21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Eylül 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN Polisten ‘Hayal’ itirafı haber 11 Dink cinayetine ilişkin davada sorgusu yapılan polis Ayhan, ‘Yasin Hayal’in bu cinayeti yapacağına ilişkin yeni bir bilgi, yeterli done olmadığından takibi yoğunlaştırmadık’ dedi CANAN COŞKUN Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin bilmiyorduk” diye yanıt verdi. Bunun üzerine heyet başkanı, “O zaman Yasin eksik mi takip edildi? Fiziki takip yapılsa engellenir miydi” so mamız istendi. Yazıp verdik” yanıtı verdi. Yılmazer, “Engin Dinç’in söylediği iddia çok önemli. Bu iddiaya rağmen nasıl bu adam daha değiştirdi, tetikçi değiştirdi diye bir F raporunu üstlerinize bildirdiniz mi” sorusuna ise, “Hayır” yanıtını verdi. Cerrah, Yılmazer’e çıkıştı yargılandığı davada dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Mehmet Ayhan’ın çarpraz sorgusu yapıldı. Ayhan, Dink cinayeti azmettiricisi Yasin Hayal ile ilgili, “Yasin’in bu cinayeti yapacağına ilişkin yeni bir bilgi, takibe değer yeterli done olmadığı için takibi yoğunlaştırmadık” dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Mehmet Ayhan’ın çarpaz sorgusu yapıldı. Sanık Ahmet İlhan Güler’in avukatı Turan Karakaş tarafından “Haziran ayında Yasin Hayal’e ilişkin bilgi almışlar. Nasıl tedbir alındı? Bir tutanağa geçirdiniz mi” şeklinde yöneltilen soruya “Geçirmedik. Yasin Hayal’den böyle bir şey beklemiyorduk” diye yanıt verdi. Heyet başkanı bu sorudan yola çıkarak Ayhan’a, “Yasin Hayal’in cinayetten vazgeçtiğine dair bilgi var mıydı” diye sordu. Ayhan bu soruya, “Edinilen bilgiler olaydan sonra ortaya çıktı. Çalışma yapıyorken bu bilgileri rusunu yöneltti. Ayhan ise “Yasin’in bu cinayeti yapacağına ilişkin yeni bir bilgi, takibe değer yeterli done olmadığı için takibi yoğunlaştırmadık” diye cevap verdi. Yasin Hayal Trabzon istihbaratında yer alıyor. Nasıl bu adam görevine devam ediyor? Çok ciddi bir iddia ve bu iddiaya ilişkin bir soruşturma yok” dedi. Havadan sudan ‘Kesin tespitimiz yoktu’ Ayhan’a, yardımcı istihbarat elemanı olan Erhan Tuncel ile emniyetin ilişkisinin kesilmesine rağmen yapılan 34 telefon görüşmesinin içeriğinin ne olduğu da soruldu. Ayhan, “İçerik olarak ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum ama görüşmelerin hepsi Yasin’le ilgili değildi. Havadan sudan konuştuğumuzu hatırlıyorum” dedi. Tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer’in “Trabzon görevlileri ayrıntıları bilmediklerini ve rapora aktarmadıklarını savcılıkta söylemiş. Engin Dinç’in ifadesinde evrakın gizlendiği var. Bu şahıs hâlâ istihbarat daire başkanıdır. Bu konuda bir idari soruşturma geçirdiniz mi” şeklindeki sorusuna Ayhan, “Hayır ama savun Yılmazer, “Erhan Tuncel’in bu cinayette yer alacağını düşündünüz mü düşünmediniz mi” şeklindeki sorusuna Ayhan, “Bu cinayete ilişkin kesin bir tespitimiz yoktu. Bundan kaynaklı Tuncel’in içinde olduğuna yönelik tespitimiz de olmadı” diye cevap verdi. Yılmazer, “Yasin Hayal cinayetten vazgeçti’ dediniz bize. Buna ilişkin neden bize yazdınız? Bunu neden resmileştirme çabasına girdiniz” diye sordu. Ayhan ise soruya “Bu hazırlandığında Zenit’in yanındaydım. Kim hazırladı bilmiyorum, herhangi bir bilgim yok. Raporun hazırlanmasında sorumlu ben değilim” diye yanıt verdi. Sanık Erhan Tuncel’in “Örgüt strateji Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinden Onur Karakaya ise savunmasını yaparken söz alan Ali Fuat Yılmazer, Karakaya’ya “Cinayetin merkez üssü Trabzon, tasarlandığı yer burası. Cinayeti örgütleyen cemaat olarak iddia ediliyor ancak hiçbiri bizi tanımıyor. Madem bu kadar örgütlenmiş, sen istihbarata nasıl geçebildin” diye sordu. Karakaya’nın avukatı soruya itiraz etti. Söz alan Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise Karakaya’ya “Ali Fuat Yılmazer İstanbul hiç iş yapmamış gibi konuşuyor. Kendisi sanki İstihbarat Daire Başkanı gibi konuşuyor. Ramazan Akyürek sessiz, Ali Fuat Yılmazer onun yerine geçiyor. Cinayetin işlendiği gün Akyürek neredeydi? Sayın bakanlarla beraber toplantıdaydı. Eldeki bilgileri değerlendiriyor. Arkasından Ankara ve İstanbul’u arıyor. Bu arkadaşın bilgisi var mı bunlardan” diye sordu. Karakaya da “Bir malumatım yok kendi aralarında ne konuştuklarından” diye yanıt verdi. 22 yıldır tutuklu olan İlhan Çomak’ın yeniden yargılandığı davada bugün karar çıkması İlhan Çomak bekleniyor. Çomak için adalet çağrısı 22 yıldır tutuklu olan şair İlhan Çomak’ın, yeniden yargılandığı davanın ‘karar duruşması’ öncesinde aralarında yönetmen, oyuncu, gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçilerin de bulunduğu 100 isim ortak açıklama yaptı. 100 imzacı bugün saat 13.30’da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde İlhan Çomak’ın ‘karar duruşması’ için tekrar hâkim karşısına çıkacağını hatırlatarak, “Bu davanın sonucunda İlhan Çomak için adil bir karar verilmesini ve serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Yıllardır, defalarca yargılanan Çomak’ın şiirlerini dışarıda, özgürce yazmasını istiyoruz” dedi. l AKADEMİSYENLER YARGIÇ KARŞISINDA Barış talebi yargılanamaz ‘Laiklik mücadelesinin öznesi halk oldu’BHHİAARRZLEİERKŞAİEKNTİ ALİ AÇAR Birleşik Haziran Hareketi’nin geçen cumartesi günü “Laikliği kazanacağız” başlıklı bildirisini dağıttıkları gerekçesiyle 2 gün gözaltında tutulan Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Genel Başkanı Erkan Baş ve ÖDP İstanbul İl Başkanı Deniz Demirdöğen, “Elitlerin elindeki laiklikle kavga etmek AKP’ye kolay geliyordu. Şimdi halk laiklik mücadelesinin öznesi haline gelince korkmaya başladılar” dedi. Cumhuriyetin sorularını yanıtlayan Baş ve Demirdöğen şunları söyledi: n Laiklik bildirisi dağıtılmasındaki amaç neydi? Polisin tepkisi neden bu kadar sert oldu. Erkan Baş: Ülkeyi uzunca bir süre AKP ile FETÖ birlikte yönetti. Her ikisinin de ortak noktası gerici bir rejimin inşası ve laikliliğin ortadan kaldırılması. Biz ise bu ülkenin ça ‘Laikliği kazanacağız’ bildirisini dağıttıkları için gözaltına alınan Erkan Baş ve Deniz Demirdöğen, ‘İktidarın tahammülsüzlüğü, mücadelenin önemini gösteriyor’ dedi Deniz Demirdöğen Erkan Baş Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için “Bu suça ortak olmayacağız” isimli bildiriye imza atmaları nedeniyle yargılanan akademisyenler Esra Mungan, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada akademisyenlere yönelik, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan yargılanmaları için Adalet Bakanlığı’ndan istenen soruşturma iznine yanıt verilmediği belirtildi. Akademisyenlerin avukatlarından Meriç Eyüboğlu, ortada herhangi bir suçun olmadığını belirterek derhal beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma iznine dair yanıtın beklenmesine karar vererek, duruşmayı 22 Aralık’a erteledi. Duruşma öncesi İstanbul Adliyesi önünde yapılan açıklamada, “Barış talebi yargılanamaz” mesajı verilerek “Talebimizde ısrarcıyız bu suça ortak olmayacağız. Ne TMK ne TCK barış talebini yargılayamaz” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet l ORAN’IN AÇTIĞI HAKARET DAVASI ‘Erdoğan’ın mali durumu araştırılsın Prof. Dr. Baskın Oran’ın avukatı barış bildirisine imza atan akademisyenlere yönelik sözleri nedeniyle tazminat davası açtığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “ekonomik ve sosyal durumunun” araştırılmasını talep etti. Ankara Adliyesi 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yapılması gereken duruşma mahkeme hâkiminin başka bir yere atanması nedeniyle Nöbetçi 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Oran’ın avukatı Oya Aydın Göktaş “Dosyada tüm deliller toplanmış sadece tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmamış. Bu eksikliğin giderilmesini talep ediyoruz” dedi. Mahkeme tarafların sosyal ve ekonomik durumunun araştırılması talebine karar verilmesini bir sonraki celseye bıraktı. l ANKARA / Cumhuriyet pulcuları, Gezi Direnişi’ni yaratan güçleriz. İktidarın bundan tedirgin olması doğal. AKP hep gerici ve şeriatçı yapılanmayı kuvvetlendirmek için laiklik karşıtı siyaset izledi. Bunu da laiklik Türkiye’de ordunun ve yargının yani elitlerin problemiymiş gibi görüntü vermeye çalıştı. Çocuklarımızı imam hatip dışında okutacak okul yok. Kadınlar sokağa rahat çıkamıyor. Elitlerin elindeki laiklikle kavga etmek AKP’ye kolay geliyordu. Ancak şimdi halk laikliğin öznesi haline geldi. Onlar açısından zor olacağı için ön almaya çalışıyorlar. Deniz Demirdöğen: Memlekette gerici ve dinci bir tahakküm söz konusu. Biz buna sessiz kalınmaması için laiklik mücadelesini emekçilerle, ilericilerle birlikte siyasi bir çalışma başlattık. Polislerin bildirinin içerisindeki ifadelere tahamülsüzlüğünü gördük. Sırf bu tavırları bile laiklik mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu ve siyasi iktidarın tahammülsüz olduğunu gösteriyor. n Gözaltı süreci ve adliyede neler yaşadınız? Baş: Vahşice gözaltına alındık ve baskı emniyette de sürdü. Gezi’de beni gözaltına alan eski güvenlik şube müdürü Mithat Aynacı’ya ‘İktidar değişir hesabını sorarlar demiştim’. Aynacı şimdi FETÖ’den tutuklu. Aynı durumu gözaltına alınan polislere söylediğimde ifadeleri değişti. Üzerime çıkan polis “Hakkını helal et” dedi. Demirdöğen: OHAL yasaları halka karşı değil diyorlar ama anayasa askıya alınmış durumda. İki gün boyunca savcılar üzerine sorumluluk almak istemedi. Sonuçta da en son çıktığımız savcı bizi dinlemeden bıraktı. n Hakkınızda yurtdışı yasağı var? Baş: Bizi kendileri gibi sıkışınca memleketi bırakıp kaçacak sanıyorlar. Mücadeleden başka şansımız yok. İktidara yeni dönemde kolay gelsin. Demirdöğen: Biz bu ülkede laikliği kazanacağız. Onun içinde 2 Ekim’de Şişli Kent Kültür Merkezi’nde daha büyük bir buluşma gerçekleştireceğiz. Oradan bir siyasi hareketlenme belirleyeceğiz. Erkan Baş ve Deniz Demirdöğen Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı Korkmaz ailesi Avrasya Maratonu’Na katılıyor Ali’nin hayalleri için ZEHRA ÖZDİLEK Dünyada iki kıta arasında koşulan tek maraton olan Avras ya Maratonu’na, Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın (ALİKEV) burs fonuna katkıda bulunmak için Ali İsmail’in annesi Emel ve abisi Gürkan Korkmaz da katılacak. Anne Emel Korkmaz, Ali İsmail’in hayal leri için koşacağını belirterek “Ali’m yar dımı seven bir çocuktu. Onun gibi genç lere burs sağlamak için ben de koşaca ğım. O da bizimle koşacak onu görece ğim buna inanıyorum” dedi. Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİ KEV) yararına İstanbul’da gerçekleştiri lecek Avrasya Maratonu’na katılacağı nı açıkladı. Gazetemize konuşan anne Korkmaz, Ali İsmail’in adını ve düşlerini yaşatmaya çalıştığını, gençlere ve oku yan öğrencilere umut olmaya çalıştığı nı belirterek, “Ali’min çok hayalleri vardı onların peşinden artık ben koşacağım. Geride kalan çocuklarımızın ayakta kal maları için koşacağım. Ali’yi kay bettiğimde bu kadar zor değil di her şey. Kabullenemiyordum bir rüya gibiydi. Gün geçtik çe onu daha fazla hissediyo rum. Acılar zamanla hafif ler derlerdi ama öyle değilmiş. Gün geç tikçe daha da alevle niyor” diyor. Ali İs mail Korkmaz’ın hayallerini pı rıl pırıl gençle rin gerçekleş Ali İsmail ve tirdiğini kayde annesi Emel den anne Kork Korkmaz maz, o gençlerin kendisinini ayakta durmasını sağladığını dile getirdi. “Keşke evim kökten yansaydı Ali İsmail hayatta kalsaydı” diyen anne Korkmaz, “Her gece başımı yastığa koyduğumda Ali’mi çağırıyorum ama gelmiyor. Ali’m yardımı seven bir çocuktu. Onun gibi gençlere burs sağlamak için ben de koşacağım. O da bizimle koşacak onu göreceğim buna inanıyorum” ifadelerini kullanıyor. Binlerce evladı oldu Ali İsmail’in abisi Gürkan Korkmaz ise ALİKEV ile tamamen onun hayallerinin peşinden koşulduğunu belirterek, “Bu vakıf Ali İsmail’i yaşatmak için var. Avrasya maratonuna annemin de katılıp hüzünle ağlayarak değil umutla Ali İsmail’in hayallerini yaşatarak bu işin içine dahil olması manevi olarak bizlere güç veriyor” dedi. Maratonda kendisinin de koşacağını söyleyen Korkmaz, vakıf sayesinde şu ana kadar 40 öğrenciye burs verdiklerini, uzun vadede 100 öğrenciye burs vermeyi hedeflediklerini söyledi. ALİKEV, Eskişehir’de gerçekleşen Taksim Gezi Parkı protestolarına destek yürüyüşünde 19 yaşında katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın düşlerini yaşatmak için kuruldu. İyilik Peşinde Koş Platformu desteğiyle ALİKEV de öğrencilere burs vermek için Avrasya Maratonu’na katılacak. Dingo’nun meşhur ahırı Dingo’nun ahırı... Kuralın, düzenin hiçe sayıldığı yere denir. Sahipsiz kalmış yere denir. Gireni çıkanı belli olmayan yere denir. Yani tam da bizim şu an yaşadığımız ülkeye denir. Dingo... İstanbullu bir Rum’du. İçmeyi çalışmaktan daha çok severdi. Sorumlusu olduğu Dersaadet Tramvay Şirketi’nin Taksim civarındaki ahırında pek durmazdı. Ya yakınlardaki bir meyhanede demleniyor ya da kenarda köşede sızmış uyuyor olurdu. Tramvaya koşulan yorgun atların dinlenmişleriyle değiş tokuş edildiği ahıra dileyen dilediği gibi girer, bir atı bağlar diğerini çözerdi. Bu ülkede de şu anda durum aynen öyle. Artık nasıl bir sahipsizlikse... Okul müdürünün “Andımız”ı okumaya kalkan öğrencilere “Burası Dingo’nun ahırı mı!” diye çıkışmasını hiç yadırgamayın. Cumhuriyetin yapılandırdığı birçok değer yeni Türkiye’de artık suç sayılıyor. Resmi kurumlarda diplomatik dilden çoktan vazgeçildi, her yerde külhanbeyi ağzıyla konuşuluyor. Yere göğe “Ülkeyi yedirtmeyiz” yazıyorlar. Belli ki illa kendileri yemek istiyorlar. Ülkenin altını üstüne getirdiler. Ve altının, beklendiği gibi, üstünden beter olduğunu gösterdiler. Din ve devlet işleri nicedir zaten karman çorman. Laiklik bundan sonra sizlere ömür. Demokrasi kocaman eski bir yalan. Cumhurbaşkanı hem koyu bir taraftar; hem de başına buyruk. Kandırıldığını söyleyerek eski ortaklarını karalayan iktidar, ülkeyi kandırmalara doyamıyor. Cemaatçilerle cemaatçi olmayanlar etle tırnak gibi, birbirinden ayrılamıyor. Sokaklardan okullara her yerde, ne olduğundan çok neye mal olduğu kayda değer rezil bir darbenin ölçüsüz şamatası. Bu arada hukukun yerinde yeller esiyor. Adalet mekanizması iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Ülkenin sanat kurumları boşaltılmış. Sanatçıları hırpalanmış. Eğitim kurumları işgal edilmiş. Donanımlı eğitimcileri yok edilmiş. Sendikalarına saldırılmakta. İşçileri, memurları perişan. Medya ele geçirilmiş. Gazetecileri tehdit altında. Yazarları hapiste. Ordusu yağmalanmış. Askerleri haşat. Polisi dökülüyor. İstihbaratına güven sıfır. Dünyanın en azılı terör örgütleri ülkenin dört bir yanında fink atmakta. Her yerde ardı ardına bombalar patlamakta. Neredeyse taammüden azdırılan terör ortalığı kasıp kavuruyor. Bu ahval ve şeriat içinde de tuhaf bir muhalefet; Lideri, “Ülkeyi kim yönetiyor Allah aşkına? Ne olacak bu ülkenin hali?” diye söyleniyor. ... Cevap veriyorum. Ülkeyi kırklardan seksenlere kadar deli gibi içen; sonra da bir köşede sızıp kalan Dingo soyundan bir halkın umursamazlığı yönetiyor. Ülke dizginleri başkalarına bırakalı çok oldu; O yüzden Ortadoğu’nun hali neyse, falında da o çıkıyor. l ‘GÖZALTINDAKİ’ BEBEK Annesinin elbisesini koklatarak uyuttum Diyarbakır’da pazar günü açığa alınan Eğitim Sen üyesi öğretmenlere yönelik operasyonda gözaltına alınan öğretmen Gülizar Doğan’ın 58 günlük bebeği Roza, annesi sütü emebilmesi için 2 gün boyunca emniyete götürülmüş, bebeğe komşuları gönüllü süt annelik yapmıştı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Gülizar öğretmen, yaşadıklarını DİHA’ya anlattı. Doğan, “Oranın koşulları yetişkin bir insanın bile kalamayacağı kadar kötü. Hijyen yok ve havasız.Çocuk bir saat yukarıda emzirmem için bir odada beni bekliyordu. Ben bebeğin yanına gidiyordum, bebek tek başına duruyordu. Küçücük bir bebek kendini devirebilir, oradan düşebilir, kusabilir ve o sırada boğazına kaçabilir. Bebeğimi emziriyordum ve tekrar o odada bırakmak zorunda kalıyordum” dedi. Babamın Sesi filminin yönetmeni olan Gülizar Doğan’ın eşi Zeynel Doğan ise “Gece yatağa koyuyordum uyumuyordu. Ben de annesinin bazı kıyafetlerini yatağının etrafına yerleştirdim. Onun kokusunu aldıktan sonra uyumaya başladı” diye konuştu. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle