03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 11 Ocak 2017 6 ‘Baskıya direnmeSarısülük davasının görüldüğü mahkemeden bir skandal karar daha hakkınız yok’EGYYLÖİNENEMDGLEEERRZMİNİ EE Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ethem Sarısülük davasındaki gerekçesinde sanık polis Ahmet Şahbaz’ın delil olarak saklanan silahının, sanığa teslim işlemlerinin yapılması için Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne verilmesine karar verdi. Sanığa “Ka mu görevine ait araç ve gereçle ri suçta kullanma” maddesinden ceza ALİCAN ULUDAĞ arttırımı yapılmasına gerek olmadığını belirten mahkeme, gerekçesinde silahın kamu malı değil, sanığa ait zati demirbaş ol duğunu ifade etti. Kararda, Gezi eylemlerinde sıkça dile getirilen “baskıya karşı direnme hakkı” “ütopik” olarak nitelendirildi; “Po lisler, mevcut linç girişimine ve yasal olarak silah kullanma yet kileri bulunmasına rağmen silah kullanmaktan sürekli imtina et tiler. Dolayısıyla hükümeti devir meyi amaçlayan, ülke için güven lik sorunu yaratan göstericilere karşı kolluk görevlilerinin sessiz kalması düşünülemez” denildi. Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin para cezasıyla kurtardığı Ahmet Şahbaz’ı akladı ğı, öldürülen Ethem Sarısülük’ü suçladığı ve Gezi direnişini mahkum etmeye çalıştığı kararın da, “direnme hakkı” tezine kar şı özel bölüm ayırdı. Sarısülük ai lesinin avukatlarının, “baskıya karşı direnme hakkına” ilişkin AİHM’ye yaptığı başvuruya dik kat çeken mahkeme, şunları kay detti: “Katılan taraf vekillerinin pozitif hukukta var olmayan, sa dece doktrinsel tartışmadan iba ret olan, dönem dönem bazı mü cadeleleri meşrulaştırmak için kullanılan ‘baskıya karşı diren me hakkı’ gibi ütopik bir kavra mı Gezi olayları ile bağdaştırma sı, daha da ötesi asayişi sağlamak ve ülke bütünlüğünü korumak la görevli kolluk güçlerinin mev Ethem Sarısülük’ü öldürdüğü silah sanık polis Şahbaz’a iade edilecek. cut olayları bastırmak amacıyla yaptıkları görevi ‘haksız müdahale’ olarak değerlendirmeleri mevcut pozitif hukuk içerisinde kabul edilemez niteliktedir. Bu vesile ile katılan tarafın ileri sürdüğü direnme hakkına eldeki somut dava bağlamında değinmek gerekir. Direnme hakkı Hukuk Felsefesi, Kamu Hürriyetleri, İnsan Hakları kavramları bağlamında ele alınmış, doktrinsel tartışmanın ötesine geçememiş, çeşitli dönemlerde örneğin ortaçağda kilise ile kral arasındaki mücadelede olduğu gibi bu mücadeleyi meşrulaştırmak için kullanılan, herhangi bir devletin anayasasında, mevzuatında yer almamış bir felsefi kavramdır. Aksine ceza kanunlarınca bu gibi devlet, hükümet aleyhine girişimler ağır biçimde cezalandırılma cihetine gidilmiştir.” Baskıya karşı direnme hakkı diye bir hakkın bulunmadığını iddia eden mahkeme, bu konunun sadece doktrinsel tartışmadan ibaret olduğu, kolluk görevlilerinin kendilerine anayasa, yasa ve yönetmelik ile verilen görevle rini yerine getirmeye mecbur olduklarını öne sürdü. Suç tarihinde kolluk görevlilerinin yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirdikleri iddia edilen kararda, “mevcut linç girişimine ve yasal olarak silah kullanma yetkileri bulunmasına rağmen silah kullanmaktan sürekli imtina ettikleri, dolayısıyla azami ihtimam ile görev yaptıkları, yakma, yıkma, saldırı ve linç girişimlerine, hükümeti devirmeyi amaçlayan, ülke için güvenlik sorunu yaratan göstericilere karşı kolluk görevlilerinin sessiz kalmasının düşünülmesinin mevcut pozitif hukuk karşısında kabul edilemez olduğu değerlendirilmiştir” görüşüne yer verildi. Silah kamu malı değilmiş Mahkeme, “meşru müdafa sınırının kast olmaksızın aşılarak ölüme neden olma” suçundan 10 bin 100 TL adli para cezası verirken, Türk Ceza Yasası’nın “Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma” başlıklı 266. maddesi kapsamında sanığın cezasında arttırımına gerek olmadığını kaydetti. Kararda, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Zati Demirbaş Tabanca Satış Senedine göre, suça konu tabancanın mülkiyetinin kamuya ait olmadığı, sanığa ait zati demirbaş olduğu, bu nedenle sanık hakkında TCK’nin 266. maddesinin uygulanma imkânının bulunmadığı, söz konusu artırım maddesinin ancak mülkiyeti kamuya ait silahlarda uygulanabileceği ifade edildi. Silah iade edilecek Mahkeme, savcılığın suçta kullanılması sebebiyle sanığa ait silah ve eklerinin müsaderesi talebini de reddetti. Sanığın eyleminin taksirli suça ilişkin olduğunu savunan mahkeme, “kasıtlı bir suçta” işlenmediği için müsadere edilemeyeceği, silah ve eklerinin resmi işlemlerin tamamlanması için sanığın bağlı olduğu kuruma gönderilmesi gerektiği kanaatine varıldığını kaydetti. Yani silah, Ankara Emniyeti’ne gönderilecek ve işlemler tamamlandıktan sonra Şahbaz’a teslim edilecek. Şansal için acil kampanya Uluslararası Af Örgütü, linç girişimine maruz kalan ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanan modacı Barbaros Şansal için “acil eylem” kampanyası başlattı. Türkiye’yi Barbaros Şansal’ı derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmaya ve Şansal’a yönelik suçlamaları düşürmeye çağırdı. Şansal’a yönelik lincin sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını istedi. Şansal yılbaşında sosyal medyada paylaştığı bir video mesaj ve tweet nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ettiği gerekçesiyle tutuklanmıştı. vVeücyuadrualnadraoklueşstiukler Af Örgütü’nün kampanya metninde, “Barbaros Şansal yılbaşında sosyal medyada, çok sayıda gazetecinin gözaltında olduğu, yolsuzluk ve çocuklara yönelik istismar iddialarının yaygın olduğu bir dönemde insanların yeni yılı kutlamasını eleştirdiği ve en sonunda ‘Bokunda boğul Türkiye’ dediği kısa bir video mesaj paylaştı. 2 Ocak’ta Kuzey Kıbrıs’tan sınır dışı edilerek Türkiye’ye gön Barbaros Şansal derildi. Barbaros Şansal’ın avukatı Uluslararası Af Örgütü’ne, Kuzey Kıbrıs yetkililerinin kendilerine resmi sınır dışı etme kararını beyan eden bir belge vermediğini ifade etti. 2 Ocak akşam saatlerinde, Atatürk Havalimanı’na varışında polisler tarafından gözaltına alınmadan önce uçağı terk ederken bir grubun saldırısına uğradı. Avukatı, Uluslararası Af Örgütü’ne fiziksel saldırı sonucu vücudunda kesikler ve yaralar olduğunu ve 4 Ocak itibarıyla henüz saldırıya yönelik cezai soruşturma olmadığını belirtti. Avukat, saldırıya ilişkin bir videonun internette paylaşılmasının ardından havalimanı personelinin çalıştığı şirketin üç kişiye yönelik bir disiplin soruşturması başlatıldığını duyurduğunu ifade etti” denildi. Şansal’ın, “Bokunda boğul Türkiye” ifadesine dair, “İki yıl kadar önce bir internet sitesinde yaptığım röportajın anısına sosyal paylaşım sitesinde zaman zaman bu espriyi de kullanarak video çekimleri yayınlamaktayım” dediği aktarılarak, şöyle devam edildi: “Şansal’ın paylaştığını kabul ettiği video mesaj ve tweet ifade özgürlüğü hakkı kapsamında koruma altındadır ve cezai kovuşturmaya konu olmamalıdır. Uluslararası Af Örgütü uzun süredir TCK 216’nın değiştirilmesini ve ifade özgürlüğü hakkında getirilebilecek kısıtlamaları aşan 2. ve 3. paragraflarının kaldırılarak uluslararası hukuk ile uyumlu hale getirilmesi çağrısında bulunuyor.” l İSTANBUL/Cumhuriyet Tanrıkulu, Yıldırım’a Roboski Anıtı’nı sordu CHP İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi (PM) Üyesi Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır’da DBP’li Kayapınar Belediyesi’ne kayyım atanmasının ardından, Roboski’de 28 Aralık 2011’de savaş uçakları tarafından bombalanarak yaşamını yitiren 19’u çocuk 34 kişi adına yapılan Roboski Anıtı’nın kaldırılmasını TBMM gündemine taşıdı. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 28 Aralık 2011’de gerçekleştirilen hava operasyonu sırasında 34 köylünün öldürüldüğünü anımsatarak, Başbakan Yıldırım’a şu soruları yöneltti: 4 Roboski Anıtı’nın kaldırılması, AKP hükümetinin Roboski katliamıyla ilgili duyduğu suçluluk duygusuyla mı ilgilidir? 4 Bölge halkında derin bir travma yaratmış olan bir katliamın simgesini sökme kararını kim veya kimler hangi gerekçeyle vermiştir? 4 Roboski Anıtı’nın kaldırılması halkın hassasiyetlerinin kaşınması için yapılan bir provokasyon girişimi midir? 4 Roboski Anıtı neden gece karanlığında sökülmüş ve anıtta katliamda hayatını kaybedenlerin isimlerinin bulunduğu levhalar neden kırılmıştır? 4 Roboski Anıtı’nı söktürenler, bu katliamın bu şekilde unutturulabileceğini mi düşünmüşlerdir? l MAHMUT ORAL /DİYARBAKIR haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Suruç ailelerinden tepki ‘Yaralı kurtulanlar öldürüldü’ Suruç Aileleri İnisiyatifi, 33 kişinin yaşamını yitirdiği Suruç katliamında emniyet müdürü Mehmet Yapalıal’ın görevi ihmal ve kötüye kullanma suçundan 7 bin 500 TL cezaya çarptırılmasına tepki gösterdi. Katliamda yaşamını yitiren Çağdaş Aydın’ın babası Fethi Aydın, “Bu son yaşananla Suruç’ta yaralı kurtulan insanları bir daha öldürdüler” dedi. Suruç Aileleri İnisiyatifi dün Taksim’de bulunan İnsan Hakları Derneği’nde Suruç eski emniyet müdürü Mehmet Yapalıal’ın katliamla ilgili görevi ihmal ve kötüye kullanma suçundan 7 bin 500 TL cezaya çarptırılması ile ilgili bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını katliamda yaşamını yitiren Çağdaş Aydın’ın babası Suruç gazisi Fethi Aydın okudu. Aydın basın açıklamasına “Oradan yaralı kurtulduğum için bu yaşanan durumdan dolayı zor durumdayım, sığdıramıyorum” sözleriyle başladı. Yaşadıkları adaletsizliğin ilk olmadığını kaydeden baba Aydın, “Türkiye tarihinin böyle rezil kararlarla dolu olduğunu biliyoruz. Katliamda sorumluluğu olan birçok kamu görevlisini kaçırıp sadece bir tanesini yargılayarak bizi kandıramazsınız. Yargıladığınız o kamu görevlisine 7 bin 500 TL ceza vererek adaleti sağlayamazsınız. Daha önceki siyasi katliam davalarında sergilenen tiyatroyu bize adalet diye yutturamazsınız. Tırnağına dünyaları değiştirmeyeceğimiz canlarımıza fiyat biçerek bizim yüreğimizi soğutamazsınız” diye konuştu. Ellerimiz yakalarında Para cezası kararının yargıya neden güvenmediklerinin kanıtı olduğunu belirten Aydın, “Katliam mağdurları mahkeme salonlarına girdiğinde eli ayağı dolanan, çok üzgün olduğu söylenen yargı mensuplarının ne kadar iki yüzlü olduğunun resmidir bizim yaşadıklarımız. Bu yüzden biz 7 bin 500 TL’lik bir adalet değil kaybettiklerimize biçecek herhangi bir maddi değeri tanımıyoruz. Adalet dışındaki hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. 18 aydır yürüttüğümüz adalet mücadelemize devam edeceğiz. Katiller, katliamda sorumluluğu olanlar ve bu sorumluluğu aklayanlar bilsinler ki iki cihanda ellerimiz yakalarında olacaktır” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL Rektörler OHAL’i fırsata çevirdi O İhraçta ilk 10 üniversite:lağanüstü hal ilanı nın ardından çıkarılan 672, 675, 677 ve 679 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerde görev yapan toplam 4478 öğretim elemanı ihraç edildi. En çok akademisyen ihraç eden üniversiteler, Süleyman Demirel, İstanbul ve Gazi üniversiteleri oldu. EğitimSen Genel 10987654321SKAEMePÇGSİ.rstalMücaaçatamilnnautazeyüanirkiueysakrÜbkamsÜkşkuknCnÜaaÜSalivlni.lnÜ.evneeBİieDnimvvOrÜarieseevsyannimretrimasstisevrrieieirstsetÜeÜskeiiert:ilinnss:ezs1Üi6iii1ivsv:t0M:n7eie1e19:1i1av7srr319srsei :tii1rtt1 sÜ4eei1tnss eiii::vs11:i13:21411 923 Başkanı Kamuran Karaca, üniversitelerden EğitimSen mekle tehdit edilmektedir.’’ üyesi 117 akademisyenin ihraç edildiğini belirterek, şöyle Yüzde 3.46 devam etti: Kamu üniversitelerinde gö “EğitimSen üyelerini ih rev yapan akademik personelin raç etme rekoru Ankara yüzde 3.46’sının ihraç edildi Üniversitesi’nde. İkinci sıra ğine dikkat çeken Karaca, “Uy da Kocaeli ve Mardin Artuk gulanan bütün bu anti demok lu üniversiteleri geliyor. Eğitim ratik yöntemler ile akademis Sen üyelerinden ihraç edilen yenler sindirilmek ve susturul lerin bir bölümü imzacı olma mak istenmekte, atılanlar üze yıp bulundukları üniversiteler rinden geride kalanlara gözda de muhalif kimliği ile bilinen ğı verilmesi amaçlanmaktadır. akademisyenlerden oluşmak Herhangi bir soruşturma ve di tadır. EğitimSen üyelerinin ih siplin işlemi yapılmadan, bir fi raç edilmesinin altında imzası il işlenmiş varsayımı üzerin olan rektörlerin OHAL’i fırsata den sürdürülen işten çıkarma dönüştürmek isteyen rektörler uygulamasına tabi tutulan aka olduğunu, bu üniversite rektör demisyenlere yönelik yaşanan lüklerinin üniversitelerinde bü bu kıyım politikasına son ve yük bir ‘cadı avı’ başlattıkları rilmeli, üniversiteyi üniversite nı söylemek mümkündür. Ba yapan evrensel ilkeleri ayak zı üniversitelerde ise emeklili lar altına alan OHAL hukuku ği gelmiş üyelerimiz emekliye na dayandırılarak işine son ayrılmaya zorlanmakta, emekli verilenler yeniden görevlerine olmadıkları takdirde ihraç edil iade edilmelidir’’ dedi. Tutuklu avukat için adliye önünde nöbet Kanun hükmünde kararna duğuna dikkat çekerek, “Böyle bir ortam me ile kapatılan Hal da anayasa yapılmaz. kın Hukuk Bürosu Türkiye’de bağımsız avukatlarından Eb bir yargı yok. Her 4 ru Timtik, Tunceli hâkimden biri tutuk Ovacık’ta polis nok lu, böyle bir ortam tasında öldürülen da hâkimler ve savcı Oğuz Meşe için Kıraç lar bağımsız karar ve Cemevi’nde verilen rebilir mi? Dün de ve yemeğe polisin mü remiyorlardı, ancak dahalesi sırasında gö bugün için asla böy zaltına alınarak tu le bir şeyden söz ede tuklanan kardeşi avu Ebru Timtik meyiz” ifadelerini kat Barkın Timtik için dün Çağ kullandı. Barkın Timtik’in gö layan’daki İstanbul Adliyesi zaltında tutulurken darp edildi önünde nöbet tuttu. “Adalet nö ğine ilişkin fotoğrafları ortaya betindeyiz. Avukat Barkın Tim çıkmıştı. 5 gün gözaltında tu tik serbest bırakılsın” dövizi ile tulan Barkın Timtik çıkarıldığı nöbet tutan avukat Ebru Tim hâkimlikçe “örgüt üyeliği” iddi tik yaptığı açıklamada, gazete asıyla tutuklanmıştı. ciler ve avukatların tutuklu ol l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle