçlama yapılması ile ilgili, “Dünyada ve Türkiye’de liderlerin attığı her adım haberdir. Tatilleri de haberdir. Liderin konakladığı otelin nitelikleri gazete haberinde anlatılır. Erbakan’dan Özal’a kadar hepsinin haberleri yapılmıştır. Böyle yüzlerce haber olmuştur” dedi. Ulu, Doğan Haber Ajansı (DHA), Milliyet ve Sabah’tan liderlerin tatil haberlerine örnekler de sıraladı. Ulu, darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kameraların karşısına geçtiğinde orada olduğunu ve bunu ilk duyuran gazetecinin kendisi olduğunu söyledi. ‘Yetkim yok’ Mediha Olgun ise savunmasında, “Mavi Marmara gemisine binenlerdenim. İsrail’i yargılatmaya çalışıyorum. Müştekilerinden biri olduğum düşürülen bu davada mücadele etmeye devam ediyorum” dedi. Olgun, Sözcü gazetesinde video editörü olarak işe başladığını kaydederek, “Birkaç ay sonra sorumlu müdür arandı ğını söylediler, ben de kabul ettim. Cezaevinden yolladığım 120 dilekçeyle bu konuda yetkisiz olduğumu söyledim. Yetkisiz bir insan olarak nasıl FETÖ’ye yardım ettim? 4 ay cezaevinde kaldım. Yanlışlıklar olabilir fakat ismimin bu davayla anılmasından sıkıldım ve yoruldum” dedi. Mali İşler Müdürü Yücekaleli ise, muhasebedeki işlerinden başka bir iş yapmadığını kaydederek, “Aksine delil olmamasına rağmen FETÖ’ye yardımla suçlanıyorum” dedi. Duruşma, bugün tanık beyanları ile devam edecek. l İSTANBUL HAYATIN SESİ DAVASI ‘Kandan, savaştan yana olmadık’ Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi televizyonuna aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görüldü. Duruşmada savunma yapan Hayatın Sesi TV Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin savunmasında barışı ve ölümlerin olmamasını savunmanın terör örgütü propagandası ile eşdeğer görüldüğünü vurgulaya rak, “Kandan, savaştan yana olmadık. Böylesi dönemlerde gazetecilik yapmak zor. Televizyonumuzla ilgili kapatma kararının verilmesinin ardından açılan iddianamenin gündeme gelmesi benim açımdan kapatmaya bir gerekçe üretmek için algılanmaktadır” dedi. Mahkeme heyeti, bir sonraki celse mütalaa vermesi için dosyanın cumhuriyet savcısına gönderilmesine ve duruşmanın 1 Mart 2018’e ertelenmesine karar verdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Avukat Cengiz Güngör son yolculuğuna uğurlandı Gazetemizin avukatlarından Mustafa Kemal Güngör’ün ağabeyi Cengiz Güngör, Karacaahmet Şakirin Camii’nde son yolculuğuna uğurlandı. Güngör’ün cenazesine annesi Puli Güngör, kardeşi Mustafa Kemal Güngör, oğlu Barış Güney Güngör, gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Web Kooordinatörü Oğuz Güven, Muhasebe Müdürü Günseli Özaltay, yazarımız Hakan Kara, çizerimiz Musa Kart, Cumhuriyet Kitap Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetemiz avukatları Bülent Utku, Tora Pekin, Abbas Yalçın ve birçok meslektaşı ile yoldaşları katıldı. Şakirin Camii’nde düzenlenen törenin ardından Güngör’ün cenazesi Büyükbakkalköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Erdost özlemle anıldı‘TÜRKİYE COĞRAFYASINA SIĞMAYACAK’ Yayıncı İlhan Erdost 12 Eylül döneminde dövülerek katledilişinin 37’nci yılında kabri başında özlemle anıldı. Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında yapılan anmada ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost, “7 Kasım Cuma, akşam, mesai biterken gözaltına alınıyoruz. 1917 Ekim Devrimi’nin büyükelçiliklerde, konsolosluklarda kutlandığı saatlerde, tam da o saatlerde canhıraş dövülüyoruz biz. “Var mı lan sol yayın?” diye. 7 Kasım. Bir beden olarak İlhan bir battaniye arasına sığıyor. Bir ölü olarak Türkiye coğrafyasına sığmayacak. 12 Eylül yönetimi kanın üstüne oturmuştu, ama yalnızca kaidesi değildi kan, kendisi de (mayası da denebilir) kanla yoğ İlhan Erdost için Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında anma tören düzenlendi. rulmuştu. 12 Eylül cuntasının oluşturulmasının amacı, ülkeyi kardeş kavgasından, iç savaştan kurtarmak değildi. Çünkü kardeş kavgası, iç savaş, tasarımsal 12 Eylül erkini oluşturmak için çıkarılmıştı. İç savaş ve kardeş kavgası büyütüldü ve o, 12 Eylül erki oldu. Bir askeri darbe ortamının oluşturulması için ne kadar kan döküldüyse, 12 Eylül askeri yönetimi o kadar kan döktü: Filistin askısında, işkence tezgâhında, cezaevi hücresinde, darağacında” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Tarihe Eylemli Tanıklık Türkiye solunun; sosyalistler, sosyal demokratlar ya da liberal alışkanlıklardan mülhem “sadece demokratlar” biliyorsunuz bugünlerde böyle bir kategori de var dahil, sorunlarımız büyüktür. Kısaca; yakıcı, “güncel” sorunlarımız var: Ceza ve tutukevleri dolup taştı, yenileri yapılıyor. İçerideki gazetecilerin, aydınların en büyük suçu, kabahati hükümetle, yönetimle Türkiye’nin bugünüyle, geleceğiyle ilgili konularda farklı düşünüyor olmasıdır. Gazetecilere yönelik tutuklama dalgası, FETÖ darbe girişimi sonrası hız kazanmış, işlerinden güçlerinden alıkonulanlara, kamudan tasfiye edilenlere, akademiden uzaklaştırılanlarla zenginleştirilmiştir. HHH Peki, ne yapalım? Örneğin, işlerine dönmelerine izin verilmediği için 244 gündür açlık grevi yapan, ölümcül noktaya yaklaştıklarını bildiğimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için ne yapalım? Uydurma bir soruşturma ile tutuklanmış Semih ve Nuriye bu saçma davada kendilerini savunma olanaklarından bile yoksundurlar. Semih’in nihayet serbest bırakılmış olması, durumun vahametini azaltmadı, tam tersine çok yönlü dramı, trajediyi gözler önüne serdi. HHH Çok yönlü dememizin nedeni haklı nedenlerle böyle bir eyleme girişmiş olan iki hak savunucusunun ikinci bir sansür kuşatması ile kendilerini savunmalarının önüne geçiliyor olmasıdır. Sessizliğin arkasında nasırlaşmış yürekler var. Konuyu gündemde tutmak için çabalayan az sayıda insanın, iktidara bağlılıklarını bin türlü taklayla, şaklabanlıkla ispat etmiş olan yandaş ve merkez medyada seslerini duyurma olanaklarının olmadığını biliyoruz. Geriye kalan; sosyal medya, etkileri sınırlı internet siteleri, her gün artan baskıyla boğuşan bir avuç gazetedir. HHH Bu gazeteler sınırlı olanaklarla sis perdesini aralayarak yurttaşlara gerçekleri duyurmaya çabalıyorlar. Örneğin, haklarının kendilerine verilmesi için kendilerini madene kapatmış, bağlı oldukları sendika yöneticilerinin “Arkadaşların kendi eylemidir, kısa sürede vazgeçeceklerini umuyoruz” dediği madencileri anlatıyorlar. Tüm çalışma hakları ellerinden alınmış yurttaşlar adına da açlık grevine yatmış Nuriye ve Semih’ten, kör yüreklerin, nasır bağlamış beyinlerin görmediği, görmek istemediği inatçı eylemden söz ediyorlar. Açlık grevi sınırlarını çoktan aşmış, “ölüm yürüyüşü”ne dönüşmüş, haklı bir çıkıştan söz ediyorlar. HHH Başa dönelim; tarihin nasıl gelişeceği bilinmez. İnsanın, insanlığın geleceği her anlamda belirsizdir. Sonunda bir “değişim” gerçekleşir. Fakat gerçekleşen ruhumuzu rahatlatacak, “işte ‘zorunlu’ olan gerçekleşti, sonunda beklediğimiz gün geldi” diyebileceğimiz bir sonuç olmayabilir. O değişime hükmedebilmenin koşullarını yaratmayı başarabilmek için yüreklerimizin nasır bağlamasına izin vermemek, zamanın ruhuna kapılmamak gerekiyor. HHH Tarih “nasıl gerçekleşecek” sorusuna olup biteni gün gibi aydınlatan ustalarımızdan paragraflarla yanıt vermek yeterli değildir. Olabilir olanı belirleyebilmek, rastlantıları yönetebilmek, bugünün güncel sorunlarına çare aramakla başlar. Adım atabilmek, Nuriye ve Semih için dertlenmekle, tecridin ağrısına, sızısına katlanmakla, şiirine şarkısına katılmakla, zihinsel tembelliğin, konformizmin tuzağına düşmemekle mümkün olacaktır. HHH Tarihin başkaları tarafından yazılmasını önlemek, en azından müdahil olabilmek için, “onun kendi yasaları var, iş olacağına varır” diye avunmayı bırakmak gerekmez mi? Zaten bu nedenle “Filozoflar dünyayı yalnızca değişik biçimlerde yorumladılar, oysa sorun onu değiştirmektir” denilmedi mi? AİHM, Deniz Yücel için süreyi uzattı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de tutuklu bulunan Alman Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel ile ilgili başvuru kapsamında Türkiye’ye savunma için verilen süreyi uzattı. Die Welt, ek sürenin 28 Kasım tarihine kadar son kez uzatıldığını yazdı. Oran’ın acı günü Muğla’nın Bodrum ilçesinde merdivenlerden düşüp başını zemine çarparak ağır yaralanan, akademisyen Baskın Oran’ın oğlu olan DJ Hasan Köseoğlu yaşamını yitirdi. 22 Ekim’de yaralı olarak Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırılan 43 yaşındaki Hasan Köseoğlu, yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Köseoğlu’nun cenazesi, otopsi yapılmak üzere Muğla Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Öte yandan, Bodrum Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, olayın yaşandığı yerde inceleme yaptı. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle