08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 20 Ocak 2017 Can erok Agos gazetesinin eski binasının önünde yapılan eyleme binlerce kişi katıldı. Her yıl gazetenin penceresinden yapılan konuşma bu yıl binanın ön cephesinde tadilat olması nedeniyle binanın önündeki ses aracının üstünden yapıldı. Binaya da “Özlüyoruz Ahparig” yazılı dev bir Dink posteri asıldı. EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 11 ‘Sevgiyi giyinin’ AGOS’UN ÖNÜNDEN İZLENİMLER ‘Kutsal olan devlet değil, insandır’ Agos’a giden yollar, üzerinde “kaza yeri” yazan polis şeritleriyle çevirmiş. Ortalıkta yüzlerce polis. Kaza de ğil, ama evet cinayet yeri. Planlı, tetikçisin den azmettiricisine, yol vereninden görmez den gelenine, örgütlü bir cinayet. Her yıl bir cinayet mahallinde toplanmak, her şeyden önce yerde uzan mış Hrant Dink’i düşürü yor insanın göz perdesi ne. Onun son kez yürüdü ğü kaldırımlara başka tür PÖınğaürnç lü bakıyorsunuz. Ama buralar aynı zamanda onu öldürmek isteyenlerin de yü rüdüğü kaldırımlar. “Faşiz me inat kardeşimsin Hrant” diye bağıranla rın bastığı yerden yürüdüler onlar da. Rakel Dink, diyordu ki dün “Olay yeri görüntüleri yine ortalığa saçılıyor. 10 yıl önce bu saatler de, burada sivilden çok jandarma varmış di yorlar. Bekliyoruz bakalım, kaç yıldır süren bu soruşturma ne zaman nihayete erecek?” Bugün yaşasa? Agos’un eski binası, Dink’in son kez çıktığı odasının bulunduğu Sebat Apartmanı’nda tadilat var, tamamı yeşil bir örtüye kaplanmış. Üzerinde dev bir afiş, Dink’in gülen yüzüyle birlikte “Özlüyoruz Ahparig” diyor. Neyi özlüyoruz tam olarak? Her yeltendiğinde ne kadar incelikli tarif ederse etsin, Rakel Dink’in onsuzluğunu anlamaya ancak yaklaşabiliriz. Ekmeğinin gözyaşıyla ıslandığı söyleyen bu kadının özlemini hiçbirimiz, hiçbir mümkün incelikle teskin edemeyiz. Hrant Dink’i şahsen tanıyanlar, her canlıya mahsus biricikliğinin de ötesinde onu ayrıca özlüyorlardır. Ölümünden sonra duydukları acıyla akrabalık hissedenlerinki de bir tür özlemdir. Ama belki özleme benzeyen başka bir hüzün daha var, yaşadığımız bu karanlık günlerde onun sözünün yoksunluğu galiba. Kapsayan, hakikate sadakatiyle yüze vuran ama zarafetiyle yüz düşürmeyen sözü. Birlikte kan dökmek değil, birlikte üretmek üzerinden, sahip olmak değil paylaşmak üzerinden temellenen bir ülkenin hayali... Bundan mahrumuz. Şu da var. Zamanın ittifak ruhuna göre sanık olarak öne itilenlerin dışında, bu davanın devletin her kademesinde gizlenmiş katilleri ve katillerini koruyanlar cezalandırılmadığı için değil, bugün yaşasa, kendisi olarak konuştuğu, sorguladığı, sitem ve belki meşrebince isyan ettiği için yargılanmayacağına ve açıkça öldürülmeyeceğine kimsenin garanti verememesinden doğan bir hüzün bu. Hem Ermeni, hem solcu. Kendisi diyordu, birlikte başa iyice bela. 1915 için taziye günleri bile geride kaldı, “Ermeni” dillerinde bir küfür, “hıyanet” hiç uzlaşmayan partileri buluşturan çimento. Solcuların hali malum. Bebekten faşist yaratmak “Kutsal olan devlet değil, insandır. Kutsal olan yaşamdır” dedi, “Her ne milletten, her ne ırktan, her ne inançtan olursa olsun, yaşamı kutsal saymadığın sürece bu topraklara layık bir devlet olunamaz kardeşlerim” diye sesleniyordu. Acısına kendini kapatmamış, son on yılın her bir katilam mağduruna kelimeleriyle elini uzatan Rakel Dink’i dinledi dün Agos’un önünde toplananlar. On yıl önce onun “sevgiliye mektubunu”, sesinin çatladığı heceleriyle akıllarına kazıyanlar, belki en çok “bir bebekten katil yaratan karanlığı” hatırlıyor. On yıl önce aynı konuşmada “Diyorlar ki ‘O büyük bir adamdı.’ Size sorarım: O büyük mü doğdu? Hayır. O da bizim gibi doğdu. ...Fakat yaşayan ruhu, yaptığı iş, kullandığı üslup gözlerindeki, yüreğindeki sevgi onu büyük yaptı. İnsan kendiliğinden büyük olmaz. İnsanı yaptıkları büyük yapar” demişti bir de. Bir bebekten katil, faşist yaratılabildiği gibi, sıradan bir bebeği büyük insan yapan da tercihleriydi. Böyle zamanlar da tercihlerine göre ayırıyor insanları. Büyütüyor yahut küçültüyor. Hrant Dink için düzenlenen anma töreninde konuşan Rakel Dink, ‘Gelin bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kaldıralım’ dedi Gazeteci Hrant Dink, 10 yıl önce öldürüldüğü yerde, genel yayın yönetmeni olduğu Agos Agos’un önüne gelenler göz yaşlarını tutamadı. Gazetesi’nin eski binası önünde, bin lerce kişinin katıldığı bir törenle anıl dı. Dink’in eşi Rakel Dink, “Gelin, bu ülkedeki güvercin tedirginliğini kal dıralım” diye konuştu. Alana gelen lere “Sevgiyi giyinin” diye seslenen Rakel Dink, İncil’den alıntı yaparak, “Tanrı’yı seviyorum deyip de karde şinden nefret eden yalancıdır. Çünkü gördüğü kardeşini sevmeyen, görme diği Tanrı’yı sevemez” dedi. Dile kolay, 10 yıl... Binlerce kişinin katıldığı törende konuşmayı Dink’in eşi Rakel Dink yaptı. Dink konuşmasına, “10 yıl... Dile kolay. Tam 10 yıl... Sensiz hiç kolay değil. Sensiz olmak, sevdiğinin yanında olmayışı, hele kalleş bir planla benden almaları ayrıca acı, ayrıca keder ve üzüntü dolu” sözleriyle başladı. “Acısı 20 yılı bulanlara, 30’u 40’ı bulanlara ben şimdi ne diyeyim? Çocuğu öldürülenlere ben şimdi ne diyeyim” diye soran Rakel Dink, “10 yıldır burnumun direği nasıl yanarak sızlarmış, gözyaşlarım ekmeğimi nasıl ıslatır, ne kadar tuzlu imiş, bunları yaşayarak öğrendim. Kin ve öfkeyle nasıl baş edilirmiş, yüce lütufla öğrendim. Yokluğunu her düşündüğümde, aynı alev ateşi gibi, bedenimi yakar ve yakar, sanki derimi kaldırsam alev fışkıracak olur” dedi. Yılanın gömleği Dink’in öldürülüşünün ardından yaşanan katliamları ve saldırıları sıralayan Rakel Dink, “Önümüze bir dava süreci verdiler. Mahkemelere girdik çıktık. Üzerimize gülündü, hakaret edildi, ‘Ya sev ya terk et’ denildi. Önce ‘Cinayette örgüt yoktur’ dendi, sonra Yargıtay ‘Örgüt varmış ama birkaç milliyetçi gençle sınırlı’ dedi. Sonra gün geldi, cinayeti işleyen, sonra üzerini örten, bundan çıkar sağlamaya çalışan devletin içindeki ittifaklardan biri birden bozuldu... Birkaç milliyetçi gençten oluşan örgüt gitti, yerine FETÖ geldi. Bir ara Ergenekon’muş gibi yaptılar, ama bizim davayı teğet geçti. Devlet her seferinde kuyruğunu olay yerinde bırakıp ‘işte iblis’ diyor. Ne yalan, ne doğru. Yılanın peşinden gitmek yerine yılanın gömleğiyle uğraşmaktan ne zaman yorulacağız” diye sordu. Dink’i hedefe koyanlar, tehdit edenler, Sabiha Gökçen haberinin ardından Genelkurmay’dan bildiri yayınların ne zaman adalet önüne çıkarılacağını soran Rakel Dink, “Bu cinayetin faili meşhurdur. Bu cinayetin faili öyle görünüyor ki tüm kademeleriyle devlettir. Yok eğer, devlet değilse yine o devlet kendi içindeki taşları ayıklamakla sorumludur” dedi. Gazetecilerin de davası 10 yıl önce öldürülen eşinin acısını paylaştığını, davasından bahsediyor olmanın acı verici olduğunu kaydeden Rakel Dink, “Ama ülkenin demokratikleşmesi için bu dava da bu milletin önemli bir davası. Tüm bu yaşananlar Vedat ARIK içinde bizlere gelecek adına hâlâ umut veren tek şey, halkın bu cinayeti vicdanlarında mahkum etmesidir. Bu dava hakikati ararken kendini hapislerde bulan, barış ve özgürlük için mücadele ederken özgürlüğü elinden alınan tutuklu gazeteci ve milletvekili dostlarımızın da davasıdır. Tanrı’dan dileğim bir an önce sağlıkla sevdiklerine kavuşmalarıdır” diye konuştu. Gerçek katil belli değil Hrant’ın arkadaşlarından Bülent Aydın da, “Gerçek katiller hâlâ ortaya çıkarılmadı. Katilleri koruyan cinayete ortaktır. Biz Hrant’la birlikte eşitlik, özgürlük mücadelesi verenleriz. Kürt’üz, Lazız, Türküz, Ermeniyiz, Çerkesiz. 10 yıldır Hrant’ın davasını takip edenleriz” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Dokunan yansa da yazacağız Hrant Dink için Ankara’da düzenlenen anma etkinliklerine polis baskısı damga vurdu. İlk etkinliğin yapıldığı BirGün gazetesinin Ankara bürosu, sabah saatlerinden itibaren TOMA, gözaltı araçları, polis köpekleri ve çok sayıda polis ile abluka altına alındı. Polis, valilik kararı doğrultusunda eylem ve etkinliğe izin verilmeyeceği konusunda uyarılarda bulundu. Hrant’ın sevenleri, gazeteci meslektaşları, CHP milletvekilleri Orhan Sarıbal, Ali Şeker ve Onursal Adıgüzel ile TMMOB Başkanı Emin Koramaz’ın da araların da bulunduğu demokratik kitle örgütleri yöneticileri de buradaki eyleme katıldı. Hrant’ın “dostluk, barış, bir arada yaşam” dediği için katledildiğini belirten CHP’li Şeker, “Hrant’ın barış, kardeşlik diyen diline sahip çıkacağız ve Türkiye’nin barışını, kardeşliğini savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu. TGS Ankara Şube Yöneticisi Cem Gurbetoğlu da cinayetin arka planını araştıran gazetecilerin yargılandığını anımsatarak, “Ahmet Şık’ın deyimi ile dokunan nasıl yandıysa aynı isimlere dokunanlar hâlâ yanıyor” dedi. Bir gün Ankara Temsilcisi Yaşar Aydın da “Türkiye’yi daha da karanlık bir döneme sürüklemek için milletvekilleri ‘Evet’ oyu kullanıyor. Hrant’ın mücadelesine yoldaş olmak bugünün Türkiye’sine ‘Hayır’ demekten ve Hrant’ın doğru düşüncelerine ‘Evet’ demekten geçer” ifadelerini kullandı. Ankara Hrant Dink Anma İnisiyatinin Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirmek istediği anma törenine polis müdahalesiı oldu. Tören, Mülkiyeliler Birliği’nde yapıldı. l ANKARA / Cumhuriyet Vahşetin çağrısı Bir gazeteci, Reina katliamının sanığı yakalanır yakalanmaz Twitter’a: “Emniyet’in katili konuşturmak için 30 günü var. OHAL’in faydaları” yazdı. “Katil, çocuğu ile yakalanmış. Katili konuşturmak için o çocuk da ne şekilde kullanılması gerekiyorsa kullanılmalı. Ahlaki sakınca yok” da yazdı. “Bu katile her sağlık kontrolünde kolonoskopi yapılmalı” da yazdı. Bunları yazmasının üzerinden iki gün geçti, bir sürü tepki aldı ama fikri değişmedi. Hâlâ “Ahlaki sakınca yok” açıklamasının arkasında durmakta ısrarcı. Çocuğa işkenceden bahsetmediğini söylüyor. Fikrini, “Bir kadın nasıl çocuğunu kullanarak kocasını manipüle ederse, devlet de katile aynısını yapabilir” diye savunuyor. “Benim yazdıklarımdan çocuğa işkence yapılsın sonucu çıkartan, kendi sapkın düşüncesini söylüyordur” diyor. O kadar heyecanlı ki; susmak bilmiyor. Adı Cemil Barlas. Bir çeşit gazeteci. Hem de aileden gazeteci. Halihazırda yandaş bir gazeteci. Gözaltındaki sanığa işkence yapılmasını doğal hatta gerekli bulan bir gazeteci. Çocuğun bu durumda sanığa karşı bir koz olarak kullanılmasını kaçınılmaz sanan bir gazeteci. Şu kaotik günlerde kendi yerini kollamak adına şuursuz bir heyecan duyan bir gazeteci. Arenada aslanlara yem olarak atılan kölenin parçalanışını imparatorun gözüne girecek bir coşkuyla izlemek isteyen bir gazeteci. Muhtemelen insan hakları diye bir şeyden hiç haberi olmamış. Sanık hakları diye bir şey olabileceği aklına gelmiyor. İşkenceyi polisin görevleri arasında ve yasal sanıyor. Değil çocuk hakları, pedagoji nedir onu bile bilmiyor. Vicdanı da yok... Kısasa kısas diye bir şey öğrenmiş. Meydanlarda sallandırılması gereken birkaç kişiyle her mesele hallolur sanıyor. Babadan kalma yöntemler en iyisidir diyor. İşin kötüsü tek başına da değil. Sokak onun gibi düşünenlerle dolu. Hem de her ideolojiden, her meslekten, her seviyeden. Onlar bu durumlarda coşuyorlar ve bir holigan heyecanıyla yükselen vahşi duygularını arsızca suçluların, sanıkların üzerine kusuyorlar. Çocuk tecavüzcüsü tecavüze uğrasın istiyorlar. Yurtta yanarak ölen kızların ölümünden sorumlu olanlar da cayır cayır yansın diye dua ediyorlar. Yaptığı bina depremde yıkılan müteahhittin üzerine kayalar falan düştüğünü hayal ediyorlar. Ceza olarak, işlenen suçtan daha büyük bir suç tahayyülünde sınır tanımıyorlar. Suçlununkinden daha yüksek bir şiddeti içselleştirip suçluya yöneltmeyi hak biliyorlar. Bedenlerinden çıkan ateş kadim bir linç kültürünü daimi kaynatıyor. Sosyal medyada en ummadığınız insanlar bile aynı heyecanla o ateşe odun atıyor. Etraf yakalanan sanığın yüzü gözü dağılmış fotoğraflarını iştahla paylaşanlarla dolu. Fotoğrafın altına sadistçe yorumlar yazmaya doyamayanlarla dolu. Sanığa yapılmasını hayal ettikleri işkenceleri ballandıra ballandıra anlatanlarla dolu. Beşeri adalet onları kesmiyor; o yüzden işlememesiyle de ilgilenmiyorlar. İlahi adaletten pek eminler; ismine kanıp onun beşeri adalet kadar bile zuhur etmediğini bir türlü belleyemiyorlar. İktidarın tam da görmek istediği şahane tablo bu: Hukukunu epeydir kaybetmiş bir ülke; aklını ve vicdanını ve izanını da hızla kaybetmekte. DİNK İÇİN ANMA TÖRENLERİ Hesaplaşmaya kurban edilmesin Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 10. yıldönümünde çeşitli illerde düzenlenen etkinliklerle anıldı. BURSA: Demokrasi Güçleri, Akademik Odalar Birliği’nde Dink’in ölümünün yıl dönümünde basın açıklaması düzenledi. Bursa Demokrasi Güçleri Yürütme Kurulu Üyesi Nadir Kırlılar, “10 yıl kâh suskunlukla, kâh devlet içindeki kanatların birbirini işaret etmesiyle geçti. Tetiğin arkasındaki nispet gibi terfi ettirilen bütün o eller bir an önce yargı önüne çıkarılmalı, dava devlet içindeki hesaplaşmalara kurban edilmemelidir” dedi. BODRUM: ÖDP Bodrum İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikte katılımcılar “10 yıl oldu Hrant da yok adalet de yok, öfkeliyiz’ ve Ermenice “Em Hemü Hrant in Em Henü Ermeni ne” (Hepimiz Hrantız Hepimiz Ermeniyiz) yazılı pankart açtı. ÖDP İlçe Başkanı Mustafa Erdoğan, Hrant Dink, Uğur Mumcu ve Metin Göktepe’nin katillerinin bulunmadığını belirterek, “Hrant kardeşimizin çağrısı Türkiye halklarının bilincinde ve vicdanında onurlu bir yer edinmiştir” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle