09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 20 Ocak 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ ‘Anayasa’ mı ‘Babayasa’ mı? Şu sıralarda hangi “TV” kanalının haber saatini açarsak açalım, “TBMM”de milletvekillerinin sövmeğe, dövmeğe dahası ısırmağa dek varan kavga görüntüleriyle karşılaşıyoruz. Kuşkusuz bu görüntüyü yaratan milletvekillerinin büyük çoğunluğu, önerilerini Başkan’ın isteklerini kabul ettirmek için, “çoğunluk diktası”nı kullanan “AKP” milletvekilleri; “AKP” iktidar icraatının bir parçası da bu. Eğer içlerine ana muhalefetten bir “kadın” milletvekili karışmışsa, ortalarında kalmışsa, “vay haline!”... “12 Ocak” günkü, “anayasa değişikliği” görüşmeleri sırasında “CHP” Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’e yaptıkları saldırıyla “AKP” Milletvekilleri M. Elitaş ve A. Gündoğdu bunun son örneğini ortaya koydular... Fatma K. Hürriyet, üzerine hırsla gelen bu iki milletvekili için, “gözlerindeki o ‘kin’i gördüm!” sözleriyle, “bireysel bir hukuk başvurusu” yapmayacağını, “çünkü bu, millete, demokrasiye, insan haklarına, özgür düşünceye yapılmış bir saldırı. Dolaysiyle milletin haklarını koruma altında yürütmek istiyorum (...) ama ne yazık ki ‘kimi kime yargılatacağız’ (...) bir babayiğit hâkim çıkıp da bir “AKP”liyi yargılayabilir? Yargılayamaz!” diyerek yaptığı bu vurgulama, “AKP”nin “15 yıllık” iktidarı sonunda, ülkeyi nasıl bir duruma, nasıl bir uçurum kenarına getirdiğinin acı bir göstergesi... Ve artık böyle bir iklimde yapılacak “temel yasa” da, kuşkusuz “anayasa” olamaz; olsa olsa bir “babayasa” (!) olacaktır ki, bunun da anlamı, “laik, çağdaş bir hukuk devleti” oluşturmak değildir herhalde; ne dersiniz? Konuya başka bir anlatımla yaklaşmayı denersek, “hukuk”un temel direğinin “adalet”, adaletin içeriğininde de “eşitlik” olduğu gerçek hukukçularca her fırsatta ortaya konur; sanırım bunu anımsamak gerekir. Ve yine kısaca dile getirilirse, “kitaplı her üç din” de, inananlarının hem inançlarını, hem de toplumsal yaşamlarını günlük yaşamlarını düzenleyen kurallarında, “şeriat”larında kimi eşitsizliklerin yer aldığı bilinir; başta “cinsel eşitsizlik” (kadınerkek ayrımı) olmak üzere... İşte tam da bunu noktada “laiklik”ten söz edilir ki, bunun için ilk adımın da, her toplumun (ulusun) “kendi kutsal kitabını kendi dilinden” okumasıyla atılacağı görülür; ilkin “16. yy”da Hıristiyanlar kutsal kitapları “İncil”i (Ahdi Cedit) kendi dillerine çevirirler. (Reformation) Böylece, “İsa’nın hakkı İsa’ya Kayzer’in hakkı Kayzer’e!” ait olduğu yavaş yavaş olsa da anlaşılır; özü, “değişim” olan yaşamın, “değişmez” kurallarla düzenlenemeyeceği iyice ortaya çıkmasıyla da “1789 Fransız Devrimi” ufukta belirmeğe başlar. Ve ister istemez, “laiklik”, “demokrasi”, “hukuk devleti”, ümmet yerine “ulus”, kul yerine “yurttaş”, kuşkusuz “Yurttaşlar Yasası” (Medeni Kanun), “Evrensel İnsan Hakları”, “sosyal devlet”, “kadın hakları”, “güçler ayrımı” vö’ler, “Batı” toplumunda yerlerini birer birer alacaklardır. Öte yanda, kitaplı (vahy) üç dinin sonuncusu olan ve müminlerinin tüm yaşamını, en ince ayrıntılarına dek düzenleyen “İslam”ın (Hilafet’in) temsilciliğini üstlenen “Osmanlı Devleti”, “18. yy’da belirgin olarak başlattığı “çağdaşlaşma” atılımları, “Din elden gidiyor!” çığlıklarıyla, iç ve dış kaynaklarca “din” kullanılarak hep kesilmişti; toplumsal yaşamın, güncel yaşamın yüzlerce yıllık değiştirilemez kurallarla düzenlenmesinden yararlanarak. “1789 Fransız Devrimi”yle bir bakıma özellikle laiklik ilkesi yönünden eşlenen “1923 Türk Devrimi”ni yaşayan Türkiye’de “94 yıl” sonra bir “rejim” değişikliğiyle istenen “Başkanlık Sistemi” ile yıllardır, “demokrasi”yi istediği durakta inebileceği bir “tramvay”a benzeten, “hem laik, hem Müslüman olunamaz!”, “Elhamdülillah şeriatçıyım!”, “Hedefimiz İslam Devleti!” diyen “Cumhurbaşkanı Recep Tayyib”i bir bakıma “Halife Başkan!” yapmak için mi ülkemiz “altüst” edilmektedir? Bilmem ki ne dersiniz? 20 OCAK 2017 SAYI: 33343 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06.47 06.30 06.51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08.18 13.22 15.49 07.59 13.07 15.37 08.18 13.29 16.04 Akşam 18.13 18.02 18.28 Yatsı 19.37 19.24 19.48 Çarşamba günkü yazımda ülkemiz okullarında verilen beden eğitimi derslerinin “terazi lastik jimnastik” düzeyinde anlamsız olduğundan söz etmiştim. Doğal ki bunun birçok okulumuzda istisnaları da vardır, bunları kastetmiyorum. Gelişmiş ülkelerde bu dersler ilkokuldan itibaren bölgesel ihtiyaçlara göre ortaöğretim sonlanana kadar veriliyor. Kışları karlı, buzlu geçen bölgelerde çocuklara kayak, buz pateni, kızak kayma gibi dersler verilirken, sıcak bölgelerde bu derslerin yerini yüzme, sutopu gibi sporlar alıyor. Atletizm ise tüm bölgelerin vazgeçilmesi. Bizde ise varsa yoksa top peşinde koşturmak. Okullarımızı büyük çoğunluğunda doğru dürüst bir basketbol ya da voleybol sahası olmadığı gibi yer jimnastiği ve aletli jimnastik için gerekli donanıma sahip kapalı salon sayısı da çok az. Millî Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki ders müfredatını değiştirirken, bu eksiklikleri de göze alması gerektiğini düşünüyorum. HHH Çünkü her yıl yaz aylarında göllerimizde, ırmaklarımızda, derelerimizde, göletlerimizde yüzlerce insan yüzme bilmemeleri nedeniyle boğularak can veriyor. (Bu arada uzun yıllar yaşadığım Almanya’da çok sayıda Türk ailesinin İslami inançları nedeniyle kızlarını okullardaki yüzme derslerine göndermediklerini, bu nedenle mahkemelik olduklarını belirtmeliyim). Kış aylarında ise göllerimiz, göletlerimiz, ırmak ve derelerimiz buz üzerinde dolaşan, oynayan çok Hayatı okulda öğrenmek (2) kişiye mezar oluyor. Okullarda verilen tüm derslerin nihai amacı çocuklara ilkokuldan başlayarak hayatı öğretmektir. Bu satırları yazarken, dört gün önce Eskişehir’de, buz tutan Porsuk Çayı’nda bisikletle dolaşırken, kırılan buz nedeniyle yaşamlarını yitiren iki çocuğumuzu düşünüyorum. Bu bağlamda özellikle okul dışında verilen beden eğitimi dersleri ve sınıf gezileri çocuklara kendi çevrelerindeki doğayı tanımaları açısından büyük olanak sağlamaktadır. HHH Biliyorum, Milli Eğitim Bakanlığı bu eksiklikleri gi haber/yorum 13 dermek için parmağını oynatmayacaktır. Bakan’ın ve bakanlık yetkililerin akılları Darwin’in evrim teorisine, Kurtuluş Savaşı’mızın önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlanmacılığımızın mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun en yakın arkadaşı Garp Cephesi Kumandanı, Lozan kahramanı, parlamenter demokrasimizin siyasal yol göstericisi İsmet İnönü’yü “nasıl yaparız da ders kitaplarından çıkarıp unuttururuz” projelerine takılmış. Yeri gelmişken siz sevgili okurlarımdan gözden kaçırmış olanlar varsa onlara değerli arkadaşımız Orhan Bursalı’nın 15.1.2017 tarihli, “Ağzınızla Kuş Tutsanız Ülkeyi Düzlüğe Çıkartamazsınız” başlıklı yazısını okumalarını öneririm. HHH Evet, hayat okulda öğrenilir, doğal ki dersler beyinlerini hurafelerden arındırmış aydın öğretmenler tarafından verildiğinde… Aynen bize, Haydarpaşa Lisesi’ndeki biyoloji derslerine “Bu dersin adı Yunanca bios logos kökünden gelir, hayat bilimi/incelemesi demektir” diyerek başlayan, yetişkin bir solucandaki boğum sayısının 2732 arasında mı yoksa daha mı fazla olduğunu öğretmek yerine bizi sahaflara, tarihi çarşılara götüren, meyveleri, sebzeleri vitaminleri tanıtan, nasıl dinç kalınacağını anlatan sevgili hocam Halit Avan’ı rahmetle, saygıyla anıyorum. Eğer hayatı sevmişsem, anlamışsam bir ölçüde onun sayesindedir. Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Eğitimde treni kaçırmak HAKAN DİLMAN Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üniversitesi Ülke gündemini yoğun bir şekilde dolduran iki önemli olay söz konusu. Bunlardan biri TBMM’de sürdürülen başkanlık merkezli anayasa görüşmeleri diğeri ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) eğitim programlarında yaptığı ve tartışmaya açtığı değişiklikler. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim programlarında yaptığı değişiklikler bakanlığın web sayfasından incelenebilir. Siyasi gücün insan tipi Eğitim programı, en basit tanımı ile yıllara yayılan bir sistematik içinde öğrencilere hangi bilgi ve becerilerin ne düzeyde nasıl kazandırılacağını dokümante eden bir belgedir. Biraz daha basitleştirirsek siyasi gücün sahip olmak istediği insan tipinin altyapısını oluşturmanın belirleyici unsurudur. Eğitim programından çıkartılan ve yeni eklenen başlıklar irdelendiğinde ve hatta kod yazımı ile ilgili bir ders eğitim programına konmuş olsa da yeniden düzenlenen eğitim programının 21. yüzyılın gereksinimlerini karşılayacağını söylemenin çok iddialı bir ifade olacağını düşünüyorum. İlk çeyreğini tamamlamaya çok az bir zamanın kaldığı 21. yüzyıl dünyasında geleceğin belirleyicisinin algoritmalar olacağının aşikâr olduğu, insan aklının bir yaratısı olan yapay zekânın on yıl öncesine göre daha hızlı bir biçimde evrimleştiği gerçeği yanı başımızda dururken, MEB tarafından hazırlanan yeni eğitim programı ile yetiştirilecek çocuklarımızın dünyadaki yaşıtlarının gerisinde kalacaklarını söylemek 21. yüzyılda geleceğin belirleyicisinin algoritmalar olacağı runluluğunda olmayan prestij okul aşikârken, yapay zekânın hızla evrimleştiği gerçeği ortadayken, MEB’in yeni eğitim programıyla yetiştirilecek çocuklarımızın ları olarak nitelendirilebilecek olan yabancı özel okullar ile uluslararası diploma programlarını ta dünyadaki yaşıtlarının gerisinde kalacağı kesin. kip eden özel okullarda öğrenim lerini sürdürenler ve sürdürme imkânına sahip olacak olanlar. Beyin göçü Bu çocuklar dünyadaki yaşıtları gibi çağdaş dünyanın gerektirdiği temel bilimlerin yanı sıra her tür lü dogmalardan uzak sosyal bilim lere ait bilgi ve beceriler ile dona tılıyor. Bu donanımları bir yandan sahip oldukları girişimci, yenilik çi, yaratıcı, paylaşımcı nitelikleri ni daha da geliştirirken diğer yan dan özgüvenlerini daha da güçlen diriyor. Bu çocuklar birey olmak tan ziyade bir kişi olarak yetişi yor. Bu çocuklar ülkenin ilerleme MEB’in yeni müfredatı çocukları ‘propaganda eğitimi’yle bilimden iyice uzaklaştıracak. trenini kaçırmayacak olan daki şanslıları oluşturuyor. az sayıAncak müneccimlik olmayacaktır. Propaganda eğitimi Halihazırda yürürlükte olan eği masına zaman ayırmayan, merkezi sınav takvimine ipotekli, öğretmenliği sınav teknisyenliğine dönüştürmüş olan, öğretmenlerinin niteliği gözardı edilmemesi gereken bir husus, maalesef bu çocukların ülkemizin beyin göçünün ham maddesini de oluşturuyor olmaları. tim programı ile dahi dünyanın pek çok ülkesindeki yaşıtları ile karşılaştırıldıklarında çok çok gerilerde kalan çocuklarımız, uzun bir süredir maruz bırakıldıkları propaganda eğitiminden vazgeçilmez ise dünya üzerinde var olmalarını mümkün kılacak yenilikçi, yaratıcı, rekabetçi ve paylaşımcı niteliklerini kaybedecekler. ve niceliği kadar okullarının arasında da dağlar kadar farklılıkları olan bir eğitim sisteminin içinde, kendilerini var etmeye çalışıyorlar. Bu ortam içinde çocuklarımızın başarılı olmasını beklemek gökten üç elmanın düşmesini beklemekten farklı değil. Çocuklarımız için asla gökten üç elma düşmeyeceği gibi, maalesef onlar için Yuval Noah Önemli soru Ülkenin geleceği halen okul sıralarında eğitim ve öğretimlerine devam eden çocuklarımız tarafından inşa edilecektir. Bu inşa sürecinin içinde yer alan çocuklarımız geleceğin meslek sahiplerini oluşturacaklardır. Dolayısıyla eğitim programlarıyla ilgili tartışmalar sür İkinci şans olmayacak Harari’nin “Homo Deus” kitabında dürülürken biz Cumhuriyet öğretbahsettiği gibi ilerleme treni kaçı menlerinin yanıtlaması gereken Çocuklarımız, halen yürürlükte yor ve treni kaçıranların ikinci bir bir soru söz konusudur. Bu soru da olan öğretmen merkezli, ezbere da şansı da olmayacaktır. şu: “Hayata geçirilecek olan eğitim yanan, takvim ile kısıtlanmış,  ko Bu arada ilerleme trenini kaçır programı ile Cumhuriyetin bizden nuların gerçekten öğrenilip öğrenil mayacak olan çocuklar da yine bu istediği irfanı hür, vicdanı hür, fik mediğini sorgulamayan, öğrenile topraklarda yaşıyor. Bu çocuklar, ri hür nesilleri yetiştirilebilir miyiz memiş konuların yeniden ele alın MEB’in müfredatını takip etme zo yetiştiremez miyiz?” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Reina SORUŞTURMASINDA 3 şüpheli Silahı veren aranıyor Reina’da 39 kişiyi katleden Abdulkadir Masharipov’un ve Hoca Yusuf kod adlı İlyas Mamaşapirov’un Emniyet’teki sorguları sürüyor. Polis, teröriste silah veren kişiyle birlikte, 3 kişi üzerine yoğunlaştı. Teröristin oğlunu alan IŞİD militanları da aranıyor. Emniyet yetkililerine göre IŞİD, Masharipov’un saldırı anından itibaren, bilgi kir sorgusu sürüyor. liliği yayan paylaşımlarla hedef şaşırtmak istedi. Hesapların sahiplerinin kendilerini polis ya da istihbaratçı olarak tanıttığı ve maksatlarının polisin görevini aksatmak ve farklı yönlendirmeler yapmak olduğu belirlendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü bu kişiler için yeni bir soruşturma başlattı. Masharipov’un, sözlü ifadesinde, “Polis memuru Burak Yıldız’ı vurmasaydım içeri giremezdim. Bana ateş etti ben sonra vurdum” dediği öğrenildi. Ancak güvenlik kameralarında Yıldız’ın ateş etmediği belirlendi. Masharipov, Rakka’dan gönderilen Reina’da çekilen görüntüleri izledikten sonra içeriği girdiğini de söyledi. Medyaya servis edilen görüntülerde, içerideki bir kişi tarafından yapılan tekmeli müdahale sonucu teröristin elinde flasbangin patladığı görülüyor. Sersemleyen saldırgan, kendine gelince dışarı çıkıyor. Polisin durdurduğu terörist, elindeki kanamayı gösterip müşterilerden biri olduğu yalanıyla olay yerinden uzaklaşıyor. Sorgusunda tüm sorulara yanıt veren Masharipov, kendisine yardım eden 3 kişi olduğunu söyledi. Polis şimdi bu 3 kişiyi arıyor. Masharipov, verdiği bilgiye göre, ailesi ile birlikte İran sınırından Türkiye’ye kaçak yollarla yürüyerek geldi, Iğdır’da IŞİD’liler tarafından karşılanarak Konya’ya götürüldü. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle