07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 21 Kasım 2017 10 Osman Kavala neden hapiste? Osman Kavala bir ay önce gözaltına alındı ve ardından hapse atıldı. Şimdi Silivri 9 Numaralı Cezaevi’nde bir koğuşta tek başına tutuluyor. Mevcut durumda, “anayasal düzeni değiştirmeye ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”le suçlanıyor... Bu suçlama iki iddiaya dayandırılıyor. Birincisi, 15 Temmuz darbe girişiminin uluslararası ayağı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun biçimde görüşmek. İkincisi de üzerinden dört buçuk yıl geçtikten sonra yargı tarafından “iktidarı devirmeye yönelik bir kalkışma” olarak sınıflandırılan 2013 Gezi olaylarını finanse ve organize etmek. Malum, iktidar medyası Henri Barkey’i, 1516 Temmuz 2016 tarihlerinde Büyükada’da yerli ve yabancı thinktank’çıların katıldığı İran konulu bir toplantıda bulunduğu sırada 15 Temmuz darbesini organize ve koordine etmekle suçlayagelmişti. Osman Kavala kendisi ile görüştü diye gözaltına alınıp tutuklandığı sırada, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin organizatörlüğü ile itham edilen Henri Barkey hakkında henüz bir yakalama kararı yoktu. Osman Kavala tutuklandıktan 10 gün sonra çıkarıldı bu yakalama kararı... Ardından 15 Kasım’da iktidarın ana medya mecrasında bir “haber” yayımlandı: Osman Kavala, kendisinin, eşinin, şirket çalışanlarının ve kuzeninin telefonlarını kullanarak Henri Barkey ile tam 93 saat 34 dakika 1 saniye görüşmüştü... “Soruşturmanın gizliliği” iktidar medyası tarafından ihlal edildiğine göre konuyu araştırmakta sakınca yoktu; ben de öyle yaptım. Sonuç, iddianın temelsiz olduğuydu. Bu iddiayı destekleyen bir HTS kaydı bulunmuyordu ve gerçekte söz konusu olan da “baz istasyonu çakışması” idi. Kavala’nın kurucusu olduğu sivil toplum kuruluşu Anadolu Kültür Vakfı, Taksim Elmadağ’daki oteller bölgesinde idi ve o civardaki otellerde kalan kişilerle aynı baz istasyonunu kullandığınızda bu mantığa göre bunlarla görüşmüş de oluyordunuz. Hadisenin tek izahı, Henri Barkey’nin de Elmadağ’daki otellerde konaklamış olabileceğiydi. Benzer bir mantık Kavala’nın 26 Haziran 2016’da Diyarbakır’a yaptığı günübirlik seyahate ilişkin olarak da karşımıza çıkıyor. Kavala döndükten iki gün sonra Barkey Diyarbakır’a gidiyor ve bu iki kişi orada aynı baz istasyonunu kullanıyorlar ve bu nedenle haklarında “Diyarbakır’da da görüştüler” diye “haber” yapılıyor. Kavala, darbe girişiminden 3 gün sonra 18 Temmuz’da Henri Barkey ile Karaköy’deki bir restoranda bir araya gelmekle suçlanıyor. Bu da diğerleri gibi temelsiz bir suçlama. Gerçekte Barkey ile Kavala görüşmek için orada değiller, sadece karşılaşıyorlar ve kısa bir süreliğine ayaküstü sohbet ediyorlar, birlikte yemek yemiyorlar. Aslına bakarsanız Osman Kavala’nın Henri Barkey ile bahse konu dönemlerde randevulaşıp görüştükleri vaki değil. Ayrıca, Kavala’nın Gezi’yi organize ve finanse ettiğine dair herhangi bir somut delil yok; bir para transferi kaydı söz konusu değil. Akıl ve mantıktan yoksun, haksız, mesnetsiz, içi boş suçlamalarla hapse atıldı Osman Kavala... O bir sivil toplum lideri. Kavala’nın hükümeti ortadan kaldırmak, anayasal düzeni değiştirmekle ne alakası olabilir? Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Anadolu Kültür Vakfı, Türkiye’nin Kürt ve Ermeni meselelerine de duyarlı bir sivil toplum kuruluşu. Osman Kavala, Türkiye’nin sivil toplumu ile dış dünya arasındaki en etkin ve en önemli bağ idi. Osman Kavala’nın gerçek suçu bunlar olmasın? Bütün bu özellikleri, onu birilerinin gözünde “etkisizleştirilmesi gereken kişi” yapmış olabilir. Kavala hedef alındı; belli ki gazetecilikten sonra sıra Türkiye’nin sivil toplumunu yok etmeye gelmişti. Çünkü sağlıklı ve katılımcı bir demokrasinin ayrılmaz parçası olan sivil toplumun en önemli rolü, iktidarın gücünü denetlemek ve sınırlandırmaktır. Sivil toplum kuruluşları (STK’ler) tanımı icabı devlet ve iktidardan bağımsızdırlar ve çevre, şehircilik, kültür, sağlık, ekonomi, cinsiyetler arası eşitlik gibi konularda iktidarlar üzerinde baskı kurup onları hesap vermeye zorlarlar. STK’lerin kişi ve seçmen davranışlarını etkileme potansiyeli vardır. Güçlü STK’ler, karar vericiliği küçük bir topluluğun eline bırakmaz, halkı tribünden sahaya indirir. Belli ki 2019’a giderken iktidarın bütün bu saydıklarımızın kırıntısına dahi tahammülü yoktur ve Osman Kavala da bunun neticesinde hapse konulmuştur. haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ZARİFE SELÇUK gÇeolceuckelğariıknaranlıkHEZEBORER1V2BEÇYİRONHCLEAURYKİANTATDINEONBLDİARACİNHAİANK Dünya Çocuk Günü için UNICEF tarafından yapılan analize göre, küresel ölçekte sağlanan ilerlemeye rağmen dünyadaki her 12 çocuktan biri geleceğinin ebeveynlerinden daha karanlık göründüğü bir ülkede yaşıyor. 180 milyon çocuk, aşırı yoksulluğa düşme, okula gitmeme ya da bir şiddet olayı sonucunda yaşamını yitirme olasılığı yüksek olan 37 ülkede. UNICEF Veri, Araştırma ve Politika Bölümü Direktörü Laurence Chandy, “Son kuşak, dünya çocuklarının çoğu için yaşam standartları açısından büyük, daha önce görülmemiş kazanımlara tanıklık ederken, unutulmuş bir azınlığının kendilerinin ya da ailelerinin herhangi bir kusuru da olmadan bu kazanımların dışında kalması kötü bir şaka gibidir” dedi. Okul kayıtları azaldı UNICEF analizi, çocukların aşırı yoksulluktan kurtulma, temel eğitim alma ve şiddet içeren ölümlerden sakınma şanslarını değerlendirdi. Analize göre, günde 1,90 dolardan daha az kazanarak yaşayanların payı ülkedeki huzursuzluklarına, çatışmaların ve kötü yönetimin sonucu Benin, Kamerun, Madagaskar, Zambiya ve Zimbabwe dâhil 14 ülkede arttı. Finansal kriz, hızlı nüfus artışı ve silahlı çatışma gibi nedenlerden dolayı ilkokula kayıt Suriye ve Tanzanya dahil 21 ülkede azaldı. 19 yaşından küçük çocuklar arasında şiddet olaylarına dayalı ölümler şu yedi ülkede artış gösterdi: Orta Afrika Cumhuriyeti, Irak, Libya, Güney Sudan, Suriye, Ukrayna ve Yemen. Çocuklar kaygılı UNICEF’in Brezilya, Hindistan, Japonya, Kenya, Malaysiya, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Nijerya, Mısır, Güney Afrika, Türkiye, Birleşik Krallık ve ABD’de 918 yaş grubundan çocukları kapsayan araştırması da çocukların kendilerini ve akranlarını etkileyen küresel meselelere ilişkin derin kaygılar içinde olduklarını ortaya koydu. Kaygı duyulan konular şiddet, terörizm, çatışma, iklim değişikliği, mültecilere ve göçmenlere yönelik haksız davranışlar ve yoksulluk olarak sıralandı. 14 ülkeden çocukların yarısı, kendilerine önem verilmediği kanısında. Bu listenin başını yüzde 73’lük oranla Güney Afrika ve yüzde 71’le Birleşik Krallık çekiyor. Kendilerini en güçlü hisseden çocuklar ise yüzde 52 ile Hindistanlı çocuklar. Türkiye ve Mısır’daki çocuklar kendilerini kişisel olarak etkileyen bir sorun olarak terörizmden en fazla kaygı duyanlar. Türkiye’de bu oran yüzde 81, Mısır’da ise yüzde 75. 14 ülkenin tamamında her 10 çocuktan 4’ü dünyada mülteci ve göçmen çocuklara yönelik kötü muameleden büyük kaygı duyuyor. Meksika, Brezilya ve Türkiye’de yaşayan çocuklar dünyada mülteci ve göçmen çocuklara haksızlık yapılmasından en fazla kaygı duyanlar. l İSTANBUL / Cumhuriyet 1925 YILINDA İLAN EDİLDİ2lbCiKy1k0rkl9ioaeearav8Kfnbngl“ıed9anDefiüleısddsvkyünırairalmınğaaleavnıynnrir’aıDdamsdddşheıüaüaÇl’aaannhnnyğokrdyayıaabcnaiaaphnauueiÇıldglklaeayanioellntHanleamncbnaeÇğrueiakeridnıklolridBainifclHydriüigdkurıüainlüer.GkekkiynÇlşülçaüüaadmonroznredııcüencüimşiGurul”tReikMkneaüoeğllşdnaaliftialıyreülrayaerıılnh,nşanaeteıınkl.mş1ke.İ9ş.çekçaria22itukronk(5s0şetBciıDlazryuMaKkmüındkaal)ınlıesanraytşyıcdaromyıaaıyayri,a. UAMZAULTDLIAĞRII3N7 ÜLKEUsğyGnrSaANUıeoahua3rItknnCiiaai7npr,e,tpaEtKLeüzoyFiCKyolmbn’lkimaimuneatea,mt,ra:laoPsyaVBnhrua,avaoeaulmG,aenlsnrLiuuzuui,iiNynb,iyaFtneeP,lyiataeltBuvadanririo,,,ıgiasnşaTYM,lö,iıgionvGeSrSauyenmodaeianaghlançyeo,eaigo,Knlma,iaM,cB,azTsoCuZmıioansknkainlsbdaedlmzaaAruaroa,ruubndtınMvn,niia,abyyÜ,alEdaaaiOCrlrkiard,vBvıöurh,MüetiamnarGantlaeZehio,üArymişIsumrnrifiharkleGrbibiiakyykiaCiarl,enallbSKaugeAtCwnumiie’r,dsdduileRbhieaaa,m.oulacEnaatrmherr,iiziıyu,ğSt,aaLerreMunlieüdtryiib,iık,yae, ‘Odaya kapatıp dövdü’ Dünya Çocuk Hakları Haftası’nda korkunç iddia: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde çocukları tokatlayıp, kırbaçladılar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eğitim gören 10 11 yaşlarındaki bale öğrencilerinin, bahçede oynarken, okulun lisans öğrencisi B.T. tarafından tokatlandığı, bir odaya kapatıldıktan sonra kırbaçlanarak dövüldüğü iddia edildi. Okul yönetiminin ise çocuklara yönelik şiddetin üzerini örtmeye çalıştığı, çocukları konuşurlarsa okuldan atmakla tehdit ettikleri öne sürüldü. Dünya Çocuk Hakları Haftası’nda korkunç bir olay yaşadıklarını söyleyen veliler, bugün, savcılığa suç duyurusunda bulunacak. Üniversitenin İstanbul Devlet Konservatuarı Sah ne Sanatları Bale Anasanat Dalı’nda 5 ve 6. sınıfta okuyan sekiz öğrencinin velisi ayakta. Veliler, çocukların okula gitmek istememesinden şüphelenince 15 Kasım’da yaşanan korkunç saldırı ortaya çıkmış. ‘Öldürürüm tehdidi’ Olayı öğrenir öğrenmez okula giden veliler, saldırgan lisans öğrencisinin hiçbir şey olmamış gibi çocuklarla derse girdiğini, çocuklara “Seni öldürürüm” gibi tehditler savurmaya devam ettiğini görmüşler. Çocukların psikolojilerinin bozulduğunu, vücutlarında darp izlerinin olduğunu söyleyen veliler, şunla rı anlattılar: “B.T. okul bahçesinde oynayan 5. sınıf öğrencilerini önce tokatlayarak bir odaya kapatmış, lisans öğrencisi K. kapıyı kitleyip önünde nöbete durmuş, ardından B.T. kırbaç alarak çocukları kırbaçlamıştır. Daha sonra iki çocuğu ayrı ayrı tuvalete kapatıp taciz edip tokatlamaya devam etmiştir. Önce içeri alınmadık. Çocukları döven lisans öğrencisi B.T.’nin 6. sınıf öğrencileri ile derse girmeye hazırlandığı gördük, öfkeyle üzerine yürüdük. Okul yönetimi ertesi gün bir toplantı düzenlemek zorunda kaldı. Toplantıda, okul yönetimi bu elim ve vahim durum gayet olağan bir durummuş gibi davrandı. Bölüm başkanına “Çocuklarımızın güvenliğini sağlayacak mısınız” diye soruldu. “Böyle bir garanti veremeyeceklerini”, “Okulda sistematik şekilde üst sınıftakilerin alt sınıftakilere ağabeylik yapıp disiplini bu şekilde sağlayıp kontrol ettiğini” beyan etmişlerdir. Çocukları döven B.T.’nin amiyane tabirle adeta bir külhanbeyi gibi dolaşması, tehdit eylemlerine devam etmesi bizi hayrete düşürdü. “Beğenmiyorsanız çocuğunuzu okuldan alırsınız” deyince, suç duyurusunda bulunacağını söyleyen velilere, çocuklarını okuldan atacaklarını ima ettiler.” l İSTANBUL / Cumhuriyet BELGESELE KONU OLDULAR Mehmet İsmail Çeçen, son belgeselinde arkadaşı Ramazan Akkuş ile çöplüklerde çalışan çocukları konu aldı. ‘Çöplükteki çocuklar’ Diyarbakırlı yönetmen Mehmet İsmail Çeçen, şehir çöplüklerinde çalışan çocukları konu alan belgesel çekti. Dünya Çocuk Hakları Günü’nde tamamladığı belgesele Kürtçe “Mij” (Sis) adını veren Çeçen, ekmek parası için ölümü ve sakatlanmayı göze alarak çöplüklerde çalışan çocukların hikâyelerini anlattıklarını söyledi. Diyarbakır’da, daha önce TIR şoförleri, yaşlılık ve mezarlıkta çalışan çocuklar konulu birçok belgesel de çeken Çeçen, “2016 yılında Diyarbakır’da çöplük alanında çalışırken iş makinesinin altında kalarak ölen ve cenazesi 3 gün sonra çöplükten çıkarılan bir çocuğun hikâyesinden yola çıkarak, bu belgeseli yapmaya karar verdik” dedi. Bu çocukların bir taraftan metan gazına maruz kaldıklarını diğer yandan ise yaralanma ve kangren riskiyle karşı karşıya olduklarını ifade eden Çeçen, “Bu çocukların yerleri çöplükler olmamalı. Tam gün çalışan bir çocuğun eline günlük 20 lira para geçiyor. Dünya Çocuk Hakları Günü’nü konuşuyoruz ama çocuklarımız çöplüklerde maalesef” dedi. l DHA Görüntüler, kreşteki şiddeti ortaya çıkardı Okul müdürü ve öğretmenin işine son verildi. Aile, avukatlarıyla suç duyurusunda bulundu Sivas’ta Cumhuriyet Üniversitesi Vakfı’na bağlı kreşte görevli öğretmen K.K.’nin çocuklara uyguladığı şiddeti gözler önüne seren görüntüleri ortaya çıktı. Vakıf, okul müdürü ve ilgili öğretmenin işine son verirken, aile suç duyurusunda bulundu. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Vakfı Günay Soluk Anaokulu’nda nisan ayında “kreş ablası” F.K.’nin cep telefonuna çektiği görüntüler, öğretmen K.K.’nin 4.5 yaşındaki A.Y.’ye uyguladığı şiddeti ortaya çıkardı. Ailenin eline tesadüfen geçen görüntülerde kreş öğretmeni K.K.’nin, 4.5 yaşındaki erkek çocuğu A.Y.’yi uyuması için yatağına yatırırken, yastık, battaniyesi ve ağzındaki emziği yatağın yanındaki tuvalet girişine attığı daha sonra ise çocuğa bunları tekrar getirterek emziğini zorla çocuğun ağzına soktuğu, tuvaletten çıkan başka bir çocuğa da yastıkla vurduğu görüldü. K.K.’nin görüntüyü çeken sınıf ablasına bir ara, “Bunlar ya internete düşerse” diye uyarıda bulunduğu da kayıtlara yansıdı. Aile bu görüntüleri izledikten sonra Cumhuriyet Üniversitesi Vakfı’yla bir görüşme yaptı. Bu görüşme sonrasında okul müdürü, öğretmen ve sınıf ablasının işine son verilirken adli soruşturma yapılmadığını öğrenen mağdur aile 9 Kasım’da avukatları aracılığı ile savcılığa suç duyurusunda bulundu. Vakıf yönetimi ise olayın ardından adli işlem başlatmadıklarını bildirdi. İkisi de öğretmen olan mağdur çocuğun ailesinin ise İzmir’e tayin oldukları ve kentten ayrıldıkları belirtildi. l DHA SORUMLULARA ÇAĞRI İHD’den 8 talep İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle yayımladığı açıklamada, Türkiye’de çocukların şiddetin her türlüsünü yaşamın her alanında yoğunca yaşandığı, uluslararası ve ulusal mevzuatın uygulanmasında ve sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesinde çok önemli sorunlar yaşandığı belirtildi. Çocuk hak ihlallerinde sorumluluğu bulunan büyüklere çağrı yapılarak şu talepler dile getirildi: n Türkiye cezaevlerinde çocuklar şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalıyor, çocuk cezaevleri kapatılmalıdır! n Ebeveynleri ile cezaevinde kalmak zorunda olan çocukların üstün yararları gereği ebeveynler tutuklama dışındaki tedbirlere tabi tutulmalıdır! n İfade ve düşüncelerini açıklamak çocukların katılım hakkıdır, bu hakkın önündeki engeller kaldırılmalıdır! n İstismara uğrayan çocuklarla ilgili gerekli tüm koruyucu ve destekleyici tedbirler zaman kaybedilmeden alınmalı, istismar suçu failleri cezalandırılmalıdır! n Çocuk işçiliği ile mücadele edilmeli, çocuğun ucuz işgücü olarak görülmesinin önüne geçilmelidir! n Eşit, parasız, bilimsel, laik ve anadilde eğitim hakları sağlanmalıdır! n İnançlarını, düşüncelerini ve kültürleri yaşamaları ve geliştirmeleri için gerekli koşullar sağlanmalıdır! n Savaş mağduru çocukların yaşama, eğitim, barınma ve sağlık hakları ile ilgili tedbirlerin acilen alınması gerekmektedir! Cemaatlere teslim Eğitim Sen Diyarbakır 2 Nolu Şube Başkanı Fatma Budak, 2012’den bu yana kimsesiz çocukların korunma ve barınmalarının devlet eliyle 20 yıllık protokollerle vakıf ve cemaatlere teslim edildiğini söyledi. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle