22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 19 Eylül 2016 Mütevelli değil, özgürlük! Üniversiteler yeni ders yılına çok daha ağırlaşmış sorunlarla başlıyor. Bitmek bilmeyen yönetim sorunu; barış isteyen bilim insanlarına yapılanlar ve 15 Temmuz sonrasında OHAL ile yaratılan cadı avı ortamı, üniversiteyi gerçek üniversite olmaktan çıkarıyor; üniversite hayatını karartıyor. Türkiye, üniversitelerinin çok büyük çoğunluğunun kötü yönetimiyle, bilim üretecek beyinlerini yiyor! Ne deve, ne de kuş! Bilindiği gibi yürürlükteki düzenlemeye göre üniversite öğretim üyeleri rektör adayları için oy kullanıyor; en çok oy alan altı aday YÖK’e bildiriliyor; YÖK de bunlardan üçünü cumhurbaşkanına iletiyor; cumhurbaşkanı da bunlardan istediğini rektör olarak atıyor. 1990’ların başında uygulamaya konulan bu ilginç buluş, çeyrek yüzyıldır, ne üniversite özerkliği ne de ona bağlı bilimsel özgürlük sağlıyor! Çünkü, çoğu kez en çok oyu alan aday rektör atanmıyor ve atanan da kendisine oy vermeyen öğretim üyelerini var gücüyle eziyor. Ancak, bu yanlış, düzeltilmiyor. Geçen haftalarda önerilen bir torba yasa tasarısına göre seçim yapılmayacak, cumhurbaşkanı rektörleri tek seçici olarak atayacaktı. Öneri son anda geri çekilince, seçim mi, yoksa atama mı olduğu belli olmayan eski yöntem yürürlükte kaldı. Şimdilerde bunun yerine mütevelli heyeti sistemi öneriliyor. Mütevelli: Bir olumlu, iki olumsuz Üniversitenin mütevelli tarafından yönetilmesiyle Türkiye, tam 60 yıl önce ODTÜ’nün kurulmasıyla tanıştı. Uygulama, 1980 faşizan YÖK yönetimine dek sürdü. ODTÜ Mütevelli Heyeti 1960’ların ikinci yarısında Kemal Kurdaş’ı rektör atadı. Kurdaş, öğretim üyesi olmamasına karşın, çok başarılı bir yönetim sergiledi; ülkede yaşanan o görülmedik özgürlük ortamının da katkısıyla özgürlükçü bir bilimsel çalışma ortamı oluşturdu ve bunu kurumlaştırdı; bugünkü güçlü ODTÜ’nün temellerini attı. Ancak 1970’lerde önce sağcı siyasetçilerin etkili olduğu bir başka Mütevelli Heyeti, 12 Mart 1971 hükümetinin Dünya Bankası’ndan gelen ekonomiden sorumlu bakanının ODTÜ’ye öğretim üyesi olarak alınmasını reddetti! Daha sonra Adalet, Milli Selamet ve Milliyetçi Hareket partilerince kurulan MCMilliyetçi Cephe hükümetinin oluşturduğu Mütevelli Heyeti, ODTÜ topluluğunun hemen hiç istemediği bir kişiyi rektör atadı. Rektör, milliyetçi geçinen yüzlerce işsizgüçsüzü ODTÜ’ye işçi olarak aldı; çıkan olaylarda insanlar yaşamını yitirdi. Üniversite bir yıla yakın bir süre kapalı kaldı. Mütevelliden önce özgürlük Vietnam Savaşı’nın en yoğun günleri, 1960’ların ikinci yarısı; her gün onlarca ABD askerinin ölüm haberi geliyor; kamuoyunun ayakta olduğu o ortamda New Jersey Eyaleti’nin Rutgers Üniversitesi’nde Eugene Genovese adlı bir tarih profesörü, üstelik derste, “Savaşı Vietkong (Vietnam komünistleri) kazanırsa sevinirim” anlamında sözler ediyor. Bunun üzerine 1950’lerin başında McCarthycilik denilen antikomünist saldırılar nedeniyle düşünce özgürlüğü sicili aslında bozuk olan ABD’de, öğretim üyesinin atılması için kamuoyu baskısı artıyor. Üniversite yönetimi ve Mütevelli Heyeti uzaklaştırma kararı alıyor. Karar onaylanmak üzere New Jersey valisine geliyor. Seçimle işbaşına gelmiş olan vali: ABD Anayasası ifade özgürlüğünü güvence altına alıyor; ben bu kararı onaylamam, diyor! Öğretim üyesine dokunulmuyor; vali sonraki seçimi de kazanıyor. ODTÜ ve Rutgers örnekleri kanıtlıyor ki, rektörlük sorununun bilimsel çalışma özgürlüğü ortamı oluşturacak biçimde çözümü için Mütevelli sistemi hiç de yeterli değildir. Çözüm, düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırsız kılmakta ve kullanılmasını güvence altına almakta yatıyor. Toplumcu sanatın çok yönlü büyük simgesi, özgürlük ve barış savaşçısı Tarık Akan ışıklar içinde olsun, sevenlerine başsağlığı dilerim. 19 EYLÜL 2016 SAYI: 33219 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.15 05.01 05.25 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.42 13.05 16.30 19.15 06.26 12.49 16.15 19.00 06.49 13.12 16.38 19.23 Yatsı 20.36 20.18 20.40 Önce serbest sonra gözaltı Şort giyen kadını tekmeleyen Çakıroğlu savcılıktan serbest bırakıldı. Ardından suç vasfı değiştirilip yeniden gözaltına alındı Ayşegül Terzi İstanbul’da belediye otobüsünde yolculuk yapan hemşire Ayşegül Terzi’ye şort giydiği için tekmeyle saldıran Abdullah Çakıroğlu “basit yaralama” suçundan işlem yapılarak serbest bırakıldı. Akşam saatlerinde ise İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Nöbetçi savcılık talimatı ile Çakıroğlu hakkında bu kez “Halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek” suçlamasıyla tekrar yakalama kararı çıkartıldı ve gece geç saatlerde yeniden gözaltına alındı. Ayşegül Terzi Maslak’taki evine giderken otobüste şort giydiği için Çakıroğlu’nun tekmeli saldırısına uğramıştı. Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, otobüsteki güvenlik kamera kayıtlarını inceleyerek, Abdullah Çakıroğlu’nu gözaltına aldı. Ayşegül Terzi, şüphelinin yakalanması üzerine, önceki gece teşhis için Asayiş Şube Müdürlüğü’ne gitti. Şüpheliyi teşhis eden genç kadın, “Bugün benim bayramım. O gün bana bayramı yaşatmadı, yaşayamadım” dedi. Adliyeye sevk edilen Çakıroğlu’nun Emniyet’teki ifadesinde, “Ben psikolojik tedavi görüyorum. Bir anda istemdışı tekme attım” dediği öğrenilirken Emniyet çıkışında basın mensuplarının sorularını “Arkadaşlar her şey kontrol altında. Sıkıntı yok, gerekli izahatları yapacağım. Vandalların saldırısına uğradım. 20 tane solcu terörist bana saldırdı. Her şey İslam hukukuna göre oldu” diye yanıtladı. Hemşire Ayşegül Terzi’ye şort giydiği için saldıran Abdullah Çakıroğlu’nun Emniyet Müdürlüğü’nden çıkarılırken rahat tavırlar sergilediği ve güldüğü görüldü. DÜNYADA YANKILANDI Olay İtalya’nın en çok okunan gazetesi Corriere della Sera tarafından “Şort giydiği için otobüste dayak yedi. 23 yaşındaki hemşire hakarete ve saldırıya uğradı. Saldırgan ‘Şort giymişsin, sen şeytansın, ölmelisin’ dedi” şeklinde duyuruldu. Gazetenin sitesinin manşetinden yayımlanan otobü sün güvenlik kamerası görüntüsü son 24 saatte uluslararası medyada Türkiye ile ilgili en çok paylaşılan içerik oldu. Sosyal medyada olaya tepki gösteren pek çok kişi #AyşegülTerzininSesiOlalım etiketiyle Terzi’ye destek mesajları paylaşmıştı. Çakıroğlu’nun serbest bırakılması da tepki çekti. Açık görünce tekmelerim Çakıroğlu’nun, savcılıkta verdiği ifadede “Vücutta açık gördüğüm yerlere tekme atarım. Giyimini beğenmediklerimi döverim. Devlet bunlara ceza vermiyor. Devlet bunları cezalandırmalı” dediği öğrenildi. Çakıroğlu’nun “Bipolar duygu durum bozukluğu” hastalığı nedeni ile 15 gün yatılı tedavi gördüğü, yakınlarının isteği üzerine olaydan kısa bir süre önce hastaneden taburcu edildiği öğrenildi. Çakıroğlu’nun sosyal medya hesabından “Çıplak giyinen kadın karımdır” paylaşımında bulunduğu ortaya çıktı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Seyhan avşar Ne kadar zulüm o kadar direniş Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri Maslak’ta bir otobüste yolculuk yapan Ayşegül Terzi’ye şort giydiği için tekme atan Abdullah Çakıroğlu’nun serbest bırakılmasını protesto etti. Galatasaray Meydanı’nda dün bir araya gelen platform üyeleri “Haklarımızdan sloganları attı. Eylemde konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platform Temsilcisi Gülsüm Kav, “En doğal haklarımızı ellerinizden almaya çalışıyorlar. Unutulmamalıdır ki bir yerde ne kadar zulüm olursa, o kadar direniş olur” diye konuştu. Kav, tüm kadınları mücadeleye davet etti. Ayva ve özgürlüğümüzden vazgeçmeye lık Bağımsız Kadın İnisiyatifi, yaşanan ceğiz” pankartı açıp, “Ayşegül Terzi olayı ve saldırganı şort giyerek Ayva yalnız değildir”, “Laiklik için direnece lık Cumhuriyet Alanı’nda protesto etğiz” ve “Yaşasın kadın dayanışması”, ti. l İSTANBUL/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr yorum 13 Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir… De Gaulle döneminin unutulmaz olaylarındandır. Paris, alanları dolduranların gösterileriyle çalkalanmaktadır. Zamanın ki, şimdi adı, tarihin karanlık sayfalarında çoktan silinip gitmiştir! içişleri bakanı meydanlara çıkanlar arasında bulunan Sartre’ın da gözaltına alınmasını isteyince, Cumhurbaşkanı De Gaulle tarafından engellenir. “Ama Sayın başkanım, o da meydanlarda Fransa aleyhine konuşuyor!” diye itiraz edince de Gaulle’den şu kısacık yanıtı alır: “Ama Sartre da Fransa’dır!” Gerçi ülkemiz böyle başkanlar görmedi. 12 Eylül döneminde Tarık Akan, Almanya’da yaptığı bir konuşma yüzünden ülkesine dönünce tutuklandı ve uzun süren bir yargılama sürecinin ardından 2.5 ay hücre hapsi cezasına çaptırıldı. Ve zamanın hiçbir iktidar sahibi, bu yüzden: “Ama Tarık Akan da Türkiye’dir!” diye bir itirazda bulunmadı. Ancak bu durum, “Tarık Akan da Türkiye’dir!” gerçeğini hiçbir zaman bulandırmadı. Bir ‘omurgalı’ aydın: Tarık Akan… Şimdi, yani Tarık Akan aramızdan ayrıldıktan sonra yapılması gereken en önemli iş ise onun hangi Türkiye’yi temsil etmiş olduğunu ve hep de edeceğini çok doğru biçimde, hiçbir çarpıtma ve yozlaştırma girişiminin bulandıramayacağı bir netlikle gözler önüne sermektir. Çünkü ancak bu işin üstesinden gelinebildiği takdirde ve o ölçüde, Tarık Akan’ın bıraktığı en önemli mirasın, başka deyişle ‘gerçek sanatçı duruşu’nun gelecek kuşaklara üzerine hiç gölge düşürülmeksizin aktarılması bir misyon niteliğini kazanabilecektir. Tarık Akan, hep 19231946 arasındaki Türkiye’nin, başka deyişle Mustafa Kemal Atatürk’ün Sevr paçavrasını kendi zamanındaki yedi düvelin suratına çarparak kurduğu, sınırları Misakı Milli ile belirlenmiş, laiklik ve aydınlanma temelinde yükselen Türkiye Cumhuriyeti’nin yoluna hız kesmeden devam ettiği bir Türkiye’nin simgesi ve savaşçısı oldu. O Türkiye, yolunu Köy Enstitüleri meşalesinin aydınlattığı bir Türkiye’ydi. Buna karşılık 1946’da açılan ve bugüne kadar ne yazık ki kapanamamış ama bir gün kapanacağından hiç kuşku duyulmaması gereken! bir ayracın içersinde kalan, gittikçe koyulaşan bir cehalet karabasanının kıskacına sıkışmış bir Türkiye, Tarık Akan’ın kendini özdeşleştirebileceği değil, ancak değişmesi için savaşım vereceği bir Türkiye olabilirdi. Politik sanatın yolundan şaşmayan bir devrimci… Ve Tarık Akan, “Nehir”, “Maden”, “Sürü”, “Yol” ve “Kanal” filmleriyle çizdiği politik sanat yoluyla olduğu kadar, başta Soma faciası ve Gezi Direnişi olmak üzere, duruşunu açıkça sergilediği bütün toplumsal olaylarda da mesajlarını açıkça vermeyi sürdürdü. Yazımı bir soru ile noktalamak istiyorum. Tarık Akan’ın neredeyse bir ömür boyu süren Taş Mektep sevdası ve serüveni bu sevda ve serüven, dünya tarihinde bugüne kadar hiçbir devrimin cehalet temelinde yükselemediğine gönülden inanmış bir sanatçının Köy Enstitüleri’nin ışığını dünden günümüze taşıma eyleminden başka ne olabilir ki? Tuğçe’nin katili sınır dışı ediliyor Almanya’nın Offenbach kentinde, tacize uğrayan iki Alman kıza yardım etmek isteyen Tuğçe Albayrak’a attığı yumrukla ölümüne neden olan Sırp genci Sanel M, sınır dışı edilecek. Bild gazetesinin haberine göre, şu anda Wiesbaden Cezaevi’nde yatmakta olan Sa Tuğçe Albayrak nel M. hakkında “Federal Almanya Cumhuriyeti’nin özgür demokratik temel düzenini tehlikeye soktuğu” gerekçesiyle, Offenbach Yabancılar Dairesi tarafından işlem yürütülüyor. Gazete, Tuğçe’nin katiline “oturum yasağı ve Almanya’ya giriş yasağı” verileceğini yazdı. Üç yıla mahkum olan Sanel M’nin cezası, resmi olarak 2017’nin Kasım ayında sona eriyor, ancak çocuk ve genç mahkumlar için uygulanan ceza yasası kapsamında, cezanın üçte ikisi çekildikten sonra salıverilmesi de mümkün. l DHA MEF ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN 2547 Sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca tam gün görev yapmak üzere Üniversitemizin Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümüne 1 Doç./Yrd. Doç ve PDR Bölümüne 1 Doç./Yrd. Doç alınacaktır. İlgilenenlerin ayrıntılı bilgi için Üniversitemizin www.mef.edu.tr adresindeki ilan metnini incelemeleri duyurulur. www.mef.edu.tr • mef@mef.edu.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle