18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Eylül 2016 12 yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Köşemen Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali başlarken 2008 yılında festivalin ilk adımları atılırken üç şairin şairane yani gerçekleşmesi pek kolay görünmeyen bir hayaliydi İstanbul’da şiir festivali yapmak. “Şiirin başkenti” gibi güzel sıfatlarla anılsa da İstanbul’da sürekli yapılan bir şiir festivali yoktu. Adnan Özer ve Tuğrul Tanyol’la birlikte aylarca konuştuk, günlerce tartıştık, planlar, projeler yaptık, hayaller kurduk. Sonra da çalmadığımız kapı kalmadı. Herkes şiiri seviyor, şiir için bir şeyler yapmak, şiirin çok okunmasını, sevilmesini sağlamak istiyordu ama “Haydi bir kenarından siz de tutun, destek olun” dediğimizde akan sular duruyor, pamuk eller ceplere gitmiyordu. Çok umutsuzluğa kapıldık, olmaz dedik, olmayacak dedik ama hep hayaller ağır bastı ve isteyince oluyormuş aşamasına gelebildik. Doğan Hızlan’ın, İBB Kültür AŞ’nin, Dündar Hızal’ın katkıları ile ilk festival gerçekleşti. İstanbullular, şiirseverler festivale ilgi gösterdi. İstanbul’un semalarında bir hafta boyunca şiirler yankılandı. İlki yapmanın ne kadar kolay olduğunu ikinci festival için hazırlıklara başladığımızda gördük. “Bir başlarsak devamı gelir” diyorduk. Öyle değilmiş. Türkiye gibi hareketli bir coğrafyada her şeyin her an değiştiği bir ülkede kalıcı, sürekli işler yapmanın ne denli zor olduğunu hemen her yıl yaşadık. Neyse ki şairler, şiirseverler vardı. Birçok şair dostumuz festivale destek verdi, kurullarda yer aldı, karşılıksız çalıştı. Bu arada güzel gelişmeler yaşandı. Hiç şiir ve edebiyat festivali olmayan İstanbul, yıllar içinde şiir ve edebiyat festivalleri şehri hatta başkenti oldu. Hemen her ilçede uluslararası düzeyde şiir festivalleri yapılmaya başlandı. İstanbul Uluslararası Tanpınar Edebiyat Festivali kalıcılaştı. Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali de dokuzuncu yılına ulaştı. Bugüne kadar dünya ve Türk edebiyatından 150’den fazla şairi ve yazarı ağırlayan Şiir Festivali bu yıl içeriğini biraz daha geliştirerek öykü, roman ve çocuk edebiyatının temsilcilerinin de katılımıyla adına “edebiyat”ı da katarak İstanbullularla buluşuyor. 28 Eylül 2 Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali’ne İngiltere, Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Slovenya, Avusturya, Almanya, Polonya, İsveç, Macaristan, Bosna Hersek, Lübnan, Fas, Suriye, Çin, Arjantin, Meksika, Avustralya ve Türkiye’den aralarında Abdülkadir Budak, Hüseyin Yurttaş, Gültekin Emre, Kader Sevinç, Seyyidhan Kömürcü, Gülce Başer gibi isimlerin yer aldığı 50’den fazla şair ve yazar katılıyor. Shakespeare ölümünün 400’üncü yılında sonelerle Moda Sahnesi’nde ve Cemil Meriç doğumunun 100. yıldönümünde Oktay Taftalı ve Hüsamettin Arslan’ın katılacağı bir panelle anılacak. Gülhane Parkı’nda Şiir Kürsüsü kurulup isteyen tüm şairlerin şiirlerini okuması sağlanacak. Baki Asiltürk, Cenk Gündoğdu ve Ali Özgür Özkarcı, 2000’li Yılların Şiiri’ni tartışacak. Levent’te Sanayi Çarşısı’nda tamamen karanlık bir ortamda Karanlık İşler’de şiirler okunacak. İstanbullu mülteci şairler şiir okumalarında okurlarla buluşacak. Şiir ve müziğin iç içe geçtiği geceler yaşanacak. Festivalin gelenekselleşen ve büyük ilgi gören mekânları Yerebatan Sarnıcı ve 2 Ekim Pazar günü Kabataş’tan hareket edecek Şiir Hatları Vapuru’nun yanı sıra Pera Palas, Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi ve Emirgân Lale Müzesi gibi mekânlar şiir okumalarına ev sahipliği edecek. Doğan Hızlan, Beşir Ayvazoğlu, Haydar Ergülen, Eric Sadin, Gülşah Elikbank, Barış Müstecaplıoğlu, Ahmet Ümit, Mario Levi, Drago Jancar, Yavuz Ekinci, İbrahim Yıldırım, İskender Pala, Jason Goodwin ve Tarık Tufan, Mephisto, İnsan, Pages ve Minoa kitabevlerindeki söyleşi ve imza günlerinde okurlara yeni kitaplarını anlatacak. Gülnar Haco, Mevlana İdris, Fatima Şerafettin, Zeynep Sevde Paksu, Lila Prap Kasımpaşa Semt Konağı’nda çocuk okurları ile buluşacak. Festivalin programına edebiyatfestivali.org adresinden ulaşmak mümkün. Tüm etkinlikler ücretsiz. 28 EYLÜL 2016 SAYI: 33229 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.24 05.10 05.33 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.50 13.02 16.21 19.02 06.34 12.47 16.06 18.46 06.56 13.09 16.30 19.10 Yatsı 20.21 20.04 20.26 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] Ohal hukuksuzluk mudur? Av. KEMAL AKKURT Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı Çıkarılan KHK’ler anayasanın açık hükmüne rağmen TBMM denetiminden kaçırılmaktadır. Temel hak ve özgürlükleri etkileyen bu düzenlemelerin Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte TBMM hemen tatile sokulmuştur. Geçen süre içinde yaklaşık 25 bin tutuklama, 100 bini bulan kamu personelinin işten çıkarılması gibi anayasa ve OHAL Yasası’nın düzenlendiği amaçların dışına çıkılmıştır. Aileleriyle birlikte milyonlarca insanın mağduriyetlerine yol açılmıştır. Bir “kurunun” yanında binlerce “yaş”ın yanmasına sebebiyet verilmiş, “at izi it izine karışmış”tır. Yaşanan hukuksuzluklar ve adaletsizlikler, 12 Eylül Darbesi’ni mumla aratmış, rahmet okutmuştur. AİHS ihlal ediliyor Anayasa ve OHAL Yasası’na göre, kamu personelinin işlerine KHK’lerle son verilmesi mümkün değildir. Memurun işine ya kesinleşmiş bir mahkeme kararı veya disiplin soruşturması sonucu son verilebilir. Her ikisinde de savunma hakkına sonuna kadar uyulmasına dikkat edilir. Uygulamada gördüğümüz 100 bin memurun savunması dahi alınmadan işine son verilmesi, anayasanın, OHAL Yasası’nın ve baş Anayasaya göre, OHAL’in gerekli kıldığı şiddetin önlenmesi ve kamu düzeninin yeniden tesisi konularında kanun hükmünde kararnameler (KHK) çıkarabilir. Ancak uygulamada, anayasanın emrettiği konularla ilgili olmayan hemen her konuda KHK’ler çıkarıldığını görüyoruz. Bu durum anayasaya, OHAL Yasası’na ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. ta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin açık ihlalidir. Zira suçu yargı ve disiplin organlarınca sabit görülünceye kadar herkes masumdur. Tüm hak ve özgürlükler gibi “masumiyet karinesi” de askıya alınmıştır. KHK’ler geçicidir Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, OHAL sona ermesine rağmen, bu dönemde çıkarılan KHK’lerin olağan halde de uygulamasının devam etmesi olanaksızdır. Bu nedenle OHAL KHK’lerle kanunlarda değişiklik yapılamaz (10.01.1991 tarih ve 1991/1 sayılı karar). Zira OHAL, yasaların aksine geçicidir. KHK’lerle getirilen düzenlemelerin de geçici olması gerekir. Oysa uygulamaya baktığımızda, OHAL süresinden sonra da geçerliliğini koruyacak düzenlemeler (memurların görevden ihraçları gibi) yapılmaktadır. Bu durum ve OHAL KHK’lerle yasaların değiştirilmesi de hem anayasaya, hem OHAL Yasası’na ve hem de AİHS’ye açıkça aykırıdır. Bu nedenle ana muhale fet Partisi CHP’nin OHAL KHK’lerini Anayasa Mahkemesi’ne taşıması olumlu olmuştur. Umarız Anayasa Mahkemesi, önceki içtihatlarının da ilerisine geçerek, bu hukuksuzluklara son verir. Yargı yolu kapalı mı? Toplumda sanki OHAL KHK’lerle getirilen düzenlemelere (örneğin memurluktan ihraca) karşı yargı yolu kapalıymış gibi bir algı oluşmuştur. Oysa OHAL döneminde çıkarılmış KHK’lerin düzenlemelerine karşı yapılamayan tek şey, “yürütmeyi durdurma” talebidir. Ancak OHAL KHK’lerle yapılan idari düzenlemeler, örneğin memuriyetten çıkarılma işlemi de idarenin bireysel bir işlemidir. Bu bireysel işleme karşı 60 gün içinde idari yargıda dava açma yolu açıktır. Anayasa Mahkemesi dahil iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonuç alınmaması halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulabilir. Kapatmalar kapsamda mı? OHAL’in hangi amaçla uygulanacağı, anayasada ve OHAL Yasası’nda açıkça düzenlenmesine rağmen, siyasi iktidar OHAL’i muhalifleri sindirme ve cezalandırma fırsatına çevirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olarak görülen Cemaat ile taban tabana zıt dünya görüşüne mensup derneklerin (YARSAV gibi), gazete ve TV’lerin kapatılmasıyla, OHAL’in amacı aşılmıştır. Hukukun olmazsa olmaz ilkeleri olan masumiyet karinesi, orantılılık, ölçülülük, amaçla araç arasındaki denge gibi ölçütler yerle bir edilmiştir. Cemaatlerle asla yan yana anılmayacak yazarlar, aydınlar ve gazetecilerin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları da iktidar gibi düşünmeyenlerin cezalandırılmaları, kamu vicdanının onarılmaz yaralar almasına neden olmaktadır. Rahmetli hocamız Prof. Dr. Faruk Erem’in deyimiyle “Bir tane masum insan suçsuz yere yargılanacağına, bırakın bin tane suçlu dışarıda dolaşsın”. Günümüzde ise, bir tane suçlu yanında binlerce masum insan mağdur edilmektedir... ‘Tetikçiyi Ağar teşvik etti’Times’ın iddiası: 1994’teki Mehmet Kaygısız cinayetinde MİT bağlantısı çıktı Britanya’nın önde gelen gazetelerinden Times, 1994’te Londra’daki bir kafede öldürülen sendikacı Mehmet Kaygısız cinayetinde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bağlantısını gösteren resmi belgeleri haber yaptı. MİT’in gönderdiği belgelere göre MİT ajanının cinayeti işleyen zanlının eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’a götürüldüğü ve Ağar’ın “Aslanım benim” diyerek teşvik ettiği belirtildi. Times’da yer alan habere göre; Londra’nın Newington Green semtindeki bir kafede tavla oynarken başının arkasından vurulan Kaygısız cinayetinin ‘Türk casuslar tarafından emredildiği’ ortaya çıktı. Times, MİT’in sunduğu belgelerde eski Malatyaspor Başkanı Nurettin Güven’in adının, MİT’in emriyle bu cinayeti işleyen kişi olarak geçtiğini de yazdı. Kuzey Londra’da savaş halindeki iki Türk ailesinin yarattığı şiddetin o dönem Kaygısız cinayetini örtmek için kullanıldığının öne sürüldüğü haberde, “O dönemdeki şiddet olayları, öldürülecekler listesindeki Nafiz Bostancı isimli 11 Nisan 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Eymür’ün ifadelerinin yer aldığı haberde Mehmet Kaygısız’ın adı ölüm listesinde geçiyordu. ikinci bir Türk muhalifin öldürülme girişimini de örtmek için kullanıldı. Bostancı, Doğu Londra’da bulunan Hackney semtindeki saldırıdan sağ kurtuldu. Şimdi Türkiye’ye dava açmaya çalışıyor” ifadeleri kullanıldı. MİT’in gönderdiği belgelere gö Mehmet Kaygısız re MİT ajanının Güven’i eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’a götürdüğü ve Ağar’ın “Aslanım benim” diyerek teşvik ettiği de belirtildi. Güven’in açıklama yapma taleplerine yanıt vermediğinin de aktarıldığı haberde, Ağar’ın bir sözcüsünün de “Ağar, basına açıklama yapmıyor ve basının sorularını yanıtlamıyor” diyerek konuşmayı reddettiği vurgulandı. İngiltere’de 90’lı yıllarda hâkim olan uyuşturucu çeteleri savaşının cinayetler için dayanıklı bir örtü olduğu yorumunun yapıldığı haberde, “Türk uyuşturucu çetelerinin İngiltere’deki bölge savaşının bulanık dünyası, 25 yıldır kaynayan gerilim sırasında onlarca cinayete neden oldu. Mehmet Kaygısız bugüne dek uzun kurban listesindeki bir isimdi. Ölümüne yol açtığı iddia edilen uluslararası kan davası, karmaşık çete savaşları ve para aklama ağıyla örtüldü” ifadeleri kullanıldı. ‘Türkiye emretti’ Gazetede, 90’lı yıllarda Londra’nın eroin ticaretine hâkim olan iki Türk mafya grubundan birinin ticari varlıklarını haritalayan araştırmasının Türkiye’nin İngiltere’nin başkentinde yargısız infazlar emrettiği iddialarını da beraberinde getirdiği yazılarak, “Uyuşturucu ticareti şiddeti maskelemek için kullanıldı. Anlaşmanın bir parçası olarak Londra sokakları eroinle kaplandı. Çatışma halindeki Kürt çeteleri uzun süredir uyuşturucu satışı, haraç ve İngiltere’de hâlâ yasaklı bir terör örgütü olan PKK’ye para sağlamakla biliniyorlar” denildi. Times, İngiltere’de Mehmet Kaygısız cinayetiyle ilgili bilgilere, mafya babası İzzet Eren’in adliye binasından hapishane aracından kaçırılma girişiminin soruşturulmasıyla ulaşıldığını belirtiyor. l Haber Merkezi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Katledilmesinin üzerinden 37 yıl geçti ‘Cevat Yurdakul’un acısı hâlâ kor ateş gibi’ 12Eylül darbesi öncesinde uğradı ğı silahlı saldırı sonu cu öldürülen dönemin Adana İl Emniyet Müdü rü Cevat Yurdakul’un bu gün 37. ölüm yıldönü mü. Yurdakul’un amcası nın oğlu Necip Yurdakul, “Türkiye’ye özgürlük mü geldi? Daha uygar bir ülke mi olduk? 12 Eylül önce Cevat Yurdakul sinde insanlar asılsız ihbarla içeri tıkılıyordu. İş kenceden geçiriliyordu. Şimdi de tıkılmıyor mu? Ne farkı var, değişen ne oldu? Ne çok insanımıza kıydık. Cevat Yurdakul’un torunları kollarını iki yana açarak; ‘dedeciğim’ diyebildi mi? Bu duygu yu yaşamalarını kim engelledi?” diye sordu. Bu yıl Yurdakul’un anma etkinliğinin yapılmayaca ğını belirten Necip Yurdakul onun acısının hâlâ içlerinde kor ateş gibi durduğunu söyledi. Kuzen Yurdakul aradan yıllar geçmesine kar şın neden öldürüldüğünü bilmediklerini dile ge tirerek, “Cevat Yurdakul, barış içinde, esenlik ve başarı önce halkımın, toplumun sonra benim ol sun diyen bir düşünce adamıydı. Onun için kat ledildi. Barıştan ve esenlikten korkanlar yok et tiler” ifadelerini kullandı. Dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı’nın Cevat Yurdakul’u takip ettiğini belirterek bunun devletin kendi birimine güven mediğinin kanıtı olduğunu söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle