27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 3 Ocak 2017 2 [email protected] Ritim bozukluğu sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE ölümcül olabilir Basit bir sağlık sorunu gibi algılanan kalp ritim bozukluğu, aslında masum değil. Yalnızca yaşlılar değil gençler de dikkatli olmalı. Erken teşhis önemli Kalpteki ritim bozukluğu, bazı hastaların yaşamını etkilemezken, bazen ölümcül olabiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı, yalnızca yaşlıların değil, gençlerin de kalpte ritim bozukluğu konusunda duyarlı ve tedbirli olmaları gerektiğini söylüyor. Avcı, ömür boyu ilaç kullanmak iste meyen hastalar için, te daviden sonra yaşam ka litesini de artıran “doğal bypass” seçeneğini öne riyor ve ekliyor: “Bu te davi, vücudun belden SİBEL BAHÇETEPE aşağısına derin masaj etkisi sağlayan sıkıştır ma ve gevşetmelerin her kalp atımında, ardı sıra uygulanması şeklinde yapılan bir tedavidir. Bu rit mik masaj ile kalbin çalışmasına ve kan dolaşımına destek sağlanır. Tüm organların kanlanması artar. Organlar daha verimli çalışır. Hastalık belirtile ri kaybolur.” Damarlar tıkanabilir Ritim bozukluğunda erken teş hisin önemine vurgu yapan Av cı, bazen ciddi bir kalp hastalığı nın varlığında, bazen de kalple il gili olmaksızın ortaya çıkan bir so run olduğunu söylüyor. Avcı “Ri tim bozuklukları arasında en cid di sonuçları olan ve ‘Atriyal Fibri la en sık olarak beyin lasyon’ diye tanımlanan ritim bo damarlarında tıkan zukluğunda, kalp atış sayısı genel ma sonucu felç vakala likle artmakta ve dakikada 100’ün rı ortaya çıkıyor. “Yaş üzerinde seyretmektedir. Atışlar lılıkta ortaya çıkan ‘at arası aralıklar da birbiri ile tamamen uyumsuzdur. Bu ritim bozuk Prof. Günsel Ş. Avcı riyal fibrilasyon’un düzeltilemeyeceği, düzel luğunun en önemli etkisi kalbin kasıl tilse de yeniden ortaya çıkacağı belir ma gücünü yüzde 30 oranında azaltma tilmektedir” diyen Avcı, şöyle devam sıdır” diyor. Avcı’ya göre, bozukluğun ediyor: “Yerleşmiş tedavi uygulama en önemli sakıncası, hareketi yavaş sı, bu hastalara kalp ritmini yavaşlatıcı layan kan kitlesinin kalp içinde pıhtı ilaçlar vermek ve kanı sulandırıcı ilaç oluşumuna neden olması ve bu pıhtıla larla kalp içinde pıhtı oluşumunu önle rın da kalbin kasılması sırasında kalp mek yönündedir. Böylece hastalar, bu ten çıkarak hayati organların damar ilaçları ömür boyu kullanmak zorunda larında tıkanmaya yol açması. Bu yol kalmakta, kan sulandırıcı ilaçların do zu bazen fazla gelerek, vücudun çeşitli yerlerinde kanamalara yol açmakta, bazen ise yeterli olmayarak, kalp içinde pıhtılar oluşabilmekte ve hayati organların damarlarında tıkanmalara yol açmaktadır. Kalpte kanlanmayı artıran ‘EECP ile doğal bypass’ tedavisi, atriyal fibrilasyon da dahil, birçok sorunun tedavisinde ve normal kalp ritminin devamında büyük ölçüde etkilidir.” Ağrısız tedavi Prof. Günsel Şurdum Avcı, doğal bypass tedavisinin düzenli sporla eşdeğer etkisi olduğunu söylüyor. Avcı, özetle şunları kaydediyor: Kalpte çarpıntı en belirgin ritim bozukluğu belirtisidir “Uygulama sırasında ağrı duyulmaz, hastalar TV seyrederken tedavilerini görürler. Bazıları uykuya dalar. Günde 12 saatten ortalama 35 saatlik kürler şeklinde uygulanır. Çok ağır hastalara daha uzun süreli tedavi gerekebilir. Tedavi sürecinde, çok ağır yakınmaları olmayan hastaların hastanede yatması gerekmez; tedavilerini aldıktan sonra, ev ya da işyerlerinde günlük yaşantılarına devam edebilirler. EECP tedavisi, kardiyolog doktor denetiminde uygulanmalıdır.  Deneyimli kimselerce özenle uygulanmazsa beklenen yararlı sonuç elde edilemeyebilir; hatta hastaya zarar verilebilir.” Muayene ücretlerine zam Devlet hastanelerine gidenlerin muayene ücretleri 5 liradan 6 liraya, özel hasteneye gidenlerin muayene ücretleri ise 12 liradan 15 liraya çıktı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yeni yılda, yurttaşın muayene katkı payla rını yüzde 20 ila 60 oranında arttırdı. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı eczacı Nurten Saydan, yapılan zammın ülkenin ekonomik koşullarına ay kırı olduğunu belirterek, “Artık muayene ücreti tahsildarlığı yapmaktan bıktık” diye duruma tepki gösterdi. SGK, emeklilerin maaşından kesilen, çalışanların eczane lerde ödedikleri mua yene katılım payları na zam yaptı. Hasta ların daha önce 5 lira olarak ödedikleri dev let hastanelerine ait muayene ücreti yüz de 20 arttırılarak 6 li raya, eğitim araştır Nurten Saydan ma hastaneleri için verdikleri 5 lira, yüz de 40 artış yapılarak 7 liraya, üniversi te hastanelerindeki muayene katılım pa yı ise yüzde 60 artışla 5 liradan 8 liraya yükseltildi. Tartışmalar yaşanıyor Saydan, yapılan zammın 1 Ocak itibari ile yürürlüğe girdiğini anımsattı. Eczanelerden tahsil edilen muayene ücretlerinin SGK tarafından eczane faturalarından kesildiğini yurttaşlara bin bir zorlukla anlattıklarını söyleyen Saydan, “Vatandaşlar haklı olarak, ‘Beni sen mi muayene ettin, neden sen tahsil ediyorsun’ diyerek her gün eczanelerimizde bu tahsilat konusunda bize itiraz etmekte, gereksiz tartışma ve gerginlikler yaşanmaktadır. Görev ve sorumluluğumuz olmadığı halde üzerimizde kalan bu yükün artık üzerimizden alınması istiyoruz. Artık muayene ücreti tahsildarlığı yapmaktan bıktık” dedi. ‘Verem’ hâlâ aramızda dolaşıyor Halk arasında “ince hastalık” olarak bilinen tüberküloz yani verem, tedavisi olan bir hastalık. Uzmanlar, “Verem, tedavi edilmediği takdirde ciddi sonuçlara neden olur” dediler. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri, tüberküloz basili ile enfekte. Bu insanların yüzde 10’unda yaşamlarının bir döneminde hastalık ortaya çıkabiliyor. Dünyada, 2015’te 10,4 milyon yeni tüberküloz hastası ortaya çıktı, 1.8 milyon insan bu nedenle yaşamını yitirdi. Ülkemizde ise 2015 yılında Verem Savaş Birimlerine kayıtlı toplam tüberküloz hastası ise 12 bin 772 olduğu kaydedildi. Verem Haftası nedeniyle açıklama yapan Emsey Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Metin Görgüner, veremin solunum yoluy la bulaştığını söyledi. Enfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmeyeceğini belirten Görgüner, “Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda, havada uzun süre canlı kalabilir. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli yerlerdir” dedi. İlaçlar düzenli alınmalı Eskişehir Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kadir Demirel de “Tedavide ilaçların düzenli içilmesi çok önem taşır. Çünkü tedaviyi yarım bırakan hastalar toplumda basil saçmayı sürdürmektedirler” diye konuştu. TÜRKÖK ile bağışçı sayısı arttı İnönü Üniversitesi Tıp Fa kültesi Dahili Tıp Bilimleri ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ali Erkurt, TÜRKÖK projesiyle 30 bin olan bağışçı sayısının 140 bine kadar çıktığını söyledi. Erkut, TÜRKÖK projesinin 2013 yılında Sağlık Bakanlığı ve Kızılay arasında yapılan anlaşma sonucunda kemik iliği bağışçılarını toplama ve kaydetme projesi olduğunu anımsattı. TÜRKKÖK projesinin amacının Türkiye’de kemik iliği nakli bekleyen hastalara kardeşinden donör bulamayan kemik iliği bekleyen hastalara ülke içerisinde kemik iliği nakli yapmak için kök hücre elde etmek olduğunu belirten Erkurt, bağışçı sayısının giderek arttığını anlattı. İlik naklinde Türkiye’yi dışa bağımlılığını ortadan kaldırmak zorunda olduklarını kaydeden Erkurt, kan verebilen herkesin donör olabileceğini dile getirdi. Turgut Özal Tıp Merkezi Kemik Nakil Ünitesi’nin 2010’dan itibaren ruhsatlı olarak kök hücre tedavisini anımsatan Erkurt rak “Nakil merkezi kurulduktan sonra 56 yıl içinde 300’den fazla nakil gerçekleştirdik. Yıllık 7580 kadar kök hücre nakli yapmaktayız” dedi. l MALATYA/İHA Reina soruları Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, Reina katliamına ilişkin birtakım sorular sordu. Bu katliama ortam hazırlayan iç ve dış süreçlere ilişkin olan bu soruları aşağıya alıyorum. 1) Yunus’un, Mevlana’nın torunları olan insanımızın içinden böylesine katiller nasıl çıktı? 2) İktidar ve güç için dini kullananlar tarafından uzun yıllar boyunca laik eğitime ve yaşam tarzına geniş çaplı saldırılar düzenlenmedi mi? 3) Kutsal dini değerlerimizi kendilerine para ve güç devşirmek için kullanan cemaat ve tarikatların, çocuklarımıza musallat olmasına izin verilmedi mi? 4) Milli Eğitim kendi işini, bunlara havale etmedi mi? 5) Diyanet İşleri Başkanlığı, İslamın siyasete alet edilmesini engelleyeceğine, laik düzenin yıpratılmasına destek vermedi mi? 6) Toplumsal fay hatlarımızın tamamı, sığ siyasetle, oy almak adına kırılmaya çalışılmadı mı? 7) Toplum mümkün olan her açıdan ayrıştırılmadı mı? 8) Daha en son, yeni yıl kutlamaları günah ilan edilmedi mi? 9) Ülke radikal dinci terörün hedefi halindeyken, yeni yıl kutlaması yapanları hedef gösterecek şekilde sorumsuz açıklamalar, yasaklamalar yapılmadı mı? 10) Toplum, yeni yılı kutlayanlar ve yeni yıl kutlamasını günah kabul edenler diye birbirine düşürülmedi mi? 11) Yeni yıldan bir gün önceki cuma hutbelerinin konusu yeni yıl kutlamalarının günah olduğu mu, yoksa radikal dinci terörün İslama verdiği zarar mı olmalıydı? 12) Toplumun bir kısmı, “canım onlar da günah olan yeni yıl kutlamasına gitmeselerdi” diye düşündürecek bilinçaltı mesaj bombardımanına tabi tutulmadı mı haftalardır? 13) Türk Milleti’nin ortak milli değeri, birleştiren paydası Atatürk’ün heykeli, İran’da Humeyni devrimi olmuş gibi, çirkince, hoyratça kaldırılmadı mı? 14) Türkiye’yi yönetenler Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için komşumuza destek olacağına Esad takıntısıyla Suriye yangınına benzin dökmedi mi? 15) Türkiye’yi 80 küsur yıl savaşsız yaşatmış olan yurtta barış dünyada barış ilkesi, pısırık dış politika ilan edilmedi mi? 16) 4 milyon sığınmacıyı hiçbir kontrole tabi tutmadan, ajan mı, terörist mi, radikal mi bilmeden serbestçe içeri buyur etmedi mi bu ülkeyi yönetenler? 17) İstihbaratımız, polisimiz, iktidara muhalif gördüğü vatandaşların aldığı nefesi kontrol ederken, alnı secdeye değiyor dediklerini başıboş bırakmadı mı? 18) Farklı düşünmek, yazmak, konuşmak, sorgulamak büyük bir suça dönüştürülmeye çalışılmıyor mu? 19) Bütün bunlara hayır diyecek kimse var mı? HHH Üç soru da benden: 1) Ahmet Şık’ı, yazılarından ve Twitter mesajlarından dolayı tutuklayanlar, Reina katliamına ortam hazırlayan veya bu katliamı destekleyenlere ilişkin herhangi bir tasarrufta bulundular mı, bulunacaklar mı? 2) Reina katliamını lanetleyenlere ve laiklik ilkesini savunanlara karşı resmi makamlar tarafından takınılan düşmanca tavrın nedeni nedir? 3) Bu saldırı da iktidar tarafından, Parlamenter Demokrasiye son veren, “Cumhurbaşkanlığı” denilen otoriter başkanlık rejimine geçiş için bir bahane olarak kullanılacak mı? ‘Sedef bulaşıcı bir hastalık değil’ Bir cilt hastalığı olan sedefin (psoriasis), dünyada yaklaşık 125 milyona, ülkemizde ise 700 bine yakın kişiyi etkilediği tahmin ediliyor. Son dört yılda iki kat artış gösteren hastalık hakkında yanlış bilinenler, hastaların sosyal hayatını olumsuz etkiliyor. Hastalık belirtileri yalnız deriyle sınırlı değil. Hastaların yüzde 60’ı yılın ortalama 26 günü hastalığı nedeniyle işe gidemiyor. Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalarının sosyal hayatını etkileyen en büyük sorunun, hastalığının bulaşıcı zannedilmesi olduğunu belirterek “Gündelik ve iş hayatlarında çevrelerindeki insanlar ve hatta ki mi zaman aileleri tarafından dışlanan ve ‘damgalanma’ sorunu yaşayan sedef hastaları psikolojik olarak büyük sorunlarla karşılaşmaktadır’’ diyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle