Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cuma 30 Eylül 2016 10 Fırat Kalkanı’nda neden otosansür var? “Fırat Kalkanı” nasıl gidiyor, haberiniz var mı? Rejim medyasına bakıyorum, 23 Eylül’den bu yana pek ses seda yok. Fırat Kalkanı’yla ilgili ne dişe dokunur bir haber vardı, ne de düne kadar kayda değer bir köşe yazısı çıkmıştı. Bu sessizlik ancak bir şekilde yorumlanabilir: Saray, Fırat Kalkanı vasıtasıyla yürüttüğü siyasi iletişimi nadasa bırakmış olmalıdır; operasyon bir süre gündemden düşsün isteniyor. Neden acaba? Cevap, 23 Eylül’de Yeni Şafak’ta yayımlanan “ABD’nin Bab oyunu” başlıklı “haber”in satır aralarında. Alıntı uzun ama hiç de sıkıcı değil. Çünkü çok ilginç: “Mehmetçik desteğiyle hızlı yürüyen Fırat Kalkanı harekâtı, sahaya Amerikalıların gelişiyle yavaşladı. Pentagon destekli bazı grupların sabotajı ve Coniler’e tepki gösteren bir kısım muhaliflerin cepheden ayrılışı, terör örgütü DEAŞ’a yaradı. İki gün önce 7 köyde kontrolü yeniden ele geçiren DEAŞ, önceki gece ise 5 köyü muhaliflerden geri aldı. (...) TSK destekli muhaliflerin son günlerde birçok sorunla boğuşması, Suriye PKK’sı için fırsat niteliği taşıyor. (...) ÖSO bileşenleri arasına nifak sokarak Fırat Kalkanı’nda suyu bulandıran ABD’nin bir yandan muhaliflere karşı DEAŞ’a istihbarat sağlarken diğer yandan Türkiye’nin hedefindeki elBab’a PYD’lileri sokacağı ileri sürülüyor. (...) Kilis’e 7 kilometre uzaklıkta bulunan terör örgütü DEAŞ’ın kent merkezini hedef alan roketli saldırılarının artması, ABD’nin Fırat Kalkanı operasyonuna dönük sabotajına delil olarak gösteriliyor.” Okuduğunuz alıntının hülâsası şudur: Fırat Kalkanı yavaşladı... Muhalifler birçok sorunla boğuşuyor... IŞİD karşı saldırıya geçerek kaybettiği bazı köyleri geri alabiliyor... Tüm sınır hattının temizlendiği söyleniyor ama IŞİD Kilis’in 7 kilometre ötesinde duruyor... Ya “ABD sabotajı”? Ona da Amerikalılar cevap versin. Diğer taraftan, YPG’yi Fırat’ın batısına geçirerek Türkiye’yi sonunda IŞİD’le savaşmaya mecbur eden de ABD’dir. İzleyegeldiği Kürt ve Suriye politikaları sebebiyle Pentagon’u YPG’yle ittifaka zorlayan ise Ankara’dır. Yeni Şafak metninin alt okuması neticesinde sanırım rejim medyasının Fırat Kalkanı bahsinde neden bir hafta boyunca toplu halde sessizliğe gömüldüğü anlaşılmıştır. Çünkü işler iyi gitmiyor. Bu, ÖSO adı altında derleyip toparladıktan sonra tankların önünde sahaya sürdükleri başıbozuk cihatçı piyade takımının IŞİD’e karşı bihakkın savaşamayacağı, gören gözlere en başından itibaren malumdu. Açığı kapatmak için savaşa sürülecek Türk piyadesinin Suriye’de neresine kadar batağa gömüleceğini, ÖSO dediklerinin ne oranda başarısız olacağı tayin edecektir. Bu arada, Dabık ve Bab’ı unutmuş görünen iktidar medyasının bir haftalık sessizliği dün münferiden bozuldu. Sabah gazetesinde Okan Müderrisoğlu piyadeyle daha güneye inmenin nihayet algılanan risklerine değindi: “Harekâtın en büyük riski gösterildiği gibi ABD ile karşı karşıya gelme veya YPG unsurlarıyla çatışmaya girilmesinden ibaret değil. Türkiye’nin Rusya ile karada karşılaşması ihtimali, istenmeyen senaryo. (...) ÖSO ile birlikte Türk özel kuvvetlerinin ineceği derinlikte Rus askeri veya paramiliter unsurları ile provokatif karşılaşmanın içine sürüklenmesi riski çok hassas bir konu.” Burada, “inilecek derinlik”ten kasıt, sınırın 30 kilometre güneyindeki “el Bab”dır. Daha birkaç hafta önce, Dabık’tan, Bab’dan geçip Rakka’yı fethetmekten dem vuran akıncı özentilerinin havasını sahadaki gerçeklik dağıtıyor olmalıdır. Müderrisoğlu’ndan alıntıladığım satırları bu iyimserlikle okudum. Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’un 27 Eylül’de Ankara’da yaptığı uyarı da yeterince göz açıcı olmalıdır. Büyükelçi’ye sormuşlar; “Esad ordusu ile Türk ordusu karşı karşıya kalırsa Rusya’nın tutumu ne olur?” diye... Büyükelçi’nin cevabı şu olmuş: “Türkiye’nin Suriye’de yapacağı operasyonların programının tamamını bize verecekseniz, biz de ilgili Rusya Savunma Bakanlığı makamlarıyla bunu onaylama sürecini başlatabiliriz.” Meali şu: “Bizim bilgimiz ve onayımız dışında hareket ederseniz olacaklar hakkında size güvence vermeyiz.” Bu, örtülü bir tehdittir. Türk piyadesi en azından AzezCerablus hattını IŞİD’e karşı savunmak için Suriye’ye girmek zorunda kalacaktır. Çünkü ne kadar hava gücü, topçu ve tank desteği verirseniz verin, ÖSO tayfası bu görevi ifa edemiyor. Bütün mesele, Türkiye’yi bekleyen yıpratma savaşına rağmen bu bataklığın derinliklerine çekilip orada boğulmamaktır. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK LOZAN’A SALDIRDIErdoğan daha önce zafer olarak nitelediği Lozan BarışI’nı ve İsmet İnönü’yü ELEŞTİRDİ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, daha önce yıldönümü mesajlarında zafer olarak nitelendirdi ği Lozan Barış Antlaşması ile ilgili ola rak “Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yut turmaya çalıştı. Bağırsan sesinin duyula cağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Vere medikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz” dedi. Erdoğan, OHAL süreci nin uzatılması ile ilgili olarak da “Mesele öylesine derin ve öylesine girift ki 3 ay lık sürenin yeterli olmayacağı görülüyor. Belki 12 ay da yetmeyecek” dedi. Erdoğan, darbe girişimi nedeniy le en son 8 Haziran’da yaptığı Muh tarlar Toplantısı’nın 27.’sini dün Cumhurbaşkanlığı’nda düzenledi. Top lantıya, darbe girişimi sırasında yaşa mını yitiren muhtarlar, Ali Anar ve Me te Sertbaş ile muhtar kardeşi şehit Erkan Yiğit’in yakınları da katıldı. Erdoğan’ın verdiği mesajlar özetle şöyle: ‘Çılgın Türkler’ diyorlar ya: 15 Tem 2 ay önce ‘zafer’di muz, 1912’den 1923’e kadar geçen kısa sürede, beşte bire düşen toprakları Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün “Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yuttur mızdan elimizde kalan son parçanın iş maya çalıştı. Bağırsan sesinin duyulaca gali teşebbüsüydü. İşte millet o toprak ğı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu ları bunlara teslim etmedi. Hani o ‘çıl mu?” dediği Lozan Barış Antlaşması’nın gın Türkler’ diyorlar ya, işte o millet. 15 Temmuz, Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı’dır. Lozan’ı ‘zafer’ diye yutturmaya çalıştılar: 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yutturmaya çalıştı. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi. Oralarda bizim camilerimiz, ma 15 Temmuz tatil Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz’un ‘Demokrasi ve Özgürlükleri Anma Günü’ olacağını açıkladı. Erdoğan, “Milli Güvenlik Kurulu toplantımızda hükümete tavsiye edilmiştir ve her 15 Temmuz artık şehitlerimizi, gazilerimizi anma günü olarak, o gün tatil edilecektir” diye konuştu. öldürüldü. Fransa’da üç ay, artı üç ay ve son olarak da altı ay olmak üzere toplamda bir yıllık olağanüstü hal var. Dünyadan kimse Fransa’ya diyor mu ‘Siz niye masına ilişkin sözleri) Bir siyasi parti genel başkanı, ‘Birleşmiş Milletler’de, dünya liderlerine mi yoksa muhtarlara mı konuşuyorsun belli değil’ diyor. Muhtarı yıldönümünde, resmi mesaj yayımlamış ve “Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür. Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir” demişti. betlerimiz var ama şu anda hâlâ Ege’de bir yıl olağanüstü hal ilan ettiniz.’ Bun küçümseyen, halkı küçümseyen, ülkesini ‘Seçilmiş’ çelişkisikıta sahanlığı ne olacak, havada, denizde lar akıl veriyorlar, ‘Bir yıl olağanüstü hal küçümseyen bir siyasi parti liderinin ne ne olacak bunları konuşuyoruz, hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. Masaya oturanlar hakkını veremediler: İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz. Şayet aynen bu darbede de başarılı olsaydı, Sevr’i dahi aratacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı. Meclis kilitlenir: Ana muhalefet partisinin, “olağanüstü hal yetkileriyle hayata geçirilen hususların Meclis’in rutin çalışmalarıyla çözülebileceği” görüşüne kesinlikle katılmıyorum. Meclis’in mevcut gündemi yeteri kadar yüklü ve ağır, bir de buna olağanüstü hal kapsamındaki işlerin ilave edilmesinin kalkışılmasıyla tamamen kilitlenecektir. OHAL’e devam Belki 12 ay da yetmeyecek: (OHAL’in uzatılması) Bu işi hızlandırmamız lazım. Bu işte rehavet olmaz. Bu devletin, bu terör organlarının uzantılarından arındırılması için zamana ihtiyacı var. Biz şu anda zamanla yarışıyoruz. Mesele öylesine derin ve öylesine girift ki 3 aylık sürenin yeterli olmayacağı görülüyor. Fransa’da bir ufak terör eylemi oldu, 10 kişi 15 kişi Türkiye için doğru değil, şu üç ayı bir daha uzatmayın ha’. Dur bakalım, sabırlı ol. Belki 12 ay da yetmeyecek. Demokrasinin terazisi Ben de, muhtarım da seçilmiş: Birileri bir şey anlamıyor. Atanmış kimdir, seçilmiş kimdir? Ben cumhurbaşkanı olarak seçilmişim ama benim muhtarım da seçilmiş. Demokrasi noktasında benim muhtarımla aramda bir fark var mı? Yok. Eğer, demokratik parlamenter sistem diyorsan burada kalkıp muhtarı alçaltamazsın, küçük göremezsin. Zira demokrasinin terazisi seçimdir. BM’ye hitaptan nasibini alamamış: (Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın BM konuş OHAL OYLAMASI Euknb‘smllOraaazıiudynmarulrkaoşoitahzaağıırğld’ltbanumadaaayıumnrnneaallbü”as.scakusrıBeiarofatlkdemuğaünaoıdnnınur.nhy.aead.şbaa”lnrsmaaulıdviinmn4nnraeiıa0yisauTd“kde0ıGzüyauresarmaelöısbkltrpaktaıruilnmtrüemsshıdlorkıaidtnadlılylla.eüdseoılr.ınğaatnınEmimeüuna“rcOdaiagndneoHsieoybğağoAalniiddanrpiLlsetunaes’atiryrnaoimiafınmşayna;lka, kendi partisine ne de bu millete hayrının dokunması mümkün müdür? Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda biz 14 yıldır hitap ediyoruz ve BM Genel Kurulu’na hitap etmekten nasibini almamış olan bir kişinin bu konudaki değerlendirmesini zaten kale almaya gerek yok Güvenli bölge oluşturulacak: (Fırat Kalkanı operasyonu) Suriye’de bizim ilk etapta 5 bin kilometrekare olarak öngördüğümüz güvenli ve uçuşa yasak bölge tam manası ile oluşturulabilirse en azından yeni göç dalgalarının önü kesilmiş olacaktır. İşte o gün, aynı zamanda Türkiye’nin Suriye kaynaklı tehditlerden kurtulduğu gün olacaktır. Bizim, Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. Moodys’e tepki Cebine para koy istediğin notu al: (Moodys’in Türkiye kararı) Ben kredi derecelendirme kuruluşlarını çok severim. Onlar da beni çok severler. Bunlar, sipariş üzerine not verirler. Türkiye’nin gerçeği bu değil ki. İstediğiniz kadar düşürün. Bunların cebine üç beş kuruş ekstra para koy, istediğiniz notu al. Bunlar böyle. Böyle çalışıyorlar. Talimatları zaten nereden aldıklarını da biliyoruz. l ANKARA / Cumhuriyet Erdoğan’ın dünkü “Cumhurbaşkanı olarak seçilmişim ama benim muhtarım da seçilmiş. Demokrasi noktasında benim muhtarımla aramda bir fark var mı? Yok. Eğer, demokratik parlamenter sistem diyorsan burada kalkıp muhtarı alçaltamazsın, küçük göremezsin” sözleri başka bir çelişkisini de gündeme getirdi. Erdoğan, belediyelere kayyım atanmasını 13 Eylül’de yaptığı açıklamada, “Bazıları ‘seçilmişler görevden nasıl alınır?’ diyor. Bal gibi de alınır. Seçilmiş olmak size sınırsız devlet millet aleyhinde tasarruf yetkisini vermez” dedi. Belediyecilik yerine örgütlere payandalık yapan bu kişiler zaten gerçek anlamda belediye başkanı değildi” sözleri ile savunmuştu. MERKEL’LE GÖRÜŞTÜ Erdoğan, telefonla görüştüğü Almanya Başbakanı Angela Merkel’e Fırat Kalkanı Harekâtı hakkında bilgi verdi. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre görüşmede başta Halep ve civarındaki durumun kötüleşmesi olmak üzere Suriye’deki gelişmeler ve terörle mücadele konusunda görüş alış verişinde bulundukları bildirildi. İkilinin Suriye’de ateşkesin yeniden hayata ge CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU ve İNÖNÜ AİLESİNDEN ERDOĞAN’A SERT TEPKİ: çirilmesini de konuştukları öğrenildi. Cumhuriyet’in değerini anlayamadı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Lozan’ı birileri zafer diye yutturmaya çalışıyor” ifadelerini eleştirdi. Partisinin MYK toplantısında değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’a 2 ay önceki konuşmasını hatırlatın” diyerek, “Demokrasinin, cumhuriyetin, laikliğin değerini hala anlamadılar. Kendi döneminde teslim edilen, Yunan bayrağı çekilen adalara baksın” yorumu yaptı. Kılıçdaroğlu, dün gece geç saatlerde Twitter hesabından tepkisini sürdürerek, “Osmanlı’nın imzalamak zorunda kaldığı Sevr Antlaşması yerine imzalanan Lozan Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın taçlandırılmasıdır. O dönemdeki düşman ülkelerin devlet başkanları bile, bağımsız bir ülke olmamızı mümkün kılan Lozan’ı bu denli aşağılamayı düşünmemişlerdir!” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke de “Öyle gözüküyor ki Erdoğan’ın Erdoğan’ı ikna etmesi gerekiyor. Şaşırmıyoruz, Erdoğan fabrika ayarlarına dönmüş gibi gözüküyor” yorumu yaptı. İsmet İnönü’nün torunu CHP’li Gülsün Bilgehan ise yaptığı basın açıklamasında “Cumhurbaşkanı, iki ay önce kendisinin zafer diye nitelediği antlaşma için bugün ‘Lozan’ı bize zafer diye yutturdular. İşte bunun nedeni, o anlaşmada masaya oturanlar’ iddiasında bulunabiliyor” dedi. Erdoğan’ın darbe girişiminin ardından nefret söylemini andıran üslubuna dönmesini kamuoyunun takdirine bıraktığını söyleyen Bilgehan, “Cumhurbaşkanı tarafından göreve getirilen Başbakan Binali Yıldırım’ın, Türkiye’nin düşmanları için ‘Lozan’da ertelenen 100 yıllık hesapları var’ demesi de henüz hafızalardan silinmemiştir. Erdoğan, bugünlerde başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu’ndan Lozan’ın önemini öğrenebilir” ifadelerini kullandı. Lozan Anlaşması için ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi’ nitelendirmesi yapan Bilgehan, Erdoğan’ın “7 düvel bir araya gelse bizi bir adım geriletemez” ifadelerine “Kendisini, bunun nasıl yapıldığını öğrenmek için Lozan’ı ve İsmet Paşa’yı anlatan, belgelere dayalı gerçek bir tarih kitabı okumaya davet ediyorum” karşılığını verdi. Bağımsızlığın imzası İsmet İnönü’nün torunu Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü de “Bugünkü varlı ğını ve iktidarını Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerine borçlu olanların, Lozan Antlaşması’nı eleştirmelerini anlamak mümkün değildir. Lozan, İstiklal Savaşı’nı zaferle sonuçlandıran bir milletin, tam bağımsız bir Türkiye’yi inşasının imza sıdır. Bu imzada, toprak al tında binlerce kefensiz ya tan vatan şehidinin, Hasan Tahsin’in, Nene Hatun’un hakkı vardır. Lozan’ın kanı tı, al bayrağımızın ilelebet dalgalanacağı Türkiye Cumhuriyeti’nin ta ken disidir. Gerisi lafı güzaf tır” dedi. l Haber Mer kezi Gülsün Bilgehan ‘GERÇEKLERDEN KOPUK’ PROF. DR. BASKIN ORAN: Cumhurbaş kanı Erdoğan, OHAL ilan etti. Kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile hayatında düşünemeye ceği kadar büyük rahat lığa kavuştu. Şimdi ufak ufak direnmeler başla BASKIN ORAN dı. DİSK, KESK eylemleri, Kocaeli’nde Barış Akade misyenlerinin açtığı Özgür Üniversite... OHAL’in ayın 20’sinde bitecek olması Cumhurbaşkanı’nı alarma geçirdi. Milli yetçilik duygularını ayaklandırdı. Muhtar lara hitap ettiği için, muhtarların kültür seviyesine uygun şeyler söylüyor. Sağ politikacılar hep Lozan Antlaşması’nı ka ralar. Musul’da 4 ülke Erdoğan’a ‘sen uluslararası hukuka aykırı davranıyor sun’ diyor. Bu yüzden 12 adaları gün deme getiriyor. 12 adalar, 1923 Lo zan Antlaşması ile değil, 1913 Atina Antlaşması’yla Yunanistan’a verildi. Cumhurbaşkanı’nın tarih bilgisi yok. Danışmanlarına da mı sormuyor? Bu açıklama iç politika açısından OHAL’i uzatmak için, dış politika açısından ise Suriye’de ‘milli ordu kuracağız düşün cesi’ ile yapılmıştır. Bir ülke ‘Türkiye’de milli ordu kuracağız’ dese dünya birbiri ne girer. Erdoğan Suriye’ye tankları sok tu. Şimdi ise asker sokmak istiyor. SİNAN MEYDAN (Tarihçi, yazar): Cum hurbaşkanı, Kadir Mısı roğlu, Necip Fazıl Kısa kürek gibi kaynaklardan besleniyor. Bu kaynaklar tescilli Cumhuriyet düş manlarıdır. Erdoğan bun ların uydurmalarını söy SİNAN MEYDAN lüyor. Dün yaptığı açıklama ile 15 Temmuz önce si, eski kodlarına geri döndü. Bu açıklama tarihsel gerçeklerden ko puk, tarihi bir yalandır. Lozan’ı koruma ları gerekir, kuruluş senedini tartışma ya açmak demek; Türkiye Cumhuriyeti’ni tartışmaya açmak demektir. Hedefle ri de budur. Ege Adaları, Lozan Antlaş ması ile kaybedilmedi. 1911 Trablus garp Savaşı’ndan sonra imzalanan 1912 Uşi Antlaşması ile kısmen İtalya’ya bıra kıldı. 1913 LondraAtina Antlaşması ile Yunanistan’a bırakıldı. Türkiye Lozan’a gi derken Ege Adaları elinde değildi. 10 se ne önce kaybetmişti. Kaybedilen bir şey tekrar nasıl kaybedilebilir? 1923 yılı ko şullarında Lozan Antlaşması’ndan daha iyisi elde edilemezdi. Bu söylemler AKP iktidarının 2023 hedefiyle ilgili. Amaç Türkiye Cumhuriyet’i tasviye edip yeri ne Osmanlı’yı kurmaktır. 15 Temmuz’dan sonra bu olayın Türkiye ayağı hızlanmıştır. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B