03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 11 Ocak 2017 10 Her gün bir Cumhuriyet(miş)!.. Üfffff!.. Bu da nereden çıktı şimdi?.. Lafa bakın siz: Her gün bir Cumhuriyet almalıymışız. İnternetten bedava okusak bile parayı bastırıp basılı gazeteyi almalıymışız... Üstelik 2 lira. En pahalı gazete. Üstelik 18 sayfa. Pek çok gazete 30 40 sayfa yayımlanırken 2 lirayı bastırıp 18 sayfalık Cumhuriyet niye tercih edilsin ki? Yalnız fiyata zam yapmakla da yetinmemişler. Dün gazetenin birinci sayfasına nal gibi bir başyazı oturtmuşlar. Bir kampanya başlamış. Sloganı: Her gün bir Cumhuriyet!.. Gerekçesini de açıklamışlar: Cumhuriyet susarsa bu ülkede demokrasiyi, özgürlükleri, laikliği savunanların sesi kısılmış olur(muş). Amaç buradan belli oluyor işte. Demokrasiyi savunmak dedikleri ne? Hükümete, özellikle de Cumhurbaşkanımıza karşı protesto yürüyüşleri yapılsın, mitingler düzenlensin, Gezi Parkı’nı işgal etmek serbest olsun, isteyenler okullarda Kürtçe de öğrenebilsinler, falan filan... Laikliği savunmak dedikleri ne? Devlet milletine yabancılaşsın, Müslüman ülkesinde Müslümanlığı yaşamak yasaklansın, Yunan kâfirinin mitolojisi okullarda okutulsun ama Kuran asla okullara girmesin, falan filan... Özgürlükler dedikleri ne? Düşünce özgürlüğü kılıfı altında herkes diline geleni dilediği gibi söylesin, yerli ve milli olmayan da memlekette hayat hakkı bulsun, terör örgütünü lanetlemeyen partiler kapatılamasın, kahraman ordumuzun Suriye ve Irak çöllerindeki fetih seferleri savaş suçu olarak lekelenebilsin, falan filan... Bir de medya özgürlüğü meselesi var. Bu Cumhuriyet gazetesinin kampanyasının asıl amacı da zaten bu. Laf kalabalığına getirip güya demokrasiyi, özgürlükleri, laikliği savunuyormuş gibi yapıp zehirli çatal dillerini serbestçe kullanmak hesabındalar... Siz bu gazetede bir gün bile AKP hükümetlerinin, hele hele Cumhurbaşkanımızın yaptıkları onca hayırlı faaliyetten, ettikleri altın değerinde sözlerden olumlu şekilde bahsedildiğini hiç gördünüz mü? Neredeyse iki buçuk aydır tutuklu olan 11 arkadaşları için ara vermeden yayın yapıyor, onları tutukladığı için adaletimizi, yargının savcı ve hâkimlerini kıyasıya suçluyorlar. Halbuki daha iddianame hazırlanmadı. Tutuklu olanların FETÖ ile, PKK ile, PDY ile, PYD ile neler pişirdikleri ortaya dökülmedi. Ama yavuz hırsızın ev sahibini bastırması misali bu gazete... Neyse anladınız... Benim gibi düşünenler yani bu milletin ta kendisi olanlar asla bu gazeteyi almayacaklardır. Bizim Sabah, Akşam falan filan gibi bir sürü gazetemiz var. Bizim Akit’imiz var. Cumhuriyet gazetesine mi kaldık yani? Cumhuriyet’i ancak Cumhuriyet’ten yana olanlar alacaktır. AKP iktidarına, bilhassa Allah’ın bize bir lütfu olan Cumhurbaşkanımıza karşı olanlar alacaktır. Millet olarak biz almayız ve bunu buradan ilan ediyoruz... Önemli not: Yarın bu köşede ola ki Aydın Engin denen nursuz suratlı herif “Köşemi hack’lemişler” diye feryat figan edecektir. Etsin. Dersini almazsa yine hack’leriz... Çalışmayı başarabilen gazetecileri kutluyorum HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, partisinin grup toplantısının başında yaptığı konuşmada gazetecilerin özgürce çalışamadığını belirterek, “Bu onurlu meslek bugün büyük bir baskı altında. Geçen yıl bine yakın gazeteci yaptıkları haberlerle mahkemelere ifade vermek zorunda kaldı. 143 gazeteci tutuklu” dedi. Grup konuşmasını yapan HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde hâlâ çalışmayı başarabilen gazetecileri kutladığını ifade ederek, “Tutuklu gazetecileri de unutmayalım. Sadece halka gerçeği söylemek için hayatlarıyla bunun bedelini ödeyen Metin Göktepe şahsında katledilen bütün gazetecileri de selamlıyorum” diye konuştu. Dünya birincisi olma utancıyla karşılıyoruz 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle bir açıklama yapan CHP milletvekili Zeynep Altıok Akatlı, “Gönül isterdi ki bugünü basının özgür olduğu koşullarda, gazetecilerin haber takip edebildiği, halkı bilgilendirebildiği bir Türkiye’de karşılayalım. Oysa biz sadece 146 tutuklu gazeteciyle dünya 1’incisi olma utancıyla değil Metin Göktepe cinayetinin takipçisi, toplumu nice gerçekle buluşturan Ahmet Şık’a gözaltında 3 gün su verilmediği gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi. Baydemir işsizlik ödeneklerini sordu HDP milletvekili Osman Baydemir, işsizlik maaşı kesilen gazetecilerin durumunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na sordu. Soru önergesi veren Baydemir, işsiz kalan gazetecilerin 2 ay ödenek aldıktan sonra işsizlik maaşının kesildiğini belirterek Müezzinoğlu’na bu durumun nedenini sordu. Baydemir, “Çalışma yaşamında tanınan hakların, KHK’ler gerekçe gösterilerek hiçe sayıldığını düşünüyor musunuz” sorusunu yöneltti. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Sevgili ‘İçeridekiler’, Üzerinden tam beş yıl geçmiş… 28 Aralık 2011 gecesi, Roboski’de 34 kişiyi katleden bombaların yağdığı zamandı. Ertesi sabah, Şırnak’ın Uludere ilçesinin daracık, kıvrımlı dağ yollarından köye doğru yola düşmüştüm; sadece birkaç gün sonra, Türkiye, Roboski çok büyük bir karanlıkla girdi yeni yıla. Pek çok kişi, kendi ülkelerinin bir parçasında yaşanan bu trajedinin farkında bile değildi... Gene de o günlerde Roboski gibi bir dehşet, gündeme konu olabiliyordu; tartışabiliyorduk... Meğer, Roboski katliamı zamanlarımız, “iyi zamanlarımız” imiş... Düşünün, o zamanlar, böyle bir katliamın yaşandığı zaman, “iyi zamanlar” imiş diyorum. O zamanlar, olayın neden, nasıllarının, faillerinin kimliğinin, “Ankara’nın karanlık koridorlarında kaybedilmeyeceği” sözleri bile veriliyordu... Her ne kadar tutulmayacak sözler olsalar da... Şimdi sözlerin verilmesi bir yana; ağızlardan çıkanı kulaklar bile duymuyor. Daha bu yazı kaleme alınırken bu ülkenin Başbakan Yardımcısı, gazetecilere, “Medyadaki bazı arkadaşlar ayağını denk alsın!” deyiverdi. “Ayağını denk almak...” Mafyanın konuşma tarzıdır bu... Bu karanlıktan demokrasi çıkacak Ve, bunu bu ülkenin en üst politikacılarından biri söyledi... Roboski’den bugüne, tam beş yıl... Ve karanlık hep büyüdü... Önce, “bölgenin” üzerinde... 2015 Haziran’ındaki seçimler ertesi tırmanan şiddetle de karanlığın gölgesi daha bir hızla yayılmaya başladı hepimizin üzerine... Şırnak’ın, Cizre’nin, Diyarbakır Sur’un yıkılmasından, sevgili dostumuz Tahir Elçi’nin kendisinin üzerine gittiği faili meçhuller gibi bir cinayetin kurbanı olmasına, Suruç’tan Ankara, yakınlarda Beşiktaş Stadyumu önünden Kayseri saldırılarına, 15 Temmuz’a kadar, o kadar çok, o kadar çok kapkara olaylar yaşadık ki... O kadar çok kan döküldü ki... Saymakla, anmakla bitmiyor; öyle çok can yitti ki... Öyle değerli canlar gitti ki... 2016’yı geride bıraktığımız şu günlerde, yüzlerce gazeteci, akademisyen, yazar cezaevinde... Ve milletvekilleri, politikacılar... Gösterilen sebep nedir; “ülkeyi daha güvenli kılmak...” Olan nedir; ülkenin giderek daha güvenliksiz bir yer haline dönüşmesi... Tutuklananların, “suçları” nedir; yazmak, düşünmek, ifade etmek... Politikaya uzaktan yakından değmiş olmak... Siz, “düşünenler” tutuklanırken, hiç düşünmeden şiddete bulaşanlar dışarıda ve en özgür onlar... Sizler... Romanlarını, yazılarını, çalışmalarını, araştırmalarını tüm Türkiye’den farklı kesimlerin okuduğu insanlar... Sizler... Yaşamları boyu, şiddetten uzak durmuş; tersine şiddeti hep engellemeye, dışlamaya çalışmış insanlar... Günlerdir, aylardır sevdiklerinizden, yakınlarınızdan, evlerinizden barklarınızdan ayrısınız... Ve hatta, kimilerinizin mal mülklerine bile el kondu. Kimileriniz ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Çoğunuzun neyle suçlandığı bile belli değil... 12 Eylül yargısı, sıkıyönetim yargısı, DGM’lerin, özel yetkili mahkemelerin yargısı... Hiçbiri hukuku, adaleti bu kadar yok saymamıştı. Bu kadar keyfi davranan bir yargı, hiç bu kadar söz konusu olmamıştı. Yıllardır sık sık cezaevi ziyaretleri yaptığım için, “içerinin” halini, zorluklarını, zahmetlerini iyi biliyorum. Ama şimdi, “içerisi”, “dışarısı” inanın birleşti... Dışarıda da özgürlüğün kısıtlanması, baskı, iletişimin kesilmesi, ayrı düşmeler, araya giren mesafeler, kaygı, korku; tüm bunlardan kurtulabilmek için de sonsuz bir sabırla bekleyiş var. Ve dahası, “dışarıda”, herkesin yaşadığı bombalama, saldırı, şiddet korkusu var. Sokaklar insansızlaştı; caddelerdeki kalabalıklar, saldırı korkusu ile eridi... Tenhalarda ise taciz, tecavüz, pusu, şiddet korkusu sindi her köşeye. Elbette böyle kalmayacak bu haller... Bu karanlıktan bir demokrasi çıkacak; bugünler geride kalacak. İçimizde izi kalacak; bugünlerin anısı, bizleri boğmaya çalışan karanlığının hep izi kalacak... Ama, bugünler illa ki geride kalacak... İlla ki, bu karanlıktan bir güzel aydınlık çıkacak... CHP milletvekilleri gazeteciler için yapılacak düzenlemenin anayasayı Gazetecilerdeğiştirmekten önemli olduğunu söyledi tutuksuz yargılansın Meclis, dün mesaisine 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ile başladı. HDP’li ve CHP’li milletvekilleri düzenledikleri basın toplantısında gazetecilerin tutuklu yargılanmalarının “bir tür işkence” olduğu görüşünü dile getirdi. TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın ise, “Pek çok gazeteci hakkında pek çok suç iddiası var, gazetecilerin suç işleme özgürlüğü yoktur” dedi. CHP’nin gazeteci kökenli milletvekillerinin düzenlediği basın toplantısında konuşan CHP’li Mustafa Balbay, “Çalışan gazeteci sayısının, çalışmayan gazeteci sayısından daha az olduğu bir Türkiye’deyiz. Bir an önce hapisteki arkadaşlarımızın özgürlüğe kavuşmasını bütün kalemlerin özgür olmasını istiyoruz” dedi. Balbay, “Mürekkep dışında başka bir şey yalamayan gerçek gazetecilerin günlerinin kutladığını” dile getirdi. Bir an önce iddianame CHP’li Utku Çakırözer ise “Tutuklu gazeteciler, işsiz gazeteciler, kapatılan gazeteler, haber alma hakkımızın engellenmesi anlamına gelmektedir. Cezaevindeki gazetecilerin bir an önce iddianamelerinin açıklanmasını, bir an önce hâkim karşısına çıkarılmaları gerektiğini talep ediyoruz. OHAL nedeniyle ağır muamelelere son verilmesini istiyoruz. Bir an önce tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşması, kapatılan kurumların yayın hayatına geçmesi dileğimle Çalışan Gazeteciler Günü’nü buruk bir şekilde kutluyoruz” dedi. Gazeteciye dokunulmazlık CHP’li Eren Erdem ise “Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdık. Türkiye’de bugün dokunulmazlığı en fazla hak edenler gazetecilerdir. Gazetecilere Türkiye’nin normalleşmesi sü CHP’nin gazeteci kökenli milletvekilleri düzenledikleri basın toplantısı sırasında, “Gerçekler hapsedilemez” yazılı kelepçeli bir kalem ve gazetelerin kelepçelenmiş fotoğrafını taşıdı. Kılıçdaroğlu: İnatla çalışanın önünde eğiliyoruz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne de dikkat çekti. Görüşü ne olursa olsun hiçbir gazetecinin tutuklanmasını istemediklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Gazeteci üzerinde baskı kurarsak, haber, yorum yapmasını engellersek demokrasiden söz edemeyiz. 20 Temmuz darbesinin sonuçlarını birlikte görüyoruz. O açıdan birinci acıyı çeken gazeteci arkadaşlarımızdır. Özgürce haber yapamıyor lar, bazen otosansür uygulamak zoranda kalıyorlar. Şu an 147 gazeteci hapiste ama 9 bin işsiz gazeteci var. Bu iş kolunda işsizlik oranı yüzde 29. En yüksek işsizlik alanı gazetecilikte. 17 bin çalışandan yalnızca 3 bini sendikalı. Hani demokrasi, medya özgürlüğü diyoruz ya, Türkiye’nin bugün yaşadığı tablo maalesef bu. Tüm bunlara rağmen inatla, dirençle, kararlılıkla haber yapmaya çalışan gazeteci arkadaşlarımız. Oların önünde saygıyla eğiliyoruz.” recine kadar dokunulmazlık verilmeledir. Bu dokunulmazlık, yargılamaların tutuksuz gerçekleşmesini kapsamalıdır” dedi. Erdem, “Bu anayasadan daha önemli olan, gazeteciler için yeni bir düzenleme yapmaktır. Çalışamayan gazeteciler günü basın özgürlüğünün daha çok sorgulanmasına yol açmalı” ifadelerini kullandı. CHP’li Atila Sertel ise “Gazetecinin dü şüncesi ve yazdıkları hiçbir şekilde ve hiçkimse tarafından sansür edilemez. Hiçkimse yazdıklarından dolayı cezaevine atılamaz” dedi. Muhabirimiz Ahmet Şık’ın cezaevinde 3 gün susuz bırakılması ile ilgili olarak da Sertel, “Adında Adalet olan parti adaletsiz bir parti olduğunu artık kabul etmelidir” ifadelerini kullandı. Vekiller daha sonra Parlamento Muhabirleri Derneği’ni de ziyaret etti. 18 gündür gözaltında olan gazetecilerin ifadesini alacak savcı izinden döndü Tatil bitti, ifade yok CANAN COŞKUN ETHA Sorumlu Müdürü Derya Okatan, eski Diken editörü Tunca Öğreten, Yolculuk gazetesi imtiyaz sahibi Eray Sargın, DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik, muhabiri Metin Yoksu ve BirGün muhasebe çalışanı Mahir Kanaat bugün gözaltındaki 18’inci gününü doldurdu. Operasyon sonrası izne çıkan savcı bu hafta başı izinden döndü ancak ne Emniyet’te ne de savcılıkta ifade alma işlemi için adım atıldı. Gazeteciler Okatan, Öğreten, Sargın, Çelik, Yoksu ve Kanaat, 25 Aralık’ta gözaltına alınmış, ardından gözaltı kararı 30 güne çıkarılmıştı. Gazetecilerin avukatları gizlilik kararı nedeniyle müvekilleri hakkıdaki suçlamaları öğrenemedi. AKP iktidarına yakın Sabah gazetesi ise suçlamaların RedHack ile ilgili olduğunu öne sürmüştü. Gazeteciler 18 gündür, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü nezarethanesinde tutuluyor. Gözaltına alındığı günden beri açlık grevinde olan Okatan, enfeksiyon geçiriyor. Okatan’ın avukatı Özlem Gümüştaş, soruşturma savcısının bu hafta izinden döndüğünü ancak Derya Okatan Tunca Öğreten Eray Sargın Ömer Çelik Metin Yoksu Mahir Kanaat kendisiyle görüştürülmediklerini belirterek “Savcılık kaleminden bu hafta içinde de ifadelerin alımına geçilmeyeceği bilgisini aldık. Savcı 30 gün gözaltı süresini kullanacak gibi görünüyor” dedi. Gümüştaş, Okatan’ın kaldığı koğuşta 3 tane yatak olduğunu belirterek, “Yatak bile denemez. Bir somya üzerinde ince bir minder ve battaniye var. Koğuşta 5 kişi oldukları için 2 kişi yerde yatıyor. Koğuş çok pis ve havasız. Şiddetli bel ağrısı çekiyor, açlık grevinde olduğu için ilaç kullanmıyor. Günlük doktor kontrolünden geçiyor, düzenli olarak şeker ve tuz kullanıyor. Durumları değişmediği sürece açlık grevini sürdürme tutumunda” dedi. Delil bulmak için... Çelik ve Yoksu’nun avukatı Özcan Kılıç ise müvekkillerinin gazete okuyup, televizyon izleme gibi olanakları bulunmadığına dikkat çekerek, “Dışarıda olup bitenleri bizden öğreniyorlar. Haklarında delil adına somut bir şey de yok. Delil bulmak için tutuyorlar” dedi. Eray Sargın’ın avukatı Erman Öztürk de gazetecilerin banyo ihtiyaçlarını gideremediğini aktararak, bu durumu “doğal bir işkence süreci” olarak nitelendirdi. Bozdağ’a sordular Uluslararası ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu’ndan yapılan açıklamada, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan gözaltındaki gazetecilere hükümete yakın medya kuruluşlarında yöneltilen suçlamalara yanıt vermesi istenddi. Açıklamada, bu ihlallerin Avrupa Konseyi Gazetecileri Koruma Platformu ve Medya Özgürlüğü Haritalandırması projesine bildirileceği aktarıldı. NECATİ SAVAŞ Suç işleme özgürlüğü yoktur TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın da Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti. Aydın, gazetecilerin tutuklu yargılanmaları ile ilgili soruya, “Hiçkimse sorumsuz değil. Suç işlediği iddia edilen kim olursa olsun cezasını görür. Gazetecilik vasfından dolayı tutuklu kaç kişi olduğunu merak ediyorum. Kusura bakmayın suç işlemişse gereken yapılır” ifadelerini kullandı. Milletvekillerinin bile tutuklandığını belirten Aydın, “Pek çok gazeteci hakkında pek çok suç iddiası var. Sadece düşüncelerinden dolayı ya da yazı yazdıkları için tutuklanmalara hepimiz karşı çıkalım. Ama gazetecinin suç işleme özgürlüğü yoktur” dedi. Mahalli felç olabilir CHP’li Barış Yarkadaş, tutuklu gaze teci Hüsnü Mahalli’nin iki saat kesintisiz yü Hüsnü Mahalli rümesi gerektiği ve felç olma riski ile karşı karşıya olduğu bilgisini verdi. Yarkadaş, “Gazeteciler sabah önce karakola sonra adliyeye, kurtulamazlarsa cezaevine gidiyor. AKP iktidarı gazete ciliği suç haline getirdi. Gazetecilik suç değildir” dedi. Bazı sosyal medya hesaplarında gazetecilerin cezaevlerinde zehirlenerek öldürüleceğine dair spe külasyonlar yapıldığını belirten Yarka daş, “Adalet Bakanı Bozdağ’a ilettim. Bozdağ başta gazetecilerin ve tutukluların can güvenliklerinde sorun olmadı ğını, iddialara itibar edilmemesi gerek tiğini söyledi. Ben de Bozdağ’ın bu sesine itimat ediyorum” diye konuştu. Basının sesi daha da kısılacak HDP’li Mizgin Irgat, düzenlediği basın toplantısında, “Diktatoryal anayasa değişikliği ile birlikte basının sesinin daha da kısılacağı bir döneme giriyoruz. Her Mizgin Irgat anlamda karanlık bir dönem yaşıyoruz. Aydınlık geleceği kurmaya çalıştığımız bugünlerde öncelikle tutuklu gazete cilerin özgürlüklerine kavuşmasını ta lep ediyoruz. Gazetecilik özgür koşul larda, özgür alanlarda yapılması gere ken bir meslektir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle