05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 14 Ekim 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY IŞİD’i yazdı, dava yağdı haber 11 l TveK SATMIYOR Gazetemize yine yasak SEYHAN AVŞAR Kaynak Holding’e ait olan ve kayyım atandıktan sonra Sabah gazetesi ve ATV televizyonunun da sahibi olan Turkuvaz Grubu’na devredilerek ismi “TveK” (Turkuaz ve Kitap) olarak değiştirilen NT mağazalarında, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin satılmadığı ortaya çıktı. TveK çalışanları da bir süredir Cumhuriyet ve Sözcü’nün satışını yapmadıklarını söyledi. Uygulamaya tepki gösteren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için, eleştirel gazetecilik yapan gazetelerin dağıtımının engellenmesi yeni bir sansür yöntemidir ve hukuk dışıdır. Tüm dağıtım şirketleri karşılıklı yükümlülükler yerine getirildiği sürece gazetelere tarafsız, hakkâniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek ile yükümlüdür. Bu hukuk dışı uygulamadan vazgeçilmelidir” dedi. Saray’ın ısrarı Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Temsilcisi Uğur Güç de TveK’nin uygulamasına tepki gösterdi. AKP’nin basın özgürlüğüne yönelik ihanetinin devam ettiğini vurgulayan Güç, “AKP’nin propaganda aygıtı olan Sabah gazetesinin sahibi Turkuvaz grubunun tepeden aldığı talimatla sahibi bulunduğu TveK mağazalarında Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine uyguladığı ambargo kabul edilemez. Saray, Cumhuriyet gazetesine aldığı düşmanca tavrını sürdürmekte kararlı olduğunu gösteriyor. Cumhuriyet çalışanı gazetecileri tutuklayan, uydurma gerekçelerle aylarca hapiste tutmaya devam eden iktidar, Cumhuriyet’in satışını yasaklayarak bir suç daha işlemiştir. TveK mağazalarında Cumhuriyet satışının engellemesi karşısında Rekabet Kurulu görevini yaparak soruşturma açmalıdır” dedi. Duyarlı olunmalı Basın Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Pınar Türenç ise herkese duyarlı davranılması konusunda çağrıda bulunarak, “Herkes istediği malı satmakta serbesttir. Ama uçaklarda olduğu gibi, bu uygulama da basın özgürlüğüne kısıtlama getirmektedir. Bu alışkanlıklardan ve bu anlayıştan bir önce uzaklaşılmasını ve herkesin bilgiye, habere, özgürce ve kolayca ulaşabilmesi için her kesimin duyarlı olmasını bekliyoruz” dedi. l Çakırözer Silivri’de Bir an önce özgürlük CHP Eskişehir Milletvekili Ut ku Çakırözer, Silivri Cezaevi’nde Cumhuri yet davasından tutuklu Akın Atalay, Murat Sa buncu, Ahmet Şık ve Eme İper’i ziyaret et ti. Çakırözer, tutuklu Sözcü gazetesi muha biri Gökmen Ulu ile tu Çakırözer tuklu gazeteciler Ahmet Altan ve Mehmet Altan’la da görüştü. CHP’li Çakırözer, Maltepe Cezaevi’nde de Enis Berberoğlu’nu ziyaret etti. Çakırözer, tutuklu Sözcü gazetesi muha biri Gökmen Ulu’nun avukat kısıtlamasının sürdüğünü, 7 Kasım’daki duruşmaya kısa bir süre kaldığını ve savunmasını hazırla ması için bu kısıtlamaların kaldırılmasını is tediğini iletti. Suç değil, özgürlük Çakırözer, tutuklu yazar Mehmet Altan’ın ise “Eli kanlı darbeciler için müebbet isteniyor. Bizim de aralarında olduğumuz 60 gazeteci için de müebbet isteniyor. Oysa şiddet içermeyen her türlü görüşün ifadesi bırakın müebbet hapsi AKP döneminde hazırlanan kendi ceza kanunumuza göre suç değil, özgürlüktür” değerlendirmesi yaptığını söyledi. Geçen hafta hakkında yeniden yargılama kararı verilen ancak henüz tutukluluğu kaldırılmayan Enis Berberoğlu da Çakırözer aracılığıyla, “Bozulan mahkumiyetin tutukluluğu olmaz” sözleriyle bir an önce tahliye istediğini ifade etti. Utku Çakırözer, ziyaretlerine ilişkin Cumhuriyet davasının hukuktan yoksun ve dayanaksız olduğunun ortaya çıktığını, bir an önce özgürlüklerine kavuşturulmaları gerektiğini söyledi. Çakırözer, “Hapisteki tüm gazeteciler daha fazla vakit geçirmeksizin özgür bırakılmalı. Hapiste gazeteci olmamalı. İşlerine ve ailelerine dönmeliler. Bir an önce özgür kalmalılar” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Öğretmen Hamide Yiğit, IŞİD’i anlattığı kitabı nedeniyle hakkında iki ceza, bir de hukuk davası açıldı. Baskılar nedeniyle öğretmenliği bırakmak zorunda kalan Yiğit’in kitabının toplatılması gündemde AKP’nin Suriye politikasının eleştirildiği “Tekmili Birden IŞİD, ye SavaşıErdoğan’ın Yıkılan Hayalleri” (2013), “Libya’da Kanlı BaharSizi Özgürleştir El Kaide’den IŞİD’e Amerika mek için Öldürdük” (2014) İçin Cihat!” adlı kitap yazan ve “Tekmili Birden IŞİD El emekli öğretmen ve yazar Ha ALİCAN mide Yiğit’in başına gelme ULUDAĞ Kaide’den IŞİD’e; Amerika için Cihat” (2016) kitapla yen kalmadı. Cumhuriyet da rına imza attı. 2015 yılında vası savcılarından Yasemin Baba, Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’ne Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gönderilen “veli ihbarı” mektubu oğlu Bilal Erdoğan, Erdoğan’ın da nun ardından Yiğit hakkında ida madı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar ri soruşturma başlatıldı. Bu süreç Bakanı Berat Albayrak ve İHH’nin te ihbarcının veli olmadığı ortaya çı şikâyeti üzerine Yiğit hakkında 5 karken Ankara Milli Eğitim Müdür suçlamadan 15.5 yıla kadar hapis is lüğü, Yiğit hakkında sosyal medya temiyle dava açtı. Davaya daha sora paylaşımlarında “terör propaganda Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan sı yaptığı, devleti alenen aşağıladı ve eniştesi Ziya İlgen de katılma ta ğı ve Cumhurbaşkanı’na hakaret et lebinde bulundu. İddianamede bu üç tiği” iddiasıyla suç duyurusunda bu isme hakaret suçunun yanı sıra ki lundu. Savcılık da Yiğit hakkında iki taptaki bazı ifadeler nedeniyle “terör si “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, biri örgütü propagandası yapmaktan” da de “devleti ve hükümeti alenen aşa ceza istendi. Savcı Baba, kitapta hü ğılama” suçlamasıyla toplam üç da kümetin aşağılandığını öne sürerek, va açtı. Yiğit’e Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinden de dava açtı. Emek Savcı durmadı li olan Yiğit ise davaların kitabın ge İdari ve adli soruşturmalar sürer lirlerinin KESK’li KHK mağdurlarına ken Hamide Yiğit’in “Tekmili Birden bağışlama kararından sonra açıldığı IŞİD El Kaide’den IŞİD’e; Amerika nı belirtti. için Cihat” adlı kitabı basıldı. Her yö Ankara’da felsefe öğretmenliği ya nüyle IŞİD’in anlatıldığı bu kitabın pan Hamide Yiğit, “AKP’nin Suri geliri KESK’li KHK mağdurlarına ba ğışlandı. Kitapta isimleri geçen İHH, Berat Albayrak ve Bilal Erdoğan’ın şikâyeti üzerine harekete geçen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Baba, Yiğit hakkında soruşturma başlattı ardından da 5 Haziran’da dava açtı. 301’den de dava İddianamede; Yiğit hakkında “İHH Yönetim Kurulu, Berat Albayrak ve Bilal Erdoğan’a hakaret ettiği” ve “basın yayın yoluyla terör örgütü propagandası yaptığı” iddiasıyla ceza istendi. Bununla da yetinmeyen Savcı Baba, kitaptaki bazı bölümler nedeniyle Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinden dava açtı. İddianamede Yiğit’in “devleti ve hükümetini alenen aşağıladığı” öne sürüldü. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 27 Eylül’de görülen davanın ilk duruşmasında, “terör propagandası” suçu dosyadan ayrıldı. Diğer suçlamaların yer aldığı dosya, asliye ceza mahkemesine gönderildi. Ayırma kararından sonra Yiğit hakkında İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde iki ayrı dava açıldı. Ayrıca yazar Yiğit hakkında 40 bin TL’lik tazminat davası açan İHH, söz konusu kitabında toplatılması talebiyle bir de hukuk davası açtı. l ANKARA Öğretmenliği bıraktı 28 yıllık öğretmen Hamide Yiğit, hakkında açılan davalar üzerine Temmuz 2017’de emekli olmak zorunda kaldı. Uzun yıllar KESK ve EğitimSen’de yöneticilik yapan Yiğit, EğitimSen bünyesinde yayımlanan ve hakemli yayın niteliğinde olan “Eğitim, Bilim ve Toplum Dergisi”nin 2008 yılında üstlendiği yayın sekreterliği görevini sürdürüyor. YAYINCI VE YAZARLARDAN KİTAP YASAĞINA TEPKİ Daha güçlü dönerler Adıyaman Kâhta Sulh Ceza Hâkimliği’nin, Faysal Dağlı’nın Birakuji (Kürtlerin İç Savaşı), Ayte kin Gezici’nin “Kürt Tarihi” ve Fehim Taştekin’in “Rojava: Kürtlerin Zama nı” adlı kitaplarına satış yasağı koya rak söz konusu kitaplar hakkında top latma kararı vermesine edebiyat ya yıncı ve yazarlardan tepki geldi: KENAN KOCATÜRK (Yayıncılar Birliği Başkanı): Biz, içinde şiddet içermeyen her türlü kitabın düşünce ifade özgürlüğü açısından toplatılma sını uygun görmüyoruz. Yasaklamala ra da karşıyız. Bu arada küçük şehirlerdeki sulh ceza hâkimleri kitap toplatma kararı almaya başladılar. Onla Mahmut Tali Öngören anıldı rın yetki alanında değil. Toplatma kararlarını doğru bulmuyoruz. BURHAN SÖNMEZ (PEN Türkiye Başkanı): Kitap toplatma hem Türkiye’de hem dünyada tarih boyunca çokça başvurulmuş bir yöntem. Ancak sonrasında baktığınızda toplatılan kitaplar daha güçlü bir şekilde geri dönmüş. Bugün Türkiye’deki bu dönem yazarlar ve okurlar için talihsiz Gazetemiz yazarı ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin öğretim üyesi Mahmut Tali Öngören, ölümünün 18. yılında Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. Anmada ilk sözü alan eski Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay, “Örgütlü mücadeleye inanmış ve sürekli içinde olmuş biri olan Öngören, onlarca gaze ÇGD Genel Başkanı Tevfik Kızgınkaya, Öngören’in gazetecilik, insan hakları, sinema, eğitim gibi çok alanda öncü bir rol aldığını ve boşluğunun doldurulamayacağını söyledi. Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici ise “Nerede bir demokrasi kavgası varsa oradaydı Mahmut Hoca. Nerede bir insan hakları sorunu varsa oradaydı Mahmut Hoca. Şimdi de burada. Mi lik. Umarım bu zor ve karanlık döne teci ve öğrenci yetiştirmiş, ülkenin en rası bizimle, anısı ışığımız” ifadelerini mi kısa sürede aşarız. Ayrıca kitapla önemli aydınlarından da biriydi” dedi. kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet rı toplattıran yöneticilerin o kitapları okumasını önerim, hem bir şey öğrenirler hem de yanlışlarından dönerler. Alayumat sürgün edildiSancar’dan önerge HDP’li Mithat Sancar da Kâhta Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararını TBMM gündemine taşıdı. Sancar, TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde Başbakan Binali Yıldırm’a “Bir ki Tarsus Cezaevi’nde ayakta sayım vermedikmeri gerekçesiyle infaz koruma memurları tarafın na, güneyinden kuzeyine sürgün edildiler. Cezeavi idaresi herhalde işkence ve kötü mualemeleyi tap nasıl terör örgütü niteliği taşır? Şu dan darp edilen, sürüklene duyurdukları için, hukuk anda Türkiye’de satışı ve dağıtımı ya rek ve terk kelepçe takılarak çular, hak örgütleri, basın saklanmış ve hakkında toplatılma ka çıplak şekilde süngerli oda bunu gündeme getirdiği rarı verilmiş kaç kitap bulunmakta ya konulan KHK ile kapatı için böyle bir çözüm bul dır? Bu kitaplar hangileridir? Kitap lan dihaber muhabiri Erdo du. İşkence ve kötü mua satışını ve dağıtımını yasaklama ka ğan Alayumat ile darp edilen mele gören cezalandırıldı, rarları anayasa ve uluslararası insan Özgürlükçü Demokrasi gazehakları içtihadıyla uyumlu mudur? Ki tesi çalışanı Serkan Erdoğan, Alayumat işkence ve kötü muameleyi yapan hakkında ise iş tapların bu şekilde yasaklanmasının Samsun Bafra Cezaevi’ne lem yapılmadı. Bu savun engellenmesi için hangi tedbirleri al sevk edildi. Gazetemize konuşan ma hakkını kısıtlamaya yönelik bir mayı düşünüyorsunuz” sorularını yö Alayumat’ın avukatı Tugay Bek, uygulama. Avukatlar gitmekte zor neltti. l Kültür Servisi “Türkiye’nin bir ucundan bir ucu lanacak” dedi. l Yurt Haberleri İşkenceye geniş tolerans zamanı “İşkenceye sıfır tolerans”ı, Türkiye’de ne zaman ve kim ilk telaffuz etti, hatırlamıyorum. AKP iktidara geldikten sonra, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, hükümet üyelerinden 2000’lerde çok sık duyduk. Yanılmıyorsam, en son, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, gözaltında işkence iddiaları dile getirilmeye başlayınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizde işkence sıfır toleranstır. Ha, arbede sırasında kaşına gözüne tekme tokat yemiş olabilir” (2.8.2016) diyerek, iddiaları geçiştirmeye çalışmıştı. Ama nedense, Avrupa İşkence ve Onur Kırıcı Muameleleri Önleme Komitesi’nin (CPT) Kasım 2016’da tamamladığı Türkiye ile ilgili raporun yayımlanmasına hükümet bugüne kadar izin vermedi. Durum, kaşa göze tekme tokat yemenin ötesinde vahim. Aralık 2016’da Birleşmiş Milletler’in, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleler konusunda özel raportörü Nils Melzer de Türkiye’ye geldi. Yaptığı incelemelerden sonra, Türkiye yönetiminin işkence ile mücadele ve önlenmesi konusunda taahhütlerini memnuniyetle karşıladıklarını belirtip arkasından “ama yönetimin uyguladığı politikalarla cezasızlığa yardım eden gerçekler arasında bir kopukluk” olduğunu belirtti. İşkence ve kötü muamelenin, darbe girişimi sonrası, polis ve jandarma nezarethanelerinde, resmi gözaltı alanlarında yaygın olabileceğine işaret etti. Melzer,t temkinli ifadeler kullanmıştı. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ise art arda yayımladıkları raporlarda, son derece vahim işkence vakalarının varlığına işaret ettiler. Bunlar avukatların, birçok baro yönetiminin, doktorların, işkence görmüş kişilerin veya yakınlarının tanıklıklarına dayanıyor. HRW, 12 Ekim’de yayımladığı 43 sayfalık, Polis Gözetiminde İşkence ve İnsan Kaçırma başlıklı son raporunda, “Türkiye’de terörizm veya 2016 askeri darbe girişimi ile bağlantılı olmakla suçlanan insanlara polis gözetimi altında işkence yapıldığını, bir yandan gözaltına alınan şahıslara yönelik hak ihlalleri yapıldığına yönelik deliller artarken diğer yandan başka insanların da kaçırıldığını” somut örneklere dayanarak iddia ediyor (bkz. www.hrw.org/ tr/report/2017/10/12/310066). Hemen belirtelim, Türkiye’de 2000’lerde de işkenceye sıfır tolerans gösterilmedi. Niyet ilan edildi. İsmail Saymaz’ın 2012’de yayımlanan Sıfır ToleransPolisin Eline Düşünce başlıklı kitabı, Festus Okey’den Şerzan Kurt’a, gözaltında veya polis müdahalesi sırasında yaşanan ölüm vakalarının üzerinin nasıl örtüldüğünü anlatır. “İşkenceye sıfır tolerans” diyen Birinci Erdoğan hükümeti, 2006’da Polis Vazife ve Salahiyat Kanunu’nda yaptığı değişiklikle, polisin silah kullanımı ve diğer yetkilerini artırmıştı. Tayyip Erdoğan, Eylül 2007’de, “Ülkemde benim şu anda işkence diye bir olay yoktur ve bunu bildikleri halde, birilerinin AİHM’ye gitmesini anlamak mümkün değildir”, diyordu. İşkence ve kötü muamele göreli olarak azalmıştı ama Tayyip Erdoğan inkâr etse de, Türkiye AİHM’de insanlık dışı muameleden mahkum olmaya devam etti. 2013’ten itibaren işkence ve kötü muamele arttı. 2015’ten sonra artış hızlandı. HRW’nin raporu, olağanüstü hal yönetiminde, artık 1990’ların iğrenç politikalarının, insan kaçırmaların, işkence altında bilgi almaya çalışmanın yeni Türkiye’de ihya edildiğini gösteriyor. İşkence, kötü muamele, insan kaçırma şikâyetlerini dile getirenleri, devlet görevlileri ve iktidar partisi mensupları “terör örgütü propagandası yapmakla” suçluyor. Aynen 1990’lar gibi. 6 Ağustos 2017’de Şemdinli’nin AltınsuŞapatan köyünde kadınerkek, yaşlıgenç bütün köylülerin sıra dayağına çekilmesini şikâyet edenlere valinin yanıtı buydu. Muğla’da sokak ortasına çıplak ve elleri arkadan bağlı yatırılan şüpheliler bir başka yakın örnek. Şimdi güvenlik devletinin, “milli varlık ve beka sorununun” gölgesinde işkenceye geniş tolerans zamanındayız. Ferhat Tunç’a dava Müzisyen Ferhat Tunç hakkında, bazı Twitter paylaşımları nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” iddiasıyla 5 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı. Büyükçekmece Basın Suçları Soruşturma Bürosu’nca hazırlanan iddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “müşteki” sıfatıyla yer aldı. İddianamede, Tunç’un ifadesi de yer aldı. Tunç, toplumda sanatçı kimliğimin yanı sıra siyasetçi kimliğiyle de tanınan birisi olduğunu belirterek hakaret kastıyla paylaşımda bulunmadığını, paylaşımlarının eleştiri amaçlı olduğunu ifade etti. Hakaret suçlamasını kabul etmedi. İddianamede, Tunç hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıl 5 aydan 5 yıl 8 aya kadar hapis cezası talep edildi. Tunç, Büyükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 23 Şubat’ta yargıç karşısına çıkacak. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle