03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Ekim 2017 10 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Seçimle gelen seçimle, Reis’le gelen Reis’le... İstifaları üstüne papatya falı açılan AKP’li belediye başkanları, özellikle Ankara’nın “gülü” Melih Gökçek’le ilgili haberlere gazetede sadece bakıp okumadan geçtiğimi fark ettim. Çünkü genç kuşağın gitgide cılızlaşan Türkçesi ile söylersem: Bana bay geldi!.. AKP’nin Reisi bazı belediye başkanlarının istifa etmesini istedi. İstifası istenmeyenler sanki başkanlık ettikleri kentlere kuş kondurmuşlar da, bazıları bunu becerememişler gibi palavralarla AKP içinde bir itiş kakış başladı ve haftalardır sürüyor. Son anayasa referandumunda kilit önemdeki bazı büyük kentlerde çoğunluk oyunu elde edemeyen AKP’de oy kaybının temel nedeninin Reis’in bizzat kendisi olduğu ustaca (Düzeltiyorum: Acemice) gözardı edilip fatura belediye başkanlarına kesilmekte. Cumhuriyetin başkentini gülünç süslemelerle berbat eden, güzelim Bursa Ovası’nı betona bulayan, Doğu Roma’dan Osmanlı’ya bir uygarlık anıtı olagelmiş İstanbul’u New York’un Manhattan adası misali bir beton gökdelen ormanına çevirenler, o kentlerin AKP’li belediye başkanları mıdır, yoksa AKP zihniyetinden fışkıran zevksizlik, doğaya ve çevreye duyarsızlık ve inşaatı ekonominin başat sektörü olarak belleyen ideolojik saplantılar, ekonomik cehalet midir? Son paragraftaki soru, cevabını kendi içlerinde taşıyor. Yani geçelim... HHH AKP içinde yürüyen, gitgide medyaya da yansımaya başlayan bir ilke son günlerde dillere pelesenk oldu: Seçimle gelen seçimle mi gider, yoksa seçimle de gelse parti içi meşveretle mi gider? Valla bence, seçimle gelen seçimle gider ama Reis’le gelen de Reis isteyince gider... İlke elbette seçimle gelenin seçimle gitmesidir. Çünkü o belediye başkanlarını AKP Reis’i sadece aday gösterdi. Seçen o değil, seçmenlerdir. O belediye başkanları başarısız ise seçmen yanlış oy kullanmış, yanılmış demektir. Ama ilke değişmez. Başarısız belediye başkanını yine seçmen değiştirecektir. Yok değiştirmez, yeniden seçerse kentte yaşamı berbat eden beceriksizliklerin, yolsuzlukların, sorumsuzlukların bedelini ödemeye o seçmen devam edecektir... Ancak AKP Reisi bu ilkeyi laf ebeliği ile çiğnemeye kararlı. “Seçimle geleni biz aday göstermeseydik seçilebilir miydi? Öyleyse görevden almak da bizim yetkimizdedir” yollu açıklamaları ısıtıp ısıtıp önümüze sürüyor. AKP’de yetkili makamlara oturmuş görünen birileri de Reis’in bu çarpık mantığına kulp bulmak için mantığın sınırlarını zorluyorlar. Biri kalkıyor “Bizim partide her şey meşveretle yürür. Belediye başkanları da bu meşveretin sonuçlarına uymakla yükümlüdür” buyuruyor. Bana da “Ufala da civcivler yesin” demek düşüyor. Meşveret’ın arı Türkçesi “Karar vermek için danışmak, görüş alışverişinde bulunmak”. “AKP’de işler meşveretle yürür” demek yalana bir de kuyruk eklemek demektir. Belki kuruluş günlerinde üç beş ağır topun aralarında konuşup görüşmesinden sonra karar verildiği olmuştur ama artık o köprülerin altından çok su geçti. AKP’de artık işler “Kendi kendiyle meşveret eden” Reis’in iki dudağı arasından çıkan kararlarla yürüyor. Reis’i de 2019 başkanlık seçimlerinin korkusu sardı. “Ya seçilemezsem” paniği ile parti içinde kelle avına çıktı. Sadık değil çok sadık, aşırı sadık, bir dediğini iki etmeyecek adamlar bulup şansını zorlamak hesabında. Bu itiş kakışla oyalanmak ise bizim için tuzak olur. Kendi işimize bakalım, “2019’a biz nasıl hazırlanacağız” sorusuna cevap arayalım... AİHM’den Barış İçin Akademisyenler’e ret Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen ‘Barış İçin Akademisyenler’in, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin başvurusunu reddetti. GazeteDuvar’ın haberine göre, farklı üniversitelerden ihraç edilen akademisyenler adına yapılan farklı başvuruları görüşen AİHM, ret kararı verdi. Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, “Barış İçin Akademisyenler için yapılan tüm AİHM başvuruları kabul edilemez bulundu. AİHM, ifade özgürlüğü argümanını hiç incelemeden reddetmiş. Çok yazık oldu!” dedi. AİHM daha önce açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yapılan acil tedbir talebine de ret kararı vermiş, Gülmen ve Özakça’ya ilişkin hayati bir tehlike görmediğine hükmetmişti. l Haber Merkezi haber Babacığım seni seviyorum ve çok özlüyorum. Bizim yanımıza gelmene az kaldı. Seni yanaklarından öpüyorum. Doğum günün kutlu olsun. Sana hediye gönderemediğim için üzgünüm. Oraya hediye kabul etmediklerini düşünüyorum. Sana söyleceğim bir konuda çok şaşıracaksın. İyi ki benim babamsın Basketbol antrenmanlarını kaçırmazsam 2. gruba yükseleceğim. Seninle yüzmeyi, maket yapmayı ve sana kitap okumayı özledim. Senin yerine annemle tarih öğren dim, Dünya Tarihi kitabını her akşam okuyorum. Doğum günümün akşamı annem Babandan sana mektup var, dedi. Bunu duyunca çok heyecanlandım ve çok sevindim. Mektubu gazeteden arkadaşın getirdiğinde tüm aile bizim evdeydi. Mektubun la sen de doğum günüme gel miş oldun. Yazdıklarını bana annem okudu. Çok güzel yaz mışsın, gözyaşlarımı tutamadım. Seni çok seviyorum. Biz çok güzel bir ai leyiz. İyi ki doğmuşsun. İyi ki benim ba bamsın. Mutlu yıllar. Emre İper Onlarca gazeteci hâkim karşısında Bu hafta görülecek olan davalar, ülkede adaletin ve basın özgürlüğünün geldiği noktayı gösteriyor. Neredeyse her güne bir duruşma düşüyor Geçen hafta yaşananlar ve önümüzdeki hafta görülecek davalar, Türkiye’de basın ve ifa de özgürlüğünün durumunun özeti gi bi. 5 basın emekçisinin gözaltına alın dığı geçen hafta, iki ga zeteci ceza aldı. Bu haf ta ise birçok basın da vasında onlarca gazete ci hâkim karşısına çıka cak. 150’nin üzerinde ALİCAN ULUDAĞ gazeteci ve yazarın tutuklu olduğu Türkiye’de Ekim ayının son günle rinde şu davalar görülecek. 304 günün ardından RedHack’in yayımladığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait mailleri haberleştirdikleri için tutuklu yargılanan eski Diken Haber Editörü Tunca Öğreten, BirGün Gazetesi çalışanı Mahir Kanaat, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik 304 gün sonra hâkim karşısına çıkacak. 24 Ekim’de başlayacak yargılama, Çağlayan’daki İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşecek. Berat Albayrak’a ait mailleri haber yapan gazetecilere yönelik suçlamalar ise “Örgüt propagandası yapmak”, “Bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme”, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunma.” Bu davada, DİHA Muhabiri Metin Yoksu, Etkin Haber Ajansı (ETHA) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Derya Okatan ile Yolculuk Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Eray Sargın ise tutuksuz yargılanıyor. 25 Aralık 2016’daki baskınlarla gözaltına alınan gazeteciler, 24 gün gözaltında kaldıktan sonra ancak adliyeye çıkarılmışlardı. Murat Aksoy ve arkadaşları 24 Ekim’de yine başka bir medya davası var. Gazeteci Murat Aksoy ve Atilla Taş’ın arasında bulunduğu 12’si tutuklu 13 kişinin yargılanmasına İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. “FETÖ’nün medya yapılanması”nda yer aldıkları iddia edilen gazetecilerin yargılandığı ilk duruşmada mahkeme heyeti tahliye kararı vermişti. HSK, bu tahliyeleri gerekçe göstererek mahkeme heyeti ve savcısını açığa almış, yargılamaya başka bir heyet atanmıştı. Büyükada davası başlıyor Büyükada’da stresle baş etme ve veri güvenliğine ilişkin toplantıya 5 Temmuz’da yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklanan hak savunucularının davası da 25 Ekim’de Yeni operasyonlar Basın davaları sürerken, geçen hafta yeni gazeteci gözaltıları da yaşandı. Ankara’da geçen cuma günü sabah saatlerinde Jin News ve Mezopotamya Ajansı muhabirlerinin evlerine polis baskını düzenlendi. Jin News editörü Sibel Yükler, muhabirler Duygu Erol ve Habibe Eren ile Mezopotamya Ajansı muhabirleri Diren Yurtsever ve Selman Güleryüz, gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. İstanbul’da ise ETHA çalışanları Havva Cuştan ve İstimnaz Temel 19 Ekim günü gözaltına alındı. Ankara Özgür Haber Platformu, gözaltına alınan gazeteciler için basın açıklaması yaptı. İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesi’nde bir araya gelen aktivistler açıklamalarında, kalemini gerçekten ayırmayan gazetecilere yönelik cadı avı başlatıldığı ve özgür basının iktidarın hedefinde olduğu vurgulandı. başlayacak. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, Yurttaşlık Derneği üyeleri Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu üyesi İlknur Üstün, insan hakları aktivistleri Ali Gharavi ve Peter Steudtner, İnsan Hakları Gündemi Derneği üyeleri Günal Kurşun ve Veli Acu, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan ile HAK İnisiyatifi’nden Şeyhmus Özbekli, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkacak. Taner Kılıç, örgüt üyeliği ile suçlanırken, diğer isimler terör örgütüne yardım etme iddiası ile hâkim karşısına çıkacak. Bu davada 8 kişi tutuklu. Dayanışma da yargılanıyor Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan 13 gazeteci ve yazarın duruşması da 26 Ekim’de görülecek. Kampan yaya katılan DİSK’e bağlı Basınİş Sendikası’nın Genel Başkanı Faruk Eren, Evrensel yazarları İhsan Çaralan ve Fehim Işık, gazeteciler Ertuğrul Mavioğlu, Celal Başlangıç, Celalettin Can, Öncü Akgül, Hüseyin Aykol, Ömer Ağın, Dilşah Kocakaya, Mehmet Şirin Taşdemir, Veysel Kemer ve Yüksel Oğuz’un yargılandığı davanın duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde. 1d.uyrıulışnmdaasCı umhuriyet 31 Ekim’de ise Cumhuriyet davasının 4. duruşması görülecek. İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, muhabirimiz Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper’in tutuklu olduğu davanın bu duruşması, 31 Ekim 2016’da yapılan Cumhuriyet operasyonunun 1. yılına denk geliyor. Duruşmada, Aydınlık yazarı Mehmet Faraç’ın tanık olarak dinlenmesi bekleniyor. İddianamede; haber, köşe yazısı ve sosyal medya paylaşımları “delil” olarak yer alırken, mahkeme heyeti duruşmalar boyunca Cumhuriyet’in yayın politikasını sorgulayan sorular sordu. Özgür Gündem davası Aynı gün Çağlayan Adliyesi’nde kapatılan Özgür Gündem gazetesinin ana davası başlayacak. 426 gündür tutuklu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, ocak ayından bu yana tutuklu bulunan gazetenin imtiyaz sahibi Kemal Sancılı ile tutuksuz yargılanan yazar Aslı Erdoğan, dilbilimci Necmiye Alpay, gazeteci Bilir Kaya, yayıncı Ragıp Zarakolu, avukat Eren Keskin, siyasetçi Filiz Koçali onlarca yıl hapis istemiyle hâkim karşısına çıkacak. l ANKARA 3 aylık ÇGD bilançosu: Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) son 3 aya ilişkin hazırladığı Medya Raporu basına karşı baskının geldiği boyutu da gözler önüne serdi. Temmuz Eylül döneminde 37 basın mensubu gözaltına alındı, bunlardan 19’u tutuklandı. ÇGD’nin 2017 yılı TemmuzAğustosEylül aylarını kapsayan Medya Raporu’nda düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın ve yayın özgürlüğüne yönelik siyasi iktidardan kaynaklı baskıların bilançosu ortaya konuldu. Rapora göre üç ayda 37 basın mensubu gözaltına alındı, bunlar dan 19’u tutuklandı. Bir gazeteci, hakkında açılan davanın sonuçlanması nedeniyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. 22 dava var Bu süreçte gazeteciler hakkında açılan 22 davanın görülmesine devam edildi. Birçok basın mensubunun yargılandığı 4 ayrı soruşturmanın iddianamesi tamamlandı. 6 site ve 4 haber hakkında erişim engeli ve 2 olay hakkında yayın yasağı kararı verildi. 5 televizyon kanalı hakkında lisans iptali veren RTÜK, 6 kanal hakkında da yayın durdurma kararı aldı. 3 med ya organı kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatıldı, 30 basın çalışanı kovuldu. Cumhuriyet yazar, çizer ve yöneticilerinin yargılandığı davaya da geniş yer ayrılan raporda “Bu dönemde haberciliğin nabzı Cumhuriyet gazetesine yönelik yürütülen operasyon sonucu açılan davada attı. İddianamenin aylar sonra hazırlanmasının ardından başlayan davanın ilk duruşmasında görüldü ki yargılanan bir suç değil ‘basın ve yayın özgürlüğü’ydü. Cumhuriyet gazetesinin yayın politikası ve gazetede çıkan haberler temel alınarak yöneltilen suçlamayla ‘sanık’ sandalyesine oturtulan meslektaş 1377tguötuzkallatıma larımız, haklarındaki iddiaları reddederek iddianamenin hukuki değil siyasi olduğunu söylediler” dendi. Gazetecilik suç değildir Yaşananlara yarşı tepki gösteren ÇGD, “Gazetecilik suç değildir! Yapılan her sansür, baskı ve engellemeler halka, halkın gerçekleri öğrenmesine karşı yapılmıştır. Gazeteci Kadri Gürsel’in 11 ay süren tutukluluğunun ardından cezaevinden çıkışında o sıcak, içten eşiyle kavuşması gibi tüm meslektaşlarımızın eşleriyle, sevgilileriyle, anne ve babaları ile, dostlarıyla, sevdikleri ile kucaklaşıncaya; basın özgür olana kadar mücadelemiz sürecek” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle