05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 30 Kasım 2017 10 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Minibüste açık saçık Hâkim Bey, ben özel bir yuvada çocuk bakıcılığı yapıyorum. O sabah işe gitmek için durağa gittim ve binebileceğim, mazbut bir minibüsün gelmesini bekledim. Son zamanlarda birçok erkeğin, kadınları tahrik etmek amacıyla dekolte kılıklarla dolaştıklarını gözlemlediğimden uzun bir süredir önümde duran her minibüse binmemekteyim. Önce böyle biri var mı diye baktıktan sonra biniyorum.   Nihayet uygun bir minibüs geldi, bindim. Ancak şanssızmışım ki tam bir durak sonra kasıklarına kadar kısa şortlu, gömleğinin önü beline kadar açık, tüm kılları ve kasları meydanda bir erkek bindi minibüse. Amacının benim gibi genç kadınları tahrik etmek olduğu besbelliydi.  Bu adama oturduğum yerden seslendim, “Böyle edepsizce giyinip her tarafınızı sergileyip kadınları tahrik etmeye çalışmak ayıptır. Bu kadar açık saçık bir kılıkla sokağa çıkmak hangi ahlaka sığar” dedim. “Tahrik oluyorsan bana bakma” demesin mi? Az sonra cebinden marka bir telefon çıkardı ve birini aradı: “Hıyarın biri nasihat etti: Açık saçık gezerek kadınları tahrik ediyormuşum... Hı hı hı!”  Çok sinirlendim; ineceğim yere gelince yanından geçerken yüzünü şöyle bir ittim. Belki biraz sertçe ittim ama yüzünde oluşmuş o çürükleri ve burnunun kırığını ben yapmış olamam. Bunları rapor alıp beni suçlamak için sonradan yapmış ya da yaptırmış olmalı.  Ben minibüsten inerken bu ahlaksız teşhirci beni itmeye kalkınca kendimi korumak için bir yumruk salladım. Bu sırada gözümdeki pahalı gözlük düştü, kırıldı. Tazmin etmesi için suç duyurusunda bulundum.  Ben bu dekolteli herifle cebelleşirken sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi pencerelerden dışarı bakarak bana adeta hak verdiklerini göstermeye çalışan tüm minibüs yolcularına ve istifini bozmayan şoföre huzurunuzda teşekkür etmek isterim.  Bu ilk duruşmada tahliye edileceğimden emin olarak yani umarak vereceğiniz kararın giderek çoğalan ve kadınları, genç kızları tahrik etmek  amacıyla  açık saçık dolaşan bu ahlaksız adamlar için bir ibret olmasını diliyorum. Kutlu Doğum gitti Mevlidi Nebi geldi Türkiye Gazetesi’nin Kutlu Doğum Haftası programlarının FETÖ’nün projesi olduğu, Mevlit Kandili’ne alternatif olarak geliştirildiği, hafta ile aslında peygamberin doğumunun değil Fethullah Gülen’in doğumunun kutlandığına yönelik haberlerinin yarattığı tartışma ve eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in görevden alınmasının ardından sona gelindi. Diyanet; 28 Şubat’ın, 27 Nisan’ın tartışmalı alanlarından biri olan 1989 yılından bu yana adına etkinlikler düzenlenen “Kutlu Doğum Haftası”nın ismini “Mevlidi Nebi Haftası” olarak değiştirdi. Değişiklikle Mevlid’i Nebi Haftası etkinlikleri bu yıl için Hicri Takvim’e göre “12 Rebiülevvel” ile başlayan yani Miladi Takvime göre 30 Kasım/1 Aralık’ı içine alan haftada düzenlenecek. Kutlu Doğum Haftası programlarına ilk olarak 1989 yılında başladı. Bu tarihlerde haftanın başlangıç ve bitiş tarihi hicri takvime göre, yani her yıl bir önceki yıl belirlenen tarihten 1011 gün öncesine göre denk getiriliyordu. 1994 yılında ise belirlenen tarihin yaz aylarına denk gelmesi ve etkinliklere katılım oranının düşük olacağı beklentisi nedeniyle haftanın başlangıç ve bitiş tarihi miladi takvime endekslendi. Gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması ile birlikte Kutlu Doğum Haftası’nın her yıl 1011 gün önce başlatılabileceği ifade edildi. l ANKARA / Cumhuriyet 30 Kasım 2017 SAYI: 33657 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:30 06:13 06:34 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:01 13:00 15:22 07:43 12:44 15:10 08:02 13:07 15:37 Akşam 17:45 17:32 17:59 Yatsı 19:10 18:56 19:21 Daha belgelerin ne olduğu ortaya çıkmadan yandaşı, yanaşması koro halinde “sahte olduğunu” söylemeye başladılar. Hani rahmetli Demirel’in deyimiyle doğmamış çocuğa don biçtiler. Korktukları kutuyu Kılıçdaroğlu önceki gün açtı. Kutunun içinden bu kez paralar çıkmadı. Ama paraların nasıl kaçırıldığını anlatan belgeler ortalığa saçıldı. Hem de isim isim, tarih tarih, rakam rakam. Bu kez “iddia” demeye bile dilleri varmadı, AKP’li yöneticilerle birlikte “iftira”, “sahte”, “yalan” derken bocaladılar “ama onlar resmi evrak”, “suç bireyseldir” gibi belgelerin gerçekliğini kabul eden lakırdılar ağızlarından kaçıverdi. Belli ki belgeler çalışmadıkları yerden gelmişti. Hazırlıksız yakalanmışlardı. Sanki suçlananlar Erdoğan’ın kardeşi, dünürü, oğlu değil de kendileriydi. O milyon dolarların peşine düşmek yerine, işlerini yani gazetecilik yapmak, doğru soru sormak yerine Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi hedef aldılar. Ve tabii her zamanki gibi söz konusu iddiaları yazmak yerine sadece AKP’nin yalanlama haberini büyük büyük puntolarla verdiler. Eğer belgeler gerçek olsaymış basına verilirmiş, eğer belgeler gerçekse Kılıçdaroğlu savcılığa versinmiş... Yani yalanladıkları, “sahte” dedikleri belgeye elleri bile değmemişti. Kılıçdaroğlu’nun kürsüden belgeleri sallamasından anlamışlardı sanki sahte olduğunu! Hangi savcılığa? Bir zahmet doğrudan isim verin. Çünkü sonucu geçmiş tecrübelerimizden Açılan her kutu başlarına bela oldu biliyoruz, bari yorulmayalım. O belgeleri suç duyurusu olarak kabul edip soruşturma başlatacak savcı da başına geleceği biliyor. Onu da tecrübelerimizden biliyoruz. Panama belgeleri açıklandı ne oldu? Malta belgeleri açıklandı ne oldu? İddiaları araştırmak yerine yazan gazetecilere, gazetelere dava açıldı. 6 Aralık’ta ikinci kez hâkim karşısına çıkacak olan Tunca Öğreten, Mahir Kanaat, Metin Yoksu, Derya Okatan, Eray Sargın, Ömer Çelik ne için yargılanıyor? RedHack’in sızdırdığı damat bakan Berat Albayrak’ın epostaları nedeniyle değil mi? Hayır birçoğu zaten söz konusu epostalarda yer alan bilgileri yayımlamamıştı bile. Yayımlayanlar da gerçekten haber değeri taşıyan bölümleri almıştı. Ama fark etmez onlar gazeteciydi ve RedHack’in haberleşme ağında isimleri vardı. Yazma potansiyeli taşıyorlardı. Dolayısıyla tehlikeliydiler. Şimdi Man belgeleri niye basına verilmedi diye yırtınan gazeteci müsveddelerine soruyorum. O belgeleri alsanız yazma cesaretini gösterebilecek misiniz? İnkâr etmeyin, böyle daha mutlusunuz. Hiç değilse iddiaları ortaya atanları, onları yazanları hedef göstermek gibi “yerli ve milli” bir görevinizi yerine getiriyorsunuz. Ama siz ille de “kutu”ları yazmak istiyorsanız yönünüzü ABD’deki davaya çevirin. Yazacak çok şey var. Ve sanırım daha yeni başlıyor. Açılan her kutu AKP’nin ve yandaşlarının başına bela oluyor. 17/25 Aralık’ta ayakkabı kutularından para çıkıyor, yandaşlar hep beraber yalanlıyor: “Paraları ayakkabı kutularına FETÖ’cü polisler koydu.” Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın yakınlarının vergi cennetlerine para gönderdiğine ilişkin belgelerin olduğu kutuyu kürsüden açıyor, yandaşlar daha kutu açılmadan koro halinde başlıyor: “İftira, ihanet, yalan, sahte...” Türkiye’de yalanlanan para dolu ayakkabı kutularını, burada akladığınız “vatansever işadamı” Rıza Sarraf ABD’de “Paraları içine ben koydum” diye doğruluyor. Açılan her kutuyu önce yalanlayıp sonra yalayıp yutuyor yandaşlar. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Kadın kadının dostudur GÜLTAN KIŞANAK Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi 25 Kasım’da sokağa çıkan, kadın katliamına ‘dur’ diyen, kadın dayanışmasını büyüten tüm kadınları selamlıyor, özgürlük umutlarımızı sizlerle paylaşıyorum Her 25 Kasım’da kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden binlerce kadınla birlikte sokaklarda, meydanlarda olan bizler, ne yazık bu yıl 25 Kasım’ı cezaevinde geçireceğiz. Geçen yıl olduğu gibi. Ama yüreğimizle, kadınlık bilincimizle, sizlerle birlikte olacağımıza hiç kuşkunuz olmasın. Milletvekili, belediye eşbaşkanı, siyasi parti yöneticisi, kadın hareketi aktivisti, kadın özgürlük mücadelesine gönül veren yüzlerce kadın cezaevlerinde. Kocaeli 1 No’§lu F Tipi Cezaevi’nde HDP ve DBP’nin kadın eş genel başkanları dahil 9 kadınız. 25 Kasım’da 3’er kişilik koğuşlarımızda, kadına yönelik şiddete karşı en gür sesimizle sloganlarımızı atıp sizlerle birlikte olacağız. Sesimiz duyacağınızdan, bizleri yanınızda hissedeceğinizden eminim. 25 Kasım’da sokağa çıkan, kadın katliamına “dur” diyen, kadın dayanışmasını büyüten tüm kadınları selamlıyor, özgürlük umutlarımızı sizlerle paylaşıyorum. Kutsallık yalanı Şiddet, hükmetmenin, iradesiz kılmanın, köleleştirmenin en güçlü aracı. Erkek egemen zihniyetin özü, “Benim dediğimi yapmıyorsa, bana hizmet etmiyorsa” kısacası “Benim için yaşamıyorsa zaten yaşamasın”! Kadın katliamları, bu vahşi zihniyetin ürünü. Aslında, itaat ettirmek veya itaattan çıkmasını engellemek için kesintisiz Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde dünyada ve Türkiye’de kadınlar sokaklardaydı. bir şekilde, çeşitli yol ve yöntemlerle uygulanan şiddetin vardığı en son noktadır kadın cinayetleri. Fiziki şiddet dışındaki, şiddet biçimlerini ve şiddet ortamını bilince çıkartıp bunlara karşı güçlü bir mücadele yürütebilsek, kadın cinayetlerini önleyebiliriz. Eril zihniyetin keşfettiği en kurnaz egemenlik politikası, “toplumsal kabule dayalı itaat” politikasıdır. Bu çok sinsice, toplumun hücrelerine kadar nüfuz etti. Ki, yeri geldiğinde “kutsallık” adı altında, sorgulanamaz bir hakikat gibi sunuldu, yeri geldiğinde masum gelenekler, ritüeller, hatta arzulanan, heves edilen bir gelecek beklentisi haline getirildi. Bu sosyal kuşatılmışlık, ekonomik mecburiyetlerle çepeçevre sarılarak, kadınlar açısından içinden çıkılamaz bir han dikapa dönüşüyor. Erkekler lehine tıkır tıkır işleyen bu düzen, devlet denen bir aygıtla perçinlendiği için, eril zihniyetin yol açtığı hiyerarşi ve egemenlik ilişkilerini sorgulayan kadınların, sadece şiddet uygulayan baskı kuran erkekle değil, bir de devletle başı derde giriyor. Kadın temsiliyeti Bizlerin tutuklu olması da, bu durumu bir kez daha teyit ediyor. Kürt kadınları, binbir engeli aşarak genel ve yerel siyasette, güçlü bir kadın temsiliyeti ortaya çıkardı. Siyasi partilerde kadınlar “vitrin” düzeyinde tutulmaya çalışılırken, Kürt kadınları yüzde 35 kota ile başladıkları mücadeleyi eşbaşkanlık ve eşit temsil (yüzde 50 yüzde 50) düzeyine çıkardılar. Belediyelerde “kadının adı yokken” 1999’da katıldıkları ilk yerel seçimde 3 belediye başkanlığı kazandılar. 2014’te 102 belediyede, eşbaşkanlık sistemiyle eşit temsil imkânı yarattılar. Yerel yönetimlerde kazanım, sadece temsiliyet düzeyinde kalmadı, kentsel hizmetlerde toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen çalışmalarla devam etti. Kadın merkezleri, sığınaklar açıldı. Kadına yönelik şiddeti önlemek için güçlü kampanyalar yürütüldü, çalışmalar yapıldı. Önemli sonuçlar da alındı, kadın cinayetleri azaldı, küçük yaşta evlilik, zorla evlendirme gibi sorun alanlarında ciddi düzeyde olumlu gelişmeler elde edildi. Kadınlar kent yönetimine katıldı, kentsel hizmetler kadın bakış açısıyla üretilmeye, kadın talepleri öncelenmeye başlandı. Artık aydınlandılar KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Bu durum erkek egemen sistemi rahatsız etti. Belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, belediyelere kayyım atanmasıyla birlikte kadın merkezleri, sığınaklar kapatılarak, kadın çalışmaları durduruldu. Ancak anlamadıkları bir durum var. Genel siyasette ve yerel yönetimlerdeki kadın temsiliyeti bir sonuç. Bu sonuca yol açan kadın aydınlanma süreci yaşadı Kürt kadınları. Güçlü bir cins bilinci edindiler, kadınların asıl kazanımı buydu. Bunu da kimse geri alamaz. Kadın hareketi 90’lı yıllarda kitleselleşti, 2000’den sonra ise teorik ve politik olarak güçlendi. “Öteki” olmaktan, “özne” olmaya doğru hızlı bir yol aldı. Kendisi oldu, gücünün farkına vardı. Tüm egemenlik ilişkilerini sorgulayan, özgüreşit yaşamın mümkün olduğuna inanan, bunun için mücadele etme gücüne erişen bir kadın gerçekliği var artık. Ve bu gerçeklik, dört duvar arasına hapsedilemeyecek kadar özgür. Temsilcileri tutuklanarak, kadın kurumları kapatılarak, ortadan kaldırılamayacak kadar güçlü ve kadınların bilincinde yaşayan bir hakikat. Kürt kadın hareketi, dünya kadın hareketinin deneyimlerinden de yararlanarak, kendi yolculuğunu sürdürüyor. Bu yolda yalnız olmadığımızı biliyoruz. Edindiğimiz deneyimler, tüm kadınların kazanımlarıdır. Ve bilinsin ki kadın kadının dostudur. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle