18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Eylül 2016 TASARIM: SERPİL ÜNAY Abdülhamid Hastanesi Haydarpaşa Askeri Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’na devredilince adı “Haydarpaşa Sultan Abdülhamid E.A. Hastanesi”ne çevrildi. Yeni tabelasında kesinlikle belirtilmemiş olmasına rağmen –yönetimin 2. Abdülhamid’e aşırı hayranlığına bakarak– yüceltmek istedikleri ama adını doğru dürüst yazamadıkları sultanın birinci değil, ikinci Abdülhamid olduğunu düşünebiliriz . Böyleyse soralım: II. Abdülhamid, bu çapta önemsecek, kutsanacak biri miydi? Bu konuya olumlu cevap verenler de var, böyle düşünmeyenler de. Ancak, 2. Abdülhamid’in ağır bir kuruntu (= vesvese, paranoya) vakası olduğu pek tartılşılmıyor. Zamanında, burnunun uzunluğundan “burun” lafının, oturduğu sarayın adı olduğundan “Yıldız”, hatta “Yıldız şehriyesi” demenin yasaklanmasını da buna bağlayanlar var. 2. Abdülhamid zamanında Yıldız Sarayı arşivinde çalışmış olan İbnül Emin Mahmut Kemal, padişahı iyi tanımaktadır; “Son Sadrazamlar” adlı eserinde 2. Abdülhamid’in bu özelliğini defalarca vurgulamıştır: “Sultan Abdülhamid ifrat derecesini de aşanvehmine mağlup olmayıp bu noktaları da düşünseydi...” (s.941) “Vehmü vesvese buhranına uğradığı zaman aklıselime ve şanı saltanata muhalif hareketlerde bulunan bir padişahın...” (s.1015) Saray cerrahlarından ve İstanbul belediye başkanlarından Dr. Cemil Topuzlu Paşa da “80 Yıllık Hatıralarım”da padişahın hastalık derecesine varan vesvesesinden söz açar: Abdülhamid’in eşlerinden birinin omuzunda bir yara belirir. Padişah, bunun nasıl oluştuğunu sorduğunda Cemil Paşa, “Karasinek ısırmıştır” der. Aşırı vesveseli padişah, eşinin nerede soyunup ısırıldığını sorgular: Kadının sadakatinden kuşkulanmaya başlamıştır. Cemil Paşa, “Hamamda olmuştur” der. Saray görevlileri seferber edilir, o sinek her yerde aranır ama bulunamaz. Padişah, hamamda böcek kaçırmak için tek defa yakılması gereken kükürtün bir ayı aşan süreyle her gün yakılmasını emreder. Sonuçta, padişahın artan endişesini gidermek için başka bir yerde yakalanan bir sineğin, sarayda yakalanmış olduğu söylenir. Abdülhamid’in vesvesesini aktaran kaynak bundan ibaret değildir. F. Yenişehirlioğlu’nun, bu paranoyanın, onun bazı eklemeler yaptırdığı Yıldız Sarayı’nın içe dönük atmosferine bile yansıdığını anlattığı çalışmasında da, Kadı ile Wielebrandt’ın (D.A. Howard’ın) “Türkiye Tarihi” kitabına yazmış oldukları bölümde de bu hastalıktan bahsedilir. Bu bilgilerin ışığında askeri hastanelerimizin en görkemlilerinden birinin adının Sultan Abdülhamid’e çevrilmesini yadırgamamak gerekir: Bugüne kadar daha çok Mazhar Osman, Siyami Ersek, Zekai Tahir Burak, Behçet Uz gibi ünlü doktorlarımızın adlarını vermiş olduğumuz hastanelere artık hastaların da isimlerini vermenin sırası gelmişti. Bundan sonra Sağlık Bakanlığı’na devredilen hastanelerden birine Deli İbrahim, başka birine de Sultan Birinci Mustafa’nın adlarının verilmesini beklemek bu nedenle uygun olacaktır. ŞANS TOPU 01, 05, 06, 09, 12 ve +02 5+1 BİLEN: 658 bin 482 TL (DEVİR) 5 bilen: 2 bin 532 TL 4+1 bilen: 329.90 TL 4 bilen: 30.35 TL 3+1 bilen: 22 TL 3 bilen: 4.10 TL 2+1 bilen: 6.65 TL 1+1 bilen: 3.80 TL 1 EYLÜL 2016 SAYI: 33202 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Yayın Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Bülent Gürel l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.52 04.40 05.06 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.24 13.11 16.49 06.10 12.56 16.33 06.33 13.19 16.56 Akşam 19.46 19.29 19.52 Yatsı 21.10 20.51 21.12 yorum 13 TRT ekranının altında kocaman bir “SON DAKİKA” yazısı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TRT binasında. Koridorlardan geçişi, Genel Müdür Şenol Gökhan’ın odasına giri şi anbean veriliyor. Spiker ara ara anons ediyor te levizyonlarını yeni açan izleyicilere, “şu anda izledi ğiniz görüntüler canlı”. İlk bakışta ne oluyor dedirten bir durum. Ana muhalefet liderinin TRT’ye gidişinin neresi haber olabilir. Ancak yayında söyledikleri ha ber değeri taşıyabilir. Tabii normal bir ülke olsaydık. Oysa Kılıçdaroğlu tam altı yıl sonra ilk kez TRT ekranlarına çıkıyordu. Ama bu uzun ayrılık Kılıçdaroğlu’na ekran yasağıKılıçdaroğlu’nun bireysel tercihi değildi. Gizli bir ya sak nedeniyle çıkarılmamıştı TRT’ye. ‘milli mutabakat’la kalktı15 Temmuz darbe girişiminden dört gün sonra 19 Temmuz’da “Geçmiş olsun” diyordu o gece ele geçi rilmeye çalışılan TRT’de çalışanlara. Ardından Kılıçda yordum. Böyle şey mi olur? TRT iktidara ne kadar za roğlu ile 45 dakika süren canlı ve “özel” bir yayın ya man yer ayırıyorsa, size de o kadar zaman ayırmalı” pılıyordu. Kılıçdaroğlu, söz basın özgürlüğü ve dar diyordu. benin önlenmesinde medyanın rolüne geldiğinde lafı İşte bu “sihirli” cümleden sonra açıl susam açıl mi nı sakınmıyordu: sali açılıyordu TRT ekranları Kılıçdaroğlu’na. “TRT’yi de eleştirmek isterim. Böyle bir olay olma 5 Ağustos’ta İzmir’deki mitinginde binlerce insana saydı TRT bize bu imkânı sağlayacak mıydı? Bu konu kürsüden seslenirken, “Bu arada size bir sır vereyim, da endişem var.” ben de bu arada altı yıl sonra benim vergilerimle çalı Elbette haklı endişesini dile getirirken yanıtını da bi şan TRT’ye konuk oldum. Altı yıl sonra...” diyordu Kı liyordu. lıçdaroğlu. Ve bu miting haber arasında tam 28 daki 25 Temmuz’da Saray’daydı bu kez Kılıçdaroğ ka boyunca canlı veriliyordu TRT ekranlarından. lu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı üzerine Baş CHP kaynaklarına göre TRT, Saray’daki zirveden bakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Dev sonra rekor üstüne rekor kırmaya başlamıştı CHP’ye let Bahçeli’yle birlikte. Kılıçdaroğlu, basın özgürlüğü ilişkin yayınlarında. ne yönelik eleştirilerini dile getirirken TRT’ye 6 yıl son CHP’nin adının geçtiği, partililerin sözlerinin yayım ra ilk kez darbe girişiminin ardından çıktığını söylüyor landığı haberler TRT Haber ve TRT1’de sadece bir du. Erdoğan ise “Ben senin TRT’ye çıkmadığını bilmi günde 39 habere çıkınca CHP’liler de şaşırdı. Kemal Bey’in grup konuşmaları 4244 dakika sürer. Daha önce bu konuşmaları en fazla 1012 dakika yayımlayan TRT, 38 dakikalık bir yayın yapmaya başladı. Sadece İzmir değil İstanbul mitingini de canlı yayımladı. 10 Ağustos’taki Anafartalar Zaferi’nin yıldönümü dolayısıyla yapılan etkinliği canlı yayınlamasına ne dersiniz? Birçok yerel televizyonla ortak yayımlanan “Anadolu Soruyor” programına da çıkardı Kemal Bey’i TRT. Tam 46 dakika canlı yayın! TRT, altı yılın acısını çıkarıyor olacak ki İzmir Demokrasi Kupası’na katılan Kılıçdaroğlu’nu TRT Spor’da haber yaptı. Sadece TRT mi, 15 Temmuz’a dek mesafeli duran ya da görmezlikten gelen birçok kanal da ekranlarını açmaya başladı CHP’ye. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi darbe girişimi olmasaydı elbette “bu imkânlar” kendisine sağlanmayacaktı. Peki, ne değişti? Görünen gerçek yeterli mi bu sihirli açılışı açıklamaya. “Milli birlik ve beraberlik” mesajı kaygısının altında yatan gerçek yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. İlk hedef, cemaatle suç ortaklığını örtme çabasıydı. “Koltuk değneği” MHP’nin desteği yetmezdi ama ana muhalefet liderinin sözleri altın değerindeydi. Bu sağlanmıştı. Sıra duvara çarpan dış politikada alan açma girişimindeydi. Yıllar sonra sınırdaki IŞİD tehlikesinin farkına varan AKP, Cerablus operasyonunu başlattı. CHP lideri de bu konudaki desteğini açık açık beyan etti. Ama “hedef cuma günü IŞİD iken pazar günü Kürtler” olunca hem içte hem dışta ağır eleştirilerle karşı karşıya kaldı AKP. Ama ihtiyacı olan desteği çoktan CHP’den almıştı, hem de önünü açtığı canlı yayınlarla. Pusulamız ne olacak?Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR:ÖZGÜRMUMCUveSİNEMUSERKARA [email protected] Yrd. Doç. Dr. MUSTAFA GÜNAY Çukurova Üniversitesi Tarihsel bir olayı yaşadığımızı söylemek aceleci ve erken bir yargı olmaz. Ben bu yazıda, bir uçurumun kenarından dönen devletin ve toplumun, yeniden kurulmasında hangi unsurların ve değerlerin temel alınmasının gerekli olacağı üstünde durmak istiyorum. 1923 bir devrimdi ve hemen her alanda gerçekleştirilen ve sürdürülmeye çalışılan devrimlerden ve bir devrimci iradeden oluşuyordu. Siyasal yapıdan kültüre, dilden eğitime kadar hayatın ve toplumun her alanında bir devrim söz konusuydu. Atatürk’ün yol göstericiliğinde kurulan Cumhuriyetin, manevi mirası akıl ve bilim olarak ifade edilmişti. 1923’ten 1940’lara kadar Cumhuriyetin devrim ve kuruluş yıllarıdır. Ancak 40’lı yıllarda devrimci anlayış ve uygulamalar etkisizleşir ve bir tutuculaşma ortaya çıkar. 1950’li yıllardan itibaren kurucu irade ve anlayışın terk edilmesi ve dışa bağımlılığın artması söz konusudur. İlkeler budanınca… Tam bağımsızlık ilkesi başta olmak üzere, Atatürk’ün ifade ettiği temel ilkeler budanmaya başlanmış ve ülkenin rotası değişmiş, ekseni başka yöne kaydırılmıştır. Zaman içinde laiklik ilkesi ve kurumlaşmalarından da verilen ödünlerle, eğitimden kültüre her alanda cemaatçi/dinci anlayışların ve hareketlerin önü açılmıştır. Bugün ortaya çıkan manzaranın da gösterdiği gibi, devleti ele ge Kurucu irade ve anlayıştan uzaklaşmanın bedelini ödeyen ülkemizin bugününü kontrol ederken ve geleceğine yeniden yön vermek isterken, pusulası ne olacaktır? Geç Cumhuriyetin yeniden yapılandırılmasında devletin rasyonalitesi, aklı nasıl kurulacak? çirme durumuna gelebilmiştir. Bu noktada yalnızca sağ siyasetlerin/siyasetçilerin değil, bazı sol/sosyal demokrat siyasetlerin/siyasetçilerin de sorumlu oldukları gerçeğinin unutulmaması gerekir. Kuruluşundan bu yana, laik, sosyal ve hukuk devleti olma yönelimindeki Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlık ilkesiyle birlikte laiklik ilkesini terk etmenin bedelini çok ağır ödemiş ve ödemeye devam etmektedir. Türk sağının laikliğe sığ ve bağnaz bir gözle bakmayı sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Laiklik kavramıyla ilgili oluşturulan olumsuz önyargılar ve karalamalar, modern bir toplumun ve devletin vazgeçilmez ilke Ellili yıllardan itibaren kurucu irade ve anlayıştan uzaklaşmanın bedelini ödeyen ülkemizin bugününü kontrol ederken ve geleceğine yeniden yön vermek isterken pusulası sizce ne olacaktır? lerinden biri olan laikliği, anayasadan çıkarma talebi olarak ifade edilebilmektedir. Laiklik olmazsa… Ortadoğu’da devam eden savaş, çatışma ve yıkım ortamı, din ve mezhep ayrımcılığının sonuçlarını fazlasıyla ortaya koymaktadır. Toplumu bir arada tutacak unsurlar yalnızca din ve milliyetçilik olamaz. Etnik, dinsel, inançla ilgili unsurlar insanlatoplumla ilgili yadsınamaz bir gerçekliktir. Ama farklılıkların birlikte yaşamasının, toplumsal barışın ve gerçek bir demokrasi kültürünün laiklik olmadan var olamayacağı da yadsınamaz. Eksik olan çağdaşlık Ziya Gökalp’in ifade ettiği üç kavram: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (çağdaşlaşmak) idi. İlk iki kavramın ifade ettikleri fazlasıyla gerçekleşti. Ama üçüncü kavram, yani çağdaşlaşma eksik kaldı, yeterince yol alınamadı. Ekonomik gelişme sağlansa da buna eşlik eden kültürel çağdaşlaşma eksik kaldı. Cavit Orhan Tütengil’in dediği gibi, Atatürk Devrimi yeterince anlaşılamadı ve tamamlanamadı. Tamamlanmayan devrimin ise karşı karşıya kaldığı karşıdevrim girişimleriyle farklı dönemlerde karşılaştığımızı unutmayalım. 15 Temmuz dileriz karşıdevrim hamlelerinin sonuncusu olsun. Yaşadığımız süreçte, geç Cumhuriyetin yeniden yapılandırılmasında erken Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ve felsefesine dayanılacak mı, devletin rasyonalitesi, aklı nasıl kurulacak? Ellili yıllardan itibaren kurucu irade ve anlayıştan uzaklaşmanın bedelini ödeyen ve ödemeye devam eden ülkemizin bugününü kontrol ederken ve geleceğine yeniden yön vermek isterken, pusulası ne olacaktır? Bu konuda akılcı, aydınlanmacı ve bağımsızlıkçı düşünme geleneği içinde yer alan birçok yazar, düşünür, sosyal bilimci ve sanatçılarımızın ortaya koydukları birikimden ve en başta da Atatürk’ün düşünce dünyasından yararlanma olanağı, tarihsel bir önem ve değer taşımaktadır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] Yeşil Artvin Derneği’nden Trabzon Valisi’ne sert tepki ‘Korkmuyoruz’ Artvin Cerattepe’deki madencilik faaliyetlerine karşı mücadele yürüten Yeşil Artvin Derneği, Trabzon Valisi Yücel Yavuz’un bir toplantıda kendileri için söylediği “bakır üretiminin artırılmasının önündeki tüm engellerin kafasını koparacağız” açıklamasına tepki gösterdi. Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, “İsmi geçen vali haddini aşarak Artvin halkının 25 yıllık mücadelesini terörize etmeye çalışmış, kin ve nefret tohumları saçmış, halkı birbirine düşman edecek çatışma ortamları yaratılmasını özendirmiştir. Bir ilde yaşayan 25 bin kişinin 25 yıldır hukuktan ayrılmadan yaptıkları mücadeleyi yok sayarak hukukun dışında, dehşet duygusu yaratan, ‘kafa koparmaktan’ bahsedebilmiştir. Bu vali bütün nezaket kurallarını da ihlal ederek, Artvin’de bir vali varken, Artvin ile ilgili bir kararı kendisi almış ve açıklamıştır. Sayın vali açıkça suç işlemiştir” dedi. Toplumsal barış ve huzura ihtiyaç duyulan günlerde, Vali Yavuz’un açıklamasının nefret söylemi içerdiğini ve devlet adamlığına yakışmadığını vurgulayan Karahan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimlere ve neye yaranmaya çalıştığı, ne tür ikballer beklediği bilinmeyen bu valiye şunu söylemek isteriz; görev alanı sınırlarını ve haddinizi aşan söylemleriniz 25 yıldır bir yaşam ve doğa mücadelesi veren bu halkı asla korkutmaz. Buradayız, bekliyoruz. Bir şey öğrenmek isterseniz, gerçek ulusal madenciliğin nasıl yapılması gerektiğini, Artvin’de niye karşı çıktığımızı bilmek isterseniz bunu da anlatırız. Ancak külhanbeyi tehditlerinizi gidin başkasına anlatın.” Hukuk ve adaletin çok tartışılır olduğu bir ortamda Rize İdare Mahkemesi’nde 19 Eylül’de Cerattepe davasının görüleceğini hatırlatan Karahan, tüm çevre dostlarını duruşmaya davet ederek basın açıklamasını sonlandırdı. Artvinli Şendoğan Yazıcı ise Trabzon Valisi Yücel Yavuz hakkında Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle