18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Eylül 2016 eğitim 2 EDİTÖR: DENİZ ÜLKÜTEKİN TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Anenznaemman, bgealbeacemk? Delilikkonuşuyor! Türkiye’de en az 120 bin çocuğun cezaevindeki anne ya da babasına kavuşmayı beklediği tahmin ediliyor. Anne ya da ba bası cezaevinde olan çocuk sa yısına ilişkin resmi bir istatistik olmadığı için sayılar öngörüler den oluşuyor. Avrupa ve Ame rika’daki rakamlar ise çok da FİGEN ATALAY ha sarsıcı. Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl 800 bin çocuk anne ya da babasının hapsolması na şahit oluyor. ABD’de ise 2.7 milyon anne ya da babası cezaevinde olan çocuk var. Korku, utanç, dışlanma Türkiye’de en az 4 bin çocuk annesini, 116 bin 512 çocuk ise babasının hapisten çıkmasını bekliyor Anne ya da babası cezaevinde olan çocuklar korku, utanç, sosyal dışlanma ya da etiketlenme yaşayabiliyor. Bu çocuklar, diğer dezavantajlı yaşıtları gibi toplumsal yaşamda sosyal dışlanma ve yoksulluk riskiyle de karşı karşıya. Anne ya da babanın hapsolma süreciyle birlikte çocuklar da hapishane ve adalet sistemiyle tanışıyor, yaşadıkları belirsizlik nedeniyle ebeveyn bağlanmasından yoksun kalıyor, çoğu durumda annebabalarının tutuklanma sürecine şahit oluyor ve yaşadıkları bu hassas durumdan ötürü okulda ve toplumda zorbalığa/dışlanmaya maruz kalabiliyor. Uzman yardımı gerekiyor Bu zorlu süreç çocukları duygusal olarak örselediği gibi, annebabası cezaevinde olan çocuğa hizmet ve bakım sağlayan kişilerin de daha hassas olmasını gerektiriyor. Özellikle annebabanın tutuklanma sürecinde kolluk kuvvetlerinin, okul çağındaki çocuklar için öğretmenlerin, çocuklarla çalışan psikologların ve cezaevlerindeki infaz koruma memurunun ve psikososyal servis uzmanlarının konuyla ilgili bilgi ve donanım sahibi olması önemli. Bu nedenlerle Tu¨rkiye Çocuklara Yeniden Özgu¨rlu¨k Vakfı (TCYOV) yu¨ru¨tu¨cu¨lu¨ğu¨, Children of Prisoners Europe (COPE) ile Tu¨rkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı (KORUNCUK) ortaklığı, Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) ile İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yu¨ksekokulu Sosyal Hizmet Bölu¨mu¨ iştiraki ve T.C. Adalet Bakanlığı onayı ile yu¨ru¨tu¨len proje ile, AB’deki çalışmalar inceleniyor, mahpus annebabalar ve cezaevlerindeki personelle çalışmalar yu¨ru¨tu¨lüyor, öğretmenlerin bilgi sahibi olması sağlanıyor. Hak kayıpları çokbtyrpöekuleyambabrlnrcoblaştanaYorgrilliamiBeanrliaaanlıçlnyllüfdausinalztaddmkSoueunnmbePaaaıeroelkbrenaiaslismökaüidrşRlçnlaçnsçliiauarrgdyikuargamlşztıOoseümloegakş,iştoieaenaniisanyilçkrülrlcairctbJetindrenuinldlaoniebaEaoıviteğurd)yuçregrba:çyearıçeıs.uceçümkeedea,KlüraaibTsydtıçDulalmolynlaheeçbgbçiCoaıibçakaıeoklyslraalşkoarıiidirodonüoaYcadşllürvlmhyyaiaekcviıdçrdcuşnznukmzOeeyrraaakçdreuloleuüaakaeukaobıçabşVokriabkfndkçlkkçdslrndriaaaama(atacahlrlaı.oallaiöaaoeaaebnrlrdlrhaekydurakıikıkezrıryrtlsışakdlıçşrnıaçkımaknı,ölekemsnztmmtaytaıakaemldrkmyeklrelmeıaıüdaalbrntücziıaakçityvkrsiektnrkksıragiıkınieşnılaşaireaüyaıFskdaaklahiaaszledaılephbağysçtiiuarnığalabrpalkzasşramkıedıbailottlldöl.kıeuayuutneayamyıiidrbnaıcerr,mğaıaıvlsanknelnEaadiykiugnealkısrl0ekekşaitşaniıkrGdienrkzkın,auraıl6eii.iakprn,raagrmdysbTikihtsluulyçaüanoaeimrakröcnreaosrmisnpüsitlkyBullsnaıum,tlaımşıacık(oiinslreetpimnupkiruDyumknkşlueaaalrçıbnıe,toaıglnmalulkeğinnokdısiçaldikamdalüalcnialrmeliemohllblaiitadırhünçsgzıysiayadrşkekemıcnaadduıeazpıloolanbrylaasbk.tulesuemellaeçrağrukeııaıkasleuaÖdilzrsedzkenvğrulyssıvikinbıikıa,ın)ieyılilrdkziştşeyukelanğibgaşüainçelioıültalnlenmşbasrti,uenüayubaaohümmşszizı,üknisürmannçlğkrucaureskaaçımbrduihanadayklmrilultlnnağehhoeiailaueçslaferüsşlçyaeeksleklapcıannıayımtvssağlnorkmid,llnpyheyaourazunddsailoamücddeiaalamrnalkbzıaesdrilcbriornuu,oaertketosılllia,uleıdaankmükailaöerbanmjlbtvırinhyknğsıe,uşeylarsutirğlagagbeçederaielüleoygeıtlninşvaaıçebnrö.rbıtuaketnlrtryzökedeokeorçaiesi.üsat..ikanrçınoalüleiktvtünübşlioekrlimerk,aklurieerlomaeeiks Öğretmenler için hazırlanan broşürde şu öneriler yer alıyor: n Ayrımcı dile dikkat! Ayrımcı ve etiketleyici tutumlar çocuğu okul yaşamından uzaklaştırıyor. Bu dilin yerleşmemesi için öğrenci ve velilerle düzenli çalışmalar yapabilirsiniz. n Görüş günleri, telefonlaşma saatleri vb. için hoşgörü gösterebilirsiniz. n Okula gelmeme, ders başarısında düşüş, içe kapanma gibi durumlara özel olarak eğilebilir, destek verebilirsiniz. n Okula bağlılıklarını artırmak için okul içi sosyal etkinliklere katılımlarını teşvik edebilirsiniz. n Çocuğun okuldan kopmaması için diğer okul çalışanları, idareciler ve öğretmenlerle okulunuzdaki bu çocuklarla ilgili strateji geliştirebilirsiniz. İkİsleattsaiınşmibmduald’deavleri kYOeeznoi kökğurluaetaidmlıdmyılaınatdaacailikklk gün korkY usuavosDünya Dİletişim Foru çocukların uyummu 34 Kasım’da İstanbul Üniversitesi’nde düzenlene sürecini çabuk atlatmasıcek. Beş yıldır Davos Dünya Ekonomik Forumu’nun bir uzantısı olarak yapı ailelerin elindelan organizasyonun bu yılki temasını, “Krizler ve Şanslar: Ülke, Şirket ve Kişisel İtibar” oluşturuyor. İletişim alanında dünyanın farklı bölgelerinden profesyonel isimleri ağırlayacak olan forumun açılış konuşmasını ise Hollywood’daki pek çok film stüdyosu, sinema ve müzik yıldızının iletişim danışmanlığını yürüten Allan Mayer yapacak. Oturumlarda ise Amerika’dan Huffington Post Gazetesi kurucularından Sean Gardner, Hollywood starlarıyla yaptığı söyleşilerle tanınan gazeteci Rasha Goel, İngiltere’den The Stable House’un kurucusu Richard Linning, Malezya hükümetinin stratejik iletişim danışmanı Nurul Shamsuri, İtalya’dan uluslararası dijital ve sosyal iletişim danışmanı Gianni Catalfamo ve Moskova’dan kamu diplomasisi iletişim uzmanı Ekaterina Lavrova ko OraEpCoDru’nnidnaeTğüitrikmiye: Kaynak arttı, başarı yoknuşmacı olarak yer alacak. Ağlaması normal Çocuk okuldan döndüğünde günün değerlendirmesini yap mak, olumlu gelişmeleri tak dir etmek okula uyum sürecini kolaylaştırır. Okulun ilk haf talarında yaşanan ağlama, ayrılma korkusu, oku la gitmek istememe gibi davranışlar normal dir. Bu duru ma alışma sı için çocuğa zaman verilmelidir. Unutulmamalı ki her çocuğun okula uyum süreci farklıdır. Çocuk asla başka çocuklarla kıyaslanmamalıdır. dDuervmamaylııny:anında Sürekli çocukla okulda bulunmak, her an yanında olmaya çalışmak çocuğun kendine olan güvenini azaltır. Onları okulda yalnız bırakmamaları, onların anne babaya bağımlı bireyler olarak yetişmesine sebep olacağından bu davranıştan uzak durulmalı. aklaşık 19 milyon öğrenci için 2016 2017 yılının ilk ders zili pazartesi günü çalacak. Bu öğrencilerden bir çoğu da ilk defa okula adım atacak. İzmir Ekonomi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişim Programı Öğretim Görevlisi Betül Özkul Cura, bu öğrencilerin okula uyum Betül Ö. Cura sorunu yaşamaması için ailelere önerilerde bulundu: “Çocuğun aileden bağımsız bir ortamda sosyalleşebilmesi için uyum sürecinin olumlu geçmesi çok önemli. Sağlıklı bir uyum sürecinde ebeveynlere büyük rol düşüyor. Okula yeni başlayan çocukta belirsizlik, ayrılma kaygısı sık gözlemlenir. Ailelerin çocuklarından ayrıldıkları için kaygı duyması, çocuğun okul korkusunu artırır. Bu nedenle çocuk okula başlarken ebeveynin de duygusal anlamda hazır olması gerekli. Çocuğun okula başlama evresinde annenin üzüntüsünü hissetmesi uyum sürecini zorlaştırır. Türkiye’de işler iyice garipleşti: Bir bankada küçük bir tasarruf hesabı olanlar bile terör örgütü veya darbeci suçlamasıyla işinden atılıyor, takibata uğruyor ama o bankadan milyonlarca dolar kredi alanlar el üstünde tutuluyor... Bu çelişkiyi eleştiren bir gazeteciye, iktidar karşıtı görünen bir siyasal gruptan yanıt geliyor. Örgüte övgüler düzenler, onu devletin en hassas noktalarına getirenler başköşelerde sefa sürerken edebiyatçılar, yazarlar, gazeteciler, yazı yazdıkları gazetelerin FETÖ bağlantısından dolayı gözaltına alınıyor veya “subliminal” (bilinçaltı) mesajlar verdikleri gibi garip gerekçelerle suçlanıyor... Örgütün ikinci adamı konumunda oldukları iddia edilenler her gece ekranlarda boy gösterip topluma ışık tutuyor(!). Şaka gibi, önce devleti FETÖ’den arındırmak için “temizlik komisyonları” kuruluyor, sonra bu “temizlik komisyonlarının” uygulamalarındaki yanlışlardan dolayı, “temizlik komisyonlarının hatalarını temizleme komisyonları” oluşturuluyor... Bir askeri darbe kalkışması önleniyor ama sonrasında, toplum, eski darbe dönemlerini bile aşan uygulamalarla bunaltılıyor! Bu olayları normal bir kişinin aklının ve mantığının alması pek olanaklı değil... O nedenle ben köşemi bugün “Delilik” adlı dostuma bırakıyorum. HHH Kendi kendisini öven kişiye “budala” ve “küstah” diyenlerle hiç işim olmaz. İlle de bir şey diyeceklerse bari deli desinler: Çünkü Delilikten başka kim eline borazanı alıp da kendi meziyetlerinin tellalı kesilir! Kim beni benden daha iyi betimleyebilir? Yine de ben, şu en iyi ve en bilge yöneticilerle bile kıyaslandığımda epey alçakgönüllü olduğumu düşünüyorum... Çünkü onlar dalkavuk bir yazarı ya da yalancı bir konuşmacıyı kiralıyor ve kendi meziyetlerini parayla köleleştirdikleri bu tetikçilerden dinliyorlar. Oysa bu yöneticiler sadece yalan dolan duyuyorlar: O yüzsüz dalkavuk, bu adamları tanrılara eş tuttukça... Erdemden hiç nasibini almamış olduklarını bile bile bunları bütün erdemlerin timsali olarak gösterdikçe... Zavallı bir kargayı ödünç tüylerle süsledikçe... Zenciyi beyaza boyadıkça... Sonunda da tatarcıktan bir fil yarattıkça... Bu övgüleri dinleyen yöneticiler tavuskuşu gibi tüylerini kabartıyor, ibiklerini kaldırıyorlar! Oysa ben halkın diline pelesenk olmuş şu atasözüne uygun hareket ediyorum: Kimse seni övmezse sen kendini öv! HHH Ha, bu arada, insanların nankörlüklerine ya da umursamazlıklarına hayran olduğumu(!) da söylemeden geçemeyeceğim... Yıllardır doğruları, gerçekleri yazdığım, söylediğim halde, biri çıkıp da Deliliğin meziyetlerine şöyle tumturaklı bir methiye düzmemiş. Bu nedenle bunu ben kendim için yapıyorum... Ayrıca bu yazıyı dehamı göstermek için kurguladığımı düşünmenizi de istemem... Esas olarak Çiğdem Dürüşken’in, Kabalcı tarafından yayımlanan Erasmus’un “Deliliğe Övgü” çevirisinden, o metni perişan etme bahasına yararlandım! İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) raporu eğitim alanında üye ülkelere ciddi eleştiriler getirirken, Türkiye’deki oranların da iç açıcı olmadığını ortaya koydu. OECD tarafından hazırlanan “Bir bakışta eğitim 2016” raporuna göre, 35 üye ülkeden sadece 12’si 2030 yılı itibarıyla “Tüm yurttaşlar için hayat boyu öğrenme ve eşit eğitim” standartlarına kavuşmuş olacak. Rapora göre, sürdürülebilir kalkınma hedefleri’nin (SDG) parçası olan eğitim hedeflerine ulaşmaya en yakın OECD ülkeleri ise Avustralya ve Kanada. Raporda Türkiye’de eğitime yönelik harcamaların artmasına karşın bunun başarı ve eğitime ulşaşma rakamlarına yeterince yansımadığı görüldü. Raporda ortaya çıkan önemli veriler şu şekilde sıralandı: Maaş artışı OECD’den fazla: 20052014 arasında Türkiye’deki öğretmen maaşları OECD ortalamalarına göre artış gösterdi. İlköğretim öğretmenlerinin yıllık kazançları yüzde 21 oranında, ortaögretim öğretmenlerinin maaşları ise yüzde 18 oranında artış gösterdi. OECD ge nelinde ise aynı dönemde öğretmen maaşları kayda değer fark göstermedi. Fakat tüm artışa karşın Türkiye’de öğretmen maaşları OECD ortalamasının gerisinde kaldı. Eğitim harcamaları yükseldi: Öğrenci başına düşen kamu harcamalarında, 2008 2013 arasında Türkiye’de yüzde 60’ın üzerinde bir artış yaşanırken, 2013 verilerine göre Türkiye’de öğrenci başına yıllık, ilkokulda 2 bin 894, ortaokul ve lisede 3 bin 590 ve yükseköğretimde 10 bin 637 dolar harcama yapıldı. Ortaöğretim eksikliği: Türkiye’de 2015’te 2534 yaş arasındaki yetişkinler içinde ortaöğretim almamışların oranı erkeklerde yüzde 50’ye yaklaşırken, kadınlarda bu rakam yüzde 50’nin biraz üstünde. OECD ortalaması ise erkeklerde ve kadınlarda yüzde 20 civarında. Hayat boyu öğrenmede gerideyiz: Raporda, sürdürülebilir ve hayat boyu eğitim alanındaki verilere de yer verilirken, Türkiye’nin bu alanda da geride kaldığı görülüyor. Buna göre, ortaöğretim alması gereken yaşta, örgün eğitimden kopmuş yurttaşların, hayat boyu eğitim kapsamında ortaöğretim açıklarını kapatmasına yönelik araştırmada 2014 yılı itibarıyla Türkiye yüzde 70’in altında bir başarı gösterirken, OECD ortalaması yüzde 90’a yaklaşıyor. Mesleki mezunlar arttı: Mesleki ortaöğretim kurumlarından mezun olma istatistiklerinde ise pek çok OECD ülkesi 20052014 yılları arsında düşüş gösterirken bu ortalamanın Türkiye’de yüzde 20’lerden yüzde 30’a kadar çıktığı görülüyor. Bu alanda OECD ortalaması ise yüzde 50 civarında gerçekleşmiş. Yükseköğretimde OECD’yi geçtik: Yüksek öğretim alanında ise Türkiye’deki mezun oranları 2014 itibarıyla OECD ortalamasını aştı. Buna göre OECD genelinde yükseköğrenim mezun oranı yüzde 50’de kalırken, Türkiye’deki mezunların oranı yüzde 55 civarında. Genç kadınların yarısı evde oturuyor: Türkiye’de 2024 yaş arasındaki kadınların yüzde 47’si ise ne eğitim ne de işgücünde yer alıyor. OECD genelinde ise bu rakam yüzde 18.5. 1529 yaş grubunda ise oran kadınlarda yüzde 43, erkeklerde ise yüzde 15 seviyesinde. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle