29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 5 Ocak 2017 10 Fdıesınltmıyelaz‘Hayır’ Nisanda anayasa referandumu var(mış). Ben bilmem, cumhurumun başkanı ve onun sözcüleri, (affedersiniz) gazetecileri bilir. Onlar söyledi. “Değişiklik teklifini hayırlısı ile birkaç hafta içinde Meclis’ten geçiririz. İlkbaharda da referanduma götürürüz. Milletimiz ne derse o olur” buyurdular. Takvimleri işliyor. Önümüzdeki pazartesi değişiklik teklifi Meclis gündeminde olacak. AKP milletvekillerini iki tur boyunca “Kalk yerinden oy kabinine git, gizli oyunu zarfa koy, gel sandığın başına, gizli oyunu içine at. Git yerine otur. Haydi bir tur daha. Kalk yerinden, oy kabinine git, gizli oyunu zarfa koy, gel sandığın başına, gizli oyunu içine at” gibi zorlu, zahmetli günler bekliyor. (Bu arada yukarıdaki paragrafta geçen “gizli” sözcüğünü her okuduğunuzda hepinizin suratında hınzır bir gülümseme belirdiğini görmedim sanmayın.) AKP milletvekillerinin ve onların stepnesi MHP’lilerin çoğunun bu sınavdan yüzlerinin akı(!) ile çıkacaklarına benim kuşkum yok. Sanırım sizin de yoktur. Sonra sıra referanduma gelecek... “Gelsin, bakalım” deyip geçmeyin, yüreğinizi soğutmayın. Büyük, çok büyük olasılıkla referanduma OHAL koşullarında gidilecek. Yani özgürlüklerin, mesela gösteri ve yürüyüş özgürlüğünün, mesela düşünce ve düşünceleri özgürce açıklama özgürlüğünün, mesela referandumda hangi oyun kullanılmasına ilişkin kişisel ya da örgütsel önerilerinizin mümkün olduğunca geniş kitlelere anlatılmasını sağlayacak miting, toplantı, basın açıklaması gibi özgürlüklerin sivil kılıfın içine saklanmış sıkıyönetim koşullarında kullanılacağı, yani kullanılamayacağı bir referandumdan söz ediyorum. OHAL ile sıkıyönetimin farkı özgürlüklerimizin bir generalin iki dudağı arasına değil, bir kaymakamın, bir valinin, bir içişleri bakanının (düşünün Süleyman Soylu gibi bir İçişleri Bakanı’nın) iki dudağı arasına sıkışmış olmalarından ibaret... Yaşı uygun olanlar 12 Eylül sonrası yapılan “Cunta Anayasası referandumu”nu hatırlasın; daha gençlere de anlatsın. O referandumda “Evet” demek, evet denmesi için propaganda yapmak alabildiğine, olabildiğine serbest, “Hayır” demek ise kelleyi koltuğa almak koşuluyla serbest(!) idi. OHAL koşullarında da işte o kadar serbest olacak. Hani “Hayvanat bahçesini gezmek serbesttir. Yalnız aslanların kafesi açıktır” diye bir uyarı tabelası dikilmiş gibi bir ülkede siyasal literatürde “oligarşi” olarak tanımlanan bir sisteme geçişi sağlayacak bir anayasa oylaması yaşayacağız. (Ara not: Oligarşi terimini “Tek adam yönetimi” diye tanımlayanlar da var, “İktidarda bir avuç zorba” diye tanımlayanlar da...) Eee, hal böyle, koşullar böyle diye boynumuzu büküp, kadere boyun eğip, “Ben başımı belaya sokmam. Zaten sadece kendi tek oyumdan sorumluyum” gibi ayıp bir mazeretin ardına mı saklanacağız? Ey bu ülkenin demokratları, sosyal demokratları, solcuları, sosyalistleri, Marksistleri!.. Ey bu ülkenin yurttaş ve demokrasi bilinci ile donanmış Türkleri, Kürtleri, azınlıkları!.. Bizi ancak “fısıltıyla” yürütebilecek bir referandum oylamasına razı etmek isteyen “kravatlı mollalar demokrasisi”ne verilecek okkalı bir cevabımız olsa gerek. Alanlarda, salonlarda, sokaklarda, caddelerde verilecek bir cevap... Ancak bedel ödemeyi göze alarak verilebilecek bir cevap... Aynur Gören 66 yaşındaki CHP’li kadına ‘Facebook’ gözaltısı Mersin’de CHP Mezitli Kadın Kolları üyesi Aynur Gören (66), Facebook’taki paylaşımları nedeniyle evinde gözaltına alındı. Gören, yaklaşık 50 paylaşımda “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek” suçlarını işlediği iddiasıyla ilgili ifade verdi. Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen Gören, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. l MERSİN / Cumhuriyet Erdoğan’a sosyal medyada hakaretten tutuklandı Sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği belirtilen ve hakkında yakalama kararı çıkarılan Emine Heper Kars’ta gözaltına alındı. Heper, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Heper’in İstanbul’da yaşadığı, Kars’a yakınlarını ziyaret etmek için geldiği öğrenildi. l KARS /DHA haber EDITÖR: Serkan ozan TASARIM: İLKNUR FİLİZ Başmuhtar: Tepeden tırnağa tek devlet Kısa süre önce çıkan “Devlet Olma Zanaatı” (İletişim Yay.) adlı kitap Osmanlı’dan bugüne kamu icra atına bakan makalelerden müteşekkil. Marc Aymes ve Benja min Gourisse’yle bir likte derleyenlerden olan Elise Massicard ise kitapta “Kamu gö revlisi mi değil mi? Türkiye’de muhtar Fi PÖınğaürnç gürü” başlıklı makalesiyle yer alıyor. Muhtarlar, Türkiye’yi yakından takip eden Massicard’ın özel ihtisas alanı. Bu kitap ta 1829’da ortaya çıkışından beri muh tarlığın hem devlete/merkeze, hem de yerele/halka uzanan bir köprüde, geçir gen, kimi zaman muğlak ve özgün konu munu ele almış. Fakat makale 2013’te yazıldığından, özellikle edevlet uygula masının yerleşmesiyle muhtarların gö revlerinin fiilen azaldığı noktada bitiyor. Oysa ki geçen yıldan bu yana zamanın da kendisi için “Muhtar bile olamaz” de nilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün 33’ncüsü yapılan buluşmalarıyla, muhtarların sıcak siyaset aktörü olduğu bir dönem yaşıyoruz. Erdoğan “Ülkemizin dört bir yanından gelen muhtarlarımızla, başmuhtar konu mundaki cumhurbaşkanı arasındaki bu muhabbeti göremeyenin gönül gözü ka palı demektir” demişti. Bu “muhabbeti” işin uzmanına sorduk. n Erdoğan’ın dediği gibi muhtarlar “demokrasinin çekirdeği” midir? Muhtarlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda seçilen en eski unsurlardır. Bugün dahil, vatandaşlara hem coğrafi, hem de sosyal anlamda en yakın seçilenlerdir diyebili riz. Öbür kamu görevlilerinden daha ko lay ulaşılabilirler. Ancak kamu görevlisi olarak devletten gelen mecburiyetleri ol masıyla diğer seçilenlerden ayrılırlar. İc raatları beğenilmiyorsa sakinler tekrar oy vermez. Demokrasilerde rolleri önem li ve özel. Zaten bence demokrasinin tek bir çekirdeği yok, bir sürü var. Erdoğan’ın tarzı n Muhtarlığın dünyada özgün sayılabilecek idari bir pozisyon olduğunu anlatıyorsunuz. Bu muhtar buluşmaları ne kadar özgün, benzeri var mı? Kesinlikle özgün. İlk kez bir cumhurbaşkanı muhtarlarla bu kadar ilgileniyor. Normalde siyasi iktidar, özellikle de uzman politikacılar pek değer vermez. En değer verdikleri zaman, oy potansiyelleri yüzünden seçim kampanya dönemleridir. Bu buluşmaların 2015 cumhurbaşkanı seçimlerinden birkaç ay önce başlaması tesadüf değil ama sadece seçim çerçevesinde yorumlamak da yanlış. Kaldı ki Erdoğan da sıradan bir cumhurbaşkanı değil. Halk tarafından seçilen, önce belediye başkanı olmasıyla da yerelden gelen ilk ve tek cumhurbaşkanı. Bu buluşmalar onun halkla ilişkisini gösterme tarzı olarak yorumlanabilir. Gücü hissettirmek n Erdoğan kendini başmuhtar olarak tanımlayarak ne yapmak istiyor? Başmuhtarlık nasıl bir yönetim biçimi? Gerçekten de cumhurbaşkanı ve muhtarlar arasında benzerlikler var. Bir kere ikisi de hem seçilmiş, hem de parti üstü. En azından resmen öyle olmaları lazım; tabii fiiliyatta durum ikisi için de biraz karışık. Erdoğan kendisini başmuhtar olarak tanımlayarak, Aksaray’da bulunmasının yarattığı halkla arasındaki mesafeyi, hatta kopukluğu gidermek istiyor. Aynı zamanda başmuhtarlık tepeden tırnağa devletin tekliğini vurgulamak demek. Davet edilen muhtarlara devletin gücünü hissettirmek, devlete aidiyetlerini artırmak gibi bir amaçtan da bahsedilebilir. Mesela muhtarların ödeneği son dönemde çok arttırıldı. Ocak 2014’te 457 TL’den 871 TL’ye çıkarılmıştı. Ocak 2016’da ödenek 1300 TL yapılarak asgari ücrete eşitlendi. Bu, muhtarların vatandaşın ödediği “mühür tasdik ücretine” bağlılığını azaltıyor ve onları memuriyete daha çok yaklaştırıyor. n Kimileri bu buluşmaları grup toplantısına benzetiyor. Tüm evrene, tüm ulusa, bazen iç ve dış mihraklara muhtarlar üzerinden sesleniyor. Erdoğan karşısında tam olarak kimi görüyor? Bu yeni tür “aracılık”, nadir de olsa bazı muhtarların öğle yemeği karşılığında eziyet çekerek “süs oluyoruz” yakınmalarına neden oluyor. Muhtarlar süs mü oluyor, hakiki bir aktör mü? Bu buluşmalar kesinlikle sadece muhtarlara yönelik değil. Bence bir sürü farklı kitleye aynı anda sesleniyor. Katılan muhtarların bir kısmı, kendi sorunlarından bahsedilmediğinden ya da süs olduklarından şikâyet etti. Gerçekten de muhtar buluşmaları bir ritüel haline gelmiş durumda. Muhtarların inisiya Profesörlük tezi, “dünyada örneği az bulunan idari pozisyon” diye nitelediği Türkiye’deki muhtarlar üzerine olan Fransız araştırmacı Elise Massicard’a sorduk: Başmuhtarlık nedir? Erdoğan ne istiyor? ‘MUHTARLAR’ 2017’DE YAYIMLANACAK Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi ve Paris Uluslararası Araştırma Merkezi’nde araştırmacı. “Negotiating Political Power in Turkey: Breaking up the Party” (Londra, Routledge, 2012) adlı kitabı Nicole Watts ile yayına hazırladı. Türkiye’de siyaset sosyolojisi, toplumdevlet ilişkileri üzerine çok sayıda makalesi mevcut. 2015’te Paris Sorbonne Üniversitesi’ne sunduğu profesörlük tezinin konusu Türkiye’de muhtarlar. Bu çalışma 2017’de Fransa’da Karthala Yayınevi tarafından basılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 33. kez muhtarlara seslendi Erdoğan muhtarları Beştepe’de ağırladı. Acıları kıyasladı Hiç kimsenin yaşam biçiminin tehdit altında olmadı ğını iddia eden Erdoğan, Ortaköy saldırısına gösteri len tepkinin Gaziantep’te gösterilmediğini savundu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, diğine, içtiğine giydiğine, karışılmıştır so Türkiye’de hiç kimsenin hayat biçi ruyorum. Birileri sosyal medyayı kulla minin sistematik tehdit altında olmadı nıyor, birileri gazetelerinde, köşelerinde ğını, buna izin vermeyeceklerini söyledi. hâlâ utanmadan bunları yazabiliyor. Her Erdoğan Ortaköy saldırısına gösterilen kes gibi ben de tasvip etmediğimi eleş duyarlılığın IŞİD’in Gaziantep’te gerçek tirmişimdir, ifade özgürlüğü kapsamın leştirdiği katliamda yaşamını yitiren 56 da söylemişimdir. Ama kamu gücünü kul kişi için gösterilmediğini savundu. lanarak kimsenin hayat tarzına karışma Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dım” diye konuştu. Erdoğan, “Türkiye’de muhtarlara hitap etti. Saldırıların amacı etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset nın toplumun birbirine düşürülmesi ol yapılmasına benim kadar karşı çıkan baş duğunu anlatan Erdoğan, “Bu oyuna gel ka birisi var mıdır bilmiyorum. Tüm siyasi meyeceğiz. Dik ve soğukkanlı duracağız. hayatım bu mücadele ile geçmiştir” dedi. Kaçmak namertlerin işidir, bizim milleti Basına yönelik eleştirilerini de sürdü miz merttir” dedi. Ortaköy saldırısı ile Ga ren Erdoğan, “Bu ülke ve bu devlet hem ziantep saldırısı arasında bir fark olmadı ekmeğini yiyip hem de kendisine ihanet ğını belirten Erdoğan, “Gaziantep saldırı edenleri sırtında taşımak mecburiyetin sına gösterilmeyen bu türden tepkiler Or de bırakılamaz. Biz milletimizle birlik taköy saldırısına yapılınca oraya soru işa te yürüttüğümüz istiklal ve istikbal mü retini koymamız gerekiyor. En iğrenç is cadelemizi bu tescilli Ali Kemal’lere rağ tismar, ölü bedenler üzerinden yapılmaya men zafere ulaştıracağız” dedi. çalışılan istismardır. Bir kez daha söylü El Bab operasyonunun kısa sürede ta yorum, Türkiye’de kimsenin hayat biçimi, mamlanması yeni bir tertiplenmeye gidil sistematik bir tehdit altında değildir. Aksi diğini anlatan Erdoğan, “İnşallah bu çok ni iddia eden varsa, somut örnekleriyle or yakın zamanda hallolacak” değerlendir taya koymak mecburiyetindedir. Kimin ye mesini yaptı. l ANKARA Böke: Yaşam biçimini eleştiremez CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın toplumdaki yaşam tarzına ilişkin “Herkes gibi ben de tasvip etmediğim görüntüleri, ifadeleri eleştirmişimdir” sözlerine tepki gösterdi. MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada Böke “Türkiye’de bugün milyonlarca insan yaşam biçiminden dolayı kendisini tehdit altında hissediyor. 14 yıldır AKP iktidarları tarafından belirli bir yaşam biçimine sahip vatandaşlarımız sistematik olarak ayrıştırıldı, ötekileştirildi ve yok sayıldı. Şimdi Cumhurbaşkanı ‘bunları ben bireysel özgürlüğümü kullanarak eleştiri yapmıştım’ diyerek hafife alma gayreti içerisinde. Cumhurbaşkanı bir ülkede vatandaşlarının yaşam biçimini eleştiremez. Bu bir bireysel özgürlük değildir. Bir ülkenin cumhurbaşkanı bu zemine izin vermeyecek kadar özenli ve dikkatli açıklamalar yapmakla mükelleftir” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet tiflerine, mesela sorucevaba ya da diyaloğa yer az. Yukarıdan aşağı mantık hâkim, aşağıdan yukarı pek yok. Bu açıdan aracılık tek yönlüyse de bence muhtarlar sadece süs değil orada. Araç demek daha doğru. Devletle ilişkisi iyi olan n Geçmişte imamlara ait kimi görevleri üstlenmesiyle muhtarlığın bir sekülerleşme adımı sayılabileceğinden söz ediyorsunuz. Bu buluşmalarda yeniden tanımlanan muhtarlık, daha çok Türkİslam sentezi bir tektipleşmenin aracı olarak görünüyor. Bu dönüşümü nasıl yorumlarsınız? Ben Türkİslam sentezi çerçevesinde değil, daha çok devletin iktidarın birçok alandaki kontrolünü artırma teşebbüsü olarak yorumluyorum. Muhtarların mahalle bazında seçilmesi tektipleşmelerine engel oluyor. Ancak şunu da söylemek lazım ki belediyeyle ya da kaymakamlıkla ilişkisi iyi olan muhtar, resmi kaynaklara daha kolay yaklaşıyor, daha etkin çalışabiliyor. Aksaray’a davet edilen muhtarların neye göre seçildikleri bu açıdan önemli. Parti ya da siyasi görüş bazında belirlendikleri yönünde yorumlar yapıldı. Bu doğruysa o zaman devlet görüşmek için “kendi muhtarlarını” seçiyor demektir. Bu da muhtarlığın demokrasinin önemli bir unsuru olmaktan çıkması anlamına gelir. ‘Sivil aktörleri devlet için harekete geçirme çabası’ n Erdoğan’ın son dönemde “Muhtar kendi mahallesinde, köyünde hangi evde kim oturuyor? Bunu bilmeyecek mi? Bilmez mi? Bilecek. Bu terörist midir, değil midir?” diyerek verdiği ihbar ödeviyle, Osmanlı’nın muhtarları merkezi denetim ve istihbarat ağı içinde konumlandırışı arasında paralellik kurmak mümkün mü? Bir Osmanlı “canlandırması” mı var burada? Ben daha çok yerelde sivil aktörleri devlet için harekete geçirme çabası şeklinde görüyorum. Muhtarlar sakinlerin gündelik hayatları konusunda, resmi evraklarda olmayan bir sürü şey biliyor ya da öğrenebiliyor. Büyük mahallelerde bu zorsa da en azından bildikleri tahmin ediliyor. Muhtarlar buluşması bu bilgiyi devlete kazandırma girişimi olarak yorumlanabilir. Bu girişim kamu ve özel arasındaki sınırı da bulanıklaştırıyor. Bunu, Erdoğan’ın Kasım 2014’te Esnaf ve Sanatkârlar Şurası’nda seslenmesine benzetiyo rum. Ne demişti o zaman? “Bizim medeniyetimizde bizim millet ve medeniyet ruhumuzda esnaf sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir. Gerektiğinde cephede vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir. Gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir.” Hakikaten muhtarlar devlet, özellikle de emniyet için, hep bilgi kaynağı olagelmiş. Bu ne yeni bir durum, ne de sadece bir Osmanlı geleneği. Bugün bu görev onlardan sadece daha yüksek sesle isteniyor. Muhtarların mahalle sakinleri tarafından seçildiğini de görmek lazım. Muhtarın görevi sadece “teröristleri” değil, aynı zamanda örneğin kaçak askerleri, kaçak inşaat yapanları da ihbar etmek. Tekrar seçilebilmek için mahalle sakinlerinin çoğunun güvenini kazanması, bir denge kurması lazım. Yani sadece merkezi denetim ağı içinde konumlandığında muhtar olmaktan çıkar. Sizi bir suçla itham edecek kimseye oy verir misiniz? C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle