18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 23 Eylül 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Geleceğe ipotek ekonomi 9 Taksidin artırılması ve borcun 72 ay vadelendirilmesi, ‘krediyle hayatını sürdüren yoksullar üzerinden büyüme hedefi’ olarak yorumlanırken, geleceğe de ipotek konduğu belirtildi AYFER ARSLAN Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanan bireysel krediler ve kredi kartına yönelik yeni düzenlemeler ile kartta taksit sayısı uzarken, ihtiyaç kredilerinde vade 48 aya çıktı. Uzmanlar, bu kararların hanehalkı borçluluk oranlarını yükselteceğini belirtirken, ekonomik büyüme açısından sağlıklı ve sürdürülebilir olmayacağını savundu. Yaklaşık 2 yıl önce cari açıkla mücadele kapsamında iç tüketimi frenlemek amacıyla bireysel krediler ve kredi kartlarına kısıtlamalar getiren AKP hükümeti ekonomik büyümeyi hızlandırmak için yine tüketiciye sarıldı. Konut kredilerinde kredi tutarı yüzde 75’ten yüzde 80’e çıkarılırken, ekonomik büyümede konut bir kez daha lokomotif sektör seçilmiş oldu. Yeni düzenlemeleri değerlendiren ekonomistler, kartta taksit sayısının artırılmasını hanehalkı borçluluğunun yükselmesi açısından riskli bulurken, ekonomik büyüme açısından ise, “Kısa vadede saman alevi etkisi yapar” görüşünü dile getirdi. Bankacılar ise kartta yeni dönemi iç tüketimi canlandırması nedeniyle kısa vadede olumlu olarak değerlendirse de, orta ve uzun vadede takipteki bireysel kredi alacaklarında sıkıntı yaratabileceği görüşünde. Durgunluk yaratır Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, ekonomik büyümenin tüketimin uyarılmasıyla sağlanması çabasının kısa vadede saman alevi gibi bir gelişmeye yol açacağını ancak yaratacağı dengesizliğin yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve sanayi ihracatının durgun olduğu gi bi kırılgan bir ortamda ileri Erinç Yeldan Protesto edilen senet tutarı arttı Ödenmemiş senet tutarı yüzde 22 arttı. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin yaptığı açıklamaya göre, 2016’nın ilk sekiz ayında 658 bin adet senet protesto edilirken, bu senetlerin toplam parasal tutarı 7.4 milyar TL oldu. Protesto edilen senet adedi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2, senet tutarı ise yüzde 22 oranında arttı. Adet olarak en fazla senedin protesto edildiği ilk 5 il sırasıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Antalya oldu. Tutar olarak, Türkiye genelinde protesto edilen senetlerin yüzde 28’ini İstanbul oluşturdu. l Ekonomi Servisi Yolsuzlukla mücadelede sınıfta kaldık Yolsuzlukla mücadele ve şeffaf yönetim anlayışının geliştirilmesi kapsamında, Türkiye’nin de üyesi olduğu Açık Yönetim Ortaklığı’nın (Open Government Partnership – OGP) Yürütme Komitesi, Türkiye’nin 2014’ten bu yana bir eylem planı sunmamasına bağlı olarak üyeliğinin pasif duruma alındığını açıkladı. l Ekonomi Servisi ye yönelik çok ciddi bir durgunluğa yol açacağını dile getirdi. “Aslolan, üretkenliği ve gelir artışına dayalı bir iç talebin canlandırılmasıdır. İşsizliğin yüksek, yoksulluğun derin ve çalışanların gelirlerinin geriletildiği böylesi bir ortamda, yapay olarak talebi canlı tutmanın yolu hanehalkının daha fazla borçlandırılması olarak görülüyor” diyen Yeldan’a göre, böylesi bir adım Türk bankacılık sistemi açısından ciddi sorunlar yaratacak. Asıl olması gereken işsizliğini azaltılması, maaş ve ücretlerin artırılarak halkın reel alım gücünün yükseltilmesi. İnşaat lokomotif oldu Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan, 2014 yılı başında cari açığı dizginlemek amacıyla tüketici kredileri ve kredi kartlarına kısıtlamaların getirildiğini hatırlatarak, “Konut lokomotif seçilmiş. Çünkü konutun diğer sektörleri de etkileme özelliği var. Bu önlemler bankacılık kesimini hareketlendirip iç talebi bir miktar canlandırabilir. Ancak hanehalkı borçluluk oranının yükselme riski söz konusu. Çünkü gelir dağılımımız çok iyi değil. 4 milyonu aşkın kişi tüketici kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemiyor” diye konuştu. 796 bin kişi batakta Türk bankacılık sektöründeki toplam kredilerin yüzde 25’ini oluşturan bireysel krediler ve kredi kartı harcamalarında takibe dönüşüm oranı genel ortalamanın oldukça üzerinde. Banka kredilerinde ortalama yüzde 3.3 olan takibe dönüşüm oranı tüketici kredilerinde yüzde 4’ü geçiyor. 2016 OcakTemmuz itibarıyla bireysel kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyen kişi sayısı ise 796 bin 402 civarında. Üstelik hanehalkı gelirinin yaklaşık yüzde 55’inin borca gittiğini düşünürsek yeni düzenlemelerin işsizlik oranının iki haneli rakamlara yükseldiği ve gelir dağılımının bozulduğu Türkiye’de borç sarmalını büyütmekten öte ekonomik büyümeye çok fazla katkı yapması beklenmiyor. l Ekonomi Servisi Market, cep ve benzine yok 4 Kredi kartına taksit 9 aydan 12 aya çıkıyor. 4 Marketlere, cep telefonuna ve akaryakıta taksit yok. 4 Elektrikelektronik eşya ve bilgisayar alımları 9 taksitten 6 aya indirilecek. 4 Beyaz eşyaya taksit yok. 4 Havayolları, seyahat acenteleri, sağlık ürünleri alımı, doğrudan pazarlama ile ilgili harcamalar taksit yasağına tabi tutulacak. 4 Kurumsal kartlarla yapılan tüm mal ve hizmet alımlarında 9 ay taksit sınırı 12 aya çıkarılacak. Vade arttı 4 Tüketici kredilerindeki vade sınırı 36 aydan 48 aya çıkarılacak 4 Konut kredilerinde kredi tutarı, teminat alınan konutun değerine oranına ilişkin sınır yüzde 75’ten yüzde 80’e çıkarılacak. 4 En düşük kart limiti 5.200 TL olacak. 4 Kredi kartlarının mevcut borç bakiyeleri bir defaya mahsus en fazla 72 ay ile sınırlı olmak üzere bankalarca taksitlendirilecek. Konut kalıcı istihdam yaratmaz Kemerburgaz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu da, zaten ihtiyaç kredilerinin ağırlıklı olarak yoksullar tarafından kullanıldığını, ihtiyaç kredilerini kullananların yüzde 58’inin 2 bin liranın altında gelir sahipleri olduğunu hatırlattı. Hükümetin 2014’ten itibaren uygulamaya koyduğu makro ihtiyati önlemler adı altında finansallaşma yoluyla borçlanma hormonun dizginlenmesi için aldığı önlemlerle 2013’te yüzde 25’ler civarında genişleyen kredilerin takip eden yıllarda yüzde 7.1 ve 8 civarında gerçekleşerek enflasyona paralel bir durum aldığını anlattı. “Ancak bu önlemlerle büyüme düşerek yüzde 3’lük bir platoya oturdu. Şimdi hükümet yılın üçüncü çeyreğinde görülmesi beklenen ciddi yavaşlamaya önlem almaya çalışıyor” diyen Kozanoğlu, önceki gün açıklanan gelir dağılımını da hatırlatarak yoksulların zaten kredilere sığınarak hayatlarını idame ettirdiklerini, şimdi yine hormonlu bir şekilde borçlanmayı artırarak, geleceklerini daha uzun vadeli bir şekilde ipotek altına aldıklarına dikkat çekti. Özellikle konut kredilerinde sağlanan genişleme ve kısa bir süre önce getirilen vergi indirimi ile hükümetin yeniden büyüme rotasını konuta çevirdiğini anlatan Kozanoğlu, “Ancak inşaatla sağlanan istihdam sanayideki gibi kalıcı olmadığından, buradan sağlanan büyüme de sürekli olmayacaktır” değerlendirmesini yaptı. Hayri Kozanoğlu Hükümet reform yorgunu Başbakan Yardımcısı Şimşek, büyüme hedefini aşağı, cari açığı yukarı yönlü revize edebileceklerini söyledi. ‘Ekimde yeni bir reform paketi gelebilir’ dedi Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, büyüme hedeflerinin aşağı yönlü revize edilebileceğini söyledi. Şimşek, NTV’de katıldığı programda, “Ekonomik hedeflerde revizyona gidilebilir. Büyüme hedeflerinin aşağı yönlü, cari açık beklentisi yukarı yönlü revize edilebilir. Çalışmalar sürüyor” dedi. Şimşek hedeflerin bir türlü tutmaması üzerine “1 Ekim’den itibaren tekrar yeni reform seferberliği başlatacaklarını belirtti. Şimşek, “Tüketici kredileri öngörümüzden daha fazla yavaşladı. Tüketici kredileri reel anlamda düştü. Ekonomideki yavaşlama temmuzdaki başarısız darbe girişiminin ardından derinleşti” diye konuştu. Diğer yandan Şimşek, Türkiye’de vatandaşların daha çok tasarruf etmesinin gerekliliğinin açık olduğunu belirtti. Hanenin madbdeikdleunrutimsi endeksi bir önceki aya göre yüzde az2a.l3aroarka9no2ınld.0du7a. TASARRUF hayal oldu ‘Yavaşlama derinleşti’ Şimşek, ekonomideki ‘geçici’ yavaşlamanın ikinci çeyrekte başladığını, üçüncü çeyrekte derinleştiğini vurgulayarak alınan önlemlerin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Bazı makroihtiyati tedbirlerin ekonomide alan açmak açısından gevşetildiğine işaret eden Şimşek, “Cep telefonu ithal ürün olduğu için kapsam dışı kaldı. İthalatı artıracak noktalarda esnekliğe gidilmedi” dedi. Şimşek, market alışverişine taksiti doğru bulmadıklarını söyledi. l Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu’nun Merkez Bankası işbirliği ile hesapladığı tüketici güven endeksi, eylülde bir önceki aya göre yüzde 0.2 azaldı. Ağustos ayında 74.44 olan endeks değeri eylül ayında 74.29 oldu. Endeksin 100 değerinin altında olması karamsar durumu ifade ediyor. Hanenin maddi durum beklentisi endeksi bir önceki aya göre yüzde 2.3 oranında azalarak 92.07 oldu. Bu düşüş, gelecek 12 aylık dönem de hanenin maddi durumunun daha iyi olacağını bekleyenlerin oranının azalmasından kaynaklandı. Az da olsa umut var Ağustos ayında 101.95 olan genel ekonomik durum beklentisi endeksi ise yüzde 1 oranında artarak, 102.92’ye çıktı. Bu, gelecek 12 ayda genel ekonomik durumun daha iyi olmasını bekleyen tüketicilerin sayısının bir önceki aya göre arttığını gösteriyor. İşsiz sayısı beklentisi en deksi bir önceki aya göre yüzde 4.5 artışla 80.44 oldu. Bu artış, gelecek 12 aylık dönemde işsiz sayısında düşüş bekleyenlerin artmasından kaynaklandı. Tasarruf etme ihtimali ise düşüşünü sürdürüyor. Endeks, yüzde 11.8 oranında azaldı. Ağustosta 24.62 olan endeks, eylülde 21.72’ye geriledi. Bu azalış, tüketicilerin gelecek 12 ayda tasarruf etme ihtimalinin bir önceki aya göre azaldığını gösteriyor. l Ekonomi Servisi Eşitsiz, işsiz, eğitimsiz, borçlu... Türkiye gündemini işgal eden ana konu daima siyaset, ama hayatın gerçeği de halkın büyük çoğunluğunun başlığa taşıdığım 4’lü sarmalın içinde debelenip duruyor olması. Mahşerin 4 atlısı olarak da tanımlayabilirsiniz: Eşitsizlik, işsizlik, eğitimsizlik ve borçluluk... Hepsinde de peşi peşine açıklandı rakamlar. Eşitsizlik: En yüksek gelire sahip yüzde 20’nin gelir pastasından aldığı, 0.6 puan artarak yüzde 46.5’e yükseldi. Toplumun en yoksul yüzde 20’sinin aldığı pay ise 0.1 puan azalarak yüzde 6.1 oldu. Nüfusun yüzde 14.7’si yani 12 milyon insan yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürüyor. Borçluluk: Türkiye’deki hanehalkının yüzde 68’i borçlu ya da taksit ödüyor. İşsizlik: İşsiz sayısı her yıl 250 bin kişi artıyor. Haziran ayı verileri yeni açıklandı. Resmi rakam 10.2. Geniş tanımlı işsizlik ise yani iş bulamayacağı için aramaktan vazgeçenlerin de eklenmesi ile belirlenen oran yüzde 19. Parantez arası, ülkede çalışabilir durumdaki her 3 kadından 2’sinin evde oturmayı ya tercih ettiğini ya da mecbur kaldığını belirtmekte yarar var. Eğitimsizlik: Bence Türkiye’nin en büyük sosyoekonomik sorunu. Her ne kadar hükümet eğitim harcamalarını artırdığını söylese de OECD içinde hem harcama hem de eğitimin kalitesi konusunda daima en sonlarda. Büyük resim böyle ne yazık ki. İşin en acısı da bu tablonun hiçbir zaman masaya yatırılmıyor oluşu. Örneğin gelir dağılımı... Bozuk, peki nedenleri ne? Neden her yıl bir önceki yıla kıyasla daha da bozuluyor? Bunun önüne geçecek siyasi ve ekonomik politikalar ne olmalı? Neden yaşama geçirilemiyor? Fırsat eşitliğinin sağlanmasından, tarım reformuna, teşvik sisteminden, rekabeti önleyici politikaların ortadan kaldırılmasına, ücret, fiyat ve hatta servet politikalarına kadar bir dizi mekanizmanın yaşama geçirilmesi ile gelir adaletsizliğinde uçurumun her yıl daha da artmasının önüne geçilebilir. Kalıcı eşitsizlikler Bu mahşerin 4 atlısı birbiri ile yapışık ikiz, pardon dördüz gibi. Bundan 6 yıl önce Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politikalar Forumu Prof. Ayşe Buğra’nın danışmanlığında son derece kapsamlı bir çalışma gerçekleştirmişti: “Türkiye’de eşitsizlikler: Kalıcı Eşitsizliklere Genel Bir Bakış”. Rapor Türkiye’de insanların içinde yaşadığı topluma o toplumun herkesle eşit bir ferdi olarak katılabilmesinin önündeki engelleri detaylı olarak ortaya koyuyor. Çalışma koşulları, istihdamla yoksulluk arasındaki ilişki, işçi örgütlenmesinin önündeki engeller, çocuk yoksulluğu, sağlık hizmetlerine ulaşım, bakım hizmetlerinin yetersizliği, kadınların çalışma hayatına katılımı gibi tek tek pek çok sorun alanına giriyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ve gelir yoksulluğu sorunlarından başlayarak, eşitsizliğin çalışma hayatında, sosyal güvenlik sistemi içinde, eğitim alanında ve siyasi temsil süreçlerinde ortaya çıkan tezahürlerini somut verilerle ve karşılaştırmalı bir perspektifle ortaya koyuyor. Prof. Buğra’nın sunuş yazısı ise her şeyi açıklıyor: “Çalışmanın ortaya koyduğu resim, bütünselliği içinde, farklı kesimleri etkileyen farklı sorunlarının birbirleriyle bağlantısına işaret ediyor. Bu bağlamda, sosyoekonomik eşitsizliklerle ayırımcılığın nasıl iç içe geçtiğini, bu iç içe geçmiş sorunların nasıl bazı kesimlerin kalıcı bir dışlanmışlığa maruz kalmalarına yol açtığını görüyoruz. Giderek, bu 3 dışlanmışlığın nesilden nesile aktarılarak doğallaştığını ve olağan kabul edilmeye başladığını, daha da acıklısı dışlananların kendileri tarafından da tevekkülle karşılanmaya başlayabildiğini görüyoruz. Bu noktada, sorunların siyasi taleplere dönüşemediği, dönüştüklerinde de siyasi katılım mekanizmalarındaki engellere takılıp etkisiz kaldıklarına tanık olabiliyoruz.” Raporun açıklanmasının ardından 6 yıl geçti. Peki, kim ne yaptı? İşte asıl mesele burada. Kimsenin kılını kıpırdatmamasında... İnşaatta ciro arttı Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış inşaat ciro endeksi, yılın ikinci üç ayında bir önceki çeyreğe göre yüzde 10.8 yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre takvim etkilerinden arındırılmış inşaat ciro endeksi ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 25.3 arttı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış inşaat üretim endeksi, söz konusu dönemde bir önceki çeyreğe göre yüzde 2.2 yükselirken, takvim etkilerinden arındırılmış inşaat üretim endeksi ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 6.2 artış kaydetti. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle