03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 11 Kasım 2017 haber 4 TASARIM: EMİNE BİLGET Atatürkçü de oldu! Hukuksuz hiçbir şey olmaz CHP milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmünü bozan Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi kararına karşılık, yerel mahkemenin direnmesi ve dosyayı geri göndermesi tam bir kaos doğurdu. Bilindiği gibi, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nu casusluk suçundan 25 yıl hapse mahkum etmişti. Bu karar 09.10.2017 tarihinde istinaf mahkemesi konumunda olan Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından bozulurken Berberoğlu’nun tutukluluk halinin de devamına karar verilmişti. Söz konusu kararı kimi hukukçular olumlu bulup heyecanla destekler, hatta “Türkiye’de hâkimler var” yollu yorumlarda bulunurlarken sanık aleyhine bulan bazıları da sert biçimde eleştirmişlerdi. İstanbul 14. Ağır Cza Mahkemesi’nin hafta içinde, BAM 2. Ceza Dairesi’nin kararına karşı direnerek dosyayı iade etmesi üzerine ise olay yeni bir boyuta ulaşmıştır. HHH CMK’ye göre, istinaf mahkemesi kararları kesin olduğundan, aslında yerel mahkemelerin bu karara karşı direnmeleri mümkün değildir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi son kararında, bu hususa şu ibarelerle değinmektedir: “Her ne kadar Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi bozma kararlarına karşı ilk derece mahkemelerin direnemeyeceğini, direnme yasağı olduğunu içtihat altına almışsa da bu içtihadın kanuna uygun şekilde yapılmış bozma kararına münhasır olduğunun kabulü gerekecektir.” 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararını “tüm bu nedenlerle verilen bozma kararı usul ve yasaya aykırılık teşkil etmekle, verilen bozma kararı yönünde mahkemece yapılacak bir işlem olmadığından...” diyerek noktalar, dosyayı da BAM’ye iade ederken, BAM’nin kararının hukuka uygunluğunu denetleme yetkisini kendinde görüyor, dolayısıyla kendini, yasa koyucu yerine ikame ediyor. İki yargı makamı arasında bu uyuşmazlık sürer ve hukukçular bunun giderilmesi yönünde nasıl bir yol tutulacağı sorusuna karşı çeşitli çözüm önerileri getirirlerken Enis Berberoğlu da hapiste yatmayı sürdürüyor. HHH Türkiye’de şirazesinden çıkmış olan yargı şimdi de birbirine düşmüş durumdadır. Yakında, çeşitli mahkemelerin kendilerini kendi alanlarında hâkimi mutlak yerel güçler olarak görmeleri, kararlarını denetlemek konumunda olan mercilere kafa tutmalarına tanık olmamız mümkündür. Bu durumda, her sanığın yazgısı hangi etki alanındaki mahkemenin eline düştüğüne bağlı olacak ve bir sanığı, eline düştüğü erk alanının sultasından diğer yargı mercileri, istinaf veya yargıtay da kurtaramaz olacaktır. Belki de “olacaktır” yerine “çoktan oldu” demek daha doğrudur. Türkiye bağımlı yargı döneminden, kendinden ve kendini bağlı addettiği makamdan başka herkesi, her yargı merciini ve de hukuku hiçe sayan bölgesel erklerin at koşturduğu yargısal kaos dönemine geçmektedir. Türkiye gibi, hukukun öneminin yeterince anlaşılmadığı ülkelerde, böyle bir durumun ne derecede ağır sonuçlar doğurduğu kolaylıkla anlaşılamamakta ve yıkımın yalnızca yargının eline düşen biçarelerle sınırlı kalacağı sanılmakta, hukuk olmadan da işlerin yürüyebileceği yanılgısına kapılınmaktadır. Oysa durum gerçekte hiç de öyle değil. Evet, her şey hukukla çözülemez. Ama hukuk olmadan da hiçbir şeyi çözmek mümkün değildir. Temelinde hukukun güvencesi olmayan, hukuk kaosunun egemen olduğu bir ülkede temeli sıkı sıkıya güvene dayalı olan ekonomi de siyaset de yürümez. Hukuk yalnızca, yargı makamlarının, kendi durumu ile ilgili çekişmesini, hapiste eli böğründe seyreden Enis Berberoğlu’nun durumunu değil herkesi ilgilendiriyor. Hukuksuz hiçbir şey çözülemez. Faiz oranları ve doların fiyatı bile eninde sonunda hukuka bağlı. Kısaca mazlum Enis Berberoğlu’nun yüzü gülmeden ülkede kimsenin yüzü gülemez. IŞİD’e operasyon Önceki gün Ankara’da 245 adrese yöne lik başlatılan IŞİD operasyonunun ardından, dün İstanbul da hareketliydi. IŞİD’e yönelik 7 ilçede gerçekleştirilen operasyonda 82’i yabancı uyruklu kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda çok sayıda dijital malzeme ve örgütsel doküman ele geçirildi. Şüphelilerin, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü ve 12 Kasım’da düzenlenecek olan Vodafone 39. İstanbul Maratonu’nu da kapsayan çalışmaların ardından gözaltına alındığı belirtildi. Öte yandan; Adana, Samsun ve Trabzon’da da IŞİD mensubu olduğu şüphesiyle 23 kişi gözaltına alındı. l DHA/İHA Bu yıl 10 Kasım için AKP örgütlerini bile Anıtkabir’e taşıyan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saray’ında düzenlediği 10 Kasım anma töreninde, önce Atatürk’ü ve değerlerini övdü; sonra Atatürkçülere çattı. Erdoğan, Anıtkabir’deki resmi törenin ardından Saray’da düzenlenen 10 Kasım anma töreninde konuştu. Atatürk ve Atatürkçülük tartışmasının eskiden beri yaşandığını dile getiren Erdoğan, “Tek parti CHP’si döneminde, ismi öylesine istismar edilmiştir ki, milletimizin gönlündeki Atatürk ile sonradan kavramsallaştırılan Atatürkçülük arasında çok büyük bir fark ortaya çıkmıştır. Milletimizin Mustafa’ya saygısında en küçük bir tereddüt yoktur, Kemal ile de en küçük bir sorunu bulunmuyor, Atatürk konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz. Buna rağmen ne için bu tartışma süregelmiştir? Cevabı darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının, ülkenin tarihine, milletin değerlerine düşmanlık eden kesimlerin kendilerini Atatürkçülük kılıfı altında gizleme çalışmış olmasıdır” ifadelerini kullandı. ‘CHP ile bağı koptu’ Atatürkçülük üzerinden CHP’yi eleştiren Erdoğan, “CHP’nin Atatürk’le çok daha önceden zayıflamaya başlamış olan ilişkisi 10 Kasım 1938’de tamamen kesilmiştir” dedi ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk Lirası’nın üzerinden Atatürk’ün resminin kaldırıldığına yönelik söylemi yineledi. Erdoğan, “Daha sonra CHP, başına geçen genel başkanlarının CHP’si olmuştur, şimdi de başında bulunan zatın CHP’sidir. Böyle bir parti ile Atatürk arasında ilişki kurmak Gazi’ye yönelik en büyük bühtandır” dedi. Atatürk’ü anlatacakmış! Herkes gibi Atatürk’ün de eleştirilebileceğini, “Allah dışında hiçbir gücün layüsel” olmadığını dile getiren Erdoğan, “Ancak eleştirmek başkadır, hakkı teslim etmek başkadır. Saygı sınırları içinde eleştirilere sözümüz yok. Atatürk’ün ailesini de hedef alacak şekilde, hakaretamiz tarzda ortaya konan ifadeleri doğru bulmuyoruz. Cumhuriyetimize, en büyük hedef olarak gösterdiği muassır medeniyetlerin üstüne sahip çıkarak Atatürk ve hatırasını istismarcıların zulmünden kurtarmak zorundayız” dedi. Erdoğan’ın şu ifadeleri dikkat çekti: “Birileri çıkmış biz ‘Atatürk’ dedik diye bir sürü senaryo yazıyor. Bundan daha tabii ne olabilir. Ülkemizin, milletimizin önemli değerini ruhu faşist Başbakanken Cumhuriyet tarihinin birçok önemli yıldönümü törenine katılmayan Erdoğan, partisini seferber ettiği bu 10 Kasım’da, Atatürkçülüğü Atatürkçülere bırakmayacağını ilan etti 5 YIL ÖNCEKİ ERDOĞAN: Suç değil ya! Özellikle Başbakanlığı döneminde Cumhuriyet’in önemli günlerinin yıldönümü törenlerinin birçoğuna yurtdışı programını denk getiren ya da sağlık sorunları nedeniyle katılmayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2012’de Brunei ziyareti bahanesiyle törene katılmamasını eleştirenlere, “Anayasal suç mu, yasal suç mu?” diye çıkışmıştı. Özgür Özel ‘ANİ’ ATATÜRK SEVGİSİNE CHP’DEN ANINDA TESPİT: Anketten gelen sevgi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “CHP gibi bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyeceğiz” sözlerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’den yanıt geldi. “Yürekten gelmeyen, anketten gelen Atatürk sevgisinin ve samimiyetin sorgulanmasının, ‘Şimdiye kadar aklınız neredeydi’ denilmesinin doğal bir şey olduğunu” belirten Özel, “Kendi içindeki Atatürk sevgisi nin azlığından, Atatürk’ün partisini sorumlu tuttu. CHP ile kurucusu arasında hiçbir zaman kopmamıştır, şahidimiz Türkiye’deki herkestir. Ama Erdoğan ile Atatürk arasındaki bağın, 16 Nisan referandum sonucundan sonra kurulduğunu da sağır sultan biliyor” diye konuştu. Özel, Erdoğan’ın, “Biz Atatürk’e ‘Atatürk’ dedik diye şimdi suç oldu’ dediğini belirterek, bugüne kadar dememesini eleştirdiklerini, bugüne kadar diyememenin, suç, ayıp olduğunu ifade etti ve Erdoğan’a hitaben şu soruları sordu: “Bugün demiş olmanı da siyasi amaçlarla, Atatürk’ün kurduğu demokrasiyi ortadan kaldıracak rejimine destek ararken, takiyye yapmana kızıyoruz, eleştiriyoruz. ‘İki ayyaş’ derken, hadi biri İsmet Paşa, öbürü kimi kastediyordun? Düne kadar fesli soytarıyı, yuvarlak yemek masanda ağırlayan sen değil misin? Atatürk’ün annesine söveni, sayanı 29 Ekim resepsiyonuna çağıran sen değil misin?” l ANKARA /Cumhuriyet söylemi Marksist çevrelerin tekeline mi bırakacağız? CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyeceğiz. Hele hele Atatürk’ün özellikle bunların o zihinsel fetişizimine kurban edilmesine de rıza göstermeyeceğiz. Onu milletimizin Mustafa Kemal’i, Cumhuriyetimizin Atatürk’ü olarak anlayacak ve anlatacağız.” Erdoğan, Kurtuluş Savaşı’na başlarken ilan edilen Misaki Milli’ye dahi sahip çıkılamadığını belirterek, “Suriye’de, Irak’taki gelişmeler karşısında biz Misakı Milli’mize sahip çıkmak zorundayız. Misakı Milli hudutlarımızdan taciz ediliyorsak, ülkemize saldırılar oluyorsa, gerekeni yapma zorunluluğumuz vardır” dedi. Erdoğan, Fırat Kalkanı harekâtının ve İdlib’de yapılanların amacının bu olduğunu belirtirken, “Açıklıyorum. Afrin’de yapılmakta olan da budur. Birilerinin 12 bin kilometre uzaklıktan gelmek suretiyle parselasyona girmesine başımızı sallama lüksümüz yoktur. Atatürk’ü sadece anmakla kalmamalı, anlamaya da çalışmalıyız” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet ‘10 Kasım bu yüzden’ AKP’ye yakın anketçiye göre yeni söylemlerin nedeni oy kaygısı İktidar cephesinden son günlerde gelen 10 Kasım ve Atatürkçülük başta olmak üzere gelen farklı me sajlar tartışma yarattı. AKP’ye yakın araştırma şirketi MAK Danışman lık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, bu tartışmayla anketlerde ki oy oranları arasında bağlantı kurdu. Kulat, anketlerde AKP’nin oy oranının 7 Haziran dü zeyinde olduğunu, bele diye başkanlarına yöne ERDEM GÜL lik operasyonların anlatılamadığını ve ilk kez AKP seçmeninin oy ve rebileceği bir sağ alter natif (İyi Parti) bulunduğunu belirtti ve “Erdoğan tüm bunları görüyor ve bu nedenle muhalefeti de kendisi ya pıyor” dedi. Kulat, anket ve ölçümler çerçeve sinde AKP içindeki son gelişmeler, İyi Parti’nin etkisi, baraj tartışmala rı ve 2019 sürecini Cumhuriyet’e de ğerlendirdi: AKP yüzde 41’lerde: Biz son an ketimizi İyi Parti kurulmadan bir hafta önce yaptık. AKP’nin oyu yüz de 41’lerde. Yüzde 41.6 düzeyin de görülüyor. CHP yüzde 23.5. MHP barajın altında yüzde 7’ler civarın da. Partisi kurulmadığı halde Meral Akşener’in partisini de sorduk. O da yüzde 5’lerin üzerinde. Yüzde 15’ler de kararsız var. HDP de barajın al tında görünüyor ama ben özellikle HDP’nin asıl oyunun olduğu Güney doğu’daki anketlerde verilen cevap ların sağlığına güvenmiyorum. Çün kü korku var. O nedenle anketlerde HDP’nin durumunun tam sağlıklı ol madığını düşünüyorum. Mehmet Ali Kulat Yüzde 20 İyi Parti’ye sıcak: Ankette daha önce verdikleri partiye oy vermezlerse kime oy vereceklerini sorduk. Burada İyi Parti’nin potansiyeli ortaya çıkıyor. İyi Parti, MHP’li seçmenden aldığı desteğe ek olarak AKP’lilerin ve CHP’lilerin yüzde 15 düzeyindeki seçmeni tarafından sıcak bir şekilde yakından izleniyor. Ancak bu kesimlerden oy alıp almayacağı göstereceği performansa bağlı. AKP’liler tedirgin: Başta Kadir Topbaş ve Melih Gökçek olmak üzere belediye başkanlarının istifa ettirilmesi, parti seçmenine anlatılamadı. Parti yönetimi henüz bu istifaya zorlamaları izah edemedi. Bunun sıkıntısı parti teşkilatlarında yaşanıyor. Buna ek olarak büyük bir tedirginlik var. Diğer belediyelerde de var, teşkilatta da var. Bir tür diken üzerinde durumu. Çünkü onlar da alınabilecekleri endişesi içinde. Bu belediye başkanları Fetö’cü müydü, yoksa yolsuzluktan mı alındılar? Bu sorunun cevabı verilemedi. Her ikisinden de alındılarsa neden yargının harekete geçirilmediği, bu kadar yaygın soruşturmalara rağmen neden belediyeler için yargının harekete geçirilmediği sorusu var. Partide dağınık lık var ve bu seçmene mutsuzluk olarak yansıyor. Gençler AKP’den uzaklaşıyor: AKP’nin en önemli sorunlarından biri de genç seçmenler. AKP seçme yaşının ardından seçilme yaşını da 18’e düşürmesine rağmen gençlerin teveccühünü göremiyor. Genç seçmenler arasında AKP zayıflamış durumda. Üniversitelerde öğrenci konseyleri var. Benim duyumlarıma göre AKP’li gençler üniversitelerdeki bu seçimleri kaybediyorlar. Anketlerde gösteriyor ki gençler arasında AKP’lilik, bir prestij değil. İlk kez bir alternatif var: Tüm bu sorunlarla birlikte İyi Parti’nin asıl işlevi, AKP’li seçmen için 15 yıllık iktidar süresince ilk kez bir alternatifin ortaya çıkması. Türkiye’de sağın alternatifi sağ, solun alternatifi de soldur. Bu nedenle AKP’li seçmen için İyi Parti ilk kez oy verebileceği bir alternatiftir. Üstelik AKP’nin iktidara geldiği dönem gibi asabı bozuk bir seçmen grubu var ve bu seçmenler, yeni bir parti beklentisi içindeler. Erdoğan görüyor: Bu durumu en iyi anlayan şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan. Partinin zaaf alanlarını görüyor. Örneğin Meral Akşener’i ve İyi Parti’yi görmezden geliyor, onlarla ilgili bilerek cümle kurmuyor. Yok farz ediyor. Ama başka şeyler yapıyor. Örneğin son günlerdeki Atatürkçülük mesajları, 10 Kasım pankartları doğrudan bunlarla ilgili. Yine şehircilikle ilgili açıklamaları var. Özeleştiri anlamındaki açıklamaları var. Partideki durumu gördüğü için partiyle bağları azalmış seçmeni tutmak ve yeni seçmen kazanmak için iktidardayken muhalefetini de kendi yapıyor. l ANKARA MÜFREDATTA ATATÜRK Kitaplardan böyle sildiler İktidarın ilk kez önem verdiği 10 Kasım’da, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, yeni müfredatla Atatürk ve silah arkadaşlarının ders kitaplarından nasıl çıkarıldığına dair rapor hazırladı. Söz konusu müfredatın, anayasada yer alan laik devlet ilkesine ve Milli Eğitim Temel Yasası’ndaki “Atatürk ilke ve Devrimlerinin Temel Alınması, bilimsellik, laiklik, eşitlik, karma eğitim ilkelerine aykırılık taşıdığını hatırlattı. İşte rapordan bazı maddeler: l Yeni müfredatta T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Tarih gibi dersler hedef alındı. Bu derslerin Atatürkçülük ve Atatürkçü düşünce sistemi ile bağlantısı kesildi. l TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi müstakil bir ders olmaktan çıkarıldı ve milli mücadele, Atatürk ve Atatürk ilkeleri zaman ve kapsam olarak daraltıldı. l Türk Dili ve Edebiyatı programında, öncekilerin aksine, Atatürk’e devrimlerine ve toplumun harcı olan laikliğe yer verilmedi. Söylev konusunda bile Atatürk’ün adı geçmemektedir. Çoğu edebi tür için yazar şair adı verilerek kaynak gösterilirken söylev türünde, dünyanın en iyi örneklerinden olan “Nutuk” ve yazarı Atatürk yok sayılmıştır. l Atatürkçülük konularının programdan nasıl çıkarıldığının, etkisizleştirildiğinin, oransal olarak nasıl azaltıldığının en güzel örneği Hayat Bilgisi 13 programında görülüyor. l Daha önce neredeyse her sınıf için en az 5 ünite olan Atatürkçülük konuları, her sınıfta birer ünite olacak şekilde azaltıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle