24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 25 Ekim 2017 10 Karman çorman bir Tırmık Murat Sabuncu, müdürüm, yayın yönetmenim, Bugün senin doğum günün. Sana bugün izin veriyoruz. Sabahın köründe kalkma. “Bebek Kahve”ye oturup bir yandan tost kemirip bir yandan bütün gazeteleri, ilk sayfadan son sayfaya (ilanlar dahil) okuma. Kargalar kahvaltı etmeden, yazıişleri ve haberci tayfasından hiçbiri daha gelmemişken gazeteye damlama. Sabah 10 toplantısında servisler, editörler henüz gözlerini ovuştururken sen günün olası gelişmelerini birer birer sayıp dökme. Öğlen 13.00 toplantısında “tamam” diye önüne konan haberleri didikleyip, “Şuna şunu ekleyin, bunun şurasını genişletin, şuraya karşı görüş alın” diye başımıza yeni yeni işler çıkarıp durma. 15.00 toplantısında, haberlerden birinde kimsenin göremediği ayrıntıyı yakalayıp gazetenin manşetini bulup çıkarma. Akşamı edip, gece yarısına kadar kalıp gazeteyi habire değiştirip durma. Bugün senin doğum günün. Sana izin verdik. Çık avluya, gökyüzüne tel kafeslerin ardından bakıp keyifli bir doğum günü voltası at... HHH Birkaç gün önce “Hangi birine yetişeceğiz bunların” başlığıyla gazetecilere açılan davalar üstüne bir Tırmık yayımlamıştım. Aklımca, “Bakın bizlere karşı ne kadar çok dava açılmış. Öteki konulara eğilmeye vakit bulamıyoruz. Sizlere de kendimizi haber yapıp sunmaktan hoşlanmıyoruz” demeye çalışmıştım. Sahiden de hepsine yetişememişim. Dün sanıkları Atilla Taş, Murat Aksoy’un da aralarında bulunduğu hukuk cinayeti bir davanın da ilk duruşması vardı. Hani “FETÖ’nün medya yapılanması” davasından tutukluyken haklarında tahliye kararı verilen ama özgürlüğü tadamadan, aynı saatlerde apar topar açılıveren yeni bir dava ile bu kez de “darbe hazırlamaktan” tutuklananları atladım. Bitmedi 31 Temmuz’da bizim Cumhuriyet davasının duruşmasından söz ettim de aynı gün Özgür Gündem davasının duruşması olduğunu da atladım. Hayır, “Gördünüz mü, hangi birine yetişeceğiz diye sormakta haklıymışım değil mi” mazeretinin ardına saklanacak değilim. Atladıklarımı kendi meslek sabıkama kendi ellerimle işledim. HHH Bu karman çorman, bu daldan dala Tırmık’ın bir önceki paragrafında “Atilla Taş, Murat Aksoy’un da aralarında bulunduğu” diye başlayan bir cümle vardı. Sanırım toplam 11 sanık. Eee, Atilla Taş ünlü, Murat Aksoy hem ünlü, hem arkadaşım, peki öteki 9 sanık ne? Onların adları niye anılmaz? Mesela, Zaman gazetesinde uzun yıllar adliye haberciliği yapan, üstelik bunu Cemaat’in organı bir gazetede, gazeteciliğin temel ilkelerini çiğnemeden yapmaya çabalamış genç bir meslektaşımın, Hanım Büşra Erdal’ın adını niye anmaz Aydın Engin efendi? Bunu da yazıyorum kendi mesleki sabıka dosyama... HHH Yine kendimizden, gazeteci tayfasının hukuk(suzluk) serüvenlerinden söz ettim ve yerim neredeyse bitti. Oysa şu istifa eden, etmeyen, ettirilen, henüz ettirilemeyen AKP’li belediye başkanları üstüne pek keyifli bir Tırmık yazılabilirdi. Hazreti Google’a sordum. Bütün yurtta 2 bin 950 belediye var. Kimi büyükşehir, kimi il, kimi ilçe, kimi belde belediyesi. Bunların 1445’i AKP’li belediye. Eeee? Topu topu üç belediye başkanı istifa etti. Sırada da iki ya da üç tane daha var. Bir “Eeee” daha. Ne yani, 1445 AKP’li belediyeden “metal yorgunluğu”ndan kapının önüne konması gereken sadece beş, altı tanesi mi? Geri kalanlar yorgun mu değil? Metalden değil de tahtadan mı? Sudan çıkmış ak kaşık mı? Yoksa bunlar AKP Reisi’nin... Neyse, bereket yerim bitti. Yoksa suç işleyecektim... Angela Merkel, Deniz Yücel’in eşiyle görüştü Almanya Başbakanı Angela Merkel, meclisteki ofisinde Türkiye’de tutuklu gazeteci Deniz Yücel’in eşi Dilek Mayatürk Yücel’i ağırladı. Merkel, Mayatürk Yücel’den sekiz aydır hakkında iddianame hazırlanmadan Silivri’de tutuklu bulunan gazetecinin durumu hakkında bilgi aldı. Federal Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert, görüşmeyi Twitter’dan yaptığı bir paylaşımla duyurdu. Yücel, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın epostalarına yönelik yapılan haberler kapsamında yürütülen soruşturmada, ifade vermeye gittiği Emniyet’te 14 Şubat’ta gözaltına alınmıştı. l Haber Merkezi haber EDİTÖR: SERKAN OZAN/ASLAN YILDIZ Sevgili İdil, Sana uzak bir şehirden ve seni yüz yüze henüz tanımazken yazıyorum. Bu mektubu bir gazetede yayımlayacaklar, ama ben sana yazıyorum. Seni bana seni çok seven insanlar anlattılar. Ne kadar güzel bir insan olduğunu yeterince anlamayabilirim endişesiyle kerelerce anlattılar. Öyle şeyler söylediler ki şimdi seninle ilgili en mühim şey hapishanede olman değil. Kedilerinden, kahve fallarından, binlerce kitabından, üstesinden geldiğin o kocaman okullardan, biriktirdiğin insanlardan ve bunların hepsine nasıl sarıldığından söz ettiler. Sarılmak ne güzel şey değil mi? Doğarken atıldığımız bir eve kısacık bir zaman için dönmek gibi. İdil’ciğim (izninle böyle diyebilir miyim?), öyle görünüyor ki sen de insanlara inanmayı seçmiş bir kadınsın. İnsanın iyi olduğuna inanmak zor şey, Evi insanlardan kurunca... ne dersin? Ne narindir insanlardan kurulmuş evler, seçilip biriktirilmiş aileler. Şair Lucebert’in dediği gibi “Kıymetli olan her şey kırılgandır”. Fakat görünüşe bakılırsa senin insanlardan kurduğun evin öyle kalabalık ve güzel ki bu ülkenin en merhametsiz elleri bile ona hiçbir şey yapamaz. Belki sana ait olan hiçbir şeyin olmadığı hapishanede bunu düşünmek iyi gelebilir. Senin sen neredeysen orada bina ettiğin bir evin var. “İngilizce sözlük istedi, herhalde birilerine İngilizce öğretiyor içeride” dediler. Demek ki evini kendinle oraya da taşıdın. Seni kimseyi sevme diye koydukları yerde yeni insanlar ekliyorsun evine. Ne hamarat kadınsın. Bu saçma düzen hepimize zor şeyler yaşatıyor, senin gibilere hep daha fazla. Sadece sokaklardaki değil, içimizdeki hayatı da çürüten bir düzen bu. Buna direnmenin tek yolu, bana öyle geliyor ki, bu garip dönemi hayatımızın bir parçası olarak görmek, uzun bir yolda bir durak, hikâyenin bir parçası olarak kabul etmek. Bugüne gelecekten, ülkeye dünyadan, kendimize insanoğlu tarihinden bakmaktan başka yöntem gelmiyor aklıma. Bu, insana tatlı ve koruyucu bir soğukkanlılık sağlıyor, mesafeli bir belgeselci gözü ve bir yazarın kalbi. Ne yaşarsak hayata dahil, ne dersin? Bu da serüvenin bir bölümü; bittiğinde gülüp geçemeyeceğin kadar kıymetli bir bölüm. Zaman ömre eşitse senin yeni insanlarına İngilizce öğretmeye çalıştığın bu kıymetli zaman da sana dahil, senin evinin bir parçası. Senin evin ne güzel. Zulüm sürdürülebilir değil, çünkü insanın doğasına aykırı. İnsan doğası eninde sonunda ekşiacı bir yadırgama duygusuyla kötülüğü reddediyor. Kimyası, belli bir derecesinden sonra zulme el vermiyor. Biz, şimdi buraya çok yakınız. Zulmün sevimsiz binası çöküyor. O günlere gelene kadar senin gibi nadide insanları sarılarak korumak zorundayız. Çünkü senin gibi insanlar bize insanlara, insanın önünde sonunda iyi bir varlık olduğuna inanmakla yanılmadığımızı kanıtlıyor. İyi ki varsın. İyi ki olduğun gibisin. Sarılarak... Taş ve Aksoy’a tahliye FETÖ’nün Medya Yapılanması davasında sanatçı Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy ve Davut Aydın tahliye edildi. Taş savunmasında, ‘Hukuk sopası ile dayak yemekten çok yoruldum’ dedi Aralarında Murat Aksoy ve Atilla Taş’ın da olduğu 23’ü tutuklu 29 kişinin yargılandığı FETÖ’nün Medya Yapılanması davasında sanatçı Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy ve Davut Aydın tahliye edildi. Duruşma 4 Aralık’a ertelendi. Çağlayan’da bulunan İstanbul Adli Duruşma öncesi basın meslek örgütleri ve çok sayıda gazeteci açıklama yaparak tutuk lu gazetecilerin serbest bırakılmasını istedi. Eyleme CHP’li milletvekilleri de destek verdi. yesi 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gö rülmeye başlanan davanın duruşma sında 23’ü tutuklu 4’ü tutuksuz sanık hazır bulundu. 2 sanığın ise firari olduğu davada sa nıklardan 13’ ü ‘Darbe ye teşebbüsten’ diğer ZEHRA ÖZDİLEK leri ise ‘terör örgütüne üye olmak’ gerekçesiyle yargılanıyor. ‘Günah keçisi ben miyim?’ Savunmasını yapan Atilla Taş, kendisini bir hikâyedeki bahtsız bedevi gibi hissettiğini dile getirerek kendi ismi ile terörün ancak espriyle yan yana gelebileceğini söyledi. Taş, yazdığı gazetenin yasal şartlarda çıktığını belirterek, “Atilla Taş ne yapmış? Bir tweet atmış, bir gazetede yazmış. O gazetede yazmak suçmuş. Bu gazetede yazan bir tek ben miyim? Bu gazetenin Ankara Temsilcisi savcılıktan elini kolunu sallayarak giderken, diğer yazarlara soruşturma dahi açılmazken, kimisi kaçmışken, günah keçisi bir ben miyim? Amcası olan, dayısı olan, ByLock’u olan, kayınpederi olan kuş gibi uçarken Atilla Taş 14 aydır neden hapis yatıyor?” dedi.  “Artık hukuk sopasıyla dayak yemekten yoruldum” diyen Taş şöyle devam etti: “Çok yoruldum. Artık bıktım cezam varsa alıp gideyim modundayım.” ‘Tek silahım kalemim’ Aksoy ise “Başından beri anlamakta zorlanıyorum. Terör örgütü üyeliğinden tutuksuz yargılanıyorum, ‘Cebir ve şiddet’ suçundan tutukluyum. Şiddet ve cebir de kullanmadım. Benim tek silahım kalemim, klavyem. Bir de tutamadığım dilim” dedi. Savunmaların ardından duruşma savcısı, Taş ve Aksoy’un tahliyesini talep etti.  Mahkeme tutuklu sanıklar Taş, Aksoy ve Aydın’ın tahliyesine karar verdi.  Duruşmayı CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Ali Şeker, Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve sanık aileleri takip etti. “FETÖ’nün medya yapılanması”nda yer aldıkları iddia edilen gazetecilerin yargılandığı ilk duruşmada mahkeme heyeti tahliye kararı vermişti. HSK, bu tahliyeleri gerekçe göstererek mahkeme heyeti ve savcısını açığa almış, yargılamaya başka bir heyet atanmıştı. Çelik 304 gün sonra serbest Bakan Albayrak’ın epostalarını haberleştiren gazetecilerin davasında Kanaat ve Öğreten’in tahliye istemi reddedildi CANAN COŞKUN Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın şahsi eposta hesabındaki bilgileri haberleştirdikleri için DHKPC, FETÖ/PDY ve PKK/KCK suçlaması ile tutuklanan gazeteciler Tunca Öğreten, Mahir Kanaat ve Ömer Çelik, 304 gün sonra ilk kez hâkim karşısına çıktı. Çelik’in tahliyesine karar veren mahkeme, Öğreten ve Kanaat’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme 6 Aralık’a ertelenen duruşmaya Öğreten ve Kanaat’in Silivri Cezaevi’nden katılmasına karar verdi. Diken haber sitesinin eski editörü olan Tunca Öğreten de bir hacker’in ihbarı ile tutuklandığını belirterek, “Benim kaleme aldığım haberde iddianamenin çatısını oluşturan tek bir ifade yok” dedi. Öğreten, iddianamede Bakan Albayrak’ın epostalarına nasıl ulaştığını açıklayamadığının iddia edildiğini anımsatarak, “Bu epostaların DHKPC’ye müzahir hacker’ler tarafından ele geçirildiğini ve sonra bana ilettiğini söylüyor iddianame. Bu ifade cevabın savcı tarafından bilindiğinin de kanıtıdır. Kişisel verileri ele geçirme suçlaması da çürüyor böylece” dedi. İddianamede Albayrak’ın epostalar için ‘duruma göre devlet sırrıdır’ denildiğini anımsatan Öğreten, “Bir bilgi ya devlet sırrı ya da değildir. Çalınan hesaplar Albayrak’ın Hotmail ve Yahoo hesaplarıdır. Devlet sırrıysa bu bilgilerin orada ne işi vardır?” dedi. Irak’ta faaliyet gösteren PowerTrans isimli özel bir şirket haberi nedeniyle FETÖ adına suç işlemekle yargılandığını söyleyen Öğreten, “Birbirine zıt iki örgüt adına suç işlemek gibi çılgın meziyetlerim var. Aklım almıyor” dedi. Albayrak’ın epostalarının tümünün WikiLeaks’te olduğunu söyleyen Öğreten, “7 milyar kişinin bildiği sır mıdır?” dedi. ‘Oğlumu göremedim’ BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat ise, “Suçlamaya konu Twitter grubunu benim kurduğum iddia ediliyor. RedHack bu grubu kendilerinin kurduğunu, kimleri dahil edeceklerini kendilerinin karar verdiğini açıkladı. Bu gruba da kendi isteğim dışında dahil edildim. Bu mailleri ne indirdim ne inceledim. Olmayan bir haberle nasıl algı oluşturuyorum” dedi. Tutuklu Die Welt muhabiri Deniz Yücel’le konuşmasının iddianamede suçlama konusu yapıldığını belirten Kanaat, “Deniz Yücel gazetecidir. Bir gazeteciyle görüşme kaydımın olması bir hâkimin bir hâkimle konuşması kadar doğaldır” dedi. Kanaat, “Hayatımın hiçbir bölümünde hiçbir cemaatçi ile ilişkim olmadı. FETÖ suçlaması kara bir lekedir. Gerçek suçluların gizlenmesine yaramaktadır” dedi. Mailleri hack’leyenin RedHack grubu olduğunu kaydeden Kanaat, “10 aydır delil olmadan suçsuz yere cezaevindeyim. Bu sürede oğlum oldu. 10 aydır onu göremedim. Oğlum beni tanımıyor. Doğumdan kaynaklı sağlık problemi yaşıyor. Yanlarında olamadım” dedi. Gözaltına alınırken polislerin “Neden bu haberleri yaptın” diyerek darp ettiği kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın Haber Müdürü Ömer Çelik, Kürtçe yaptığı savunmasında “Evime gelen polisler, üzerime çullandı ve iki saat boyunca işkence uyguladı. O kadar fütursuzlardı ki, aralık ayında balkondaki kar suyuna yatırıp işkencelerini burada sürdürdüler. Evimde polislerce infaz edilebilirdim. Polisler, başucumda uzun süre beni öldürüp öldürmeme konusunda birbiriyle tartıştı” dedi. Suçlama konusu edilen Albayrak’ın epostalarının nasıl ele geçirildiğini bilmediğini söyleyen Çelik, şunları söyledi: “İncelediğim kimi epostaların içeriğinde hukuksuz ve Bakan beyin görevi ile bağdaşmayan ilişkilere tanık olduktan sonra bunları haberleştirdim” dedi. ‘Devlet davacı sıfatını da istiyor’ Maliye Bakanlığı, KHK ile kapatılan dernek, kurum ve kuruluşların açtığı davalara, davacı olarak katılmak istedi, bu kuruluşlarla ilgili davaları takip yetkisinin kendisinde olduğunu savundu SEYHAN AVŞAR Maliye Bakanlığı, OHAL KHK’leri ile kapatılan dernek, kurum ve kuruluşlar ile ilgili davalarda, davacı olarak davaya müdahil olmak istedi. Özgürlükçü Hukukçular Platformu üyesi avukatlar, 677 sayılı ve 679 sayılı KHK’lerle kapatılan muhalif kurumların kapatılma kararının iptali için İstanbul 9. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Maliye Bakanlığı’nın ise davaya, davacı sıfatıyla müdahil olmak istediği ortaya çıktı. Bakanlıktan mahkemey gönderilen 11 Ekim 2017 tarihli yazıda, KHK ile kapatılan kurum ve kuru luşlarıyla ilgili davaların takip yetkisinin Maliye Bakanlığı’na geçtiği belirtilerek “Kapatılarak hazineye devr olunan dosyadaki davacı yerine kanun gereği geçen Maliye Hazinesi’nin davaya davacı sıfatıyla kabul edilmesi ve Bakanlığımızın nezdinde davanın takibinin hazine menfaatına olup olmadığının saptanması için, İl KHK işlemleri, İl Bürosu’nca oluşturulan İnceleme Değerlendirme Komisyonu’nun görüşüne göre davanın takip edip edilmeyeceğine karar verilebilmesi bakımından Mahkemeniz nezdinde dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin temini için söz konusu davada davacı sıfatı ile UYAP kaydımızın eklenmesini arz ve talep ederiz” denildi. Mahkemeye erişim engeli Bakanlığın talebine tepki gösteren Özgürlükçü Hukukçular Platformu yetkilileri, “devletin davacı sıfatını gaspettiğini” belirterek “OHAL KHK’leri ile kapatılan derneklerin ve dernek üyelerinin açmış oldukları davalarda, davacı sıfatları ellerinden alınmak isteniyor” dedi. Platform yetkilileri, bakanlığın talebini KHK’lere ve OHAL İşlemleri Değerlendirme Komisyonu’nun görüşüne dayandırdığını belirtilerek şu ifadeler kullandı: “KHK’lerde kuru mun kapatılması ve malvarlığının hazineye geçmesi dışında bakanlığa tanınan herhangi bir yetki yok. Dolayısıyla bu durum, hukuka aykırılığı sabit olan KHK’leri bile aşkın bir uygulamadır. Bakanlık, davacı sıfatının kendisine geçtiğini iddia ediyor. Davacı olarak bakanlığın kaydının yapılmasından sonra davanın bakanlığın lehine olup olmayacağını değerlendireceğini ve sonuca göre takip edip etmeyeceklerini bildireceklerini, dava bakanlığın lehine değilse davadan feragat edeceklerini ifade ediyor. Bu durum, çok açık bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanması demektir.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle