17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 17 Eylül 2016 12 EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK yorum Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA [email protected] ‘Ben medeniyetim’ dersem 1 milyon imam hatipli eğitim Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir ile yeni eğitimöğretim yılına girerken genel durumu konuştuk. İşte sonuçlar: 20122013’te 1099 olan imam hatip ortaokulu sayısı geçen yıl 1597’ye, bu yıl ise 1961’e; 708 olan imam hatip lisesi ise geçen yıl 1017’ye, bu yıl 1149’a çıktı. İmam hatip lisesi öğrencisi 677 bin 205, imam hatip ortaokulu öğrencisi 524 bin 295 oldu. Geçen yıla göre, imam hatipli sayısı yaklaşık 932 binden 1 milyon 201 bin 500’e yükseldi. Bu sayı, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 71 bin 100’dü. Böylece, Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın 5 yılda 1 milyon imam hatipli hedefine bir yılda ulaşıldı. Dahası var: Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda yer alan Atatürk devrim ve ilkeleri doğrultusunda yurtsever öğrenci yetiştirme uygulamasından kararname ile vazgeçildi. Resim, müzik gibi sanat derslerinin haftalık ders saatleri, Osmanlı döneminin bile gerisine düşürüldü. Müfredat programlarının genel amaçları içerisinde yer alan ve ulusal birliğimizin simgesi olan ulusal bayramlar ya yasaklandı ya da içeriği boşaltılıp başka günlerle perdelendi.  Öğrenci andı ve Atatürk köşeleri kaldırıldı, her okulda mescit açma zorunluluğu getirildi. Anaokulu dahil ortaokullarda ve liselerde başörtüsü serbest bırakıldı. AİHM’nin zorunlu din dersleri ile ilgili kararına karşın 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararıyla seçmeli din dersleri ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflar ve anaokullarında dayatıldı. Belirli gün ve haftalara dini günler eklendi. Karma eğitim fiilen ortadan kaldırıldı, birçok okulda kız ve erkek öğrenciler ayrıldı; erkek öğrenciler sabahçı, kız öğrenciler ise öğlenci olarak eğitim gördü. Değerler eğitimi adı altında cemaat, tarikat ve dini yapılanmaların okullara sorunsuz girişine olanak tanındı. Bitmedi: Kuranıkerim, siyer, temel dini bilgiler adı altında dini esaslı konuları ele alan seçmeli derslerin seçimi konusunda hutbeler hazırlandı. Medreselere yasal statü kazandırıldı, onların üniversitelerle denklikleri sağlandı. Medrese mezunlarının pedagojik formasyon alması ve müderrislerin bölgede barış gücü görevi üstlenmeleri konusunda Bakanlar Kurulu’na öneride bulunuldu. Kamu kreşleri teker teker kapatılırken Diyanet’in açtığı kreşlerde 46 yaş arası çocuklara dini eğitim verildi. Sıbyan mektebi adı altında dini eğitim veren Kuran kursu kreşleri açıldı. Sanki bu topraklarda aydınlanmacı Cumhuriyet devrimi hiç yaşanmamış gibi, değil mi? Taparlar ona Şair dostumuz İlyas Tunç, özgürlük, hak ve adalet adına sömürüye ve sömürgeciliğe karşı çıkan “İtaatsiz Portreler”i kitaplaştırdı. O portrelerden biri, sömürgecilerce öldürülen Kongolu Başbakan Lumumba demiş ki: “Afrika’da kim ilericiyse, kim halktan yanaysa, kim emperyalistlere karşıysa ona komünist denir. Ama, kim emperyalistlerden yana olmuşsa, kim ceplerini doldurmuşsa, o örnek adamdır. Taparlar onlara!” Lumumba’nın tümcesindeki özneyi değiştirin, “Türkiye” yapın, bugünü görürsünüz. 17 EYLÜL 2016 SAYI: 33218 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.12 04.59 05.23 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.40 13.06 16.33 19.19 06.25 12.50 16.17 19.03 06.47 13.13 16.41 19.26 Yatsı 20.39 20.22 20.43 OĞUZ ÖZLEM ADOB Sanatçısı Senelerce İstanbul Kültür Merkezi için gazetelerde, televizyonlarda verilen demeçlerle üzerinde o kadar çok oyun oynandı ki artık dünya âlem bu trajik olayı biliyor ve izliyor. İyi de oldu, sanat olarak gündem oluşturdu, kıymetlendi ve merak konusu oldu. Bunun sonucu iyi veya kötü olsun bundan sonraki karar bomba etkisi olur. Dileğimiz ve özlemimiz ise tadilatı yapılıp sanatçıların ve sanatseverlerin hizmetine sunulması. Böyle bir netice ve böyle bir ortamda dış dünyadaki insanları şaşırtır, çelişkide bırakır. Cumhuriyetimiz için insanlarımız için bir umut, bir kazanç olur. Atatürk Kültür Merkezi senelerce evrensel sanatla ve sanatçılarıyla her zaman iç içe olmuş, sahnesinde sergilenen uyumlu, dengeli ve estetik güzelliklerle insanlarımızın bu şekillenmesi, kültürleşmesi beraberliğinde bir kimlik de oluşturmuştur. Bu yöndeki kurumlar sahnelerinde yerli yabancı sanat ürünlerini ülkenin insanlarına ve dünya insanlarına sağlıklı bir şekilde sunmuş medeniyet yolunda büyük katkı sağlayarak bu alanda dev adımlar attırmıştır. Nazar boncuğu Kimse ahkâm kesmesin, Atatürk Kültür Merkezi bin bir zorlukla yapılmış. Türkiye’nin nazar boncuğudur. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ilkelerine uygun dört dörtlük bir opera bi İnsanlar nitelik ve nicelik yönünden gelişip yayıldıkça renklenir, biçimlenirler ve bunun öncüsü de sanattır. Eğer Türkiyemizde düşünce ve akıl sanatın güzelliğine yönelik değil ise girmek istediğimiz Avrupa’da zararlı soru işaretleri doğurur. nasıdır. Klasik modern tarzda yapılmış nostaljik ve tarihi bir yapıdır, öyle de kalmalıdır. Böyle siyasi bir ortamda “Ben medeniyetim... Yıkılmadım, ayaktayım” diyecek kadar çok sesli bir kültür sanat abidesi olmuştur. Karamsar duygular ve düşünceler doğrultusunda Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkma isteğinin tavan yaptığı zamanımızda onun yerine çok amaçlı sanat merkezi yapıp daha sonra da Atatürk’e yakışır, onun ilkelerine uygun bir opera binası yapma isteği, ne güzel ne mutlu sanatçılara! Sanat üvey evlat mı? 16 milyonluk dünya güzeli İstanbul’da yeni bir opera binası devede kulak misali olsa bile sevindirici, ama en büyük korkumuz, bütün zamanlarda olduğu gibi batı anlamda sanata üvey evlat muamelesi yapılma sı gelenek haline geldiği için AKM’nin Ankara Devlet Konservatuvarı’nın utanç verici şimdiki haline gelebilmesidir. Atatürk demokratik ve laik bir toplumun oluşmasında büyük katkısı olur düşüncesiyle Ankara Devlet Konservatuvarı’nın tohumlarını seneler evvel atmıştı. Ancak insanlarına, erdemlilik ve tedbir aşılayan topluma ahlaki değerleri sunan Türkiye’nin güler yüzlü sanatçıları Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan apar topar çıkarılmıştır. Buranın tarihsel yapısı bozulmadan tekrar tadilatı yapılacağı söylenen caklı , cekli zihniyet daha sonra burasını Mamak Belediyesi’ne verdi. Benim güzel okulum, İsmet İnönü’nün ailesiyle ve hiç kaçırmadığı, dinlediği salon şimdilerde düğün salonu! Okulun diğer yerleri büfe, sandviççi ve dönerci benzeri yerlerle tanınmaz hale geldi. Sanat renklendirir İnsanlar nitelik ve nicelik yönünden gelişip yayıldıkça renklenir, biçimlenir ve bunun öncüsü de sanattır. Bu yönde menfaati ve çıkarı olmayan Avrupalılar kendinden olan bu sanat yerinin toz duman olmasını, 27 Kasım 1970 yılında ve yangından sonra gazetelerde Türkiye’yi yerin dibine batırmışlardır. Eğer Türkiyemizde düşünce ve akıl sanatın güzelliğine yönelik değil ise girmek istediğimiz Avrupa’da zararlı soru işaretleri doğurur. İnsanlarımız için, geleceğimiz için, sanat süslenmemiş kösteklenmiş ise bu kuvvet sevgi tanımıyla toleranssız kaba kuvvete dönüşür. Tarık Akan varsa yalnız kalmazsınız Yer Silivri Cezaevi önü. 2012 yılı. Duruşma var. Tutuklu yakınla rının tepkilerini ifade etmeleri ve du ruşmaya girmelerini engellemek için barikat kurulmuş. Barikatların aşıl ması gerekiyor. Ama bunu yalnız yapmaları zor. Yal nız da kalmıyorlar. Barikatları yıkmaya çalışan tutuklu ya kınlarının önünde Tarık Akan. Kaybı EGrüdlem üzerine dün en çok paylaşılan fotoğraflarından biriydi. Söküğünü dikemeyen terziler 7 Haziran seçimleriyle başlayan dönem 5 ay sürdü. 1 Kasım seçimleriyle o 5 aylık süreç iptal edilerek adeta arşive kaldırıldı. Kasım bitmeden biz 7 Haziran günlerindeki haberlerimiz nedeniyle tutuklanıp Silivri’de hapsedildik. Gazeteci arkadaşlarımız bizi yalnız bırakmamak, gündemden düşürme Tarık Akan, 2012 yılında Silivri Cezaevi önünde ailelere destek vermişti. mek için ellerinden geleni yapmaya çalıştı. Ama gazeteci bu, mesleği gereği yapmaz, yazar. Kendisi haber olmak istemez. Bildiği haber yazmaktır, haber olmak değil. Üstelik sayıları da az. Ve zaten “terzi söküğünü dikemez” sözü belki de en çok hapse düşen, gözaltına alınan arkadaşları için “Ne yapmalı” sorusunu sorup duran gazeteciler için geçerli sanki. Tam o günlerde tutukluluğumuzun birinci ayı dolarken arkadaşlar Taksim Tünel’de, “30 günde 30 adım” adıyla bir yürüyüş organize etti. Orada da eylemci alışkanlığı olmayan arkadaşları yalnız bırakmayan Tarık Akan’dı. Yine oradaydı. Biz ertesi gün yürüyüşün fotoğrafında gazeteci arkadaşlarımızı tek tek seçtik, ama Tarık Akan’ı görünce başka türlü hissettik. Yalnız değildik. Cumhuriyet’e bir şeyler söyledim Aslında kabullenmese de dünkü haber, onu sevenlerce bir süredir bek KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] leniyordu. Dünkü kaybından sadece 20 gün önce korkutucu haber 26 Ağustos’ta internet sitelerine “Ünlü sanatçı akciğer kanseri tedavisi görüyor” başlığıyla düştü. Haberi görür görmez telefonla aradım. Telefonu kapalıydı. Bütün gün aklımdaydı, akşam olunca yeniden aradım. Bu kez telefonu açtı. Sesi çok yorgundu. Ama sitemkâr değil. Önce hastalığına ilişkin haberi duyduğum için aradığımı söyleyince, “Ben o konuda Cumhuriyet’e bir şeyler söyledim” dedi. Gerçekten de gazetenin internet sitesinde hastalığını ilk kez doğrulayan ama bu hastalığa yenilmeyeceğine olan inancını vurgulayan cümleleri vardı. Nasıl olduğunu sorduğumda, “Çok boğuştuğunu, çok uğraştığını” anlattı. Anlaşılıyordu ki hastalığın ve tedavinin çok ileri aşamaları yaşanıyordu. Ama o bununla ilgili detaya girmek istemiyordu. Hastalığı yeneceğine ilişkin mücadele ve iyileşince buluşma vurgularıyla görüşmeyi tamamladık. Kılıçdaroğlu görüşemedi O günlerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Tarık Akan’ın durumuyla yakından ilgileniyordu. Kılıçdaroğlu, sürekli aradı, hastalık ve tedavinin gidişi hakkında bilgi aldı. Kılıçdaroğlu, Tarık Akan’ı ziyaret de etmek istedi. CHP Genel Merkezi, bu bilgiyi Tarık Akan’a iletti. Ancak Tarık Akan, uzun süre hastalığının bilinip kamuoyunun bununla meşgul olmasını istemediği gibi, ağırlaşan hastalık ve tedavi günlerinde bu görüşmeyi yapmayı tercih de etmedi. Büyük sanatçı CHP liderine, “Hastalığı yenip iyileştikten sonra buluşup dertleşmelerinin daha iyi olacağı” mesajını iletti. Bu kadar iyi oynayan, bu kadar onurlu ölen Hastalığının konuşulmasını istememesinde, haber değeri görmemesinde Tarık Akan kişiliği var gibi geliyor bana. Kendisi için değil, içinde bulunduğu toplum ve ülke için yaşayan insanlar kuşağının temsilcilerinden o. Elbette onu en iyi sinemacılar anlatacak. Ama kusuruma bakmazlarsa iki cümle kurmak isterim ben de çocukluktan beri bir hayranı olarak. Hastalığı ile ilgili tavrı, tam da onun “Canım Kardeşim” filmi gibi. Hani her defasında gözyaşlarına boğulmadan izleyemediğimiz Halit Akçatepe ile oynadıkları film. Kan kanseri olduğunu öğrendikleri Kahraman Kıral’ın oynadığı küçük kardeşini, ölene kadar mutlu etmek için dibine kadar yoksulluğa ve acıya battıkları film. O filmi izleyince göreceksiniz, ondan daha iyi kimse oynayamazdı. Ve hiçbir mağduru yalnız bırakmayan bu dev adamdan başkası, bu kadar büyük acıyı herkesten gizleyerek tek başına çekip, bu kadar onurlu ölemezdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle