03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Kasım 2017 10 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber Durun gitmeyin, daha yaşanacak çok şey var Ülkedeki laiklik etkisinin merkezinde yer alan üniversiteler iktidar tarafından İslamcı ideolojinin yayılması karşısındaki en büyük engellerden biri olarak görülüyordu. Rejimin lideri, “Askeri saldırılardan değil, kolonyal üniversitelerden korkuyoruz. Ülkedeki bütün üniversitelerde köklü bir devrim gerçekleştirilmeli ve yüksek İslami eğitimin tesisi için sükunet hâkim kılınmalı” diyordu. Hazırlandılar ve bir gece yarısı çok sayıda üniversiteyi basıp kapılarına kilit vurdular. Tüm üniversiteler ve yüksekokullar iki buçuk yıl kapalı kaldı. Bu 30 ay boyunca solcu ya da liberal olduğu tespit edilen binlerce öğretim üyesi üniversitelerden atıldı. Bununla kalınmadı, yine aynı gerekçelerle binlerce öğrencinin okullarıyla ilişiği kesildi, kayıt başvurusunda bulunanlar yeni rejime ve dine bağlılık kriterleri bakımından çok sıkı denetimden geçirildi. Seçici komitelerin müfettişleri bu öğrenciler ve ailelerinin hayat tarzlarını evlerine ve mahallelerine kadar giderek soruşturdular. Sakıncalı bulunanların yüksek eğitime erişim hakkı ellerinden alındı. Bu uygulama daha sonra liselere kadar yaygınlaştırıldı. Bu sırada, rejimin militanları tarafından basılan Amerikan Büyükelçiliği’nde 52 Amerikalı diplomat rehin tutuluyordu. (*) Olayların İran’da geçtiğini tabii ki anladınız. Üniversitelerin kapatıldığı yıl 1980, aylardan nisan. İran İslam Devrimi’nin ilk zamanları. Mollalar İran’ı, orta sınıf ve eğitimden dışladıkları gençlik için gerçekten de yaşanmaz bir ülke haline getirmişlerdir. Irakİran savaşının ve ambargoların etkisini de göz ardı edemeyiz elbette, ama esas faktör İslam Devrimi’nin kendisidir. Sonuç, iyi eğitim görmüş, imkânları bulunan, dünyanın herhangi bir yerinde kendisine yeni bir hayat kurmaya yeterli niteliklere sahip orta sınıftan milyonlarca İranlının ülkesini terk etmesi oldu. Yetişmiş insan sermayesi ve orta sınıfından dramatik ölçülerde yoksun kalan İran, bu nedenle de yoksullaştı. Mollalar ise problemli olarak gördükleri büyük bir nüfustan bu yolla kurtulmaktan dolayı memnundular. Şimdi sadede geliyorum: “Türkiye yaşanmaz bir yer haline geldi, artık burada bir geleceğimiz olamaz” diye düşünen ve ülkeyi terk etme hazırlığı yapan gençler, her sosyal sınıftan laikler... İran örneğini sizler için hatırlattım. Gerçekten de yaşanmaz bir ülkenin neye benzediğini göstermekti amacım... “Şimdi bu nereden icap etti” diye sorarsanız, “12 ay önce tutuklanıp Silivri’ye konulmadan önce varlığını zaten gözlemleye geldiğim Türkiye’yi terk etme eğilimini, salıverildikten sonra çok daha güçlenmiş olarak bulduğum içindir” diye cevap veririm. Ülkenin nice zorlukla yetiştirdiği donanımlı gençlerin çalışmak ve yerleşmek için yurtdışına artan sayıda göçtükleri, artık sıradan haber konusu. Gidenlere, çevremdeki orta yaş kuşağından insanların da eklendiğini duyunca üzüntüm artıyor. Gitmeyi düşünen insanlarımızın kaygılarını ben de paylaşıyorum. Evet, OHAL altında keyfi yönetimin hüküm sürdüğü bu Türkiye’de hiçbir alanda hukuki güvence yok. Evet, iktidar sahipleri kendilerinden olmayanları kamu yönetimiyle ilgili her mecra ve münasebetten dışlıyorlar. Evet, eğitimdeki felaket boyutundaki nitelik kaybı çocuklarımızın geleceğini karartıyor. Evet, vasatlaşan ekonominin nitelikli işgücüne ihtiyacı azaldıkça gençlerin gözü yurtdışına çevriliyor. Ve evet, bu ülkede adil, serbest ve yasal seçim yapılabileceğine olan inanç giderek azalıyor. Ve bunlar gibi daha birçok şey... Ama durun bir dakika. Aşağıdaki iki şıktan birini seçin: Birincisi: Sizi Türkiye’yi terk etmeyi düşündüren bütün bu olumsuzluklar, iktidarının henüz başında bulunan, yükselen, zinde, muazzam maddi ve beşeri kaynaklara sahip ve dolayısıyla İran’daki gibi kalıcı olacak bir gücün eseri mi? İkincisi: Yoksa umutsuzluğunuzun kaynağında, iktidarda geçen uzun yılların yorgunluğunu yaşayan, dinamizmini ve sorun çözme kapasitesini tüketmiş, anlatacak hikâyesi kalmamış, ülkesinde ve dünyada yalnızlaşma sarmalının içine girmiş bir gücün çaresizlik içinde yöneldiği eylemler mi var? Ben sizin yerinizde olsam ikinci şıkkı tercih ederdim. Ama siz birinci şıkkı seçseniz bile, “Hadi uğurlar olsun” demeyeceğim. Tam tersine size “Durun gitmeyin, daha yaşanacak çok şey var bu ülkede” derim. Bu ülkeyi, yaşanacak yer olmaktan çıkarak mülteci ihraç eder olmuş diğer bütün ülkelerle kıyaslayın. Hepsinden daha köklü ve eski bir reform ve demokrasi deneyimimiz, hâlâ tamamen yok edilememiş bürokratik ve kurumsal birikimimiz, daha güçlü bir sivil toplumumuz var. Zenginliğimizi insanlarımızın niteliğine ve çalışmasına borçluyuz. Bu arada, ilave kötülükler ve olumsuzluklar da yaşanacaktır elbet. Ama bu kötülük halinin bir rejim çatısı altında konsolide olamayacağını düşünmemiz için çok fazla nedenimiz vardır. Asıl siz giderseniz kehanetiniz kendi kendini gerçekleştirir ve işte o zaman bu ülke hakikaten yaşanmaz bir yer olur. (*) Kaynak: Kasra Naji, “Ahmadinejad, The Secret History Of Iran’s Radical Leader” 2008 I.B. Tauris HAakmındi‘Altın’ müşteri Jersey’de beş şirketi ortaya çıkan Hamdi Akın, Appleby’nin iç yazışmalarında ‘inanılmaz müşterilerden biri’ olarak adlandırılıyor. Akın, şirketleriyle İngiltere’de konut yatırımı yapıyor Ultra lük?sOFFSHORE ÜZERİNDEN NEDEN EV ALINIR AKP iktidarları döneminde çok sayıda kamu ihalesi alan iş insanlarından biri olan Hamdi Akın, Appleby’nin ‘inanılmaz’ diye adlandırdığı en iyi müşterilerinden biri çıktı. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının, offshore hizmet sağlayıcıları Appleby ve Asiaciti ile gizlilik politikası uygulayan 19 farklı yargı alanındaki hesaplarını ifşa eden Paradise Papers’a göre, pek çok ‘şüpheli’ müşteriye de hizmet verdiği ortaya çıkan Appleby’nin Man Adası biriminin kayıtları arasından Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’a ait şirketler de çıktı. Appleby’ye ait belgelere göre Jersey merkezli olan bu şirketler, Hamdi Akın Group’a bağlı görünüyor. Birleşik Krallık’a bağlı olan Jersey, Fransa’nın kuzeyinde yer alan Manş Adaları’ndan biri ve dünyanın 10 büyük vergi cenneti arasında yer alıyor. 88 bin dolarlık fatura Diğer yandan, belgelere yansıyan ve şirket stratejilerinin tartışıldığı Appleby iç yazışmaları, Hamdi Akın’ın da aralarında olduğu 525 müşterinin “Top Clients 2015” listesinde olduğunu gösteriyor. En iyi müşterilerin sıralandığı listede Appleby Fiduciary Business (AFB) yılda 100 bin doların üzerinde ödeme yapan müşteriler ‘platinyum’, 50 bin 100 bin dolar arası ödeme yapanlar ‘altın’, 30 bin – 50 bin dolar arası ödeme yapanlar ise ‘gümüş’ müşteri olarak adlandırılıyor. Listeye bakıldığında ise Hamdi Akın’ın 2015’te Hamdi Akın Group üzerinden şirkete 88 bin 755 dolar ödeme yaptığı anlaşılıyor. Şirketler hâlâ aktif Bir yazışmada aynen şu ifadeler kullanılıyor: “Ekteki listede AFB’ye yılda 30 bin dolardan fazla ödeme yapan 525 tane inanılmaz müşteri var. Bu müşteriler, bundan sonra da odaklanmaya devam edeceğimiz isimler olacak.” Söz konusu listeye göre 56 gümüş, 32 altın, 434 platinyum müşteri bulunuyor. Listenin ilk sırasında ise 1.4 milyon dolarlık faturayla Latin Amerika’da çevreyi kirletmek, Afrika’daki diktatörlerle çıkar ilişkisi içinde olmak, Avustralya dı yaşamın kârlı yolu Londra dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Lüks emlak ara yanların ilgi odağı haline gelen şehir yatırımcıların da gözdesi. Zengin ler için ultra lüks yaşamın daha kârlı yolu ise yine vergi cennetlerinden geçiyor. Araştırmalar yatırım amaç lı konut alımında vergi cennetleri nin artan kullanımının endişe veri ci boyutlara ulaştığını gösteriyor. Bu durum sadece Londra için ge çerli değil. The Guardian’a göre İn giltere ve Galler genelinde evler ve ofisler dahil olmak üzere sayıları 99 bin 344 olarak hesaplanan her tür lü mülk şirketlere ait görünüyor. Bu şirketlerin yüzde 90’ı ise vergi cen netlerinde kayıtlı. İngiltere’de konut alımlarında P amdi Akın, AKP döneminde aldığı Hihalelerle öne çıkan iş insanlarından biri. O 2011 ‘de İDO ihalesini kazanan Akın, geçen yıl üç şehir hastanesinin ihalesini aldı. TAV’ın R kurucu ortağı olan Akın, geçen haziranda alım satım vergisi 125250 bin pound arası yüzde 1, 250500 bin pound arası yüzde 3, 500 bin 1 milyon pound arası yüzde 5 olarak ödeniyor. Diğer masraflar genelde 1000 ile 5000 pound arasında değişen avukatlık ücreti, tapu masraf şirketteki yüzde 8.1 hissesini Fransızlara T sattı. 2005’te PSA ile eşit ortaklıkla Mersin Limanı’nın 36 yıllık işletme hakkını alan Akın, R aynı yıl TUV Sud AG ve Doğuş Otomotiv ları ve diğer küçük masraflar olarak değişiyor. Bu yıl yapılan düzenlemelerle 2 milyon sterlinlik bir ev alımında sadece damga vergisi için 153 bin 750 sterlin vergi ödenme E ile Araç Muayene İstasyonlarının işletme hakkını 20 yıllığına kazandı. si gerek. Offshore üzerinden alımlarda bu masraflardan kurtulunuyor. şına vergi kaçırmakla suçlanan emtia şirketi Glencore var. Paradise Papers’a göre, Jersey’de Hamdi Akın’a ait beş adet şirket bulunuyor. Kobi Limited, Jurua Limited, Saksi Limited, Iona Limited, Matilda Private Trust Company Limited adlı bu şirketler, Appleby’a kayıtlı çok sayıda şirket gibi UBS Nominees Limited ile Unihouse Nominees Limited üzerinden kurulmuş. Beş şirket de Hamdi Akın Group’a bağlı görünüyor. Kobi Limited Ağustos 2012, Matilda Private Trust Company Limited Temmuz 2012, Jurua Limited ve Iona Limited Temmuz 2013, Saksi Limited Ocak 2014’te kurulmuş. Şirketlerin hepsi halen aktif görünüyor. Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Hamdi Akın, bu şirketlerin varlığı nı kabul etti. Hesaplar Citi ve UBS’te Appleby kayıtlarına göre Hamdi Akın, bu şirketlerle ilgili işlemlerinde UBS ve Citi Private Bank ile çalışıyor. Iona Limited ve Jurua Limited’in ana faaliyet konusu İngiltere’de konut satın almak olarak görünüyor. Danışmanlık şirketi olarak kurulan Saksi Limited’in elde tutulan varlıklarla ilgili gelir kazanılmasını sağlamak için yatırımlar yaptığı belirtiliyor. Kobi Limited ve Matilda Private Trust Company Limited şirketlerinin UBS AG ve Citi Private Bank’ta bağlı hesapları bulunuyor. ‘Kişisel yatırımlarım’ Hamdi Akın gazetemizin sorularına verdiği kısa yanıtta, söz konusu şirketlerin varlığını kabul ederken, bu şirketlerin Akfen Holding ve dolayısıyla Türkiye’deki faaliyetleriyle hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. “Bu şirketlerin geliri ve faaliyeti yok” diyen Akın, Iona Limited ve Jurua Limited’in İngiltere’de ev almak üzere kurulduğunu kabul etti. Akın “İki şirket de Londra’da ev almak için prosedürel şekilde kuruldu. Bunlar, kişisel yatırımları değerlendirmek üzere kurulmuş şirketler” diye konuştu. KÜRESELLEŞEN YOLSUZLUĞUN KULLANIŞLI ARAÇLARI: OFFSHORE VE GİZLİLİK Gizlilik yolsuzluğu besler E. Oya Özarslan Transparency International Küreselleşme yaşadığımız hayatı tümüyle değiştirirken, yolsuzluk da bundan payını aldı. Artık yolsuzluk hem çok büyük bir ölçekte gerçekleşiyor, hem de finansal sistemin yeni yarattığı araçlarla oldukça karmaşıklaştı ve küreselleşti, ülke sınırlarını aşarak uluslararası boyut kazandı. Panama ve Paradise belgeleriyle tüm dünyadan politikacılar ve ünlülerin vergiden kaçınmak için offshore cennetleri kullandığına tanık olurken, Brezilya Odebrecht skandalı ve Azerbaycan Laundromat (Çamaşırhanesi) gibi olaylarda bu sistemin yolsuzluğa nasıl araç olduğunu görüyoruz. Paradise Belgeleri ile politikacılar ve ünlülerin hiçbir açıklama yapma zorunluluğu olmadan servetlerini gözden kaçırma imkânına sahip olduğu, yoksullar vergi öderken süper zenginin vergi avantajından yararlandığını gördük. Offshore’da tutulan varlığın toplamının 11.5 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. (Türkiye’nin 2018 yılı bütçe büyüklüğü 768.2 milyar lira olarak açıklandı.) Tabii vergi adaleti ve mal bildirimi yanında işin bir de yolsuzluk boyutu var. Latin Amerika ve iki Afrika ülkesinde politikacılara rüşvet vermek için offshore şirketler zincirinin kullanıldığı Odebrecht skandalında şirket, Amerikan Adalet Bakanlığı ile gerçekleştirilen Uzlaşma Anlaşması’nda rekor niteliğindeki 3.5 milyar dolar tazminata mahkum edildi. Azerbaycan Laundromat (Çamaşırhanesi) olayında ise yurtdışına çıkarıldığı iddia edilen 2.9 milyar doların, Danimarka ve Estonya’daki bankalar aracılığıyla Batı’ya transfer edildiğini, Britanya Virjin Adaları’ndaki (BVI) paravan şirketlerde saklandığını, buradan Dubaili şirketlere transfer yapıldığını ve Azerbeycan’daki seçim ihlali iddialarını görmezden gelmek için Avrupa Parlamentosu’ndaki Alman ve İtalyan parlamenterlere rüşvetler verildiğinin belirtildiğini görüyoruz. Karmaşık ve çok katmanlı bu örneklerde genelde ülkenin zenginlikleri halkından kaçırılarak yurtdışına çıkarılıyor ve finans sisteminin elverişli araçlarıyla Batı dünyası içinde aklanabiliyor. Finansal gizlilik Sızan belgeler paranın gizlice sınırlar ötesi hareket et mesi, vergi daireleri ve savcıların yetki alanından uzak kalıp saklanabilmesi için offshore sisteminin kritik önemde bir araç olduğunu gösteriyor. Panama Belgeleri’yle paravan şirketlerin yüzde 50’sinden fazlasının BVI’da kurulmuş olduğu ortaya çıktı. Sadece 28 bin kişinin yaşadığı BVI’daki toplam gizli şirket sayısı 2016 Haziran’da 430 bine ulaşmıştı. Offshore cennetleri sadece adalardan ibaret değil, Amerika’nın neredeyse tüm eyaletlerinde gerçek hissedarın kim olduğunu belirtilmeden yani tam bir gizlilik içinde şirket kurmak mümkün. Hatta, Delaware eyaleti hayalet şirketlerle o kadar ünlü ki, Transparency International’ın Yolsuzları Ortaya Çıkar kampanyasındaki sembolik kelimelerden biri haline geldi. Delaware’de tek bir binada 285 bin şirketin kayıtlı olduğu belirtilmektedir.  Gizliliğin kural olduğu İsviçre, Luksemburg gibi ülkelerdeki banka hesaplarıyla gayrimenkul ve ultra lüks eşya satışı da yasadışı gelirleri saklamak için başka elverişli bir yol. Bu işlemler sonunda “temizlenmiş” olan çoğu kirli para artık finansal sistem içinde rahatlıkla hareket etmeye hazırdır. Ve dünyanın başka köşelerindeki başka şirketlerin başka “hayali” siparişlerinin ödemesi olarak yola çıkabilir. Mücadele ediyor muyuz? 2014 zirvesinde Türkiye’nin de dahil bulunduğu G20 ülkeleri, paravan şirket sorununun kaynağı olan gizli hissedarlık sisteminin kaldırılmasını ve mal bildirimi için önlemler almayı kabul ettiler. AB gerçek hissedarlık sicili ve ülkeler arası bilgi paylaşımını getirdi. Dünya Bankası sözleşmelerinde gerçek hissedarlık bildirimi zorunlu olmaya başladı. Londra’daki Yolsuzlukla Mücadele Zirvesi’ne katılanTürkiye dahil tüm ülkeler şirket gizliliğini kaldıracaklarına dair taahhütler verdiler. Verilen taahhütlere rağmen, Türkiye’de gerçek hissedarlık için açık sicil olmaması, mal bildiriminin kamuya açık olmaması, ihalelerde şeffaflık bulunmaması önemli engeller arasında. Varlık barışı ile kara para aklama mücadelesinin zayıflaması da bir başka önemli sorun. Küreselleşen yolsuzluk sisteminde uzun lafa gerek yok, her zaman olduğu gibi gizlilik en büyük kolaylaştırıcı! Tam da bu nedenle offshore ve gizlilik sağlayan tüm mekanizmalar en öncelikli mücadele alanı olarak ele alınmalı. YARIN: OFFSHORE ile alışveriş C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle